Jump to content

Tanrı ve Varlığı


Recommended Posts

1 dakika önce, xchanel yazdı:

yani ne kadar aciz bir varlık oldugunu anladın o yuzden onu gonderene dogru yönelmen gerekmezmı. Kur'an ı yazanın Allah oldugu apacıktır sız bunu kabullenemıyorsunuz. Ama benı ıkna et ınanayım dersın sana daha buyuk bır kanıt kım sunabılır 

 

 

Ben acizsem kuranda aciz aynı şeylerden yapılma, aynı harflerden yazılma. 

 

Apacıktır der, bir tarafından sallarsın anca. Bende uydurma olduğu apacıktır diyorum senin gibi altını da doldurmuyorum. Kurana bakmak yeter uydurma olduğunu anlamak için. 

 

Ne olacak şimdi ? Niye sen haklı olasın ? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 692
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Şimdi, xchanel yazdı:

buyur kardesım sana hangısı daha mantıklı gelıyor 2 sure eklemısler 2 sure cıkarmıs  ekleyıp cıkarmıslar ve senın bunu bı sılah olarak kullanmanı saglamıslar gercek degısmez 19 un korudugunu aslında kendınde soyluyorsun fazladan 2 ayet ekledıgını bu sıstemle buluyorlar yanı bır degısme soz konusu degıldır 

Eklemişler,Kuran yüzyıllar boyunca değiştirilmiş halde kalmış diye sen diyorsun.Ben de diyorum ki Kuran hani değiştirilemez,bozulamazdı.Bu arada Edip Yüksel hırsızın elini kesin diyen ayeti,hırsızın gücünü kesin diye çeviriyor.Kadınları dövün diye yazan ayeti,ayrılın anlamında çeviriyor.Kuran kendisine göre anlam olarak bozulmuş.Aynısını kendi için düşünenler de var tabi.Edip Yüksel ve yandaşları Kuranı bozmuştur ve müslümandır değildir diyenler.Kuranda evren anlamında tek bir sözcük olmadığı halde,Kuranı bilimle uyumlu duruma getirmek için gök sözcüğüne evren anlamı verenler yine Kuranı bozuyorlar.19 buna engel olamaz,olamıyor da.Bu arada 19 Kurandaki yanlışları,çelişkileri,saçmalıkları ortadan kaldırmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 dakika önce, xchanel yazdı:

yani ne kadar aciz bir varlık oldugunu anladın o yuzden onu gonderene dogru yönelmen gerekmezmı. Kur'an ı yazanın Allah oldugu apacıktır sız bunu kabullenemıyorsunuz. Ama benı ıkna et ınanayım dersın sana daha buyuk bır kanıt kım sunabılır 

Allah yoktur.Kuranı yazan insandır.Kuran yalanlarla,yanlışlarla,çelişkilerle,gülünç saçmalıklarla doludur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, Sütlü Kase yazdı:

 

 

Ben acizsem kuranda aciz aynı şeylerden yapılma, aynı harflerden yazılma. 

 

Apacıktır der, bir tarafından sallarsın anca. Bende uydurma olduğu apacıktır diyorum senin gibi altını da doldurmuyorum. Kurana bakmak yeter uydurma olduğunu anlamak için. 

 

Ne olacak şimdi ? Niye sen haklı olasın ? 

uydurma dıyorsan toplanın sızde bır kıtap yazın dıyorum ıcınde boyle bır sıstem olan . sen gelişmiş bir ınsan modelı oldugunu dusunuyorsun gecmıstekılere gore. 5. yy da bırı kalkıp bunu yazdı dıye dusunuyorsan senın daha ıyısını yazabılmen gerekıyor. Icınde boyle bır sıstem olan kitap yazdıgında seninle aynı seyı savunacagım ama butun ınsanlar toplansada boyle bır kıtap yazılmayacagını sende bılıyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, xchanel yazdı:

uydurma dıyorsan toplanın sızde bır kıtap yazın dıyorum ıcınde boyle bır sıstem olan . sen gelişmiş bir ınsan modelı oldugunu dusunuyorsun gecmıstekılere gore. 5. yy da bırı kalkıp bunu yazdı dıye dusunuyorsan senın daha ıyısını yazabılmen gerekıyor. Icınde boyle bır sıstem olan kitap yazdıgında seninle aynı seyı savunacagım ama butun ınsanlar toplansada boyle bır kıtap yazılmayacagını sende bılıyorsun.

O kitabın içinde göklerin yerde olanların hepsinden sonra yaratıldığını,yerden sonra yaratılan göklere de Güneşin,Ayın ve yıldızların yapılarak yerleştirildiği yazıyor.O kitabın modeli,6 günde yaratılan düz bir yer ve yedi kat gök.

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, xchanel yazdı:

Size şunları nikahlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz ve karılarınızın anneleri, ve kendileri ile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Sulbünüzden gelen (öz) oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Ancak cahiliyyet devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah gafur (çok bağışlayıcı) ve çok merhamet edicidir. (Nisa 23. ayet) 

 

bu ayetten nasıl aılendekı bıreylerle evlenme hukmunu cıkarıyorsun suan buyuk bı saskınlık ıcındeyım. Benım okudugum annenle kızlarınızla halalarınızla... evlenmek haram kılındı yazıyor. 

 

   Dikkat ederseniz kimlerle evlenilemeyeceği tek tek sayılmış ve genelleme yapılmamış,

İslamda akraba evliliğine izin verildiği de gayet net biliniyor, bu durumda siz neye istinaden tanrınızın gerek duymadığı genellemeyi keyfi olarak yapıyorsunuz? tanrınız kitabımda hiçbir şeyi eksik bırakmadım diyor, tanrınızın sözüne güvenmiyor musunuz? Sadece kuran diyenlerin torunlarıyla ve anneanne – babaanneleriyle evlenmesinde sakınca yoktur..

 

13 saat önce, xchanel yazdı:

Hadis reddi komik bir faaliyettir, yaşanmış ve yaşanan şeriat sistemlerinde hadisleri reddedenler ciddi cezalar alırlar

 

Allah ın gönderdiği Kur'an varken kendilerine gore yorumlayıp seyhlerin ayagını openlerden banane. Ben Kur'anda yazandan meshulum onların müşrik dinine uymam gerekmiyor.

 

Kurana göre namazın 3 mü, 5 mi olduğu bile belli değildir.

vakit namazlarının kaç rekat olduğu da yazmıyor Kuran'da.

Her seferinde bunlar Kuran'da yok diye kıvırırsanız işiniz zor sizin.

Kuran'da yazmayan şeyleri sünnete ve hadislere göre yapmıyor musunuz?

Eğer ola ki hadis diyenler haklıysa, ve sen İslami bir hükmü inkar ediyorsan cehennemliksin ona göre.

Yine söylüyorum, bir tarikate, cemaate ve mezhebe bağlı olmak vacibtir. Bu konuda yüzlerce yazı görebilirsin internette.

Dolayısıyla bu yaptığın İslamı reforme etme ve bize şirin gösterme çabasından başka bir şey değil.

Recm de, mürtedin katli de, namaz kılmayanların cezalandırılması da İslam'da vardır ve Dünya'daki İslam devletlerinde bu hüküm uygulanıyor. Mesela İran'da ateist veya agnostik olmanın cezası idamdır, Malezya'da oruç tutmayanları tesbit edip tutuklamakla yükümlü bir oruç polisi vardır. Kuran'da yer almayan recm de bizzat muhammed tarafından uygulanmış ve sünnet kabul edilmiştir.

İran, Sudan, Suudi Arabistan, Pakistan ve Afganistan'da dinden çıkmanın cezası ölümdür.

İslam sizin zannettiğiniz o hoşgörü dini değildir, bu konudaki çabalarınız beyhude.

İslam'ın etkilerini araştırmak için gerçek müslümanların olduğu ülkelere bir göz at.

Yukarıda yazdığım hükümler İslam devletleri tarafından harfiyen uygulanıyor.

Bu yasaların İslam'a uygun olmadığını iddia etmek bile idam edilme sebebi.

Siz hala uyuyorsunuz ve tatlı rüyalarda dolaşmak hoşunuza gidiyor.

Ama kırıcı da olsa, üzücü de olsa, yıkıcı da olsa gerçekleri söylemek bezim görevimiz.

Sen İslamı, ömrünü İslam'a adamış, fıkıh ilmini yutmuş alimlerden daha iyi bileceğini mi sanıyorsun?

Diyorsunuz ya:

İran şii,

S.Arabistan vahhabi,

Pakistan sapkın,

Afganistan yoldan çıkmış

Taliban, işid terörist... ve bunlar İslamı temsil etmez diyorsunuz ya... O zaman kim gerçek müslüman?

Kim İslamı gerçek haliyle yaşıyor o zaman? 3 yaşından beri Kuran'ı ana diliyle hatmeden, ilköğretim ve liseyi İslami okullarda okuyan, tüm zamanını ibadetle geçiren Araplar mı?

Yoksa, cumadan cumaya camiye gidip, televizyonda izlediklerine ''bunlar İslamı yanlış yorumluyor azizim'' diyen Türk müslümanları mı?

Araplara sapkın diyorsunuz ya. Emin ol onlar da sana sapkın diyor. Bi'dat ehli diyorlar sana. O İslami değil, bu İslami değil, kim İslami o zaman? Sen mi?...

 

13 saat önce, xchanel yazdı:

bu arada sahih olma konusunda kuran hadislerin bile gerisinde kalır, tek kişinin şahitliğiyle eklenmiş ayetler mevcuttur, 

 

buna ornek verebılırsın hangı ayetmıs o cunku ben sana Kur'an ın bızzat Allah tarafından korunduguna dair ayet yazıcam.

 

Hiç şüphe yok ki o Zikri / Kur'ân'ı Biz indirdik, onu koruyacak  olan da Biz'iz (Hicr 9. ayet)

 

İslam’ın kendi kaynaklarından örnek veriyorum sana:
DM6C-t1X4AA76e3.jpg

 

 

kuranı ezbere bilen 7 kişi zorla çıkıyor.

DM6DX-XX0AEXdml.jpg

 

   Birşey kendi kendinin kanıtı olamaz, olur demek safsataya girer,

değiştirilmediği nerede yazıyor, kendisinde ozaman değişmemiştir, konuyu kapatabiliriz :)

tanrı, kitaplarının değiştirilemeyeceğine dair sözü incilde (Matta 5-18) ve tevratta da (Yeşaya 40 –8 ) vermiştir.

13 saat önce, xchanel yazdı:

örneğin evren'in genişlemesi ile ilgili ayet genişlemenin keşfinden önce yüzyıllarca "biz genişlik sahibiyiz" olarak çevrilmiş

bilimsel keşiften sonra ayetlerin meallerinde değişikliğe gidilmiş ve genişletiriz anlamında çevirmeye başlanmıştır, 

arapçada bir kelimenin onlarca anlama gelebilmesinden dolayı bu tarz çarpıtmalar oldukça basit şekilde yapılabilmektedir,

 

Suanda bile yapılan cevirilerde farklılıklar varken sen kaynagını bıle gostermedıgın bir soz soyluyorsun. 

 

19 mucizeside bunu ispatıyor. Dediğin gibi Ku'an değişseydi o sisteme uymayan bir cok ayet olurdu ama suanda oyle bir durum yok.Zaten tek degismeyen kitap Kur'an dır sen bu konuyu bir arastır. Sin olması gereken yerin sat yazıldıgını buluyorlar sen ayet eklemekten bahsediyorsun.Bu arada sunni kaynaklar kullanıyorsun hadisleri reddetmeme komık demende komikti

 

   19 iddiası ve ayetlerin değişmediği iddiasını yan yana kullanmak oldukça ironik, neyi savunduğunuzun bile farkında değilsiniz.

19 cular tevbe suresinin son iki ayetinin kuran’a eklendiğini ve dolayısıyla kuran’ın değiştiği iddiasındadırlar..

Bu konuyla ilgili bilgilendirici bir alıntı yapayım size;

 

Alıntı

Kuranın değişmiş olması matematiksel olarak güya imkansız ama mantıksal ve tarihsel olarak kaçınılmaz... Ya sizin sözde matematiksel yaklaşımınız yanlış ya da islam, dil, alfabe tarihi konusunda bildiğimiz her şey yanlış... Gerçi hangisinin yanlış olduğu açık seçik belli ya neyse 

Sana o Kuran'ı aktaran kişiler, aynı zamanda Kuran'a eklenen- çıkarılan ayet ve surelerle ilgili onlarca rivayeti de aktarmışlardır ama buralara girmeyeceğim zaten hangi rivayet işinize gelirse onu alırsınız... Biraz kendi alanıma giren konulardan bahsedeceğim...

Alafebenin ne demek olduğunu, dil ve alfabe arasındaki bağı, ses ve harf arasındaki farkı Arapçada bunların tarih içinde nasıl seyir gösterdiklerini bilmeyen ya da görmezden gelen bir adam, kitapçıdan eline bir Kuran alıp da harfleri saymaya başlarsa fanteziden başka bir şey yapmış olmaz... Ortaya da sadece saçmalık çıkar...

7. yy Arapçasındaki alafabenin kullanımıyla bugünkü modern kuran harflerindeki alfabenin aynı şekilde, aynı harf sayısında, aynı vokal ve konsonlarla kullanıldığını iddia etmek en kibar tabiriyle cehalettir. Kuran alfabesinin ve hatta kuran dilinin ancak nazil olduktan sonraki yüzyıllarda yerli yerine oturduğunu söyleyen Taberi gibi adamlar bunu kafir oldukları için söylemiyorlar arkadaşım, aptal oldukları için de söylemiyorlar.. Meseleyi bildikleri için söylüyorlar...

Siz bu sayım yöntemiyle bırakın Kuranın tamamındaki harfleri saymayı, işi gücü bırakıp tarafsızca sadece besmeledeki harfleri saymaya kalksanız bile işin içinden çıkamazsınız... Senin akıl hocan bu konuda yeterli bilgiye sahip değil... ya da meseleyi anladıysa da size çaktırmıyor... Araştır bakalım besmeledeki elif vokalleri hangi yüzyıllarda kullanılmaya başlanmış, seninki hangi yüzyılı alarak sayım yapıyor, ya da kelimenin birisini yeni alfabe düzenine göre diğer kelimeleri eski düzene göre mi sayıyor... Sadece bunu araştırman bile seni uyandırabilir...

Bugün elimizdeki en eski tam Kuran nüshası kaç yıllık? peki nazil olduğu dönemden itibaren elimizdeki ilk tam Kuran nüshasına kadar olan dönemdeki harf kullanımlarının bütün değişikliğine hakim misiniz? Hangi kafanın güzelliğiyle harf sayma işine giriyorsunuz siz?

Üstelik büyük resme bakmayı becerebilsen inandığın Allah'ı aptallıkla suçladığını da fark edeceksin... Allah içerik olarak doğru düzgün bi nane yazamadığı bir kitap yollamış ama matematik mucizesi varmış... mucizeye de bakın ki mucizenin temeli alfabe gibi sürekli değişen bir temele oturtulmuş...  Gerçi Allah da işini biliyor, en eski nüshaları ortadan kaldırmış, tozları bile yok, sadece lafta... Mucizeyi bir yüzyıldaki nüshada beceremediyse hop yeni nüshaları sayarlar, olmadı remix yaparlar, o da olmadı yeni alfabe kuralı uydururlar... 

Bu sizdeki bakış açısıyla ilgili ortada o kadar çok sorun var ki nereden tutsan elinde kalacak bir şey...

Edip eğer bu yazıyı okuyorsa niye aklı başında kesim tarafından hiçbir zaman ciddiye alınmadığını ve alınmayacağını umarım anlar...

(ilter)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, Buzul yazdı:

Allah yoktur.Kuranı yazan insandır.Kuran yalanlarla,yanlışlarla,çelişkilerle,gülünç saçmalıklarla doludur.

İşte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.(Ankebut 43. ayet)

 

sen bu kitabı sadece okursun anlayamazsın kardesim.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 dakika önce, xchanel yazdı:

uydurma dıyorsan toplanın sızde bır kıtap yazın dıyorum ıcınde boyle bır sıstem olan . sen gelişmiş bir ınsan modelı oldugunu dusunuyorsun gecmıstekılere gore. 5. yy da bırı kalkıp bunu yazdı dıye dusunuyorsan senın daha ıyısını yazabılmen gerekıyor. Icınde boyle bır sıstem olan kitap yazdıgında seninle aynı seyı savunacagım ama butun ınsanlar toplansada boyle bır kıtap yazılmayacagını sende bılıyorsun.

 

Yahu kardeşim işim gücüm yok senin uydurma kitabının kopyasını yazacam. Ha sonra gidip onada ık bık edeceksin. Değer mi ? Değmez. 

 

 Dayanağına bak, aynını yazamazsınız. Rezillikten başka bir şey değil bu savunma önce bunu farkına var. 

tarihinde Sütlü Kase tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, xchanel yazdı:

İşte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.(Ankebut 43. ayet)

 

sen bu kitabı sadece okursun anlayamazsın kardesim.

 

 

Elif, Lam, Ra.Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından birer birer açıklanmış bir Kitap'tır.Hud 1

 

Sana Kitab'ı indiren O'dur. Ondaki bir kısım ayetler Kitab'ın temelini oluşturan kesin anlamlı muhkem ayetlerdir. Diğerleri ise müteşabih ayetlerdir. Kalplerinde bir eğrilik bulunanlar, bozgunculuk yapmak ve kendilerine göre yorumlamak amacıyla müteşabih olan ayetlerin üzerine düşerler. Onların yorumunu Allah'tan başka kimse bilemez. İlimde derinleşmiş olanlar ise 'Bunlara iman ettik. Hepsi Rabbimizin katındandır' derler. Şu var ki, akıl sahiplerinin dışındakiler bunlardan ibret almazlar.Ali İmran 7

 

Hud 1de Kuran ayetlerinin tümü için muhkemdir,Kuran ayetleri muhkem kılınmış ve Allah tarafından birer birer açıklanmış bir kitaptır denilirken,ali imran 7de kuran ayetlerinin bir bölümü muhkemdir,bir bölümü müteşabihtir denilmiştir.Müteşabih ayetlerin anlamını,yorumunu da Allahtan başkası bilemez.Kuran ayetlerinin bir bölümü müteşabih ise Kuran ayetlerinin hepsi muhkem olamaz.Yok Kuran ayetlerinin hepsi muhkem ise,Kuranın içinde müteşabih ayet olamaz.Bu açık bir Kuran çelişkisidir.

 

Hadi bana şu ayetleri bir açıkla,okuyup,anlayan bir kişi olarak da,derin anlayışından yararlanalım.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 28.08.2018 at 09:43, Yeni Üye said:

Varlık ezeli ise ve bugün ortaya çıkan evren benzeri ya da aynı evrenler sonsuz kere ortaya çıkmış ise akıl ve şuur sonradan olabilir mi? Onlara bir başlangıç atfedilebilir mi? Onlar da ezeli olmalıdır. Bizim deyimimizle yaratmaya sizin deyiminizle devinime ya da evrime bir başlangıç atfedilemez. Yaratma ezelidir. Bir başlangıcı yoktur.

 

Var olan, diri olan, bilen, gören, işiten, isteyen ve bunlara gerçek manada sahip olan bir Hakikat, evrenleri bu sıfatlarına ayna yapıyor ve cömertliği ve iradesi gereği bunlardan dilediğine dilediği kadar geçici bir süre  ödünç veriyor. Aslında var olan o, ama bize de var olmanın hazzını yaşatıyor. Aslında bilen O, ama bize de bilmenin mutluluğunu tattırıyor. Aslında bir olan ve biricik olan O ama bize de bir olmayı ve biricik olmayı, ben diyebilmeyi hissettiriyor.

 

Bu forumdaki materyalistler madde ile kafayı bozmuş. Yaratıcının sıfatlarından birine aşık olmuşlar, gözleri başka bir şey görmüyor. Madde O olamaz. Madde gerçekliğin en kaba görüntüsü. Bizimle bir taşın ortak tarafı. Hayvan bile taştan farklı olduğunu bilir. Maddenin ötesi var. ötenin de ötesi var. Bütün ötelerin ötesinde de O var.

 

Konu bayağı ilerlemiş. Zaten aynı yerlerde dönüyoruz. Fazlaca uzatmadan iliştireyim:

 

Başlangıç ya da bitişlerin olduğunu kim söyledi ki zaten? Onlar insanlara dair referanslar. Gerçekte başlangıç ya da bitişler yok. Sadece devinim ve dönüşüm var. Aralara zamana dair referans noktaları ile başlangıç ve bitiş gibi kavramları serpiştiren ise biz insancıklarız.

 

Ödünç vermek vb. benzeri faraziyelerinizi artık pas geçiyorum. Çünkü, adı üzerinde, "faraziye"..Var olmanın hazzı falan dediğiniz ise ancak var olduktan sonra deneyimlenebilecek, var olmayan için ise zaten en başından söz konusu olmayan bir edim. Bu bağlamda ise boş ve anlamsız. Var olmayan, var olmanın hazzını deneyimleyemeyecek, ancak var olmadığı için, bunun için hayıflanmayacaktır da. Bu bağlamda var olmak ya da onun sözde hazzı bir kazanım, artı değer falan da değildir. İnsansı bir yorum ve yanılsamanızdır sadece. Olsa olsa prensipleri hayatta kalma üzerine kurulu doğal seçilimin milyarlarca yıllık bir armağanı sadece. Var olmakla, hele hele trilyonlarca yıllık bir süreç içerisinde ortlamam 70 yıl var olmakla, hiç olmamak arasında bir fark yoktur derim size eğer bana sorarsanız. Ve hiç var olmamış olmayı da tercih ederdim. Üzerine üstlük var olmanın sözde hazzı kadar, kaybetmek ve yitirmenin üzüntüsünü de hiç yaşamamış olurdum böylece.

 

Taştan bir farkınız yok. Sadece bunu görebilecek kadar yukarıdan bakamıyorsunuz meseleye. Nietzche'nin kulakları çınlasın.

 

On 29.08.2018 at 04:26, Yeni Üye said:

Varlık, olmaktır. Varlık, yokluğun yokluğudur. Yokluk hakikatte varlığı olmayan ancak zihinde varlığı olan bir kavramdır.  Benim gördüğüm kadarıyla Ateistler genelde varlığı ve yokluğu genelde eksik anlıyorlar. O yüzden Tanrı nın ne demek olduğunu da. Yokluk eksiyle artının birbirini götürmesidir, yokluk sıfırdır, yokluk nötr dür, yokluk boşluktur falan diyorlar. Hayır, yokluk dışarıda örneğini bulamayacağın, sadece zihinde var olabilen bir kavramdır. Çünkü dışarıda örneğini bulduğun şey vardır. Yokluk örneklendirilemeyecek ama olmadığı tanımı gereği bilinen şeydir. Varlık ise orada, burada, her yerde olandır. Varlığın dışında bir şey yoktur.

 

Hakikatte olan, zorunlu olan, kendi olarak olan sadece Tanrıdır.

Mecazi manada olan, mümkin olan, bir şeye bağlı olarak olan da biziz işte.

 

Vitamin'in yönelttiği ve konu genel bağlamı olduğu kadar, o mesajınızdaki vurgunuza binaen benim de sormak üzere olduğum ayrımla ilgili kısma gelince..

 

Ateistlerin eksik anlaması olarak yaftaladığınız ve yine kendi adınıza niyet okumasında bulunduğunuz kısım zaten cevaplanmış. Hiçlik, yokluk bir yanılsamadır. Gerçekliği yoktur diye senelerdir bas bas bağıran bizleriz. O eksik anlama ve yanılsama ise teistlere ait külliyen. İlk nedenden tutun da, herşeyin yaradanı vardır şeklinde hudüs deliline kadar varan kendi çapındaki uslamalara dayanak teşkil eden, tüm bir tanrı inancının üzerine oturtulduğu yegane mantık da işte budur zaten. Defalarca kere sorduk: yaratılmaya ya da ilk nedene gerek var mı ki, onun peşinde koşmakta, onun hesabını sormaktasınız bize diye? Lokomotif-vagon benzeri akla ziyan analojilerin arkasında bile bu mantık var işte. Yokluk temel durum, varlık ise sonradan meydana gelen özel durum. Hayır öyle değil. Öyle olmak zorunda değil.

 

Hakikatte olan, zorunlu olan, kendi olarak olan sadece tanrı mıdır? Tanrı olmak zorunda mıdır, ya da neden tanrıdır? İşte zurnanın zart dediği yer burası.

Yani vitaminin sorusu ve ona verdiğin cevap bizi yine aynı yere getiriyor. Günlerdir dönüp dolaştığımız.

 

On 29.08.2018 at 08:46, Yeni Üye said:

Olabilir. Varlık ve Tanrı aynı şey olmuş olur sonuçta. Zaten onu söylemeye çalışıyoruz burada. Tanrı Varlık tır. Varlık  yoksa Tanrı da yoktur.

 

İşte tam merkezi burası ve sen de bir anlamda ele vermişsin kendini burada. Varlık ve tanrı dediğin aynı şeyse eğer:

 

1- Onu sadece varlık değil de, tanrı yapacak olan şey nedir?

1a- Bu noktada tanrının tanımı nedir?

2- Öyle olmasını gerektiren nedir? Yani tanımın içeriğini gerektiren nedir? 

3-  Sadece varlıktan çok daha karmaşıksız ve bu bağlamda olasılıksız olan tanrıyı kabul ettiğinizde elinize geçecek olan ve meseleyi (sözde) daha mantıklı kılan nedir?

 

Çünkü yukarıdaki satırlarınız itibari ile bir nevi panteizme çıkıyor, Occam'ın usturasını kullandığımız vakit ise "varlık"ta kalıyoruz. 

 

On 29.08.2018 at 12:39, John Ahmet said:

Şimdi gerçekten merak ediyorum. "Varlığımızın sebebi nedir?" gibi bir soruyu cevaplarken olasılıklar listemizden özne içeren cümleleri çıkarmanızın ve bu konuda ısrar etmenizin sebebi nedir?

 

Sizler gerçekten evrenin varoluşuna bir bilincin eşlik etmediği konusunda hangi sebeplerle malumat sahibisiniz? Size bu kim tarafından vahyolundu? Sizler evrenin oluşumuna bir bilincin eşlik etmediği konusunda direterek kendinizi nasıl küçük düşürdüğünüzün farkında mısınız?

 

Bunun nedeni bu başlık altında açıklandı. Özne bilinç gerektirir. Bilinç ise bildiğimiz üzere, maddenin belli bir nicelik, o niceliğin ise belli bir nitelikte bir araya gelmesinden, yoğuşmasından gayrı peydah edemiyor kendini. Nöronların meydana gelebilmiş olması, o nöronların da belirli bir şekilde kompozisyonu gerekiyor en başta. Tanrı ve nöron mu diyeceksiniz? Fark etmez. Biz bildiğimiz, sadece gördüğümüz, deneyimlediğimiz ve başka türlüsünü bilmediğimiz, sizin de tanrı için referans olarak aldığınız yegane "bilinç"den bahsediyoruz burada.

 

E işte enerjinin, ön maddenin ya da ona ne derseniz deyin, işte o ezeli olanın da bu bağlamda en basit, en temeldeki hali ile bir bilinç içermesi, hele tanrısallık düzeyinde sonsuz komplike ve yetkinlikte bir bilinç içermesi mümkünsüz görünüyor. Çünkü en temel hali, aynı zamanda termodinamik olarak en dengeye ulaşmış, serbest enerjinin en düşük düzeyde, hatta hemen hiç olmadığı hali. Sanal parçacıklar uzayı ve tanrısal bir bilinç mesela..Nasıl? Kulağa mantıklı geliyor mu?

 

Ayrıca özneyi kullanmak demek meseleyi bitirmiyor. Adeta başlatıyor. En basite, en temel düzeye doğru giderken, birden en karmaşığı, hatta sonsuz karmaşığı koyuyoruz en başa. Tümevarımla ilerlediğimiz yolda, aniden tümdengeliyoruz her nedense? Daha önce bir örek vermiştim:

 

Elon musk gelse ve dese ki: Benim marsa gidecek roketim hazır, hatta içerisinde marsta ~100 yıl yaşamamıza yetecek bir sistem, ayrıca marsı belirli bir süre zarfında yaşanabilir kılacak düzenek de var.

Boeing CEO'su gelse ve dese ki: Bizde marsa gidebilecek durumdayız. Gidebilmek ne kelime, marsı 10 günde yaşanabilir kılabiliriz, ayrıca diğer galaksilere de bir haftada gidebilir bu roketle. Zamanda yolculuk da cabası..vb..

 

Şimdi bu beyan ve iddialardan hangisi daha gerçekçi, hangisi daha olası. Tamamlamak için ekleyeyim: Burada tanrı iddiası Boeing'e, Elon musk ise gerçek ya da gerçekçi olana karşılık geliyor..

 

 

Oraya özne koyarken, iki bilinmiyenli bir denklemin cevabına 1000, hatta sonsuz bilinmeyenli başka bir denklem koyarak denklemi çözdüğünü "zannettiğinin" ve asıl küçük düşenin sen olduğunun farkında mısın acaba?

Occam'ın usturası diye bir şey var anlayacağınız. 

 

Quote

Evrenin kendiliğinden oluşabileceğine kanaat getirip bilinçli bir varlığın öncelikle oluşup sonrasında evreni yarattığını aynı prensiple neden kabul edemiyorsunuz? Bu düşüncede mantık dışı olan nedir? Neden öncelikle bilinçli bir varlık oluşamaz. Yada bilinç ve evren eş zamanlı olarak var oluşmuş da olabilir. 

 

Varlık ezeli ise ve zaten dönüşüyorsa, bir devinim/dönüşüm varsa, kendiliğinden oluşmak da nedir? 

Kalanı için bkz: Bir üst cevap ve Occam'ın usturası..

Mantıktan öte, bilim ve termodinamik de orada işte.

 

Evrenle aynı anda oluşan bilinç olsa dahi, bu olsa olsa bir çeşit panteizm olur. Ötesi değil.

 

Quote

Belirli kurallarla işleyen bir sistemi (evren) düşünüp nasıl var olduğunu anlamlandırmaya çalışan insanoğlunun bu oluşumun ilk olarak bir bilinç dahilinde gerçekleştiğini düşünmesi aptalca mıdır? Olağan ve doğal olan bu değil midir?

 

Aptalca biraz ağır kaçabilir. Bugünkü bilgilerimiz ışığında safça ve cahilce olur.  Aslında mantık dahilinde aptalca da olabilir. Bize maddeyi, enerjiyi önceleyen bir bilinç gösterin. Biz şu ana değin göremedik çünkü. Bilinci önceleyen şeyin ise enerji ve madde olduğu ise malumunuz. Hani deneyimlerimizden yola çıkıyoruz ya.

 

Zannetiğin şekilde de bir kural yok. Kural zannetiğin şey senin zayıf insansı bakış açın. Gerçekte ise maddi etkileşimleri belirli bir simetri çerçevesinde tersinden okuyuşun. Kuralsız olsa nasıl olurdu ki, sen buna kurallı diyorsun? Olası her bir evrenden bir şablon, örüntü, düzen ve kural çıkarman mümkünken hem de? Kura dediğin şeyi sana özetleyeyim: Evrende düzensizlik sürekli artıyor ve aslolan kaos. O kural dediğin şey her ne ise, işte bir gün andromeda ve samanyolunun çarpışmasına, dünyanın er ya da geç yok olmasına engel olmayacak..Kural dediğin şey bir sabitleme, düzen ve istikrar için konulur. Sen daha üstte dediklerimi sabitleyememişsen eğer, kural bunun neresinde?

 

Quote

Diğer olasılıkları yok sayarak evrenin bilinçli bir varlığın etkisiyle oluştuğu konusunda diretmiyorum ancak aksini sizin neden yaptığınızı anlamaya çalışıyorum? Ben agnostik bir çizgide kalabilirim ve yetkin olduğum takdirde bilimsel çalışmaların ilkeleri gereği işime inançlarımı katmadan çalışmalarımı sürdürebilirim fakat bunu ateistler yapamazlar. Çünkü evrenin bilinçli bir varlığın etkisiyle oluştuğunu baştan reddetmişlerdir ve bu da bir tür inançtır dolayısıyla kimse bunu henüz ispatlamadığından bu çalışmalarına gölge düşürür.

 

Agnostik kalabilirsin. Ona sözümüz yok. Ama agnostisizmi dejenere etmeden. Yokluk ispatlanmaz. Şunu öğrenin artık. Süper zenciyi ayaklandırmayın şimdi. Yokluğunu ispatlamazsanız eğer, bafiliyor işte huyu kurusun.

 

On 29.08.2018 at 13:33, John Ahmet said:

Söylemek istediğim tam da bu işte evren tıkır tıkır işleyen bir sistemdir. Senin olasılıklar listende kim ile başlayan sorulara olan cevaplar yoksa bu senin dar görüşlü olmandan kaynaklanıyor olabilir. 

 

Bu sorular ve cevapları olasılıklar listenizden çıkardığınız için kendinizi daha zeki, daha akıllı mı sanıyorsunuz?

 

Hayır değildir. Ya da kime neye göre tıkır tıkır? Tıkır tıkır için bir amaç, senin de o amacı gösterebilmen gerekli. Gösteremiyor isen tıkır tıkır işlemeyen nedir diye sorarım ben de sana..Tıkır tıkır işlemeyen nedir ki, bunu işleyen olarak kabul ediyorsun? Tıkır tıkır işlemeyen evrenler mi gezip gördün geldin..Ele aldığın şey bütüncü bir sistemse eğer, tersinden okuduğun zaman onun tıkır tıkır işlememe ihtimali yoktur.

 

Zeka ve akıl kısmını sana bırakıyorum. Bunları çözdükten sonra onun yorumunu da kendin yaparsın.

 

On 29.08.2018 at 15:10, John Ahmet said:

 Bu çocuğa da tanrı diyemeyiz. Bunun gerçekten böyle olduğunu öğrensek bile demek ki "kainat daha büyükmüş deriz" ve olası evrenlerden birinin yaratıcısını tanrı olarak göremeyeceğimizi anlamış oluruz.

 

Bu çocuğa da tanrı diyemeyiz. Evet. Aferim. Biz tanrı üzerine konuşuyoruz. Kainat daha büyükmüş deriz evet, ama tanrı diyemeyiz. Nokta.

 

Quote

Söylediğim gibi kim sorusu bilimde yeri olan bir sorudur ve bilim, zaman zaman bu soruyu sorar fakat tanrı savı konusunda ateist bilim adamlarının köpek dişlerinden korkan bazı bilim adamları böyle bilimsel bir sav ortaya koyma konusunda geri planda kalmış olabilir. Ne de olsa böyle bir savın yada teorinin insanların büyük bölümü tarafından doğru anlaşılmayıp dinsel bir örgütün güdümünde bilime saldırı olarak algılanacaktır. Mesela sen böyle bir teorinin gerekliliğini ömrü hayatı boyunca anlayamayacak ve algılayamayacak zavallı, kıt görüşlü bir insansın.

 

Keşke tanrı savı tüm dinsel öğretilerin etkisinden kurtulup bilimde bir teori olarak yerini alsa ne kadar güzel olurdu. Bilimin dürüst davranarak böyle bir görüşün varlığını kabul ederek buna yer ayırması çok yerinde bir karar olurdu. Ben ilahiyatın (tamamıyle islamın etkisinden kurtulmuş evrensel bir ilahiyattan bahsediyorum) bilimde bir yeri olduğunu düşünüyorum. Genel olarak tanrı savını, dinler tarihini, mitolojileri içeren bir ilahiyat dalının bilimde bir yeri olabilir.

 

Böylesine boş komplo teorilerini geçelim lütfen. Bu sorunun bilimde yeri yoktur. Bilimi ve onun metodolojisini, pozitif bilgiyi bir daha araştırın. Eşyanın tabiatına böylesine aykırı  şeyler yazmamak adına. Tanrının bilimde bir teori falan olması ancak bir hezeyan olabilir. Bu ayıplı kısmı geçiyorum.

 

On 29.08.2018 at 16:49, Yeni Üye said:

Evren zorunlu varlığın kendisidir diyebilirsin. Daha önce belirttiğim ezeli sıfatlarını da kabul ettiğin sürece benim için bunun bir mahsuru yok. Bu durumda Evren Tanrıdır demiş olursun. Ama ben sana daha ileri bir seviye ve soyutlama öneriyorum. Evren Tanrının kendisidir demek yerine onun bir görüntüsüdür demek daha ileri bir zihni ve düşünceyi temsil eder. Semavi dinlere de uygundur ve Tanrının şanına da  daha çok yakışır.  

 

Zaten senin verdiğin örnekte bunu gösteriyor. Buhar, Sıvı su ya da buz dediğin şey suyun özünün görüntüleridir. Bunlardan birini görünce bu suyun özünün kendisidir demiyorsun. Farklı görüntülerinden biridir diyorsun. Hep değişen, farklı görüntülerde ortaya çıkan varlığın sadece bir görüntüsünü görüp bu görüntü zorunlu varlığın kendisidir demek mi daha doğrudur, görüntülerinden biridir demek mi? 

 

O yüzden zorunlu varlığın ya da Tanrının zatı üzerinde düşünmeyiniz, onu bilmeniz imkansızdır, sıfatları, fiilleri, tecellileri üzerinde düşününüz ve onu o şekilde bilmeye çalışın vb. şeyler söylenmiş.

 

Beyin fırtınası olarak:

 

Başka türlü olagelmiş bir evrende varlık, enerji..ona her ne derseniz deyin yine var olacaktır. Ama var olageliş şekline göre canlılık ve bilinci "o evrende" meydana  getiremeyebilir. Böyle bir evrnenin var olması önünde de hiçbir engel yoktur. Hatta sözde hassas ayarlar üzerinden de dejenere edilir ya bu konu teistler tarafından. 

 

Böyle bir örnekten hareketle bu sefer, ezeli olanın, varlığın sıfatları arasında, akıl şuur bilinç yok mudur demek zorunda mı kalıyoruz o zaman? Tanrı o evrende vermemiştir vb. demeye kalkmayın. Hani yoktan var olamaz ve yok edilemezdi ya..Ya hep var olmalı, ya hiç? Yoksa öyle değil mi? Var ve yok olduğu zaman(lar), koşul ve şartlar mı var? Ezeli bir sıfat nasıl olur da koşul ve şartlara gebe olur? Yoksa her tür varlık, varoluş ve olagelişte, akıl ve şuur ona koşut olarak, eş güdümlü bir şekilde vücut bulmak durumunda, ondan öte zorunda mıdır?

 

Bir meselenin şu yönü var: Madem bu akıl şuur dediğimiz şey evrene, varlığa böylesine içkin ve ezelden beri aktüel olarak var, o vakit onun meydana gelmesi için neden hassas ayar yapmak gerekiyor? Deyim yerindeyse, neden uğraşmak gerekiyor?

 

16 hours ago, xchanel said:

Gayet güzel konuşuyorsunuz bilimsel ve etkileyici evrenden, maddelerde, hıclıkten ,varlıktan, enerjiden vb.. peki şöyle bir sorum olacak. Evrenin genişlediği kaç yılında bulundu ? 

 

Bin kere yazıldı çizildi bu genişleme safsatası üzerine. O yüzden diyorum ya "naifsiniz" diye. Masum bir çocuksuluk var yazdıklarınızda.

 

12 hours ago, xchanel said:

İslamın mantık dini olmasının sebebide bu hepsinin acıkca art arda yazılmamasıdır. Temel olarak Kur'an da yazan ayakta dur  rukuya ve secdeye var ve sadece Allah ı öv . yazılan budur nasıl yaptıgın mesela namaz kılarken ne okucagın yazmaz onu ovecek herseyi soyleyebılırsın . namaz icin farz olan 3 vakittir ve kac rekat kılınacagı yazmıyor.yani belli bir hukum yoksa istersen 4 kıl istersen 2 kıl onemlı olan senin Allah ın kulu oldugunu hatırlayıp onunla irtibata gecıp sukretmendır. 

 

Kutuplarda namaz ve oruç nasıl ifa edilir onu da yazıver bi hele elin değmişken. 

Quote

@Yeni Üye

İnsan olarak neye inandığımız, ne olacağımızı ve nasıl davranacağımızı belirleyeceği için önemlidir. Yoksa, görmediğin, bilmediğin bir şeye şimdiden inanmanın ve bunun bir imtihan vesilesi olmasının ne gayesi olabilir? İnanç öncelikle bu dünyada hakiki kimliğimize ve mutluluğa ulaşabilmemiz için önemli ve anlamlıdır. Ödül ve ceza müjdesi ve tehdidi de bizi iyiye ve insan olmanın hakikatine yönlendirmek için vardır. Bu tehdit eski kabilelerde kötü işler yaparsan bir daha dünyaya geldiğinde eşek olursun şeklinde somutlaşmış, semavi dinlerde de bu dünyada kötülük yaparsan öldükten sonra ateşlere yanarsın şeklinde. Aslında ne olacağından ziyade buna inanmanın bizi ne kılacağı, nasıl davranmaya sevk edeceği daha önemli. Tanrı sözü ve hitabı bizi inşa etmek için vardır. Yoksa Tanrının perspektifiyle bizim perspektifimiz farklıyken, Onun sözünü biz nasıl anlayabiliriz ya da yargılayabiliriz ki?  

 

Bir önemsiz oluyor, bir önemli. Rüya dediniz üstat, rüya..Ne önemi var ki dediniz..Bir şürü şey dediniz de dediniz zevahiri kurtarmak için, bir daha bakın oraya. Duruma göre vaziyet alıyorsunuz. Bir karar verin şuna artık. şöyle tornistansız olanından.

 

Yazdıklarınızın birbiri ile ne kadar çelişik ve uyuşmaz olduğunun farkında mısınız şimdi?

Laf ağzınızdan da çıktı bir kere, artık geri de alamazsınız. Bu düğümü çözün şimdi.

 

Görmediğin, bilmediğin bir şeye inanmak da nedir? Bunun kıymeti nedir ki, ödül-cezaya vesiledir?

İnançla bu dünyadaki hakiki kimlik arasındaki ilişki nedir?  Ne demektir? 

Ödül ve ceza üzerine kurulu bir ahlak gerçek bir ahlak mıdır? Gerçekten ahlak mıdır?

Bu tehdit dediğiniz gibi, eski kabilelerden çıkmış ve dine kadar uyarlanmıştır. Yani insan ürünüdür. 

 

Tanrıyı değil, kadiri mutlaklık sıfatını yargılıyoruz burada.

Ve ortaya konan sistemin sınavın da kadiri mutlaklıkla hiçbir şekilde örtüşmediği/bağdaşmadığını görüyoruz.

Güdük kalıyor, fazlaca insansı kalıyor. Resmen aciz kalıyor, acizliği anlatıyor. Tıpkı insan ve onun hukuk sistemi gibi.

Bu konunun altından kalkmanız mümkün değil. Boşa uğraşmamanızı öneririm şimdiden.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
21 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

 

   Dikkat ederseniz kimlerle evlenilemeyeceği tek tek sayılmış ve genelleme yapılmamış,

İslamda akraba evliliğine izin verildiği de gayet net biliniyor, bu durumda siz neye istinaden tanrınızın gerek duymadığı genellemeyi keyfi olarak yapıyorsunuz? tanrınız kitabımda hiçbir şeyi eksik bırakmadım diyor, tanrınızın sözüne güvenmiyor musunuz? Sadece kuran diyenlerin torunlarıyla ve anneanne – babaanneleriyle evlenmesinde sakınca yoktur..

 

 

Kurana göre namazın 3 mü, 5 mi olduğu bile belli değildir.

vakit namazlarının kaç rekat olduğu da yazmıyor Kuran'da.

Her seferinde bunlar Kuran'da yok diye kıvırırsanız işiniz zor sizin.

Kuran'da yazmayan şeyleri sünnete ve hadislere göre yapmıyor musunuz?

Eğer ola ki hadis diyenler haklıysa, ve sen İslami bir hükmü inkar ediyorsan cehennemliksin ona göre.

Yine söylüyorum, bir tarikate, cemaate ve mezhebe bağlı olmak vacibtir. Bu konuda yüzlerce yazı görebilirsin internette.

Dolayısıyla bu yaptığın İslamı reforme etme ve bize şirin gösterme çabasından başka bir şey değil.

Recm de, mürtedin katli de, namaz kılmayanların cezalandırılması da İslam'da vardır ve Dünya'daki İslam devletlerinde bu hüküm uygulanıyor. Mesela İran'da ateist veya agnostik olmanın cezası idamdır, Malezya'da oruç tutmayanları tesbit edip tutuklamakla yükümlü bir oruç polisi vardır. Kuran'da yer almayan recm de bizzat muhammed tarafından uygulanmış ve sünnet kabul edilmiştir.

İran, Sudan, Suudi Arabistan, Pakistan ve Afganistan'da dinden çıkmanın cezası ölümdür.

İslam sizin zannettiğiniz o hoşgörü dini değildir, bu konudaki çabalarınız beyhude.

İslam'ın etkilerini araştırmak için gerçek müslümanların olduğu ülkelere bir göz at.

Yukarıda yazdığım hükümler İslam devletleri tarafından harfiyen uygulanıyor.

Bu yasaların İslam'a uygun olmadığını iddia etmek bile idam edilme sebebi.

Siz hala uyuyorsunuz ve tatlı rüyalarda dolaşmak hoşunuza gidiyor.

Ama kırıcı da olsa, üzücü de olsa, yıkıcı da olsa gerçekleri söylemek bezim görevimiz.

Sen İslamı, ömrünü İslam'a adamış, fıkıh ilmini yutmuş alimlerden daha iyi bileceğini mi sanıyorsun?

Diyorsunuz ya:

İran şii,

S.Arabistan vahhabi,

Pakistan sapkın,

Afganistan yoldan çıkmış

Taliban, işid terörist... ve bunlar İslamı temsil etmez diyorsunuz ya... O zaman kim gerçek müslüman?

Kim İslamı gerçek haliyle yaşıyor o zaman? 3 yaşından beri Kuran'ı ana diliyle hatmeden, ilköğretim ve liseyi İslami okullarda okuyan, tüm zamanını ibadetle geçiren Araplar mı?

Yoksa, cumadan cumaya camiye gidip, televizyonda izlediklerine ''bunlar İslamı yanlış yorumluyor azizim'' diyen Türk müslümanları mı?

Araplara sapkın diyorsunuz ya. Emin ol onlar da sana sapkın diyor. Bi'dat ehli diyorlar sana. O İslami değil, bu İslami değil, kim İslami o zaman? Sen mi?...

 

 

İslam’ın kendi kaynaklarından örnek veriyorum sana:
DM6C-t1X4AA76e3.jpg

 

 

kuranı ezbere bilen 7 kişi zorla çıkıyor.

DM6DX-XX0AEXdml.jpg

 

   Birşey kendi kendinin kanıtı olamaz, olur demek safsataya girer,

değiştirilmediği nerede yazıyor, kendisinde ozaman değişmemiştir, konuyu kapatabiliriz :)

tanrı, kitaplarının değiştirilemeyeceğine dair sözü incilde (Matta 5-18) ve tevratta da (Yeşaya 40 –8 ) vermiştir.

 

   19 iddiası ve ayetlerin değişmediği iddiasını yan yana kullanmak oldukça ironik, neyi savunduğunuzun bile farkında değilsiniz.

19 cular tevbe suresinin son iki ayetinin kuran’a eklendiğini ve dolayısıyla kuran’ın değiştiği iddiasındadırlar..

Bu konuyla ilgili bilgilendirici bir alıntı yapayım size;

 

 

Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür. ( Hud 114. ayet)  namaz vakti Kur'an da gayet acık bir sekılde yazılmıs bunu okuyup anlamıyorum dıyen biri bana hıc ınandırıcı gelmıyor. 

 

sünnet konusuna gelince İslam da sadece Allah ın sunnetlerı ( sunnetullah) vardır peygamberın degıl. 

 

soyledıgın sozde mezheplere gelınce sen o mezheplerın olduguna ınanıp onlara ıman ediyorsan sen zaten islam dinine ve Allah a ınanmıyorsun demektir.

 

Hep birlikte Allah’ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz. (Al- imran 103. ayet) burada acıkca bölünmeyin diyor neye gore bolunuyorlar git onlara sor nerelerinden cıkarmıslar mezheplerı.

 

19 a gelınce Kur'an ın her yerınde olan bır sıstemın  sadece Bismillahirahmanirahim kelimesinde bile bu sistemin olma olasıgı 1/892 milyondur ve bu sistem eklenen 2 ayeti ve cıkaralın 2 ayeti farketmesi sencede normal olmaz mı.Gercek Kur'an ının hangısı oldugu bu yuzden tartılmazdır bence.

tarihinde xchanel tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, xchanel said:

neye dayanarak istemiyorsun onun sana itici gelmesini acıkla bana neye dayanarak itici buluyorsun ??

 

Esmer seviyorsun diyelim, sarışın değil. Dayanağın nedir?

Patlıcanı sevmediğini farz edelim, onu neden sevmiyorsun, dayanağın nedir?

Ya da çöplüğe bakan bir evi tercih etmiyorsun diyelim, boğaz manzaralısını yeğlersin. Dayanağın nedir?

Kedileri seviyorsun diyelim, böceklerden hoşlanmıyorsun. Dayanağın nedir?

Nihai soruyu sonraki mesajda sorarım..

 

Kendini aşağılıyorsun farkında değilsin.

Elinde patlayacak, hiç farkında değilsin.

O yüzden örneği çeşitlendirdik ve biz de sorduk sana bazı şeyler önceki mesajda.

Onların cevapları nerede? Bekliyoruz.

 

Kalanını birazdan yazıcam :)

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
48 dakika önce, teflon yazdı:

1- Onu sadece varlık değil de, tanrı yapacak olan şey nedir?

1a- Bu noktada tanrının tanımı nedir?

2- Öyle olmasını gerektiren nedir? Yani tanımın içeriğini gerektiren nedir

3-  Sadece varlıktan çok daha karmaşıksız ve bu bağlamda olasılıksız olan tanrıyı kabul ettiğinizde elinize geçecek olan ve meseleyi (sözde) daha mantıklı kılan nedir?

 

Hocam Tanrıyı şimdilik bir kenara koyalım. Daha kaç kere tanımlayacağız, Tanrıyla Varlık aynı şey, sadece sıfatlarında isabet etmek lazım diyeceğiz, bilemiyorum.

 

Varlığı kendinden olan, ezeli, ebedi olan bir şey var mı? Evet, kesin olarak var. Öyle olduğu için bugün bir şeyler var. Öyle olmasa en az bir şey varlığı kendinden, zorunlu, ebedi ve ezeli olmasa bugün hiç bir şey olmazdı. Buna Hakiki Varlık diyebiliriz.

 

İkinci sorumuz şu? Bu varlığı kendinden ezeli ve ebedi şey, hayat sahibi mi? ilim sahibi mi? irade sahibi mi? Yani kısaca bugün gözlemlediğimiz ve isim koyduğumuz her şeye potansiyel olarak ta olsa, sahip olmalı mı? Evet. Yani örneğin sen gülücü olmazsan, gülemezsin. Kızıcı olmasan kızamassın. Konuşucu olmasan konuşamazsın. Bir hayvan hareket edici olmasa hareket edemez. Bir atom diyelim ki yük yüklenici olmasa yüklenemez. Bu vasıflar, bu hakikatlerde vardır, o yüzden ortaya çıkar. Varlığı kendinden, Ezeli, ebedi olan da hayat sahibi, ilim sahibi, irade sahibi olmasa vb. sonradan bunlar ortaya çıkamaz. 

 

İşte eksik te olsa tanımladığımız bu şey var ya. İnandığımız şey O dur. Ne isim verdiğin önemli değil. 

 

Bu başlıkta daha ilk mesajım şuydu: "Eğer ezeli ve ebedi bir şey var, O şey hayat, ilim, irade, kudret vb. sahibi diyorsanız, sizinle ihtilafımız sözde bir ihtilaf. Aslında aynı şeyden bahsediyoruz. "

 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
57 minutes ago, Yeni Üye said:

Hocam Tanrıyı şimdilik bir kenara koyalım. Daha kaç kere tanımlayacağız bilemiyorum.

 

Varlığı kendinden olan, ezeli, ebedi olan bir şey var mı? Evet, kesin olarak var. Öyle olduğu için bugün bir şeyler var. Öyle olmasa en az bir şey varlığı kendinden, zorunlu, ebedi ve ezeli olmasa bugün hiç bir şey olmazdı. Buna Hakiki Varlık diyebiliriz.

 

İkinci sorumuz şu? Bu varlığı kendinden ezeli ve ebedi şey, hayat sahibi mi? ilim sahibi mi? irade sahibi mi? Yani kısaca bugün gözlemlediğimiz ve isim koyduğumuz her şeye potansiyel olarak ta olsa, sahip olmalı mı? Evet. Yani örneğin sen gülücü olmazsan, gülemezsin. Kızıcı olmasan kızamassın. Konuşucu olmasan konuşamazsın. Bir hayvan hareket edici olmasa hareket edemez. Bir atom diyelim ki yük yüklenici olmasa yüklenemez. Bu vasıflar, bu hakikatlerde vardır, o yüzden ortaya çıkar. Varlığı kendinden, Ezeli, ebedi olan da hayat sahibi, ilim sahibi, irade sahibi olmasa vb. sonradan bunlar ortaya çıkamaz. 

 

İşte eksik te olsa tanımladığımız bu şey var ya. İnandığımız şey O dur. Ne isim verdiğin önemli değil. 

 

Bu başlıkta daha ilk mesajım şuydu: "Eğer ezeli ve ebedi bir şey var, O şey hayat, ilim, irade, kudret vb. sahibi diyorsanız, sizinle ihtilafımız sözde bir ihtilaf. Aslında aynı şeyden bahsediyoruz. "

 

Kuran ya da herhangi bir din olmasaydı panteist mi olurdunuz o zaman mesela?

Tanrı "sadece" varlıktan, onun ontolojisinden çıkarımlanabiliyor mu, çıkarımlanamıyor mu?

Yoksa bunu dinler mi sağlayabiliyor? Eğer öyle ise başlığınız anlamını yitiriyor.

 

Sahiplik bile bir özne gerektirir mesela. Bir erk. Özellikle sizin kast ettiğiniz anlamı ile.

Taş, kafa yarma potansiyelini "barındırır".

Bunu kendi başına yapamayacağına göre, ona sahip midir?

Bunun için bir kuvvet uygulanması gereklidir.

O kuvveti uygulayacak olan her kim ya da şey ise, işte potansiyelin sahibi de "o"dur.

Yani bir özne.

(Burası tartışılabilir. Taş "kafa yarmaya aracı olma potansiyeline sahiptir, tek başına değildir" derseniz iş değişebilir..)

Her neyse, sadece "barındırmak" bir eksikliğe de gönderme yapıyor olabilir. Tanrı eksik olamaz.

 

Ben şunu tekrar ekleyeyim o zaman bir de:

 

Quote

 

Beyin fırtınası olarak:

 

Başka türlü olagelmiş bir evrende varlık, enerji..ona her ne derseniz deyin yine var olacaktır. Ama var olageliş şekline göre canlılık ve bilinci "o evrende" meydana  getiremeyebilir. Böyle bir evrnenin var olması önünde de hiçbir engel yoktur. Hatta sözde hassas ayarlar üzerinden de dejenere edilir ya bu konu teistler tarafından. 

 

Böyle bir örnekten hareketle bu sefer, ezeli olanın, varlığın sıfatları arasında, akıl şuur bilinç yok mudur demek zorunda mı kalıyoruz o zaman? Tanrı o evrende vermemiştir vb. demeye kalkmayın. Hani yoktan var olamaz ve yok edilemezdi ya..Ya hep var olmalı, ya hiç? Yoksa öyle değil mi? Var ve yok olduğu zaman(lar), koşul ve şartlar mı var? Ezeli bir sıfat nasıl olur da koşul ve şartlara gebe olur? Yoksa her tür varlık, varoluş ve olagelişte, akıl ve şuur ona koşut olarak, eş güdümlü bir şekilde vücut bulmak durumunda, ondan öte zorunda mıdır?

 

Bir meselenin şu yönü var: Madem bu akıl şuur dediğimiz şey evrene, varlığa böylesine içkin ve ezelden beri aktüel olarak var, o vakit onun meydana gelmesi için neden hassas ayar yapmak gerekiyor? Deyim yerindeyse, neden uğraşmak gerekiyor?

 

 

Ayrıca işin içine bir de amacı katalım. "Amaç"

Ezeli olan da amaç da var mıdır mesela?

 

Önemli olan o ezeli olanın o ezeli halinin nasıl tezahür ettiği..

Bu bağlamda tanrıya ve onun tanımına ve varlıktan ayırt edilme noktasına mutlaka geleceksiniz, gelmek zorundayız.

Bunların ezeli olanda potansiyel olup, sonradan aktüel hale geldiği durumda "o ezeli şey", kadiri ve alimi mutlak bir özne olabilir mi?

 

Bir şeyin potansiyel olarak mümkünlüğü ile, aktüel olarak "orada" olması, cereyan etmesi aynı şey değildir. 

Ezeli olan şey bilinç üretme potansiyeline sahip, ama bunun "farkında mı" mesela?

Tanrı o bilinci tüm ezeliyet zarfında kullanabilme yeti ve kabiliyetine sahiptir. 

Sadece varlık ise, değildir. "Sadece varlık" kendisinin farkında değildir. 

 

Konu basit aslında, ezeli olana tanrı dememiz için zorunlu hiçbir sebep yoktur.

Hatta bu uygulamanın astarı yüzünden pahalıya gelmektedir.

 

 

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, xchanel yazdı:

Allah a inanmadıgınızı soyluyorsunuz bılım kullanıyorsunuz dıyorumki Kur'an bilimi destekler itiraz ediyorsunuz . O zaman bende size oyle bir kitap yazın ve ıcıne aynı  sıstemı koyun bende evet haklısınız bu kıtabı ınsan yazmıs  dıyeyım gayet acık bence

19 felan kuran i KANITLAMAZ. Ayrıca ben arapça bilmiyorum bu yüzden bu konuda Edip e güvenmek zorunda kalıyorum. Ki Edip  ayet çevirilerinde ne büyük sahtekarliklar yapıyor. Edip Yüksel güven istiyorsa önce k sahtekarlıklarını düzeltsin ardından  biz de 19 u ciddiye alalım.

 

 

Hem 19 olsa ne olmasa ne  ? Onca orta-çağ ayeti varken ne olduğu belirsiz  olan ve hiç güven dahi vermeyen Yüksel 'in demagojisinj ciddiye alalım. Seni azcik öteye alalım müslim. 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, teflon yazdı:

 

Esmer seviyorsun diyelim, sarışın değil. Dayanağın nedir?

Patlıcanı sevmediğini farz edelim, onu neden sevmiyorsun, dayanağın nedir?

Ya da çöplüğe bakan bir evi tercih etmiyorsun diyelim, boğaz manzaralısını yeğlersin. Dayanağın nedir?

Kedileri seviyorsun diyelim, böceklerden hoşlanmıyorsun. Dayanağın nedir?

Nihai soruyu sonraki mesajda sorarım..

 

Kendini aşağılıyorsun farkında değilsin.

Elinde patlayacak, hiç farkında değilsin.

O yüzden örneği çeşitlendirdik ve biz de sorduk sana bazı şeyler önceki mesajda.

Onların cevapları nerede? Bekliyoruz.

 

Kalanını birazdan yazıcam :)

verdıgın ornekler somut ve dunya hayatına ait seyler ben sana ahlak dıyorum soyut bır kavram ve senın ahlakın nasıl olustu dıyorum neye dayanarak olusturdun sendeki ahlakı bana patlıcan domates  esmer sarısın kedidir kopektır deme

Link to post
Sitelerde Paylaş
35 dakika önce, Charles dawkins yazdı:

19 felan kuran i KANITLAMAZ. Ayrıca ben arapça bilmiyorum bu yüzden bu konuda Edip e güvenmek zorunda kalıyorum. Ki Edip  ayet çevirilerinde ne büyük sahtekarliklar yapıyor. Edip Yüksel güven istiyorsa önce k sahtekarlıklarını düzeltsin ardından  biz de 19 u ciddiye alalım.

 

 

Hem 19 olsa ne olmasa ne  ? Onca orta-çağ ayeti varken ne olduğu belirsiz  olan ve hiç güven dahi vermeyen Yüksel 'in demagojisinj ciddiye alalım. Seni azcik öteye alalım müslim. 

 

 

 

 

O nun üzerinde ondokuz vardır (Müdessir 30. ayet) 

 

müdessir - örtüye bürünen demektir . Buda apacık Kur'an ın 19 ortusune burundugu anlamına gelıyor.Sen bunu anlayacak inanca sahip olmadıgın için senin icin sadece bir sacmalık ve sayıdır.Herkes bunları gorseydi zaten sınav diye birsey olmaz herkes imanlı birer mumin olurdu.Musa peygamber 9 adet mucize ile gonderıldıgınde onada cok az insan inanmıstı. Gecmısteki gibi oluyor hersey. Kur'anda buda yazılıyor oku dıyecegım ama faydası olacagını sanmıyorum.

 

Ey bürünen (gizlenen) ( Müdessir 1. ayet)

Kalk ve uyar (Müdessir 2. ayet)

 

Surenin ilk 2 ayetide bir mucize olacagını acıkca belirtiyor.

tarihinde xchanel tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Sütlü Kase yazdı:

 

Yahu kardeşim işim gücüm yok senin uydurma kitabının kopyasını yazacam. Ha sonra gidip onada ık bık edeceksin. Değer mi ? Değmez. 

 

 Dayanağına bak, aynını yazamazsınız. Rezillikten başka bir şey değil bu savunma önce bunu farkına var. 

benim düşüncemi verdiğiniz yorumlara acık ayetlerle cürütmeye calısıyorsunuz acıklamaya calısıyorum okuyorsunuz ama anlamıyorsunuz.Bende sana yazabılıyorsan boyle bır kıtap buyur dıyorum . Sen benden Allah ı somut olarak ıspatlamamı ıstıyorsun ( ınsanın ne kadar mukkemmel bır varlık oldugunu bılıp bunu bır yaratandan baskası yapamayacagını bıldıgın halde) bende sen kendını ıspatla dıyorum madem benım dusuncelerım sacma gelıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 minutes ago, xchanel said:

verdıgın ornekler somut ve dunya hayatına ait seyler ben sana ahlak dıyorum soyut bır kavram ve senın ahlakın nasıl olustu dıyorum neye dayanarak olusturdun sendeki ahlakı bana patlıcan domates  esmer sarısın kedidir kopektır deme

 

Kedi köpek somuttur da, onları "sevmek" somut mudur, soyut mu?

Onlara acımanı ve beslemeni sağlayan vicdanın somut mudur, soyut mu?

Estetik somut mudur mesela, yoksa soyut mu? Boğazdaki ev meselesi mesela..Ya da esmer sarışın?

 

Ne kadar uğraşırsan uğraş, kaçamayacaksın.

Sadece cevap ver. Korkma yemem.

Evet dayanaklarını bekliyoruz.

Ve tekrar yazıyorum: kendini aşağılıyorsun.

Ayak sürümeyip cevap vermeye başlarsan naklen yayına geçecez.

 

Önce estetikle ilgili olan kısma cevap ver mesela. Sonrası çorap söküğü gibi gelir.

 

Ya da biraz kestirmeye geçeyim:

Sen neden ensest ilişkiye girmiyorsun?

Ya da çalıp çılıp ırza geçip, öldürmüyorsun?

 

Ahlak ise bireysel değil, toplumsaldır.

Ona temel teşkil edenler ise eğilimler ve davranış kalıplarıdır.

Onlar doğuştan gelir. 

Ahlak onlara sonradan giydirdiğimiz kılıftır. Toplumsal olarak.

Senin neden öyle değil de böyle, yok efendim ahlak nasıl oluştu dediğin şey, milyarlarca yıllık evrimin mirasıdır.

Ensest ilişki verimli bir döl vermediği üzere, toplum içerisinden bu davranış kalıbına sahip olanların frekansı zaman içerisinde elenerek azalmış ,marjinal seviyeye inmiştir. 

Canlılığı geriye kalanlar, toplumu da bir canlı türü olan insanlar oluşturduğu üzere, toplumun bu davranışla ilgili eğilimlere hakim olacak ahlak kılıfını da onlar belirlemiştir.

 

Bu konular kırk kez tartışıldı, kırk kez yazıldı. Linkleri getireyim mi sana tek tek?

Senin daha geldiğin yoldan bu forum 40 kez döndü..

Ha, çok matah bir mevzu sandığınız bu ahlak konusunu elinde yine yeni ve yeniden patlatır mıyız?

O kadar ısrarcıysanız patlatırız elbet.

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, teflon yazdı:

 

Kedi köpek somuttur da, onları "sevmek" somut mudur, soyut mu?

Onlara acımanı ve beslemeni sağlayan vicdanın somut mudur, soyut mu?

Estetik somut mudur mesela, yoksa soyut mu? Boğazdaki ev meselesi mesela..Ya da esmer sarışın?

 

Ne kadar uğraşırsan uğraş, kaçamayacaksın.

Sadece cevap ver. Korkma yemem.

Evet dayanaklarını bekliyoruz.

Ve tekrar yazıyorum: kendini aşağılıyorsun.

Ayak sürümeyip cevap vermeye başlarsan naklen yayına geçecez.

 

Önce estetikle ilgili olan kısma cevap ver mesela. Sonrası çorap söküğü gibi gelir.

 

Ya da biraz kestirmeye geçeyim:

Sen neden ensest ilişkiye girmiyorsun?

Ya da çalıp çılıp ırza geçip, öldürmüyorsun?

 

Ahlak ise bireysel değil, toplumsaldır.

Ona temel teşkil edenler ise eğilimler ve davranış kalıplarıdır.

Onlar doğuştan gelir. 

Ahlak onlara sonradan giydirdiğimiz kılıftır. Toplumsal olarak.

Senin neden öyle değil de böyle, yok efendim ahlak nasıl oluştu dediğin şey, milyarlarca yıllık evrimin mirasıdır.

Ensest ilişki verimli bir döl vermediği üzere, toplum içerisinden bu davranış kalıbına sahip olanların frekansı zaman içerisinde elenerek azalmış ,marjinal seviyeye inmiştir. 

Canlılığı geriye kalanlar, toplumu da bir canlı türü olan insanlar oluşturduğu üzere, toplumun bu davranışla ilgili eğilimlere hakim olacak ahlak kılıfını da onlar belirlemiştir.

 

Bu konular kırk kez tartışıldı, kırk kez yazıldı. Linkleri getireyim mi sana tek tek?

Senin daha geldiğin yoldan bu forum 40 kez döndü..

Ha, çok matah bir mevzu sandığınız bu ahlak konusunu elinde yine yeni ve yeniden patlatır mıyız?

O kadar ısrarcıysanız patlatırız elbet.

öncelikle neye inandıgını sorayım 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...