Jump to content

Kimin mealini tavsiye edersiniz?


Recommended Posts

İşte böyle geri adım atarsın Müslüm seni... Öpüşmek deyince herkes dudak dudağa gelmeyi anlar. Sen de bunu kastettin ama sıkıyı görünce hemen çark vaziyetine geçtin! :D Yemezler, hiç boşuna yanak yanağa filan diye kıvırtma. Ona sarılmak denir öpüşmek değil! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 392
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bu arada

democrassian da kâle alınmayı hak eder

çünkü insandır, çarpık düşünse bile. 

 

Çarpık düşünmeye kapalı örnekler getirmek lazım: 

 

Nuşûz evli bir insanın 

karşı cinsten yabancı biriyle kucaklaşıp

YANAK YANAĞA öpüşmesi gibi 

uygunsuz bir davranışta bulunmasıdır.

 

KFYZBYGWDRGBRJUIYCNO4GN334.jpg

 

*

Herkes öyle anlamaz democrassian,

herkesi kendin gibi sanma. 

Ve seni bundan fazla kâle alamam, şansını fazla zorlama.

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet, sevgili forumdașlar.
Ne olacak bu mâlum kitabın hali böyle?

İnsanların DNA´sında yalan söylemek ve sahtekârlık yapmak varken, içindekileri hangi dindar(!) objektif bir șekilde tercüme edecek ?

 

Bu arada sürekli gözardı edilen bir nokta daha var, ki çok vahim.
Birilerinin bu eseri kendi ana dilinde okuma olanağı varken, diğerleri ise(hatta çoğunluğu) kimsenin bir türlü beğenemediği(!) kıçı kırık tercümelere mâhkum.

Ayrıca Huruf´u mukatta´ları da tercüme edebilen bir babayiğit, daha bugüne kadar gelmedi.

 

Vaziyet aynen böyle.
Bu durumda, herhangi bir aklı evvel Tanrı´nın veya sivri zekalı müridinin adaletten, sınavdan bahsetmesi hiç mümkün mü ?

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran'da yazan hiç bir lafın hiç bir geçerliliği olamaz. Bu örnekten de bu durum apaçık görülüyor. Bu kitap olduğu öne sürülen şey uyduruk bir fasaryadır. Buna dayalı şu şöyledir bu böyledir filan demek son derece yersiz, gereksiz olduğu bir yana, son derece zararlıdır. 

 

Çünkü örnekte görüldüğü gibi "nüşuz"un ne olduğu belli değildir. Herkesin kafasındaki nüşuz farklıdır. Allahın burada neye ruhsat verdiği belli bile değil. Çok daha vahim örnekler de var. Fitne yüzünden insan öldürmekten bahsediliyor bu ilkel vahşi düzmecede yahu! Fitne de ne ulan? Böyle uyduruk ne olduğu, tanımı belli olmayan bir kelime üzerinden insan öldürmeye cevaz verilir mi ülen ilkel vahşi cahil çöl yağmacıları!

 

Bunu kaale alıp önemseyende mercimek değil haşhaş çekirdeği kadar bile beyin olamaz! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, kavak yazdı:

Ne olacak bu mâlum kitabın hali böyle?

 

İşte insanlar da tam olarak bu nedenle din inancını bırakıp tanrı inancı ile yetiniyor, yani deist oluyorlar. Yani bakıyorlar tanrı göndere göndere bunu mu gönderdi, olamaz. Bu sadece Kuran için geçerli değil, İncil de o, Tevrat'ta... 

 

Bunu allah göndermiş olamaz, demek allah bizimle hiç iletişime geçmedi diyorlar. Bu fikir peygamberliği de çöpe yolluyor ve büyük rahatlama sağlıyor. Çünkü peygamberle birlikte dokuz yaşında kızı alması, evlatlığının karısına göz koyup alması, çok sayıda eş edinmesi, savaş esirlerine tecavüz etmesi de çöpü boyluyor.

 

Oh ne âla memleket! Karışmayan görüşmeyen bir tanrı, vardıysa yaşadıysa bile yaptığı işleri allahın emretmediği, kafasına göre yapan, kendine peygamber demiş bir adam!

 

Bu yüzden sadece tanrıyı kabul eden, başka bir inancı olmayanın cennete gideceği fikri yayılmaya çalışılıyor. Tabii biz ateistler çok farklıyız. Bizim hiç bir safsataya aklımızın aç olması söz konusu değil. Tanrıymış cennetmiş iter geçer gideriz. Yani elimizin tersiyle, yanlış anlaşılmasın.

 

Bizim çok sağlam ve net bir safsata saptama detektörümüz var. Tanrı inancı ile bağlantılı öne sürülen her argüman safsatanın ta kendisidir. Bitti. Buradan hiç bir safsata geçemez. İşin içinde tanrı varsa dızzzzt... Kırmızı ışık yanar kapı açılmaz. Tanrı inancı içermiyorsa geçebilir, bakar inceleriz. Ama tanrı kapıdan içeri giremez. Kapının arasından elini sallayıp huuu bile diyemez!

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

 

 

Ricam: iddiamızı

eğer kanıtımız varsa

öne sürelim.

 

Örneğin sevgili Abdülmalik, 

siz Kuran'ı suçluyorsunuz

yani bu iddiaları KURAN'DAN üretiyorsunuz.

O halde KURAN'DAN kanıt getireceksiniz. 

 

Altını çizdiğim

iddianız...

 

Cariye pazarı hangi ayete göre caizdir,

cariye almanız hangi ayete göre?

 

*

 

2 ayet:

 

-Savaş esirleri hariç hiç bir nebinin esirler edinmeye hakkı yoktur. (8:67)

-Savaş esirlerini ya salıverin ya salıverin; alıkoyup köle yapmayın. (47:4).

 

“Cariye ne arar la bazar da” diyorsunuz yani.

Size islamda ki cariye pazarı ile ilgili bir ton hadis,belge getirebilirim ama madem kuran’dan kaynak istiyorsunuz,verelim o zaman..

 

 
Nur 33:Ve nikâha (imkân) bulamayanlar, Allah onları fazlından gani kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar! Ellerinizin altında malik olduklarınızdan (kölelerinizden, cariyelerinizden) yazılı antlaşma (mukatebe yapmak: para kazanıp, bedelini ödeyerek azad olmak) isteyenlere, eğer onlarda hayır olduğunu bilirseniz, o zaman yazılı antlaşma (mukatebe) yapınız. Ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara veriniz. Genç cariyelerinizi, eğer namuslarını korumak isterlerse, dünya hayatının malını isteyerek fuhşa zorlamayınız. Kim onları fuhuşa zorlarsa, o taktirde muhakkak ki Allah, onların zorlanmalarından sonra Gafur'dur, Rahîm'dir.
getCK.axd?f=ach%2fgeneric%2fblank.gif&m=100111&p=114&iH=0&rfr=https%3a%2f%2fwww.google.com.tr%2f

Şimdi hocam bu cariye,köleler neyin bedelini ödeyecekler?Tabi ki Arab’ın ona ödediği bedelin fazlasını ödeyecekler.Arab’ın ona ödediği bedel ne?Arap onu alabilmek için bir ton savaş hazırlığı yaptı,para harcadı,sonra bu yatırımında başarılı oldu ve kar ederek satacak tabi ki..Satın alan da ucuza bırakmaz herhalde..!Al sana serbest cariye pazarı..!Kadının kocasını,çocuğunu,babasını,anasını,senin putuna tapmadığı için kesmişsin, bedelini fazlasıyla ödemiş,daha ne bedeli istiyorsun bre vahşi..!

 

Altta verdiğin ayetler de saçmalığın daniskası,hangi insanı savaşmadan köle,cariye edinebilirsin?hangi insan özgürlüğünü savaşmadan teslim eder(8:67)?

(47:4) de manipülasyon yapmışsın,ayetin meali o değil.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, Abdülmalik said:

“Cariye ne arar la bazar da” diyorsunuz yani.

Size islamda ki cariye pazarı ile ilgili bir ton hadis,belge getirebilirim ama madem kuran’dan kaynak istiyorsunuz,verelim o zaman..

 

 
Nur 33:Ve nikâha (imkân) bulamayanlar, Allah onları fazlından gani kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar! Ellerinizin altında malik olduklarınızdan (kölelerinizden, cariyelerinizden) yazılı antlaşma (mukatebe yapmak: para kazanıp, bedelini ödeyerek azad olmak) isteyenlere, eğer onlarda hayır olduğunu bilirseniz, o zaman yazılı antlaşma (mukatebe) yapınız. Ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara veriniz. Genç cariyelerinizi, eğer namuslarını korumak isterlerse, dünya hayatının malını isteyerek fuhşa zorlamayınız. Kim onları fuhuşa zorlarsa, o taktirde muhakkak ki Allah, onların zorlanmalarından sonra Gafur'dur, Rahîm'dir.
getCK.axd?f=ach%2fgeneric%2fblank.gif&m=100111&p=114&iH=0&rfr=https%3a%2f%2fwww.google.com.tr%2f

Şimdi hocam bu cariye,köleler neyin bedelini ödeyecekler?Tabi ki Arab’ın ona ödediği bedelin fazlasını ödeyecekler.Arab’ın ona ödediği bedel ne?Arap onu alabilmek için bir ton savaş hazırlığı yaptı,para harcadı,sonra bu yatırımında başarılı oldu ve kar ederek satacak tabi ki..Satın alan da ucuza bırakmaz herhalde..!Al sana serbest cariye pazarı..!Kadının kocasını,çocuğunu,babasını,anasını,senin putuna tapmadığı için kesmişsin, bedelini fazlasıyla ödemiş,daha ne bedeli istiyorsun bre vahşi..!

 

Altta verdiğin ayetler de saçmalığın daniskası,hangi insanı savaşmadan köle,cariye edinebilirsin?hangi insan özgürlüğünü savaşmadan teslim eder(8:67)?

(47:4) de manipülasyon yapmışsın,ayetin meali o değil.

 

 

Sevgili Abdülmalik, Nûr 33'ü keşke eleştirel okusaydınız.

 

Örneğin alıntıladığınız "meal"de 

hem köle ve cariyelerinizden özgürlüklerine karşılık mal ALIN deniyor,

hem de Allah'ın size verdiklerinden onlara mal VERiN...

Bu çelişki göz önünde tutulursa ayetin gerçek anlamının mealdeki anlam olmadığı görülür.

 

47:4'ün "meal"ini vermediğimi belirtiyorsunuz;

doğrudur, konusunu verdim.

8:67'nin de konusunu verdim.

 

Mealler müzakere esnasında verilecekti

eğer müzakere etmek mümkün olsaydı. 

 

 

*

 

Ona sarılmak denir öpüşmek değil! 

 

Demokrassian,

yanak yanağa ÖPÜŞME yok o fotoğrafta,

sarılıp yanak yanağa gelme var. 

O fotoğrafı önünüze koymamın nedeni de o.

 

Nuşûz "uygunsuz davranış"tır,

sarılıp yanak yanağa gelmek gibi,

yanak yanağa ÖPÜŞMEK gibi.

 

Sen bunu anlamak için

yanak yanağa ÖPÜŞME fotoğrafları görmek zorunda değilsin,

yeteri kadar zekisin. 

 

*

 

Sonuç olarak

sevgili TheRationalAtheist,

 

Sözünü etttiğiniz kural

eğer anlamaya yanaşılsaydı basit olurdu,

eğer görüş alıp verilseydi basit olurdu.

 

KAYIKÇI KAVGASI yapılıyor. 

 

Ben de itile kakıla

ortasına çekiliyorum

kayıkçı kavgasının.

 

Razı değilim. 

 

Ve sanki düşmanım ben,

niye arkadaş? 

Siz ateist, ben mümin... niye dostça, uygarca görüş alıp veremiycekmişiz? 

 

"Lafı gediğine nasıl kodum ama,

herifi nasıl oturttum ama!" demenin verdiği sığ bi hazdan başka ne elde ediyoruz

bu uyduruk "fars"ta?

 

*

 

Sözlükte belirtildiğine göre

fars 

güldürü ögesi daha çok hareketlerden ve nüktelerden çıkan oyun imiş,

düşünceden çok göze ve duyulara yönelirmiş.

 

*

 

Tekrar ediyorum:

hiç razı değilim.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

 

 

Sevgili Abdülmalik, Nûr 33'ü keşke eleştirel okusaydınız.

 

Örneğin alıntıladığınız "meal"de 

hem köle ve cariyelerinizden özgürlüklerine karşılık mal ALIN deniyor,

hem de Allah'ın size verdiklerinden onlara mal VERiN...

Bu çelişki göz önünde tutulursa ayetin gerçek anlamının mealdeki anlam olmadığı görülür.

 

47:4'ün "meal"ini vermediğimi belirtiyorsunuz;

doğrudur, konusunu verdim.

8:67'nin de konusunu verdim.

 

Mealler müzakere esnasında verilecekti

eğer müzakere etmek mümkün olsaydı. 

24:33’te ne anlatılmak isteniyor?

Köle veya cariyede bir iyilik hali(bu ne?,bilinmiyor?)görülür ise onla bir antlaşma yapın,ona bir bedel belirleyin,siz de ona bu bedelden indirim yapın yoksa borç verin mi diyor?,net anlaşılmıyor.

Ben anlayamıyorum.

Ama ana fikir köleliğin devamı..Öyle değil mi?Köle size biat etmedikçe o kölelik devam edecek yani..

İnanın ki şu kutsal denen kitapta böyle ilkel  ifadelerin, sizi rahatsız etmiyor oluşu,beni çok rahatsız ediyor.Sizinle müzakere edesi gelmiyor insanın..

Evrensel,tüm zamanlara hitap ettiği varsayılan kitabın yazarının kölelik,cariyelikte ısrar etmesi,keskin ifadelerle köleliği kaldıramaması, bu kitabın ilahi olmadığının en büyük kanıtlarından biridir.

Koskoca Allah çöl Bedevi’sini ikna edebilmek için kırk takla atar mı be?Neymiş kölelik Bedevilerin geçim kaynağı imiş,Allah,kendine inanmazlar diye köleliği yasaklayamamış..!

Yahu bu çelişkili,saçma,rezil,ilkel ifadelere inanıp,neyi müzakere etmeyi bekliyorsunuz?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

o fotoğrafta,

sarılıp yanak yanağa gelme var

 

Öpüşmek ne demek belli ve açıktır da, senin çok daha önemli sorunların var. Sen mahkemenin adı değil esamesinin geçmediği bir Kuran pasajında kadının boşanmak için mahkemeye başvurma hakkının yazdığını iddia ederek yalan söyledin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mâlum muhterem, sitemli sitemli birilerini ișaret etmiș ve bunu yaparken dostluktan uygarlıktan dem vurmaya çalıșmıș.

Sanki sittin sene kendi gibi tercüme etmeyenleri akılsız olmakla  itham edenler, bașkasıydı.

Artı; elinde sıfır kanıt olmasına rağmen, bașkalarından kanıt isteme yüzsüzlüğünü gösteme pișkinliğini hâlâ yapabiliyor.

 

Konuyla ilgili sorularımıza devam edelim, gerçi bunların yanıtsız kalacağını, kulakları çınların, dedem bile biliyor.

Olsun;  cümle âlem görsün ve ibretlik olsun.

Bu menem kitap neden hâlâ açıklanmaya muhtaç  ?

Bu menem Tanrı derdini neden tane tane, yanlıș anlașılmaya hiç mâhal vermeyecek bir șekilde, anlatamamıș ?

Yanlıș anlașılıyorsa, yanlıș tercüme edilebiliyorsa, kim ne hakla "Benim tercümem en doğrusu." yahut "Aklını kullanan zaten anlar."  gibi lafları söylüyor ?

Yahu; bizlerin bu soruları gıcıklık olsun diye sorduğumuzu mu zannediyor, bu dindarlar ?

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kavak'ın da değindiği gibi asıl cevaplanması gereken sorulara hiç bir müslüman cevap vermiyor, hatta görmezlikten geliyor, tartışma belirli bazı kelimelere indirgenip havanda su dövülüyor sadece. Aynen Nisa 34'deki "vadrıbû-hunne" ifadesinin ne anlama geldiği tartışmasında olduğu gibi. Müslümanlar asıl soruya odaklansa bu tartışmanın ne kadar gereksiz olduğunu görecekler çünkü inandıkları şeyin bir yahudi-arap palavrası olduğu apaçık ortaya çıkacak ama ısrarla asıl sorular üzerinde düşünmekten, tartışmaktan kaçınıyorlar. 

 

Bu "vadrıbû-hunne" ifadesi "onları dövün" anlamıyla ulaştırılan insanlar için "onları dövün" anlamındadır, ki insanlığın %99,9999'una bu anlamda ulaştırılmıştır, bu anlamı ile birlikte "onları uzaklaştırın" anlamı ile ulaştırılan insanlar için ya "onları dövün" ya da "onları uzaklaştırın" anlamındadır, kişinin karakterine bağlı olarak, ki bunlar çok küçük bir kitledir.

 

Asıl sorular:

 

1. Kimin çevirisini neye göre doğru kabul etmeliyiz? Referans noktası nedir?

 

2. Neden bazı insanlar bu kitabı anlamak için birilerinin çevirmesine muhtaç?

Madem bir tanrı bu kitabı tüm insanlığa gönderdi, neden tüm dilleri kapsamıyor? Neden sadece arapça?

Ve neden 1659 yılında Amerika kıtasında yaşamış bir yerlinin böyle bir kitaptan haberi yok? Bu yerli arkadaşımız tüm insanlığa dahil değil mi?

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 hours ago, Hasan Akçay said:

Bu arada

democrassian da kâle alınmayı hak eder

çünkü insandır, çarpık düşünse bile. 

 

Çarpık düşünmeye kapalı örnekler getirmek lazım: 

 

Nuşûz evli bir insanın 

karşı cinsten yabancı biriyle kucaklaşıp

YANAK YANAĞA öpüşmesi gibi 

uygunsuz bir davranışta bulunmasıdır.

 

Herkes öyle anlamaz democrassian,

herkesi kendin gibi sanma. 

Ve seni bundan fazla kâle alamam, şansını fazla zorlama.

 

 

 

Çarpkı düşünen beyinsiz sensin. 

 

Öncelikle, kırk yıllık laf dinlememeyi sarılma demeye çıkacak kadar godoşun tekisin. Bir de şimdi çıkara amanda hakaret falan dersin. Asıl hakir olan, hemde hakirliğini rezillik ve kepazelikle sürdüren sensin. 

 

Tpik oryantal "alamadıysan yan geliver" mantığı ile, kıçına giren o arap malafatını aklayamadığın hakikatinden başka bir şey yok şu zavallı süprüntü yazımsı şeylerinde.

 

 

tarihinde anibal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Nûr 33,

ayetin en başında belirtildiği üzere,

NiKAH hakkındadır yani EVLENME.

 

Kölenin, cariyenin esamesi yok ayette;

dolayısıyla özgürlük satmanın esamesi yok:

 

Ve EVLENME imkanı bulamayanlar, Allah onları kendi varlığından imkan sahibi kılana kadar, iffetli davransınlar;

yeminlerinizin malik olduğu kimselerden olup istekte bulunanlara gelince

eğer biliyorsanız ki hak etmektedirler, istedikleri izni yazın onlara ve Allah'ın size verdiği malından verin.

 

Ve genç kızlarınızı, iffetlerini korumak isteyip durrularken, isyana zorlamayın

dünya hayatının çıkarları uğruna.

Kim onları zorlarsa bilsin ki zorlanmalarından sonra Allah esirgeyendir, bağışlayandır.  

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nuşûz (Nisâ 34 ve 128): uygunsuz davranış

Bigâ (Nûr 33): isyan

Fahişeh (Nisâ 25): hafif meşreblik

 

Hepsi  iTAATSiZLiK bunların... ama

NUŞÛZ eşin bulunmadığı yerde sergilenen "uygunsuz davranış"tır,

BiGÂ zorbalık karşısında (kerhen) yapılan açık "isyan"dır,

FAHiŞEH ise hafif meşreblik.

 

Nisâ 25:

 

Korunan bağımsız müminelerle evlenmeye güç yetiremiyenleriniz 

yeminlerinizin malik olduğu imanlı genç kızlarınızla evlensinler. Sizin imanınızı Allah bilir, yoksa hepiniz eşitsiniz.

AiLELERiNiN iZNi ile eş olun onlara ve  evlilik ödentilerini kendilerine güzelce verin; 

onlar da iffetli olsun, uygunsuz davranmasın ve gizli dost edinmesinler.  

 

Eğer korunmaktalar iken hafif meşreblik ederlerse onların cezası bağımsız kadınların yarı cezasıdır.

Darlananlarınız içindir bu ama  dayanmanız daha hayırlıdır. Esirgeyendir Allah, bağışlayandır.

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hassstir artık ulan! Nerede kadının boşanmak için mahkemeye başvurma hakkı yazıyor göstereceğine, hâlâ resim koyuyor salak!

 

İlla Arap botunda debeleneceğim solucan gibi diyor embesil, ne diyeceksin? İyi debelen dur afiyet olsun demekten başka laf var mı! Yok!

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

Nuşûz (Nisâ 34 ve 128): uygunsuz davranış

Bigâ (Nûr 33): isyan

Fahişeh (Nisâ 25): hafif meşreblik

 

Hepsi  iTAATSiZLiK bunların... ama

NUŞÛZ eşin bulunmadığı yerde sergilenen "uygunsuz davranış"tır,

BiGÂ zorbalık karşısında (kerhen) yapılan açık "isyan"dır,

FAHiŞEH ise hafif meşreblik.

 

Nisâ 25:

 

Korunan bağımsız müminelerle evlenmeye güç yetiremiyenleriniz 

yeminlerinizin malik olduğu imanlı genç kızlarınızla evlensinler. Sizin imanınızı Allah bilir, yoksa hepiniz eşitsiniz.

AiLELERiNiN iZNi ile eş olun onlara ve  evlilik ödentilerini kendilerine güzelce verin; 

onlar da iffetli olsun, uygunsuz davranmasın ve gizli dost edinmesinler.  

 

Eğer korunmaktalar iken hafif meşreblik ederlerse onların cezası bağımsız kadınların yarı cezasıdır.

Darlananlarınız içindir bu ama  dayanmanız daha hayırlıdır. Esirgeyendir Allah, bağışlayandır.

 

Hocam pes yani,ayeti nasıl çevirmişsiniz!

Hayret bir şeysiniz..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...