Jump to content

Atatürk Jakoben mi Diktatör mü Demokrat mı


Recommended Posts

Daha diktatörün ne olduğunu bilmeden sayıklıyorsunuz boş boş, ama "diktatör" diyerek, ama "değil" diyerek.

 

Diktatör, "dikta" eden demektir, yani temelinde bir şeylerin "dikta" edilmesi gereğini taşır. Bu da, öncelikle idarenin otokrasi olmasını, yani birinin mevcut idarenin elinden idareyi bir şekilde ele geçirmesini gerektirir. Şu hususa dikkat edin: "birinin", birilerinin değil. Bu ele geçirme, devrim, isyan, işgal, seçim vs. olabilir, her durumda bu otokrasi olacaktır. 

 

Diğer yandan bu otokrasi içinde, her şey tek kişiden soruluyorsa, her karar onun tarafından alınıyor, sınırsız yetkiye sahip oluyorsa, bu da dikta olur, o kişiye de diktatör denir. 

 

Şimdi öncelikle otokrasi var mı Atatürk için buna bakalım. Ben göremiyorum, ya siz? Neden mi, çünkü monarşiden idareyi ele geçiren, bir kişi değil, bir meclistir. Ortada otokrasi yoktur. Ve bu meclis ciddi şekilde bu görevi yürütmüştür. Bu nedenle atatürk'e diktatör demek laftan ibaret olur, en başından.

 

Ve Atatürk dönemi tek parti iktidarına bakılırsa, ülkenin tek adam tarafından yönetilmediği, her kararın ondan çıkmadığı da gayet açık görülecektir. 

 

Bu açıdan Atatürk'e diktatör demek, bok yemekten başka bir şey olmaz. Bunu diyenler çok zaman, kendi diktatörlerini aklamak vs. için böyle sayıklar. 

 

Kaldı ki, diktatör demek illa kötü adam olacak falan diye bir şey yoktur. Tarihteki pek çok diktatör, hayırla anılmıştır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

M.Kemal Paşa diktatördür emirlerini devrimlerini dikte etmesi elbetteki jakobendir devrimleri dayatmak zaten jakobenlik kimseye sormamış hiç seçme şansı tanımamış fakat bunları yaptı diye eleştirmek bir yana padişah için ölmeyi kaldırıp vatan için ölmeyi öğretmiş bu halka vatanseverliğin ne olduğunu öğretmiştir

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürk bu halka neyi "dikte" etmiş, birileri makul biçimde açıklarsa sevinirim doğrusu.

 

Yaptığı devrimler özgürlük ve çoğulculuğu getirmiş ve halk tarafından sevinçle karşılanıp kabul edilmiştir. Halka rağmen ya da halkı kandırarak  veya miras yoluyla gücü/iktidarı eline geçirmiş bir zorba olmadığı gibi, başından sonuna kadar halkın destek ve güvenini kazanmış ve devrimlerini bu destek ve güvene dayanarak yaptığı için başarılı olmuştur.

Onun başında olduğu kurucu irade, bu ülkenin gelmiş geçmiş en özgürlükçü anayasasını ortaya çıkarmıştır. Merak eden 1924 anayasasına baksın.

 

Atatürk diktatördür diyenlerin kimler olduğunu hepimiz biliyoruz. Fethullah tipi propagandadır bu. Şeriatçıların Atatürk hakkındaki his ve düşünceleri yeni oluşmuş değil, ancak Fethullah'ın, dolayısıyla İslam'ın siyasetteki yeri güçlenmeye başlayınca deliklerdeki bütün böcekler ortaya çıkmaya ve karşı devrimi gerçekleştirme heveslerini doğal olarak Atatürk ve devrimler gibi kazanımlara saldırarak hayata geçirmeye çalıştı. 2000'li yılların ortalarına doğru başlayan bu süreçte beyinsiz liberallerin ve Kürtçülerin desteğini de aldıkları için propaganda inanılmaz hız ve güç kazandı.

 

Kısaca, Atatürk seven ve Atatürk karşıtlarıyla mücadele eden kitleler bile bir şekilde "Evet, diktatördü ama halkının iyiliğini isteyen, ileri görüşlü bir diktatördü" demeye başladı. Yani onu olduğu gibi gören ve kabul eden, onun niyet ve amacını bilip öylece seven, diktatörlüğüyle ilgili sorun yaşamayan insanlarız... gibi.

Ne de kolay manipüle oluyor, anlamların içini ne kolay boşaltıyor, bir şeyleri bir şeylere ne kolay indirgeyip sonuca varıyoruz.

 

İyi güzel de Atatürk diktatör değil. Devrimci. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
32 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

Atatürk bu halka neyi "dikte" etmiş, birileri makul biçimde açıklarsa sevinirim doğrusu.

 

Yaptığı devrimler özgürlük ve çoğulculuğu getirmiş ve halk tarafından sevinçle karşılanıp kabul edilmiştir. Halka rağmen ya da halkı kandırarak  veya miras yoluyla gücü/iktidarı eline geçirmiş bir zorba olmadığı gibi, başından sonuna kadar halkın destek ve güvenini kazanmış ve devrimlerini bu destek ve güvene dayanarak yaptığı için başarılı olmuştur.

Onun başında olduğu kurucu irade, bu ülkenin gelmiş geçmiş en özgürlükçü anayasasını ortaya çıkarmıştır. Merak eden 1924 anayasasına baksın.

 

Atatürk diktatördür diyenlerin kimler olduğunu hepimiz biliyoruz. Fethullah tipi propagandadır bu. Şeriatçıların Atatürk hakkındaki his ve düşünceleri yeni oluşmuş değil, ancak Fethullah'ın, dolayısıyla İslam'ın siyasetteki yeri güçlenmeye başlayınca deliklerdeki bütün böcekler ortaya çıkmaya ve karşı devrimi gerçekleştirme heveslerini doğal olarak Atatürk ve devrimler gibi kazanımlara saldırarak hayata geçirmeye çalıştı. 2000'li yılların ortalarına doğru başlayan bu süreçte beyinsiz liberallerin ve Kürtçülerin desteğini de aldıkları için propaganda inanılmaz hız ve güç kazandı.

 

Kısaca, Atatürk seven ve Atatürk karşıtlarıyla mücadele eden kitleler bile bir şekilde "Evet, diktatördü ama halkının iyiliğini isteyen, ileri görüşlü bir diktatördü" demeye başladı. Yani onu olduğu gibi gören ve kabul eden, onun niyet ve amacını bilip öylece seven, diktatörlüğüyle ilgili sorun yaşamayan insanlarız... gibi.

Ne de kolay manipüle oluyor, anlamların içini ne kolay boşaltıyor, bir şeyleri bir şeylere ne kolay indirgeyip sonuca varıyoruz.

 

İyi güzel de Atatürk diktatör değil. Devrimci. 

İlber Ortaylı ile Celal Şengör'e sorarsan onlar da Atatürk diktatördü der. Onlar da mı yanlış biliyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
56 dakika önce, AteistBilinç96 yazdı:

İlber Ortaylı ile Celal Şengör'e sorarsan onlar da Atatürk diktatördü der. Onlar da mı yanlış biliyor?

 

Bunu onlara neden sorayım ki? Bu bir yorumdur, onların yorumu beni bağlamaz. Celal Şengör dincilerin tuzağına zaten düşebilen bir adam, evrim konusunda kalkıp da dincilerle tartışması falan takdire şayan olduğu kadar hatadır da, ama Atatürk diktatördü demesi onun gerçekten diktatör olduğunu düşünmesinden değil gibi. O, diktatörlükle ilgili saldırıları savuşturmak için "Evet diktatördü. Ama" diyor.

İlber Hoca daha farklı bir adam, o bu tip detayları tartışmayı aptalca bulduğu için "Evet, n'olmuş öyle ise?" der.

 

Bunlar beni bağlamaz. Bilimsel bir bilgi, bilmediğimiz bir adam hakkında fikir yürütme meselesi değil. 

 

Atatürk hiçbir şekilde diktatör değildir, onun diktatör olduğunu düşünen veya kabul edenler de içeriği diktatörlükle uyuşmayan diktatörlük tanımları yapmak zorunda kalır.

Yetkili, etkili, kararlı ve tutarlı bir liderdir, büyük bir devrimcidir.

Diktatörler halklarının bu denli güçlü destek, güven ve sevgisini kazanmamıştır tarihte. Zorbadırlar çünkü. Buna rağmen, sonrasında halkları için iyi bir şey yaptıkları anlaşılabilir ve sonraki nesiller ona hak verebilir, sevebilirler de.

Ama Atatürk bu da değildir. 

 

Eylemlerine bi bakın. Yasa dışı, meclis dışı, halkın asla istemediği ama korkudan göz yumduğu tek bir eylemi var mıdır Atatürk'ün? Dincilerin, liberal pisliklerin habire karşı argüman haline getirmeye çalışıp kullandığı kılık kıyafet devrimine bir bakın. Şapka devrimi dedikleri hani. Bir bakın bakalım kadınlar için tek bir cümle geçer mi, oradaki hedef kitle kimlerden oluşur? Kadınlar o sefil çarşafları neden ve nasıl akın akın çıkarıp atmıştır? 

 

Ama hani kalkıp da karşı devrimciler; yani şeriat yanlısı, padişah yanlısı sürüngenler açısından bakınca diktatördü derseniz de "e bi zahmet öyle görünsün" derim.

Bana da sorsan, keşke biraz diktatör, biraz daha acımasız olsaydı derim, diyorum.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kelimeyi araştırdığımda karşıma çıkan sonuç bu, bu kelimeyi yazanlar bok yemişler anibal'e göre.

Söz konusu Atatürk olunca Kemalistler alışa gelmiş küfürlerine başlıyorlar.

Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı o konumda kalacaktı.

Bu diktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

 

Bunu onlara neden sorayım ki? Bu bir yorumdur, onların yorumu beni bağlamaz. Celal Şengör dincilerin tuzağına zaten düşebilen bir adam, evrim konusunda kalkıp da dincilerle tartışması falan takdire şayan olduğu kadar hatadır da, ama Atatürk diktatördü demesi onun gerçekten diktatör olduğunu düşünmesinden değil gibi. O, diktatörlükle ilgili saldırıları savuşturmak için "Evet diktatördü. Ama" diyor.

İlber Hoca daha farklı bir adam, o bu tip detayları tartışmayı aptalca bulduğu için "Evet, n'olmuş öyle ise?" der.

 

Bunlar beni bağlamaz. Bilimsel bir bilgi, bilmediğimiz bir adam hakkında fikir yürütme meselesi değil. 

 

Atatürk hiçbir şekilde diktatör değildir, onun diktatör olduğunu düşünen veya kabul edenler de içeriği diktatörlükle uyuşmayan diktatörlük tanımları yapmak zorunda kalır.

Yetkili, etkili, kararlı ve tutarlı bir liderdir, büyük bir devrimcidir.

Diktatörler halklarının bu denli güçlü destek, güven ve sevgisini kazanmamıştır tarihte. Zorbadırlar çünkü. Buna rağmen, sonrasında halkları için iyi bir şey yaptıkları anlaşılabilir ve sonraki nesiller ona hak verebilir, sevebilirler de.

Ama Atatürk bu da değildir. 

 

Eylemlerine bi bakın. Yasa dışı, meclis dışı, halkın asla istemediği ama korkudan göz yumduğu tek bir eylemi var mıdır Atatürk'ün? Dincilerin, liberal pisliklerin habire karşı argüman haline getirmeye çalışıp kullandığı kılık kıyafet devrimine bir bakın. Şapka devrimi dedikleri hani. Bir bakın bakalım kadınlar için tek bir cümle geçer mi, oradaki hedef kitle kimlerden oluşur? Kadınlar o sefil çarşafları neden ve nasıl akın akın çıkarıp atmıştır? 

 

Ama hani kalkıp da karşı devrimciler; yani şeriat yanlısı, padişah yanlısı sürüngenler açısından bakınca diktatördü derseniz de "e bi zahmet öyle görünsün" derim.

Bana da sorsan, keşke biraz diktatör, biraz daha acımasız olsaydı derim, diyorum.

 

Führer de seçimle başa geldi. O dönemki Alman halkı onu çok sever ve desteklerdi. O da diktatör değil o zaman.

 

Senin soruna örnek olarak da Türkçe ezan verilebilir. Halkın geneli Türkçe ezandan rahatsız oluyordu. Bugün de sorsan rahatlıkla yüzde 50-60'lık bir kesim Türkçe ezan istemiyorum der.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, AteistBilinç96 yazdı:

Führer de seçimle başa geldi. O dönemki Alman halkı onu çok sever ve desteklerdi. O da diktatör değil o zaman.

 

Senin soruna örnek olarak da Türkçe ezan verilebilir. Halkın geneli Türkçe ezandan rahatsız oluyordu. Bugün de sorsan rahatlıkla yüzde 50-60'lık bir kesim Türkçe ezan istemiyorum der.

 

Hah işte, Atatürk diktatördü dedikten sonra -ki olmadığını söyledik zaten- böyle Führer gibi sapıklarla kıyaslamak zorunda kalırsın. Hangi bakımdan benzerlikleri var, Atatürk hangi koşullarda lider oldu -doğal lider olduğunu unutma-, neler yaptı ve kitlelerin aklında kapladığı yer ne, bu iki isim bugün tüm dünyada nasıl anılıyor; onları düşün ve tekrar yaz. 

 

Türkçe ezan saçmalıktan başkası değildi, nitekim halkta karşılık bulmadı.

Atatürk'le ilgisi olmadığını, yasanın 1941'de çıktığını ve iptaline verilen kararın altında yalnız Menderes hükumetinin değil, yasayı çıkaran CHP'nin de imzası olduğunu hatırla. 

Yanlış bir karar verdi ve gördüler. Ona bakarsak Atatürk'ün de Türkçe ve Türklükle ilgili konularda, sonradan yanlış olduğunu gördüğü girişimler, çalışmalar olmuş, yanlışlığı anladığı anda derhal geri dönmüştür. Güneş Dil Teorisi gibi.

Bilimsel adamdır çünkü. Çağının en iyi bilimcilerini tek tek ülkesine çağırıp bilgi alan ve yardım isteyen, onlardan dibine dek yararlanmanın peşine düşen, parlak bir yığın genç kız ve erkeği bilim öğrenip uzmanlaşsınlar diye batıya eğitim almaları için göndermiş adamdır. Nasıl diktatörlükse artık bu...

 

Ama bu da benim soruma yanıt değil. Ben devrimlerden ve onların ciddi uzantısı olan kararlardan söz ediyorum.

Atatürk'ün yaptığı hemen her şey halkta karşılığını bulmuş, onları memnun etmiştir. Kimseye bir şey dikte etmemiş, zorbalık göstermemiş, çatır çatır devrimlerini yapmıştır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Hah işte, Atatürk diktatördü dedikten sonra -ki olmadığını söyledik zaten- böyle Führer gibi sapıklarla kıyaslamak zorunda kalırsın. Hangi bakımdan benzerlikleri var, Atatürk hangi koşullarda lider oldu -doğal lider olduğunu unutma-, neler yaptı ve kitlelerin aklında kapladığı yer ne, bu iki isim bugün tüm dünyada nasıl anılıyor; onları düşün ve tekrar yaz. 

 

Türkçe ezan saçmalıktan başkası değildi, nitekim halkta karşılık bulmadı.

Atatürk'le ilgisi olmadığını, yasanın 1941'de çıktığını ve iptaline verilen kararın altında yalnız Menderes hükumetinin değil, yasayı çıkaran CHP'nin de imzası olduğunu hatırla. 

Yanlış bir karar verdi ve gördüler. Ona bakarsak Atatürk'ün de Türkçe ve Türklükle ilgili konularda, sonradan yanlış olduğunu gördüğü girişimler, çalışmalar olmuş, yanlışlığı anladığı anda derhal geri dönmüştür. Güneş Dil Teorisi gibi.

Bilimsel adamdır çünkü. Çağının en iyi bilimcilerini tek tek ülkesine çağırıp bilgi alan ve yardım isteyen, onlardan dibine dek yararlanmanın peşine düşen, parlak bir yığın genç kız ve erkeği bilim öğrenip uzmanlaşsınlar diye batıya eğitim almaları için göndermiş adamdır. Nasıl diktatörlükse artık bu...

 

Ama bu da benim soruma yanıt değil. Ben devrimlerden ve onların ciddi uzantısı olan kararlardan söz ediyorum.

Atatürk'ün yaptığı hemen her şey halkta karşılığını bulmuş, onları memnun etmiştir. Kimseye bir şey dikte etmemiş, zorbalık göstermemiş, çatır çatır devrimlerini yapmıştır.

 

Türkçe ezan bizzat Atatürk'ün isteğiyle 1932'de zorunlu hale getirildi. Ki bu fikirlerimin babası dediği Ziya Gökalp'in hayaliydi. 1950'ye kadar zorla okutuldu. Demokrat Parti'yi iktidara taşıyan en önemli etmenlerden birisi de ezanı aslına çevirme vaadiydi zaten. Gerizekalı Arapperestler Arapça ezanı tekrar duyunca çok sevinmiş, duygulanıp ağlayanlar olmuş.

 

Ki Demokrat Parti sadece Türkçe zorunluluğunu kaldırdı. Yani şu anda da ezan Arapça dışında bir dilde okunabilir ama Arapça serbest olduğundan beri kimse farklı bir dilde okunmadı.

 

Yani sözün özü halk Türkçe ezanı istemedi hiçbir zaman. Atatürk dikte ettirdi, iyi de yaptı. Yemişim demokrasiyi yüzde 99 bile karşı çıksa ezan yine Türkçe okunmalıdır çünkü burası bir Türk ülkesi.

 

Türkçe ezan bence çok güzel. Yemin ediyorum şimdi okunsa camiye gidip namaz kılasım gelir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, AteistBilinç96 yazdı:

Türkçe ezan bizzat Atatürk'ün isteğiyle 1932'de zorunlu hale getirildi. Ki bu fikirlerimin babası dediği Ziya Gökalp'in hayaliydi. 1950'ye kadar zorla okutuldu. Demokrat Parti'yi iktidara taşıyan en önemli etmenlerden birisi de ezanı aslına çevirme vaadiydi zaten. Gerizekalı Arapperestler Arapça ezanı tekrar duyunca çok sevinmiş, duygulanıp ağlayanlar olmuş.

 

Ki Demokrat Parti sadece Türkçe zorunluluğunu kaldırdı. Yani şu anda da ezan Arapça dışında bir dilde okunabilir ama Arapça serbest olduğundan beri kimse farklı bir dilde okunmadı.

 

Yani sözün özü halk Türkçe ezanı istemedi hiçbir zaman. Atatürk dikte ettirdi, iyi de yaptı. Yemişim demokrasiyi yüzde 99 bile karşı çıksa ezan yine Türkçe okunmalıdır çünkü burası bir Türk ülkesi.

 

Türkçe ezan bence çok güzel. Yemin ediyorum şimdi okunsa camiye gidip namaz kılasım gelir.

 

Benim ezanın ne Arapçası ne de Türkçesiyle bir ilişkim, ezanla ilgili bir duygum olmadığı için etkilenmiyorum. Müslümanlar düşünsün, bana ne? 

Ezanın Arapçası yeniden geldiğinde halk çok sevinmiş ve duygulanmışsa bırakacaksın Arapça okunsun. Ben de onu diyorum zaten. Yani bu tip şeyleri zorlamak doğru değildir, insanlar dinle aralarına mesafeyi bu gibi uygulamalarla konmaz. Aslolan Kur'an'ın Türkçeye bolca çevrilip halka okutulmasıdır, ama hepsinden de çok ve önce bu işi maddi temelde çözmektir. Ekonomi ve politik yani. 

Atatürk de zaten öyle yapmış. Kimsenin inancına karışmamış, kalkınmaya ve eğitime yönelmiştir hızla. Sen bunu yaparsan insanlar yavaş yavaş ezanın sesini gürültü gibi algılar, dinle bağı azalır. 

Yoksa kimse benden daha fazla nefret etmesin Arapça ve Araplardan... Saniye tahammülüm yok, ama bu iş başka iş.

Neyse, Atatürk ne diktatördür ne de zorba. Böyle saçma ayrıntılarda arama diktatörlüğü. 

 

Hepinizin iddiaları havada ve manipülatif. Kalkıp Hitler'le falan kıyaslamak zorunda kalırsın, Atatürk'ün diktatör olduğunu kanıtlamak için hem de...

Yapacak bir şey yok, adam sıra dışı ve çok özel bir deha. Böyle bir adam olağanüstü koşullarla karşılaşmış ve bütün cesaret ve kararlılığıyla inisiyatif alıp işe koyulmuş. Onun kişilik özellikleri herkeste yok, o yüzden de genel olarak tek başına kararlar alıp uygulamaya koymuş. Aklını kaçırmış, hayalperest diyenler de en az onun kadar iyi eğitim almış, üstün nitelikleri olan değerli insanlar. Onlar bile hayalperest diyorsa, vardır bir farklılığı, değil mi?

O yüzden de diktatör diyorsunuz. Her şeyi tek başına yaptı, büyük kararlar aldı ve uygulamaya koydu diye. E zaten diğer eğitimli ve görece üstün adamların ne kadar yetersiz olduğunu da o öldükten sonra açıkça gördük, değil mi? 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir toplumun coğrafya nüfus oranı ne kadar az ise medenileşme oranı da o kadar çok olur. Teknoloji medeni olmanın bir kıstası olmamalı. 
 
Cumhuriyet döneminin başlangıcı bizim şu halimizden çok daha medenidir. İnsani olarak Atatürk dönemi saygın ve gururlu bir toplumu ifade eder. 
 
Bir ülkenin demokratiksel durumu, devlet dışındaki kurumsallaşma ile ifade olur. Buna sivil toplum diyoruz. Eğer Avrupa kralı iseniz Hristiyanlık dışında emirlerinizin bir engeli yoktur. Ancak Osmanlıda bu mümkün değil. Padişah olsanız dahi emirler öyle kolay verilemez. Çünkü osmanlı diğer tüm medeniyetlere göre bir sivil toplumu olan bir devletti. Bunlar vakıflar, cemiyetler, dernekler, cemaatler, tarikatlar VS. 
 
Yani Osmanlı zaten tepeden inme herhangi bir oluşumu sivil toplumun süzgecinden geçmeden oluşturamıyordu. Zaten son dönem padişahlarının meclis kurmaları ve öncelikler gibi seferler yapabilen bir konumda olmamalarının nedeni budur. 
 
Bir liderin, jakoben olabilmesi için: o ülkede sivil topluma rağmen dayatmacılık yapmanız gerekir. Bu zaten sivil toplumu olamamış veya zayıf olan Avrupalılar için gayet mantıklıdır. Fransızlar gibi. 
 
Ancak Türkiye Cumhuriyetinde sivil toplumun büyük çoğunluğu (bazı ermeni ve İngiliz destekçisi dini tarikatlar hariç) Atatürkün inklaplarına destek olmuştur. 
 
Hatta sivil toplum o kadar ilginçtir ki devletin yapması gerekenleri yapmaktadır. Buna günümüz sigorta sisteminden tutun köprü imalatına kadar. Türk Dil ve tarih kurumu, fabrikalara, seçim yasası gibi aklınıza gelecek her şey aslında "devletçilik" ilkesinin halidir. Sivil toplumda zaten var olan ama devletin yapması gereken hususlar geliştirilmiştir. 
 
Bu sebeple Atatürk jakoben değildir. Çünkü Osmanlı avrupadan farklı olarak bir vakıflar ülkesidir. Ve Atatürkün inklapları tam tersine halkın desteği ile oluşturulmuştur. 
 
Dikdatörlüğe hiç girmiyorum bile... 
Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürk'ün Selanik'te doğup büyümesi onun ilim şehvetine kapılıp kitap okuma alışkanlığını kazandırmasında en önemli faktördür. Zira o dönemlerde ülkenin batısından doğuya doğru seyehat etmek eğitim seviyesinde ileriden geriye gitmek demekti. Atatürk'ün ilim ve okuma sevdası Rousseau, Bodin gibi bireyci özgürlük anlayışlarını savunan düşünürlerden etkilenmesine vesile olmuştur. Bu sayede yaptığı her yenilikte düşünürlerin düşünüşlerini yerine getirme amacı olduğu söylenebilir. 

Anadolu buhran içerisindeydi. Zira asırlarca tebaa olarak kalma, sorgulamama, işi ehline bırakma, tek bir yöneticiye inanma - biat etme anlayışı hüküm sürüyordu. Bu da niteliksiz padişaha dahi tabi olmayı doğuruyordu. Sitem de zaten bunaydı. İyi bir filozofun sorgulayacağı ilk şey de bu olurdu zaten. Fakat memlekette aydınların sayısı azınlıkta olduğu için sorgulayanlar azınlıktı, ilmin ve aydınlığın önemini kavrayanlar azınlıktı. Bu bağlamda Atatürk, kendi prensiplerine aykırı düşecek eylemleri yapmakta mecburdu sizin de söylediğiniz gibi.

Düşünüş anlamında demokrat olduğunu söylemek pek tabi mümkün. Çünkü eserlerine, söylemlerine ve kurmaya çalıştığı düzene (özellikle tek partiliden çok partili sisteme geçiş denemelerinde) bakılacak olursa tıpkı Rousseau gibi demokratik - özgürlükçü anlayışlara gittiğini görüyoruz. Fakat uygulama ve faaliyetler öyle icap ettiği için otoriter bir yaklaşım sergiliyor. Fakat bu "diktatör" olduğu manasını taşımaz. Diktatör olabilmesi, mutlak ve sınırsız bir otoriteye sahip olması anlamına gelir. Ayrıca diktatörlerde mutlaka ve mutlaka kendilerini yüceltme, kutsallık atfettirme hususiyeti vardır. Toplum üzerinde "tanrılaşma" gayeleri vardır ki bu da Faşizmin göstergesidir. Türkiye'de de faşizm hiç bir zaman şiddetle vuku bulmamıştır. Atatürk'te 2. Dünya harbinde gelişen bu ideolojiye karşı tutumunu söylemlerinde belirtmiştir zaten.

Bu üç seçim arasından esasen Demokrat olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü düşünüşü, gerçekleştirmek istediği amaçları onu demokrat yapmaktadır. Uygulama açısından ise zarureten Jakoben olduğunu söyleyebiliriz diye düşünüyorum.

Güzel bir düşünsel faaliyet oldu, teşekkür ediyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...