Jump to content

Teistlerden çok duyduğumuz bir argüman


Recommended Posts

On 22.08.2018 at 16:37, akılsızşuursuzatom yazdı:

yani  hangi  arkadaşımla  konuşsam  tabloyu  yapan  var  otomobili  yapan  var  canlıları  veya  bir  ağacı  bile  yapan  var  argümanını  sunuyor  ve  aslında  her şey  bu  kadar  basit  diyorlar  bu  tarz  kişilere  nasıl  yaklaşmalıyız. Yani  aslanla  kaplanı  değil  aslanla  tabloyu  kalemi  kıyaslama  yapabiliyorlar  sadece  buradan  bir  bilince  (kasıtlı bilince) ulaşıyorlar  çünkü  çıkış  noktası  insan  bir  amaç  için  yapmakta  tabloyu  otomobili ve  ikna  ediciligi  çok  fazla  hala  burada  ateistlerede  çokça  sorulmuş  ve  ateistler  onlarca  yanıt  vermişler  ama  tatmin  olan  bir  teist  göremedim  sanki  ?

Şeylerin arkasında insani bir etki aramak çok insanca bir yanılgı. Ama bunun yanılgı olduğunu kabul etmek istemiyor teistler. 

Mantıklı bir şekilde irdelediğin zaman bunların bir ikna ediciliği falan yok. Tabloyu bir yapan var diye niye ağacı yapanın olması gereksin yahu?

Buradaki ölçüt ne? O ölçüt her neyse, yaratıcıya neden uygulanamasın? Yaratıcının yaratılmadan var olabildiğini kabul edebilirken, diğer şeyler için bunu kabul etmekteki sorun ne? 

Tablonun yapanı olduğunu bilmemizin tek sebebi, a posteriorik bilgilerimiz. Hayatımız boyunca kendi kendine oluşan tablo görmedik, hepsi insanlar tarafından yapıldı. Deneyim kaynaklı bir çıkarım.

Canlılık bununla aynı şey değil ki? Canlılık kimyasal ve fiziksel faaliyetler sonucu ortaya çıkmış bir fenomen. Tablonun bir yapanı olduğu biliyoruz, ama bu ağacın bir "yapanı" olduğunun ispatı falan değildir. En azından "delil olarak gösterilebilir" denebilir belki. Ama gayet de saçma bir delildir.

Etrafına baksana, nerede bir olayı gerçekleştiren varlık görüyorsun?

Camiye yıldırım düşüp insanlar öldüğünde de Allah mı iş başında? Yoksa kendi kendine gerçekleşen fiziksel olaylar mı?

Ra'd 13:Allah yıldırımı istediğine çarptırır.

Anlayacağın, ya allah kendi kullarını bizzat dileyerek çarpıyor, ya da fizik kuralları iş başında Ee, ne yapacağız şimdi? Dürüstçe bakarsan görebilirsin ki, fizik 1:0 allah. Sebeplerin arkasında bir bilinç aramak, sadece düşünsel bir hata.

Düşün ki, dinler var olduğundan beri bu düşünce hep yanılıyor.

İnsanlar şöyle düşünüyorlar: "X olayının arkasında bir bilinç olmalı, aksi takdirde X olayı nasıl gerçekleşebilir?"

Ve aklına ne kadar olay gelirse, depremler, hastalıklar, yıldızlar ve gezegenlerin oluşumu, vesaire, tıpkı yıldırım örneğinde olduğu gibi, hepsinde insanlar aynı şeyi düşünüyorlar ama hepsinin arkasından fiziksel sebepler çıkıyor. Bir yaratıcı değil.

Yani binlerce yıldır bu düşüncenin yanıldığını görüyoruz.

Ama hala kalkıp da aynı yanılgıyı temel alan bir argüman önümüze getiriliyor. Antropomorfik düşüncenin, şeylerin arkasında bilinçli bir etken bulunduğu düşüncesinin yanılgı olduğunu anlamak için, daha kaç kere yanılmanız lazım? 

tarihinde skeptikal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, akılsızşuursuzatom said:

karıştirmasina kariştirayim  ama  arkasında  bir  neden  olmuş  oluyor  yani  ben.  Siz  ise  doğada  bulunan  bir şeye  sebepsiz  yere  birbirine  karıştı  ve  oluştu  diyorsunuz.

 

Yanardağ patlar,

sular ısınır,

gazlar ortaya çıkar,

mineraller ortaya çıkar,

meteor çarpar,

gazlar birleşir,

moleküller birleşir,

elementler birleşir,

aşırı sıcak etki yapar,

iklim değişir

vs

vs.

 

Şimdi sen böyle ve buna benzer olayların milyarlarca yıldır milyarlarca yıldızlarda olduğunu düşün

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 hours ago, akılsızşuursuzatom said:

konular  birbirine  yakın  haklısınız  fakat  benim  merakım  bu  kadar  açıksa  ateistlerin  düşüncesi  ney  veya  tanrının  varlığı  net  değilse  teistler  neden  inanıyor  kısaca  teistlerin  manevi  bakışına  (kendi  deyimleriyle  mana  alemi  olanın  arkasındaki görme) olayına  ateist  kişiler  neden  sahip  olmuyor  olamıyor  tarzı  bir  soruydu .

 

Orada (1) ve (2) maddelerini verdim bak. Onlar önemli: 

 

Quote

 

1- Nano ölçekte, yani atom ve atom altı düzeyde senin makro evrenden hareketle esas aldığın kuvvetler geçerli değil. Etkili kuvvet ve dinamikler değişiyor. Ve termodinamik. Entropik kuvvetler. Tekrar tekrar vurguladığım üzere..Bu dediklerim canlılık öncesi, yani kimyasal evrim, yani abiyogenez için geçerli. Sana bazı örnekler de verdik ya; kar kristalleri, kil kristalleri vb...

 

2- Canlılık ve sonrası için ise, varyasyonu sağlayan evrimsel mekanizmalar ve bunların determinasyonunu sağlayan doğal seçilim yeterli. Ve bunların her biri kadar önemli olan zaman ölçeği var bir de. Tüm bunlar için gerekli olan zaman ölçeğini de sindirebilmiş olmak lazım.

 

 

Arkasından da şöyle dedim:

,

Quote

Bunları öğrendiğin vakit, şaşırıp kaldığın şeylerin mümkün olduğunu, en azından mümkün "olabileceğini" göreceksin.  Teistin gördüğü bir şey yok özetle. Cahilliği var sadece. Teist olmayan (1) ve (2)nin farkında. Kimin neyi görüp neyi görmediğine sen karar ver artık.

 

Yani tekrar ve tekrar sormuş olduğun sorunun cevabını oldukça özet, hatta özetin özeti şeklinde de olsa, prensip olarak vermiş oldum, kendi adıma.

 

Onlara bir de şunu ekleyeyim: 

 

Teistlerin sorunu şu: Dunnig-Kruger sendromu. https://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:eYgB4IkeQEcJ:https://tr.wikipedia.org/wiki/Dunning-Kruger_etkisi+&cd=16&hl=tr&ct=clnk&gl=tr&client=opera

 

Oradan alıntı:

  1. Yetkin olmayan insanlar becerilerine aşırı değer biçme eğilimindedirler.
  2. Yetkin olmayan insanlar diğer insanlardaki gerçek beceriyi fark edememektedirler.
  3. Yetkin olmayan insanlar kendilerindeki yetersizliğin boyutunu görememektedirler.
  4. Eğer bu yetkin olmayan insanlar becerilerini geliştirmek üzere eğitilirlerse, geçmişteki eksikliklerini fark edip kabul etmektedirler.

Sonuç olarak insanlar, bir konu hakkında ne kadar az biliyorsa, o konu hakkındaki az olan bilgisi aslında ne kadar az bilgi sahibi olduğunu fark etmesini engellediği gibi, sanki konuyla ilgili her şeyi biliyormuşçasına bir özgüven kazandırmaktadır.

 

Özetle teistler, elma ile armudu birbiri ile kıyaslamakta olup, gündelik hayat ve makro evrenden çıkarımladıkları tümevarımlarını; tüm bir evrene, onun ontolojisine, canlılığa, canlılık öncesine, mikro-evrene de uygulamakta, dayatmakta ve onları birer mantıksal zorunlulukmuş zannetmekteler. Fakat meselenin diğer tarafından yani örneğin makro ölçekten mikro ölçeğe geçildiğinde tamamen değişen; kuvvetler skalası, ölçeği ve etkin olan kuvvetlerden bihaber oldukları için, bu yanlış yargı ve çıkarımlarının yanlışlığını farkedecek içgörü ve yetiye de sahip değiller. Dunning-Krueger etkisi tam olarak burada ortaya çıkıyor işte. 

 

Bilmediğin için bilmediğini de bilemiyorsun.

 

Binalar, onların meydana geliş sebep ve süreçleri, sürecin içerisindeki amaç faktörü ile, örnek olarak aldığmız mikro evren ve nano ölçekteki süreç, dinamik ve onlara etki eden kuvvetler ise çok farklı. O dinamikler makro ölçekte de geçerli olsaydı eğer, zaman ölçeği ile birlikte, evet o binalar ve çok daha fazlası kendiliğinden meydana gelebilirdi! Aynısı evrimsel mekanizma/dinamikler ve onları determine eden doğal seçilim için de geçerli. Ama değil ve tesisler de bunun farkında değil. 

 

Tıpkı bundan ~500 sene önce ısının ne olduğunu bilmeyen, onu akışkan bir sıvı zanneden, canlılardaki ısı için de türlü akla ziyan hipotezler üreten dönemin bilim adamı ve felsefecileri gibi. Bunlar canlılardaki ısının kalpte üretilen bir ateş olduğuna, akciğerlerin ise onu soğutup dengelemek için orada olduğunu dahi düşünmüşlerdi. Bu bilim adamları ve felsefecilerin içerisinde kimler yok ki; Kant'da var, Descartes'de..ötesi de..Bu adamların her biri senden benden akıllı, devrim niteliğinde düşünsel kapasiteye sahip insanlardı. Ama bilgi eksikliğinin nelere kadir olduğunu, böylesine büyük zihinleri dahi ne derece yanılgıya düşürebileceğini görebiliyor musunuz? Batı tıbbında ~1500 yıl hakim olmuş Galen ekolü, ve onu eleştirildiği vakit bile gözden düşürülerek, özür dilemek zorunda bırakılan bilim insanlarını biliyor musunuz? Animist görüşleri, Vitalist görüşleri...? Bunların bir kısmını aslen buralara getirmek lazım. Çok ilginç. çok eğlenceli ama bir o kadar da eğitici.

 

O yüzden bunca büyük zihin dahi bilgi eksikliğine bu derece yenik düşmüşken, o çevrenizde "kime sorsam" dediğiniz üç beş arkadaşınızın "ne derece" yanılabileceğini siz düşünün artık. Emin olun ki o arkadaşlarınızın çoğu, ~300-500 sene önce bilgisizliklerinin kurbanı olmuş o büyük zihinlerin sahip oldukları bilgiler kadarına bile sahip değiller. Yani bilimi yaklaşık ~500 sene geriden takip eden insanların dediklerini dikkate almış oluyorsunuz. Haberiniz olsun.

 

Detay isterseniz haberimiz olsun :)

 

 

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Doğa  yasaları  olmasaydı  kargaşa  olabilirdi. Tanrı  bunu  araç  olarak  bu  şekilde  yaratmıştır  denebilir siz ne dersiniz?

    Sonsuz güçlü, sonsuz bilge ve kısıtsız bir hayali varlıktan bahsediyoruz, bu tanıma göre karmaşa falan olamaz.

Doğa kanunları ve evrim tanrıyı gereksiz kılıyor, 200 yıl önce olsa bu kadar net konuşmak mümkün olamazdı, ama günümüzde bilimin geldiği nokta modern canlılarının oluşması için perde arkasında doğa üstü bir müdahaleye ve akıllı bir tasarımcıya gerek olmadığını bize gösteriyor, bu durumda neden tanrı gibi absürd, paradoksal, en ufak bir kanıtı dahi bulunmayan bir masal kahramanına ihtiyacımız olsun? Artık dünyanın tüm bilgisi elimizin altında, saçma sapan arap masallarına ihtiyacımız kalmadı uyanın..  

Link to post
Sitelerde Paylaş

   Bir şeyin sırf tasarımlıymış gibi hissedilmesinden o şeyin tasarımcısının olduğunu iddia edip o şeyi tasarlayanın bundan muaf olduğunu iddia etmek mazeret safsatasıdır ve kabul edilemez bir savunmadır.

Tanrının tasarımcısı varsa, bu tanrı bir yanılgıdır. Tanrının tasarımcısı yoksa her mükemmel ve karmaşık sistemin yaratıcısının olduğu iddiası temelsizdir.

Tasarım argümanının bu versiyonu, tasarlanmayan ve kusursuz olan bir varlığa çıktığı için iç çelişkilidir.

 

   Kıyasa dayalı teleolojik kanıt geçersizdir zira “tasarlanmış olma” ile “karmaşıklık” arasında zorunlu bir ilişki olduğu düşüncesi üzerine kuruludur.

Oysa bir şeyin tasarlanmış olması o şeyin karmaşıklığından çok oluşum mekanizması ile ilgilidir.

İnsan yapımı nesnelerin oluşum mekanizması mekanik süreçlere dayandığından doğal yollarla oluşamazlar.

Fakat canlıların oluşum mekanizması mekanik değil doğal süreçlere dayanır.

Bu sebeple canlıların tasarlandığını iddia etmek için yeterli sebep yoktur.

 

  Canlılardaki karmaşıklık robotların mühendisinin olması, bir iğnenin ustası olması gibi bir süreç değildir.

Bu karmaşıklık biyolojiktir ve biyolojik karmaşıklığı biyolojik kökeni açıklayan evrim teorisi açıklar.

Günümüzde gördüğümüz her canlının kökeninde daha basit canlılar yatar.

Canlılar ve karmaşıklık salt tesadüften oluşmamıştır. Onlar tesadüfi çeşitlenme ve tesadüfi olmayan doğal seçilimle oluşmuştur.

“Karmaşık canlılar tanrının kanıtıdır” demek karmaşık sistemlerin arkasında yatan basit mekanizmaları görmeyip, basit türlerin her nesilde gelişip değişerek farklı türleri oluşturduğunu fark etmemekten kaynaklanır.

Evrim, canlıların kökenini açıklamakla kalmaz, bununla beraber karmaşıklığı da açıklar.

Bu durumda insan ürünü nesneler ile üreyip kendine benzer varlıklar oluşturan canlılar arasındaki ayrım daha da belirgin olacaktır.

Canlılar yeni nesiller oluştururlar ve bu da bir tür seçilimi mümkün kılar. Fakat insan ürünü nesnelerde bu tür bir oluşuma rastlanmaz.

 

   Ne evren ne de canlılık mükemmel ve kusursuz diyebileceğimiz bir sistemin parçasıdır.

İnsan türünün ve diğer canlı türlerinin vücutları hiçbir kusuru barındırmayan mükemmel sistemler değildir.

Vücutlarımız evrimsel hatalarla ve körelmiş organlarla doludur. Canlı vücutları sayısız bakteriyel hastalığın bulaşma riskine açıktır.

Yalnızca insanda olmamakla birlikte binlerce kalıtsal hastalık mevcuttur. Gezegenler ve evren mükemmel bir düzen içerisinde işlemezler.

Bunlardan sonra evrende düzenin olduğunu iddia eden kişiler, evrendeki yapıların ve sistemlerin tüm kusurlarıyla beraber kusursuz olduğunu iddia edecektir ki bu oksimorondur, çelişkili bir ifadedir.

Bu ifade kusursuzluk algısının psikolojik bir eğilimden başka bir şey olmadığını gösterir.

 

Dawkins tersine mühendislik yöntemi:

Canlıların tasarlandığını iddia ediyorsak ve bu tasarımın ilahi bir güç olan Tanrı tarafından gerçekleştirildiğini düşünüyorsak ortaya atılan argüman, beraberinde saçma sonuçları doğuracaktır.

Bu saçma ve anlamsız sonuçlardan biri Dawkins’in deyimi ile ‘Tanrının yararlılık işlevi’ ve bundan doğacak olan belirsiz yargılardır.

Canlıların, muazzam karmaşıklığıyla beraber; plan yapan, düşünen, aklından geçiren ve amaçlayan bir güç tarafından yaratıldığını iddia eden benzetmeye dayalı tasarım kanıtı, tersine mühendisliği kendi üzerine çekecektir.

Tanrının yararlılık işlevi nedir? Örneğin gözlerin bir amaç için tasarlanmış olduğunu iddia eden inançlılar bununla beraber “Gözler Tanrı tarafından tasarlanmıştır” diyecektir.

Gözler için tersine mühendislik uygulandığında doğal olarak “Eğer tasarımcı olsaydım ve gözleri tasarlasaydım, bundaki amacım ne olurdu?” sorusu doğacaktır.

Elbette kendinizi tasarımcı yerine koyduğunuzda gözlerin, canlıların görmesi için tasarlandığı sonucuna ulaşırsınız.

Bununla birlikte tıpkı gözler gibi aslanlar da bir amaç için tasarlanmış olmanın belirtilerini gösterirler.

Aslanları inceleyerek tersine mühendislik yaptığımız zaman şunu görürüz: aslanlar, bir ceylanı parçalayabilmek için pençelere; onları sindirebilecek mideye; onları kavrayabilecek ağza ve benzeri yapılara sahiptir.

O halde tersine mühendislik aslana uygulandığında, aslanların, ceylanları öldürebilmek amacıyla tasarlandığı sonucunu çıkarırız.

Fakat bizzat ceylanlar da inançlıların gözünden tasarlanmış olma özelliklerini barındırır. O halde bu yöntemi ceylana da uygulamakta bir sorun bulunmaz.

Ceylanlar hızlı manevra yapabilen, tehlikelere karşı duyarlı sezgileri olan canlılardır. Adeta vahşi hayvanlar tarafından öldürülmemek amacıyla tasarlanmıştır.

Yani tersine mühendislik yöntemini ceylana uyguladığımızda, bu yöntemi aslana uyguladığımız zaman çıkan sonucun tamamen karşıtı olan bir sonuca ulaşırız: Ceylanlar aslandan kaçmak için mükemmel olarak tasarlanmıştır.

Bir tasarımcı varsa nereye varmaya çalıştığı müphemdir.

Aslanlar ceylanları yakalayıp öldürmek için, ceylanlar aslanlardan kaçabilmek için özel olarak tasarlanmıştır.

Tek bir tasarımcının olduğu iddiasına karşın bu sonuç oldukça gülünçtür. Akıllı bir tasarımcının canlıları yarattığı düşüncesi bu tür komik sonuçları doğuracaktır. 

 

   Tersine mühendisliğin doğurduğu bu saçma sonuçlar canlıların doğal yollarla evrim geçirmesini kabul ettiğimiz zaman anlamsızlığını yitirecektir.

Zira iki tür arasında sürekli olarak bir silahlanma yarışı olduğunu söyleyen evrim kabul edildiğinde “Aslanların evrimi ceylanları daha iyi yakalama yönünde baskın çıktığından dolayı aslanlar ceylanları “yakalayabilmek için tasarlanmış” gibi görünür. Aslanların bu seçilimsel yönü söz konusu olduğunda en iyi manevra yapabilen ceylanlar hayatta kalacağından dolayı ceylanların evrimi iyi manevra yapma yönünde baskın çıkmıştır.

Doğal olarak ceylanlar aslanlardan “kaçabilmek için tasarlanmış” gibi görünür. ” Bu ise plan yapan bir tasarımcıdan daha mantıklı bir açıklama sunar. Paley’in saat analojisinin tersine doğadaki saatçi evrimdir.

 

   Doğal seçilim plan yapmaz, geleceği hayal etmez, aklından ne yapacağını geçirmez, hayatta kalan ve üreme kabiliyeti olan türlerin yaşaması dışında özel bir amaca sahip olmaz.

Bu durumda tersine mühendisliğin ulaştığı sonuçlar abes değildir. Canlıların özel bir amaçla, yüce bir güç tarafından tasarlanmış olduğu fikri sorgulamayı görev edinmiş hiçbir insan tarafından kabul edilmemelidir.

 

-ALFA-

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, Ebu Kafir yazdı:

   Bir şeyin sırf tasarımlıymış gibi hissedilmesinden o şeyin tasarımcısının olduğunu iddia edip o şeyi tasarlayanın bundan muaf olduğunu iddia etmek mazeret safsatasıdır ve kabul edilemez bir savunmadır.

Tanrının tasarımcısı varsa, bu tanrı bir yanılgıdır. Tanrının tasarımcısı yoksa her mükemmel ve karmaşık sistemin yaratıcısının olduğu iddiası temelsizdir.

Tasarım argümanının bu versiyonu, tasarlanmayan ve kusursuz olan bir varlığa çıktığı için iç çelişkilidir.

 

   Kıyasa dayalı teleolojik kanıt geçersizdir zira “tasarlanmış olma” ile “karmaşıklık” arasında zorunlu bir ilişki olduğu düşüncesi üzerine kuruludur.

Oysa bir şeyin tasarlanmış olması o şeyin karmaşıklığından çok oluşum mekanizması ile ilgilidir.

İnsan yapımı nesnelerin oluşum mekanizması mekanik süreçlere dayandığından doğal yollarla oluşamazlar.

Fakat canlıların oluşum mekanizması mekanik değil doğal süreçlere dayanır.

Bu sebeple canlıların tasarlandığını iddia etmek için yeterli sebep yoktur.

 

  Canlılardaki karmaşıklık robotların mühendisinin olması, bir iğnenin ustası olması gibi bir süreç değildir.

Bu karmaşıklık biyolojiktir ve biyolojik karmaşıklığı biyolojik kökeni açıklayan evrim teorisi açıklar.

Günümüzde gördüğümüz her canlının kökeninde daha basit canlılar yatar.

Canlılar ve karmaşıklık salt tesadüften oluşmamıştır. Onlar tesadüfi çeşitlenme ve tesadüfi olmayan doğal seçilimle oluşmuştur.

“Karmaşık canlılar tanrının kanıtıdır” demek karmaşık sistemlerin arkasında yatan basit mekanizmaları görmeyip, basit türlerin her nesilde gelişip değişerek farklı türleri oluşturduğunu fark etmemekten kaynaklanır.

Evrim, canlıların kökenini açıklamakla kalmaz, bununla beraber karmaşıklığı da açıklar.

Bu durumda insan ürünü nesneler ile üreyip kendine benzer varlıklar oluşturan canlılar arasındaki ayrım daha da belirgin olacaktır.

Canlılar yeni nesiller oluştururlar ve bu da bir tür seçilimi mümkün kılar. Fakat insan ürünü nesnelerde bu tür bir oluşuma rastlanmaz.

 

   Ne evren ne de canlılık mükemmel ve kusursuz diyebileceğimiz bir sistemin parçasıdır.

İnsan türünün ve diğer canlı türlerinin vücutları hiçbir kusuru barındırmayan mükemmel sistemler değildir.

Vücutlarımız evrimsel hatalarla ve körelmiş organlarla doludur. Canlı vücutları sayısız bakteriyel hastalığın bulaşma riskine açıktır.

Yalnızca insanda olmamakla birlikte binlerce kalıtsal hastalık mevcuttur. Gezegenler ve evren mükemmel bir düzen içerisinde işlemezler.

Bunlardan sonra evrende düzenin olduğunu iddia eden kişiler, evrendeki yapıların ve sistemlerin tüm kusurlarıyla beraber kusursuz olduğunu iddia edecektir ki bu oksimorondur, çelişkili bir ifadedir.

Bu ifade kusursuzluk algısının psikolojik bir eğilimden başka bir şey olmadığını gösterir.

 

Dawkins tersine mühendislik yöntemi:

Canlıların tasarlandığını iddia ediyorsak ve bu tasarımın ilahi bir güç olan Tanrı tarafından gerçekleştirildiğini düşünüyorsak ortaya atılan argüman, beraberinde saçma sonuçları doğuracaktır.

Bu saçma ve anlamsız sonuçlardan biri Dawkins’in deyimi ile ‘Tanrının yararlılık işlevi’ ve bundan doğacak olan belirsiz yargılardır.

Canlıların, muazzam karmaşıklığıyla beraber; plan yapan, düşünen, aklından geçiren ve amaçlayan bir güç tarafından yaratıldığını iddia eden benzetmeye dayalı tasarım kanıtı, tersine mühendisliği kendi üzerine çekecektir.

Tanrının yararlılık işlevi nedir? Örneğin gözlerin bir amaç için tasarlanmış olduğunu iddia eden inançlılar bununla beraber “Gözler Tanrı tarafından tasarlanmıştır” diyecektir.

Gözler için tersine mühendislik uygulandığında doğal olarak “Eğer tasarımcı olsaydım ve gözleri tasarlasaydım, bundaki amacım ne olurdu?” sorusu doğacaktır.

Elbette kendinizi tasarımcı yerine koyduğunuzda gözlerin, canlıların görmesi için tasarlandığı sonucuna ulaşırsınız.

Bununla birlikte tıpkı gözler gibi aslanlar da bir amaç için tasarlanmış olmanın belirtilerini gösterirler.

Aslanları inceleyerek tersine mühendislik yaptığımız zaman şunu görürüz: aslanlar, bir ceylanı parçalayabilmek için pençelere; onları sindirebilecek mideye; onları kavrayabilecek ağza ve benzeri yapılara sahiptir.

O halde tersine mühendislik aslana uygulandığında, aslanların, ceylanları öldürebilmek amacıyla tasarlandığı sonucunu çıkarırız.

Fakat bizzat ceylanlar da inançlıların gözünden tasarlanmış olma özelliklerini barındırır. O halde bu yöntemi ceylana da uygulamakta bir sorun bulunmaz.

Ceylanlar hızlı manevra yapabilen, tehlikelere karşı duyarlı sezgileri olan canlılardır. Adeta vahşi hayvanlar tarafından öldürülmemek amacıyla tasarlanmıştır.

Yani tersine mühendislik yöntemini ceylana uyguladığımızda, bu yöntemi aslana uyguladığımız zaman çıkan sonucun tamamen karşıtı olan bir sonuca ulaşırız: Ceylanlar aslandan kaçmak için mükemmel olarak tasarlanmıştır.

Bir tasarımcı varsa nereye varmaya çalıştığı müphemdir.

Aslanlar ceylanları yakalayıp öldürmek için, ceylanlar aslanlardan kaçabilmek için özel olarak tasarlanmıştır.

Tek bir tasarımcının olduğu iddiasına karşın bu sonuç oldukça gülünçtür. Akıllı bir tasarımcının canlıları yarattığı düşüncesi bu tür komik sonuçları doğuracaktır. 

 

   Tersine mühendisliğin doğurduğu bu saçma sonuçlar canlıların doğal yollarla evrim geçirmesini kabul ettiğimiz zaman anlamsızlığını yitirecektir.

Zira iki tür arasında sürekli olarak bir silahlanma yarışı olduğunu söyleyen evrim kabul edildiğinde “Aslanların evrimi ceylanları daha iyi yakalama yönünde baskın çıktığından dolayı aslanlar ceylanları “yakalayabilmek için tasarlanmış” gibi görünür. Aslanların bu seçilimsel yönü söz konusu olduğunda en iyi manevra yapabilen ceylanlar hayatta kalacağından dolayı ceylanların evrimi iyi manevra yapma yönünde baskın çıkmıştır.

Doğal olarak ceylanlar aslanlardan “kaçabilmek için tasarlanmış” gibi görünür. ” Bu ise plan yapan bir tasarımcıdan daha mantıklı bir açıklama sunar. Paley’in saat analojisinin tersine doğadaki saatçi evrimdir.

 

   Doğal seçilim plan yapmaz, geleceği hayal etmez, aklından ne yapacağını geçirmez, hayatta kalan ve üreme kabiliyeti olan türlerin yaşaması dışında özel bir amaca sahip olmaz.

Bu durumda tersine mühendisliğin ulaştığı sonuçlar abes değildir. Canlıların özel bir amaçla, yüce bir güç tarafından tasarlanmış olduğu fikri sorgulamayı görev edinmiş hiçbir insan tarafından kabul edilmemelidir.

 

-ALFA-

2  kitabida  var  alfanin  gerçekten  iyi  yazıyor  hala  bitiremedim  kıyasa  dayalı  teleolojik  argüman bölümünü  hatırlattı  sağolun 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 22.08.2018 at 21:03, Sütlü Kase yazdı:

 

Peki öyle desin. 

 

Ancak bunu demek aynı zamanda bir mağaranın duvarında aşınma yüzünden oluşmuş anlamsız bir görüntü veya karalamanın sebebi de tanrı olduğunu söylemektir. Eğer görünen yapımcılar - sebepler ( mağara için doğal olaylar - irade değil bu -) gerçek yapımcı olarak kabul edilmiyorsa, bu durumda bir ressamında portrenin gerçek yapımcısı olduğunu iddia edemeyiz. Onunda (resmin) gerçek yapımcısı tanrıdır. 

 

►Aynı zamanda bu tanıma göre her şeyin gerçek yapımcısı (sebebi) tanrı olmalıdır. Yani ben bir taşı duvara atarsam ve taş duvara çarparsa ben taşı attığım için değil (mağaradaki doğal olaylardan değil) (ressamın çizmesinden değil) tanrı sebebiyle taş duvara çarpmıştır. 

 

Yukarıdaki cümleyi kabul edersek, konu başındaki ispat etme biçimi çöker. (ressam hiç bir zaman sebep olmadı) Eğer ispat etme biçimi çökerse yukarıdaki cümleye varamayız. (yanlış bir yargı üstünden doğru sonuca varılamaz) Dolayısı ile ispatın hatalı olduğu yargısına varırız. 

 

 

dediğiniz  mantık  doğru  fakat  bildiğim  kadarıyla  islam  geleneğinde; Eşari  ekolunde  özellikle  çünkü  mutezile  falan  böyle değil; Allah  her an  her  yaptığımızı  yaratmaktadir  konuşacağım  zaman  o an  ben  istediğim  için  yaratilmaktadır bu da  sizin  dediğiniz  gibi  her  türlü  olaya  müdahil  bir  Tanrı  meydana  getiriyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

dediğiniz  mantık  doğru  fakat  bildiğim  kadarıyla  islam  geleneğinde; Eşari  ekolunde  özellikle  çünkü  mutezile  falan  böyle değil; Allah  her an  her  yaptığımızı  yaratmaktadir  konuşacağım  zaman  o an  ben  istediğim  için  yaratilmaktadır bu da  sizin  dediğiniz  gibi  her  türlü  olaya  müdahil  bir  Tanrı  meydana  getiriyor. 

Ne diyorsun anlamadım ?

 

Gezegenin başka bir yerine gidince mantık mı değişiyor ? Böyle değil demek ne demektir.... Onların nasıl kabul ettiğinden bana ne ?

 

Tanrı müdahil oluyorsa konu başındaki sorduğun soruların anlamsız olduğunu belirttim yazılarımı sırayla okursan anlarsın. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
46 dakika önce, Sütlü Kase yazdı:

Ne diyorsun anlamadım ?

 

Gezegenin başka bir yerine gidince mantık mı değişiyor ? Böyle değil demek ne demektir.... Onların nasıl kabul ettiğinden bana ne ?

 

Tanrı müdahil oluyorsa konu başındaki sorduğun soruların anlamsız olduğunu belirttim yazılarımı sırayla okursan anlarsın. 

 

 

sizi  elestirmedim  bilakis  siz  kıyaslama  yapmamızın  mümkün olmadığından bahsetmişsiniz  mağaradaki  aşınmada  tanrının  tasarımı  ise  demişsiniz  ki  zaten  bu  argümanı  kullananlar  resim  ile  ağacı  bir  canlıyı  kıyas  ettiği  için  ortada  kıyas  ettirebilecek  fail  kalmaz  demişsiniz  bu da  teistleri  zor  duruma  düşürür kısaca hak  verdim  yalnızca  size. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

sizi  elestirmedim  bilakis  siz  kıyaslama  yapmamızın  mümkün olmadığından bahsetmişsiniz  mağaradaki  aşınmada  tanrının  tasarımı  ise  demişsiniz  ki  zaten  bu  argümanı  kullananlar  resim  ile  ağacı  bir  canlıyı  kıyas  ettiği  için  ortada  kıyas  ettirebilecek  fail  kalmaz  demişsiniz  bu da  teistleri  zor  duruma  düşürür kısaca hak  verdim  yalnızca  size. 

Benim kalın kafalılığım anlayamamışımdır. Oluyor arada böyle. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aslında tanrıyı oluşturan insanın. tanrıyı yaratma  zorunluluğundaki nedenin açıklanması gerek.

Sonra ise yaratılan bu tanrının mükemmeliyetçi fikirle korunması ve savunulmasının nedenleri gelmelidir.

Her insan yarattığı ürünü mutlaka savunacaktır.

Kaldı ki bu ürün genelde kabul gördüyse ve binlerce yaşına geldiyse onu savunmak ve dingin  tutmak kolaylaşır.

Eğer insanın doğasında ölüm korkusu olmasaydı, Bu gün bu konuyu tartışıyor olmazdık.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎25‎.‎08‎.‎2018 at 21:53, Ebu Kafir yazdı:

Aslanlar ceylanları yakalayıp öldürmek için, ceylanlar aslanlardan kaçabilmek için özel olarak tasarlanmıştır.

 

Politeizm bu sorunu çözer?

 

Aslanların tanrısı aslanları antilopları avlayacak şekilde tasarlarken, antilopların tanrısı da boş durmamış, antilopları aslanlardan kaçabilecek şekilde tasarlamıştır?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, Ebu Kafir yazdı:

Çözer de.. Tek tanrıcılıktan pirim yapan siyasi iktidarların işine gelmez, tüm toplumu koyun gibi gütmeleri zorlaşır..

 

Aynen öyle. Tek tanrının iktidarına çok yarayışlı olacağını tarihte ilk gören Mısır firavunu Akhenaton'dur. Tek tanrı inancı altında topladığı toplumlar üzerinde mutlak bir diktatorya kurabileceğini farketti. Böylece kötü başkalarının tanrılarından kendi iyi kendi tanrılarına sığınmaktan, tek tanrının iyi de olabileceği, kötü de olabileceği fikrine geldi. Böylece istediğimi öldürür, istediğimi yaşatırım faşizmine yol açtı. "Ben tek tanrı Aton'un hizmetkarı, Aton'un izniyle istediğimi yaşatır, istediğimi yok ederim!"

 

Şimdi Bilim ve İktidar kitabını okumaya başladım. Başlangıç güzel, bakalım devamı nasıl. Yazar Frederiko Mayor. Giriş bölümünde faşizme atama yaparak başlamış, güzel gidecek gibi. Sosyalizme de sataşmadan geçmemiş. Objektif gideceğe benziyor. :118:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ha yalnız politeizm de sorunu çözmez, onu da belirteyim. Çünkü antilopların tanrısı olsaydı antilopların kılıç gibi boynuzlarıyla aslanlara toplu saldırı düzenlemelerini planlar, boynuzu yiyen bütün aslanlar telef olup savaşı antiloplar kazanırdı. Bu kaçınılmaz. Mevcut düzen, antilopların ben güçlüyüm, beni yakalayamazlar, güçsüzler ne yaparsa yapsın bana ne diye düşünmesinden kaynaklıdır. Güçsüzlerin elenmesini antiloplar da istiyor! Anlatabildim mi! Antiloplar sanki bilinçaltı ile anlamışlar, ya da bilmiyoruz belki düşünebiliyorlardır, 

 

Mevcut durum kesinlikle hayvanların doğada kendiliklerinden evrildiklerini, tanrı veya tanrıların olmadığını kanıtlıyor. Eğer tanrılar aralarında bir uzlaşma, bir antlaşma yapmadılarsa! Aslında İslam da Allah ile İblis arasında bir anlaşmadan söz etmektedir. İyi polis kötü polis anlaşmışlar, birlikte zanlıların istedikleri gibi ırzına bile geçip istedikleri işkenceyi yapıyorlar, masum suçlu ayırt etmiyorlar! Manzara bu! Buna da en mükemmel din deniyor! Ülen bunun mükemmelliği yerin dibine batsın, ters taraftan uzaya püskürsün be! Mükemmeli buysa artık! Bence en bottan din! Daha bottan olanı ancak Hinduizm olabilir.

 

Çincede doğa kelimesini karşılayan sözcük kendi halinde olan anlamına geliyormuş. Ben de diyorum niye bu Çinliler hep ateist! :D Bunu da Bilim ve İktidar kitabında yeni okudum. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...