Jump to content

Tanrı ve Varlığı


Recommended Posts

Şimdi, kavak yazdı:

Tanrı, bugüne kadar insanları yokluğu(!) ile oyalamıştır.

 

İnsanlığın tanrı iddiası karşısındaki durumu, bir takım adamların ellerine çoraplarını geçirip parmaklarını oynatarak değişik bir ses tonuyla konuşmaları ve küçük çocukları çorap konuşuyor diye kandırmaları gibidir. 

 

Çorap kuklasının ağzına bakanların ne hale düştüklerini daha fazla tasvir etmeye gerek yok. Bu zırvaları görünmez olduğuna inandıkları bir puta tapınmak için mırıldanmalarına ise ne diyeyim... Ne desem az gelir. Hiç bir şey dememek daha iyi. Çünkü hiç bir kelime bunu tanımlayamaz. En ağır sözcüğü kullansam çok çok çok hafif kalacağı için herhangi bir sözcük sarfetmeyeceğim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 692
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

11 dakika önce, democrossian yazdı:

Tanrı hiç bir şeye ihtiyaç duymadan kendiliğinden varolabilmişse evren haydi haydi, çok çok çok daha kolay var olabilir. Bu durumda da tanrı fuzuli bir saçmalık durumuna düşer. Tanrıcılar kendi ayaklarına habire sıktıklarının farkında bile olamayacak kadar bilinçsizler. Ortaya attıkları bu saçma zırva tanrı iddiası, evrenin kendiliğinden oluşmasını kesinlikle garantiliyor, daha bunun bile farkına varamıyorlar!

 

Big bang teorisini ve oscillating evren modellerini duymuşsundur. Peki evren 0 hacmindeyken ne vardır? Bu sıfır hacmindeyken ne vardı? Dışında bugün bildiğimiz evren boyutunda bir uzay mı vardı yada ne vardı da bugün bildiğimiz evren ile karşı karşıyayız?

 

10 dakika önce, kavak yazdı:

Tanrı bugüne kadar insanları yokluğu(!) ile oyalamıştır.
Umarım bu noktada hemfikiriz. :D

 

Çok haklısın. Tanrının varlığını nasıl algılamışlar buna ben de çok şaşırıyorum. Bunu tanrı istemedikçe algılayamayacağımızı düşünüyorum. Belli ki tanrının olabileceğini düşünen birileri onunla iletişime geçmenin yollarını aramış ve bunu gerçekten başarmış olabilir. Bu neden olmasın? 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 saat önce, democrossian yazdı:

Evrenler, iki eski evren kalıntısı karadeliğin çarpışmasıyla ortaya çıkan çok şiddetli dalgalanmalar sonucu (big bang) oluşur. 

 

Taş devri insanı yaptığı taş baltaya bakıp bunu ben bir amaç için tasarlayıp yarattım, peki beni kim ne amaçla tasarlayıp yarattı diyerek tanrıyı yaratmıştır.

 

Ateizm de tanrı kadar eskidir. Bir kısım taş devri insanı da tanrı fikrine karşı çıkıp doğadaki süreçlerin canlıları ürettiğini düşünmüştür. Taş devri insanı bile evrimi düşünmüştür. Hayvanların ataları olduğunu farkeden insanlar olmuştur. Bu kolayca anlaşılabilecek bir konu. Taş devri insanı anlayamamıştır diye bir şey olmaz.

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
26 minutes ago, John Ahmet said:

Tanrı: Madde yada uzay/zaman/mekan dokusuna ihtiyaç duymadan var olabilen bilinç ve güç sahibi olmakla birlikte tüm maddeye ve uzay/zaman/mekan dokusuna niteliğini verendir. Evrenin başarmak zorunda olduğu değişimin ve dönüşümün nedeni ve sonucudur. Ondan geldik yine ona döneceğiz.

 

Amen. Peki bu tanrı ne işe yarar? Neden canlıları yaratmış? Neden canlıların birbirlerini yiyerek hayatta kaldığı bir sistem tasarlamış? Amacı ne?

 

Madem bu tanrı denen zımbırtının koskoca evreni ve trilyonlarca canlıyı yaratacak gücü var, bunu plnalayacak bilinci var, neden bir bebeğin açlıktan ölmesini sağlıyor? Neden böyle bir sahne tasarlamış? Ne çeşit bir sapık psikopat bu tanrı?

 

Böyle sapık, sadist ve psikopat tanrıya dönmekle ne elde edeceğini sanıyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı kavramı bildiğimizden çok daha eskidir ve elbette sadece varlığın nedenini açıklayan kavramsal bir çatı değildir fakat tanrı kavramına duyulan ihtiyaçtan daha çok bizzat zatına duyulan ihtiyaç daha ağır gelmiş ve bugün bildiğimiz dinleri oluşturmuştur. Bu dinlere inanıp inanmamakta herkes özgürdür fakat kimse dinleri referans alıp tanrı kavramının sadece buradan geldiğini düşünmesin. Bu kavramın taşıdığı çok büyük bir anlam vardır. Kendisine duyduğumuz ihtiyacı tasavvur etmek için kelimeler yetersiz kalır. Kimin haklı olduğunu ve daha doğru söylediğini açıklayabilen mutlak bir hakemin ve iradenin varlığına olan ihtiyacınız hiç olmadı mı? Gerçekte böyle bir ihtiyaçtan oluşan bir kavram olsa da bundan çok fazlası olduğunu bugün daha iyi anlayabiliyoruz. Kendi varlığının sebebi olabiliyorsa bu ancak kendini var edebilen bir mekanizma yaratmış olabileceği ile açıklanabilir. Evrenin ulaşacağı sonuç tanrıdır ve aynı zamanda evrenin var olma nedeni de tanrıdır. Hiç bir şey kendiliğinden oluşamaz. Ben bunu şöyle olduğunu düşünüyorum. Sonsuz gelecekte oluşan sonucun, sonsuz geçmişteki varlığın var olma nedeni olabileceğini düşünüyorum. Bu örüntünün olma ihtimalini bir zaman parodoksuyla açıklayabiliyorum. Bilmiyorum belki daha farklı yolları da vardır.

 

 

tarihinde John Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, John Ahmet yazdı:

Tanrı kavramı bildiğimizden çok daha eskidir ve elbette sadece varlığın nedenini açıklayan kavramsal bir çatı değildir fakat tanrı kavramına duyulan ihtiyaçtan daha çok bizzat zatına duyulan ihtiyaç daha ağır gelmiş ve bugün bildiğimiz dinleri oluşturmuştur. Bu dinlere inanıp inanmamakta herkes özgürdür fakat kimse dinleri referans alıp tanrı kavramının sadece buradan geldiğini düşünmesin. Bu kavramın taşıdığı çok büyük bir anlam vardır. Kendisine duyduğumuz ihtiyacı tasavvur etmek için kelimeler yetersiz kalır. Kimin haklı olduğunu ve daha doğru söylediğini açıklayabilen mutlak bir hakemin ve iradenin varlığına olan ihtiyacınız hiç olmadı mı? Gerçekte böyle bir ihtiyaçtan oluşan bir kavram olsa da bundan çok fazlası olduğunu bugün daha iyi anlayabiliyoruz. Kendi varlığının sebebi olabiliyorsa bu ancak kendini var edebilen bir mekanizma yaratmış olabileceği ile açıklanabilir. Evrenin ulaşacağı sonuç tanrıdır ve aynı zamanda evrenin var olma nedeni de tanrıdır. Hiç bir şey kendiliğinden oluşamaz. Ben bunu şöyle olduğunu düşünüyorum. Sonsuz gelecekte oluşan sonucun, sonsuz geçmişteki varlığın var olma nedeni olabileceğini düşünüyorum. Bu örüntünün olma ihtimalini bir zaman parodoksuyla açıklayabiliyorum. Bilmiyorum belki daha farklı yolları da vardır.

 

 

 Haklısın  ama elinde sazın yok. AMA Bize güzel ayetler gönderdiyi için sonsusuz bağlı olduğumuzu burdan ilan ediyorum.

NAZİAT 1.Andolsun çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara,

NAZİAT 2.Andolsun rahatça, incitmeden çekenlere/düğümü hünerle çözenlere/bir yerden bir yere gidenlere/coşkuyla iç çekenlere,

Tarık 1- Yemin olsun göğe ve Târık'a;

o, gece gelene,

o, tokmak gibi vurana

o, çıkıverip de yürek hoplatana

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 03.09.2018 at 11:46, Ebu Kafir yazdı:

İslama göre tanrı’nın zamanı yok, mekanı yok, ne yerde, ne de gökte.. Yani kısaca “tanrı yok” demeye dilleri varmıyor da lafı böyle dolandırıp duruyorlar. :) 

bunların kuyuya attıkları taşları çıkarmaya çalışmaktan usanmayan ateistleri tebrik ediyorum..

Kereta gel seninle biraz konuşalım. Tanrı yok diyorsan sende olan bu duygular, hisler vb şeylerin kaynağı nedir önce bunu acıkla bize. Toplumsal evrimleşmelerdir felan deme cunku gecmıstekı toplumlarda da ahlaklı ınsanlar olmustur ilk insana gıt onda bıle bır ahlak vardır toplumsal evrımlesme ile hıc bır alakası yoktur. Hemen şöyle bir ayet yazayım.

 

O yarattığı herşeyi mükemmel hale soktu.İnsanın yaratılışına balcıktan başladı.Sonra onun soyunu bayağı bir sudan devam ettirdi.Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi.Size işitme ve görme yeteneği ile beyinler verdi; siz pek seyrek şükrediyorsunuz. (Secde suresi 7-9 ayetler).

 

buna bir inkarın varsa hepsine olmalı 1si. insanın mükemmel bir varlık oldugunu kabul etmemen .Eğer bunu kabul etmiyorsan şimdi o cok kullandıgın bilim arastırmalarında insan hakkında ne denıyor ona bak.

2.si ayette gecen 'ruhundan üfledi' buda kendisinden sana birseyler verdıgını belırtıyor (mesela ahlak) yani o sızın evrımlesıp gelen ahlakanız ılk ınsandan berı vardı.

3.sü 7yy da yaşayan bir insan bu kadar bilgiye sahip olamaz. O yazıp sen yazamıyorsan bana bunuda acıkla sen daha gelısmıs ve evrımleşmıştin nıye yazamıyorsun ???

şimdi ben sana bir soru soracagım 

 

Kıyamet günü yaklaştı ve Ay yarıldı. (Kamer suresi 1. ayet ) bundan ne anlıyorsan bana yazarmısın.

tarihinde xchanel tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, xchanel yazdı:

Kereta gel seninle biraz konuşalım. Tanrı yok diyorsan sende olan bu duygular, hisler vb şeylerin kaynağı nedir önce bunu acıkla bize. Toplumsal evrimleşmelerdir felan deme cunku gecmıstekı toplumlarda da ahlaklı ınsanlar olmustur ilk insana gıt onda bıle bır ahlak vardır toplumsal evrımlesme ile hıc bır alakası yoktur. Hemen şöyle bir ayet yazayım.

 

O yarattığı herşeyi mükemmel hale soktu.İnsanın yaratılışına balcıktan başladı.Sonra onun soyunu bayağı bir sudan devam ettirdi.Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi.Size işitme ve görme yeteneği ile beyinler verdi; siz pek seyrek şükrediyorsunuz. (Secde suresi 7-9 ayetler).

 

buna bir inkarın varsa hepsine olmalı 1si. insanın mükemmel bir varlık oldugunu kabul etmemen .Eğer bunu kabul etmiyorsan şimdi o cok kullandıgın bilim arastırmalarında insan hakkında ne denıyor ona bak.

2.si ayette gecen 'ruhundan üfledi' buda kendisinden sana birseyler verdıgını belırtıyor (mesela ahlak) yani o sızın evrımlesıp gelen ahlakanız ılk ınsandan berı vardı.

 

   Duygular homo sapiens’de evrimleşmemiştir, kökeni çok daha eskiye dayanır. Aslında "duygu" dediğimiz kavramlar, bizim sonradan isimlendirdiğimiz ifadeler, hisler, jestler ve mimikler bütünüdür,  özünde birtakım biyokimyasal reaksiyonlardır.

 

   Duyguların ve ifadelerin evriminin araştırılması sonrasında hayvanların da duyguları olduğunu gözlemlemiştir ve bizlerdeki duyguların onlardan bize miras olduğu görülmüştür. Yapılan araştırmalar, hemen hemen tüm hayvanlarda öyle ya da böyle bazı duyguların ve hislerin yaşandığı ve bunlara tepki verildiğini göstermektedir. Örneğin filler empati kurabilen canlılardır, sakatlanmış grup üyelerini terk etmezler, hatta beslenmesini üstlenip  yiyecek getirirler. Evcil hayvanı olan insanlara da hayvanların duygusu varmı, yokmu sorabilirsiniz.

farklı duygular, farklı zamanlarda evrimleşmiştir. Hepsinin evrimi bir anda olmamıştır. Örneğin korku gibi ana duygular, beynimizin en alt katmanındaki bir bölgeden yönetilmektedir ve bu kısım, bizim memeli-öncesi atalarımızdan bizlere mirastır. Yavruya ait hisler ise (annenin yavrusuna duyduğu sevgi/şefkat gibi) erken memelilerde evrimleşmiş, günümüze kadar taşınmıştır. Suçluluk ve onur gibi sosyal duygular ise ilk defa sosyal primatlarda evrimleşmiştir.

 

   İnsan türünün doğa üzerindeki en sosyal canlılardan biri olduğu muhakkak, toplu halde yaşayan ve bu özelliği de türünün devamı için hayati önem taşıyan bir canlı. Toplumu düşünüşü kendi lehine. O yüzden, şefkat ve acıma duygusunun, empati yeteneğinin bu derece gelişmiş olmasına hiç şaşırmamak gerekir. Anneye duyulan ve annenin çocuğuna duyduğu sevgiyi ele alalım mesela, temel amaç hayatta kalmak ve soyu devam ettirmek diyorduk değil mi? Anne ve çocuk arasındaki bu ilişkiden daha yararlı bir şey geliştirilebilir miydi evrimsel olarak? 

 

   Duygular evrimleşmiştir çünkü ortaya çıktıkları canlıya avantaj sağlamıştır, gerek hayatta kalmak konusunda, gerekse de üreme/çiftleşme konusunda.

Örneğin korku, açık bir şekilde, hayatta kalma şansını arttıran bir faktördür. Çünkü korku hissi, pek çok hormonun ortak çalışması sonucu duyulmaktadır. Ve bir canlı eğer korkuyorsa, av olmak konusunda daha düşük bir ihtimale sahiptir. Çünkü korkan bir canlı, kendini ortaya çıkarmaktan çekinecek ve avcılara karşı daha uyanık olabilecektir. Dolayısıyla korku hissini geliştiren bir canlı geliştiremeyen bir canlıya nazaran büyük bir evrimsel avantaj sağlamış olacaktır.

 

1 saat önce, xchanel yazdı:

3.sü 7yy da yaşayan bir insan bu kadar bilgiye sahip olamaz.

 

Hangi bilgiden bahsediyoruz?

 

1 saat önce, xchanel yazdı:

şimdi ben sana bir soru soracagım 

 

Kıyamet günü yaklaştı ve Ay yarıldı. (Kamer suresi 1. ayet ) bundan ne anlıyorsan bana yazarmısın.

 

Kıyametle ilgili bir ayet,

Asıl islam öncesi devir arap şairi olan imrul kays’a sormak lazım, korkudan telif hakkı isteyemese de içinden saydıracağına eminim 

 

kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

ve ortaya bir ceylan çıktı,yüreğimi aldı,ve sonra kaçtı.

bembeyaz,kaliteli,uykulu gözleri,festival zamanı önümden geçti.

süslenip sanki beni vurdu ve bakışlarıda işe koyulup,birer ok gibi beni kesip geçti.

 

ve benden uzağa,ağıldaki kuru çöplerin duvar gibi yükseldiği köşeye kaçtı.

benden tek saat bile uzaklaşması,o an bana acı ve ağır bir yük gibi geldi.

güzellik yanaklarının her yanına,tıpkı keskin bir maskarayla yazılmış.

ay yine karanlığın içine yolculuk ediyor ve ayla birlikte gecenin seyehatini görüyorum.

 

karanlığın çöktüğü vakit geceye andolsunki,herşey ortaya çıktı.

yağmurlar yanaklarımdan süzülürken,kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

 

imrul kays (kuran öncesi arap şairi)

 

vs kuran

 

şiir:kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

 

sure:kamer=1:kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

 

şiir:üslenip sanki beni vurdu ve bakışlarıda işe koyulup,birer ok gibi beni kesip geçti.

 

sure:kamer=29: derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. o da işe koyuldu ve deveyi kesti.

 

şiir:ve benden uzağa,ağıldaki kuru çöplerin duvar gibi yükseldiği köşeye kaçtı.

 

sure:kamer=31:şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.

 

şiir:karanlığın çöktüğü vakit geceye andolsunki, herşey ortaya çıktı

 

sure: duha=1-2: kasem olsun kuşluk vaktine. ve sâkin olduğu zaman geceye ki,

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayvanlıktan insanlıga gecıste İlk insanlar aile uyelerıyle ılıskıye gırmıslermıdır ?

 

“Bu Kur’an Arapça lisanıyla indirilmiştir.” (bk. Yusuf, 2, Rad, 37, Ta Ha, 113, Şuara, 195, Zümer, 28, Fussilet, 3, Şura, 7, Zuhruf, 3, Ahkaf, 12)

 

Şimdi arapca dılınde yazılmıs bır Kur'an ve oradakı bir şiiri ornek verıyorsun. Baktıgımda şiirin o cumlesının  orjınalde nasıl yazıldıgını bulamadım. Kur'an da gecen kelime 'Şakkul Kamer' dir  Ay yarıldı için. Ayrıca olay bu sozun baska bır yerde yazılması ıle ılgılıyse Şakkul Kamer Ay ın kazılması anlamındadır ve bulundugu sure ve ayet apacık hicri 1390 miladi 1969 yılını yanı Ay'a ilk gidilme tarıhını vermektedır .Verdıgın şiirde aynı sekılde bır delil gormuyorum :) Şimdi diyeceksın tarıh cıkarmak ısteyınce ben ordan bır suru tarıh cıkarırım. Bu tarihi bulan kişi Resat Halife ve şimdi bir kac ayet yazacagım kendın düşün bunları acaba ne demek istiyor.

 

 

72:26 O geleceği bilendir; ve O sırrını hiç kimseye göstermez

 

72:27 Ancak seçtiği bir elçi hariç; nitekim O, o elçiden önceye ve sonraya ait bir gözlem sunar. 

72:27 İllâ meni artedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ.

 

72:28 Böyleceelçilerin Efendi’lerinin mesajını ilettikleri ortaya çıksın. O, onların yaptıklarını tümüyle kuşatmıştır ve her şeyi sayı olarak hesaplamıştır.

 

Hesaplanmıştır denilen bir kitap için buda tesadüf değil mi sence . Kocaman kitapta surekli olaylar ve tarıhler yada kelimeler ve sayılar hep aynı yere denk geliyor ve hep tesaduf oluyor bu senın hayatının başka bir kısmında olsa tesaduf demezsın ama.

 

tarihinde xchanel tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
6 dakika önce, xchanel yazdı:

Hayvanlıktan insanlıga gecıste İlk insanlar aile uyelerıyle ılıskıye gırmıslermıdır ?

 

Bu soruyu boş ver şunu düşün. Senin bir baban var ve onun da babası var ve bu sürüp gidiyor. Evrim teorisini referans aldığında hiç bir kopukluk olmadan muhakkak dedelerinden biri bir primatdı ve daha gerilere gidersen yine daha ilkel fare büyüklüğünde dedelerin var ve daha da geriye gittiğinde hemen hepimizin dedesi olan yalnızca bir, evet yanlış değil, yalnızca bir tane olan tek hücreli ilk canlıya ulaşacaksın. Sen her hangi bir hayvana bakarken onun kuzenin olduğunu hiç düşünmüş müydün? Kaçınız böyle düşündü?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, John Ahmet yazdı:

 

Bu soruyu boş ver şunu düşün. Senin bir baban var ve onun da babası var ve bu sürüp gidiyor. Evrim teorisini referans aldığında hiç bir kopukluk olmadan muhakkak dedelerinden biri bir primatdı ve daha gerilere gidersen yine daha ilkel fare büyüklüğünde dedelerin var ve daha da geriye gittiğinde hemen hepimizin dedesi olan yalnızca bir, evet yanlış değil, yalnızca bir tane olan tek hücreli ilk canlıya ulaşacaksın. Sen her hangi bir hayvana bakarken onun kuzenin olduğunu hiç düşünmüş müydün? Kaçınız böyle düşündü?

Yani bir gezegenin milyonlarca yıl meteorlar tarafından bombalanıpta , gezegende  tek hücrelilerle başlayan bir hayat için coook uzaklardada olsa bir akrabalık her zaman mumkundur.Ama sonuc olarak butun evren insanlar ıcın yaratılmıs ve sınav bıttıgınde hıc bırı kalmayacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, xchanel said:

Kereta gel seninle biraz konuşalım. Tanrı yok diyorsan sende olan bu duygular, hisler vb şeylerin kaynağı nedir önce bunu acıkla bize. Toplumsal evrimleşmelerdir felan deme cunku gecmıstekı toplumlarda da ahlaklı ınsanlar olmustur ilk insana gıt onda bıle bır ahlak vardır toplumsal evrımlesme ile hıc bır alakası yoktur. Hemen şöyle bir ayet yazayım.

 

O yarattığı herşeyi mükemmel hale soktu.İnsanın yaratılışına balcıktan başladı.Sonra onun soyunu bayağı bir sudan devam ettirdi.Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi.Size işitme ve görme yeteneği ile beyinler verdi; siz pek seyrek şükrediyorsunuz. (Secde suresi 7-9 ayetler).

 

buna bir inkarın varsa hepsine olmalı 1si. insanın mükemmel bir varlık oldugunu kabul etmemen .Eğer bunu kabul etmiyorsan şimdi o cok kullandıgın bilim arastırmalarında insan hakkında ne denıyor ona bak.

2.si ayette gecen 'ruhundan üfledi' buda kendisinden sana birseyler verdıgını belırtıyor (mesela ahlak) yani o sızın evrımlesıp gelen ahlakanız ılk ınsandan berı vardı.

3.sü 7yy da yaşayan bir insan bu kadar bilgiye sahip olamaz. O yazıp sen yazamıyorsan bana bunuda acıkla sen daha gelısmıs ve evrımleşmıştin nıye yazamıyorsun ???

şimdi ben sana bir soru soracagım 

 

Kıyamet günü yaklaştı ve Ay yarıldı. (Kamer suresi 1. ayet ) bundan ne anlıyorsan bana yazarmısın.

 

Asıl sen bu duyguların Allah gibi bir zamanlar tek başına olan bir varlıkta nasıl olabileceğini açıkla. Mesela korku, nefret, merak, hırs, öfke, şehvet gibi duygular bir zamanlar tek başında olan bir varlıkta nasıl olabiliyor? Bu varlık bu duyguları nasıl bilebiliyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, xchanel yazdı:

Hayvanlıktan insanlıga gecıste İlk insanlar aile uyelerıyle ılıskıye gırmıslermıdır ?

 

Hayır, ilk insan (adem - havva) diye birşey yoktur,

dolayısıyla insanlık dinlerin iddia ettiği gibi, günümüzde sapıklık ve ağır  ahlaksızlık olarak gördüğümüz ensest ile çoğalmamıştır, 

bu konuda geçerli kanıtlara genetik bilimi sayesinde ulaşabiliyoruz.

 

11 saat önce, xchanel yazdı:

Şimdi arapca dılınde yazılmıs bır Kur'an ve oradakı bir şiiri ornek verıyorsun. Baktıgımda şiirin o cumlesının  orjınalde nasıl yazıldıgını bulamadım. Kur'an da gecen kelime 'Şakkul Kamer' dir  Ay yarıldı için. Ayrıca olay bu sozun baska bır yerde yazılması ıle ılgılıyse Şakkul Kamer Ay ın kazılması anlamındadır ve bulundugu sure ve ayet apacık hicri 1390 miladi 1969 yılını yanı Ay'a ilk gidilme tarıhını vermektedır .Verdıgın şiirde aynı sekılde bır delil gormuyorum :) Şimdi diyeceksın tarıh cıkarmak ısteyınce ben ordan bır suru tarıh cıkarırım.

 

Üzgünüm ama diğe tüm mucize iddiaları gibi bu iddia da sahte,

dinciler maalesef yalana ve çarpıtmaya başvurmadan dinlerini asla savunamıyor, onlar için sorgulamaya üşenen insanları kandırıp tuzağa düşürmek işte bukadar kolay;

 

(Mucize yalanları)

1. Mucize İddiası
2. Sayısal Saptırmalar
a. Kamer/1′den Kuran’ın Son Ayetine Kadar 1390 Ayet
b. Hicri 1390 yılı Miladi 1969′a denk gelmiyor
c. Ay’a Çıkış Tarihi (20.7.1969) Hicri 1390′a denk gelmiyor
3. Kuran Sırası ve Nüzul Sırası
4. Sonuç

30. Jahrestag Apollo Mondlandung

1. Mucize İddiası

  • Harun Yahya (Adnan Oktar)’ya ait sitelerden:Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve Ay yarıldı. (Kamer Suresi, 1)
    “Kamer” kelimesinin Türkçedeki karşılığı “Ay”dır ve Kamer Suresi’nde “Ay” kelimesi birinci ayette yer almaktadır. Bu ayetten itibaren Kuran’ın sonuna kadar tam 1390 ayet bulunmaktadır. Hicri Takvim’de 1390 yılı Miladi Takvim’e göre 1969 yılına denk gelmektedir ki bu da Ay’a çıkış tarihidir. Bu surede insanlık tarihinin en önemli gelişmelerinden birine 14 yüzyıl evvel işaret edilmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)

2. Sayısal Saptırmalar

a. Kamer/1′den Kuran’ın Son Ayetine Kadar 1390 Ayet

Ay kelimesinin yer aldığı Kamer Suresi’nin birinci ayetinden Kuran’ın son ayetine kadar tablodan da görebileceğimiz gibi 1390 ayet mevcuttur. Saymak isterseniz otomatik sayan herhangi bir yazılım kullanabilirsiniz.(Excel, Openoffice calc, vs..) Biz sayma işlemini bağlantıdan ulaşacağınız Diyanet tablosunu Excel’e aktarıp ayet sütunu için “Otomatik toplam” tuşunu kullanarak gerçekleştirdik. Elbette ki önemli olduğunu düşünüyorsanız elinizle teker teker saymanızın bir sakıncası yok.

Ayetlerin toplamının 1389 olduğunu söyleyen Ömer Çelakıl ise daha baştan yanılmıştır. Biz ayet sayısını doğru veren fakat olayları çarpıtan Harun Yahya ile devam edelim…

b. Hicri 1390 yılı Miladi 1969′a denk gelmiyor

Hicri 1390 yılını Miladi takvime çevirirsek -iddia edildiği gibi- Ay’a çıkış tarihi olan 1969′u değil bir sonraki yılı -yani 1970′i- verecektir. Elbette ki bu hesap “1390 1 Muharrem” üzerinden gerçekleştirilmiştir. Zira son ay üzerinden gidersek doğal olarak Miladi 1971′e ulaşmak mümkündür. Yine tablo ve yazılım yardımıyla sağlamasını yaparak göreceğimiz gibi mucize üreticilerinin hesabı, tarihi tutturma konusunda da kaza yapmaktadır. Görüldüğü gibi bu mucize ne aritmetik ne de tarihsel olarak “hiçbir şey” ifade etmemektedir.

c. Ay’a Çıkış Tarihi (20.7.1969) Hicri 1390′a denk gelmiyor

Şuradaki veya şuradaki yazılımı veya da istediğiniz herhangi bir yöntemi kullanarak teyit edebileceğiniz üzere Ay’a çıkış tarihi olan 20.7.1969 zaten Hicri 1390′a denk gelmez. Miladi 20.7.1969′un Hicri karşılığı tam olarak 5. 5 (Cemaziyelevvel) 1389′dur.

Hangi açıdan bakarsak bakalım mucizeciler açıkça sayıları saptırmaktadır.

3. Kuran Sırası ve Nüzul Sırası

Üstelik mucizecilerin baz aldığı ve şu an kullanımda olan surelerin sırası da İslam’ın kabûl ettiği surelerin gerçek nüzul -yani iniş- sırasıyla da uyuşmaz. Bu gibi sayısal mucizeleri Allah’ın öngördüğü sıraya göre değil de daha sonra gerçekleşen tertibe göre uyarlamaları başlı başına amaçlarının saptırma olduğunu göstermektedir.

4. Sonuç

Harun Yahya’nın ‘Ay’ anlamına gelen ‘Kamer’ isimli surenin ilk ayetinden Kuran’ın son ayetine kadar 1390 ayet olduğu iddiası doğrudur. Ne var ki burda baz alınan sıra zaten ayetlerin Müslümanlarca kabul edilen gerçek nüzul sırası değildir.

Gerçek nüzul sırasını değil de mucizeciler gibi şu anki Kuran tertibini baz alsak bile sayıların bariz şekilde çarpıtıldığını görürüz. Hicri 1390, Miladi 1969′a tekabül etmez. Ay’a ilk çıkış tarihi olan Miladi 20.7.1969, tam olarak hicri 5.5.1389′a denk gelir.

“Allah’ın insanları ‘doğru yola’ davet etmek için indirdiği” varsayılan ve kutsal kabul edilen kitabında bu gibi çocukça sayısal şifre ve göndermelere başvurduğu tezinin saçmalığı bir kenara, istendikten sonra bu gibi sayısal şifre ve kodlar her türlü edebi eserden de -hem de sayısal açıdan doğru olarak- çıkarılabilir. Gelin görün ki mucize yalancıları bunu bile başaramamıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır.

Onlar, gökler ve yer durdukça orada ebedî olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır.

Mutlu olanlara gelince, onlar da cennettedirler.Gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedi olarak kalacaklardır.Ancak rabbinin dilemesi başka. Bu, bitmez,tükenmez bir lütuftur.Hud 106,107,108

 

Kuranda gökler ve yer durdukça,orada sürekli kalacaklardır diye yazar.Gökler ve yerin varlığı ile cennet,cehennem arasında bir bağlantı vardır Kuranda.Gökler ve yer durmazsa ne oluyor acaba?Cennet ve cehennem çöküp,yerle bir mi oluyor?

 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Ebu Kafir yazdı:

 

Hayır, ilk insan (adem - havva) diye birşey yoktur,

dolayısıyla insanlık dinlerin iddia ettiği gibi, günümüzde sapıklık ve ağır  ahlaksızlık olarak gördüğümüz ensest ile çoğalmamıştır, 

bu konuda geçerli kanıtlara genetik bilimi sayesinde ulaşabiliyoruz.

 

 

Üzgünüm ama diğe tüm mucize iddiaları gibi bu iddia da sahte,

dinciler maalesef yalana ve çarpıtmaya başvurmadan dinlerini asla savunamıyor, onlar için sorgulamaya üşenen insanları kandırıp tuzağa düşürmek işte bukadar kolay;

 

(Mucize yalanları)

1. Mucize İddiası
2. Sayısal Saptırmalar
a. Kamer/1′den Kuran’ın Son Ayetine Kadar 1390 Ayet
b. Hicri 1390 yılı Miladi 1969′a denk gelmiyor
c. Ay’a Çıkış Tarihi (20.7.1969) Hicri 1390′a denk gelmiyor
3. Kuran Sırası ve Nüzul Sırası
4. Sonuç

30. Jahrestag Apollo Mondlandung

1. Mucize İddiası

  • Harun Yahya (Adnan Oktar)’ya ait sitelerden:Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve Ay yarıldı. (Kamer Suresi, 1)
    “Kamer” kelimesinin Türkçedeki karşılığı “Ay”dır ve Kamer Suresi’nde “Ay” kelimesi birinci ayette yer almaktadır. Bu ayetten itibaren Kuran’ın sonuna kadar tam 1390 ayet bulunmaktadır. Hicri Takvim’de 1390 yılı Miladi Takvim’e göre 1969 yılına denk gelmektedir ki bu da Ay’a çıkış tarihidir. Bu surede insanlık tarihinin en önemli gelişmelerinden birine 14 yüzyıl evvel işaret edilmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)

2. Sayısal Saptırmalar

a. Kamer/1′den Kuran’ın Son Ayetine Kadar 1390 Ayet

Ay kelimesinin yer aldığı Kamer Suresi’nin birinci ayetinden Kuran’ın son ayetine kadar tablodan da görebileceğimiz gibi 1390 ayet mevcuttur. Saymak isterseniz otomatik sayan herhangi bir yazılım kullanabilirsiniz.(Excel, Openoffice calc, vs..) Biz sayma işlemini bağlantıdan ulaşacağınız Diyanet tablosunu Excel’e aktarıp ayet sütunu için “Otomatik toplam” tuşunu kullanarak gerçekleştirdik. Elbette ki önemli olduğunu düşünüyorsanız elinizle teker teker saymanızın bir sakıncası yok.

Ayetlerin toplamının 1389 olduğunu söyleyen Ömer Çelakıl ise daha baştan yanılmıştır. Biz ayet sayısını doğru veren fakat olayları çarpıtan Harun Yahya ile devam edelim…

b. Hicri 1390 yılı Miladi 1969′a denk gelmiyor

Hicri 1390 yılını Miladi takvime çevirirsek -iddia edildiği gibi- Ay’a çıkış tarihi olan 1969′u değil bir sonraki yılı -yani 1970′i- verecektir. Elbette ki bu hesap “1390 1 Muharrem” üzerinden gerçekleştirilmiştir. Zira son ay üzerinden gidersek doğal olarak Miladi 1971′e ulaşmak mümkündür. Yine tablo ve yazılım yardımıyla sağlamasını yaparak göreceğimiz gibi mucize üreticilerinin hesabı, tarihi tutturma konusunda da kaza yapmaktadır. Görüldüğü gibi bu mucize ne aritmetik ne de tarihsel olarak “hiçbir şey” ifade etmemektedir.

c. Ay’a Çıkış Tarihi (20.7.1969) Hicri 1390′a denk gelmiyor

Şuradaki veya şuradaki yazılımı veya da istediğiniz herhangi bir yöntemi kullanarak teyit edebileceğiniz üzere Ay’a çıkış tarihi olan 20.7.1969 zaten Hicri 1390′a denk gelmez. Miladi 20.7.1969′un Hicri karşılığı tam olarak 5. 5 (Cemaziyelevvel) 1389′dur.

Hangi açıdan bakarsak bakalım mucizeciler açıkça sayıları saptırmaktadır.

3. Kuran Sırası ve Nüzul Sırası

Üstelik mucizecilerin baz aldığı ve şu an kullanımda olan surelerin sırası da İslam’ın kabûl ettiği surelerin gerçek nüzul -yani iniş- sırasıyla da uyuşmaz. Bu gibi sayısal mucizeleri Allah’ın öngördüğü sıraya göre değil de daha sonra gerçekleşen tertibe göre uyarlamaları başlı başına amaçlarının saptırma olduğunu göstermektedir.

4. Sonuç

Harun Yahya’nın ‘Ay’ anlamına gelen ‘Kamer’ isimli surenin ilk ayetinden Kuran’ın son ayetine kadar 1390 ayet olduğu iddiası doğrudur. Ne var ki burda baz alınan sıra zaten ayetlerin Müslümanlarca kabul edilen gerçek nüzul sırası değildir.

Gerçek nüzul sırasını değil de mucizeciler gibi şu anki Kuran tertibini baz alsak bile sayıların bariz şekilde çarpıtıldığını görürüz. Hicri 1390, Miladi 1969′a tekabül etmez. Ay’a ilk çıkış tarihi olan Miladi 20.7.1969, tam olarak hicri 5.5.1389′a denk gelir.

“Allah’ın insanları ‘doğru yola’ davet etmek için indirdiği” varsayılan ve kutsal kabul edilen kitabında bu gibi çocukça sayısal şifre ve göndermelere başvurduğu tezinin saçmalığı bir kenara, istendikten sonra bu gibi sayısal şifre ve kodlar her türlü edebi eserden de -hem de sayısal açıdan doğru olarak- çıkarılabilir. Gelin görün ki mucize yalancıları bunu bile başaramamıştır.

HİCRİ YILIN MİLADİ YILA ÇEVRİLMESİ
  • Hicri yılı 33'e bölünüz1390 : 33 = 42.12 
  • Çıkan sayıyı hicri yıldan çıkarınız1390 - 42 = 1347.88 (1.sayı)
  • 1.çıkan sayıyı 622 ile toplayınız.1347.88 + 622 = 1969.88
MİLADİ YILIN HİCRİ YILA ÇEVRİLMESİ
  • Miladi yıldan 621 rakamını çıkarınız1969.88 - 621 = 1348 (2.sayı)
  • (2.sayı) çıkan sayıyı 33'e bölünüz1348.88 : 33 = 40.87 
  • Bölümü 2.çıkan sayı ile toplayınız1348.88 + 40.87 = 1389.75
  •  
  •  
  • Bu hesabın doğru olduğunu düşünüyormusun öncelikle onu sorayım. Sonrasında orada şöyle bisey olduğunu anlatacagım.Hicri takvimin başlangıcı 16.7. 622 olarak kabul ediliyor . Şmdi yukarıdaki işlemlere bakalım hicri takvimi miladiye döndürürken kullanılan formulde 622 ile işlem yapıyoruz halbuki şu şekilde yapmamız gerekiyor 622 ve 7 ay aynı sekılde miladiden hicriye cevirirkende 621 olarak alınmış onunda 621 ve 7 ay olması gerekıyor . Şimdi 621 7. aydan 622 7. aya ne kadar sure var 1 yıl tam olarak. Hicriden miladi takvıme donusturdugunde 1969.88 cıkıyor miladiden hicriye cevirdiginde ise 1389.75 cıkıyor .Buda +- 1 yıl olması gerektıgını gosterıyor.  :D
tarihinde xchanel tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 05.09.2018 at 02:38, Mindsurfer yazdı:

Hayatın, kudretle ilişkili olmak zorunda olduğunu kim neye dayanarak iddia ediyor..?

 

On 05.09.2018 at 17:22, John Ahmet yazdı:

Ben iddia ediyorum ve termodinamiğe dayandırarak iddia ediyorum. Bir tost makinesini çalıştırmak için güce ihtiyaç duyarsınız ve fişini bir prize takar ve tostunuzu yaparsınız. İhtiyaç duyduğunuz enerji evrende vardır fakat enerji sürekli dönüşüm halindedir. Maddenin var olması bile bir çeşit enerji gerektirir. Yine termodinamik çatısı altında incelenen entropi kavramı da bir zaman sonra her şeyin duracağını ve sıcaklığın 0 kelvine ulaşıp hareketin olması için bir sebebin olmayacağını savunur. Dolayısıyla bilim, evrende bing bang diye bildiğimiz bir t=0 anının olduğunu ve bu patlamanın oluşması için çok büyük bir gücün olması gerektiğini düşünür. Bu gücü uzay/zaman/mekan dokusunda aramamız gerektiği söylense de henüz bu dokuda hali hazırda var olabileceğini öne sürebileceğimiz bir enerjinin daha önceki formlarını yada dönüşümleri tasavvur edip açıklayabilen her şeyin yasası diyebileceğimiz bir yasa henüz ortaya atılmadı.

 

Yine bilim, her şeyin bir nedeninin olacağını varsayar ve bu neden sonuç ilişkisinde en başta bir neden aramak zorunluluğu vardır. Bu iradeyi yada gücü nasıl adlandırırsak adlandıralım böyle bir gücün varlığını sonuç olarak görüp buna da bir neden aramak zorundayız. Dolayısıyla çözüme ulaşamamış bu problemi çözmek için ben şöyle olduğunu var saymanın çok mantıklı olacağını düşünüyorum. En sondaki sonuç kümesinin en baştaki nedenin varlığının sonucuna bir neden olarak görüp bu problemi bir zaman paradoksuna hapsetmekten başka bir çözüm örüntüsü düşünemiyorum.

 

Son olarak tabir ettiğimiz tabloyu nasıl öngörüyorsunuz bilmiyorum fakat ben en başta olduğunu varsaydığınız ile aynı olduğunu düşünüyorum. Bunu biraz daha açıklayalım. Evet evrende bir güç olmalı ki bu çok büyük bir patlamayı tetikliyor ve bunu big bang olarak biliyoruz. Peki sonra ne oluyor buraya bing bang'i salise salise açıklayan bazı teorileri ekleyerek yazıyı uzatmak istemiyorum. İnternette bolca bulabilirsiniz fakat kabaca özetlemek gerekirse bu patlamadan sonra evren maddeyi oluşturmaya çabalıyor yada madde, uygun sıcaklık oluştuğunda bu dokuda oluşan bir yan ürün olarak ortaya çıkıyor. Her ne ise bir şekilde bu maddeler kümeleniyor ve birlerinin etraflarında dönmeye başlıyorlar. Şunu biliyoruz ki dünya kendi ekseni etrafında ve güneşin etrafında dönmektedir. Dünyayın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı 1670 km/h, güneşin etrafındaki dönüş hızı ise 108 bin km/h'dir. Yine güneş de ait olduğu samanyolu galaksisi etrafında daha büyük bir hızla dönmekte olup aynı şekilde saman yolu galaksisi de galaktik merkez etrafında daha da büyük bir hızla dönmektedir. Bu kümelenmiş maddelerin yada gök cisimlerinin kendi etrafındaki dönüşlerini en baştaki patlamanın eylemsizliğinden dolayı olduğunu çünkü hemen hemen bütün gök cisimlerinin simetrik olmayan bir yapıda olduğunu biliyoruz fakat birbirleri etrafındaki dönüşlerini aynı şekilde açıklayamayız.  Biz bu dönüşlerin sebebini kütle çekimi adını verdiğimiz bir kuvvetle açıklıyoruz. Bu durumu daha detaylı açıklamak gerekirse  her gök cismi ait olduğu sistemin etrafında dönerken bir kuvvetin etkisinde olmalıdır. Bu kuvvet cismi sisteme doğru çekerken gök cismi de çekim kuvvetinin var olduğu bir merkez etrafında dönerek bu kuvvete zıt yönde bir kuvvet oluşturarak döner. Bu kuvvete merkez kaç kuvveti diyoruz. Bu kuvvetin kütle çekim kuvvetine eşit olduğu söylenir fakat gerçekte durum böyle değildir. Şöyle küçük bir ayrıntı daha vardır. Gök cisimleri ait oldukları sistemlerin etrafında dönerken sistemden uzaklaşırlar.Örneğin güneş samanyolu galaksisinin etrafında dönerken merkezden dışa doğru 25.200 km/h bir hızla ilerler. Dolayısıyla evren bu sebeple genişler. Buna ne sebep olmaktadır derseniz bence kütle çekiminin oluşturduğu merkez kaç kuvvetinin kütle çekiminden daha büyük olması sebep olmaktadır. (Elimde bu prensiple çalışan bir devri daim makinesi bulunmaktadır ve bunu daha önce Orffyreus isimli biri keşfetmiş bu konuya da nick name'im gereği değinmeden edemeyeceğim için bu şekilde detaylandırdım.) Neyse merak ederseniz sorarsınız detaylı bir şekilde açıklarım.

 

Evrenin genişlemesi sürerken bir yandan soğumaya devam edecek ve toplam hareketin hızı da düşerek bu genişleme sürecektir. Ne zamana kadar sürecek ve durağanlaşacaktır? Bu takribi olarak 25 milyar yıl sürecektir. (big bang'den itibaren) Tabi tek teori bu değildir. Sıcaklığın 0 kelvinde son bulacağını daha düşük bir sıcaklığın olamayacağını savunan görüş böyle öngörmüş olsa da 0 kelvinden daha düşük sıcaklıların da olabileceğini savunan ve bunu yaptıkları deneylerle kanıtlayan bilimsel çalışmalar bulunmaktadır. Böyle bir çalışmayı değerli görüyorsanız şu linkten edinebilirsiniz. 

 

https://khosann.com/evren-devridaim-makinesi-mi-mutlak-sifirdan-daha-soguk-atomlar-1/ 

 

Bu konuda yapılan çalışmaya ve kütle çekiminin sıcaklıkla olan ilgisine değinmeden önce bu çalışmada gözlendiğine göre madde 0 kelvine ulaştıktan sonra daha da soğutulursa negatif sıcaklıklara gelineceğini bu negatif olan sıcaklıkların sonsuz dereceden bile daha sıcak olduğunu kanıtlamışlardır. Yine kütle çekimi ile ilgili çok yanıldığımızı kanıtlayan çok ilginç bazı bulgular vardır. Aslında kütle çekimi dediğimiz şey elektromanyetik bir kuvvetten başka bir şey değilmiş bunu ayrı bir kuvvet olarak düşünerek yanılmışız. Dolayısıyla evren genişlemeye devam ederken bir süre sonra sıcaklık 0 kelvine ulaşacak fakat daha da genişlemesi durumunda 0 kelvinin altındaki sonsuz sıcaktan daha sıcak bir duruma gelecek işte bu noktada inanılmaz bir enerji artışı meydana gelecek ve bu durumun kütle çekimine bir etkisi olacaktır. Dolayısıyla kütle çekimi evrenin en dış yüzeyinde bir artışa sebep olacak bu durum kütleçekiminin merkezkaç küvvetine galip gelmesine neden olup evren bu defa küçülmeye başlayacaktır. Ta ki 0 hacimli sonsuz kütleye dönüşene dek bu devam edecektir ve sonra yeni bir patlamaya hazırlanacaktır. Aslında bu daha önce açıklandı ve bu modele oscillating (açılıp kapanan) evren modeli deniyor ve modele göre bu açılıp kapanmalar sürekli bir şekilde devam ediyormuş.

 

Evrenin bu yapısını tanımladıktan sonra daha önce hiç değinmediğimiz bir konuya da değinelim. Evren oluşurken sıcaklık ve diğer gerekli koşullar oluştuğunda madde atomlar dediğimiz yan ürünleri veriyordu. Sonraki bir aşamada oluşan bu atomlar yine uygun koşullar oluştuğunda bugün canlılık yada hayat dediğimiz mekanizmaları yan ürün olarak verdiğinden söz edebiliriz. Evrende dünya dışında başka yıldız sistemlerinde yada gezengenlerde bu duruma benzer bir canlılık oluşmuş mudur tam olarak bilemesek de bunun mümkün olabileceği konusunda bir çok görüş bulunmaktadır. Dolayısıyla evren maddeyi oluşturmanın yanı sıra aynı şekilde oluşan maddelerin de canlılığı ve dolayısıyla bilinci oluşturduğundan söz edebiliriz. Böyle düşünürsek evren madde (atom) ve canlı(bilinç) oluşturma eğilimindedir diyebiliriz. Evrenin dikkati çeken bir diğer özelliği var olmayı sürdürme eğilimidir. Bu eğilimin yansımalarını canlılarda da gözlemleyebiliyoruz. Canlılar var olmayı ve hayatta olmayı sürdürebilmek için müthiş bir güdü ile dış güçlerle mücadele etmektedir. Canlılar bu varoluşu daha başarılı şekilde uygulayabilmek için çeşitli mutasyonlar sonucu bu konuda daha başarılı olanlara dönüşerek yada farklılaşarak bir çok tür oluşturmuşlardır. Dünya için konuştuğumuzda bu başarının zirvesi olarak insan türü gösterilebilir mi çok emin değilim fakat bu tartışmayı yapabileceğim insan türü dışında bir tür olabileceğini düşünüyorsanız lütfen benimle paylaşın yada var olmayı insandan daha başarılı şekilde uygulayan başka bir tür olabilir mi bilinmez fakat var olmayı sürdürebilmenin tek koşul olmadığını yada var olmayı sürdürebilmenin bir diğer kriteri farkındalık ve bilincin gelişimi bu noktada önem arz ediyor. Bu ölçekte düşündüğümüzde var olduğundan emin olduğumuz iki kavram göze çarpıyor. Varlık(madde) ve bilinç(canlı) kavramları dışında evren başka neleri oluşturma eğilimindedir? Hayal gücüm bunları düşünmeye yeterli gelmiyor. Fakat kendimi zorlarsam şunları söyleyebilirim. Evrenin eğilimleri doğrultusunda varlık, var olmayı sürdürürken maddeden etkilenmeyen fakat bilinçli diyebileceğimiz, maddesel bir bedeni olmayan evrenin uzay/mekan/zaman dokusunda varlığını sürdürebilen bilinçli varlıkların oluşabileceğinden söz edebiliriz. Çünkü bilinçli olarak var olmayı daha başarılı bir şekilde sürdürebilmek için maddeden soyutlanmak elzemdir.  Öngörebiliyorum ki bu varlıkların maddeyi etkileyebilme güçleri çok kısıtlı olmalıdır.

 

Değinmediğimiz bir diğer konu da boyut kavramıdır. Evren big bang sırasında tek boyutlu iken zaman içerisinde bu boyutların sayısı artarak bugün 3. boyutu geçip 4. boyutu oluşturmaktadır. Evren genişledikçe bu boyutların sayısı da artacaktır. Toplamda 11 boyutun oluşacağını öngörenler bulunmakla beraber boyut sayısının 26'ya kadar ulaşacağını düşünenler de vardır. 4. boyutun zaman olduğunu tahmin ediyoruz ve 5. boyutun ise mikrocosmos ile marcocosmos arasındaki bağlantıyı sağlayan içiçelik olduğunu düşünüyoruz. Bunu anlamanız için şu örneği vereyim. Örneğin sahip olduğunuz teknoloji ile bir elektronun içine girmeyi başarıyorsunuz ve bir bakıyorsunuz elektronun içinde çok büyük bir evren varmış. Sonra geri nasıl dönerim diye düşünüyorken yine o evrendeki bir elektrona girmeyi deniyorsunuz ve bir bakıyorsunuz gerçekten ilk bulunduğunuz evrene geri döndüğünüzü fark ediyorsunuz. 5. boyut bunun gibi bir şeydir. Şimdilik boyut kavramının canlılar için önemini vurgulayabilecek kadar bilgi sahibi değilim ve neden çok boyutlu bir evrendeyiz? Zihnimi zorladığımda şöyle bir sonuca varıyorum. Evrenin var olmayı sürdürebilmeyi ve bunu yaparken de farkıdalığı olan bilinç oluşturarak bu eğilime destek olabilecek canlı varlıkların oluştuğundan bahsetmiştik. Fazla sayıda boyutun mümkün olabilen şeylerin ve durumların sayısını artırabilmek için olduğunu düşünüyorum.

 

Evrenin kaç boyutlu olduğu ile ilgili şu makale dikkatinizi çekebilir.

https://khosann.com/buyuk-patlamada-sasirtan-varsayim-evren-2-boyutlu-basladi-4-boyutlu-oldu-ve-gelecekte-5-boyutlu-olacak/

 

Sonuç olarak tüm bunları başarı kavramı ekseninde değerlendirdiğimizde ulaşacağımız son nokta ancak tanrı olarak tanımlanabilir. Sizce ne olabilir?

 

On 05.09.2018 at 20:14, John Ahmet yazdı:

Tanrı: Madde yada uzay/zaman/mekan dokusuna ihtiyaç duymadan var olabilen bilinç ve güç sahibi olmakla birlikte tüm maddeye ve uzay/zaman/mekan dokusuna niteliğini verendir. Evrenin başarmak zorunda olduğu değişimin ve dönüşümün nedeni ve sonucudur. Ondan geldik yine ona döneceğiz.

 

On 05.09.2018 at 20:23, democrossian yazdı:

Tanrı hiç bir şeye ihtiyaç duymadan kendiliğinden varolabilmişse evren haydi haydi, çok çok çok daha kolay var olabilir. Bu durumda da tanrı fuzuli bir saçmalık durumuna düşer. Tanrıcılar kendi ayaklarına habire sıktıklarının farkında bile olamayacak kadar bilinçsizler. Ortaya attıkları bu saçma zırva tanrı iddiası, evrenin kendiliğinden oluşmasını kesinlikle garantiliyor, daha bunun bile farkına varamıyorlar!

 

On 05.09.2018 at 20:41, John Ahmet yazdı:

Big bang teorisini ve oscillating evren modellerini duymuşsundur. Peki evren 0 hacmindeyken ne vardır? Bu sıfır hacmindeyken ne vardı? Dışında bugün bildiğimiz evren boyutunda bir uzay mı vardı yada ne vardı da bugün bildiğimiz evren ile karşı karşıyayız?

 

On 05.09.2018 at 20:58, John Ahmet yazdı:

Tanrı kavramı bildiğimizden çok daha eskidir ve elbette sadece varlığın nedenini açıklayan kavramsal bir çatı değildir fakat tanrı kavramına duyulan ihtiyaçtan daha çok bizzat zatına duyulan ihtiyaç daha ağır gelmiş ve bugün bildiğimiz dinleri oluşturmuştur. Bu dinlere inanıp inanmamakta herkes özgürdür fakat kimse dinleri referans alıp tanrı kavramının sadece buradan geldiğini düşünmesin. Bu kavramın taşıdığı çok büyük bir anlam vardır. Kendisine duyduğumuz ihtiyacı tasavvur etmek için kelimeler yetersiz kalır. Kimin haklı olduğunu ve daha doğru söylediğini açıklayabilen mutlak bir hakemin ve iradenin varlığına olan ihtiyacınız hiç olmadı mı? Gerçekte böyle bir ihtiyaçtan oluşan bir kavram olsa da bundan çok fazlası olduğunu bugün daha iyi anlayabiliyoruz. Kendi varlığının sebebi olabiliyorsa bu ancak kendini var edebilen bir mekanizma yaratmış olabileceği ile açıklanabilir. Evrenin ulaşacağı sonuç tanrıdır ve aynı zamanda evrenin var olma nedeni de tanrıdır. Hiç bir şey kendiliğinden oluşamaz. Ben bunu şöyle olduğunu düşünüyorum. Sonsuz gelecekte oluşan sonucun, sonsuz geçmişteki varlığın var olma nedeni olabileceğini düşünüyorum. Bu örüntünün olma ihtimalini bir zaman parodoksuyla açıklayabiliyorum. Bilmiyorum belki daha farklı yolları da vardır.

 

 

Arkadaşlar bu yazdıklarıma özellikle de uzun olan yazıma sizlerden bir cevap, bir yorum alamadım. Lütfen bunu yaparken olmadığını iddia ettiğiniz tanrı size göre nedir? Siz nasıl anlıyorsunuz da olmadığını iddia ediyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, xchanel yazdı:

Hicri takvimin başlangıcı 16.7. 622 olarak kabul ediliyor . Şmdi yukarıdaki işlemlere bakalım hicri takvimi miladiye döndürürken kullanılan formulde 622 ile işlem yapıyoruz halbuki şu şekilde yapmamız gerekiyor 622 ve 7 ay aynı sekılde miladiden hicriye cevirirkende 621 olarak alınmış onunda 621 ve 7 ay olması gerekıyor . Şimdi 621 7. aydan 622 7. aya ne kadar sure var 1 yıl tam olarak. Hicriden miladi takvıme donusturdugunde 1969.88 cıkıyor miladiden hicriye cevirdiginde ise 1389.75 cıkıyor .Buda +- 1 yıl olması gerektıgını gosterıyor

 

İslami sitelerden kendin kontrol edebilirsin uymuyor işte,

ittire kaktıra zorla uydurmaya çalışıyorsun, mucize böyle olmaz, tonton ve arkadaşlarına bak, en ufak bir zorlamaya ihtiyacı yok,

senin yaptığın daire şeklinde bir delikten çekiçle çaka çaka kare şekil geçirmeye çalışmaktan ibaret  :smashfreak:

 

gel yol yakınken tövbe et, yüce tontona sığın, bana ödeyeceğin ufak bir aydatla da kısa zamanda "pir" olursun, maksat hizmet olsun ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunlar matematikten pek hoşlanmayan, saymaktan para dışında nefret eden bir halka iyi kakalamalar! :D Salla salla kakala! 

 

Bu halk "sayma bereketi kaçar" diye inanan bir halk! Parayı da saymadan olsa iyi ama onu saymadan olmuyor ki! Sayamayacak kadar çok parası olmak bu halkta en büyük hayaldir! :lol:

 

Bunlar 365 artı dört yılda bir 366 günü saymaya üşenip zaman ölçüsü diye Ay'a bakan geriler. Şu çağda hâlâ Ay'a göre açlığa lafım yok da, susuz akşama kadar geberirken insan olan insan bir düşünür: "Ya ben gerinin allahı embesil bir idyot filan mıyım? Ne yapıyorum ya ben? Bu ne bot yemek lan böyle?"

 

Hadi allağın ilkel cahil çöl Arabı bilemedi! Taş devri insanı bile bilmesine rağmen idyot işte, bilemedi. Onlar bilemedi diye şu çağda hâlâ bok yığını kadar idyot hâlâ daha bilemiyor! Ay'a bakıp zaman tayin ediyorlar! Çüşşşşş ama artık çüşşşşş yaaa! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 hours ago, John Ahmet said:

 

 

 

 

 

 

 

Arkadaşlar bu yazdıklarıma özellikle de uzun olan yazıma sizlerden bir cevap, bir yorum alamadım. Lütfen bunu yaparken olmadığını iddia ettiğiniz tanrı size göre nedir? Siz nasıl anlıyorsunuz da olmadığını iddia ediyorsunuz?

Paradoks seysi ile çözüm olmamış bence ...

 

Sonra gelen öncekinin sebebi olmaz...

 

Bir kereden bir şey olmaz dersen başına evren kadar daş düşebilir...

 

Beşinci boyutu sevdim..

 

Elektrona girip orda bir evren bulma ve oradan kurtulmak için yine oradaki bir elektrona girme fikri çok fantastik film gibi...

 

Birde bilinci biz sadece beyinde ortaya çıktığını biliyoruz yada gözlemledik...

 

Belki de başka türlü  formlarda da bilinç oluşabiliyor dur.

 

Mesela fotonlar belli sayıda ve konfigürasyon da bir arada olursa bilinç oluşuyordur...

 

Yada ne bileyim galaksiler de bir şekilde bilinç sahibidir...

 

Yahut evrenin kendisi bir çeşit bilince sahiptir ....

 

Evrendeki herşeyin dönmesi konusuna ben de takıldım sahi niye dönüp duruyor...

 

Senin devri daim makineni anlat bakalım...

 

Nikini bile bu makineyi anlatmak için aldin sanırım..

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...