Jump to content

Ateistlere bir soru...


Recommended Posts

1 saat önce, anibal yazdı:

 

Zavallı götçük, azıcık beynin olsa da düşünebilseydin.

 

Benim ahlakım da yok, canım da, ruhum da. Ama sen bunu anlamayacak kadar siktir boktan mahluğun tekisin.

 

 

Senin kadar dansoz bir ateist gormedim anibal, can ruh diye kivirmayi birak..

Senelerdir burada dindarlar soyle kotu, boyle yanlis diye bik bik otmuyor musun?

Senin de beyninde, insan eylemlerini dogru-yanlis kavramlariyla etiketledigin ahlak masali var, nasil yok mk..

Az delikanli ol biraz, korkmadan itiraf et..

Neyin iyi kotu dogru yanlis olduguna dair kafa sken sen degil misin?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 72
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

1 saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

İyi de bu kadar üst perdeden konuşursan elbette anlamazlar, sen de sinirlenirsin.

Sen ahlak yoktur diyen adam değilsin, ahlak yoktur'cularla tartıştın durdun. Ahlak masal deyince ahlak yoktur benzeri bir şey diyorsun gibi oluyor. Onu demiyorsun, ne dediğini biz anlıyoruz veya ben anlıyorum ama çoğunluk anlamıyor. 

 

Ahlakın kökenini, kaynağını veya ne olduğunu bilmeyen veya bilse de kabul etmeyen adama söylüyorsun şunları...

 

Harbi sakasin ya, defalarca yoktur dedi, simdi de ahlakim yok diyor gormuyor musun?

Ozgur irade yoktur derken de, farkli seyi soylemeye calisiyor diyordun:)

Korler sagirlar birbirini agirlara dondu

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, SUPERULLAH said:

Masalsa, kendi ahlakini kullanarak nasil islam elestirisi yapiyorsun diye soruyoruz, ayni seyleri sayikliyorsun.

 

İslamı kullanarak. Burasını idrak edememişsin.

 

3 hours ago, SUPERULLAH said:

Kendi ahlakin da bir masal urunu, islam ahlaki da. Herkes istedigi masali yasasin, birbirlerinden bir ustunlugu yok nasil olsa..

 

Biri masalsa, diğeri masal dahi değil. Burasını da idrak edememişsin.  

 

3 hours ago, SUPERULLAH said:

Sen varolmak icin bir masala ihtiyac duyuyorsun diye, ahlak gercekte var mi oluyor?

 

Ahlak gerçekte var diyen olmadı. Burasını da idrak edememişsin. Toplumla var oluyor. Çerçeve ile.

Ve ben o teisti toplumdan hareketle eleştiriyorum. Çünkü onun kitabı da "o" toplum için indi.

Hatta ve hatta kişisel olarak dahi eleştirebilirim, nihayetinde onun öğretisi kişiler dahilindeki bireysel güdülerle dahi eşleşemiyor. Arkasında koca bir her şeye mutlak iddiası varken hem de.. Ayrıca ahlakı da toplumsal olarak netice o bireysel güdüler inşa ediyor. Etiketleme kısmı.

 

Çerçeveyi anlayabiliyor musun? Önemli olan temellendirilebilmesi, gerçekliği değil. Çerçevesi. Tüm kıstaslar o çerçeve ile birlikte var oluyor.

 

3 hours ago, SUPERULLAH said:

Pratikte hepimizin bir ahlaki var, konu gercekte ahlak yoksa baskasini yargilama elestirme hakkimizin olup olmamasi..

 

Pratikte ahlak var, burasını anlamışsın. Devamını anlamak için yukarıya bakabilirsin.

İki seküler, ama sadece iki seküler, teoride bu konuyu tartışır,  hem fikir olabilir. Peşisıra hayatına devam eder. Pratikte olacak olan bellidir çünkü. Ama teist orada biter. Konuyu tartışmak haddine dahi değildir.

 

Başkasını eleştirmek kişisel olarak bir hak değil eylem. Bir istence, dürtüye dayalı. Ve sadece pratikten ibaret. Senin de kabul ettiğin ve beraberinde boyun da eğdiğin pratik. Tıpkı estetik gibi. Ve hatta tıpkı özgür irade gibi. Emsal diğer iki konuda teoriden pratiğe, ya da tersine giden bir köprü kurabilir misin? Doğada estetik yok, o zaman sen bunu hangi hakla beğeniyorsun diyebilir misin? Ya da; özgür irade yok, o zaman sen neden ya da hangi hakla karar vermeye çalışıyorsun, koyver gitsin diyebilir misin? Ahlakın ya da dibindeki kişisel dürtülerin pratiğini sorgulaman da işte bu kadar boş bir iş.

 

Ha, hak kısmı varsa eğer, toplumla vücut buluyor. 

Ayrıca hak hak deyip duruyorsun, "hak" nedir, tanımlar mısın?

 

3 hours ago, SUPERULLAH said:

Ateist dedin mi tutarli olacak arkadas, hicbur dindarin karsisinda sacmalayip komik duruma dusmeyecek.

Yoksa ben baska birsey istiyor degilim yani..

Yenilmez, mukemmel bir ateist durus profili ortaya cikarmaya calisiyorum:)

 

Dinler ve onların kuralları olmasa her haltı yapardık diyen ve kendisini pratikte dahi "ahlak"sız bir hiçe indirgeyen teistin, bir seküler karşısında hiç şansı yoktur. Bunu da idrak edememişsin. Detayını daha önceki mesajlarda verdim. Muhtemelen ya onları okumamış, ya da yine idrak edememişsin.

Komik duruma düşmek, hani nerde? Göstersene. Bu işi gerçekten idrak etmiş bir non-teistin kaleminden ama.

 

Bu konuyu bir de özgür irade üzerinden deneyelim. Belki o zaman idrak edersin.

 

- Özgür iradenin olmaması durumunda bir ateistin durumu nedir? Ateist sadece tanrı yok der.

-Özgür iradenin olmaması durumunda bir teistin, kitabının ve tanrısının, kısaca inancının içine düşeceği durum nedir?

-Ahlak yoksa eğer, teistin tüm bir inancı çöpe gitmiş demektir. Ateist için ise sadece teorideki bir detay. Pratikte olacak olan baki zaten.

 

Estetiğe gelelim:

 

Doğada estetik olmadığını, bunun da bir ilüzyon olduğunu biliyoruz. Gelgelelim kuranda eşeklerin sesinin seslerin en çirkini olduğu yazıyor. Kuran işte orada patlıyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, SUPERULLAH yazdı:

 

Harbi sakasin ya, defalarca yoktur dedi, simdi de ahlakim yok diyor gormuyor musun?

Ozgur irade yoktur derken de, farkli seyi soylemeye calisiyor diyordun:)

Korler sagirlar birbirini agirlara dondu

 

Salak sensin ki okuduğunu anlamıyor, ondan da kötüsü anibal'in söylediklerini açıkça çarpıtıyorsun. 

 

Aptal herif, o adam bu konularda senelerdir yazmaz mı? Ahlak yoktur, doğada ahlak bulunmaz diyenlere en çok karşı çıkıp yerin dibine batıranlardan biri o değil midir?

Ahlak nedir, bin kere yazdık. Ahlak dibine kadar vardır, ama sizin sandığınız ve empoze etmeye çalıştığınız şey değildir. Sizin var olduğunu sandığınız ahlak elbette masaldır. 

Ahlak dediğin şey birtakım davranış modellerine verdiğimiz ad, ötesi değil. Bazı davranışları istemiyor, onlardan rahatsız oluyoruz, bazılarını da hem istiyor hem de kendimiz yapıyoruz. Hepsinin nedenleri biyolojik, duygu ve duyarlıklarla ilgili. 

Gökten inmiş, sonradan öğrenilmesi gereken davranış modelleri değil bunlar. Evrensel. Din denen kepazelik hepsini sahiplenmiş ve bunları içimize Allah koymuş gibi empoze ettiği için dindarlarla tartışır dururuz. Sen gibi geri zekalılar da aynı pencereden bakmaktan kurtulamadığı için gelip ateiste sarar.

 

Ahlaklı insan-ahlaksız insan ayırımı yaparız pratikte, çok kötü bir davranış karısında "ahlaksızlık bu" deriz. Aslında eksik ya da yanlış yaklaşımdır bu, ama pratiktir. Anibal ise ahlaksız diye genellemeyip kötü davranış her ne ise direkt onun adını kullanıyor. Şerefsiz diyor, rezil diyor vs. Bunu tercih ediyor. Çünkü ahlaksız dendiğinde siz kafanızdaki masala uygun düşünüyor, ahlakçı ilan edip aman da hadi ahlakı temellendir diye zırlıyorsunuz. Aynen dediği gibi ruh, can benzeri bir şey sanıyorsunuz çünkü. Evet, bu anlamda hiçbirimizin ahlakı yok. 

 

Daha önce yazdığım gibi sırasıyla ve özetle: "Bağlılık, yakınlık, işbirliği, karşılıklı yardımlaşma, sempati ve empati, özgecilik ve karşılıklı özgecilik, çatışma ve kavga çözümü, aldatma ve aldatılmayı fark etme/saptama, barış yapma, gruba ya da topluluğa karşı ilgi ve topluluğun kendisi hakkındaki düşüncelerini umursama, sosyal kuralların farkında olma ve bunlara karşılık verme " gibi özelliklerimizin toplamına ve onların yansımasına verdiğimiz addır ahlak. Bunlar bize genetik olarak aktarılmış özellikler, yüz binlerce yıl boyu... Ve yalnız bizde de yok. 

Ve sen ve senin gibiler hala ahlakı temellendiremiyorsunuz, ahlak uydurduğunuz bir şey deyip duruyorsunuz. 

Bıktırdınız yemin ederim. Dinciler gibi ahlakla bozmuşsunuz. 

 

Anibal bildim bileli özgür irade yoktur der, sana yanlış anladığını söylediğim konuşma da onunla aramızda geçen bir konuşmaydı ve elbette her zamanki gibi yanlış anlamış ve atlamıştın. O benim ne anlatmaya çalıştığımı anlamış, ona göre yazmıştı. Sense beyni kapalı bir küt olarak anlamadın, her zamanki gibi. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Turk ateist, benim ahlaki ruh can gibi metafizik bir kavram olarak nerede ele aldigimi gostersene bi..

Kafaniza gore bir senaryo yazip, onun uzerinden sayiklayip duruyorsunuz.

 

Ahlaki temellendiremiyorsun da diyen yok. Dinlerin insan beynindeki memetik kodlardan ibaret olmasi da bir temelendirmedir. Bu dinleri gercek yapmadigi gibi ahlaki da masal olmaktan kurtarmaz.

 

Hala genetik olarak zihinlerde uydurlan kavramlarin, gercekte bir anlami olmadigini kavrayamiyorsun. Anibal anliyor ama isine gelmedigi icin kivirip duruyor:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, SUPERULLAH said:

 

 

40 minutes ago, SUPERULLAH said:

Turk ateist, benim ahlaki ruh can gibi metafizik bir kavram olarak nerede ele aldigimi gostersene bi..

 

Sen milletin yazdığı sana yönelttiği hiçbir eleştiri ya da soruya reaksiyon vermez iken, milleten nasıl sana göstermesini bekliyorsun ki?,

 

40 minutes ago, SUPERULLAH said:

Ahlaki temellendiremiyorsun da diyen yok. Dinlerin insan beynindeki memetik kodlardan ibaret olmasi da bir temelendirmedir. Bu dinleri gercek yapmadigi gibi ahlaki da masal olmaktan kurtarmaz.

 

Hala genetik olarak zihinlerde uydurlan kavramlarin, gercekte bir anlami olmadigini kavrayamiyorsun. Anibal anliyor ama isine gelmedigi icin kivirip duruyor:)

 

İki aklı başında insanın estetiği tartıştığını düşün. Bizim örneğimizde bunlar sekülerler olsun. Bu ikisi kaçınılmaz olarak rasyonaliteleri gereği, genel geçer bir estetiğin olmadığı gerçeğini saptayacaktır. O zaman zevkler ve renkler tartışılmaz der konuyu kapatırlar. Aman da sen ne hakla maviyi eleştiriyorsun falan da demezler superullah modeli gibi. (Bu, iki seküler arasındaki durumdur. Dikkati çekerim.)

 

O sırada çıka gelen dinci ise, bu ikisini estetiksiz olmakla itham eden ve eleştiren,  akabinde insanlarda estetik olmadığı ve estetik listesinin tanrı denen şeyden geldiğini, buna göre  kırmızının güzel mavinin çirkin olduğunu söyleyendir. Oysa "gerçek" tam tersidir. Genel geçer estetik yoktur ama her insanın bir estetik eğilimi vardır. Dincinin kendinden bile haberi yoktur. Gerçeği de ıskalamaktadır. Haklısın, böyle bir dinciyi eleştirmek ne kelime, anca kıçıyla gülünür.

 

Sonra superullah/brutal modeli gelir, arkadaşlar her ikinizinki de masal, dinci de sizler de eşit poziyondasınız der. :)

 

(Oysa) Bu tartışmanın içerisinde (en az)iki "gerçek" vardır.

 

1- Estetiğin bir ilüzyon ve genel geçer olmadığı

2- (Ancak)Her insanın bir estetik eğiliminin olduğu.

3- ..Daha yazılır..

 

Bu gerçeğe dayanarak meydana gelen delüzyonal estetik, yığınlar içerisinde genel öznelliği oluşturur ve toplumun bu konudaki tüm katmanlarını teoride ve pratikte belirler. Ekonomisine kadar. Boğaza bakan ev, daha pahalı olur. Teori, pratik , uygulama, süreç birbiri ile tutarlıdır. Hatta dinamiktir. Değişir. Ama bundan da etkilenmez, çünkü bireylerin eğilimi değiştiğinde toplumun bu konudaki eğilim frekansı da otomatik olarak değişir. Çünkü toplumu belirleyen tikel bireylerdir. Çünkü herşey bir "gerçeğe" dayanmaktadır. Neyse o şeklinde. 

 

Bu tartışmanın içinde (en az) iki masal(gerçek olmayan) vardır:

 

1- Tanrı 2- Din 3- Tanrının estetik listesi (Kısaca dincinin öne sürdüğü her şey)

 

Bu tartışmanın içerisinde en az bir adet ıskalama vardır:

 

1- Estetiğin kökeninin insan olmadığı. İnsanda estetik olmadığı.

 

Bu tartışmanın içerisinde bir yetersizlik ve mantıksal çelişki vardır:

 

Kadiri mutlak bir tanrının genel-geçer estetiği veremiyor oluşu. Kırmızı, tanrı öyle dediği için mi güzeldir, yoksa güzel olduğu için mi tanrı öyle demiştir?

Kadiri mutlaklığına karşılık, tüm insanlık ve tüm zamanları kavrayamayan listesi.

Üstü örtülü olarak tanrının listesinin mutlak estetiğe karşılık geldiği iddiası da cabası.

..Daha yazılır..

 

Bu tartışmanın içerisinde en az bir adet pratikle uyuşmazlık vardır. Pragmatik hüsran.

 

Tanrının statik ve insan doğasına aykırı ve buna bağlı olarak insanlığın tamamı ile uyuşması mümkün olmayan listesi. Kanıtı, tanrının listesine göre yaşayan toplumların içinde bulunduğu durum, insanlığın kalanının ise o listeye bakarken yaşadığı dehşet ve dumurdur. Neden? Teori külliyen masaldır. Pratikle de uyuşmamaktadır. Çünkü dincinin hikayesinde tek bir gerçek dahi mevcut değildir. Tanrı, "gerçeğin" pratikteki başarısının yanına dahi yaklaşamamaktadır. (O liste böylece modern toplumlarca tasfiye edilir.)

 

Bu sırada SUPERULLAH tekrar gelir, "olsun, hala genetik olarak zihinlerde uydurulan kavramlarin, gercekte bir anlami olmadigini kavrayamiyorsun" der. 

 

34 minutes ago, SUPERULLAH said:

 

Gercekte olmadigini soyledigin birseyi kullanarak elestiri yapmaya calisiyorsun. Daha komik ne olabilir ki:)

 

Ben neyi kullanarak eleştiri yaptığımı yazdım. (islam)..Ama sen ya okumuyor ya da okuduğunu anlamıyorsun. Kafana göre bir senaryo yazip, onun uzerinden sayiklayip duruyorsun. Bir de milletin adına niyet okuması yapıp, onların da ne düşündüğüne sen karar veriyorsun..Hatta bu hususlarda tam bir dinci gibisin.

 

Bu arada  dinlerin insan beynindeki memetik kodlardan ibaret olmasi şeklindeki temellendirmen de tam düşman başına olmuş. Her insanda ahlakın kökü/malzemesi olan olan bir eğilim kaçınılmaz olarak olmasına karşılık, senin din memlerin bana uğramamış.. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, SUPERULLAH yazdı:

Turk ateist, benim ahlaki ruh can gibi metafizik bir kavram olarak nerede ele aldigimi gostersene bi..

Kafaniza gore bir senaryo yazip, onun uzerinden sayiklayip duruyorsunuz.

 

Ahlaki temellendiremiyorsun da diyen yok. Dinlerin insan beynindeki memetik kodlardan ibaret olmasi da bir temelendirmedir. Bu dinleri gercek yapmadigi gibi ahlaki da masal olmaktan kurtarmaz.

 

Hala genetik olarak zihinlerde uydurlan kavramlarin, gercekte bir anlami olmadigini kavrayamiyorsun. Anibal anliyor ama isine gelmedigi icin kivirip duruyor:)

 

Sen ahlaka da, sevgi, nefret gibi mevcut tüm duygulara da zihnin uydurması diyorsun. Gerçek olmadıklarına inanıyorsun. Senin bakış açınla elbette metafizik bir kavram oluyor.

 

Dinler de gerçektir aptal herif. Dinler gerçek değildir diyen mi? Dinler, dibine kadar gerçektir. İnsanın en dramatik gerçeklerinden biridir din.

Sen git doğru ve gerçek arasındaki farkı ve ilişkiyi bir öğren evvela. 

 

 

tarihinde Türk Ateist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu konuda garip bir durum daha var...

 

Şöyleki ...

 

Şimdi varlıkta her hangi bir anlam bulunmadığı sonucunu kabul edersek...

 

Bu sonuç kendisi bir anlam degil mıdır...

 

Yani evrende tek bir anlam var o da herşeyin anlamsız oluşu gibi...

 

Şimdi bu sonuca ulaşan kişi diğer kişileri şöyle eleştiriyor...

 

Haha şunlara bak anlamsız dünyada birilerinin uydurduğu din gibi ahlak gibi şeyleri sacmalikla yersizlik yahut gecersizlikle itham ediyorsunuz ama sizinde geçerli bir dayanağınız yok hahaha...

 

Bu sinir edici gulen arkadaşımda benzer bir duruma kendisi düşmüş olmuyor mu acaba...

 

Varlıkta bir anlam yoksa değerleri elestirenleri elestirmek te anlamsız olmuyor mu...

 

Biraz paradoks vari bir durum ve Giritli  parasoksuna benziyor...

 

Superbrutal sen giritin neresindensin ....

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Sen ahlaka da, sevgi, nefret gibi mevcut tüm duygulara da zihnin uydurması diyorsun. Gerçek olmadıklarına inanıyorsun. Senin bakış açınla elbette metafizik bir kavram oluyor.

 

Dinler de gerçektir aptal herif. Dinler gerçek değildir diyen mi? Dinler, dibine kadar gerçektir. İnsanın en dramatik gerçeklerinden biridir din.

Sen git doğru ve gerçek arasındaki farkı ve ilişkiyi bir öğren evvela. 

 

 

 

Senelerdir kendini tekrar edip duruyorsun. Bu tartismayi daha once de yaptik, verecegim cevabi biliyor olman lazim.

Hatta devamli tartismayi buraya kadar surdurup akabinde kactigin yer tam burasi.

Bakalim bu sefer devam edebilecek misin..

Sana defalarca gerceklik taniminin ne oldugu yazdim.

İnsan bilincinden bağımsız, somut ve nesnel olarak varolan herşey...

sen kalkip ancak zihinlerde bir yanilsama olarak tezahur eden seylere gercek diyorsun

nereden ogrendin bu gerceklik tanimini bi gostersene hele ahahahha

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, kirec yazdı:

Bu konuda garip bir durum daha var...

 

Şöyleki ...

 

Şimdi varlıkta her hangi bir anlam bulunmadığı sonucunu kabul edersek...

 

Bu sonuç kendisi bir anlam degil mıdır...

 

Yani evrende tek bir anlam var o da herşeyin anlamsız oluşu gibi...

 

Şimdi bu sonuca ulaşan kişi diğer kişileri şöyle eleştiriyor...

 

Haha şunlara bak anlamsız dünyada birilerinin uydurduğu din gibi ahlak gibi şeyleri sacmalikla yersizlik yahut gecersizlikle itham ediyorsunuz ama sizinde geçerli bir dayanağınız yok hahaha...

 

Bu sinir edici gulen arkadaşımda benzer bir duruma kendisi düşmüş olmuyor mu acaba...

 

Varlıkta bir anlam yoksa değerleri elestirenleri elestirmek te anlamsız olmuyor mu...

 

Biraz paradoks vari bir durum ve Giritli  parasoksuna benziyor...

 

Superbrutal sen giritin neresindensin ....

 

 

 

Varlikta herhangi bir anlam-amac olmadigi, senin zihninin urettigibir anlam degil. Hicbir anlam ureten zihnin olmadigi durumda da, bu gerceklik hukum suruyor. Onun icin paradoks yok

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, teflon yazdı:

Ben neyi kullanarak eleştiri yaptığımı yazdım. (islam)..Ama sen ya okumuyor ya da okuduğunu anlamıyorsun. Kafana göre bir senaryo yazip, onun uzerinden sayiklayip duruyorsun. Bir de milletin adına niyet okuması yapıp, onların da ne düşündüğüne sen karar veriyorsun..Hatta bu hususlarda tam bir dinci gibisin.

 

Bu arada  dinlerin insan beynindeki memetik kodlardan ibaret olmasi şeklindeki temellendirmen de tam düşman başına olmuş. Her insanda ahlakın kökü/malzemesi olan olan bir eğilim kaçınılmaz olarak olmasına karşılık, senin din memlerin bana uğramamış.. 

 

Islami kendi gercekleri icerisindeki tutarsizliklariyla elestirmek mesele degil ki. Kendi gercekligine gore masal anlatiyorsan yine komik durumda olmaz misin?

sen kendine yakistirabiliyor musun mesela? Aslinda kendin de bir  yanilsama yasarken, baskasinin yanilsamasina bok atip, kendininkine davet etmeni garipsemiyor musun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, teflon yazdı:

Ben neyi kullanarak eleştiri yaptığımı yazdım. (islam)..Ama sen ya okumuyor ya da okuduğunu anlamıyorsun. Kafana göre bir senaryo yazip, onun uzerinden sayiklayip duruyorsun. Bir de milletin adına niyet okuması yapıp, onların da ne düşündüğüne sen karar veriyorsun..Hatta bu hususlarda tam bir dinci gibisin.

 

Bu arada  dinlerin insan beynindeki memetik kodlardan ibaret olmasi şeklindeki temellendirmen de tam düşman başına olmuş. Her insanda ahlakın kökü/malzemesi olan olan bir eğilim kaçınılmaz olarak olmasına karşılık, senin din memlerin bana uğramamış.. 

 

Islami kendi gercekleri icerisindeki tutarsizliklariyla elestirmek mesele degil ki. Kendi gercekligine gore masal anlatiyorsan yine komik durumda olmaz misin?

sen kendine yakistirabiliyor musun mesela? Aslinda kendin de bir  yanilsama yasarken, baskasinin yanilsamasina bok atip, kendininkine davet etmeni garipsemiyor musun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, SUPERULLAH said:

 

Islami kendi gercekleri icerisindeki tutarsizliklariyla elestirmek mesele degil ki. Kendi gercekligine gore masal anlatiyorsan yine komik durumda olmaz misin?

sen kendine yakistirabiliyor musun mesela? Aslinda kendin de bir  yanilsama yasarken, baskasinin yanilsamasina bok atip, kendininkine davet etmeni garipsemiyor musun?

 

Davet edilen yanılsamanın niteliğine, kalitesine göre değişir. Sen hangi yanılsamayı tercih edersin? Dincininkini mi, ateistinkini mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, SUPERULLAH said:

 

Varlikta herhangi bir anlam-amac olmadigi, senin zihninin urettigibir anlam degil. Hicbir anlam ureten zihnin olmadigi durumda da, bu gerceklik hukum suruyor. Onun icin paradoks yok

Peki madem anlam yok ve amaç yok bütün anlam  deger kabulleri ve bunların eleştiri leri de anlamsız...

 

Bu eleştirileri elestirmekte öyle değil mi...

 

 

Yani senin yaptığın şey aslında elestirdigin şeyden farklı değil...

 

Anlamsız bir dünyada her türlü anlam da o anlamları elestirmekte ve o eleştirilere gülüp anlamsızlığını belirtmekte anlamsız değil midir...

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, SUPERULLAH yazdı:

 

Senelerdir kendini tekrar edip duruyorsun. Bu tartismayi daha once de yaptik, verecegim cevabi biliyor olman lazim.

Hatta devamli tartismayi buraya kadar surdurup akabinde kactigin yer tam burasi.

Bakalim bu sefer devam edebilecek misin..

Sana defalarca gerceklik taniminin ne oldugu yazdim.

İnsan bilincinden bağımsız, somut ve nesnel olarak varolan herşey...

sen kalkip ancak zihinlerde bir yanilsama olarak tezahur eden seylere gercek diyorsun

nereden ogrendin bu gerceklik tanimini bi gostersene hele ahahahha

 

Ah benim geri zekalı, donuk zekalı yavrucuğum... Bak şu halde bile sana şefkat gösterebiliyorum...

 

Gerçek için yapılan "İnsan bilincinden bağımsız, somut ve nesnel olarak var olan her şey" tanımı elbette doğrudur, ama bununla bitmez. "Gerçek nedir" sorusu binlerce senedir filozoflarca tartışıladurur, tıpkı ahlak gibi.

 

Bu tanıma göre bizim bilincimiz yok olduğunda, insandaki kadar/gibi değilse de insan dahil aklı olan tüm canlılık yok olduğunda ortada gerçek falan kalmaz diyorsun...

E ama varız. Canlılar var, çeşitli seviyelerde akıl ve bilinç taşıyorlar, şey'lerle ilişkileri var, kendi uygarlıklarını kurmuşlar. Din de bizim aklımızla kurduğumuz uygarlığımızın bir parçası, önemli bir gerçeği. Taş gibi, kaya gibi sağlam, gerçek bir olgu.

 

O yüzden ben hiç bu beşinci sınıf Matrix felsefesi türevi işlere bulaşmam, aynen dediğin gibi oradan kaçarım.

Çünkü bu, sonunda "Aslında biz de yokuz, bir simülasyonun parçaları olabiliriz, bütün duyularımız birer yanılgıdan ibaret" noktasına götürür ki seni zaten duygu ve duyuların yanılgı olduğu noktasına götürmüş.

 

Hissettiğimiz tüm duygular, hatta ve hatta "ben" bir yanılsamadan ibaret dediğin noktada tartışılacak hiçbir şey kalmaz aslen.

Sen neyi neden tartışıyor, neden sürekli yazıları çarpıtıyor ve kendi saçma ön kabullerine dayalı çıkarımları soru haline getirip dayatıyorsun, onu bir düşün.

Kireç'in de söylediği gibi, her şey anlamsızsa nedir bu anlamsızlığı ille de dayatma, kabul ettirme çaban? 

Neyin kafasını yaşıyorsun, neyi tatminetmeye çalışıyorsun da senelerdir aynı şeyleri bininci başlığı açarak soruyorsun?

Kireç büyük çelişkini ve tutarsızlığını, daha doğrusu kendini çürütür davranışını doğru yakalamış.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elbette kendi değerlerimiz için çalışıp bizimle uyuşmayanla çatışacağız bunda garip bir durum yok bizimle çatışan değerler için çalışırsak bunun bize ne faydası olacak? Örneğin ben etrafımdaki insanlara kötülüğü telkin etsem bireysel olarak bana toplumsal olarak topluma faydası ne? kendime karşıt bir şeyi yaparsam kendime karşı yozlaşmışım demektir, zarar gözetmek manasına gelir bu, elbette zarar gözetmek olmayacak bir şey değildir ki bu çok farklı bir kafa olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 hours ago, SUPERULLAH said:

 

Islami kendi gercekleri icerisindeki tutarsizliklariyla elestirmek mesele degil ki. Kendi gercekligine gore masal anlatiyorsan yine komik durumda olmaz misin?

sen kendine yakistirabiliyor musun mesela? Aslinda kendin de bir  yanilsama yasarken, baskasinin yanilsamasina bok atip, kendininkine davet etmeni garipsemiyor musun?

 

Sen yaşamaktan utanıyor, halen yaşıyor ve bunun için çaba sarfediyor olmanı garipsiyor musun?

 

......................................

 

Gelelim bu konuyla ilgili yazacağım muhtemelen nihai hususlara. İstersen yine cevabını kısa tut, kendi ezberinden git. Ama oku rica ediyorum. Ha sen okumazsan, bu konuya bakarak gönül eğlendirmeye çalışacak birileri bakar elbet..

 

Sen, aslında mevcut bir gerçek ya da tespitle ilgili, ya da ilk veriden hereketle inanılmaz düz, küt bir mantık kurarak, adeta elma ile armudu kıyaslayarak yaklaşıyorsun olaya. Şöyle ki:

 

Ahlak sadece toplumla beraber ortaya çıkabilen bir mefhumdur. Nüvesi olan bireysel eğilimlerse, sadece kişilerde mevcuttur. Ahlakın ve kişisel eğilimlerin zaten başka türlü ortaya çıkma şansı yoktur. Ahlak (zaten) bir nevi canlılığın bir fonksiyonu, dolayısıyla canlılıktan "sonraki" bir "kavramdır". Başka türlü olma şansı da yoktur. Evet, evrende, varoluşta ve dar anlamıyla doğada ahlak ve eğilim yoktur, ama olması gibi bir durum da yoktur ki? Eğer olsa idi mesele farklı olabilirdi. Varolmasının tek bir yolu, güzergahı vardır, ve öyle de olmuştur. Canlılıktan sonraki varoluşu ise bir gerçek, bir olgu, ecnebi tabiri ile bir "fact"tir. Ahlak canlılığın bir gerçeğidir. Sen onu kalkıp da farklı bir platformla kıyaslayamazsın ki.. Sanki genel geçer bir ahlak, doğada ahlakın olabilirliği benzeri a-priori bir durum ya da bir ihtimal var da, biz onunla kıyaslıyormuşusuz gibi. Doğada anlam da yok, anlamsızlık da, genel geçer de. Bunların tümü yine senin zihinin ürettiği kavramlar. Anlamsızlık da öyle. Ve hatta tutarsızlık ya da garipsemek vb. vb..de..Doğa doğadır. Evren de evren. Hiç birsinin de herhangi genel geçer kaygısı ya da taahhüdü yoktur. Senden benden başka.

 

Genel geçer nedir? Bir şeyin insan zihninin dışında da var olmasının getirdiği merhale ya da sağladığı üstünlük nedir? İnsan zihninin dışındaki şeyler maddi etkileşimler neticesinde orada. İnsan zihnini ve hatta onun ürettikleri de maddi etkileşimlerin neticesi. Nöron cinsinden ifade edilebilir.  ortadan kalkması demek, onu meydana getiren maddi etkileşimlerin ortadan kalkması demek. E insan zihninin dışındakiler de maddi etkileşimlerini bertaraf ettiğin vakit onlar da ortadan kalkmayacak mı? Bu iş pek tabii gerçekliğin sorgulanmasına, ordan öte yine senin şu çok sevidiğin mantığın mutlaklığına kadar gider tabii. Ama orada da aynı kaide geçerli. Mantık mutlak. Ama değilse ve şüpheli ise dahi, biz var olan mantıkla hareket etmek durumundayız. Başka bir yolu yok çünkü. Mantık yoksa düşünmek de yok. Senin ilk hareket noktan da. Bunun dışında bir mantık var mı, mümkün mü, onu dahi bilmiyoruz. Referansımız kendi mantığımız ve onun iç tutarlılığı. Olmayan mantığın hesabını soranlara ise uğurlar olsun.

 

Canlılık da maddenin hareket şekillerinden biridir denir ya..E işte madde canlılık şeklinde hareket ettiği vakit, kaçınılmaz olarak ahlakı da üretiyor demektir. Demek ki. E al sana bir çeşit genel-geçer. :) Madde, insan zihninin dışındaki şey, canlılık şeklinde kompoze olduğu vakit bu şekilde sonuç veriyorsa eğer, bu da insan zihninin dışında olan şeyin tezahür şekillerinden biridir. Bir şekilde hareket edince evren, diğer şekilde hareket edince insan ve "kaçınılmaz" ahlak çıkıyor ortaya.

 

Bu bağlamda mesele ahlaksa ve onu bir dinciyle tartışmak gerekiyorsa eğer, meselenin zemini ve beraberindeki tüm referans noktaları, ahlakı kişi ve toplum olmalıdır. bu tercih falan da değil. Olmak zorundadır. Sen meseleyi tek varoluşu ve gerçekliğinden koparıp, aslında ilgisiz ve ilişiksiz olduğu bir noktaya çekemezsin. Abes, amorf bir durum bu. Ahlakı konuşuyorsan eğer referansın kişi ve toplum olacak. Parametlerini doğru ve tutarlı seçeceksin. Aksi eşyanın tabiatına aykırı. Pratiği varoluş nedenine, varoluş nedeni de pratiğine atıfta bulunuyor. Ötesi anlamsız. Ne kadar iyi bir örnek oldu bilmiyorum ama elbet tam isabetlisi verilebilir. 

 

Trafiğin olmadığı yerde trafik lambası olur mu? Olmaz. Mars'da mesela. Ama sen kalkmış trafik lambasının genel geçerliliğini sorguluyor, biz ise onu zaten içkin olduğu varoluş nedeni ve pratiği ile birlikte bir bütün olarak değerlendiriyoruz. Varoluş nedeni ve pratikte ne olup bittiği..

 

İşte tüm bunları dikkate aldığımızda, bir dinci ile ahlakı konuşmak gerektiği vakit, onu tek varoluş şekli, koşulu ve "VAROLUŞ GEREKÇESİ" ile sunarım. Kişi ve toplum. Ahlakın tek hesap vermesi gereken mercii budur. "Varoluş nedenine" hesap verir. Ancak ve ancak onunla iç tutarlılığı, teori ve pratikteki tezahürü hakkında sorgulanabilir. Teoriyi ve pratiği önüne koyduğum zaman, dincinin nefes alacak haceti dahi kalmaz. Kendi açmaz ve tutarsızlıklarının listesini zaten defalarca verdim.

 

Dinci ayrıca senin kullandığın argümanları da kullanamaz. Sen dinci ile bir tartışmayı gerekçe olarak sunuyor, ama gelgelelim konu bağlamında tüm argümanlarını bir agnostiğin ya da non-teistin kullandığı veri ve tespitlere dayandırıyorsun. Dinci bana ahlak insan zihninin ürünüdür, o yüzden bir masaldır diyemez. Dinci bana dinler sadece insan beynindeki memetik kodlardan ibarettir de diyemez. (ki bunun bir temellendirme olduğunu, en azından eşdeğer olduğunu kabul etmiyorum) Dinci genel geçer ahlak yok dediği vakit önce kendi patlar. Beni köşeye sıkıştırabilmesi için, evvela kendi inancınını en yakın çöpe bırakması icap eder. Ondan ortada bir şıkıştırma falan da kalmaz. Zaten var olanı onadığımız tatlı bir muhabbet döner. Ondan sonra da herkes kendi hayatına, yani pratiğe döner.

 

Velahsılı bu noktada  @kirec in yönelttiği soru ve yaklaşım, en azından tartışmaya değer görünüyor.

 

 

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 10.05.2018 at 23:26, kirec yazdı:

Peki madem anlam yok ve amaç yok bütün anlam  deger kabulleri ve bunların eleştiri leri de anlamsız...

 

Bu eleştirileri elestirmekte öyle değil mi...

 

 

Yani senin yaptığın şey aslında elestirdigin şeyden farklı değil...

 

Anlamsız bir dünyada her türlü anlam da o anlamları elestirmekte ve o eleştirilere gülüp anlamsızlığını belirtmekte anlamsız değil midir...

 

Bu argumani da benden ogrendin, benim gibi bir agnostik adama mi satmanya calisiyorsun?:)

Senelerdir buradaki kati materyalistlere bunu soyledigimi gormedin mi? Ahlak ve anlamin kesinlikle olmadigini soyleyip, anlam dayatmaya calisanlarla az mi dalga gectim..

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 11.05.2018 at 11:16, Türk Ateist yazdı:

 

Gerçek için yapılan "İnsan bilincinden bağımsız, somut ve nesnel olarak var olan her şey" tanımı elbette doğrudur, ama bununla bitmez. "Gerçek nedir" sorusu binlerce senedir filozoflarca tartışıladurur, tıpkı ahlak gibi.

 

 

Tanim dogruysa ahlak, din nasil gercek oluyor harbiden saka gibisin ya ahahha

Gercekligin ne oldugu tartisilir, tanimi tartisilmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...