sanalmanik 0 Oluşturuldu: Mayıs 7, 2018 Raporla Share Oluşturuldu: Mayıs 7, 2018 (düzenlendi) "TANRISIZLIK VE BAŞSIZLIK BİLDİRGESİ" ONTOLOJİK BAŞSIZLIK İLKESİONTOLOJİK BAĞIMSIZLIK BİLDİRGESİ Giriş ve başlangıç için "Ontoloji" kavramı hakkında açıklama; Aşağıdaki metinlerde ki "Ontoloji" kavramı , yaşam bilim, olumbilim-olmabilimi ve varlıksal/varoluşsal ilgi ,araştırma-keşif ve duyarlılık bilimi vb. anlamlarında içerilmiştir Genişte ise, Ontoloji kavramı; varsa, yaşamın amacının/ereğinin/gereğinin/nedenliğinin araştırılması ve sorgulanması ve bunlar yoksa yaşam denilenin nereye nasıl temelleneceği ve yaşam ve olma/olum denilenin daha objektif incelenmesi ve çözümlenmesi; neden, neye dayanarak (ne ve kim için neden ) yaşandığının araştırması ve oluşun/varoluşun/olanın hangi temel ilkeye ve ilkelere ya da yasalara indirgenerek ve çözümlenerek araştırılabileceği ve anlaşılabileceği yani özünde tüm kişinin ve tüm olanın varoluşsal sorununun incelenmesi-tanınması ve bunun olası çözümü ve çözümleri ve eğer gerçekten neden ve kökenler yoksa da ve asılsızsak ne yapacağız onu sormak soruşturmak ve eğer neden ve kökenimiz de yoksa bu nedensiz ve kökensizliğin açıklanışı ve biz-birlikte kavranışı ve bizbizleğin varoluşsal tümseğinde ve patikasında nereye nasıl yürüneceği sorununa birlikte yanıt verme buluşması için tasaralanmıştır/içerilmiştir… -Denemesel Taslaklardır- Katkı Beklemektedir--- Özgür Varoluşlar Bildirgesi –Manifestosal- Başlangıç –deneme Özgür katkı beklemektedir. Olum, oluşum ve yapılanma/yapım aşamasındadır. –sürecek-denenecek-ve bir daha denenecek- TASLAK 1 –ÖZGÜN –deneme 1 /Kazan Kaynatma -- ÖZGÜR VAROLUŞLAR VE VAROLUŞUN TANRISIZLIĞI, BAŞSIZZLIĞI BİLDİRGESİ ya da PROBLEMATİĞİ ÖZGÜRLER BİLDİRGESİ Girişgah/Girizgahsı Ben özgürüm… Varlığımı tanrıdan almadım.. Bana tanrıya inanmıyor diyen yalçın kaya, sana sesleniyoruz ben/biz özgürüz Seslerim sana çarptığında Tanrıdan büyük çarpmasını umardım! Tanrıdan büyük sesler ve mucizeler yapmaya karar verdiğimde ve kişisel tanrımı öldürdüğümde/yıktığımda sana da ulaşacağıma söz ve yeminler doluştum çünkü Tanrının sana seslenemediği ve ulaşamadığı yerlerde sana seslenen ve seslenenebilen benim/bendim… -- Ontolojik hakikatlar (varlıksal ve varoluşsal gerçekler) tanrıyla uyuşmuyor. Bizden önce de düşünmüş düşünür insan varlıkları gibi biz de bunu düşündük ve bu uyumsuzluğu gördük. Aklımız ve erdemimiz neticesinde bu sonucu tekrar sınadık ve doğruladık… Varlık bir köken/neden belirtemiyor Ve bu bağlamlara (başlama olma, köken, neden ve tanrı gibi bağlamlara) indirgenip çözülüp hapsedilemiyor. Olmamış varolmamış (hep var) varlık diyoruz.. Varlıktan olma durumu (ya da olmanın olmaya başlangıcı ve başlaması durumu sentezi) elde edilemiyor Neden tanrı yoktur? Ve var olamaz! Var kavramının hiç olmadığı (yani varın/onun yok olduğu mutlak) bir zemine çekilememesi yani varın hiç olmadığı salt mutlak yokluk (varsızca bir mutlak yokluk) tahayyülsüzlüğü ve varın bu bağlama indirgenip çözümlenememesi (ki bu varın üretilmediği ,öncesizliği yapılamayacağı ve başlamadığı ve zamanda başlamadığı anlamına ve sonuçlarına gelir) mantık ve bilimsel-akıl ışığında varlıkta gerçek bir tanrı varlığı/varlıksallığı olamayacağının en nitelikli ,en keskin ontolojik kavramsal delili ve yansımalarından biridir.. Bunu anlamıyoruz diyebilirsiniz. O halde bize güvenin şimdilik… Gök-kültlerine değil! İnsan onuru adına yazılan ve kaleme alınan bu satırları bir izleyin/kovalayın… Var kavramının yok kavramına indirgenip çözümlenememesi ve var ve yok kardeşliğinin/kavramlarının birbirini belirtmesi Var ve yok kavram karşıtlığı ve bunun kafakarşıklığı. Var ve yok tıpkı uzun ve kısa gibi (orada ve burada olma gibi, öyle değil böyle olma gibi) birbirini gösteren ve belirten, birbirine sıkıca bağlı nitelemeler ve karşıtlıklardır. Biri olmadan diğeri de varolamaz. Ve bir şey orada değilse burada ve o biçimde değilse bu biçimde mutlaka vardır. Var ve yok bir gözlemci işaretlemesidir ve uzay zamanda hareket ve değişimi işaretler.. Varlık bir nedene dayandırılamıyor ve indirgenemiyor.. Varlık bir başlangıca indirgenemiyor Tüm bu çıkmazları birleştirdiğimiz de tüm bu çıkmazların ve açmazların adı ise Tanrı diye sıvanarak geçiştiriliyor. Ben biz seni geçiştirmeyeceğiz ve adam/adem insan-varlık yerine koyup alacağız ya da geçiştirmeyi de istemiyoruz, düşünmüyoruz. Bu yüzden doğru bildiklerimiz sözediyor olacağız. Eğer buna sıcak bakmıyor ya da bunları henüz kavramak ve anlamak istemiyorsan şimdilik kendin gibilere koş ve bizi yalnız ve rahat bırak bildiklerimiz ve olduklarımızla istersen. .kendi işine karış ve dön… Bizler tanrının olmadığını düşünüyoruz. Bakın düşünüyoruz diyoruz. aksi değil. inanç hiç değil Tanrı bir inanç çukurcağı değildir. Bilgi, biliş, algı onun tersini söylüyor olacaktır. İnanç demek olan ise ancak; bilgi ile yüzlşememek ve kendi varlığından/varoluşundan kaçmak, sızmak, sığınmak, kapanmak ve uyku denenler olacaktır.. Neden öyle düşündüğümüzü bir çok yolla size anlatmaya çalışacağız Geliştirme deneme adımı- önadımı, önadımlayışlar Varoluşta bir baş varlık var mı? Varoluşta bir ilk ve baş yaratan (varlık) var mı? Yaratanlar-başı ve olanlarbaşı, olmakta olanlar başı olan bir var var mı? Ve varlar başı var mı? Başvar ve başvarlık, başvarlıklarbaşı da var mı? Varoluşun ilk ve baş zamanları ve yerleri var mı? Zamansızlığı ve oluşsuzluğu hiç kesintiye uğratmadan ve başlatmadan varlığa bir baş-varın ve başvalrıkın nasıl konumlanabileceğini düşünmenizi istiyoruz Sana başka anlatma yolum var mı? Eğer varoluşu hiç başlatmazsan bunu bir başvarlık başlatabilir mi? Eğer zamanı hiç başlatmazsan bunu bir başvarlık başlatabilir mi? Ontolojinin çözümlemesi budur. Tanrı adına vereceği adlar ve yakın karşılıklar bunlardır. İlk yer kişisi ve ilk zaman varlığı kisisi ve ilk akıl. Boşlukların ilk aklı ve hareketin ve varlıkların/oluşun ilk oldurucusu. Başvarlık varı İlk döndüren, ilk yapan, bir şeyleri ilk yapan, kımıldatan varlık adları tanrıdır….ilk ve baş adları tanrı ile bileştirilir.. Ve varlıkta ilk ve baş yoksunluğu bulunduğunda ve kavrandığında bu adlar da birden söner/yiter.. Bir tanrı varsa bunu İnsanın tanrıyı bilip bilemeyeceği ya da bilme ediminin ne olacağına ilişkin karmaşalar vardır Ve genel olarak denmektedir ki bu bilinemez, kavranamaz aslında sadece akıl ,duyu,sezgi yoluyla sınırlı kavranır ve tecrübe edilir. Bilim kalıplarında da bir ispat sunulamaz. Bunlar kapana kısılmış iradeleri simgeliyor. Ve ipotek-tutu altına alınmış zihinleri.. Ve zaten bütün bilgi ve araştırma yolları bunu yani Tanrı fikrini sorgulamaya ve tersini özütlemeye/senteze dahi daha girişmeden tıkanmış ve kapatılmış bu durumda, akıl kilitlenmiştir. Akıl ipotek tutu altındadır. Zihin körleştirilmiştir ve gerçeklere bakışsızdır/edimsizdir.. Tanrı bir çıkmaz ilan edilmiştir. Bu ifadeler altında ise en son ve uç sığınak ise ne yazık ki Deizm olacaktır ya da git Panteist bir tanrıya inan, Yine de yok demecilik yeğ tutulacaktır. Ya da ben bilmiyorum de ve karışma buna toplumun gibi yap. Biliyormuş ilan et kendini.. Yani tanrı fikri bir bilinemez bulunamaz ve incelenemez bir tıkanma hem de bir açmaz çıkmaz ve neredeyse hiç ve asla çözülemeyecek bir denklem haline sokulur İşin aslı bu yukarıdaki yargıların hepsi akıl eşliğinde birer çöplüktür işe yaramazdır Tanrı yine varlığın ve varolanın içkin hedefi-zaferi gibi sunuluyorken ,varolan var içindeki bir varlık varlıkbaşı ve kurucusu ilan ediliyorken ve zaten varolanı onun içinden kendi yaratmış bir baş var varlık üretilmektedir... İşin aslı tanrı ne zaman yok'u ya da kendini yaratabilirse o zaman tanrı olur. Ya da yoktan kendini ve varlığı türetir getirirse tanrı olabilirdi. Yani esasen tanrı demek kendi ontolojisine sahip olmak, ontolojisini kendi yaratmış ve kendi ontolojisine ve yokluğuna da eşit olmak demektir… Bir şey kendini yoktan yaratabildiği zaman tanrı olabilir sanırım Bunları düşünebilirsiniz. Zaten ortadaki bir var ve onun içidneki devimleyici olarak tanıtılan tanımlanan ve tanıtlanan tanrı sorunsalı Tanrı denilen Kendinden önceyi, kendi varlığını ya da kendini kuşatanı ve kendi olma durumunu vareden olamayacaktır. Tanrı kendi varlığını kuşanamaz ya da kuşatamaz. Boşluklarda bulmuştur kendini ve var içinde var yaparak ve varın içine var katarak kendini Tanrı ilan etmiştir… Akıl ve düşüncenin küçümsendiğini gördük. Erdemin ve bilmenin küçümsendiğine tanık olduk. Bilginin de küçümsenişi ve istenmeyişini görüyoruz bizler.. .Biilgiden ve gerçek öğrenmeden korkulduğunu hatta kaçıldığını üzülerek görüyoruz. Gerçeklerle yüzleşmek ve yüzleştirilmek noktasına gelince kıvırgan kanılar dolanıyor ortalıkta… Olan bir var ya da olan bir kendilik durumu içinden tanrı yaratıyor Yan tanrıyı önceleyen bir var tabanı var. ve tanrı var tabanı yoklukla ilişkilendirilmeksizin kuruluyor Bu bağlam tüm varlık kendidir, öylecedir sebepsizdir ve kendi bağlamı ve devimi ile vardır ifadesiyle tanrısızca bir beriye de çekilebilirdi… Bunlar kavranamaz diyorsunuz Tanrı'yı kavramak ve bildirmek denilen bir kere ontolojik olarak varlık kavramaya-kavramına ve anlamına gidiyor Tanrı bilinebiliyorsa her şey bildirlebilir ve bilineebilir. İşin aslı hiç bir şey ve hiç bir açıklama Tanrıdan daha kompleks değildir. Tanı kavramı ontolojik olarak varlık kavramının kendinde ve bütününe işaret ve isebet ediyor olacaktır.… Tanrıya atfedilen oluşsuzluk, başlamama ve yapılmama durumlarının varlıka geri teslim edilmesi, ve sahipsizliğine-nednesizliğine geri iadesi gerekiyor sadece Varlık adı Tanrı adında gövde buluyor Bunlar ne saçmalıklar diyorsunuz Duyuyoruz Dalga geçeceğinizi biliyorum Dalga geçer gibi muhtemelen okuyarak boşvereceğinizi Bu adam/lar ne diyor ki ne bilebilir ki ne kavrıyorsunuz ki! Felsefe ve düşünmek boş iştir Bu adam bir şey çözemez düşünerek bunları bilemez ve bilinemez ve bunlar kavranamaz.. Yukarıdakilerin hepsi koca koca yalanlardır ve zihinsel kafeslerinizdir.. Engellerdir Yıllardır öğrendiklerimiz bize bunu anlatıyor Öncelikle İlk ve baş dediğimiz kavramlar örneğin bir dairede bulunamaz Bu nasıl olabilir diyebilirsiniz Bana bir daire üzerinde ilk ve baş gösterin Bunu okuyan herkesten bir kez olsun varoluşun bir daire gibi sonsuz-başsız ve ilk öncesiz olduğunu/olacağını ve onun içinde kendinden bir işler güçlerin zaten var olduğunu düşünmesini isteyeceğim Sen inanmıyorsun bu senin sorunun cümlesini net olarak reddediyorum Bunun yerine sen bilmiyorsun bilmek istemeyen sensin ve bu da benim sorunum değil ifadesini koyacağız Bana sen inanmıyorsun cümlesini verene ben sen henüz bilmiyorsun karşılığını veriyor olacağım Biz buna bir inanç sorumu olarak ele almadık Biz tanrıyı bir bilme, bilgi sorunu olarak ele aldık ve görüyoruz Bu yüzden bu senin sorunun düşüncen ve inancın deme bana artık Bu ortak varoluşsal bir sorun.. İnancına ve inanca saygı ifadesi bilgisizliğe ve karanlığa bir göz yumma öneriyor... Tanrı bilgibilimsel varlıksal ya da yaşambilimsel bir sorundur Tanrının bir inanış sorunu addedilmesini reddediyoruz Tanrı bir biliş bilgi problematiğidir Ve doğru düşünme , mantık yöntemleri ile yani akıl-mantık ve felsefe ilkeleri ile bu konu çözümlenmelidir Gençler geliyorlar diyorlar ki felsefe zaten anlaşılmaz. Felsefe mi aman aman. Bilim zaten ispat yapamaz Bense zaten bilemem ve Tanrı bir bulmacadır. Gel de çık işin içinden çıkabiliyorsan.?!? Neden kendinizi ispat yükümlülüğüne sokuyorsunuz? Neden bir şeyleri ispat etmeniz gerekeceğine inandırılıyorsunuz? Neden bunlara izin ve geçit veriyorsunuz? Bu kapana hapsediyor ve buna izin veriyorsunuz? İkna ve kanıt paradoksları kişisel kanınızı aşıyor mu? İspat olunması ve olması gerekeceğini kim söylüyor neden? Ve neye dayanarak bunu yapıyor? Tanrı ya da Rab ya da Efendi denilen tıpkı bir hayvan varlığının örneğin kedi köpeğin insanı belirtmesi ve işaretlemesi gibi bir şey olabilir Antik gizemler çözülebilir Varlıkta insanüstü uygar varlıklar olabilir Belki de kişisel tanrı, bütüncül varlıksal tanrı ayrımına gidilmelidir… İki tür tanrıyı kısmen uyarlıyoruz. Bir tanesi Spinozacı ya da Pantesit bir tüm doğa Tanrı anlayışı. Ve bu tanrı oldukça bütüncül bir varlık.. Bir diğeri de bu Rab dediğimiz. Bu bir hayvan,evlat ve köle sahibi ve efendisi gibi duruyor. Kişisel Tanrı diyeceğimiz bu. Bunun Rab olanına kişisel diğerine bütüncül bir Tanrı diyebilirdik Ve şimdi bu Rab dediğimizle büyükçe işimiz olacak. İnsanlığı karartıp uyuşturuyorsunuz-karanlıklaştırıp bilgisizleştiriyorsunuz-dinlemiyorsunuz. Çürüyoruz bizler. Varolmak, koşmak ve özgürce deneyimlemek istiyoruz ve iliklerinizi sızlatacağız. Düşünce ve kalem özgürlüğü ver bana. Yasal koruma ver. Tıpkı eskinin diğer Ozanları gibi ve tıpkı Batının sakladığı Batıya sığınmış bir dil ve ağız gibi burda ülkemde saygı ver duy da yazayım yazalım lan! can saygısı sağla ,kalemimin akışını ve sana sataşışını o zaman gör! Batı Cehildir diyorsunuz. Burda kim nasıl yazsın lan! çok bilse ne olur! Devriye devriye peşinde nöbetteler her ağzın ve sözün ve dilin burda bilse-fışkırsa taşsa ne olur burda insan.. Devriyeyi devriye de bu iklimde sürgünden başka ceza olmayacağını, can garantisi ver-sağla. Kalemimden çıkan her tona katlan ve dediklerimi söylememi garanti et sonra izle akışı takışı sana Sen kalem mi kelam mı görmek istiyon? sen söz mü? hürriyet garantisi ve kalemden çıkana kalemle karşılık ver kes ve ceza kıstası-hürriyet kısıtlamama yoldaşlığı sun sağla izle Doğunu ve buranın bilge ve yarenlerini/yoldaşlarını... Yazamıyom ulan yazamıyom! yazamıyoz bağırsız yazamıyoz da ondan suskunuz Her ağzını yüreğini açanda ve kuşanan da can telaşı suskun bilgeler ve uyuyuklar toprağı ondan bura. ondan bura suskun.. Kant mış-Hegel miş ve Hegel ve Kant sallayıp doğrucakları büyütecekler i görmüyor musun? Kaleme son ve en büyük cezanın sürgün olduğunda bu toprakta olacakları izle Bu toprağın yetiştireceklerini Tanrı olduğunu düşündüğü söylenen bir çok ünlü düşünür Rab gibi bir Tanrıdan sözetmiyor. Çocuklar diyor ki o da ve bu da inanıyormuş. Hangisi kişisel bir Tanrıya inanıyor. Felsefe ve bilim/bilinç-düşünce tarihinde sayılan hangi insan adamı ve evlası RAB sı bir tanrıyı onaylamıştır… bu topraklara yakışıyor mu? Anadolu mirasına ve bilgisine kültüne de yakışıyor mu bu! Arkadaşlar bu metin edebi bilimsel düşünsel ve filozofik herhangi gelişimi olan kişiden herhangi düzenleme desteği beklemektedir, istemektedir ve açıktır… Ontolojinin yani kişi ve varlık yaşamının yine kendine yani "varlık kendi varlık" ve "kendinden varlık" anlayışına indirgenmesi ve bunu işaret etmesi, Ontoljinin başka bir varlığa indirgenmemesi ve kendi dışında bir ben belirtmemesi bizim en büyük en asıl delilimizdir-göstereceğimizdir.. benbenimcilik.benbencilik... Yani kendini bilmek denilen en büyük delilimizdir… Gerçeklerle yürüyorum ve Tanrıdan büyük bir gerçeği bildiriyorum. Ben benim. -adım- -ve idealim-. Başkasından ödünç almadım ben varlığımı… tanrıdan .. RAB tanımıyoruz… Kendine Rab adı takanlar ve taktıranlar ve onlara birilerine Rab adı verenler ve özgür varlığı, özgür bilişimi bilgiyi reddedenler bir kendilerine gelmeli… Onlara haddini burdan bildireceğim... Gel de sustur... Gel de sustur ve bin uydurtu'yu gör sonra arkamda ne varmış-bakarsın öğrenirsin hem... sen mi varsın ben mi varım.... Başkasından ötürü varlık duymuyorum. Kendimi yaşıyorum ve kendimi yaşıyorum. Kendim için yaşıyorum. Özgürlüğe ve özgürlüğüme bağlıyım ve ilişkim ilişiğim bir tanrıya değil. Ve tanrı ve RAB denilenlerin –sözde- nedensizliğine ben ve sen de bağlı ve ilişiğim bunu farkettim. Göktekiler iyiyse ,adamsa-Tanrıysa ya kendilerine gelsinler ya bana… da Adam olsunlar/varlık olsunlar.. Benden özgün/içke varlık duyuş duyuyorlarsa bilgi bilim,biliş biliyorlarsa gelsinler söylesinler ve öğretsinler de… Alternatif-sel Ben özgürüm… (Tanrısızlığımı başsızlığımı ve kendime hükümetimi ve yeterliğimi ve doğadan ödünç –doğa içrek- benliğimi ve varlığımı ilan ediyorum) Tanrıdan büyük ya da tam Tanrı kadar adımı ve benliğimi/özgürlüğümü ilan ediyorum ve duyuruyorum….biliyorum…./bildiriyorum....buluşuyoruz ve oluyoruz yapıyoruz.... -En az beş forumda yayınlanacak.. ve geliştirile geliştirile... Mayıs 7, 2018 tarihinde sanalmanik tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
vitamin 0 Mayıs 7, 2018 gönderildi Raporla Share Mayıs 7, 2018 gönderildi Şekilsel eleştiri: Metni okumak çok zor. Akıcılık yok. Yoruyor, bıktırıyor. Sık sık parantez içinde açıklamalar cümle akışını bozuyor. Anlamayı zorlaştırıyor. Sanki yabancı dilden çevrilmiş bir metin etkisi yaratıyor, anlama açısından. Yeniden daha akıcı yazılabilirse sonuna kadar okuyabilirim ama yarıda bırakmak zorunda kaldım. Link to post Sitelerde Paylaş
Borri 0 Mayıs 7, 2018 gönderildi Raporla Share Mayıs 7, 2018 gönderildi Şekilsel anlamda 8 dakika önce, vitamin yazdı: Şekilsel eleştiri: Metni okumak çok zor. Akıcılık yok. Yoruyor, bıktırıyor. Sık sık parantez içinde açıklamalar cümle akışını bozuyor. Anlamayı zorlaştırıyor. Sanki yabancı dilden çevrilmiş bir metin etkisi yaratıyor, anlama açısından. Yeniden daha akıcı yazılabilirse sonuna kadar okuyabilirim ama yarıda bırakmak zorunda kaldım. dediklerine katılıyorum. Hatta bu şekil noksanlıkları sebebiyle yazınızı maddi anlamda okuyamadım desem yeridir. Vurgulanan noktalar çok soyut kalmış ve bir soruya ayrıntılı cevap verilmek istenirken araç maalesef amacın önüne geçmiş. Bildirge olması ve anlaşılabilmesi açısından, özellikle maddi anlamda eleştirilere açık olabilmesi, cevap verebilmesi açısından bunlara dikkat edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Link to post Sitelerde Paylaş
sanalmanik 0 Mayıs 7, 2018 gönderildi Yazar Raporla Share Mayıs 7, 2018 gönderildi (düzenlendi) Metin kavramsal geliştirmelerini ve gelişimini sürdürecektir. Metin sunumunun yapıldığı, uzun vadeli post düzenlenmesine izin açan diğer forumsal alanlardan metne genişletmeler ve düzeltmeler sonsuz girilecek ve metin yeniden mutlaka yapılaştırılacaktır. Gelişim ve geliştirme için bir ön-izleme, ön-taslak ve düşünce yapılandrıma tanesi olarak sunulmuştur. yenileri ve daha iyileri ve umarım geliştirme ve yeniden düzenlemeleri de yine sizin tarafınızdan ve ya da sizlerin de katkılarıyla umarım yazılacaktır --------------------------------------------------------------------------- Özgençsel Çatırdamalar ---Ontolojik Girişimler Ontolojiyi neden önemsiyorsunuz? (ve birinci sıraya koyuyorsunuz? varoluş sorunu sırasına) (Siyaset ve insansal içsel bugünsel sorular ve sorunlar (bugün ve şimdinin soru-n-ları) daha beri çekilmeli değil mi gibi bir dost sitemine/sorusuna cevaplama) Ontoloji varolmak demektir. Ontoloji, varlığını kuşanmak, keşfetmek demektir. Ontoloji bilgileşmek, bilgileşikleşmek ve –bilgileşmesel dağılışmak –genişlemek- demektir olmalıdır… Derdini önemsemek ve birlikteleşmek Varolma Bilimi-Bilişi .Bunu Türkçe, Öztürkçe daha çekici bir hale getirmeliyiz. Doğru Türkçeleştirmeliyiz. Varlıksal İlgi. Kendi yaşamının duyumsanması ontolojidir… Onkoloji gibi bir kanser bilimi ya da anlaşılmazlık bilimsizliği değil. Felsefe ve bilme, bilgi sevgisi gelişmeli. Bunu önemsiyoruz ve Bunu söylüyoruz. Felsefe bilme ve olma sevgisidir. Felsefe taşmalıdır…Felsefe adı da yaşama sevincinin izinde gibi bir şeye/yere yapılanmalıdır-saplanmalıdır…. Sevinç bilimidir… Ontoloji yaşamanın bilimidir daha iyi yaşamanın bilimidir –ve yaşamı-yaşamayı onamanın onun sevincinin de bilimidir- bilmesidir. bilimi olmalıdır.. Ontolojik hiçler değiliz. Bunu görgülsel –düşünsel- ifadelerle ,duygusal yakınlaşımalarla her şeyle deneyerek ileteceğiz-iletişeceğiz. Bu iletmenliğe soyunduk/soyuştuk birlikte….. Ontoloji bizden ve varlıktan taşmalıdır. Bizlerden -aşmalıdır Varlık adlandırmalarında sorun yaşıyoruz çünkü Tanrı diye, bir engel var ,engelimiz var ,kurumsalımız var. Kurumsal sorunumuz var. Kurumsal hiçliğimiz var. Bunun gibi şeyler ve sorunlar var.. sorunlarımız var sadece… Bunu aşamıyoruz çoğu zaman. Bireysel olarak aşsakta birbirimize ulaşamıyoruz Biz bu engeli birlikte aşmalıyız. Biz şimdi bu engeli kendi bilincimizde, bilişimizde ve oluşumuzda oldukça net olarak aştık-taştık. Şimdi dostlara koşmalıyız/kaynaşmalıyız-iletimleşmeliyiz.… Orda –onda- özgürlük kapana kıstırılıyor..Bunu önemsiyoruz... Özgürlüğü bildirmeliyiz ve belirtmeliyiz. Bunu altını çizmeliyiz… Bunu dostlara söyleşmeliyiz. Bunu söylüyoruz. Bunu dostlar duymalı ve dostların yüreği sancımalıdır. Yola çıkmalılar. Erteleyemezler .. Bana baksan ben, bin tanrıdan daha yangınlı-oluşkan (oluşlu- sevginç (sevinç kuşanmış ve yapsanmış) sevgenç ve bilimliyim ve olumluyum) ve -ben- bedelim bilinmeye anlanmaya (ontoljik bir gerçeklik olarak (ben kavramı) genel ben adlandırması ..) Ve ben özgürüm ,zihinsel özgürlüğümü görüşümü onu yargılamadan ona iletmeliyim o özgürleşmeli. Ki ,biraz kısa da bana…Ama beni yakar yıkarsa o özgürleşemez. Yanmaktan,yıkılmaktan bundan korkarım..İş zaman ve emek kaybıdır... Adım taşırmaya gelmedim-sen taşırmaya, sen taşırmaya yürekliyim… ,sana deyişmeye de yürekliyim Sözler biriktirip oluşturmaktan, t-aşırmaktan başka kurumsallığımız da kurnazlığımız da yok. Sizgencilik, sözgenciliklilik Bu neyi ifade eder? Bakın bu yazımı düzenleyip aşağıdaki ve içteki kimi tuhafsı ifadeleri silebilir düzenleyebilir ve öyle de verebilirim… Bazı bildirimleri ordan silebilirim. bu kolay…bu sadece kolay….. Yazgınım.. bedenimi koruyabildiğim sürece söz taşacağım, taşıracağız... Bilimsel varlık adlandırmaları berbat. Bizi bir arada tutmuyor. Bilim diye yeğ tutulan, ona da bir vurulmalı çavkıyla İnsanlara Tanrı olmadığını ne gösterebilir? bilmek Bunu bilmiyorum ve deniyorum Sevgi, bizbize olduğumuz, olacağımız Bunu deneyeceğim Tanrı olmayacaksa bunun yerine ne kurulmalı? sevgisellik bilmiyorum İrade özgünlüğü, özerkliği. doğal irade. Bunu bilmiyoruz. Çözümlemeler sarpasarıyor ancak şimdi ve burayı biliyoruz… Bu kadar savaş kan ve acı içinde nasıl bilim yapacağız? Ya da nasıl bir sevgi bilimi-bilişi duyuracağız? Bunu bilmiyorum deniyorum ve oluyorum.. İnsanlar bizden bir şey isteyecekler. Kanıt, tutanak, Tanıt, gösterge-bildirme vb. -kanıt savaşı tutanağı irade zaferi isteyecekler ve uyanış-yansıma isteyeceklerdir? Sevginin tutanağı olur mu? Kaydı varsa? Öldürülmekten ,acınmaktan -yaralanmaktan da korkmuyorum çekinmiyorum acı ve ateşimi duyurursam. Günü gelmeden gitmekten korkuyorum… Gerçek bir ontolojiyi nereye kurabiliriz.? Bunu sorguluyorum. Bunu yapmalıyız onlara Tanrı olmayacağını iletmeliyiz-arşınlamalıyız Ontolojik berraklık ve biliş-duruş Tanrı olmamasının tabanını kurumsalını ve kurumsal bildirimini sözetmesini arıyorum ve dostlardan yardım bekliyorum. Karşı Tanrı Özgür Varlık Bildirgesi. Özgür Varoluşlar Bildirgesi Yanıtlar birbirini kovalıyor ve içiçe geçiyor İkilemler zihnime doluşuyor-onları sıraya sokmalıyım sadece. Ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum. Ben demek genellemeleri bizi sıkıyor… Zihnim çavkın bir çığırdama. Eğer ölmeyeceğimi –zarar görmeyeceğimi bilsem, varlığıma tehdit olmayacağını-oluşmayacağını bilsem neler üretirdim. Ne buluşlar üretirdim ve ne oluşlar. Bizi sınırlayan bu pervaneler… Bendimi az daha çatlatır, sözlerimi daha sertleştire tutuştururdum sadece… Ortalığı birbirine katardım.. Canıma özgürlüğüme ve yaşantıma kasıt, tehdit ve ikilem çekmek ve bunun çekişimini istemiyordum. Beni asıl sınırlayan….yasal olan şeylerin canına okumalıydık.. Mistifize edilmiş anlayışların canına okuduk. Biz de bunlardan bulamayacaksınız… Özgür bir yaşama gününe inanıyoruz…Mutlu bir birlikteliğe ve oluşa kaynaşıma mutlaka inanıyoruz…. Siyasi şeyler ve siyasi figürler yazmak işime gelmiyor. Toplumun sorunları var evet-soruşları ama Varlık hakkında ne düşünüyorsun? Bilmiyorum-keşfediyorum. ben de bunu keşfediyordum şimdi. Ben burada yeniyim… Bununla ilgili geniş ve esnek zamanlar ve varoluşlarda, zamanlarda geniş ve esnek yanıtlar ve varoluşlar türeteceğim….yaşayacağım ve yaparak göstereceğim…. Ne yapmalıyız? Olmalıyız-bilmiyorum olmalıyız. Titreyip çakmalıyım-şavkıdamalıyız, biliş olmalıyım,oluş kalmalıyım/olmalıyım… Ben varlığımı daha kuramadım-daha devinip çavkıyıp çalkalanıp olup duruyorum ve bu ikilemseller –dengesizlik-olumsuzluk- söz rüzgarları içinden geçe olurken Müzik olmalıyım ,ezgi olmalıyım ve esin olmalıyım Esine ve nesine dönüşmeliyim… olduğum yerde şarkıya, çakmaya bilime ve sanata, güneşe dönüşmeliyim yanmalıyım tutuşmalıyım Bu, özgür sözetmecilik/denemecilik ve bağırcılık kurarken çok yolum olduğunu ve olacağını da biliyorum. Ama ben bu yolu hayat imkan verirse arşınlayacağım. Buradaki küçük ve çelimsiz varlığıma bakmayın ,bağrım doludur. Arkamda söz öbekleri var… arkamda söz pervaneleri uçuşuyor ve söz ve enginleri devrinde, zihnim çavkışıyor- Zihnim kaynıyor, atıyor, tutuyor-oluyorum şimdi… -bilişle doluşla taşışla Bizler varoluşlarız-tanrıya ihtiyacımız yok-Bunun altını dolduracağız ve bunun altını doldurabilene kadar çırpınacağız –insan olarak - 02.05.2018 Mayıs 7, 2018 tarihinde sanalmanik tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
sanalmanik 0 Şubat 5, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Şubat 5, 2019 gönderildi Varız Yazıtları /Anlatmak -/-Biz- Yazıyoruz ve Yapıyoruz Yazıtlarıİlk canlı gibi bir ele alma da problem var bence,Evren diyoruz. Bence evrenin geçmişine gidersek bir evren bulmalıyız-onun da geçmişine gidersek bir başka evren. Bu bir kısır döngüdür. Gerçeğin içinden böyle çıkamayız-bunu kabul etmeliyiz.Yine gelişti ve oluştu diyorsunuz.. taban? nedir?Evren ya da gerçeklik'in olmadığı ya da materyalize gerçekliğin de sürekli devinimde olmadığı bir zaman birimi ve geçmiş (Varlık denilen de ve Varlık olarak ortaya koyulan da) işaretlenemez.. Oluşlar hep vardı, hep sürecek. iş-oluş-varlık hep ve sonsuz oluşlarıyla var. Bu onun -sonsuz ve içkin- devinimi.. İlk ve son devinimi aynı.. İlk ve baş yeri de -biçimi de- aynı...Bizim çözümümüz bu/bizim işaretlememiz bu. Bizim referansımız..Saygılar. Oluşsuz varlık yok. Bir şeylerin oluşmamış olduğu/olacağı zamanlar ve yerler de yok.. Böyle bir varlıksal değişim nitelemesi yanlış..Oluşlar denilen başlamadı sadece. Oluşlar denilen zamanla birlikte başlamadı ve oluşmadı. Zaman denilen kendi içkin/varlıksal bir niteleme ve ölçme gereci. Zaman denilen onun (zamanın) aslında -hiç- olmayan başıyla ölçülemez/bulunamaz ve konumlanamaz da.. Zamanda zamanın başı bulunamaz. Olma da olmanın (ve hiç olmanında) başı (gerisi) bulunamaz. Olmanın olma başı ve zamanbaşı bulunamazdı... Olmanın olmaya başlaması -yeri ve koşulu da- bulunamayacaktır... Bu bu bir devinimdi...Oluşlar şimdide devirinir. Şimdi devinir. Şimdinin başladığı yer ya yoktur ya da şimdidir. Şimdi şimdi ile başlar...ilk ve son şimdi de şimdidir...Oluşlar denilen zamanla sınırlanamıyor ve başlatılamıyor..Kelimelerle bunları yeterince ifade edilemiyor. Zaman kavramı üzerine düşünmek gerekiyor. Başlama kavramını iyi ele almak ve yapılandırmak gerekiyor sadece..Oluşlar olmaya başlamadı ve gerçeklikten (ve sürekli oluşlardan) yoksun bir varlık ve evren hiç -bir zaman- yoktu/olmadı...Varlık hep -sonsuz- iç gerçekleri ve evrenleri devimi ile birlikte -kurulu- vardıAslında bu ifade bile bozuk-..zaman bakın...Zaman öyle araya katılmadığında hiç bir ifadeye gerek kalmıyor...Olmamış oluşlar yoktu...Oluşmamış oluşsuzluk ve oluşmasızlık yoktu.. Oluşlar şimdidir...Oluşlar olarak -şimdi- var.. Şimdi de var. Tüm oluşlar şimdi de... (Şimdisiz zaman kalıplamak) Oluşlar hep olarak var-vardı..oluyor…Geçmiş diye bir şey yok ne yazık ki!Önce diye de...Zaman şimdi…Şimdi diye birşeyimiz var ve –olan- oluyor ve olmaya devam ediyor diye birşeyimiz varHep oluyor...Hep oldu..Şimdi. Baştan sona (ve baştanbaşa) (tüm ve) bütün zamanlar –hep- şimdi. Sadece şimdi var..Şimdi de olan biten işler .Durum bu. Durum hep bir biçimde materyalize oluşlar ve gerçeklikler ifade edecek.Materyalize oluşsuzluk ve gerçeksizlikte bulamasınız...Öyle değil böyle materyalize/de-materyalize/re-materyalize/farklı materyalize? bulunabilir,olunabilir başka oluşlarda ve gerçeklerdeBöyle anlatabiliyoruzVarlığını buhar gibi hissetmek gibi diye bir şey tanımlayabilir misin örneğin.? Sonsuz düşünebilirsin...Varlıkın bütün -tüm- zamanları baştan sona şimdidir. Şimdi içerir ve şimdi olarak işaretlenebilir. Onun üzerinde (şimdi üzerinde) oluş noktaları ve başlangıç işaretlemeleri bunlar bir şeyi değiştirmeyecek..Oluşsuz, gerçekliksiz (öyle ya da böyle bir gerçeklikten yoksun bir zaman birimi) devinimsiz (devinimlerin olmadığı) zaman ve (oluşların ve gerçeklikin hiç -öyle- olmadığı) varlık zamanı ve yeri işaretleyemezsiniz..Varlıkta gerçekliksiz (alsında başka türlü gerçeklikli) bir an bile yok. Varlıkta gerçeklikten ve sürekli içeçe –hep- oluşlardan eksik an yok ki bayım!Gerçeklikin kendi içinde oluşları farkı/ontolojik geçişleri farkı... Renkler farkı gibi...Zaman içinde ne kadar gezerseniz gezin, ve ne kadar geri ve geçmiş denilen yerler arayacak ve bulacaksanız da yine varlık-evrenler ve varoluşlar -hep- bulacaksınız. Bunlarla karşılaşacaksınız... Bu bizi sonsuzluğu ve şimdi dediğimizi de kavramaya ve anlamaya ve bunları kabul etmeye ,sindirmeye, yapılandırmaya götürecektir..Olmanın doğası bu diyoruz/diyebiliyoruz.. Ne yani bunu yadsıyalım mı!-HİÇTUBAT- /-HERTUBAT-HEPTUBAT--VARTUBAT-YAPTUBAT-YAZTUBAT-- .... Link to post Sitelerde Paylaş
Yeni Üye 0 Şubat 6, 2019 gönderildi Raporla Share Şubat 6, 2019 gönderildi (düzenlendi) On 07.05.2018 at 16:24, sanalmanik yazdı: -En az beş forumda yayınlanacak.. ve geliştirile geliştirile... Güzel yazı. Tebrik ederim. Bu kadar tefekkürü mümin olarak yapsaydınız şimdiye ermiştiniz. Ama inanan birisinin gözüyle bazı itirazlarım olacak. İlk sebep, ilk var, Baş var vb. şeylere ihtiyaç yok, Varlığın bizzat kendisi bu ontoloji ihtiyacını karşılıyor diyorsunuz. Tanrıyı zaten ilk Varlık tan ziyade Zorunlu Varlık ya da Gerçek Varlık olarak nitelemek daha doğru. Çünkü Tanrının varlığı, sıfatları ya da fiillerinin (örneğin yaratma) ilkliği zamansal bir ilklik değil. Yani bir zaman vardı Tanrı hiçbir şey yaratmamıştı, t zamanında Tanrı yaratmaya başladı diye bir şey yok. Yaratma ezeli ve ebedi. Tanrı ile Varlık ın aynı şey olması aslında inanç açısından itiraz edilecek bir şey değil. Bilakis Tanrı nın Varlık olduğu ariflere ve havassa ait, zevk ile, tadarak elde ettikleri bir bilgidir. Peki Tanrı yerine Varlık diyelim. Varlık nedir? ve Onu nasıl bilebiliriz? Onu bilemeyiz ama O bize kendini açtığı, gösterdiği ölçüde onun bazı özelliklerini(sıfatlarını) tespit edebiliriz. - Nedir Varlığı sonradan olanlardan ayıran özellikler? Vücud: Varlığın kendinden olması Kıdem: Varlığın başlangıcının olmaması Beka: Varlığın sonunun olmaması Vahdaniyet: Varlığın bir olması Muhalefetün lil havadis: Varlığın sonradan olanlardan farklı olması - Peki Varlıkta başka neler var? Hayat var, İlim var, İrade var, Görüp işitme var, Kelam var, Kudret var, Var etme var, Rahmet var, Sevgi, Kahır var ... Bu böyle gider. Nereye kadar? Tarif ettiğin şeyin Tanrı ile birebir olduğunu anlayana kadar. - İkinci itirazım bilgi ile inancı bu kadar birbirinden ayrı ve zıt görmenize. İnançsız bir bilgi mümkün olamaz. Bilakis bilgi delillendirilmiş inanç demektir. Bugün insanlık olarak bütün bilgimiz inanç temellidir. Siz de mesela, Düşünceyle gerçeği bulabileceğine ya da ona yaklaşabileceğinize inanmasanız bunu denemezsiniz herhalde. Kişisel bir Tanrı ile alakalı şunu söylemek istiyorum. Bilim, metodu itibariyle özneyi ispat edemez ya da var sayamaz. Bilimin iradi bir varlığı ya da özneyi var saymadan her şeyi açıklamasına şu örneği vermek istiyorum. Yatağınızdan kalktınız, kahvaltı yaptınız, bilgisayarın başına oturdunuz ve bu iletiyi yazdınız diyelim. Sizi bir evren olarak kabul edersek, bütün bu yaptıklarınız irade sahibi bir özne olarak sizi varsaymadan bilimsel olarak açıklanabilir. Bütün hareketleriniz, enerji dönüşümleri ve korunumları vb. çerçevesinde bilimsel olarak açıklanabilir. Peki iyi de bütün bunları yapan bir özne var mı, yok mu sorusu ise bilimsel olarak cevaplanamaz ve açıklanamaz. Öznenin varlığına giden ispat, yol ve sır bizzat bir özne olarak bizdedir. Özne yoksa biz neyiz? Her şey bir takım kurallar ve açıklamalar çerçevesinde oluyor da her şeyi kim yapıyor? Akıl ve düşünceyle Tanrıyı bilmeye gidilen yolda ulaşacağın son nokta Tanrıyı gerçekten bilmekle ilgili yolun giriş noktasıdır. O da teslimiyet ve güven- islam ve iman. Sonrası ibadet ve zikirle benliğini(egonu) temizlemek(tezkiye) ve yaratılmışlara iyilik(ihsan) ile her geçen gün O na biraz daha yakın olmak ve sonunda kavuşmaktır. Ona kavuşanlar ancak yok olarak kavuşabilirler. Birlik mertebesinde ben de varım, benim aklım da var demek en büyük edepsizliktir, şeytanlıktır. Şubat 6, 2019 tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
sanalmanik 0 Şubat 6, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Şubat 6, 2019 gönderildi (düzenlendi) 7 saat önce, Yeni Üye yazdı: Güzel yazı. Tebrik ederim. Bu kadar tefekkürü mümin olarak yapsaydınız şimdiye ermiştiniz. . Belki de tersidir. Belki de mümin olarak biraz tefekkür edince, tefekkürün ucunu bucağını, çelişkilerini amacını sonucunu tam bir arayınca ve sorunca sorgulayınca tam böyle oluyordur ve bu sonuçlar ortaya çıkıyordur.. Diğer yazımlarınız daha önce yapılanmış yapılandırılmış faraziyeler/engeller ya da kurumsal bir reddiyeden, dediğim gibi faraziyeden ibaret...ya da piyasaya önceden sürülmüş açıklamalar. Tedavüldeki resmi saçmalar da diyebiliriz.. bundan öte gidemez.... Şubat 6, 2019 tarihinde sanalmanik tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
sanalmanik 0 Şubat 6, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Şubat 6, 2019 gönderildi 8 saat önce, Yeni Üye yazdı: İlk sebep, ilk var, Baş var vb. şeylere ihtiyaç yok, Varlığın bizzat kendisi bu ontoloji ihtiyacını karşılıyor diyorsunuz. Tanrıyı zaten ilk Varlık tan ziyade Zorunlu Varlık ya da Gerçek Varlık olarak nitelemek daha doğru. Çünkü Tanrının varlığı, sıfatları ya da fiillerinin (örneğin yaratma) ilkliği zamansal bir ilklik değil. Yani bir zaman vardı Tanrı hiçbir şey yaratmamıştı, Peki Tanrı yerine Varlık diyelim. Varlık nedir? ve Onu nasıl bilebiliriz? Onu bilemeyiz ama O bize kendini açtığı, gösterdiği ölçüde onun bazı özelliklerini(sıfatlarını) tespit edebiliriz. Buradaki adreste 6,7 ve 8. postlar da facebookta arkadaşlarla benzer söyleşi ve soru cevaplarımız var Yanıtlar bana ait bir facebook kimliğinin üretimleridir. Yenileri eklenecek Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts