Jump to content

ATEİST SORASA BÖYLE GÜZEL SORU SORAR.


Recommended Posts

 İSLAMIN SADET  ZİNCİRİ. PEYGAMBER VE SAHABELER.

Muhammed'in kızı Fatma 10 yaşında iken Ömer 52 yaşındadır. Ömer, Muhammed'den kızı Fatma'yı ister.

Muhammed; "kızım henüz küçüktür hem amcam oğlu Ali'ye sözüm var" deyip Ömer'e vermez Fatma'yı.

Fatma 12 yaşına geldiğinde 26 veya 27 yaşındaki Ali ile evlendirilir. Ali ile Fatma'nın ilk çocukları Ümmü Gülsüm olur. Ömer 62 Yaşında HALİFE olur. Ümmü Gülsüm 9 yaşındadır. Halife olduğunda Ömer bu sefer Ali ve Fatma'nın kızları, Muhammed'in torunu Ümmü Gülsüm'ü ister. Ali ne kadar diretse de Ömer işi tehdit etmelere kadar götürür. Ali yine vermez. Bu sefer Ömer Ali'ye allah üzerine yemin ederek, amacının sadece resulullaha akraba olmak olduğunu, Ümmü Gülsüm'e ölünceye kadar dokunmayacağını sadece nikahına alacağını söyler ve bir şekilde Ali'yi ikna edip 40,000 dirhem altına Ümmü Gülsüm'ü alır. 11 yaşına geldiğinde Ümmü Gülsüm bir oğlan, 13'ü ne geldiğinde bir oğlan daha doğurur Ömer'den. Ömer'in hazırda 9 karısından 7.sidir Ümmü Gülsüm (kütübi sitte ve nebiyyi secere). 2 çocukta yaşına gelmeden ölür. Ömer öldükten sonra Ümmü Gülsüm 5 ayrı yaşlı adama verilir. Kızcağız 22 yaşına kadar 4 çocuk daha doğurur ve 22 yaşında ölür.

Şu birbirlerinin kızlarını ve torunlarını beceren arapları 7/24 tv ekranlarında överek, örnek göstermeye çalışan şarlatan ümmetçiler bu gerçek yaşam öykülerini, fatıma'nın, maria'nın, safiye'nin, berre'nin, ayşe'nin, ümmü gülsüm'ün kimlere peşkeş çekildiklerini bilmiyorlar mı? Hepsi de bal gibi biliyor. Tüm bu bilgileri Araplar kabul eder ve halende küçük yaştaki kızlarla evlenmeyi sürdürürler. Ama bizim Türkler "yok koruma amaçlı nikahladı, yaşı 9 değil 13 idi" gibi iddalar geveleyip Arapların sapkınlığını örtmeye çalışırlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 94
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

 

On ‎20‎.‎7‎.‎2018 at 11:00, Yeni Üye yazdı:

subjektif şeyler de sormadım. Ateist olduktan sonra önceki halinize göre elde ettiğiniz somut ve maddi başarılar aradığım. 

 

Senin sorduğunun yanıtını alasın yok! Sen demedin mi ateistler sosyal durumlarından şikayetçi, bu sorunlara çare bulamıyorlar diye? Ben de sana bunların ateist sorunları değil ergen sorunları olduğunu söyledim. Ateist olmanın kazanımlarını sordun, onu da açıkladım. Saçma sapan hurafelerden kurtulmak kadar büyük kazanım yoktur. Özgürlük bütün hayatını değiştirir. Özgür insanlar yaratıcı ve huzurlu olur. Kölelerin kişiliği olmaz. Siz kendi yarattığınız bir allaha köle olmakla kölelerin en kötüsüsünüz. Çünkü efendinizi kendiniz yaratmışsınız. İnsan efendisi olan kölenin hiç bir şeyi yoksa da bir özgürlük hayali vardır. Siz azat kabul etmeyen dünyanın en zavallı kölelerisiniz. Sizin için özgürlük hiç olmayan bir serap.

 

Ne yani din simsarı dolandırıcı sahtekarlar gibi hayali ihracat yapıp peygamber terliği yanmayan kefen gibi abuk sabuk şeyler satarak din istismarı yapıp köşe olmak mı lazım, ne diyorsun?

 

On ‎20‎.‎7‎.‎2018 at 11:00, Yeni Üye yazdı:

hayatı meydana getiren ve devam ettiren en yüksek hedefler ne?

 

Senin için cennete gidip huri itmek! Böyle salakça ve bencilce, dünyadaki en büyük ahlaksızlık olan bir hedefi yüksek hedef diye yutturmaya, kakalamaya çalışıyorsunuz. Hayatın hedefi amacı filan yoktur. Olsaydı birisi seni hayata gönderiyorum ama buna talip ve istekli misin, amaçların için çabalamak istiyor musun diye sorardı. Sormadığına göre amaç mamaç yoktur. Hayatımızın amaçlarını biz yaratırız.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎21‎.‎7‎.‎2018 at 14:51, democrossian yazdı:

Siz kendi yarattığınız bir allaha köle olmakla kölelerin en kötüsüsünüz.

 

Üstelik daha kötüsü de var. Şimdi siz bu kölesi olduğunuzu zannettiğiniz allahın gidip çamaşırını bulaşığını yıkayıp evini temizleyemezsiniz! Ne yapacaksınız? Allahın adamı olduğunu iddia eden sahtekar vampir sömürücülerin hizmetine girecek ve allaha kölelik yaptığınızı sanarak bu kan emici vampir din baronlarının hizmetini göreceksiniz.

 

Asıl vahim olan bu! Kölesi olduğunuzu zannettiğiniz allahınıza hizmet etmenizin bir yolu olsa! Yatıp yerleri koklamakla aç kalıp nefesinizin kokmasıyla tam tapındığınız doyumuna ulaşamıyorsunuz. Her gün yat yat kalk kalk bir yere kadar! Sıkılıyorsunuz bu monotonluktan ve allağım için fazlasını yapmalıyım duygusu ağır basıyor. Ondan sonra da din baronu sömürücü vampirlerin ağına düşüyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 20.07.2018 at 20:36, Sütlü Kase yazdı:

İnançlı biri bunları yapamaz, yapmamalı mantıklı değil. Sebebi yazdım. Ben inançlı olsaydım 100 senelik hayatımın her 24 saatlik diliminin 16 saati ibadet eder 6 saati uyur 2 saati de kalan şeyler için kullanırdım (yemek vs. yalnızca hatta kalmak için gerekli olanlar)  

 

 

İbadetin(kulluk) özü dua ve zikirdir. Yani anmak, hatırlamak, çağırmak, beraber olmak. Bu ise öncelikle kalple ilgili ve kalbe ait bir haldir. Ne iş yaptığın önemli değil, kalbinde ne var, o önemli. Namaz kılarken günahkar olmak mümkün olduğu gibi seyahat ederken, spor yaparken, çalışırken,yemek yaparken, yerken, muhabbet ederken O'nunla olmak mümkündür.   

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, democrossian yazdı:

Üstelik daha kötüsü de var. Şimdi siz bu kölesi olduğunuzu zannettiğiniz allahın gidip çamaşırını bulaşığını yıkayıp evini temizleyemezsiniz! Ne yapacaksınız? Allahın adamı olduğunu iddia eden sahtekar vampir sömürücülerin hizmetine girecek ve allaha kölelik yaptığınızı sanarak bu kan emici vampir din baronlarının hizmetini göreceksiniz.

 

Asıl vahim olan bu! Kölesi olduğunuzu zannettiğiniz allahınıza hizmet etmenizin bir yolu olsa! Yatıp yerleri koklamakla aç kalıp nefesinizin kokmasıyla tam tapındığınız doyumuna ulaşamıyorsunuz. Her gün yat yat kalk kalk bir yere kadar! Sıkılıyorsunuz bu monotonluktan ve allağım için fazlasını yapmalıyım duygusu ağır basıyor. Ondan sonra da din baronu sömürücü vampirlerin ağına düşüyorsunuz.


Din baronlarının eline düşmeyegörün, kimisi aşağıdaki herif gibi paranı, kimisi canını, kimisi de ırzına talip olur..
 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

 

İbadetin(kulluk) özü dua ve zikirdir. Yani anmak, hatırlamak, çağırmak, beraber olmak. Bu ise öncelikle kalple ilgili ve kalbe ait bir haldir. Ne iş yaptığın önemli değil, kalbinde ne var, o önemli. Namaz kılarken günahkar olmak mümkün olduğu gibi seyahat ederken, spor yaparken, çalışırken,yemek yaparken, yerken, muhabbet ederken O'nunla olmak mümkündür.   

 

 

Ben bunları reddetmem ama kıvırmayalım şimdi.... Ben  '' namaz kılan günahkar kişi '' diye bir şey hiç demedim. Zaten öyle bir şey yok... İnanan adamın kafası düzgünce çalışıyorsa günahkar olmaz. Bak, sebepler sonuçlar senin kitabın da yazıyor.. Aynı şeyleri tekrar yazmicam. Adam hem inanıyor hemde günahkarsa zihinsel hasta demektir. Sağlıklı insanları kıstasa alıyoruz. 

 

Din nettir. Ya yaparsın ya yapmazsın.... '' ya arada bir günah işliyoruz işe '' yalan !!

 

Arada bir inançsız mı oluyorsun ? Sana hayatın boyunca en çok istediğin şeyleri versem ve senin için çokta önemli olmayan bir şeyi asla yapmayacaksın desem. ( ölünce yaparsın bonusunu bu benzetmede bir yerlere sokuştur) Değil yapmamak yanından bile geçmezsin. Hani ne farkı var ? 

 

►Spor yaparak allahı hatırlayarak sevap kazanamazsın demedim, ama spor yapmak yerine namaz kılsan mesela daha az kazanmasın, hattaki mantıken daha fazla kazanırsın. Çok çok küçük bir sevap farkı bile olsa hayatının sonuna kadar az kazandıran yerine çok kazandıranı yapman mantıklı olandır. Ölünce de ne istersen yaparsın zaten. (Kalp işlerine girme onlar zaten uygun biz ekstra ne alabiliriz ona bakıyoruz. Her ekstra alınmak zorunda olan ekstradır çünkü aksi o kadar aptalca kalıyor ki vaat edilenler karşısında.... yapılamaz!!)

 

Sizin yaşam tarzınız ile inancınız neredeyse taban tabana uyumsuz. 

 

Biyolojiniz inanmıyor bir kere, ateistlerle uğraşmak yerine önce kendinizi çelişkiden çıkarın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, Yeni Üye said:

 

İbadetin(kulluk) özü dua ve zikirdir. Yani anmak, hatırlamak, çağırmak, beraber olmak. Bu ise öncelikle kalple ilgili ve kalbe ait bir haldir. Ne iş yaptığın önemli değil, kalbinde ne var, o önemli. Namaz kılarken günahkar olmak mümkün olduğu gibi seyahat ederken, spor yaparken, çalışırken,yemek yaparken, yerken, muhabbet ederken O'nunla olmak mümkündür.   

 

 

Neden Allah meleklerden ve insanlardan devamlı kendisini övmesini, yüceltmesini, tapınmasını bekliyor? Nesi var bunun? Özgüven eksikliği mi, aşağılık kompleksi mi, eziklik mi?

 

Hiç bir şeye muhtaç olmayan, her şeye gücü yeten Allah sırf kendisini övsün, yüceltsin, onu görünce yerlere kadar eğilsin diye sürüyle melek yaratıyor. Onlar da yetmiyor cinleri ve insanları yaratıyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslamın Tanrısı aynı insan gibi hakaret eder,ve insan gibi inanmayanları cehennem tehditi ile tehdit eder.Aynı insan gibi kendisini sürekli övünülmesini,tapınması ister.Kısaca islamın Tanrısı allahı insan uydurması olduğu için,insanın davranışlarına allah benziyor diyebiliriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, Sütlü Kase yazdı:

Biyolojiniz inanmıyor bir kere, ateistlerle uğraşmak yerine önce kendinizi çelişkiden çıkarın.

 

Haklısınız, normalde ateistlerle ben de uğraşmak istemiyorum. Ama, adetim olmadığı halde, bu başlıkta yazışmış olduk işte. Her işte bir hayır vardır. 

Müslümanlığın bir ateist için ne olduğunu maşallah hepiniz yazıyorsunuz, bir müslüman için ne olduğunu da birileri ifade etsin en azından.

 

@kavak ta piyasadaki tanrılar falan dediği için bu cevap aynı zamanda onun için. Müslümanlık ya da İslam "Tanrı o değil, budur" şeklinde bir önermeyle gelmez. Sizin Tanrı dediğiniz hiç bir şey Tanrı değildir. Tanrı vardır ve birdir ama O sizin bilebileceğiniz, tanımlayabileceğiniz, sınırlandırabileceğiniz olan değildir, der. Yani Allah derken bile kuşatabileceğin, sınırlandırabileceğin, tanımlayabileceğin bir şey düşünüyor ve zihninde somut bir resim canlanıyor ise Tanrı, senin Allah dediğin şey de değildir. 

 

Diğer yandan müslümanlık ta gaflete düşmemek ya da günah işlememek değildir. Günah işleyip kırık bir kalple pişmanlık duymak, dinin bütün emirlerine sarılıp, "ben falan kişiden daha faziletliyim" şeklinde kalbinden geçirmekten imana daha yakın bir haldir.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 saat önce, sağduyu yazdı:

 

Neden Allah meleklerden ve insanlardan devamlı kendisini övmesini, yüceltmesini, tapınmasını bekliyor? Nesi var bunun? Özgüven eksikliği mi, aşağılık kompleksi mi, eziklik mi?

  

Hiç bir şeye muhtaç olmayan, her şeye gücü yeten Allah sırf kendisini övsün, yüceltsin, onu görünce yerlere kadar eğilsin diye sürüyle melek yaratıyor. Onlar da yetmiyor cinleri ve insanları yaratıyor. 

 

"Allah nicedir?" ve "Alemle ilişkisi nedir" sorularına tam olarak cevap veremiyoruz. Allah'ın varlığının mahiyetini idrak edemeyiz. Kuranda ve hadiste Allah'ın zatına ilişkin bazı deliller var. Bir de  seyri suluk denilen insanın kendi içerisine doğru yolculuğu esnasında tadılan bazı hallerden yola çıkarak ulaşılan bazı şeyler var. Bilmemiz gereken bir şey var. O bizim bildiğimiz ya da bilebileceğimiz herhangi bir şey değildir. Karikatürlerde çizilen insan benzeri, kafasında tacı olan, tahtının üstüne oturmuş, yukarıdan alemi idare eden bir kuklacı değildir O. Peki nedir? İki ayet söyleyeceğim.

 

"O Evvel'dir, başlangıcı yoktur; Âhir'dir, sonu yoktur; Zâhir'dir, her şeyde görünür ve belirir; Bâtın'dır, gözlerden gizlenmiştir. Her şeyi en güzel biçimde bilendir O."

 

"Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara örnekler verir. Allah herşeyi bilmektedir."

 

Bu ayetler alemin dışında ve üstünde bir Tanrı kadar aleme içkin bir Tanrı resmi de çiziyor.

 

Teşbihte hata olmaz, Tanrı potansiyelse, alem ve yaratılmışlar o potansiyelin farklı yerlerde, farklı seviyelerde, farklı açılardan harekete geçmesidir diyebiliriz. Dolayısıyla zaten varlıkta görünen her şey, Onun potansiyelinin yansıması ve görüntüsü olması açısından Onun kuludur, Ona aittir, Ondandır zaten.( Ama herhangi bir şey için tek başına O dur diyemeyiz.) Bu seviyede iyi olmak, kötü olmak, insan olmak, melek olmak, şeytan olmak vb. hiç bir fark yoktur. Her şey iradesi dahilindedir ve Ona boyun eğmiştir zaten. Yani hadi ben bir canlı yapayım, O beni övsün, biraz keyfim yerine gelsin şeklinde bir durum yok ortada.     

 

Biz Tanrıyı bilemeyiz ama insanı ve kendimizi bilebiliriz. İnsan zihni, hakiki birliği anlayamaz. İkilikler ve zıtlıklar üzerinden işler. İyi- kötü karşıtlığı, ya da ödül- ceza sistemi, şeytan-  melek, ilham- vesvese, ibadet- isyan vb. şeyler insan için anlamlıdır. Tanrı, bunlardan münezzeh ve ötedir. Ama Tanrı, insanın bu ikilikler üzerinden işleyen anlam dünyasına tenezzül ederek ona o şekilde hitap eder.

 

Tanrı inanır iyi işler yaparsanız size ödül veririm, aksi halde ceza veririm dediği için beğenmiyorsunuz. itiraz ediyorsunuz. Aksini deseydi, yani inanıp iyi işler yapsanız da inanmayıp kötü işler yapsanız da affedeceğim deseydi.(ki dilerse affedeceğini yine de söylüyor), daha mı insani ve vicdani olurdu. e inanmayı hiç katmasa, sadece iyi işler yaparsanız dese olmaz mı? İyi de iyi işler yaparsanız size ödül vereceğim, kötü işler yaparsanız size ceza vereceğim diyen bir hitaba inanmadan onun sonuçlarına nasıl inanacağız?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Yeni Üye said:

 

"Allah nicedir?" ve "Alemle ilişkisi nedir" sorularına tam olarak cevap veremiyoruz. Allah'ın varlığının mahiyetini idrak edemeyiz. Kuranda ve hadiste Allah'ın zatına ilişkin bazı deliller var. Bir de  seyri suluk denilen insanın kendi içerisine doğru yolculuğu esnasında tadılan bazı hallerden yola çıkarak ulaşılan bazı şeyler var. Bilmemiz gereken bir şey var. O bizim bildiğimiz ya da bilebileceğimiz herhangi bir şey değildir. Karikatürlerde çizilen insan benzeri, kafasında tacı olan, tahtının üstüne oturmuş, yukarıdan alemi idare eden bir kuklacı değildir O. Peki nedir? İki ayet söyleyeceğim.

 

"O Evvel'dir, başlangıcı yoktur; Âhir'dir, sonu yoktur; Zâhir'dir, her şeyde görünür ve belirir; Bâtın'dır, gözlerden gizlenmiştir. Her şeyi en güzel biçimde bilendir O."

 

"Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara örnekler verir. Allah herşeyi bilmektedir."

 

Bu ayetler alemin dışında ve üstünde bir Tanrı kadar aleme içkin bir Tanrı resmi de çiziyor.

 

Teşbihte hata olmaz, Tanrı potansiyelse, alem ve yaratılmışlar o potansiyelin farklı yerlerde, farklı seviyelerde, farklı açılardan harekete geçmesidir diyebiliriz. Dolayısıyla zaten varlıkta görünen her şey, Onun potansiyelinin yansıması ve görüntüsü olması açısından Onun kuludur, Ona aittir, Ondandır zaten.( Ama herhangi bir şey için tek başına O dur diyemeyiz.) Bu seviyede iyi olmak, kötü olmak, insan olmak, melek olmak, şeytan olmak vb. hiç bir fark yoktur. Her şey iradesi dahilindedir ve Ona boyun eğmiştir zaten. Yani hadi ben bir canlı yapayım, O beni övsün, biraz keyfim yerine gelsin şeklinde bir durum yok ortada.     

 

Biz Tanrıyı bilemeyiz ama insanı ve kendimizi bilebiliriz. İnsan zihni, hakiki birliği anlayamaz. İkilikler ve zıtlıklar üzerinden işler. İyi- kötü karşıtlığı, ya da ödül- ceza sistemi, şeytan-  melek, ilham- vesvese, ibadet- isyan vb. şeyler insan için anlamlıdır. Tanrı, bunlardan münezzeh ve ötedir. Ama Tanrı, insanın bu ikilikler üzerinden işleyen anlam dünyasına tenezzül ederek ona o şekilde hitap eder.

 

Tanrı inanır iyi işler yaparsanız size ödül veririm, aksi halde ceza veririm dediği için beğenmiyorsunuz. itiraz ediyorsunuz. Aksini deseydi, yani inanıp iyi işler yapsanız da inanmayıp kötü işler yapsanız da affedeceğim deseydi.(ki dilerse affedeceğini yine de söylüyor), daha mı insani ve vicdani olurdu. e inanmayı hiç katmasa, sadece iyi işler yaparsanız dese olmaz mı? İyi de iyi işler yaparsanız size ödül vereceğim, kötü işler yaparsanız size ceza vereceğim diyen bir hitaba inanmadan onun sonuçlarına nasıl inanacağız?

 

 

Cevap veremezsiniz çünkü arabın uydurduğu masalda mantık yok, saçmasapan bir masal, iler tutar yanı yok. Zaten asıl saçmalık  cevap vereceğim diye yırtınmanız, bunun saçmalık olduğunu görememeniz.

 

Bu soruları cevap verin diye sormuyorum zaten, ne kadar saçma, absürd bir şeye inandığınızı görün diye soruyorum, düşünmenizi sağlamak için soruyorum. 

 

1 hour ago, Yeni Üye said:

Tanrı inanır iyi işler yaparsanız size ödül veririm, aksi halde ceza veririm dediği için beğenmiyorsunuz. itiraz ediyorsunuz. Aksini deseydi, yani inanıp iyi işler yapsanız da inanmayıp kötü işler yapsanız da affedeceğim deseydi.(ki dilerse affedeceğini yine de söylüyor), daha mı insani ve vicdani olurdu. e inanmayı hiç katmasa, sadece iyi işler yaparsanız dese olmaz mı? İyi de iyi işler yaparsanız size ödül vereceğim, kötü işler yaparsanız size ceza vereceğim diyen bir hitaba inanmadan onun sonuçlarına nasıl inanacağız?

 

İşte asıl anlayamadığınız nokta burası, ortada bir tanrı yok, dediği bir şey de yok. Bir arap bedevisi falan tanrı şunları dedi deyip salladıkça sallamış, sizler de bu palavralardan bir şeyler çıkaracağım diye kıçınızı yırtıyorsunuz.

 

Bir tanrı olacak da, bir arap bedevisi ile iletişim kurup git beni insanlara tanıt, sana inanmayanları yakacağım diyecek, ha? Böyle saçma bir şey mi olur? 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 20.07.2018 at 11:00, Yeni Üye said:

 

Uzun uzun yazamayacağım kusura bakma. Tartışmayı pek sevmem.

 

Bilim, şüpheciliği yöntem olarak kullandığı için ben de bilimin yöntemini kendisine uyguladım. Ne var bunda yanlış olan. Tekrar söylüyorum, bilim, kendi yöntemiyle, bilme ilişkisinde bileni ve bilineni var sayar ve kabul ederse ve bilinenler arası etkileşim ve ilişkileri açıklamayı bir hedef olarak önüne koyarsa o bilim, teknik üretir. Bileni ve bilinenin varlığını açıklamaya girişirse o bilim teorikleşir ve fantezi üretir. Ortada bir hata varsa bilimin iddialarına bilimin kendisine uygulamak değil, dini ve tanrıyı tartışırken bilimin yöntemine indirgemeye çalışmak, indirgeyemeyince metafiziği anlamsız olarak kategorilendirmek. Ya da bilimin de kendi yöntemi çerçevesinde açıklayamayacağı, varlığını verili olarak kabul ettiği şeyler olduğu iddiasına anlamsız bir şekilde itiraz etmek.

 

Sen de @Sütlü Kase de bilim- din ilişkisini batının tarihsel tecrübesi çerçevesinde üretilmiş hikayelerden birisi çerçevesinde anlıyorsunuz. Batıda bile bu hikaye gün geçtikçe zayıflıyor ama siz terketmiyorsunuz. Zaten İslam dünyası ve medeniyeti söz konusun olduğunda hiç bir geçerliliği olmayan bir hikaye bu. İslam dünyasında hiç kimse şeylere ait bilgileri anlamayı ve açıklamayı Tanrının varlığına bir darbe olarak görmez. Bu karşıtlığı kabul etmez. 

 

Onu bilime uyguladım, şuna uygulamadım falan şeklinde keyfi yaklaşımlarla sıyrılamazsınız bu işin içinden. Hayır o vakit elma ile armudu kıyaslıyorsunuz ki, abesle iştigal. (elma bilim ve yöntemi, Armut: afaki inançlar) Ki durum böyle de değil. Aklınız sıra elmayı eleştirip, sonra karşısına armudu koyuyorsunuz. Yersek tabi. Biri elma diğeri armut olsa dahi, düşünme şekliniz ve şüphe etme şekliniz aynı, ya da aynı olmalı. Sizde ise birinde sonuna kadar şüphe, sıra diğerine gelince, aman şüphe ilişme. 

 

Bilen ve bilinenle ilgili oynamaya çalıştığınız oyun ve ürettiğiniz laf kalabalığı da öyle değil işte. Örneklerini de verdik.

 

Standart model nasıl ortaya çıktı, higgs bozonu nasıl bulundu, insan vücudunun nasıl işlediği ve neden sıcaklı ürettiği nasıl açığa çıkarıldı, izafiyet teorisi ve teyit edilen öngörüleri nasıl ilk adımını attı, fantezi dediğiniz karanlık maddenin dahi kökeni nedir, bilen bilinen diye boğmaya çalıştığınız; bilme-algı-bilinç ilişkinin bir elemanı olan hafıza ile dahi bugün nasıl oynanıyor....Özgür irade ile oyuncak oldu...saymakla biter mi? Bitmez. İşte yobaz teist kafasının fantezi diye yaftalayarak bir kenara attığı yordam ve yöntemler, bugün batı dünyasının ilerleyişinin ve müslüman kesime nal toplatmasının önündeki en önemli araç, metod, itki oldu.. Bu sistem referans noktalarıyla çalışıyor. Sizinkinin referans noktası dahi yok!

 

Ha nedenini tekrar yazayım ben: çünkü o fantezi dediğiniz şeylerin tamamının kökeninde maddi ilişkiler ve etkileşimler var. Ötesi değil. O yüzden pozitif bilimin konusu oluyor. O yüzden bu konularla ilgili ortaya atılan -sizin tabirinizle-  dünün fantezileri, bugün ve yarının gerçekleri oluyor. Olacak. Yarın öbürgün 4d printerlerde beyni ve tüm bilişsel faaliyetleri ile birlikte insan ve yapay zeka üretildiği vakit siz hala buralarda bir yerlerde aman da fantezi diyerek otluyor olacaksınız. Adamlar neredeyse telepatik süreçlere geçtiler, hafıza silip aktarıp üretiyorlar, senin "sen" yapan şeyin kökenindeki herşeyle oyuncak gibi oynuyorlar...Öngörüyorlar, test ediyorlar, öngörüleri teyit edip somut bir saha haline getiriyorlar. Sizin dediğiniz gibi olsa, bunların hiçbir olamazdı. Ne hafızanın ne bilincin kaynağı falan bulunamazdı..Ama öyle değil. Geçmiş olsun.

,

Ve yine görmezden geldiğiniz diğer korelasyon örneği de önemli: Neden bu düzeyde bilinç ve benlik duygusu sadece insanda, insanı da beyin cinsinden verecek olursak, ~1500cc'lik bir beyin ve en üst düzeyde neo-korteksin bulunduğu yerde var? Kafası çalışan adam için bu en iyi veri. Ve yine daha önce belirttiğim ve yine görmezden geldiğiniz üzere bu yolun sonu sizi ancak agnostisizme götürür, ötesine tanrıya falan değil. O ne olduğunun açıklanamayacağını ve aradaki ilişkinin güvenli bilgi imkanını ortadan kaldıracağını (ki burası evet tartışılabilir) söylediğiniz bilincinizle tanrıya ulaşıyorsunuz siz de çünkü. Ama sizinki (afaki olan) torpilli ve geçerli, karşı tarafın deney ve uygulamalarla da teyit ettiği geçersiz. A-priori geçerli, a-posteriori geçersiz. Komik.

 

Kimse tanrıyı bilime indirgemiyor. Gocunan sizsiniz. Çünkü yaranız var. Bilimin ürettiklerini, var olanı, algımıza konu olanı önümüze koyuyor. Ama onlar işinize gelmediği ve asıl sizin fantezilerinizle uyuşmadığı için, bilimi fanteziye indirgemeye çalışanlar sizlersiniz. İşinize gelmiyor. Bilinç bir muamma olacak ki, o muammanın içine tanrınızı koyabilin. Yoksa boşlukların tanrısı oyununu nasıl oynayacaksınız, boşluklar tek tek dolunca? Bilinç beynin fonksiyonu, fiziksel süreçlerin sonucu. Farkındalığın farkındalığı ise boşa çıkarmaya çalıştığınız her süreç için yeterli. Biz referans noktalarımız ve onlar içerisindeki kapı gibi tutarlılığımızla geçiniyoruz. Size, referans noktası dahi olmayan düşünmeme sürçeleriniz ve onların ürettiği fanteziler hususunda başarılar dileriz. 

 

Batıda nerede ne zayıflıyor. Batı almış başını gidiyor. İslam konusunda haklınız, islamın kafa yapısı ve bunun sonucu güncel olarak içinde bulunduğu sefillik ortada zaten. Onlar kabul etmemeye dursun, aferim. 

 

Quote

 

Madde diyorsun, kimya diyorsun, etkileşim diyorsun, her şey emrine amade. Canı çıkmış bir adamı canlandır işte. Madde bir yere gitmiyor sonuçta. Maddeyi de anladıysan, etkileşimleri de anladıysan o maddeleri topla da bir insan da sen yap. Elektrik te var. Nöron da var. Madde yok demiyoruz ama o maddeye giydirilmiş bir sır var. O sır da maddeden değil, gökten geliyor.

 

Kimse hiçbir şeyin emrimize amade olduğunu falan söylemedi. Yine başkası adına niyet okumaları ve onun üzerine yapılmış safi öznel yorumlar.

 

Milyarlarca yılda ortaya çıkmış bir şeyin, milyarlarca yıllık süreci neredeyse 100 yılda çözümlenme aşamasına gelmiş, sen kalkmış 101. yılda haydi aynısını yapın diyorsun. Üzerine üstlük bunun temelde atom ve atom altı düzeyde gerçekleşen, değil müdahale edilmesi, gözlenmesi bile uç noktalarda zor olan bir süreç olduğundan haberin olmadan. Tamam, bazı şeyleri tanrıdan daha çabuk yapabiliyoruz. Ama o kadar da değil :) ..Elin adamı moleküler düzeydeki enzim hareketlerini, onları etkilemeden gözlemleyebilen bir düzenek kurmak için dahi yıllarını harcayıp, her birinin maliyeti onbinlerce doları bulan gereçler üretiyor, sen kalkmış hadi o zaman yapın diyorsun? Bu cahillik, cahil cesareti değil de nedir? Hem ne zamandan beridir, böylesine bir sürecin temel mantığının ve temelde hangi elemanlardan ibaret olduğunun anlaşılmasının ispatı, o  sistemi birebir inşa etmekten geçer oldu? Dünyanın ve yıldızların nasıl oluştuğunu biliyoruz. Bana attır oradan bir dünya, iki de yıldız lütfen o zaman.

 

Canlılığın kendisinin içerisinde ölen bir canlıyı geri getirebilmek gibi bir fonksiyon var mı ki, onu anlayabilen bir bilincin bunu yapabilmek gibi bir kabiliyeti olsun? Bu, "kuşlar gibi uçmayı öğrendin, o zaman kendini kamufle et, renk değiştir bakalım" demek gibi bir şey..Abes ötesi. Füzyon ve fizyon ne zamandan beri biliniyor? Peki yapay füzyon ne zaman gerçekleştirilebildi? Çift yarık deneyini biliyoruz. O zaman yapsanıza bu deneyi makro ölçekte..Örnekler sayısızca çoğaltılabilir, talep ettiğiniz şeyin çocuksuluğu ve komikliği defaatle gösterilebilir. Bir şeyi bilmek temel mantık ve süreçlerini anlamakla, onu birebir gerçekleştirebilmek birbirine koşut şeyler midir? Size göre geçmişte gerçekleştirilemeyen herşey fanteziydi o zaman, ama işte gerçekleşenlerden her biri bir tokat gibi vurdu suratınıza geçen süreç içerisinde. Geçmişten ders alın hiç olmazsa da, böyle komik talepler içerisine girmeyin..

 

http://www.bilim.org/yapay-dnaya-sahip-ilk-canli-laboratuvar-ortaminda-yaratildi/ 

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/laboratuvarda-ilk-yapay-canli-uretildi-14800979

http://www.radikal.com.tr/hayat/umut-ve-korku-laboratuvarda-canli-ama-yapay-hucre-uretildi-998153/

Alın süreç başladı. Siz aynı köhne zihniyete talim etmeye devam edin.

 

Hadise nedir? Hadise şudur: Bilimin gün be gün açığa çıkarttıkları işinize gelmiyor, tabiri yerindeyse tekerinize çomak sokuyor. O yüzdendir bu rahatsızlığınız, bilimi ve bulgularını bu değersizleştirme, hiçleştirme çabalarınız. Bir şey eksik kalacak ki, kalmalı ki, siz oraya o ne idüğü belirsiz muammanızı, sırrınızı sokun. Beraberinde boşlukların o ezik tanrısını. Dünya  evrenin merkezindeydi bir zamanlar bazı fantezilere göre, bilim bu fanteziyi alıp sahibinin uygun bir yerine monte etti. İşte bilinç ve diğer tüm konularda başınıza geleceğinden korktuğunuz ve haklı olan korkunuz bundandır. 

 

Quote

Bu arada soruma verdiğiniz cevaplar çok garibime gitti. @democrossian @Ebu Kafir için de geçerli bu.  Basit bir soru sordum. İnsanı bilim açıkladı ya. Bu açıklamaya göre hayatı meydana getiren ve devam ettiren en yüksek hedefler ne? Sağlıklı bir birey olmak, türünü devam ettirmek, dünyevi ihtiyaçlarını karşılamak falan. Hani çıkarcılık demişsiniz de zaten insan hayatı da bilim de bunun için yok mu? Ben de size sizin yönteminizi uyguluyorum ve onu soruyorum işte ateist olmakla hangi fayda ve çıkarı elde ettiniz. Daha iyi bir iş mi? daha sağlıklı bir beden mi? Toplumda daha makbul olmak mı? Daha sağlıklı çoğalmak mı? Daha yüksek bir gelir mi?...

 

Siz ise bana dindar sanat yapmaz, bilim yapmaz diyorsunuz, ya da ateist halimle müslüman halime bakınca utanıyorum falan yazmışsınız. Ben size dindarın ne yapacağını ya da yapamayacağını sormadım. Bugünkü duygularla o gününüzü değerlendirin şeklinde subjektif şeyler de sormadım. Ateist olduktan sonra önceki halinize göre elde ettiğiniz somut ve maddi başarılar aradığım. 

 

Siz söylemeye çekiniyorsunuz ama ben tepkilerinizden şunu anladım. Elinize koskoca bir hiç geçmiş. Bunun böyle olması normaldir. Size sizin açınızdan üzücü bir sır vereyim, bu dünyadaki mutluluk ta Tanrı dan geliyor maalesef. Tanrı da benim zikrimden ve benden yüz çevireni zor bir maişet, geçimsizlik, huzursuz bir kişisel ve aile hayatı bekliyor diyor. Yani öte tarafı mamur etmeden burayı da mamur edemeyeceksiniz.

 

Karnınızı doyurduğunuz yiyeceklerden gerçek bir lezzet almak mı istiyorsunuz? Cinselliği ve eşinizin güzelliğini doruklarda hissetmek ve yaşamak mı istiyorsunuz? Aldığınız her nefeste içinize kıpır kıpır bir mutluluğun dolmasını mı istiyorsunuz? Bütün nimetleri doya doya, hissede hissede yaşamak mı istiyorsunuz? Öğrendiklerinizden gerçek bir mutluluk duymak mı istiyorsunuz? O zaman inadı bırakın ve Tanrıya inanın. Onun dediklerine de kulak verin. Değilse gün geçtikçe gerçek lezzetler, gerçek mutluluk, gerçek huzur size haram olacak.

 

Aynı ayıp halen devam ediyor.

 

Bizim yöntemimiz diye bir şey yok. Başkasının adına niyet okuma oyununu bırak artık. İşin doğasında bir çeşit çıkarcılık var demek, tüm bir düşünme şeklimizi, ürettiklerimizi, doğru ve gerçekleri çıkarcılığın güdümüne almak demek değil. Doğruların ve gerçeklerin kriterini, onlardan elde ettiğimiz çıkarlara koşullamak demek değil. Benim bir çıkarım varsa doğrudur, yoksa değildir demek değil. Aradaki farkı ayırt ediyor olamazsınız. Edemiyorsanız ayıp. Ediyor da bunları yazıyorsanız daha da ayıp. Bu soru basit değil, her türlü ayıp bir soru.

 

Gerçekleri öğrendin, öteki dünya diye bir yer olmadığını, beraberinde senin de bundan hiçbir çıkarın olamayacağını öğrendin. E şimdi ne yapalım? Sizler gibi kafayı kuma gömüp, onulmaz bir kibirle bir çeşit fantezi-masal dünyasında mı yaşayalım? Yaşamın kökeninde "bizim bakış açımıza göre" çıkar var. Ama doğruların ve gerçeklerin, doğruluk değerlerinin kriterleri arasında ise çıkar yok. Neyse o var. 

 

Elime ne mi geçti? Ben elime birşey geçmesi için yapmadım hiçbir şeyi. Bir teistin bunu önce o kalın kafasına sokması lazım. 1400 yıllık çıkarcılığa dayalı ritüelin geleneğinin olanlar için kolay değil tabi. Ne garip bir tesadüf değil mi, sizin gerçeklerinizle sizin çıkar ve beklentileriniz tam da uyuşuyor(!). O yüzden vazgeçemiyorsunuz. Morfin bağımlılık yapıyor. Getti huriler, getti sonsuz yaşam..Aneyy..

 

Benim elimde ne mi var? Özsaygım var. Ben çıkarcı teistler gibi cinsellik, eş, güzelliğin doruğu vb. üzerine pazarlıklar yapmam. Tanrının da böylesine düşük karakterli kullar aradığını hiç zannetmiyorum. Bizi anlamanızı beklemiyorum tabi. Aramızda en az 1400 senelik fark var. :)

 

7 hours ago, Yeni Üye said:

 

Haklısınız, normalde ateistlerle ben de uğraşmak istemiyorum. Ama, adetim olmadığı halde, bu başlıkta yazışmış olduk işte. Her işte bir hayır vardır. 

Müslümanlığın bir ateist için ne olduğunu maşallah hepiniz yazıyorsunuz, bir müslüman için ne olduğunu da birileri ifade etsin en azından.

 

@kavak ta piyasadaki tanrılar falan dediği için bu cevap aynı zamanda onun için. Müslümanlık ya da İslam "Tanrı o değil, budur" şeklinde bir önermeyle gelmez. Sizin Tanrı dediğiniz hiç bir şey Tanrı değildir. Tanrı vardır ve birdir ama O sizin bilebileceğiniz, tanımlayabileceğiniz, sınırlandırabileceğiniz olan değildir, der. Yani Allah derken bile kuşatabileceğin, sınırlandırabileceğin, tanımlayabileceğin bir şey düşünüyor ve zihninde somut bir resim canlanıyor ise Tanrı, senin Allah dediğin şey de değildir. 

 

Diğer yandan müslümanlık ta gaflete düşmemek ya da günah işlememek değildir. Günah işleyip kırık bir kalple pişmanlık duymak, dinin bütün emirlerine sarılıp, "ben falan kişiden daha faziletliyim" şeklinde kalbinden geçirmekten imana daha yakın bir haldir.

 

 

İşte tam bir oksimoron. Kısaca algının konusu olamayacak olduğunu kabul ettiğiniz bir şeyi, aynı zamanda da algının konusu olarak önümüze getiriyorsunuz. Tanımlayamayacağın, sınırlayamayacağın bir şey algının ve bilmenin konusu değildir. Bilmenin konusu olamayan bir şey için sınav da olamaz. Kimse sorumlu da tutulamaz. Ama sizin fantezi öğreti tam bir dansöz bu konuda. İş çatır çatır sorgulanıp incelenebilen bilince gelince mangalda kül bırakmayan dimağınız, sıra bilmenin konusu olamayacağını kendinizin dahi itiraf ettiği ne idüğü belirsiz bir şeye gelince adeta destanlar yazıyor. İşte bu samimiyetsizliktir. Bilimsel yöntemi sözde eleştirişiniz ve devamındaki söylemleriniz arasındaki tutarsızlığınız budur.

 

1- Oğlum sen integrali anlayamazsın.

2- Şimdi seni integralden sınav yapıyorum.

 

Zavallı imtihan öğretinizin tüm bir özeti bu işte.

 

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Haklısınız, normalde ateistlerle ben de uğraşmak istemiyorum. Ama, adetim olmadığı halde, bu başlıkta yazışmış olduk işte. Her işte bir hayır vardır. 

Müslümanlığın bir ateist için ne olduğunu maşallah hepiniz yazıyorsunuz, bir müslüman için ne olduğunu da birileri ifade etsin en azından.

 

@kavak ta piyasadaki tanrılar falan dediği için bu cevap aynı zamanda onun için. Müslümanlık ya da İslam "Tanrı o değil, budur" şeklinde bir önermeyle gelmez. Sizin Tanrı dediğiniz hiç bir şey Tanrı değildir. Tanrı vardır ve birdir ama O sizin bilebileceğiniz, tanımlayabileceğiniz, sınırlandırabileceğiniz olan değildir, der. Yani Allah derken bile kuşatabileceğin, sınırlandırabileceğin, tanımlayabileceğin bir şey düşünüyor ve zihninde somut bir resim canlanıyor ise Tanrı, senin Allah dediğin şey de değildir. 

 

Diğer yandan müslümanlık ta gaflete düşmemek ya da günah işlememek değildir. Günah işleyip kırık bir kalple pişmanlık duymak, dinin bütün emirlerine sarılıp, "ben falan kişiden daha faziletliyim" şeklinde kalbinden geçirmekten imana daha yakın bir haldir.

 

Ben anlatamadım sanırım...

 

Hala müslümanlık gaflete düşmemek değildir diyorsun. Benim derdim o değil ki. 

 

Bak ne yazmışım.

 

Alıntı

vaat edilen yere bakıldığı zaman şuan içinde bulunduğumuz yaratılmış olan yerin diğer bir değişle sınavın, vaat edilen yere oranla kelimenin tam anlamıyla değersiz kalıyor. 

 

Biraz farklı yazalım,

 

Herhangi bir eylem sonucu vaat edilen ödül, o ödül hariç her şeyi tamamen anlamsız bırakabiliyor ise, o ödülü almak için yapılacak olan eylem hariç yapılabilecek her şey mantıksızdır. 

 

Bu cümleyi düzgünce anlayabilirsen sorun kalmayacak. Senin tanrının vaatleri, vaatleri hariç her şeyi değersiz kılıyor. Sende çıkıp müslümanlık gaflete düşmemek günah işlememek değildir diyorsun. Günah işlemen ile, ihtiyacın olmadığı halde 1 bardak su içmen aynı şey. İbadet etmek yerine vakit kaybettin - zarar ettin.

 

Eğer gerçekten tanrına inansaydın, benim dediğim gibi yaşardın ama yaşamıyorsun çünkü gerçekten inanmıyorsun. O yüzden biyolojiniz inanmıyor dedim. 

 

Küçük çocukları ölen annelerin veya insanların üzülmesi gibi gibi buda. Benzer çelişki benzer tutarsızlık. 

 

Ölen çocuğu kıskanacağınıza üzülüyorsunuz, katili ödüllendireceğinize lanetliyorsunuz.....

 

►Tanrıyı tanımsızlaştırma konusunda yazdıkların içinde gerekli cevap verilmiş zaten. Ona girmiyorum.

 

tarihinde Sütlü Kase tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Haklısınız, normalde ateistlerle ben de uğraşmak istemiyorum. Ama, adetim olmadığı halde, bu başlıkta yazışmış olduk işte. Her işte bir hayır vardır. 

Müslümanlığın bir ateist için ne olduğunu maşallah hepiniz yazıyorsunuz, bir müslüman için ne olduğunu da birileri ifade etsin en azından.

 

@kavak ta piyasadaki tanrılar falan dediği için bu cevap aynı zamanda onun için. Müslümanlık ya da İslam "Tanrı o değil, budur" şeklinde bir önermeyle gelmez. Sizin Tanrı dediğiniz hiç bir şey Tanrı değildir. Tanrı vardır ve birdir ama O sizin bilebileceğiniz, tanımlayabileceğiniz, sınırlandırabileceğiniz olan değildir, der. Yani Allah derken bile kuşatabileceğin, sınırlandırabileceğin, tanımlayabileceğin bir şey düşünüyor ve zihninde somut bir resim canlanıyor ise Tanrı, senin Allah dediğin şey de değildir. 

 

Diğer yandan müslümanlık ta gaflete düşmemek ya da günah işlememek değildir. Günah işleyip kırık bir kalple pişmanlık duymak, dinin bütün emirlerine sarılıp, "ben falan kişiden daha faziletliyim" şeklinde kalbinden geçirmekten imana daha yakın bir haldir.

 

 

Helal olsun size, muhterem.
Yine sorulan soruyu ısrarla teget geçmişsiniz, cevaplaması bu kadar mı zor yoksa dinsiz imansız birinin mutlu mesut yaşayabileceği gerçeği, sizi rahatsız mı ediyor ?

 

Ve evet; "piyasadaki" tanrılar, ki bence bundan dahi iyi bir tanımlama olmaz. Benim nazarımda birinin diğerinden ne bir üstünlüğü ne de bir eksikliği vardır, çünkü istisnasız hepsinin kökeni biz insanların hayal gücüne dayanır.

Hasılı tanrınızın ismini söyleyin, ben de size bu tanrı piyasada var mı yok mu, söyleyeyim. Bakın, bu, bu kadar basit aslında. Öyle sayfalarca dil dökmeye hiç hacet yok, ki klavyenin tuşları lüzumsuz yere yıpranmasın.

 

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 20.07.2018 at 11:00, Yeni Üye yazdı:

Siz söylemeye çekiniyorsunuz ama ben tepkilerinizden şunu anladım. Elinize koskoca bir hiç geçmiş. Bunun böyle olması normaldir. Size sizin açınızdan üzücü bir sır vereyim, bu dünyadaki mutluluk ta Tanrı dan geliyor maalesef. Tanrı da benim zikrimden ve benden yüz çevireni zor bir maişet, geçimsizlik, huzursuz bir kişisel ve aile hayatı bekliyor diyor. Yani öte tarafı mamur etmeden burayı da mamur edemeyeceksiniz.

 

Mutluluk sürekli bir durum değildir. İnsan hayatı boyu bir dolu dertle, sorunla, acıyla karşılaştığı gibi, ayaklarını yerden kesecek mutluluklarla, başarıyla, neşeyle, huzurla da karşılaşır. Bu, ateist için de böyledir inanır için de.  Sorunlara yaklaşımımız ve çözüm yöntemlerimiz belki farklılık gösterir, hepsi o. Bu noktadan hareketle ateist sorumluluk alan insandır ama. Bu da önemli bir fark. Tanrı olmayınca iş başa düşüyor haliyle ve bu da kişiyi kesin olarak daha da geliştirip olgunlaştırıyor. Hatta senin açından üzücü bir sır vereyim, ateistler dindarlardan daha huzurlu ve mutlu bir hayat sürerler.

 

Yani senin "Allah'a inanmadığınız için huzursuz bir kişisel ve aile hayatınız var, mutsuzsunuz" falan demen epeyce bir fukara tesellisi, biraz da kıskançlık.

Siz bir kere kendi hayatınızı, kendi dünyanızı kontrol etme, kendi kararlarını alma ve doğruyu bulma konusunda inisiyatif sahibi bile değilsiniz.

Müthiş bir kendini bilmezlik durumu bu. Çok acı. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, teflon yazdı:

Bu sistem referans noktalarıyla çalışıyor. Sizinkinin referans noktası dahi yok!

 

Bizim o sisteme itirazımız yok. Sonunda doğruyu buluyor, ya da bulamasa da samimi ise itiraf ediyor en azından. Bizim itirazımız el çabuklukları na ve haddini aşan iddialarla bilimi dine karşı kullananlara. Ben bilimi severim. Pratik bir sürü faydasının yanında düşünsel iki faydası var benim için. Birincisi, İspatlanmış yönleriyle bana yaratılmışları anlamak konusunda bir ufuk ve derinlik kazandırıyor. Tefekkürüme malzeme sağlıyor. Teori boyutunda kalan ve fantezi denilebilecek kısımlarıyla da ufuk açıcı olabiliyor.

 

İkincisi ise bilimi Tanrıya karşı kullanma uyanıklığını gösterenlere yönelik. Dün görmediğime inanmam diyenler bugün görmediğimiz, tanımlayamadığımız, ışıkla ya da bizimle etkileşime geçmeyen parçacıklar ve enerjiler, evrenin %95 ini oluşturuyor diyecek seviyeye geldi. Ya da evrenin sonradan var olduğu ve bir başlangıcının olduğu fikrini kendileri söyler oldu.

 

İnancın referansı elbette vardır. İnanç, inananı kendi içinde daha barışık, daha mutlu, daha huzurlu, daha mutmain kılıyorsa kendi dışında da ailesine, akrabalarına, toplumuna ve insan türüne karşı sevgi ve iyilik duygularını artırıyorsa, yani bir yandan insana varlığı ve hayatı için motivasyon sağlıyor, diğer yandan da diğer canlılara faydalı olmasına hizmet ediyorsa, o inanç o kişi için doğru inançtır. Ama dikkat et, inançtır. Bilim değildir. İnanç olmadan olmuyor yani.  

 

İslam söz konusu olduğunda iddialar benim açımdan o kadar test edilebilir iddialardır ki, görmediğine ya da tatmadığına inanmak diye bir şey yok zaten. Sadaka malı azaltmaz, çoğaltır bereketlendirir diyor, ben bunu yaşıyorum. Oruç insanı korur ve yükseltir diyor, ben bunu yaşıyorum. Namaz insanı fenalıklardan alıkoyar diyor, ben bunu yaşıyorum. Nefse uymak ya da şeytanın vesveseleriyle süslü gösterdiği şeyler aslında iyi, güzel, faydalı değildir, senin için ve diğer insanlar zararlıdır diyor, ben bunu yaşıyorum. Daha nasıl bir doğrulama kriterim olacak bilemiyorum. Bal tatlıdırın doğrulaması, balı tatmaktır. 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, kavak yazdı:

Helal olsun size, muhterem.
Yine sorulan soruyu ısrarla teget geçmişsiniz, cevaplaması bu kadar mı zor yoksa dinsiz imansız birinin mutlu mesut yaşayabileceği gerçeği, sizi rahatsız mı ediyor ?

 

Kardeş, ben kimsenin sonunu ne olacağını ya da Allah katındaki durumunu bilemem. Benim açımdan durum basit. Dünyada var olmama, önceme, sonrama dair bir açıklama sağlayıp, şahsi olarak beni yükselmeye ve kemale teşvik eden, diğer insanlara karşı da adalet ve iyilikle davranmamı bildiren ve ilahi kaynaklı olduğuna inandığım bir mesajainanıyorum. Dünyada milyarlarca insan da sizin o insan uydurması, bedevi vb. tabirlerle beğenmediğiniz kişilerin(isa, musa, muhammed a.s) ilahi bir mesaja aracılık ettiğine inanıyor. Madem uydurmalarla farklı renklerden, farklı milletlerden, farklı coğrafyalardan kişilerin kalbine girmek ve davranışlarına şekil vermek mümkün, hadi orta çağda ve öncesinde yaşamış bu kişilerin şimdiye kadar ve hala günden güne yaptıklarını sizden birisi de yapsın ve başarsın. Bu kişilerdeki cezbeyi, manevi çekimi ve ilahi yardımı da görmüyorsunuz. Gerçi itiraz etmiyorum, göstermeyenin vardır bir bildiği.  Bak şu ateist matematik profesörü de zamanı gelince görmüş. http://www.namazzamani.net/turkce/profesorun_ilk_namazi.htm

 

 

 

 

Ben, herkesin mutlu olmasını isterim. İnançsız halinden memnunsa ve öyle mutluysa, öyle kalsın. Ama benim kastım bugün mutluyum, yarın mutsuz ve şikayetçi şeklinde bir hal değildi. Sürekli huzur, sürekli rıza, sürekli tatmin hali kastım. Ben öyleyim diyene itirazım olmaz. Çünkü bana göre vicdan içimizdeki ilahi sestir. O tatminse ve rahatsa kendi yolumuzdayız demektir. Sonu ne olursa olsun, kendi yolumuzu yürümek bizim için hayırlı olacaktır inşallah.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Yeni Üye said:

Ben, herkesin mutlu olmasını isterim. İnançsız halinden memnunsa ve öyle mutluysa, öyle kalsın. Ama benim kastım bugün mutluyum, yarın mutsuz ve şikayetçi şeklinde bir hal değildi. Sürekli huzur, sürekli rıza, sürekli tatmin hali kastım. Ben öyleyim diyene itirazım olmaz. Çünkü bana göre vicdan içimizdeki ilahi sestir. O tatminse ve rahatsa kendi yolumuzdayız demektir. Sonu ne olursa olsun, kendi yolumuzu yürümek bizim için hayırlı olacaktır inşallah.

 

Peki Allah'ın da herkesin mutlu olmasını istiyor mu?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

videoyu izledm, hoca denilen zad soru soran arkadaşımızın  hiç bir sorusuna tatmin edici cevap verememiştir. Örneğin 2+2 ye 5 yazsan öğretmen düzeltirmi diyor. Be hoca denilen zad ,arkadaşın söylediği zaten o , 5 yazacağımı biliyor beni ona göre yaratıyor ve sınavı geçemedim diye beni cehenneme atıyor diyor. Çok komik bir video olmuş . Cevaplar tutarsız ve sorular hepimizin aklını kurcalayan sorular.

tarihinde yenidinsiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...