Jump to content

ATEİST SORASA BÖYLE GÜZEL SORU SORAR.


Recommended Posts

21 dakika önce, güven yazdı:

DUHAN SÜRESİ 19 AYET “Allah’a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil (mucize) getiriyorum.

SİZCE ALLAHTANMI GELMİŞ AKLI BAŞINDA BİR ADAM OKUSUN BUNU YAZAN MUHMMEDİN KENDİSİ

Yanlışın var . o ayeti yazan  Musa a.s  :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 94
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

8 saat önce, Yeni Üye yazdı:

bilimi dine karşı kullananlar

 

Bilim dine karşı filan kullanılmaz. Bilim zaten dine karşıdır. Din ile bilim asla bağdaşmaz. Neden mi? Açıklayayım:

 

Dine göre nedenlerin bir fonksiyonu yoktur. Tanrı kudretini gizlemek için nedenleri kendisine perde etmiştir. Yani örneğin zehirli bir maddeye maruz kalan kişiyi öldüren aslında zehir değildir. Öldüren tanrıdır. Fakat zehiri görünür bahane yapmıştır. Kendisini zehirin arkasına gizlemiştir. Neden bunu yapıyor, imtihan için. Kendini açıkça göstermiyor.

 

Bu safsata bilim açısından komik ve zırva bir saçmalıktır. Bilim bu maskaralığa gülmeye bile tenezzül etmez. Bilim nedenselliği esas alır. Zehirlenen kişiyi öldüren tabii ki bizzat zehirin etkisidir. Onu zehirden başka bir şey filan öldürmedi. Ölüm nedeni bizzat zehirdir. Her olgunun ardında nedensellik vardır, tanrı manrı filan yoktur. Görevimiz bu nedenselliği keşfetmektir.

 

Tanrı filan diye bir şey bize hiç bir şey vermemiştir. Biz sahip olduğumuz her şeyi dişimizle tırnağımızla kazıyarak elde ettik. Tanrı filan diye bir şey yoktur. İnsanlığa zırnık kadar bir şey filan da vermemiştir o yüzden.

 

Böyle güya iyi niyet mesajları ile filan bizi kekleyebileceğini de sanma. Çünkü biz senin sözlerine değil Kuran'ına bakarız. Kuran'ında ise hiç öyle inanç özgürlüğü filan yok. Tehdit ve hakaretlerle dolu. Sen inancını istediğin kadar süsle. Boşa zahmet etmiş olursun. Kuran orda dururken ve biz onu okurken, içindeki tehditler ve hakaretleri görürken senin süslemelerinin bir etkisi olmaz. Önce bu Kuran'ı bir ortadan kaldırın siz bence. Sizin en büyük düşmanınız Kuran. Çünkü sizin bütün süslemelerinizi boşa çıkarıyor. Kuran olmasa çok inancınızı satabilirdiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Dün görmediğime inanmam diyenler

 

Bu sizin uydurma avuntunuz. Görmediğime inanmam filan diyen kimse yok. Aklı başında hiç kimse öyle bir şey söylemez. Canı sıkılıyor misal... Canının sıkıntısını gösterebilir mi? Yok öyle bir şey. Saçma sapan avuntularla kendi kafanızda hayali bir ateist yaratıp onu yanlışlayıp kendinizi tatmin etmeyin. Hiç bir zaman allahı görmediğimiz için inanmıyor filan değiliz. Allah olanaksız olduğu için inanmıyoruz. Olması olanaksız, anladın mı, olanaksız!

 

Bunlar hep din denen uyuşturucu kafasıyla kendi zihninizden ürettiğiniz halisünasyonlar. Öyle allahı görmüyorum demek ki yok filan diye saçmalayan bir ateist yok. O sizin hayaliniz. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, güven yazdı:

DUHAN SÜRESİ 19 AYET “Allah’a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil (mucize) getiriyorum.

SİZCE ALLAHTANMI GELMİŞ AKLI BAŞINDA BİR ADAM OKUSUN BUNU YAZAN MUHMMEDİN KENDİSİ

Belki  de değil, Kuran Hz Muhammed öldükten sonra bir araya getirildi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Kardeş, ben kimsenin sonunu ne olacağını ya da Allah katındaki durumunu bilemem. Benim açımdan durum basit. Dünyada var olmama, önceme, sonrama dair bir açıklama sağlayıp, şahsi olarak beni yükselmeye ve kemale teşvik eden, diğer insanlara karşı da adalet ve iyilikle davranmamı bildiren ve ilahi kaynaklı olduğuna inandığım bir mesajainanıyorum. Dünyada milyarlarca insan da sizin o insan uydurması, bedevi vb. tabirlerle beğenmediğiniz kişilerin(isa, musa, muhammed a.s) ilahi bir mesaja aracılık ettiğine inanıyor. Madem uydurmalarla farklı renklerden, farklı milletlerden, farklı coğrafyalardan kişilerin kalbine girmek ve davranışlarına şekil vermek mümkün, hadi orta çağda ve öncesinde yaşamış bu kişilerin şimdiye kadar ve hala günden güne yaptıklarını sizden birisi de yapsın ve başarsın. Bu kişilerdeki cezbeyi, manevi çekimi ve ilahi yardımı da görmüyorsunuz. Gerçi itiraz etmiyorum, göstermeyenin vardır bir bildiği.  Bak şu ateist matematik profesörü de zamanı gelince görmüş. http://www.namazzamani.net/turkce/profesorun_ilk_namazi.htm

 

 

Bu  sözkonusu olan elçilerin tümünün yaşayıp yaşmadıkları bile meçhul, çünkü haklarında söylenenlerin tümü ikinci, üçüncü, dürdüncü el bilgileridir. Bilgi derken, özünde kulaktan kulağa yayılmış bilgilerdir. Bu nedenlerdir ki, bu elçilere atfedilen kitapların önemli bir bölümünü mitler ve efsaneler kaplar. Yani kısacası; genelde eskilerin masallarını anlatırlar.

 O profesöre gelince; sizden ricam, sadece işinize gelen bireysel cilalanmış videoları paylaşmak sizin argümanlarınızı güçlendireceğine bilakis zayıflatır, çünkü piyasadaki bilim adamlarının çoğunluğu dinsizdir. Ben de istesem, size sayısız dinsiz bilim adamının ismini verebilirim.

Bence gereksiz.

 

10 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Ben, herkesin mutlu olmasını isterim. İnançsız halinden memnunsa ve öyle mutluysa, öyle kalsın. Ama benim kastım bugün mutluyum, yarın mutsuz ve şikayetçi şeklinde bir hal değildi. Sürekli huzur, sürekli rıza, sürekli tatmin hali kastım. Ben öyleyim diyene itirazım olmaz. Çünkü bana göre vicdan içimizdeki ilahi sestir. O tatminse ve rahatsa kendi yolumuzdayız demektir. Sonu ne olursa olsun, kendi yolumuzu yürümek bizim için hayırlı olacaktır inşallah.

 

Size kaç gündür, dinsiz imansız mutlu mesut yaşadığımı söylüyorum.

Bir iki dakikalığına falan değil, hălă mı anlatamadım ? 

 

Sahi tanrınınız ismi  ne idi?

Piyasayı var mı, yok mu diye bir araştıralım. :D

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
14 dakika önce, kavak yazdı:

 

Bu  sözkonusu olan elçilerin tümünün yaşayıp yaşmadıkları bile meçhul, çünkü haklarında söylenenlerin tümü ikinci, üçüncü, dürdüncü el bilgileridir. Bilgi derken, özünde kulaktan kulağa yayılmış bilgilerdir. Bu nedenlerdir ki, bu elçilere atfedilen kitapların önemli bir bölümünü mitler ve efsaneler kaplar. Yani kısacası; genelde eskilerin masallarını anlatırlar.

 O profesöre gelince; sizden ricam, sadece işinize gelen bireysel cilalanmış videoları paylaşmak sizin argümanlarınızı güçlendireceğine bilakis zayıflatır, çünkü piyasadaki bilim adamlarının çoğunluğu dinsizdir. Ben de istesem, size sayısız dinsiz bilim adamının ismini verebilirim.

Bence gereksiz.

 

 

Size kaç gündür, dinsiz imansız mutlu mesut yaşadığımı söylüyorum.

Bir iki dakikalığına falan değil, hălă mı anlatamadım ? 

 

Sahi tanrınınız ismi  ne idi?

Piyasayı var mı, yok mu diye bir araştıralım. :D

 

Kendimden de biliyorum eğer bir müslüman bu forumlarda dolaşıyorsa içinde ufakta olsa bir şüphe vardır o yüzden münakaşa etmeye gerek yok..  İnsan uzun süre inandığı her şeyin aslında inandığı gibi olmadığını anlayınca, inancına sıkıcı sarılıp onu yerle bir eden şeyleri reddeder . Ben eskiden daha çok inançlı olduğumda böle forumlara uğramazdım. O yüzden bu forumda bize hakikat adı altında inançlarını anlatan kişiler, aslında en çok o hakikate ihtiyaç duyanlar... 

Link to post
Sitelerde Paylaş
30 dakika önce, yenidinsiz yazdı:

Kendimden de biliyorum eğer bir müslüman bu forumlarda dolaşıyorsa içinde ufakta olsa bir şüphe vardır o yüzden münakaşa etmeye gerek yok..  İnsan uzun süre inandığı her şeyin aslında inandığı gibi olmadığını anlayınca, inancına sıkıcı sarılıp onu yerle bir eden şeyleri reddeder . Ben eskiden daha çok inançlı olduğumda böle forumlara uğramazdım. O yüzden bu forumda bize hakikat adı altında inançlarını anlatan kişiler, aslında en çok o hakikate ihtiyaç duyanlar... 

 

Bu inanç meselesi bir nevi beyin yıkama gibidir desem, abartmış olmam. Kendimden bir örnek vereyim. Belki şaşıracaksınız ama mesela ezan sesi kulağıma hălă gayet hoş geliyor. Peki neden ?
Çünkü 10 yaşıma kadar hergün beş kere ezan okunmasına maruz kaldım, haliyle alışıyorsunuz. Aradan seneler geçse dahi o kulak alışkanlığını muhafaza ediyorsunuz.
Demek istediğim; buraya gelip yok o dini araştırdım, yok bu dini araştırdım da sonunda İslam´da karar kıldım diyenler, özünde samimi değiller. Halbuki işin gerçeği şu ki, bu dinin içinde doğmuşlar, haliyle bu din ile yatıp kalkmışlar. Daha çocuk yaşta inançları şekillenmiş bir kere. Başka bir memlekette, kıtada veya kabilede dünyaya gözlerini açsalardı, inanç durumları bambaşka olurdu. Bu kesin. İnanç meselesi bu kadar yalın aslında ama bu nokta ısrarla görmezden geliniyor.
Bunları açıkça dile getirdigimizde, en iyi ihtimalle kıt(!) akıllılar biz oluyoruz.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, yenidinsiz yazdı:

Belki  de değil, Kuran Hz Muhammed öldükten sonra bir araya getirildi.

=== >>> Kur'anın Bir Diğer Önemli Kırılma Noktası / Hatalarından Biri de KAĞIT Kullanımı Konusudur;
Q9PQNH.jpg


Görüldüğü üzere Kur'an Tevrat'ın "Parça Parça" kağıtlar üzerine yazıldığını söylemekle KAĞIDIN var olduğundan bahsetmektedir. Dolayısıyla M.S. 400 yılından itibaren PARŞÖMEN kağıt kullanımı MEVCUT olduğu halde Kur'anın 610 yılından itibaren "Hayvanların Kürek Kemiklerine, Bağırsaklarına, Deri ve Ağaç Yonga Parçalarına, Taşlara Yazılması da gerçek bir MUCİZE doğrusu!.  Yani?!. Allah henüz tamamlamadığı halde Kur'an da yazılı ayetlerinde Kur'andan "Kitap" diye bahsediyor, ama ortada KAĞIDA yazılı bir Kur'an Yok! Kemiklere, Taşlara, Deri ve Yonga parçalarına, bağırsaklara yazılı ayetlerden kitap diye bahsedilmesi ve bunların birleştirilerek kitap haline getirilmesi nasıl mümkün olabilirdi ki?!. Aslında asıl soru şu olmalı; 
Madem kağıt var neden Muhammed kağıt harici maddelerin üzerine AYETLERİ yazdırmıştır?!. Bunda ki amacı nedir?!
Bu sorunun cevabını şöyle verebiliriz; Kur'an da güncel hayata ilişkin ayetlerde sık sık yapılan tashihler, düzeltmeler, hükmü kaldırıldığı söylenen ve yerine konulan yeni ayetler var.. Şayet bunlar KAĞITLAR üzerine yazılıp çoğaltılsaydı her insanın elinde bir BELGE olacaktı, her değişiklikte insanların kafaları karışacaktı ve Muhammed'in yalan söylediği, ayetlerin İLAHİ olmadığı ortaya çıkacaktı.. Ayrıca her duruma göre yeni bir AYET uydurması da sıkıntı yaratacaktı... Yani Kur'anın neden kağıtlara yazılmayıp da hafızlara ezberletilmesi de ayrı konudur... Muhammed kağıt haricindeki maddelere yazılı ayetleri kendi evinde saklıyordu... Herkesin elinde olması bir belge niteliğinde olacağından günlük olaylarda keyfince düzeltmeler yapamayacaktı... 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, kavak yazdı:

 

Bu inanç meselesi bir nevi beyin yıkama gibidir desem, abartmış olmam. Kendimden bir örnek vereyim. Belki şaşıracaksınız ama mesela ezan sesi kulağıma hălă gayet hoş geliyor. Peki neden ?
Çünkü 10 yaşıma kadar hergün beş kere ezan okunmasına maruz kaldım, haliyle alışıyorsunuz. Aradan seneler geçse dahi o kulak alışkanlığını muhafaza ediyorsunuz.
Demek istediğim; buraya gelip yok o dini araştırdım, yok bu dini araştırdım da sonunda İslam´da karar kıldım diyenler, özünde samimi değiller. Halbuki işin gerçeği şu ki, bu dinin içinde doğmuşlar, haliyle bu din ile yatıp kalkmışlar. Daha çocuk yaşta inançları şekillenmiş bir kere. Başka bir memlekette, kıtada veya kabilede dünyaya gözlerini açsalardı, inanç durumları bambaşka olurdu. Bu kesin. İnanç meselesi bu kadar yalın aslında ama bu nokta ısrarla görmezden geliniyor.
Bunları açıkça dile getirdigimizde, en iyi ihtimalle kıt(!) akıllılar biz oluyoruz.

 

gerçekten haklısınız , mesela ben islam olmayan herhangi bir ülkede doğsam kesinlikle islamiyeti seçmezdim. Bir kere  islam ülkelere bakınca özenilcek bir tarafı yok, ülkeleri geçtim insanlarına bakınca bile özenilcek tarafı yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, güven yazdı:

=== >>> Kur'anın Bir Diğer Önemli Kırılma Noktası / Hatalarından Biri de KAĞIT Kullanımı Konusudur;
Q9PQNH.jpg


Görüldüğü üzere Kur'an Tevrat'ın "Parça Parça" kağıtlar üzerine yazıldığını söylemekle KAĞIDIN var olduğundan bahsetmektedir. Dolayısıyla M.S. 400 yılından itibaren PARŞÖMEN kağıt kullanımı MEVCUT olduğu halde Kur'anın 610 yılından itibaren "Hayvanların Kürek Kemiklerine, Bağırsaklarına, Deri ve Ağaç Yonga Parçalarına, Taşlara Yazılması da gerçek bir MUCİZE doğrusu!.  Yani?!. Allah henüz tamamlamadığı halde Kur'an da yazılı ayetlerinde Kur'andan "Kitap" diye bahsediyor, ama ortada KAĞIDA yazılı bir Kur'an Yok! Kemiklere, Taşlara, Deri ve Yonga parçalarına, bağırsaklara yazılı ayetlerden kitap diye bahsedilmesi ve bunların birleştirilerek kitap haline getirilmesi nasıl mümkün olabilirdi ki?!. Aslında asıl soru şu olmalı; 
Madem kağıt var neden Muhammed kağıt harici maddelerin üzerine AYETLERİ yazdırmıştır?!. Bunda ki amacı nedir?!
Bu sorunun cevabını şöyle verebiliriz; Kur'an da güncel hayata ilişkin ayetlerde sık sık yapılan tashihler, düzeltmeler, hükmü kaldırıldığı söylenen ve yerine konulan yeni ayetler var.. Şayet bunlar KAĞITLAR üzerine yazılıp çoğaltılsaydı her insanın elinde bir BELGE olacaktı, her değişiklikte insanların kafaları karışacaktı ve Muhammed'in yalan söylediği, ayetlerin İLAHİ olmadığı ortaya çıkacaktı.. Ayrıca her duruma göre yeni bir AYET uydurması da sıkıntı yaratacaktı... Yani Kur'anın neden kağıtlara yazılmayıp da hafızlara ezberletilmesi de ayrı konudur... Muhammed kağıt haricindeki maddelere yazılı ayetleri kendi evinde saklıyordu... Herkesin elinde olması bir belge niteliğinde olacağından günlük olaylarda keyfince düzeltmeler yapamayacaktı... 

Aynen kafa karıştırıcı konulardan biride dediğiniz kağıt kopyalardır . Mesela  MÖ 15 Mart 44 Jül  Sezarın bile günlükleri , mektupları bulunmakta tarihle ilgili bir çok kanıt niteliğinde yazılmış çeşitli insanlar yazıtları bulunmakta fakat gel gelelim ay  ikiye yarılıyor ama bunu dünyanın herhangi bir yerinden ki adam, tarihe not düşerek yazıt haline getirmemiş.

tarihinde yenidinsiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 25.07.2018 at 09:16, Yeni Üye said:

Bizim o sisteme itirazımız yok. Sonunda doğruyu buluyor, ya da bulamasa da samimi ise itiraf ediyor en azından. Bizim itirazımız el çabuklukları na ve haddini aşan iddialarla bilimi dine karşı kullananlara. Ben bilimi severim. Pratik bir sürü faydasının yanında düşünsel iki faydası var benim için. Birincisi, İspatlanmış yönleriyle bana yaratılmışları anlamak konusunda bir ufuk ve derinlik kazandırıyor. Tefekkürüme malzeme sağlıyor. Teori boyutunda kalan ve fantezi denilebilecek kısımlarıyla da ufuk açıcı olabiliyor.

 

Kazı çevirmeyin şimdi, çoktan yandı bi kere..Sisteme itirazınız var mı var. Sizin tekerinize çomak sokulduğu yerde tabi. Yeterli şekilde açıkladığımı düşündüğüm için bir daha yazmıyorum o kısımları. Ama insanlık tarihi binlerce örneğine şahittir bunun diyelim yeterli olur. İslam dünyasının ve dinin hakim kültür olduğu coğrafyalardaki medeniyet seviyeleri ortada neticede değil mi? Bunun bir sebebi olmalı netekim. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz demiş büyüklerimiz. O hesap.

 

Bilim; kasti olarak ya da bir amaç çerçevesinde dinin karşısında değildir. Ancak doğası ve varoluşu, metodolojisi gereği metafizik ve dinsel erekselci (ön) kabullerin karşısındadır. Din tanrıyla ilgilenmez ama, tanrı bilimin konusu değildir ama; onu "var saymayarak" ya da diğer bir deyişle herhangi bir metafizik müdahaleyi "yok sayarak" başlar işe. Yoksa başlayamaz dahi.Böyle bir nosyon kalmaz ortada. Ve şahit olduğumuz odur ki, pozitif bilim bugüne kadar metafizik bir etki/müdahaleye ya da tanrıya muhtaç kalmamıştır henüz. O fantezi dediğiniz hipotezlerden bazıları bölümü LISA gözlem evini ya da CERN'in daha yüksek enerji düzeylerinde çalışmasını beklemektedir sadece mesela. Ama sizin gibi geçmişten ders almayarak, zaman boyutunu hesap etmez şekilde fikir saçanlar için fantezidir o ayrı mesele..Yaratılmışlar kısmı sadece sizin halihazırda asılsız ve kanıtlanmamış bir ön kabulünüzdür sadece, orasına karışmıyorum. Ama bu kafa ile bilim örtüşüyor olsaydı eğer, bugün abiyogenez adı altında bir dal ol(a)mazdı mesela. İslam dünyasında var mı böyle bir şey? Ya da evrim falan? Yok. Onları geri kalmışlıkları din çukuru ile başbaşa bırakıyorum.

 

Bilim yeri gelince, kaçınılmaz olarak haddini aşacak. Çünkü siz haddinizi bilmiyorsunuz!

 

On 25.07.2018 at 09:16, Yeni Üye said:

İkincisi ise bilimi Tanrıya karşı kullanma uyanıklığını gösterenlere yönelik. Dün görmediğime inanmam diyenler bugün görmediğimiz, tanımlayamadığımız, ışıkla ya da bizimle etkileşime geçmeyen parçacıklar ve enerjiler, evrenin %95 ini oluşturuyor diyecek seviyeye geldi. Ya da evrenin sonradan var olduğu ve bir başlangıcının olduğu fikrini kendileri söyler oldu.

 

Görmediğine inanmak diye bir mefhum yok.  Kusura bakmayın yine karşı taraf adına asılsız bir niyet okuması bu.(Kaçıncı oldu saymıyorum artık).. Kendi kafanızda kendi yarattığınız yel değirmenleriyle savaşıyor, ya da o korkulukları bizim önümüze sürüyorsunuz. Tanrıyı varlık sahasına kabul etmeyişin bir kaç nedeni var.

 

1- Mantıksal olarak mümkünsüz olması.

2- İnsan algı ve kavrayışının dışında oluşu. Bilmenin konusu olamayışı

3- Herhangi bir şekilde -sadece görmek değil- algılanabilir ve test edilebilir olmayışı.

4- Bilimsel yönden endirekt olarak, gereksizliği bir yana, termodinamiğin 1. yasası gibi kanunlar tarafından dıştalanıyor oluşu.

.....dinlerdeki tanrılara gelmedim bile henüz.

 

Bahsettiğiniz parçacıklar, enerjiler, yok efendim kara madde vb. gibi hususlarda ise durum bunun tam tersi ve aslen henüz gözlenememiş ve kanıtlamamış olmaları dışında hiçbir ortak noktaları yok. Bu argümanların hepsi maddi ve fiziksel etkileşimlerden yola çıkarak savlandığı üzere, yine aynı yolla ve bilimsel metotla test edilebilirliğe sahip. Bugün olmazsa, yarın. (Örn: LISA Gözlem evi ve kütleçekim dalgaları gözelenecek, higgs bozonu gözlendi) Mümkünsüz falan da değiller. Tanrı ile aynı kategoride, aynı ligde değiller. Onlar halihazırda -diyelim ki- gerçek olmasa bile, ilerde gerçek olabilme kapasitesine ve bunun da algılanabilir olması niteliğine sahip. Görüldüğü üzere bu konudaki serzenişinizin zerre bir dayanağı yok.  

 

On 25.07.2018 at 09:16, Yeni Üye said:

İnancın referansı elbette vardır. İnanç, inananı kendi içinde daha barışık, daha mutlu, daha huzurlu, daha mutmain kılıyorsa kendi dışında da ailesine, akrabalarına, toplumuna ve insan türüne karşı sevgi ve iyilik duygularını artırıyorsa, yani bir yandan insana varlığı ve hayatı için motivasyon sağlıyor, diğer yandan da diğer canlılara faydalı olmasına hizmet ediyorsa, o inanç o kişi için doğru inançtır. Ama dikkat et, inançtır. Bilim değildir. İnanç olmadan olmuyor yani.  

 

Baştan sona alakasız bir cevap yazmış, ya da kast ettiğim şeyi tamamen yanlış algılamışsınız. Referansın karşılığı yazdığınız şeyler değil ki. Ve sizi tüm argümanınızla birlikte ciddi bir sıkıntıya sokacak çelişkiler de içeriyor.

 

Biz inançların kişisel karşılığından, doğruluk ya da uygunluğundan bahsetmiyoruz. Biz doğrunun nesnel karşılığından, gerçekliğin kendisinden bahsediyoruz. Bir şeyin iyi, güzel ya da addedilmesi, onun gerçekliğine dair bir bilgi vermez. Nesnel karşılığına ilişkin doğruluk ya da yanlışlık değerini belirlemez. O vakit bir satanist de bahsettiğiniz gereklilik ve koşulları karşılıyorsa eğer, satanizm o kişi için doğrudur ve buradan hareketle satanizm "gerçektir", öyle mi?! Değil. Demek ki dediğiniz de doğru değil.

Kurban bayramı vesilesi ile mesela, diğer canlılara faydalı olup, onları mutlu mu ediyorsunuz? İslamdan türeyen onlarca sapık düşünce ve fraksiyon ya da IŞID için islamiyet yanlış mı o zaman? İslamın ne nesnel, genel geçer karşılığı, ne de bunu sağlayabilecek bir referans noktası yok neticede. O yüzden böylesine bir bölünmüşlük, ayet bükücülük falan var piyasada. İnanç olmadan da oluyor. Kendinize gelin önce. Yine milletin adına konuşmayın en başta.

 

Referans noktasından kasıt; bilimin öngörülerde bulunabilmesi, bunu somut ve/veya test edilebilir verilerden yola çıkarak yapması ve tarihin bize defalarca kere şahit ettiği üzere, bunları teyit ederek kendi iç tutarlılığını sağlayabilmesi durumudur. O yüzden bilim yanlışların elenmesi ile ilerler. Yanlışları saptayabildiği, geriye doğru ve tutarlı olanlar kalabildiği için. Basit bir metodoloji meselesi bu. A-posteriori olması dahi yeterli bir açıklama. 

 

Din, tanrı ve teolojiye bakalım bir de..Öncelikle a-priori. Gören bilen duyan yok. Test edilebilirliği yok. Öteki tarafa giden gelen ya da tanrısız evrenler nasıl olurdu deneyimlemiş de, o deneyimleri referans alarak bu evren tanrılıdır diyebilen de yok. Kuran için dahi bir referans noktası yok. Çünkü daha en başta aslı ortada yok. Ortak bir dili, basit bir anlaşılabilirliği yok. Hatta kafa karışıklığı ve arapsaçına yol açmışlığı çok. Mezhepler de çok çok. ....Kısaca sizlere "ne olsa inanmazdınız" sorusunu yöneltmek gerekiyor. Buna verebileceğiniz ne gerçek bir cevap ne de vermeye yelteneceğiniz cevabı dayandıracağınız bir kriter, ya da onun dayanacağı bir referans çatısı "yok". Argüman: Afaki. İçeriği:  Fantezi. Motivleri: Tutku. Kibir. Savunulma nedeni: Saplantı.............Umarım şimdi anlamışsınızdır neyi kast ettiğim hususunda, "referans" derken. Ama yukarıda yazdığınız pasaj meselenin kavrama noktasından o kadar uzakta olduğunuzu gösteriyor ki, işiniz zor.

 

On 25.07.2018 at 09:16, Yeni Üye said:

İslam söz konusu olduğunda iddialar benim açımdan o kadar test edilebilir iddialardır ki, görmediğine ya da tatmadığına inanmak diye bir şey yok zaten. Sadaka malı azaltmaz, çoğaltır bereketlendirir diyor, ben bunu yaşıyorum. Oruç insanı korur ve yükseltir diyor, ben bunu yaşıyorum. Namaz insanı fenalıklardan alıkoyar diyor, ben bunu yaşıyorum. Nefse uymak ya da şeytanın vesveseleriyle süslü gösterdiği şeyler aslında iyi, güzel, faydalı değildir, senin için ve diğer insanlar zararlıdır diyor, ben bunu yaşıyorum. Daha nasıl bir doğrulama kriterim olacak bilemiyorum. Bal tatlıdırın doğrulaması, balı tatmaktır. 

 

Bu pasaj da çok zayıf ve o kadar açıklarla dolu ki. Az düşünen ve kendisine karşı az samimi olan bir insan imkanı yok yazmaz, yazamaz bunları.

 

Kimse sisin öznel yargı, deneyimleriniz ve onlardan türettiğiniz yine öznel yargılarınızdan bahsetmiyor ki?! Bize genel-geçer olanla gelin. Gelebiliyorsanız tabi. "Her" sadaka veren bereketlenmiş midir? "Her" oruç tutan korunmuş mudur? Yükselmek her ne ise, işte ondan olmuş mudur? "Her" namaz, onu kılan "her" insanı fenalıktan alıkoymuş mudur? Nefse uymak dediğiniz çok geniş ve afaki, bu yüzden sizlerin kullanmayı çok sevdiği bir kavram. Ama her nefse uyuş eylemi, sen ya da başkası için "her" durum ve "her" örnekte zararlı mıdır? Dine uymak da nefsin bir ürünü değil midir? Öteki dünya, sonsuz yaşam, cennet-huri arzusu? Her örnekte böyle mi olmuştur, öyle olsa dahi sizin bunu test etme ve doğrulama imkanınız olmuş mudur? Öylesine narin bir argüman ki, ilk karşı örnekte yıkılır gider ki, çoktan yıkılmıştır zaten. Hayır her oruç tutmadığınızda alçaldığınızı, korunmadığınızı, ya da her sadaka vermeyişinizde malınızın azaldığını mı gördünüz nedir? Kusura bakmayın ama resmen çocuk aklı ile yapılmış naif sayıklamalar bunlar..Ve arka plandaki baskın çıkarcı karakteriniz yeniden gözler önüne seriyor. Bir tane aksi örnek yaşasanız, orucu namazı falan terk edeceksiniz o zaman öyle mi? Neden? Size fayda sağlamadı diye.

 

Bunlar nesnel kriterler olmadığı, kastedilen anlamda "kriter" dahi olmadığı ve nesnel, kriter, doğru ve gerçek kavramlarından külliyen başka bir şeyi, yapayanlış bir şeyi anladığjnız için, evet, daha başka kritere gerek yok. Doğrulama kabiliyeti ve baştan sona anlamı yok çünkü..Siz müslüman değil, oportünistsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 27.07.2018 at 18:05, teflon yazdı:

İslam dünyasının ve dinin hakim kültür olduğu coğrafyalardaki medeniyet seviyeleri ortada neticede değil mi?

 

Emeğinize ve bilginize saygı duyuyorum. Haklı olduğunuz bir çok nokta var. Katılmadığım noktalar da var. Hristiyan dünyasında Bilim- din ilişkisinin ya da dindar- dinsiz karşıtlığının tarihsel gelişiminde ve olmuş olanda hayır vardır. Hiç kimsenin, hiç bir şeyin, hiç bir olayın varlığı ve öyle olmuş olması hikmetten ve ibretten uzak değil. O yüzden olanı anlamaya çalışırım. Tartışmayı da daha fazla uzatmak niyetinde değilim.

Zannedersem iki taraf ta kendini ifade edebildi.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, Yeni Üye said:

Emeğinize ve bilginize saygı duyuyorum. Haklı olduğunuz bir çok nokta var. Katılmadığım noktalar da var. Hristiyan dünyasında Bilim- din ilişkisinin ya da dindar- dinsiz karşıtlığının tarihsel gelişiminde ve olmuş olanda hayır vardır. Hiç kimsenin, hiç bir şeyin, hiç bir olayın varlığı ve öyle olmuş olması hikmetten ve ibretten uzak değil. O yüzden olanı anlamaya çalışırım. Tartışmayı da daha fazla uzatmak niyetinde değilim.

Zannedersem iki taraf ta kendini ifade edebildi.

 

Saygılar bizden rica ederim.

Sürç-i lisan ettiysek affola bu arada.

 

Ben de size saygı duyduğumdan ve aklı başında biri olduğunuzu(naçizane) düşündüğümden yazdım onca şeyi. Bu arada bir miktar düşük cümle ve hatalı yer olmuş; mesela "din tanrıyla ilgilenmez ama" değil, "bilim tanrıyla ilgilenmez.." olacaktı..Bir kaç tane daha var, kusura bakmayın..

 

Ben sadece ne bilimin duruşunda, ne de bizim hayata bakış açımız ve düşüncelerimizde suçlanacak bir durum olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Kuran öyle demiyor ama işte. Bütün mesele bu.

 

İslam dahil tüm mitolojilerin tanrı ve inançları öylesine boşluklar üzerine bina edilmiş ki tarih boyunca, bilim o boşluklara er ya da geç dokunacak, yapacak bir şey yok. Ya fideist tarzı bir inanç pozisyonuna çekilmek gerekiyor bu durumda, ya da non-teist olmak. Bunun arası yok. Ancak, bilimi mürşit edinenlerle, inancı ve dini mürşit edinenlerin hali karşılaştırmalı olarak ortada işte. Daha ne desek boş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...