Jump to content

Biyolojide tür kavramı nedir?


Recommended Posts

On 11.08.2018 at 01:00, haci yazdı:

Biyolojide kanunlar yoktur. Yalnız fizikte kanunlar vardır. 

Dolayısıyla canlıları türler, cinsler ve ırklar olarak ya da başka kriterleri izleyerek sınıflara ayırmak kesin olmayan çabalardır.

 

Kesin çizgilerle olmasa da bulanık mantık güdüldüğünde böyle bir farklılaşım söz konusu olmaktadır ve bu tanımlanabilir. Biraz daha matematik ve sayıları içeren bir tanım yada açıklama olacağından isimlendirmek çok kolay olmaz.

 

Çok kesin olarak görülüyor ki dünyada 3 temel türün çiftleşmesinin melezzleri vardır. Bunu biri üzerine yeterince düşününüp gözünün önüne tüm insanları getirdiğinde bu üç temel ırkı tespit edebilir, tanımlayabilir. Tür diyorum zamanında belirli bir ataya kadar tür farkı vardı fakat bugün melezleri için farklı türler demek yanlış olur.

 

1. Çekik gözlüler (Uzak doğu)

2. Beyaz tenliler (Avrupa, Amerika, Rusya, İsrail)

3. Esmer tenliler (Afrika, Hindistan, Ortadoğu)

 

Türkiye ise saydığım bu 3 temel ırkı (yada geçmişteki türleri) içinde barındırır. Bu yönüyle ender bir ülkedir. 

 

Burada konu bu insanların sadece ten rengi, göz yapısı değildir. Morfolojik ve fizyolojik olarak daha pek çok farklılıkları vardır.

 

Uzak doğu sınırını Çin Seddi olarak görebilirsiniz. 

 

Bu temel 3 ırk dışında bana bir ırk söyleyin size hangi ikisinin yada üçünün melezi olduğunu söyleyeyim.

 

 

tarihinde John Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu hem eksik hem de yanlış bir sınıflandırma... Aslında ne kadar ayrıntılı olursa olsun hep eksik kalmaya mahkum bir sınıflandırma.

Hep eksik olacaktır... Çünkü yanlıştır.

Neden yanlış?

Yanlış,  çünkü kullanılan kriterler son derece yüzeyel. Bilimsel değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Farklı tür olsaydı deve ile lama veya at ile eşek gibi gibi kısır yavrular verirdi.

 

Biyolojide böyle bir kural ve kanun yok. Katır kısır olmayabilir.

Aynı türün içinde yer alan hibrid hayvanlar ve bitkiler vardır. Kırmızı  kurt gibi..

Türle ilgili kanun düzeyinde bir kural yoktur.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, haci yazdı:

Farklı tür olsaydı deve ile lama veya at ile eşek gibi gibi kısır yavrular verirdi.

 

Biyolojide böyle bir kural ve kanun yok. Katır kısır olmayabilir.

Aynı türün içinde yer alan hibrid hayvanlar ve bitkiler vardır. Kırmızı  kurt gibi..

Türle ilgili kanun düzeyinde bir kural yoktur.

 

Köpekler ile kurtlar aynı türdür.

 

Aynı tür olmasaydı üreyebilen yavruları olmazdı.Lama ile deve gibi kromozom farkıda yok.:)

 

clip_image006_thumb.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş
34 dakika önce, haci yazdı:

 Benim iletiyi quote ettiğine göre bana cevap veriyorsun. Benim iddiamı çürütmüyor, destekliyorsun.

Kırmızı kurt köpekle kurdun melezi değil.

Kayoti ile kurtun melezi.

 

Bitkiler içinde on binlerce hibrid bitki vardır..

kayoti ,kurt,köpek kromozom sayısı aynı ve üreyebilen yavrular veriyorlar.Bu yüzden aynı türdür.

 

Melez bitki üreyemiyorsa o bitkiler farklı türdür. Üreyebiliyorsa aynı türdür. Bu kadar açık net.:)

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, GREENHOUSE yazdı:

kayoti ,kurt,köpek kromozom sayısı aynı ve üreyebilen yavrular veriyorlar.Bu yüzden aynı türdür.

 

Melez bitki üreyemiyorsa o bitkiler farklı türdür. Üreyebiliyorsa aynı türdür. Bu kadar açık net.:)

 

 

Bunlar senin iddian mı yoksa bir yerlerde mi okudun.

Türler kromozom sayısını paylaşabilirler. Farklı türlerde kromozom sayısı aynı olabilir.  Kedilerle arslanların kromozom sayısı aynıdır.

Zürafelerle eşeklerin de kromozom sayısı aynıdır. Onlar da mı aynı tür.?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, haci yazdı:

Bunlar senin iddian mı yoksa bir yerlerde mi okudun.

Türler kromozom sayısını paylaşabilirler. Farklı türlerde kromozom sayısı aynı olabilir.  Kedilerle arslanların kromozom sayısı aynıdır.

Zürafelerle eşeklerin de kromozom sayısı aynıdır. Onlar da mı aynı tür.?

Zürafa ile eşek kromozom sayısı aynı ama üreyebilen yavru veriyor mu?Vermiyorsa aynı tür değildir.:)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, GREENHOUSE yazdı:

Zürafa ile eşek kromozom sayısı aynı ama üreyebilen yavru veriyor mu?Vermiyorsa aynı tür değildir.:)

 

Senin buluşlarından biyolojiyi haberdar etmemiz gerekiyor.... Ben hemen Harvard Üniversitesi biyoloji bölümünü haberdar edeceğim. Orada çalışan bir Türk arkadaşım var..

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 08.08.2018 at 22:52, John Ahmet said:

@teflon Ben senin kodladığın yerde değilim beni gerçekten anlayabilmen için farklı bir jargon kullanmalıyız. Taksonomik anlamda yaptığımız adlandırmalar söylemek istediklerimi karşılayamaz ve yeterli değildir. Bu konuda günümüzde en modern anlamda dijitalizasyon kullanılıyor ve ben de öyle yapacağım ve bunu sana bulanık mantık ile açıklamaya çalışacağım.

 

Günümüz insanlarını genetik ve evrim açısından bir yere konumlandırmak için evvelinde taksonomi kullanılıyordu fakat günümüzde çok yetersiz kalıyor. Organizmanın genlerinin bir diğerleriyle karşılaştırmasını yaparak bir tablo oluşturduğumuzu düşünelim. (Genetic Comparison).

 

Böyle bir karşılaştırmada günümüz insanı için kimin referans alınacağı başlı başına bir sorundur. Zamanın genetikçileri, antropologları ve paeontologları, seçilen insanların popülasyonlarına göre ortalama bir gen havuzu oluşturup karşılaştırmayı bulunan kemikler ile öyle yapmışlardır. Dolayısıyla insan ve Neanderthal'in karşılaştırılmasında bariz bir hata oluşacaktır şudur;

 

Böyle bir karşılaştırmada sarışın ve renkli gözlü nüfusun dünya nüfusuna oranı %1 bile değildir. İşin ilginç tarafı Neanderthallerin genomu sarışınlar ile neredeyse %100 örtüşürken diğerleriyle öyle olmamaktadır.  Dolayısıyla benim savıma göre sarışınlar genom olarak Neanderthal'e çok daha yakındır. Bu fark sarışın bir Alman ve Güney Afrikalı zenciyle yapılan farktan çok daha azdır. Bunların sayısal ifadelerini vermeye lüzum görmüyorum sen beni anladın sanırım. Günümüzün öncelikle Avrupa'sının, Amerika'sının, Rusya ve İsrail'inin Neanderthallere daha yakın olduğunu söylerken buradan yola çıkmıştım.

 

Taksonomi derken sen kendince nasıl bir paranteze alıyorsun bilmiyorum ama, bu sınıflama artık zaten moleküler düzeyde; DNA, baz çiftleri ve mtDNA analizi yoluyla yapılıyor. Yani bu iş "aman da şunlar sarışın onları neanderhal alalım, şunlar kahverengi onları da sapiens olarak alalım" minvalinde yüzeysel şekilde yapılmıyor ki? Zaten yapılan şey senin kast ettiğin: Genetic Comparison. En başından beri bunu söylüyoruz ya. 

 

Örneğin 38.000 yıllık, modern insan DNA'sınca kontamine edilmemiş Neanderthal fosili bulunuyor. Ardından yeni nesil DNA dizileme yöntemleri uygulanıyor..Milyonlarca baz çifti söz konusu olan..Çıkan sonuçları bir yana koyacak olursak asıl değinmek istediğim nokta şu: Ortada "baz" bir Neanderthal DNA'sı var. Referans noktası. Spesifik. Diğer yanda afrikadaki arkaik homo sapiens buluntularına istinaden yine homo sapiens için "baz" bir DNA ve nihayetinde ortalıkta dolaşan günümüz insanları var. Avrupalısı, Afrikalısı, Çekik gözlüsü vb..İşte kıyaslananlar, karşılaştırılanlar bunlar. İşte bunlar üzerinden yapılan genom kıyaslamaları ve özellikle mtDNA analizleri, sana en başından beri anlatmaya çalıştığım sonuçları veriyor. Zamanın genetikçileri tam olarak dediğin gibi yapmadıkları gibi, mevzubahis olan günümüz genetikçileri ve baz referans noktaları. Referans noktası ne günümüz insanı,  ne de ortalama bir gen havuzu falan değil. Bu kadar basit mi sandın bu işi? Zibilyonlarca dolarlık projelerde bu noktaların dikkate alınmayacağını, akıl edilemeyeceğini mi sanıyorsun? 

 

Yanıtlaman gereken soru şu: Sapiens DNA'sı derkan kast edilen ne? Neanderhal DNa'sı derken kast edilen ne? Günümüz insanı derken kast edilen ne? Aslen isimler dahi önemli değil. Yanıltıcı olabiliyor. Afrkalı arkaik Sapiens'e "A", Neanderthal'e "B", günümüz insanına da "C" diyelim. İşte bu üçü cross referans edildiği vakit çıkan sonuç:

 

1- Modern insanın kökeninin, omurgasının "A"da olduğu,

2- "B"nin "A"nın içerisinde küçük bir yer kapladığı 

3- "A"nın da Afrikadan çıktığı yönünde.

 

Hepsi topu bu işte. Yok türdü sınıflamaydı falan bir yana bırak..Senin dediğin gibi olsaydı, yani modern insan dediğin şey neanderthal, diğerleri afrikalı, çekik gözlü ya da ortadoğulu falan, o zaman modern insan dediğin şeyin içerisindeki DNA'nın, etiketlenmiş, "baz" Neanderhal DNA'sına karşılık gelmesi, sapiens DNA'sının bunun içerisinde küçük bir parça olması; Afrkalı, çekik gözlülerde ise durumun tam tersi olması gerekirdi. Ama mevcut görüntü dünya üzerinde kimi yakalarsan tut getir, işte onların DNA'sı ve genomunun omurgası sapiens, çeşnisi Neanderthal, mtDNa analizlerine göre kökenleri ise afrikaya dayanıyor diyor. Artık sen mi anlamıyorsun, yoksa ben mi anlatamıyorum bilmiyorum bundan ötesini..

 

Mercedes'in bir a ve b serisi var. Bir de günümüzdeki mercedes. İşte günümüzdeki mercedes'i diğer ikisi ile kıyasladığın zaman, önceki a serisi mi temel alınarak yapılmış, yoksa b serisi mi, ayrıca bunlar neredeki fabrikada üretilmiş, işte onu anlayabiliyorsun. Kimi neyi rererans alacağın ile ilgili bir sorun yok ortada yani. Referanslar, "etiketler" belli.

 

Tüm bunlar değişebilir ve kısmen de olsa senin dediğin yere gelebilir mi? Belki. Ama ben şu ana kadar görmedim. Yani hiç bir yerde: Modern insanlar ya da avrupalılar, genomlarına sapiens karışmış Neanderthaldir. Afrikalılar çinliler falan ise, genomlarına neanderthal karışımış sapienstir. Şeklinde bir ayrım..

 

On 08.08.2018 at 22:52, John Ahmet said:

Oluşturulan bu benzerlik oranları (Örneğin Neanderthal için %98-99) hatalıdır ve nedeni şudur; Epigenetik geliştikçe bu daha net anlaşılmıştır. Çünkü bugüne kadar karşılaştırma yapılırken genlerin aktifliği dikkate alınmadan bir karşılaştırma yapılmıştır. Epigenetiğin katkısı yapılan bu dijitalizasyon çalışmalarını kökünden değiştirmiştir ve genlerin aktifliği dikkate alınarak yapılan bir karşılaştırmada çok farklı tablolara ulaşılmıştır. Dolayısıyla bu durumu yavaş yavaş eski bilgileri düzelterek yapmaktadırlar fakat bunun için daha uzun bir süre gerekiyor. Çünkü kendilerinden o kadar emin olamıyorlar. Çünkü genlerin aktifliğinden ziyade işlevinin de çok iyi haritalanmış olması gerektiğinden bu henüz tam olarak yapılamamaktadır. Çünkü farklı genlerin işlevinin aynı olması gibi durumlar da söz konusu olduğundan yapılacak karşılaştırmanın kriterleri de değişmektedir.

 

Epigenetik oldukça önemli olmakla birlikte, konunun bu noktasında majör bir oyuncu olabileceğini ve senaryonun çatısını tümden değiştirecek düzeyde etki edebileceğini düşünmüyorum. Evet her şey genler ve genetik miras değildir. Onların nasıl ifadelendiği ve bunda rol oynayan faktörler de gayet mühimdir. Ancak epigenetik bu derece önemli olacak olursa eğer, bu durumda doğal seçilimin elinde, determine edeceği ve kullanacağı sağlam bir omurga kalmaz. Omurgasız bir şey kalır adeta. "A" özelliklerine sahip olduğu için seçilmiş, daha doğrusu elenmemiş bir birey, epigenetik faktörler neticesinde A'den (bir nebze ya da çokça)başka bir şeye dönüşüyor ise eğer, o vakit doğal seçilim aslen hiçbir şeyi seçmemiş olacak, elinde oyun hamuru gibi sürekli değişen ve kararlılık gösteremeyen bir çamur kalacaktır sadece. Bu durumda seçilim hiçbir yöne ilerleyemeyecek genetik havuzdaki gen frekansı yalpalayıp duracak, hatta yalpalayamayacaktır bile. Her yöne giden hiçbir yöne gidemez demişler ya, işte ona benzer bir şey..

 

Bu bağlamda ben epigenetik bireyler üzerinde önemli etki ve sonuçları olmakla birlikte, popülasyon düzeyinde oldukça silikleşeceği ve doğal seçilim yine aslen geniş anlamda çeresel faktörlere bağlı olarak gen havuzundaki frekansı yine aynı yöne değiştireceğini genotipin netice olarak yine aynı yönde şekilleneceğini düşünüyorum. Yani eyvah bu epigenetik yüzünden insanın kökeni tamamen değişti, vay anam meğer Şili'den dan ya da Antartika'dan çıkmışız gibi bir noktaya gelemeyecek iş hiçbir zaman. Epigenetik belki detayları, çatallanmaları değiştirecek ama, ağacın kökü hep "aynı" kalacak. Bu benim tamamı ile şahsi görüşüm. Üzerine ayrıca ve de detaylı bir araştırma yapmadım.

 

Konu ile ilişkili bir kaç link:

 

https://www.independent.co.uk/news/science/scientists-unravel-dna-of-38000-year-old-neanderthal-5331327.html

http://science.sciencemag.org/content/314/5802/1113

https://www.quora.com/Why-arent-neanderthals-considered-humans

 

On 08.08.2018 at 22:52, John Ahmet said:

Uzmanların asıl vurgulamak istediği şey ise Neanderthallerin sarışınlar ile yakın benzerliğinden ziyade insanlığın beşiğinin sadece Afrika olmayacağını vurgulamaktır. Asıl sorulması gereken soru şudur; Neanderthal ve Homo Sapiens tek bir evrimsel sürecin farklı basamakları mıdır yoksa kendi süreçlerine sahip farklı kolları mıdır?

 

Bu kısmının şu ana kadarki özeti şu: Özellikle mtDNa analizleri beşiğin Afrika olduğunu perçinliyor. Diğer husus da belli, atalarımız ortak, yakın tarihte ise ayrılarak dallanmışız. Ve çiftleşebilecek kadar yakınmışız. Daha sonra neanderhaller ortadan kalkmış. Zaten tek bir evrimsel süreç var. Son sorudan kastını ise tam anlamadım.

 

On 08.08.2018 at 22:52, John Ahmet said:

Bence cevap her isi de. Neanderthalleri ve Homo Sapiens'i geçmişte farklı türler olarak gördüğümüz için kendi süreçlerine sahip evimin farklı kolları olarak görmek akla daha yatkın gibi görünse de birbirleriyle kurdukları ilişkiler bize faklı basamaklar olabileceğini de göstermektedir. Örneğin tür tanımına göre bu iki türün ilişkisinin ya hiç mümkün olamıyor yada kısır olması gerekiyordu. Fakat öyle değildir ve az bilinen bir konu da iki türün ilişkisinin sonuç vermesi hangi tarafın erkek olduğuna bağlı olabiliyor. Örneğin bu vakada Afrikalı bir erkek, Neanderthal bir kadını dölleyebiliyorken tam tersi mümkün olamıyor ve dolayısıyla sayı olarak da az iseler neslinin tükendiğini söylemek akla daha yatkın geliyor. Demek ki ataerkil toplumlarda türlerin ve ırkların takibi yapılırken hep erkek gözetiliyor. Halbu ki Neanderthaller nesillerini annelerinden devam ettirmiştir. Ayrıca zaten Neanderthaller kendi içlerinde başarılı şekilde döl verebiliyorlar. Dolayısla kendi hallerine bırakıldıklarında üremeye devam edebilecekken zalim Afrikalılar sanırım buna hep engel olmuşlar.

 

Burada biraz kavram kargaşası var. Birbirinden bu kadar yakın tarihte ayrılmış ve o derece yakın iki alt türün sınıflamasında çiftleşebilmeyi referans almak ne kadar doğru? Değil. Bütün konuyu dejenere ediyor. Etmiş de zaten. Dediğin gibi bir gereklilik yok ki? Özellikle bu gibi durumlar özelinde..Ataerkil ırkların takibinde erkeklerin gözetilmesi gibi bir durum yok. Bilimi, bilimsel metodolojiyi ve günümüz bilim insanlarını biraz fazla hafife alıyorsun gibime geliyor. Sonraki yazdıkların da gerçekleri tam olarak yansıtmadığı gibi, erkek kadından üreme ayrımın tam bir faraziye..

 

On 08.08.2018 at 22:52, John Ahmet said:

Sonuç olarak insanlığın beşiği olarak sayılabilecek üç kıta vardı.

1. Homo Erectus (Asya)

2. Neanderthal (Mu)(Önemli bir kısmı gemilerle Avrupaya göçmüştür James Chucward'ın eserlerinde detaylı olarak anlatılmaktadır. Büyük kısmı ise kıtaları batınca ölmüştür. (%96))

3. Homo Sapiens (Afrika)

Uzun bir süre farklı kollar olarak evrimleştikten sonra Avrupada karşılaştılar ve insanlık tarihinin en önemli savaşları başladı.

Bu konuyu ayrıca tartışmak isterim.

Neanderthaller ve günümüzün sarışın halkları için söylediklerim aklında iken şu yazıyı okur musun? Beni daha iyi anlayacaksın. 

https://www.haberturk.com/yasam/haber/29281-son-sarisin-2200de-dogacak

 

İnsanlığın beşiği ile yazılacakları yazdım. Tahmin ya da varsayım değil, son bulgular ne ise onları aktardım ve yorumladım sadece aracı olarak. Yukarıda yazanlar ise hala daha dayanak bekleyen tahminler sadece. Evet karşılaştılar ve karıştılar. O yüzden Neanderthal DNA'sı var genetik mirasımızda. 

 

O verdiğin linkin ise meseleye pek bir etkisi yok. Dominant olan domine edecek. Ama biz geçmişin izlerini günümüzle kıyaslayabildiğimiz ve %1-2'lik farkları dahi tespit edebildiğimiz müddetçe sorun teşkil etmeyecek. Böyle bir durum dahi sonuçları ve geçmişin izlerini tamamen perdeleyemez. Burası için sana şu linki bir daha veriyorum, öne sürdüğün durum aşağıdaki örnekle paralel:

 

https://www.nature.com/news/how-china-is-rewriting-the-book-on-human-origins-1.20231

 

Bak orada diyor ki: Çinli araştırmacıların bir bölümü, modern insanın tamamıyle Çin bölgesinde, homo erectustan -homo-sapens'e evrildiğini, herşeyin Çin'den geldiğini idda ediyor.  Ancak genetik data analizi kaynak olarak Afrikayı işaret ediyor. Çalışmalar, Çinlilerin genetik materyalinin %97,4'ünün afikalı atalardan, kalan kısmının ise neanderhal ve denisonanslardan olduğunu ortaya koyuyor. Eğer çinli homo erectustan kayda değer bir katkı olmuş olsaydı, genetik data içerisinde "sırıtırdı"...

 

On 10.08.2018 at 02:07, John Ahmet said:

@teflon Cevabını görebilmek için belki on defa siteye giriş yaptım. Son zamanlarda bu konu çok kafama takılıyor ve bence çok önemli bir konudur. 

 

Bir de bir şey ekleyeyim.

İnsanlığın 3 beşiği olduğunu söylemiştim.

 

1. Asya 

2. Mu (Yada başka bir kıta kuzey yada güney Amerika olabilir)

3. Afrika

 

Neandertalhallerden bahsederken hep modern insan ve Neanderthal olarak bahsederler aslında bana göre modern insan dediğimiz zaten Neanderthallerdir. Geriye kalanlar çekik gözlüler, Afrika ve Ortadoğudur. Neanderthal derken yanılıyor olabilirim kasıt ettiğim Afrika ve Asya dışındaki insanlığın diğer beşiği sayılabilecek kıtadan Avrupaya göç edenleri kasıt ediyorum. Bana göre modern olanlar onlardır.

 

Ayrıca şunu da ekleyeyim. Sarışın ve beyaz tenli insanlar evrimsel açıdan diğerlerine göre daha ileri bir süreçtedir. Dolayısıyla Homo sapiens denildiğinde benim aklıma hep Afrika geliyor çünkü Homo sapiens onlardır, biz ise en az 500 bin yıl öncesine kadar hiç Afrika'da bulunmamış bir neslin çocuklarıyız. Eğer sarışın isen muhtemel bu senin için de geçerlidir. Çünkü sarışın ve renkli gözlü olabilmenin koşulu anne ve babanın da öyle olmasıdır. Dolayısıyla Mu insanları öyleymiş dolayısıyla biz Mu'dan geldik, Afrika'dan değil. 

 

Bunun altına sana bir link vermiştim okudun mu? Evrimde ilerleme diye bir süreç ya da daha ilerisi diye bir mertebe yoktur. Evrimin yönü ve amacı yoktur. Sana Jay Gould'un "Yaşamın Tüm Çeşitliliği" adlı kitabını şiddetle öneriyorum. Bu kısır bakış açısına bire birdir. Bu konularla ilgilenen herkesin mutlaka okuması gereken kitaplardan biri.

 

Bir de, Taksonomik sınıflama yanlış genetik kıstas önemli falan filan diyorsun ama, kalkıp en önce sen sadece dış görünüşe göre; sarışınlık, mavi göze göre bir sınıflamaya kapılıp gidiyorsun..Fenotipi bırak, genotipe bak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

@teflon Beni anlamaya başlıyorsun fakat yanıldığın yada yanlış anladığın yerlerde bir düzenleme yaparsam tam olarak anlamaya başlayacaksın.

 

İlk olarak şunu düzeltelim. Şöyle demiştin;

 

On 20.08.2018 at 15:07, teflon yazdı:

Yanıtlaman gereken soru şu: Sapiens DNA'sı derkan kast edilen ne? Neanderhal DNa'sı derken kast edilen ne? Günümüz insanı derken kast edilen ne? Aslen isimler dahi önemli değil. Yanıltıcı olabiliyor. Afrkalı arkaik Sapiens'e "A", Neanderthal'e "B", günümüz insanına da "C" diyelim. İşte bu üçü cross referans edildiği vakit çıkan sonuç:

 

1- Modern insanın kökeninin, omurgasının "A"da olduğu,

2- "B"nin "A"nın içerisinde küçük bir yer kapladığı 

3- "A"nın da Afrikadan çıktığı yönünde.

 

Evet Modern insanın omurgasının kökenine bir başka değişle ilkel homo sapiens'e A deyip, Neandertal'e B ve günümüz insanına C dediğimizde ilk söylediğin varsayım gereği bana göre de doğrudur fakat ikinci ve üçüncü söylediklerinde düzenleme yapmak gerekiyor.

 

Bir defa B'nin A'nın içerisinde küçük bir yer kapladığı ifadesi tamamiyle yanlıştır. Çünkü yapılan çalışmalarda Güney Afrikalılarda hiç Neandertal geni bulunmadığı altı çizilerek aktarılıyor. Afrikalı ve Neanderthal kelimelerini aratırsan karşılaşacağın bin yazı içinde 999'unda bundan bahsediliyor. Dolayısıyla aynı şey ilkel homo sapiens için de geçerlidir ve hiç Neandertal geni içermediği dolayısıyla Neandertaller ile gen alışverişi olmadığı doğrulanıyor. Fakat Afrika'da güneyden kuzeye gidildikçe Neandertal geni eser miktarda bir artış gösterse de (özellikle Mısır'da)  bir Avrupalıda (Özellikle Kuzey Avrupa- Dikkatini çekerim sarışınlar çok boldur) rastlandığı kadar değildir.

 

3. ifade bana göre de doğrudur fakat şöyle bir ayrıntı vardır. İnsanın kökeni Afrika'dır fakat daha öncede söylediğim gibi şöyle olmuştur;

 

(Bu senin paylaştığın linkte de böyle anlatılıyor. https://www.nature.com/news/how-china-is-rewriting-the-book-on-human-origins-1.20231)

 

A - Afrika (İlkel Homo sapiens Aslında Homo Erectus olarak alsak daha açılayıcı oluyor- İlkel homosapiens denilen daha güneydekiler kuzey doğuya yaklaştıkça isim Homo Erectus oluyor. Verdiğin linkteki haritaları iyi incele)

      A1 - Asya - yaklaşık 500-600 bin sene önce Asya'ya göçmüştür.

      A2 - 200 bin sene önce batıda bir kıtaya göçtüğü öngörülüyor. Verdiğin linkte Avrupa yazsa da ben onların şimdi olmayan Mu kıtasına göçtüğünü düşünüyorum. Dolayısıyla kıtaları battıktan sonra yeniden Mısır, Anadolu, Avrupa, Hindistan civarlarına göçler yapmıştır. (İkinci bir kıta olan bir de Atlantis kıtası var fakat konuyu uzatmamak için detaylandırmıyorum)

      A3 - Afrikada kalanlardır.

 

Bu durumda A1 dediğimiz Denisovanlar bugünün uzak doğusudur. A2 ise Neandertallerin neredeyse tamamını oluşturur. A3 sonraki kısmı göçlerle ve A2'nin yeniden bölgeye göç etmesiyle birlikte gen alışverişi neticesinde Orta doğuyu oluşturmuştur. A1, A3 ile çok karışmayıp daha çok A2 ile gen alışverişi yapmıştır ve Rusya'nın ve Türk cumhuriyetlerinin çoğunu oluşturur. Fakat A3 ile A2 çok fazla gen alışverişinde bulunup Bugünün Orta Doğusunu oluşturur.

 

Bu karmaşık anlatımdan sonra şunları söyleyeyim. Genlerin yada türlerin farklılaşmasında iki ana unsur var biliyorsun. Bu insanlar mitoz bölünme ile çoğalmıyorlar. Birinci unsur iklim, coğrafya, besin zinciri gibi faktörlerin başlığı olan çevresel faktörlerdir. İkinci unsur ise daha farklı gen havuzunda bulunanlar ile (bir başka değişle kendinden daha farklı olanlarla) gen alışverişinde bulunmaktır.

 

Bu durmda A üç ayrı popülasyona bölünüp uzun bir müddet bir birlerini görmemiştir. Dolayısıyla farklılaşmanın nedeni olarak çevresel faktörlerden bahsedilebilir. Çevresel farktörlerin uzun sürelerde oluşturduğu farklılaşma çok uzun bir süre gerektiriyorken. A2 ve A3'ün karşılaşması neticesinde aynı değişim 3 nesilde bile oluşabiliyor. Söylemek istediğim genetik yada tür farklılaşmasını sadece çevresel faktörlere bağlamak büyük bir yanlış oluşturuyor senin yanıldığın yer burasıdır. Bunu sana şöyle anlatayım.

 

Diyelim siz iki erkek kardeşsiniz ve beyaz tenli iki insansınız. Kardeşin bir Afrikalı kadın ile evlenmekte ısrar ediyor fakat sen sarışın renkli gözlü bir bayanı tercih ediyorsun. Kardeşinin doğan çocukları yine Afrikalılar ile evleniyor. Seninkiler de yine sarışın Avrupalılar ile 2 nesil daha evlilik yapıyorlar. 

 

İşin ilginç tarafı şudur. Şimdi Tüm neslini senin ve kardeşinin iki ayrı fotoğrafta toplayalım ve inceleyelim. Kardeşinin nesli A3 iken senin neslin A2 oluyor ve bunun oluşması için sadece 3 nesil geçti farkında mısın? Halbu ki bu farklılaşmayı çevresel faktörlerin oluşturması 200-300 bin yıl kadar sürmüştü. Şimdi beni daha iyi anlıyor musun? İnsanlar mitoz bölünme ile çoğalmıyorlar. Tüm farklılaşmayı çevresel faktörlere bağlamak işte adamı böyle çuvallatır.

 

On 20.08.2018 at 15:07, teflon yazdı:

Bunun altına sana bir link vermiştim okudun mu? Evrimde ilerleme diye bir süreç ya da daha ilerisi diye bir mertebe yoktur. Evrimin yönü ve amacı yoktur. Sana Jay Gould'un "Yaşamın Tüm Çeşitliliği" adlı kitabını şiddetle öneriyorum. Bu kısır bakış açısına bire birdir. Bu konularla ilgilenen herkesin mutlaka okuması gereken kitaplardan biri.

 

Bir de, Taksonomik sınıflama yanlış genetik kıstas önemli falan filan diyorsun ama, kalkıp en önce sen sadece dış görünüşe göre; sarışınlık, mavi göze göre bir sınıflamaya kapılıp gidiyorsun..Fenotipi bırak, genotipe bak.

 

Kitap tavsiyen için teşekkür ederim. Bu kitabı sanırım pdf arşivimde görmüştüm bulursam okurum. Fakat sana şunu söylemek istiyorum. Evrimin yönü ve amacı yoktur derken iyice düşündün mü? Yada benim neyi kasıt ettiğimi anlamamış olabilirsin.

 

Ayrıca fenotipi bırak, genotipe bak derken üçüncü bir yanılgı içerisindesin kimse sana sarışın ve renkli gözlü olmanın genlerle çok ilgili bir konu olduğundan bahsetmedi mi? Sen önce bu modern popüler bilim kitaplarını bırak evvela Mendel'i bir hatim et isterim.

 

Evrimdeki ilerlemelerden kasıt ettiğim konuya gelince şöyle biraz düşünmeni istiyorum. İnsanı diğer canlılardan daha üstün kılan neydi? Bu üstünlükten kastım neslin devamını sürdürmek açısından sahip oldukları kabiliyetlerdir. Bunlara kısaca başlılar oluşturmaya çalışırsak şu üç başlık en önemlileri gibi gözüküyor.

 

1. Zihinsel Faktörler (Beynin gelişimi)

2. Eller konusu ve diğer fiziksel üstünlükler

3. Üreme kabiliyeti 

 

1. Zihinsel Faktörler (Beyin Gelişimi)

 

İnsanın daha başarılı bir tür diğer bir değişle baskın tür olmasında rol oynayan en önemli faktörlerden biri planlama yeteneği ve soyut düşünebilme kabiliyetidir. Bu onu karşılaşabileceği sorunları önceden görüp bunlar için önlem almasını sağlamış ve hayatta kalma şansını büyük oranda artırmıştır. Diğer bir önemli faktör de iletişim yeteneğidir ki bu yetenek insanın büyük gruplar halinde örgütlenerek dış güçlere karşı önemli bir avantaj sağlamaması olarak ifade edilebilir.

 

2. Eller konusu ve diğer fiziksel üstünlükler

 

Zihinsel olarak gelişmiş insanoğlunun hayatta kalma şansını diğer canlılara göre artıran en önemli unsurlardan biri de sahip olduğu elleridir. Ellerini kullanarak zihinsel üstünlüğünün de yardımıyla kendisine gerekli faydalı ürünler üretip (yiyecek stoğu, silah, barınma için evler vs.) bunu bütün popülasyona gelenek olarak yayarak grup halinde yaşama şansını artırmıştır. Ellerini etkin kullanabilme yeteneği insana sadece diğer canlılara karşı bir üstünlük sağlamamış, kendi türünden de büyük oranda korunma sağlamıştır. Malümünüz insanlar çıkarları için sürekli çatışma halindeydi dolayısıyla üretim konusunda daha köklü bir geleneğe sahip olanlar şanslarını bu yeteneklerini daha etkin kullanarak artırdılar. Geçmişte gerekli olabilecek fiziksel güç, hızlı koşma gibi konularda kısmen önemlidir.

 

3. Üreme kabiliyeti

Zihinsel olarak gelişmiş, ellerini çok etkili kullanarak üretim yapan insan gruplarının gücünü oluşturan bir diğer konu sayıca üstün olmalarıdır. Bu durumu etkileyen en önemli faktör ise üreme kabiliyetidir. Bu erkek bireylerin dölleme kabiliyeti olarak görülebileceği gibi kadının birim zamandaki doğurganlığı olarak nicelenebilir.

 

 

İnsanoğlunun tüm bu kabiliyetleri diğer canlılara üstünlük sağlamasının yanında birbirlerine karşı da üstünlüklerini belirleyen unsurlardır. Tüm bunların evrimsel ilerleme ile ilişkisinin olmadığını söylersen ağzına kürekle vurmam gerekir.

 

Aslında evrimsel ilerleme, o türdeki bireylerin kişisel çabalarının bir şekilde genler ile gelecek nesillere aktarılmasıyla yeni bireylerin daha üstün kabiliyetlere sahip olmasıdır. Asında doğal seçilimin bilincinden yada evrimin zekasından bahsederken aslında dikkate alınması gereken şey bu populasyonların kolektif bilincidir. Sonra bu konu ile ilgili yaacağım. Tabi burada tamamiyle kişisel çabalara bağlarken olumsuz dış faktörlerin etkilerini de göz ardı etmemek gerekir.

 

Konumuzun özüne dönecek olursak Afrika'da 500-600 bin yıl önce ilkel homo sapiens'in kuzey doğuda biraz farklılaşarak homo erectus'a evrilmesinin ardından ilk büyük göç meydana geldi ve yukarıda belirttiğim gibi iki kola ayrılıp Asya'nın doğusuna ve batıya göç ederek uzun bir süre birbirlerinden ayrı şekilde çevresel faktörlerin uzun dönemli etkileri ile farklılaştılar.

 

1. A1  - Denisovanlar: Bugünün uzak doğusunu oluştururlar ve hemen hepsi çekik gözlüdür. Yine tamamına yakını beyaz tenli ve siyah saçlıdır. En köklü kültüre sahip gruptur. Kültürleri yaklaşık olarak 600 bin yıllıktır. Yukarıda saydığım üç unsura puanlama yaparsak şöyle bir tablo oluşturulabilir.

 

  a. Zihinsel Yetenekler - 4 puan (Zihinsel yetenekleri çok fazla gelişmiştir fakat soyut düşünebilme kabiliyetleri A2 kadar gelişememiştir)

  b. Eller - Üretim kabiliyeti - 5 puan (max puan) Ellerini en iyi kullananlar bu gruptadır ve üstünlükleri buradan gelmektedir. Üretim konusunda hala liderdirler.

  c. Üreme kabiliyetleri 3 puan

 

2. A2 - Neanderthaller : Bugün %96'sı yok olmuştur. Kalan %4'ünün izleri Avrupa'nın bir bölümünde gözlenebilir. Büyük bir bölümü yok olmadan önce Mu kıtasında yaşamaktaydılar. Teknolojileri en gelişmiş gruptur. Daha sonra Mu kıtası batınca %15'lik bir bölümü Atlantis kıtasına göç ederek orada yeniden çoğalmış ve köklü bir medeniyet kurduktan sonra Atlantis'te batınca  kalanlar, başta Mısır, Anadolu, Avrupa ve Hindistan'a gemiler ile göçmüşlerdir. Zihinsel farkındalığı ve soyut düşünme kabiliyeti en yüksek olan gruptur. Büyük bir bölümü sarışın olmasına rağmen kölelik kültürünü benimsediklerinden zaman zaman Afrika'ya giderek oradan bazı insanları köle olarak getirmişlerdir. Sarışın insanlar içeren tek gruptur. Bu grup dışında sarışın insan bulunmamaktadır. Burası sana çok saçma gelebilir fakat James Churcward'ın kitaplarını okuduğunda ne söylemek istediğimi anlayacaksın. Nasıl yok olduklarını ve tüm hikayeyi James Churchward bulduğu tabletleri deşifre ederek çözmüştür. Kitapların linklerini yazının sonunda paylaşırım.

 

a. Zihinsel Yetenekler - 5 puan (max puan)

b. Eller - Üretim kabiliyeti 4 puan

c. Üreme kabiliyetleri 3 puan

 

3. A3 - Afrika'da kalanlar (İlkel homo sapiens): Hemen hepsi siyah tenli ve siyah saçlıdır. Kuzeyden güneye gidildikçe ten rengi daha da koyulaşır. Geçen 600 bin yıla rağmen sen de onaylayacaksın, çok fazla gelişememişlerdir. Fakat onların hala var olmalarına sebep olan şey üreme kabiliyetleridir. Bazı yerlerde tek bir kadın 10-14 çocuk doğurmaktadır.

 

a. Zihinsel Yetenekler - 2 puan

b. Eller - Üretim kabiliyeti 3 puan

c. Üreme kabiliyetleri 5 puan (max puan)

 

 

Bugün yaşayan bütün ırklar saydığım bu üç alt türün gen alışverişinden çeşitlenmiştir. Buraya kadar konunun sana çok saçma ve anlamsız gelen yerleri olabilir. Bunları çekinmeden bana yaz ki sana daha detaylı açıklamalarda bulunabileyim.

 

Sana sözünü ettiğim şu 5 kitabı mutlaka okuman gerekiyor ki ne anlatmak istediğimi anlayabilesin. 

https://yadi.sk/d/8uykAkmE3ULLfQ

 

Konunun dinler açısından da çok büyük bir önemi bulunmaktadır. Bu nedenle daha önce şöyle bir başlık oluşturmuştum.

 

 

Konudaki paylaştığım videolardan ve linklerden faydalanabilirsin. Hatta konunun Atatürk ile de büyük bir ilgisi bulunmaktadır. Atatürk Türklerin kökenini araştırırken bulduklarından çok etkilenir ve Türklerin kökeninin Mu kıtasına dayandığı ile ilgili çeşitli kitaplar yayınlanır. Tahsin Mayatepek isimli biri Meksika'ya büyük elçi olarak göndererek ayrıca kendisini bu konuyu araştırması için görevlendirir ve Tahsin bey Mu'nun Maya uygarlığına yansıyan izlerini araştırarak Atatürk'e çok önemli bilgiler aktarır. Sonra Atatürk bir ekip kurarak Türk Tarih Tezi isimli çalışmasını yayınlar hatta tüm okullarda ders olarak okutulması için kitaplaştırılır fakat ne hikmetse Atatürk öldükten sonra bu kitap yayından kaldırılır. Daha söylenecek çok şey var konu görüyorsun nerelere kadar uzanıyor. Özellikle şu videoyu da izlemeden geçme hatta başlangıç olarak bu videoyu seçebilirsin.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

@teflon Bebeğim dilini mi yuttun? :D "Ağzına kürekle vurmam gerekir" gibi ifadelerden mi alındın? Ne oldu cevap vermedin. Merak etme bugüne kadar kimsenin ağzına kürekle falan vurmadım. Tartışmaya biraz adrenalin katmak için söylüyorum bunları çok dert etme. Sen her şeyin doğrusunu öğrendikçe benim tezlerimin, savlarımın doğru olduğunu kavramaya başlıyorsun değil mi? Bundan emin olmak istedim. Umarım artık Neandertallere başka bir gözle bakmaya başlamışsındır. Neandertallerin beyni diğer insan türlerine göre daha büyüktür. Sırf bu parametre ile bile bir yerlere varılabilir. Neyse lafı uzatmayalım son yazdıklarım için cevabını bekliyorum. Çok zorlama gibi oluyor fakat karşı çıktığın noktalara cevabını veriyorum fakat reaksiyon alamıyorum senden, görüyorsun bu tartışma çok  önemli konulara uzanıyor. Bir yerinden sen de yakala ve bir iki kelam et ne diyeceksin merak ediyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 years later...
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...