Jump to content

Kenan Evren'in Atatürk ile ilgili sözleri


Recommended Posts

Kıymetli öğretmenlerimize hitap ediyorum: Atatürk’ü iyi öğretiniz-Atatürk’ün devrini belki yaşamadınız, biz onların yetiştirdiği son nesilleriz. Bizden sonra da belki onu gören kimse kalmayacaktır. Ama tarih kitapları Atatürk’le doludur. Çocuklarımızı, gönülleri Atatürk sevgisiyle dolu olarak yetiştirin. Atatürk, dünyada geri kalmış ülkelere örnek olmuştur. Bizim, başka milletlerin liderlerini seçmemize ihtiyacımız yoktur. Bizim liderimiz Atatürk’tür. O, bize yolu göstermiştir. O’nun yolundan yürüdükçe daima nurlu ufuklara doğru gideceğiz.

2 Ekim 1980

 

*


Her konuda milletçe ehle verdiğimizi görmek, bizlere bu mutlu vatanı emanet eden en büyük Türk, Atatürk’ün yegâne arzusu idi. Onun arzularından en başta geleni birlik ve bütünlük içinde bağımsız bir Türkiye’yi yaratmak ve onu sonsuza kadar yaşatmaktı.

20 Ekim 1980

 

*


“Ne mutlu Türküm diyene” özdeyişinde ifadesini bulan Türk milliyetçiliği inancı içinde ne zaman ve nerede olursa olsun, el ele ve omuz omuza, kalp kalbe oldukça aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Birlikte sarf edilen çabaların pınarında daima refah ve mutluluk meyveleri yetişir.

29 Ekim 1980

 

*


Hiçbir kötü emel, bugün olduğu gibi bundan sonra da, Türkiye Cumhuriyeti’ne zarar veremeyecek ve kalbi Atatürk inancı,yurt sevgisi ile dolu Türk ulusunun eşsiz kudreti ve çelik iradesi karşısında ne kadar güçlü olursa olsun, dağılmaya mahkûm olacaktır.

29 Ekim 1980

 

*


Her Türk, Atatürk ideolojisini ömrü boyunca bir bayrak gibi yücelerde tutarak yurdunu ve ulusunu, onun gösterdiği hedeflere ulaştıracaktır.

29 Ekim 1980

 

*


Atatürk, Türk ulusu için kutsal bir idealdir.

10 Kasım 1980

 

*


Aziz Atatürk! Bükülmez bileklerimizde kuvvet, gözlerimizde ışıksın. Aydın dimağlarımızda ilkelerin, kalblerimizde sınırsız sevgin ve inancın var. Ne sağında ne de solundayız- Yarattığın her yaştan 4j milyon kahraman ve asil Türk ulusu, acı kaybının 42. yıldönümüne yasınla başlarımız eğik, bizlere verdiğin azim ve gururla yolunda, ardında dimdik yürüyecek, koşacağız; sana ve idealine mutlaka ulaşacağız.

10 Kasım 1980

 

*


Ölümsüz Atatürk! Bir zamanlar ifade ettiğin gibi, fanî vücudun toprak oldu. Fakat, kurduğun ve bize emanet ettiğin Cumhuriyet, gerçekleştirdiğin eserler ve koyduğun ilkeler, daha nice yüzyıllar korunacak ve sonsuzluğa dek yaşatılacaktır.

5 Ocak 1980

 

*


Atatürk, dünyada “Kemalizm”, “Atatürkçülük” veya “Türk İnkılâbı” olarak tanınmış sosyal ve siyasal hareketi yönlendirmede ortaya yeni ilkeler atmış ve kaynağını hayat gerçeğinden alan uygulamalarda bulunmuştur. Bu uygulamalardan bazıları O’nun sağlığında gerçekleşmiş, bazıları da bir amaç ve hedef olarak belirtilmiştir. Bunlar “Atatürk İlkeleri” olarak yeni Türkiye Devleti’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturur.

5 Ocak 1980


Atatürk’ün koyduğu ilkeler, belli bir kalıba sokulmaya veya dondurulmaya tabi tutulmadan, hayat gerçeğinden alınmış ve zamanın gerçeklerine göre yine inkılâpçı bir anlayışla, kendi yönlerinde geliştirilmesi gereken prensiplerdir. Ulusal bağımsızlık, ulusal egemenlik, cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, lâiklik, çağdaşlaşma, inkılâpçılık gibi ana ilkeler Türk İnkılâbı’nın temelleridir.

5 Ocak 1980

 

*


Türk ulusu, yaşamının en büyük talihini, Ulu Önder Atatürk’ü kendisine bahşeden Tanrı lütfuna borçludur. Karanlık günlerinin acıları içinde, özlemle beklediği aydınlığı o getirmiş, gelişme ve güçlenmesi için en doğru yolu o göstermiştir. Onun, uygarlığa açık, pratik ve gerçekçi yapılarıyla, sonsuza kadar uygulanabilme yeteneğine sahip ilkeleri, bizleri bugün de her türlü bunalım ve engeli aşarak, zafere ve Atatürk idealine götürecek güçtedir. Bu nedenledir ki, ulusumuz onun çizdiği yoldan asla ayrılmayacak, ondan başkasına inanmayacak, ilkelerini ve eserlerini daima bu azim ve inançla yaşatacak ve koruyacaktır.

5 Ocak 1981

 

*


Ülkemiz Atatürk’ün vatanı, toplumumuz Atatürk’ün ulusu olmanın onurunu taşımaktadır. Her atılımda onun ilkeleri, yurdun her köşesinde onun eserleri vardır. Bu mazhariyet, varlığımız için her türlü tehdidin karşısında en kudretli silâhımız, uygarlık yolunda en güvenilir rehberimiz olacaktır.

Yeniden hayat verdiği bu asil ve kahraman ulus, onu hiçbir zaman ve asla unutmayacak, eserlerine yenilerini katarak ve ilkelerini amacına götürerek, kalplerde yanan sevgisini, engin minnet ve şükran duygularıyla sonsuza kadar yaşatacaktır.

5 Ocak 1981

 

*


Sen, Türk milletinin ebedî ışığısın! Bu ışığınla aydınlattığın yolunda azimle yürüyor ve geçmişin acı tecrübelerinden de yararlanarak, bugün geleceğe daha büyük bir umut ve güvenle bakıyoruz. Eserlerinin sonsuzluğa akışını, bugüne kadar hiçbir engel durduramamıştır. Bundan böyle de durduramayacaktır.

30 Ağustos 1981
*


Tarihte Atatürk gibi yetişen dehalar çok enderdir.

6 Kasım 1981


Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazı üzerinde, ulusuna olan güvenini kendi dehası ile birleştiren ve böylece yeni Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran büyük Atatürk, hiçbir liderin, ömrüne sığdıramadığı inkılâpları gerçekleştirmiş ve devletin geleceğini de koyduğu ilkelerle teminat altına almıştır. O’nun koyduğu her ilke ve gerçekleştirdiği her inkılâbında asil Türk milletinin devamlılığı, refahı ve mutluluğu yatar. İşte onun içindir ki, bu aziz vatanda yaşayan ve “Ne mutlu Türküm” diyebilen her yurttaş, Atatürk’ün ilke ve inkılâplarına bu inançla sahip çıkmak zorundadır.

10 Kasım 1981

 

*


Büyük Atatürk’ün inkılâp ve ilkelerinde O’nun düşünce gücü ve fikrî yapısının sağlamlığı vardır. Milleti için yarattığı yeni Türkiye, büyük insanlık âlemini de etkilemiş ve O’nun manevî varlığını evrensel boyutlara ulaştırmıştır.

10 Kasım 1981

 

*


Atatürk’e en büyük saygı ve bağlılığı, O’nun eserlerine sahip çıkmakla, fikir ve düşüncelerini anlamakla, ilke ve inkılâplarını gönülden benimsemekle ve nihayet çocuklarımıza ve gelecek nesillere bunları aşılamakla gösterebiliriz. Esasen ülkenin geleceği de buna bağlıdır.

10 Kasım 1981

 

*


Yüce Atatürk, her zaman inandığı ve güvendiği milletinden aldığı güç ve destekle, gerçekleştirdiği Kurtuluş Savaşı destanı, yeni Türkiye mucizesi ve sayısız inkılâplarıyla yaşadığı yüzyılın en seçkin önderlerinden birisidir. O’nun vazgeçilmezliği ve değeri her geçen gün daha iyi anlaşılan inkılâp ve ilkeler ini yaş atmak, yaymak, daha da ileriye götürmek, bizlere düşen en kutsal görevdir.

14 Mayıs 1982

 

*


Atatürk’ü anlamak, Atatürk’ün fikir ve düşünce yapısını saptırmadan tahlil etmek ve bunlara bağlı olarak Atatürk’ü gönülden sevmek, devletine ve milletine bağlı olan ve “Ne mutlu Türküm” diyebilen herkes için kutsal bir görevdir. Bu görev, siz gençler için çok daha büyük önem taşır. Çünkü sizler milletin geleceği, devletimizin ise teminatısınız.

19 Mayıs 1982

 

*


Geleceğin yönetim kadrolarını oluşturacak gençlerimizi vatan sevgisi ve millî duygularla dolu, Yüce Atatürk’ün daima izinde yetiştirmek ve eğitmek kutsal görevlerimiz arasındadır. Her alanda kalkınmış, daha mutlu ve güçlü Türkiye, bu nitelikteki gençlerin omuzlarında yükselecektir.

21 Mayıs 1982

 

*


Atatürk sevgisi, Türk insanının yüreğinin derinliklerinden kaynayıp gelen berrak bir pınar gibidir. Bu sevgiyi azaltmaya ve kurutmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Türk milleti millî iman ve inancını her zaman bu kaynakta tazelemekte ve güçlendirmektedir. Türk milletinin tek düşünce tarzı, kendi ülkesinin ve insanlarının gerçeklerinden vücut bulan Atatürkçülüktür. Türk milletinin Atatürkçü düşünce tarzına aykırı, millî gelenekleri ve ülkesinin gerçekleriyle bağdaşmayan fikir yollarına sapmayacak olgunluğa, inanca, tecrübe ve kararlılığa sahip olduğunu her zaman ispat edeceğinden şüphe edilmemelidir.

O’nun her zaman savunduğu ve üzerine titrediği ve Türk milletine en yaraşır idare şekli olan bağımsız Cumhuriyet’i sonsuza kadar korumak ve yaşatmak, Türk milletinin kutsal ülküsüdür.

10 Kasım 1982

 

*


Tarih sayfalarına, hiçbir zaman unutulmayacak bir savaş destanı olarak geçen bu mücadelenin sonunda gerçekleştirdiğin Cumhuriyeti, koruyup kollamakla görevlendirdiğin Türk gençliği, bu paha biçilmez eserini, şartlar ne kadar ağır olursa olsun, sonsuza kadar yaşatmanın azim ve kararlılığı içinde bulunduğunu her fırsatta göstermiştir.

Kuşaktan kuşağa her Türk gencinin beyninde ve yüreğinin derinliklerinde, asla silinmeyecek şekilde yer alacağından şüphe etmediğimiz bu görev ve sorumluluk duygusu, geleceğimizin en büyük güvencesidir.

Eserlerini, vazgeçilmezliği ve değeri her geçen gün daha iyi anlaşılan inkılâp ve ilkelerini, daima korumanın sarsılmaz inancı içinde milletçe önünde bir kere daha saygıyla eğiliyoruz-

19 Mayıs 1983

 

*


Sevgili gençleri Kurduğu devleti, rejimi ile birlikte gençliğe emanet eden dünyada tek lider yüce Atatürk’tür. Atatürk, Türk gençliğini daima milletimizin geleceğinin teminatı olarak görmüş, böyle değerlendirmiş ve gençliğe daima güven beslemiştir.

19 Mayıs 1983

 

*


Cumhuriyet tarihimizin her döneminde olduğu gibi siz gençlerimizle gurur duyuyoruz. Çünkü, Cumhuriyetimizin emanet edildiği Türk gençliği, bu büyük esere hiçbir zaman gölge düşürmemiş, onun korunup kollanması için kanı ve canı pahasına mücadele etmekten kaçınmamıştır.

19 Mayıs 1983

 

*


Bir defa daha belirtmek isterim ki, Atatürk Türkiyesi’nde, O’nun kurduğu Cumhuriyetin nitelikleri ve koyduğu ilke ve ülkülerin dışında hiçbir ideolojinin yeri yoktur ve hiçbir zaman da olmayacaktır.

19 Mayıs 1983

 

*


Şunu hiçbir zaman hatırınızdan çıkarmayınız ki, Atatürkçülükten ayrıldığınız sürece, Atatürkçülükten saptığınız sürece bize hayat hakkı yoktur.

3 Ekim 1983

 

*


Yüce Atatürk! Bizlere en büyük armağanın bu kutsal eserini ilelebet yaşatmak, milletimizi kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde millî şuur ve ülküler etrafında toplayan, vazgeçilmezliği ve değeri her geçen gün daha da iyi anlaşılan inkılâp ve ilkelerini korumak, yaymak ve daima ileriye götürmek başta gelen ödevimizdir.

29 Ekim 1983

 

*


Yüce Atatürk’ün, “Türk milletinin tabiat ve şiarına en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir” dediği Cumhuriyet, doğruluğu, çalışmayı, bilgi ve becerileri değerlendiren, milleti kendi kendisinin hâkimi, efendisi yapan, gelişmeye açık, hak, hukuk ve adalet kavramlarına saygıyı ön plânda tutan yapısıyla, bugün bile dünyadaki birçok toplumun düşlerini gördüğü, özlemini duyduğu bir yönetim biçimidir.

29 Ekim 1983


Cumhuriyetimiz öylesine özlü ve sağlam temeller üzerine oturtulmuştur ki, onun sonsuzluğa akışını bugüne kadar hiçbir engel durduramamıştır. Bundan sonra da asla durduramayacaktır.

29 Ekim 1983

 

*


Bir çağa damgasını vuran Ulu Önder Atatürk, yalnız Türk milletine değil, bağımsızlık ve uygarlık savaşı veren bütün mazlum toplumlara da düşünce ve eylemleriyle ışık tutmuş, yollarım aydınlatmıştır. Bu ışıklı yolu takip etmek, vazgeçilmezliği ve değeri her geçen gün daha da iyi anlaşılan, zorlukları aşmada, çağdaş uygarlığa ulaşmada bizlere daima rehber olan inkılâp ve ilkelerini dünya var oldukça yaşatmak, en başta gelen ödevimiz, kutsal ülkümüz olacaktır.

10 Kasım 1983

 

*


Eserlerinin uyanık bekçileri, Cumhuriyetin tehlikeye düşmemesi ve onun temel ilkelerinden birisi olan “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” özdeyişinde ifade ettiğin demokratik parlamenter sistemin bir daha yozlaştırılmaması için, bundan böyle her zamankinden daha dikkatli ve duyarlı olacaklardır.

10 Kasım 1983

 

*


Türk gençliği, şimdiye kadar olduğu gibi bugün de kendilerine emanet ettiğin Türkiye Cumhuriyeti’nin yılmaz bekçiliğini sürdürmekte ve koyduğun ilkeler, gerçekleştirdiğin inkılâplara sarsılmaz bir imanla bağlı bulunmaktadır. Onlara senin güvendiğin gibi biz de güveniyoruz-Toprağında müsterih uyu, Büyük Atatürk.

19 Mayıs 1984

 

*


Kıvançla belirtmeliyim ki, Türk milleti kuşaktan kuşağa daima gençleriyle gurur duymuştur. Çünkü Atatürk’ün Cumhuriyet’i emanet ettiği Türk gençliği zaman zaman görülen bazı aldatılmışların, satılmışların ve hainlerin dışında, ezici çoğunluğuyla, şartlar ne olursa olsun, bu büyük emanete her dönemde gölge düşürmemiş, onun korunup kollanmasını canıyla eşdeğer görmüştür. İç ve dış düşmanların, bölücülerin, çıkar çevrelerinin kışkırtmalarına ve kötü emellerine hiçbir şekilde kanmayarak, değişen dünya şartlarının gerekleri doğrultusunda, daha ileri bir toplum düzeni için yılmadan çalışmıştır ve bundan sonra da çalışacaktır.

Yaşadığımız dünyada dostluğu aranan, saygı duyulan ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti’nin bu noktaya gelişinin temelinde işte bu düşünce ve inanç birliği yatmaktadır.

19 Mayıs 1984

 

*


Gençlerimizin kafalarına, sapık ideolojileri tartışılmaz gerçekler-miş gibi yerleştirmeye, hiç kimsenin hakkı yoktur. Onları, her çeşit düşüncenin iyi ve kötü taraflarını görebilecek ve değerlendirebilecek şekilde eğitmek gerekir.

Geçmişin bize çok pahalıya mal olan acı olaylarını daima hatırlayınız. Her alanda güçlü Türkiye’nin Atatürk inkılâp ve ilkelerine bağlı, yurt sevgisini yüreğinin derinliklerinde duyan, çağdaş bilimin gerekleri doğrultusunda düşünüp tartışabilen, barıştan yana Atatürkçü gençler yetiştirmekle mümkün olabileceği gerçeğini asla aklınızdan çıkarmayınız.

19 Mayıs 1984

 

*


Milyonlarca şehit kanıyla sulanmış bu vatan toprakları üzerinde sonsuza kadar birlik, bütünlük, barış, huzur ve güven içinde yaşamak, kutsal ülkümüz olmalıdır.

19 Mayıs 1984


Atatürk Türkiyesi’nde Atatürkçülük dışında hiçbir sapık ideolojinin yeri yoktur ve asla olmayacaktır. Milletimiz insancıl değerlerden yoksun düzenlerin özlem ve arayışları içinde olanlara, o engin sağduyusu ve yakın zamanda yaşadığı, hepimizi ürperten olaylardan edindiği tecrübelerle hiçbir zaman hayat hakkı tanımayacaktır.

19 Mayıs 1984

 

PRESIDENT KENAN EVREN SAYS

(Abstract)

Quotations from President Kenan Evren’s speech on the Atatürk Memorial Day, his message to the nation and the youth of Turkey on Atatürk and his ideology.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, Faşist97 yazdı:

İlginç bir gerçektir ki şu ana kadar hiçbir siyasi lider Kenan Evren kadar Atatürkçü söylemlerde bulunmadı. Hatta ondan başka hiçbirisi doğru dürüst Atatürk kelimesini kullanmadı.

 

Senin Atatürkçü Kenan Evren'in 1980'li yıllarda  TRT televizyonunda Kürt devleti kurmaktan bahsediyordu.

 

Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi

04.01.2016 00:10
Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi
Evren ve Turgut Özal tarafından 12 Eylül’de raftan indirilen 100 yıllık bağımsız Kürt devleti projesi DTK bildirisi olarak Diyarbakır’da ortaya sürüldü

Birlikte çalıştılar

İngiliz, ABD ve Fransızların, Orta Doğu petrolünü paylaşmak için 100 yıl önce başlattığı, Kurtuluş Savaşı ile rafa kaldırılan Bağımsız Kürdistan projesi, 2 Eylül 1980 darbesi ile ikinci kez devreye sokuldu. Darbeyle cumhurbaşkanı olan Evren ile başbakanlığa getirilen Özal, ülkeyi eyaletlere bölmek için el ele verdi.

Yolunu AKP açtı

14 yıllık iktidarı boyunca AKP’nin altyapısını hazırladığı proje, PKK, HDP tarafından 27 Aralık 2015’teki Demokratik Toplum Kongresi’ndeki (DTK) bildirgesinde “öz yönetim” adıyla ilan edildi. Bu bildiri, Bağımsız Kürdistan peşindeki Pirzade Bekir’in 1921’deki talepleriyle büyük benzerlik taşıyor.

8 eyaletli Türkiye

Pirzade gibi bildiride de otonomi talep ediliyor. Almanya’nın Bavyera eyaletindeki yapıyı örnek alan Kenan Evren, 8 eyalete bölünmüş, Turgut Özal ise Türkiye’nin adını “Anadolu” olarak değiştirdiği Doğu ve Güneydoğu’yu bir eyalet kabul ederek 6’ya bölünmüş bir Türkiye planlıyordu.

 

Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi

İngiltere, ABD ile Fransızların, Orta Doğu petrollerini paylaşım projesi için geliştirdiği, Kenan Evren ve dönemin Başbakanı Turgut Özal eliyle “eyalet sistemi” maskesi takılarak raftan indirilen Kürt devleti projesi, 27 Aralık 2015’te Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bildirgesi olarak ortaya sürüldü.

İngiliz, Amerikan ve Fransızların 1900’lü yılların başında projelendirdiği bağımsız Kürt devleti projesi Kurtuluş Savaşı ile rafa kaldırıldı. Ancak 12 Eylül 1980 darbesi ile ikinci kez devreye sokuldu. Darbe sonrası cumhurbaşkanı olan Kenan Evren ile başbakanlığa getirilen Turgut Özal, Türkiye’yi eyaletlere bölmek için el ele çalıştılar. Bugün proje PKK, HDP ve diğer bileşenleri tarafından “öz yönetim” adı altında sürdürülüyor. Buna paralel olarak da AKP iktidarı da altyapısı eyaletler olan Başkanlık sistemi için diretiyor.

Muhtıra ve darbe

Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanlığı’na geldiği 1978 yılıyla başlayan süreç, Türkiye’de sağ-sol çatışmasının en kanlı halini aldığı dönemdi. Ülkede sonu gelmeyen siyasi cinayetler ve faili meçhuller, bitmek bilmeyen öğrenci olayları genel görüntüyü veriyordu. Siyasi kamplaşmanın yanısıra, Anadolu’da Alevi-Sünni gerilimi de gittikçe tırmandırılıyordu. Evren’e 12 Eylül 1980 darbesinin kapılarını açan da, ülkede akan kanın durdurulamaması ve kaos ortamının düzelmiyor oluşuydu. Şiddetin her geçen gün tırmanması, “askerin yönetime el koyması fikrinin” daha da güçlenmesine yol açtı. Evren ve diğer komutanların elini güçlendiren son kanlı olaylar, 1978 Aralık ayında Kahramanmaraş’ta yaşandı. Yaklaşık 100 Alevinin hayatını kaybettiği olayların ardından, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Evren’i çağırarak Kahramanmaraş’taki olaylardan dolayı bazı illerde sıkıyönetim ilan etme kararını bildirdi. Sıkıyönetim ilanı, askerin nüfuzunun artması için kaçınılmaz bir fırsattı. Bu gelişmenin ardından Genelkurmay ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili daha fazla söz sahibi oldu. 27 Aralık 1979 tarihinde Evren’in liderliğindeki Türk Silahlı Kuvvetleri, tüm kuvvet komutanlarının imzasıyla dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e, ülkenin gidişatıyla ilgili bir “uyarı mektubu” verdi. Çatışmaların sürmesi sonucunda kaçınılmaz son olarak görülen askeri darbe 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşti. Türkiye halkı sabah tank sesiyle uyandı, bütün sokaklar askerler tarafından tutulmuştu.

“Bizim çocuklar başardı”

12 Eylül gecesi asker harekete geçmeden dakikalar önce, dönemin ABD Ankara Büyükelçiliği, darbeyi Merkezi Haberalma Ajansı (CIA) Türkiye Masası Şefi Paul Henze’e telgrafla rapor etti. Henze de hemen konser izleyen dönemin Başkanı Jimmy Carter’ın yanına giderek “Our boys did it-Bizim çocuklar başardı” sözüyle duyurdu. Genelkurmay Başkanı Evren, ülke yönetiminin başına geçti. Evren, Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) başkanı olarak, 1983 genel seçimine kadar ülkeye ilişkin tüm kritik kararları aldı. 24 Ocak Kararları’nı hazırlayan Turgut Özal, darbeden sonra, bu politikaları devam ettirmek amacıyla Bülend Ulusu Hükümeti’nde ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcılığı görevine getirildi. 1983 yılındaki seçimlerde, Özal’ın başında bulunduğu Anavatan Partisi ise yüzde 45 oy oranı ve 211 sandalyeyle tek başına iktidara geldi. PKK da bu dönemde örgütlenmesini gerçekleştirdi ve ilk büyük silahlı saldırılarını başlattı.

Darbe ve eyalet

12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren, eyalet sisteminin savunucularının başında yer alıyor. Evren’in talimatıyla 1983’te ülkenin 8 eyalete bölünmesiyle ilgili bir kararname hazırlanmıştı. 1 Mart 2007’de Hürriyet gazetesine konuşan Evren, eyalet sistemine geçilmesi gerektiğini tekrarlamıştı. Türkiye’nin 8 eyalete bölünebileceğini ifade eden Evren, bu eyaletleri “Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon” olarak sıralamıştı. Evren, şunları kaydetmişti: “Cumhurbaşkanı iken Bavyera’yı ziyarete gitmiştim. Baktım üç bayrak çekmişler. Bir Türk, öteki Alman bayrağıydı. Bu üçüncüsü ne bayrağı diye sordum. ’Burası Bavyera Eyaleti, onun bayrağı’ dediler. Birçok ülkede bu var. Amerika da böyle yönetiliyor. Pakistan da. Yönetim zorlaşınca ülkeler eyaletlere bölünüyor. Türkiye’de mutlaka eyalet sistemine geçecek.”

ANAP’lı eski bakanlardan İsmail Özdağlar’a ait olduğu belirtilen açıklamalar eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut ve Tansu Çiller’e basın danışmanlığı yapan Mehmet Bican’ın “Terörle Sınanmak” adlı kitabında şöyle yer alıyor: “O gün Özal’ın kurmaylarıyla toplantı halindeydik. Bakanlardan Hüsnü Doğan, Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, Özal’ın Başdanışmanı Adnan Kahveci. Konumuz Türkiye’nin eyaletlere dönüşmesiydi. Özal kafasındaki düşünceyi sadece aktarmıyor, kabul etmemiz için bastırıyordu. Ona göre, Doğu ve Güneydoğu bir eyalet hâlinde teşkilatlanacaktı. Karadeniz, Anadolu’nun içlerinde, Kuzey’de, Güney’de de 5 eyalet daha olacaktı. Yani Türkiye’yi altıya bölüyordu Özal. Ben Özal’ın bu görüşüne karşı çıktım. Sanki onun yakasına yapışmış, hesap soruyormuşçasına, ’Bunu yapamazsınız!’diye bağırdım galiba. Eyalet düzenine geçmemizin Türkiye’nin bölüneceği anlamına geldiğini, bunu yaparsak bu ülkeyi bize kazandıran başta Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarının kemiklerini sızlatacağımızı söyledim.”

 

Özal, ölene kadar eyalet fikrinden hiç vazgeçmedi

Mehmet Bican’ın kitabında Özal’ın, Türkiye’in eyaletlere bölünmesi fikrinden ölünceye kadar vazgeçmediği ve Cumhurbaşkanlığı döneminde de faaliyetlerini sürdürdüğü şöyle anlatılıyor: “Devlet Bakanı İsmail Özdağlar’ın başının yenildiği gün toplantı masasına konulan ’Türkiye’nin eyaletlere bölünebileceği’ düşüncesi, Turgut Özal’ın iktidarında hem Başbakanlık Konutu’nun hem de Köşk’ün ana gündem maddelerinden biri olup çıkıyor. Yüzlerce askerimizi şehit eden, Kürt köylerini basarak kendi ırkından insanları bebek, kadın, ihtiyar demeden katleden Abdullah Öcalan’ın gemi azıya alıp terörü dağlardan kentlere indirmesi, Turgut Özal’ın görüşlerini hiç etkilemiyor. O terörün, Kürtlerin taleplerinin karşılanmasıyla çözümlenmesinden hiç vazgeçmiyor. ’Türkiye’de eyalet sistemini oluşturursak, sorun çözülecek’ diye bakıyor bu önemli meseleye. Öldüğü tarihe kadar aynı görüşleri taşıyor Özal, ancak Türkiye’yi bölmeye gücü yetmiyor.”

 

Tezgâh raporlara girdi

Başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin nasıl bir oyun tezgahladığı o dönem raporlara yansıdı. Dönemin ABD Deniz Kuvvetleri Yüksek Komiseri Tuğamiral Mark L. Bristol, hazırladığı bir raporu 20 Şubat 1922’de ABD Dışişleri Bakanlığı’na sundu. Raporda İngilizlerin desteklediği Pirzade Bekir’in nasıl bir hainlik içinde bulunduğu gözler önüne seriliyor. O raporda şöyle deniliyor: “Bakanlığın bilgisi için Askeri Ateşe tarafından Kürdistan’daki durumla ilgili hazırlanan raporu sunuyorum. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi Kürt sorunu dikkati çekecek değerdedir. Normal koşullarda bile Kürtler daima komşuları için sorun olmuşlardır. Şimdi, Kürdistan’ın, ünlü petrol yatakları nedeniyle, yabancı entrikalar kuşkusuz başladığı için ciddi sonuçlar çıkabilir. İngilizler herhalde Kürdistan’ı denetim altına almak için Kürtleri Türklere karşı kullanmak isteyeceklerdir, Türkler de Kuzey Mezopotamya’yı ele geçirmek için aynı şeyi yapacaktır, Kürdistan’ı özel etki bölgesi sayan Fransızlar da Türk-İngiliz sürtüşmesinden çıkar sağlamakta bir an duraksamayacaklardır.

Fransız istihbaratı

Fransız Askeri İstihbaratı bu konuda şu bilgileri vermiştir: Dünya savası sırasında başlıca Kürt ailelerinden Bedirhan ailesinin başı Abdürrezak Bedirhan kendini Kürdistan Prensi tanıması koşuluyla Rusya’ya hizmetini ve 25 bin süvari vermeyi önerdi, Çarın egemenliğini kabul etmeye hazır olduğunu bildirdi. Rusya, bu öneriyi tehlikeli olacağı gerekçesiyle reddetmiştir.  İstanbul Hükümeti Kürtleri ayaklandırmaya çalıştığı için Bedirhan’ı ölüme mahkum etmiş, o çabalarını sürdürmüş ve İngilizlere dönmüştür ama birdenbire ölmüştür. Paris’te yaşayan zengin ve etkili Kürt Şerif Paşa, bu anlaşmaya Kürt devleti kurulmasını sokturmayı neredeyse başarmış, ancak Londra Konferansı bunu engellemiştir.

 

Korkut Özal’dan kardeşe eleştiri

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kardeşi eski bakanlardan Korkut Özal, 2 Kasım 2004’te Habertürk Televizyonu’nda, Gülgün Feyman’a Türk’ten duyduğu rahatsızlığı açıkça ifade etmişti. Özal,

“8. yüzyılda Müslümanlıkla tanışan Türkler, kurdukları devletlerde Türk ya da Müslüman adını kullanmadı. Devlete Türk adı koymak sıkıntı yaratmıştır” demişti. Korkut Özal, 2008 yılında Show TV’deki Siyaset Meydanı’nda da aynı ifadelerini tekrarlamıştı. Turgut Özal’ın kendisine 1986 yılında Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini söylediğini açıklayan Özal, “Rahmetli ağabeyim Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini, Anadolu yapılabileceğini söylemişti” demişti. “Söyledikleriniz önemli, kayıtlara geçiyor” uyarısının ardından Korkut Özal, söylediklerini bir kez daha tekrar etmiş ve Turgut Özal’ın bunu kendisine ikili bir görüşmede, “Keşke Anadolu olsaydı” dediğini yinelemişti.

 

Öcalan’ın beğendiği lider

Teröristbaşı Abdullah Öcalan da, Turgut Özal’ın federasyon politikasını ortaya koymuştu. Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun “Ya Sev Ya Sevr- Bir Gafletin Büyümesi” adlı kitabında bebek katili Abdullah Öcalan şunları söylüyor: “Aslında bizi en iyi anlayan Turgut Özal’dır. Hatta eminim, bize biraz da olsa sempati ile bakıyor. Eğer bizim sorunumuza bir çözüm bulunacaksa Özal bulacaktır. Kürt olduğunu söylüyor. Federasyondan söz ediyor. Konuyu en iyi Özal izliyor.” Emekli general Osman Özbek, 8 Temmuz 2004’te gazetemize yaptığı açıklamada, dönemin Başbakan’ı Turgut Özal’ın PKK’nın büyümesi için TSK’yı 1993 yılına kadar geçen 10 yıl devreye sokmadığını belirtmişti.

 

Pirzade Bekir bildirisiyle aynı

Kurtuluş Savaşı sırasında fırsatı kaçırmak istemeyen İngiltere’nin organize ettiği sözde Kürt sorunu, Batı’nın dayatmalarıyla bir kez daha “talep açıklama” noktasına getirildi. Türkiye’yi parçalamak veya zayıflatmak için Batı ile iş birliği yapan hainlerin adı değişse de oynanan oyun hiç değişmedi. Kurutuluş Savaşı esnasında İngiltere’nin desteklediği Pirzade Bekir yönetiminde Kürtleri ayaklandırmaya çalışan güçler bugün aynı taleplerle PKK’yı kullanıyor. 1921 yılında Pirzade Bekir’in taleplerinin benzerleri 27 Aralık 2015’te Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bildirgesi olarak ortaya sürüldü. Kongrenin 14 maddelik bildirgesinden “özyönetim ilanlarına ve hendekler kazıp kentleri birer savaş alanına çeviren PKK’lı teröristlere açık destek” çıktı. Bildirgede “Halk meclislerinin ilan ettiği özyönetim ilanlarını, halkımızın her alanda yürüttüğü haklı ve meşru direnişi sahipleniyoruz” denildi. Atatürk ve silah arkadaşları, bağımsızlık savaşı verirken, etrafına topladığı bölücü güruhuyla Türk milletini sırtından hançerleyen Pirzade Bekir, Haziran 1921’de Kürt sorununun (!) çözümü için Ankara’dan şu taleplerde bulunmuştu: 1- Kürt vilayetlerini içine alan otonom bir Kürt devletinin tanınması, 2- Bu devletin sınırlarının Kürtler ve müttefiklerince saptanması, 3- Türk memur ve jandarmalarının geri çekilmesi, 4- Otonom Kürdistan’ın kurulmasında Türklerin ellerini uzak tutması, 5- Ankara Hükümeti tarafından toplanan savaş vergilerinin Kürdistan’a geri verilmesi, 6- Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan Kürtlere güvenlik tanınması ve askerde olan Kürtlerin hemen terhis edilmesi.

 

Salim Yavaşoğlu

Kaynak Yeniçağ: Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/evrenin-kurt-devleti-projesi-raftan-indirildi-128445h.htm

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kemalizm'e en büyük darbeyi vurup, dincilere gerekli ortamı yaratan Kenan Evren'dir. Öğretmenlere Atatürk'ü iyi öğretin demiş fakat getirdiği müfredatın olduğu gibi içi boş ve o müfredattan yetişen çocukların 10'da 8'i şuan Mustafa Kemal'e düşman. Ya Arap sevici ya da Avrupa'nın iğfal ettiği birer biyolojik atık haline geldiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, кυвiŁαу yazdı:

Kemalizm'e en büyük darbeyi vurup, dincilere gerekli ortamı yaratan Kenan Evren'dir. Öğretmenlere Atatürk'ü iyi öğretin demiş fakat getirdiği müfredatın olduğu gibi içi boş ve o müfredattan yetişen çocukların 10'da 8'i şuan Mustafa Kemal'e düşman. Ya Arap sevici ya da Avrupa'nın iğfal ettiği birer biyolojik atık haline geldiler.

Klasik sol kemalist söylemleri. Sabahattin Ali'yi ve nice Muhalif komünisti dalkavuk bir Mustafa Kemalci değil diye öldürmedi mi Kemalistler ? Aynısını amerikan yalaması Kenan da yaptı. Fark nerede ? Faşist faşisti sever tabii Evren'in Mustafa Kemal hayranı olmasına şaşmamalı.

tarihinde Weep tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
22 saat önce, GREENHOUSE yazdı:

 

Senin Atatürkçü Kenan Evren'in 1980'li yıllarda  TRT televizyonunda Kürt devleti kurmaktan bahsediyordu.

 

 
 
 

Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi

04.01.2016 00:10
Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi
 
Evren ve Turgut Özal tarafından 12 Eylül’de raftan indirilen 100 yıllık bağımsız Kürt devleti projesi DTK bildirisi olarak Diyarbakır’da ortaya sürüldü

Birlikte çalıştılar

İngiliz, ABD ve Fransızların, Orta Doğu petrolünü paylaşmak için 100 yıl önce başlattığı, Kurtuluş Savaşı ile rafa kaldırılan Bağımsız Kürdistan projesi, 2 Eylül 1980 darbesi ile ikinci kez devreye sokuldu. Darbeyle cumhurbaşkanı olan Evren ile başbakanlığa getirilen Özal, ülkeyi eyaletlere bölmek için el ele verdi.

Yolunu AKP açtı

14 yıllık iktidarı boyunca AKP’nin altyapısını hazırladığı proje, PKK, HDP tarafından 27 Aralık 2015’teki Demokratik Toplum Kongresi’ndeki (DTK) bildirgesinde “öz yönetim” adıyla ilan edildi. Bu bildiri, Bağımsız Kürdistan peşindeki Pirzade Bekir’in 1921’deki talepleriyle büyük benzerlik taşıyor.

8 eyaletli Türkiye

Pirzade gibi bildiride de otonomi talep ediliyor. Almanya’nın Bavyera eyaletindeki yapıyı örnek alan Kenan Evren, 8 eyalete bölünmüş, Turgut Özal ise Türkiye’nin adını “Anadolu” olarak değiştirdiği Doğu ve Güneydoğu’yu bir eyalet kabul ederek 6’ya bölünmüş bir Türkiye planlıyordu.

 

Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi

İngiltere, ABD ile Fransızların, Orta Doğu petrollerini paylaşım projesi için geliştirdiği, Kenan Evren ve dönemin Başbakanı Turgut Özal eliyle “eyalet sistemi” maskesi takılarak raftan indirilen Kürt devleti projesi, 27 Aralık 2015’te Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bildirgesi olarak ortaya sürüldü.

İngiliz, Amerikan ve Fransızların 1900’lü yılların başında projelendirdiği bağımsız Kürt devleti projesi Kurtuluş Savaşı ile rafa kaldırıldı. Ancak 12 Eylül 1980 darbesi ile ikinci kez devreye sokuldu. Darbe sonrası cumhurbaşkanı olan Kenan Evren ile başbakanlığa getirilen Turgut Özal, Türkiye’yi eyaletlere bölmek için el ele çalıştılar. Bugün proje PKK, HDP ve diğer bileşenleri tarafından “öz yönetim” adı altında sürdürülüyor. Buna paralel olarak da AKP iktidarı da altyapısı eyaletler olan Başkanlık sistemi için diretiyor.

Muhtıra ve darbe

Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanlığı’na geldiği 1978 yılıyla başlayan süreç, Türkiye’de sağ-sol çatışmasının en kanlı halini aldığı dönemdi. Ülkede sonu gelmeyen siyasi cinayetler ve faili meçhuller, bitmek bilmeyen öğrenci olayları genel görüntüyü veriyordu. Siyasi kamplaşmanın yanısıra, Anadolu’da Alevi-Sünni gerilimi de gittikçe tırmandırılıyordu. Evren’e 12 Eylül 1980 darbesinin kapılarını açan da, ülkede akan kanın durdurulamaması ve kaos ortamının düzelmiyor oluşuydu. Şiddetin her geçen gün tırmanması, “askerin yönetime el koyması fikrinin” daha da güçlenmesine yol açtı. Evren ve diğer komutanların elini güçlendiren son kanlı olaylar, 1978 Aralık ayında Kahramanmaraş’ta yaşandı. Yaklaşık 100 Alevinin hayatını kaybettiği olayların ardından, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Evren’i çağırarak Kahramanmaraş’taki olaylardan dolayı bazı illerde sıkıyönetim ilan etme kararını bildirdi. Sıkıyönetim ilanı, askerin nüfuzunun artması için kaçınılmaz bir fırsattı. Bu gelişmenin ardından Genelkurmay ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili daha fazla söz sahibi oldu. 27 Aralık 1979 tarihinde Evren’in liderliğindeki Türk Silahlı Kuvvetleri, tüm kuvvet komutanlarının imzasıyla dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e, ülkenin gidişatıyla ilgili bir “uyarı mektubu” verdi. Çatışmaların sürmesi sonucunda kaçınılmaz son olarak görülen askeri darbe 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşti. Türkiye halkı sabah tank sesiyle uyandı, bütün sokaklar askerler tarafından tutulmuştu.

“Bizim çocuklar başardı”

12 Eylül gecesi asker harekete geçmeden dakikalar önce, dönemin ABD Ankara Büyükelçiliği, darbeyi Merkezi Haberalma Ajansı (CIA) Türkiye Masası Şefi Paul Henze’e telgrafla rapor etti. Henze de hemen konser izleyen dönemin Başkanı Jimmy Carter’ın yanına giderek “Our boys did it-Bizim çocuklar başardı” sözüyle duyurdu. Genelkurmay Başkanı Evren, ülke yönetiminin başına geçti. Evren, Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) başkanı olarak, 1983 genel seçimine kadar ülkeye ilişkin tüm kritik kararları aldı. 24 Ocak Kararları’nı hazırlayan Turgut Özal, darbeden sonra, bu politikaları devam ettirmek amacıyla Bülend Ulusu Hükümeti’nde ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcılığı görevine getirildi. 1983 yılındaki seçimlerde, Özal’ın başında bulunduğu Anavatan Partisi ise yüzde 45 oy oranı ve 211 sandalyeyle tek başına iktidara geldi. PKK da bu dönemde örgütlenmesini gerçekleştirdi ve ilk büyük silahlı saldırılarını başlattı.

Darbe ve eyalet

12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren, eyalet sisteminin savunucularının başında yer alıyor. Evren’in talimatıyla 1983’te ülkenin 8 eyalete bölünmesiyle ilgili bir kararname hazırlanmıştı. 1 Mart 2007’de Hürriyet gazetesine konuşan Evren, eyalet sistemine geçilmesi gerektiğini tekrarlamıştı. Türkiye’nin 8 eyalete bölünebileceğini ifade eden Evren, bu eyaletleri “Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon” olarak sıralamıştı. Evren, şunları kaydetmişti: “Cumhurbaşkanı iken Bavyera’yı ziyarete gitmiştim. Baktım üç bayrak çekmişler. Bir Türk, öteki Alman bayrağıydı. Bu üçüncüsü ne bayrağı diye sordum. ’Burası Bavyera Eyaleti, onun bayrağı’ dediler. Birçok ülkede bu var. Amerika da böyle yönetiliyor. Pakistan da. Yönetim zorlaşınca ülkeler eyaletlere bölünüyor. Türkiye’de mutlaka eyalet sistemine geçecek.”

ANAP’lı eski bakanlardan İsmail Özdağlar’a ait olduğu belirtilen açıklamalar eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut ve Tansu Çiller’e basın danışmanlığı yapan Mehmet Bican’ın “Terörle Sınanmak” adlı kitabında şöyle yer alıyor: “O gün Özal’ın kurmaylarıyla toplantı halindeydik. Bakanlardan Hüsnü Doğan, Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, Özal’ın Başdanışmanı Adnan Kahveci. Konumuz Türkiye’nin eyaletlere dönüşmesiydi. Özal kafasındaki düşünceyi sadece aktarmıyor, kabul etmemiz için bastırıyordu. Ona göre, Doğu ve Güneydoğu bir eyalet hâlinde teşkilatlanacaktı. Karadeniz, Anadolu’nun içlerinde, Kuzey’de, Güney’de de 5 eyalet daha olacaktı. Yani Türkiye’yi altıya bölüyordu Özal. Ben Özal’ın bu görüşüne karşı çıktım. Sanki onun yakasına yapışmış, hesap soruyormuşçasına, ’Bunu yapamazsınız!’diye bağırdım galiba. Eyalet düzenine geçmemizin Türkiye’nin bölüneceği anlamına geldiğini, bunu yaparsak bu ülkeyi bize kazandıran başta Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarının kemiklerini sızlatacağımızı söyledim.”

 

Özal, ölene kadar eyalet fikrinden hiç vazgeçmedi

Mehmet Bican’ın kitabında Özal’ın, Türkiye’in eyaletlere bölünmesi fikrinden ölünceye kadar vazgeçmediği ve Cumhurbaşkanlığı döneminde de faaliyetlerini sürdürdüğü şöyle anlatılıyor: “Devlet Bakanı İsmail Özdağlar’ın başının yenildiği gün toplantı masasına konulan ’Türkiye’nin eyaletlere bölünebileceği’ düşüncesi, Turgut Özal’ın iktidarında hem Başbakanlık Konutu’nun hem de Köşk’ün ana gündem maddelerinden biri olup çıkıyor. Yüzlerce askerimizi şehit eden, Kürt köylerini basarak kendi ırkından insanları bebek, kadın, ihtiyar demeden katleden Abdullah Öcalan’ın gemi azıya alıp terörü dağlardan kentlere indirmesi, Turgut Özal’ın görüşlerini hiç etkilemiyor. O terörün, Kürtlerin taleplerinin karşılanmasıyla çözümlenmesinden hiç vazgeçmiyor. ’Türkiye’de eyalet sistemini oluşturursak, sorun çözülecek’ diye bakıyor bu önemli meseleye. Öldüğü tarihe kadar aynı görüşleri taşıyor Özal, ancak Türkiye’yi bölmeye gücü yetmiyor.”

 

Tezgâh raporlara girdi

Başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinin nasıl bir oyun tezgahladığı o dönem raporlara yansıdı. Dönemin ABD Deniz Kuvvetleri Yüksek Komiseri Tuğamiral Mark L. Bristol, hazırladığı bir raporu 20 Şubat 1922’de ABD Dışişleri Bakanlığı’na sundu. Raporda İngilizlerin desteklediği Pirzade Bekir’in nasıl bir hainlik içinde bulunduğu gözler önüne seriliyor. O raporda şöyle deniliyor: “Bakanlığın bilgisi için Askeri Ateşe tarafından Kürdistan’daki durumla ilgili hazırlanan raporu sunuyorum. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi Kürt sorunu dikkati çekecek değerdedir. Normal koşullarda bile Kürtler daima komşuları için sorun olmuşlardır. Şimdi, Kürdistan’ın, ünlü petrol yatakları nedeniyle, yabancı entrikalar kuşkusuz başladığı için ciddi sonuçlar çıkabilir. İngilizler herhalde Kürdistan’ı denetim altına almak için Kürtleri Türklere karşı kullanmak isteyeceklerdir, Türkler de Kuzey Mezopotamya’yı ele geçirmek için aynı şeyi yapacaktır, Kürdistan’ı özel etki bölgesi sayan Fransızlar da Türk-İngiliz sürtüşmesinden çıkar sağlamakta bir an duraksamayacaklardır.

Fransız istihbaratı

Fransız Askeri İstihbaratı bu konuda şu bilgileri vermiştir: Dünya savası sırasında başlıca Kürt ailelerinden Bedirhan ailesinin başı Abdürrezak Bedirhan kendini Kürdistan Prensi tanıması koşuluyla Rusya’ya hizmetini ve 25 bin süvari vermeyi önerdi, Çarın egemenliğini kabul etmeye hazır olduğunu bildirdi. Rusya, bu öneriyi tehlikeli olacağı gerekçesiyle reddetmiştir.  İstanbul Hükümeti Kürtleri ayaklandırmaya çalıştığı için Bedirhan’ı ölüme mahkum etmiş, o çabalarını sürdürmüş ve İngilizlere dönmüştür ama birdenbire ölmüştür. Paris’te yaşayan zengin ve etkili Kürt Şerif Paşa, bu anlaşmaya Kürt devleti kurulmasını sokturmayı neredeyse başarmış, ancak Londra Konferansı bunu engellemiştir.

 

Korkut Özal’dan kardeşe eleştiri

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kardeşi eski bakanlardan Korkut Özal, 2 Kasım 2004’te Habertürk Televizyonu’nda, Gülgün Feyman’a Türk’ten duyduğu rahatsızlığı açıkça ifade etmişti. Özal,

“8. yüzyılda Müslümanlıkla tanışan Türkler, kurdukları devletlerde Türk ya da Müslüman adını kullanmadı. Devlete Türk adı koymak sıkıntı yaratmıştır” demişti. Korkut Özal, 2008 yılında Show TV’deki Siyaset Meydanı’nda da aynı ifadelerini tekrarlamıştı. Turgut Özal’ın kendisine 1986 yılında Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini söylediğini açıklayan Özal, “Rahmetli ağabeyim Türkiye’nin isminin değiştirilebileceğini, Anadolu yapılabileceğini söylemişti” demişti. “Söyledikleriniz önemli, kayıtlara geçiyor” uyarısının ardından Korkut Özal, söylediklerini bir kez daha tekrar etmiş ve Turgut Özal’ın bunu kendisine ikili bir görüşmede, “Keşke Anadolu olsaydı” dediğini yinelemişti.

 

Öcalan’ın beğendiği lider

Teröristbaşı Abdullah Öcalan da, Turgut Özal’ın federasyon politikasını ortaya koymuştu. Usta gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun “Ya Sev Ya Sevr- Bir Gafletin Büyümesi” adlı kitabında bebek katili Abdullah Öcalan şunları söylüyor: “Aslında bizi en iyi anlayan Turgut Özal’dır. Hatta eminim, bize biraz da olsa sempati ile bakıyor. Eğer bizim sorunumuza bir çözüm bulunacaksa Özal bulacaktır. Kürt olduğunu söylüyor. Federasyondan söz ediyor. Konuyu en iyi Özal izliyor.” Emekli general Osman Özbek, 8 Temmuz 2004’te gazetemize yaptığı açıklamada, dönemin Başbakan’ı Turgut Özal’ın PKK’nın büyümesi için TSK’yı 1993 yılına kadar geçen 10 yıl devreye sokmadığını belirtmişti.

 

Pirzade Bekir bildirisiyle aynı

Kurtuluş Savaşı sırasında fırsatı kaçırmak istemeyen İngiltere’nin organize ettiği sözde Kürt sorunu, Batı’nın dayatmalarıyla bir kez daha “talep açıklama” noktasına getirildi. Türkiye’yi parçalamak veya zayıflatmak için Batı ile iş birliği yapan hainlerin adı değişse de oynanan oyun hiç değişmedi. Kurutuluş Savaşı esnasında İngiltere’nin desteklediği Pirzade Bekir yönetiminde Kürtleri ayaklandırmaya çalışan güçler bugün aynı taleplerle PKK’yı kullanıyor. 1921 yılında Pirzade Bekir’in taleplerinin benzerleri 27 Aralık 2015’te Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bildirgesi olarak ortaya sürüldü. Kongrenin 14 maddelik bildirgesinden “özyönetim ilanlarına ve hendekler kazıp kentleri birer savaş alanına çeviren PKK’lı teröristlere açık destek” çıktı. Bildirgede “Halk meclislerinin ilan ettiği özyönetim ilanlarını, halkımızın her alanda yürüttüğü haklı ve meşru direnişi sahipleniyoruz” denildi. Atatürk ve silah arkadaşları, bağımsızlık savaşı verirken, etrafına topladığı bölücü güruhuyla Türk milletini sırtından hançerleyen Pirzade Bekir, Haziran 1921’de Kürt sorununun (!) çözümü için Ankara’dan şu taleplerde bulunmuştu: 1- Kürt vilayetlerini içine alan otonom bir Kürt devletinin tanınması, 2- Bu devletin sınırlarının Kürtler ve müttefiklerince saptanması, 3- Türk memur ve jandarmalarının geri çekilmesi, 4- Otonom Kürdistan’ın kurulmasında Türklerin ellerini uzak tutması, 5- Ankara Hükümeti tarafından toplanan savaş vergilerinin Kürdistan’a geri verilmesi, 6- Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan Kürtlere güvenlik tanınması ve askerde olan Kürtlerin hemen terhis edilmesi.

 

Salim Yavaşoğlu

Kaynak Yeniçağ: Evren’in Kürt devleti projesi raftan indirildi

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/evrenin-kurt-devleti-projesi-raftan-indirildi-128445h.htm

Sen eski TEN TEN adlı kullanıcı değilmisin ?

tarihinde Weep tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 01.08.2018 at 07:32, Faşist97 yazdı:

Şunu hiçbir zaman hatırınızdan çıkarmayınız ki, Atatürkçülükten ayrıldığınız sürece, Atatürkçülükten saptığınız sürece bize hayat hakkı yoktur.

Evren adlı dalkavuğun bu sözü bile diğer Faşistler gibi ne kadar karaktersiz ve soysuz biri olduğunu göstermeye yeter. Kemalizm dinine mensup olmayanı yoldan çıkmak ile suçlayan bu it aynı müslümanlar gibi kendinden olmayanı asarak keserek susturmayı denemiştir. Bu mahluk Kemalizmin Faşizm olduğunun canlı kanıtıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Weep yazdı:

Klasik sol kemalist söylemleri. Sabahattin Ali'yi ve nice Muhalif komünisti dalkavuk bir Mustafa Kemalci değil diye öldürmedi mi Kemalistler ? Aynısını amerikan yalaması Kenan da yaptı. Fark nerede ? Faşist faşisti sever tabii Evren'in Mustafa Kemal hayranı olmasına şaşmamalı.

Biz faşistler İkinci Dünya Savaşı'nda batı emperyalizmi ile ve siyonizm ile ölümüne mücadele ederken siz ABD'nin safında yer almadınız mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 dakika önce, Faşist97 yazdı:

Biz faşistler İkinci Dünya Savaşı'nda batı emperyalizmi ile ve siyonizm ile ölümüne mücadele ederken siz ABD'nin safında yer almadınız mı?

Faşizm kendi emperyalizmini ve sığ ideolojisini insanlığa dikte etmeyi denedi bunun için aynı şeyi kendi ideolojisi için yapmak isteyen kapitalistlere karşı savaşmasının anti-emperyalizm ile alakası yoktur. Bak senin üstadların diyor zaten emperyalizm kutlu bir düşüncedir diye. Siz dediğin komünistler ABD ile dost olmadı ortak düşmanı ortadan kaldırdı. Şovenizmi havalı bulan bilimden bihaber cahil faşistlerin bebekleri öldürmesine göz yumulamazdı. Stalin mantıklı olanı yaptı. 

tarihinde Weep tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
10 dakika önce, Faşist97 yazdı:

Biz faşistler

Daha faşizmin ne olduğunu bile bilmiyorsun ama postallar , üniformalar ve silahlar sana havalı geldiği için destekliyorsun eminim. Hem anti-emperyalist hem faşist nasıl olacaksın ? Vatan millet allah muhammed gibi boş kavramlar için insan öldürerek sığ ideolojinizi yaymaktan başka ne yaptığınız var ? Faşizm bir dindir. İslam faşizmin mitolojikleştirilmiş halidir. Bu bile yeterli faşizm adlı aşağılık ideolojinin rezilliğini yüzüne vurmak için.  

tarihinde Weep tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Weep yazdı:

Klasik sol kemalist söylemleri. Sabahattin Ali'yi ve nice Muhalif komünisti dalkavuk bir Mustafa Kemalci değil diye öldürmedi mi Kemalistler ? Aynısını amerikan yalaması Kenan da yaptı. Fark nerede ? Faşist faşisti sever tabii Evren'in Mustafa Kemal hayranı olmasına şaşmamalı.

 

Klasik, Facebook'tan yüzeysel tarih öğrenen ergen söylemleri. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, кυвiŁαу yazdı:

 

Klasik, Facebook'tan yüzeysel tarih öğrenen ergen söylemleri. 

Facebooku ciddiye almayı bırakalı yıllar geçti. Sen argümanlara cevap vermek yerine niye konuyu bulandırıyorsun ? Kemalizm bal gibi faşizmdir işte. Kendinden olmayanı öldürmüştür.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, Weep yazdı:

Facebooku ciddiye almayı bırakalı yıllar geçti. Sen argümanlara cevap vermek yerine niye konuyu bulandırıyorsun ? Kemalizm bal gibi faşizmdir işte. Kendinden olmayanı öldürmüştür.

 

Sen Faşizm görmemişsin. Bana Avrupa'da bir tane ülke söyle, herhangi bir bölgesini olduğu gibi Feodal yapıya verecek. Amerika'dan örnek ver meselâ. Herhangi bir terör örgütünü temsil eden parti parlamentoya sokulacak. Senin argümanın falan yok. Amerika ve Avrupa'nın demokrasi diye dayattığı ulus devlet bilincini yıkmaya çalışan çürümüş fikirlerin yürüyen bir temsilcisisin sadece. Bundan fazlası değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, кυвiŁαу yazdı:

 

Sen Faşizm görmemişsin. Bana Avrupa'da bir tane ülke söyle, herhangi bir bölgesini olduğu gibi Feodal yapıya verecek. Amerika'dan örnek ver meselâ. Herhangi bir terör örgütünü temsil eden parti parlamentoya sokulacak. Senin argümanın falan yok. Amerika ve Avrupa'nın demokrasi diye dayattığı ulus devlet bilincini yıkmaya çalışan çürümüş fikirlerin yürüyen bir temsilcisisin sadece. Bundan fazlası değil.

Seyit Rızacı , Şeyh Saitci bir kürt mü sandın sen beni ? Bir sosyaliste amerikancı avrupacı demen çok komik. Dersim olayları Kemalistlerin haklı olduğu nadir meselelerdendir. Ben komünistleri öldürmesini diyorum. Sabahattin Ali Mustafa Kemal'i eleştirdi diye ilk işinden atıldı sonra hapse girdi sonra öldürüldü. Bu faşizm değilde nedir ? Sen bunu bir cevapla.

 

İkincisi ise ulus-devleti 21. yy'da savunmak cehalettir. Milliyetçilik dinin evrilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Vatan , milliyet , ulus gibi kavramları savunmak bir ateiste ( materyaliste ) uymuyor. Vatan millet gibi değerler kutsal sayılır ve aynı din gibi egemen sınıfın ezilen sınıfı uyutması için kullanılır. Sen müslümanların bayrağına bayrağım diyen , müslümanların toprak parçasına vatanım diyen , müslümanların halkına halkım diyen omurgasız bir müslüman yalakasısın. İslamcı Türkler için ölmeye can atıyorsun.

tarihinde Weep tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, Weep yazdı:

Seyit Rızacı , Şeyh Saitci bir kürt mü sandın sen beni ? Bir sosyaliste amerikancı avrupacı demen çok komik. Dersim olayları Kemalistlerin haklı olduğu nadir meselelerdendir. Ben komünistleri öldürmesini diyorum. Sabahattin Ali Mustafa Kemal'i eleştirdi diye ilk işinden atıldı sonra hapse girdi sonra öldürüldü. Bu faşizm değilde nedir ? Sen bunu bir cevapla.

 

İkincisi ise ulus-devleti 21. yy'da savunmak cehalettir. Milliyetçilik dinin evrilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Vatan , milliyet , ulus gibi kavramları savunmak bir ateiste ( matereyaliste ) uymuyor. Vatan millet gibi değerler kutsal sayılır ve aynı din gibi egemen sınıfın ezilen sınıfı uyutması için kullanılır. Sen müslümanların bayrağına bayrağım diyen , müslüman toprak parçasına vatanım diyen , müslümanların halkına halkım diyen omurgasız bir müslüman yalakasısın. İslamcı Türkler için ölmeye can atıyorsun.

 

İslam da dahil herhangi bir inanca duyulan orantısız kin, insanı mantıklı düşünmekten uzaklaştırır. Ulus devlet yapısını ve milliyetçiliği savunmak cehalet ise önce bu cehalete Avrupa ve Amerika kendi içinde son versin. Baktın oluyor biz de tutarız! Sıfırdan ülke kuruyorsun ve bunu bir şekilde muhafaza etmek zorundasın. Bu yüzden zıt bir görüşün çok fazla büyümesine izin verileceğini düşünmek yanlış. Hele ki söz konusu Hilafetçilik ve Komünizm ise. Sabahattin Ali, M. Kemal'i eleştirdiği için öldürülmemiştir. Keza öldürüldüğü dönemde M. Kemal'i yerin dibine sokmak prim yapıyordu. ABD'nin komünizm saplantısı yüzünden dinci Turancılık ülkede çok rahat yayıldı. Buna halkın eğitimsizliği ve özellikle eğitimsiz kalma isteği büyük etkendir. Türkiye yakın tarihi sorgulanırken dönemin şartları iyi analiz edilmeli. Din ile kafayı yemiş bir toplumda neyi ne kadar yapacaksın? Köy Enstitülerinin bile kapatılmasının tek sebebi DP'nin Anti-Komünist propagandasıdır. 

 

1920'de M. Kemal sizin kafanızla hareket etseymiş eğer, Hilafetin Bolşevik propagandası haklı çıkacak ve antiemperyalist mücadele başlamadan bitecekti. O zaman üzerinde yaşayacak vatan ve ulus olmayacağından görüşlerinde de haklı çıkacaktın. Çok değerli Müslüman yalakası olmayan ve omurgalı güzel kardeşim!

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, кυвiŁαу yazdı:

Hele ki söz konusu Hilafetçilik ve Komünizm ise. Sabahattin Ali, M. Kemal'i eleştirdiği için öldürülmemiştir. Keza öldürüldüğü dönemde M. Kemal'i yerin dibine sokmak prim yapıyordu.

Sabahattin Ali Mustafa Kemal'e bir şiirinde hakaret ettiği için öldürülmüştür. Ve Kemalistler bu duruma karşı hiçbir bok yapmamıştır. Şiirde Mustafa Kemal'den " Koca teres " olarak bahseder. Ayrıca Sabahattin Ali öldüğünde yıl 1948'di...

 

17 dakika önce, кυвiŁαу yazdı:

 

İslam da dahil herhangi bir inanca duyulan orantısız kin, insanı mantıklı düşünmekten uzaklaştırır. Ulus devlet yapısını ve milliyetçiliği savunmak cehalet ise önce bu cehalete Avrupa ve Amerika kendi içinde son versin. Baktın oluyor biz de tutarız! Sıfırdan ülke kuruyorsun ve bunu bir şekilde muhafaza etmek zorundasın.

Batı ulus-devlet ile değil sömürgecilik ile yükseldi. Sende Britanya gibi güneşin batmadığı bir imparatorluk kurarsan yada Fransa gibi Afrikanın tüm kaynaklarını hortumlarsan dünya gücü olursun. Bunun ulus-devlet ile alakası yok.

17 dakika önce, кυвiŁαу yazdı:

1920'de M. Kemal sizin kafanızla hareket etseymiş eğer, Hilafetin Bolşevik propagandası haklı çıkacak ve antiemperyalist mücadele başlamadan bitecekti. O zaman üzerinde yaşayacak vatan ve ulus olmayacağından görüşlerinde de haklı çıkacaktın. Çok değerli Müslüman yalakası olmayan ve omurgalı güzel kardeşim!

Kendi toplumunu korumak ve vatan millet aynı şey değildir. Soyut değersiz kavramlar ve hayat mücadelesini karşılaştırman yeterli bunun için.

tarihinde Weep tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...