Jump to content

Can Dündar'ın Ergenekon kumpasını savunması


Recommended Posts

 

 

Bu Ergenekon diye devlet içinde bir yapılanma olduğunu iddia ettiği kitabı:

https://m.kitapyurdu.com/index.php?route=products/productdetail&product_id=18906

 

Burada Ergenekon'a inanıyorum diyor:

Bu da çektiği Ergenekon belgeseli.

 

Feto'nun bütün pisliklerini, cinayetlerini Ergenekon'un üzerine yıkmış. Feto aleyhinde söylediği tek bir söz bile yok.

 

Hala bu orospu çocuğu Fetoşçuk köpeği savunan haysiyetsiz solcular var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Buna zaten ben Mustafa filminde uyuz olmuştum. Mıymıntı bir sesle mıy mıy mıy anlatıyor senin filmine de deyip kapattım izlemedim. O saçmalığa gereken cevabı Zülfü Livaneli verdi. Atatürk hakkında film işte böyle yapılır dedi. Veda filmiyle bu zırvayı çöpe fırlatıverdi. Hatta Ata Demirer bile verdi cevabı. O saçma şeyi hatırlayan bile yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, democrossian yazdı:

Buna zaten ben Mustafa filminde uyuz olmuştum. Mıymıntı bir sesle mıy mıy mıy anlatıyor senin filmine de deyip kapattım izlemedim. O saçmalığa gereken cevabı Zülfü Livaneli verdi. Atatürk hakkında film işte böyle yapılır dedi. Veda filmiyle bu zırvayı çöpe fırlatıverdi. Hatta Ata Demirer bile verdi cevabı. O saçma şeyi hatırlayan bile yoktur.

Veda filmi de bana yapmacık ve kötü geldi. Oyunculuklarını beğenmemiştim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, Kemalist Fedai yazdı:

Oyunculuklarını beğenmemiştim.

 

Türklerde oyunculuk yeteneği kısıtlı gerçekten. Türk sineması sadece tek alanda biraz başarılı, o da komedi. Ciddi bir filmi Türklerin çekebilmesi zor. Türk sinemasından ciddi bir bilimkurgu filan çıkabilmesini hayal bile edemiyorum. Veda filminde Atatürk'ün savaş oyunu oynadığı çocukluğu bence de pek olmamış. Fakat bu küçük kusurun dışında film çok iyi. Hâla ara sıra izlerim ve duygulanırım.

 

Filmde tabii Atatürk'ün özel hayatına da giriliyor ve bu bakımdan farklı bir film. Latife hanım iyi canlandırılmış fakat neden başı örtülü fotoğraflarının olduğunu film açıklayamıyor. Doğrusu ben hem de yanında Atatürk dururken Latife hanımın neden başı örtülü fotoğraf çektirdiğini anlayamıyorum.

 

Filmde açıklanmayan bir diğer konu da Latife hanımın neden aşırı agresifleştiği. Bunun nedeni mutlaka ki Atatürk'ün Zsa Zsa Gabor ile olan ilişkisi. Bunu Jaja'nın (böyle demek hoşuma gidiyor ona) anılarından öğreniyoruz. Jaja doğru mu söylüyor bilmiyoruz ama herhalde doğru söylüyordur. Latife hanımın Çankaya'da kapıları çarparak Kemaaal Kemaaal diye bağıracak kadar sinirlenmesini açıklıyor çünkü. Jaja tabii ki çok güzel bir kadın. Atatürk'ü de çok maço olarak tanımlıyor ve onu ömrü boyunca unutamadığını anlatıyor.  

 

Bunlar mutlaka ki gerçektir. Jaja durup dururken böyle şeyler yazmış olamaz. Atatürk cepheden cepheye koşmuş, bir çok kez ölüm tehlikesi geçirmiş, hayatını koymuş ve çok büyük başarılar kazanmış bir insan olarak hayatının son döneminde içmeye, eğlenmeye, çapkınlık yapmaya hakkının olduğunu düşünmüştür herhalde. Ama bunu Latife hanım tolere etmedi. Edemezdi, çok kıskançtı çünkü. Atatürk'ü Fikriye hanımdan da ölesiye, çok aşırı kıskanmıştı. Onun Atatürk'ün peşinden Anadolu'ya gidip Atatürk'ün tüm savaş yıllarını onunla geçirmiş olduğunu düşünmek Latife hanımı deli ediyordu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fikriye hanım yanına gelmek için Atatürk'den izin istedi. Söküğünü diker, yemeğini yaparım dedi. Atatürk kabul etti. Yalnız başını açmasını rica etti ve Fikriye hanım da bu ricayı yerine getirdi. Bütün savaş yılları boyunca Fikriye hanım Atatürk ile birlikte oldu. Önce ona Mustafa abi derken bir daha hiç abi demedi.

 

Ta ki Büyük Taarruz ile Atatürk İzmir'e gidene kadar. Tabii bu çok riskli taarruzda Fikriye hanımı yanına almadı. Bu ölümüne bir kumardı. Ya istiklal, ya ölüm. Başarısızlık durumunda Atatürk kurşuna dizilirdi. Başarılı oldu ve İzmir'de Latife hanım onu evinde ağırladı. İngilizcesi, piyanosu ile Atatürk'ü etkiledi. Zafer sonrası Atatürk'ün İngiltere'ye ilk notasını Latife hanım kaleme aldı.

 

Zübeyde hanım önce Latife hanımı çok sevdi ama nedense daha sonra oğlunun bu kızla evlenmesini istemedi. Tabii Fikriye hanım da hiç istemiyordu. Fakat taarruza yalnız gönderdiği Atatürk yanında Latife hanımla Ankara'ya dönmüştü. Sonrası dram... Fikriye hanım en zor yıllarda yanında olmuştu ama iyi günlerde Atatürk'ün yanında Latife hanım olacaktı! Gerisi trajedi... Atatürk'ün hiç bir zaman sakin, durgun, çalkantısız bir hayatı olmadı. Özel hayatı da aynıydı. Hiç normal sıradan bir adam olarak yaşamadı. Hep uçlarda yaşadı...

 

Atatürk yine de Fikriye hanımın gözleri önünde Latife hanımla evlenmedi. Fikriye hanım İsviçre'de senatoryumda tedavi gördüğü sırada Time dergisinin kapağında Atatürk'ün evlendiğini okuyunca fenalaşıp bayıldı. Daha sonra geri dönüp Atatürk'le görüştürülmeyince maalesef Atatürk'ün hediyesi tabanca ile intihar etti. Bu çok acı ama böyle oldu...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...