Jump to content

Evliliğe BiYOLOJiK olarak elverişli olanlar nikahlanabilir..miş.


Recommended Posts

Necmettin Erbakan Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Çeker 

"İslam evlilik için belli bir yaş koymamıştır. İnsan biyolojik olarak evliliğe elverişliyse nikahlanabilir" dedi.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/evlilikte-islamin-kriteri-bulug-cagi-511214.html

 

İlahiyat profesörünün bu herzesini Kuran'ın ölçüsüne vurun,

örneğin Nisâ 6'da söylenene:

 

Yetimleri onlar nikaha ulaşana kadar gözlemleyin (Vebtelûl yetâmâ hattâ izâ belagûn nikâh);

sonra eğer onlardan bir kısmında rüşd bulursanız (fe in ânestum minhum ruşden 

MALLARını kendilerine verin... (fedfeû ileyhim EMVÂLehum)

 

Eğer

nikah

bir insanın ihtilam olup buluğa ermesi ise,

örneğin bir kızın ilk âdetini görmesi ise

ayete göre o kız MALLARını yönetebilir mi? 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 317
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

1 hour ago, Hasan Akçay said:

Necmettin Erbakan Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Çeker 

"İslam evlilik için belli bir yaş koymamıştır. İnsan biyolojik olarak evliliğe elverişliyse nikahlanabilir" dedi.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/evlilikte-islamin-kriteri-bulug-cagi-511214.html

 

Nisa 6 çokça tartışıldı bu forumda, içerisinde sizin de olduğunuz tartışmalar. Nisa 6'nın aslen ne üzerine olduğu ve ana fikri üzerine. O yüzden birazdan gereği yazılır buraya, orasını geçiyorum şimdilik.

 

Ama ama ana bilim başkanı ne demiş: belli bir yaş koymamıştır.

 

Kuranın ölçüsüne vuralım. Nisa 6'ya göre "belli bir yaş" nedir?

 

Rüşt kıstası nedir?

Rüşt yoksa evlenmeyin demiş midir?

Yorum varsa eğer, kimdedir?

Yorumda hata ya da art niyet varsa eğer yaptırımı nerdedir?

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

Necmettin Erbakan Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Çeker 

"İslam evlilik için belli bir yaş koymamıştır. İnsan biyolojik olarak evliliğe elverişliyse nikahlanabilir" dedi.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/evlilikte-islamin-kriteri-bulug-cagi-511214.html

 

İlahiyat profesörünün bu herzesini Kuran'ın ölçüsüne vurun,

örneğin Nisâ 6'da söylenene:

 

Yetimleri onlar nikaha ulaşana kadar gözlemleyin (Vebtelûl yetâmâ hattâ izâ belagûn nikâh);

sonra eğer onlardan bir kısmında rüşd bulursanız (fe in ânestum minhum ruşden 

MALLARını kendilerine verin... (fedfeû ileyhim EMVÂLehum)

 

Eğer

nikah

bir insanın ihtilam olup buluğa ermesi ise,

örneğin bir kızın ilk âdetini görmesi ise

ayete göre o kız MALLARını yönetebilir mi? 

 

 

Aslında çok güzel yerden yakalamışsınız. Biz İslam'ın "Bir kız 9 yaşında adet görmüşse buluğa ermiş, dolayısıyla da evlendirilebilir demektir" dediğini söyleriz. Bu durumda 9 yaşında buluğa ermiş kıza mal mülk verilemeyeceğine göre, yani bu kızım mallarını yönetmesinin mümkün olmayacağını söylememiz kaçınılmaz olacağına göre, yorumumuz yanlıştır. 

 

Yanılıyorsunuz. Ayete göre buluğ ve rüşt aynı şeyler değil. Nikah yaşına ulaşması için adet görmesi yetiyor. "Ama mallarını yönetmek için ayrıca bir de "rüşt" arayın, eğer reşit olmadığına karar verirseniz malları vermeyin" diyor. "Evlendirmeyin" demiyor.

Geri zekalı da olsa, eğer adet görmüşse evlenebilir kızlar. Mal mülk yönetmek, para işleriyle ilgilenmek evlilik kadar kolay iş değil, zira evlilik denen şey için adet gören bir dişi cins olmak yeter kıstas.

 

İslam alemi önümüzde. Kur'an da. 9-11-13-15 hatta 17 yaşındaki bir kız ne evlenmeye uygundur ne de ekonomi yönetmeye. Bu yaş en az 18 olmalıdır ki günümüzde bu da uygun değildir. Daha liseye gidiyor 18 yaşındaki kızlar. Bunlar daha üniversite okuyacak, kendini tanıyacak, sorumluluk almaya ve hayatını yönetmeye hazır olacak vs vs...

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bazı kavramlarla ilgili hatırlatma:

 

-ayırt etme gücü

-akla uygun biçimde davranma yeteneği

-evlenme ehliyeti

 

Nisâ 6

insanların mallarını kullanabilmesi için şart olan rüşd yani "ayırt etme gücü"yle ilgilidir

ve insanların evlenebilip evlenemiyeceğini onların rüşdü yani ayırt etme gücü belirler:

 

Türk Medeni Kanunu Madde 125.-Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez.

 

YAŞININ KÜÇÜKLÜĞÜ YÜZÜNDEN

veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer  sebeplerden biriyle

"akla uygun biçimde davranma yeteneği"nden yoksun olmayan kimseler

"ayırt etme gücü"ne sahiptir (Madde 13).

 

O halde

 

1.

YAŞI KÜÇÜK veya akıl sağlığı bozuk, aklı zayıf, sarhoş ya da benzer durumda olanlar

"akla uygun biçimde davranma yeteneği"nden yoksundur.

 

2.

Akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olanlar 

"ayırt etme gücü"ne  sahip değildir.  

  

*

 

...KÜÇÜKLER ve kısıtlılar,  yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça,

kendi işlemleriyle borç altına giremezler… (Madde 16)

.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili teflon,

 

Belirli bir evlilik yaşı Kuran'da yok;

aslında, istisnalar hesaba katıldığında,

Türk Medeni Kanunu'nda da  yok.

 

Bakın

kanunun bir maddesinde 18 olan belirli yaş

onun hemen ardından gelen istisna hükmüyle

nasıl belirsiz olup çıkıveriyor:

 

MADDE 11.- Erginlik ONSEKiZ yaşın doldurulmasıyla başlar.

MADDE 12.- ONBEŞ yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin  rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.

 

Kuran'ın hedef kitlesinin farklı iklimlerde yaşamakta olduğu 

ve her iklimin bir istisnayı gerektirdiği göz önüne alınırsa

Kuran'da belirli bir yaş yerine "rüşd"ün esas alınması elbet yerindedir.

 

"TMK'yı biz kullanabiliriz Hasan Bey ama siz değil" demenize gelince,

değerli kardeşim, kusura bakmayın, bu sözünüze katılmak mümkün değil

çünkü kavramlar sabittir, lafız değişir, o kadar;

örneğin ayırdetme gücü TMK'nda ne ise Kuran'da da odur (rüşd). 

 

Konunun b ir uzmanı anlatıyor:

 

Buraya gelirken yol kenarında küçük bir kız gördüm,

kucağındaki bebeğiyle oradaki hendeğe düşmüş.

Bebek çukurda ağlıyordu, kız ayakta.

Bebeği vardı ama henüz anne değildi; kendisinin mi bebeğinin mi önce geldiğini ayırt edemiyordu..

 

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

Sevgili teflon,

 

Belirli bir evlilik yaşı Kuran'da yok;

aslında, istisnalar hesaba katıldığında,

Türk Medeni Kanunu'nda da  yok.

 

Bakın

kanunun bir maddesinde 18 olan belirli yaş

onun hemen ardından gelen istisna hükmüyle

nasıl belirsiz olup çıkıveriyor:

 

MADDE 11.- Erginlik ONSEKiZ yaşın doldurulmasıyla başlar.

MADDE 12.- ONBEŞ yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin  rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.

 

Kuran'ın hedef kitlesinin farklı iklimlerde yaşamakta olduğu 

ve her iklimin bir istisnayı gerektirdiği göz önüne alınırsa

Kuran'da belirli bir yaş yerine "rüşd"ün esas alınması elbet yerindedir.

 

"TMK'yı biz kullanabiliriz Hasan Bey ama siz değil" demenize gelince,

değerli kardeşim, kusura bakmayın, bu sözünüze katılmak mümkün değil

çünkü kavramlar sabittir, lafız değişir, o kadar;

örneğin ayırdetme gücü TMK'nda ne ise Kuran'da da odur (rüşd). 

 

Konunun b ir uzmanı anlatıyor:

 

Buraya gelirken yol kenarında küçük bir kız gördüm,

kucağındaki bebeğiyle oradaki hendeğe düşmüş.

Bebek çukurda ağlıyordu, kız ayakta.

Bebeği vardı ama henüz anne değildi; kendisinin mi bebeğinin mi önce geldiğini ayırt edemiyordu..

 

 

 

18 yaş ile 15 yaşın neresi belirsiz tam olarak?

15 yaşını dolduran kişi, kendi isteği ve velisinin izni ile mahkemece ergin kılınabilirin neresi belirsiz tam olarak?

 

burda kafanızı karıştıran nedir? örneğin:

- kendi isteği ve velisinin izni olmayan 16 yaşındaki kişinin ergin kılınamayacağı

- kendi isteği olup, velisinin izni olmayan 16 yaşındaki kişinin ergin kılınamayacağı

- kendi isteği olmayan ama velisinin izni olan 16 yaşındaki kişinin ergin kılınamayacağı

- kendi isteği ve velisinin izni olan 15 ve daha büyük, 18den küçük yaştaki kişinin ergin kılınabileceği

- kendi isteği ya da velisinin izni olsun ya da olmasın 18 ve daha büyük kişilerin ergin olduğu

 

konularından hangisi sizin için belirsiz?

 

diğer yandan, tanrınızın yasalarını haklı kılmak için, insanların yasaları ile karşılaştırmanız gülünç gelmiyor mu size de? özellikle de, tanrınızın yasalarında hiçbir belirlilik olmamasına karşın bunu yapıyorsunuz.

 

Kuran'ın hedef kitlesinin farklı iklimlerde yaşamakta olduğu 

ve her iklimin bir istisnayı gerektirdiği göz önüne alınırsa

Kuran'da belirli bir yaş yerine "rüşd"ün esas alınması elbet yerindedir.

 

demişsiniz. Rüşdün tanımı nedir kuranda? Örneğin, rüşd için tuvaletini söyleyebiliyor olması yeterli midir? Bence yeterlidir. Altına yapmanın bir sorun olduğunu anlayabilmesi, bu sorunla yüzleşmemek adına, yetkilileri uyarması ve gerekli çözümün uygulanmasını istemesi, son derece yetkin bir karar ve yönlendirme donanımına sahip olduğunu gösterir. Bu durumda 2 yaşındaki bir mümine son derece reşit ve evlenebilirdir. Değil mi? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, bir_akil_insan said:

Rüşdün tanımı nedir kuranda? 

 

 

Nisâ 6'ya göre rüşd

bir insanın kendi mallarını akla uygun biçimde kullanabilme yeteneğidir:

 

Yetimleri onlar nikaha ulaşana kadar gözlemleyin;

bunun üzerine eğer onların bir kısmında rüşd bulursanız onlara mallarını verin...

 

Örneğin bir erkek

kendisine ait kağıt paraları 

yolunun üzerindeki lağım birikintisinde yüzdürmek için kayık yapmak suretiyle

akla uygun olmayan biçimde kullanıyorsa o erkekte rüşd yoktur. 

 

Rüşdü belirleyecek olan da tıptır, din adamları değil;

evlenmek üzere olanların doktor muayenesinden geçmesini

bizim yasalarımız onun için ister. 

 

"Rüşd"ün

Al-Mufradaat fi Ghariib al-Qur'aan, Lisaan al-Arab, Taaj al-Aruus min Jawaahir al-Qaamuus gibi kadim sözlüklerdeki tanımı içinse

şuraya bakabilirsniz:  http://www.studyquran.co.uk/PRLonline.htm 

 

rüşd: capacity to manage one's affairs

bir insanın kendi işlerini kotarabilme kapasitesi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu o kadar açık ki, döndürüp döndürüp bir daha başlık açmanın gereği yok. Kuran'da nikahlama için bir sınır gösterilmiyor. Bu sınırın olduğu, baliğ olmanın sınır olduğu iddiası yalan. Kuran'da yazan "belağan nikah" baliğ olma demek değildir. Nikaha erişmek demektir. Biri onu nikahlarsa nikaha erişmiş olur. Bunları defalarca söyledik. Müslüm konu hallolmamış gibi profesör ünvanı almış ama prof demeye bin değil milyon şahidin yetmeyeceği bir herifin üzerinden güya konu hallolmamış havası yaratma peşinde!

 

Konu o kadar apaçık ve net ki, yetim kızı çocuk yaşta birisi nikahlıyor ve velisi, kıza ölmüş babasından kalmış mirası vermek istemiyor, kız küçük diye. Kızı veriyor ama malı vermiyor. Kızı deneyecek, malını yönetecek vasfı kazandığına kanaat getirirse al kızım malın diyecek!

 

Bu kadar apaçık, kesin, net bir konu! Kıvırta kıvırta yılandan da beter olacaksınız müslimler, omurga da kalmayacak bu gidişle, yumuşakça olacaksınız! Kuran'da nikah yaş sınırı yok! Sorumluluk sahibi olma yaşına da velisi karar veriyor! Sorumluluk sahibi olmamak nikaha engel değil, malını vermeye engel! Bu kadar net, açık!

 

Kuran'ınız böyle ilkel, geçersiz, saçma bir betik. Bununla hukuk mukuk olmaz. Bununla vahşi ilkel çöl yasası olur ancak.

 

Hukuk medeni hukuktur. 18 yaşına gelmeden yetişkin sayılmaz. Ama özel bir durum var, kız onaltısında fakat gösterişli, ailesi de onaylıyor, mahkemeye başvurup özel izin alabilirler. Yargıç izin vermeyi uygun görürse eğer... Vermezse yine evlenemez. Coğrafya ve iklime göre çağdaş hukuk yargıca bir veya iki sene nikah yaşını öne çekme yetkisi tanımıştır. Kıza bakar, sorar, bu yetkisini kullanmaya da bilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Defalarca söyledik: Kız zaten ergin olsa nikahlanınca malını da alır gider. Yolcu abbas, bağlasan durmaz! Malını acaba yönetebilir mi diye bir tereddüt zaten olmaz. Kıza zaten velisinin malını vermek istemeyişinin, yönetemez deyişinin nedeni, çocuk yaşta nikahlanıp götürülüyor olması! !! yani, hatta !!! 

 

Gayet açık ve net. Kuran'da nikah yaş sınırı olmadığı ama mal yönetme yaş sınırı olduğu, bunu da velinin belirlediği kesin! Kuran'da bu yazıyor! Hoşunuza gitmiyor, çok ilkel, çok çağdışı ama yapacak bir şey yok, yazan bu!

 

Eğer ortada veli meli yoksa, İslam geleneğinde eteği açılıp bakılır. Bu Kuran'da yazmaz, gelenek böyledir. Eteği açılıp bakılınca ne görünce ne karar verilir, bu ilkel geleneğin çukurun dibine kadar yolu var. Ama İslam tarihinde yazdığına göre Beni Kurayza erkeklerinin katline karar verildiğinde tereddüt edilen çocukların eteği açılıp bakılıp kafasının kesilip kesilmeyeceğine karar verilmiş!

 

Eteği açılıp bakılan çocukların bir kısmı kafası kesilmek üzere ölüm çukurunun başına götürülmüş yani! Ondan sonra da niye tiksiniyorsunuz niye iğreniyorsunuz diye sormayın! Tiksiniyor ve iğreniyoruz! İlkelliğinizden ve yalancılığınızdan! 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

O değil de şimdi, bir konu daha var. 

 

Şimdi bu Beni Kurayza çocuklarının eteğini açıp bakan herifin ne gördüğü kesin. İslam tarihine göre tabii. Bu tarihte yazana göre yazıyorum ben de. Gördüğü, sünnetli bir penis. Çünkü bunlar Yahudi ve yıllardır çocuklarını sünnet ediyorlar değil mi. Öyle.

 

Peki o çocuğun eteğini açıp bakan herifinki ne durumda? Sünnetsiz! Çünkü yine İslam tarihini baz alırsak hiç bir kimse Müslüman olunca sünnet edildi diye bir rivayet yok değil mi? Öyle. 

 

İşe bak sen şimdi! Sünnetsiz herifler sünnetli çocukların kafasını kesmeye ölüm çukurunun başına gönderiyor! Allağın işine bak şimdi! Bu heriflerin bir tanesi müslim olunca sünnet edildi diye bana bir tane rivayet göstereceksiniz! Yok!

 

Buna rağmen, islamın en kuvvetli farzıymış gibi sünnetsizi kafir sayan salak, aptal, Arap yalakası Türk geri zekalılığını ne edeyim ben şimdi? Hayır manzara bu, ne edeyim ben bu aptalca anlayışı şimdi, şapkayı öne koyup bir düşünün yahu? Ne edeyim ha?

 

Senin asrı saadet dediğin dönemde bir tane herifin sünnet olduğuna dair tek bir rivayet yok! Hepsi kabuklu bu heriflerin! Hayır insan içine düştüğü aptallığa bir bakar yahu! Ben nasıl bir salaklığın içine yuvarlandım diye bir bakar! Ben nasıl bu kadar bir başka ırkın yalakası oldum, benim hiç mi zekam yok diye bir düşünür be!

 

Hadi tamam düşmüşsün bir kere, salak atalarının suçu, gevşekliği, pimpirikliği ama, ülen bari yobaz olma, çok da ciddiye alma bu Arap zırvasını yahu! Sarıklar, cüppeler, papaz gibi sakallar, ne oluyoruz yahu! Hayır ne oluyoruz be! İnsan bu kadar da geri zekalı olur mu yahu!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çaresizliğin diğer adı oldun Hasaaaan Hasan! :lol: O kadar yalancı olur o kadar kıvırtırsan bir cahil çöl yağmacısı uydurmasını aklayacaksın diye, olacağın böyle çaresiz eli böğründe kalmak! :0_80cbc_37a71a73_L:

 

Verebileceğin herhangi bir yanıtın olmadığını idrak etmen bile senin gibi bir sahtekar ayet bükücüsü için büyük gelişme!

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, poiuz yazdı:

Muhammede söylemeyi unutmuşlar ?

 

 

"Sana inananları sünnet ettir" demeyi mi? Herifler Muhammed'den hortlak görmüş gibi kaçarlardı be! Kim sünnet olacak?

 

Arap yarımadasında Yahudiler iyice asimile olup eritilip yok olma kıvamına getirilince sünnet geleneği başlamıştır mutlaka. Bu işin başka oluru yok! İşler böyle yürür. Asimile edenler, asimile ettiklerinin bazı kültürel unsurlarını bünyelerine alıp sindirirler ve kültürel genetiklerine geçer o unsurlar. Bunun tarihte çok örneği vardır.

 

Türkler bile kendilerine zorla, kılıçla, kabul etmeyenleri meydanlarda elini ayağını çapraz keserek asarak, namaz kılmayanları tespit edip öldürmek için aralarına casuslar yerleştirerek, bu yöntemlerle İslamı empoze eden Arapları daha sonra asimile edip boyunduruk altına almış ama Arap kültürünü içselleştirmişlerdir. Arap kültürel genetiği habis bir virüs gibi genlerine bulaşmıştır.

 

Hatta Araplarda "İsrailiyat" diye bir kavram var. Bu, asimile edilen Yahudilerin İslama aşıladığı kültürel bulaşıklığın ifadesidir. Yahudi soykırımının ardından, sindirilen Yahudi kültürü islamı tamamen neredeyse Yahudi dininin aynısı şekline sokmuştur. Bunun en somut belirtisi, Kuran'da yazmadığı halde recm cezası uygulamasıdır. Bu elbette Yahudi uygulamasıdır. Bunda şüphe yok.

 

Ama bir milyar Müslümanda beyin denen bir şey yok ki, "yahu bu Kuranımızda yazmıyor? Bunu biz niye yapıyoruz?" diye düşünemiyorlar! Bir milyarlık bir yığında beyin denen bir şeyin esamesinin görülemeyişi çok acayip bir durum! Yani şimdi bir milyarlık bir yığından "yeter artık, bu Kuran'da yazmıyor" diye bir çığlık yükselemiyor! Acayip! Bu kadar beyinsiz bir yığın olması çok acayip!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Moğollar yahu, Moğollar. Bu çapulcular bile Müslüman oldu sonradan. Çekirge sürüsü gibi her yeri yağmaladıkları halde. Yıllarca yenilgi yüzü görmediler, kimsenin dokunamadığı Hasan Sabbah'ın Alamut kalesini haritadan sildiler, ne var ne yok yağmalayıp taş üstünde taş koymadılar. Bağdat kütüphanesini Dicle nehrine döktüler. Ama bir kez Memluklar tarafından bozguna uğratıldılar. Ayn Calut savaşında komutan Baybars on bin kişilik Moğol ordusunun tamamına yakınını imha etti. Hiç acımadan hepsini öldürttü. Kaçabilenler katliamın şiddetini anlatabildiler ancak. Bir daha Moğollar belini doğrultamadı.

 

Bu bozgundan sonra bunların, Moğolların bile yağmalayıp yeyip içip hazmettiği Arap kültürü genetiklerine habis bir virüs gibi yapıştı! Bu işler böyle yürüyor! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

 

rüşd: capacity to manage one's affairs

bir insanın kendi işlerini kotarabilme kapasitesi.

 

5 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

 

demişsiniz. Rüşdün tanımı nedir kuranda? Örneğin, rüşd için tuvaletini söyleyebiliyor olması yeterli midir? Bence yeterlidir. Altına yapmanın bir sorun olduğunu anlayabilmesi, bu sorunla yüzleşmemek adına, yetkilileri uyarması ve gerekli çözümün uygulanmasını istemesi, son derece yetkin bir karar ve yönlendirme donanımına sahip olduğunu gösterir. Bu durumda 2 yaşındaki bir mümine son derece reşit ve evlenebilirdir. Değil mi? 

 

herhangi bir sıkıntı görünmüyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dindar dostlarımızın bu mălum kitabı bilmem kaçıncı kez olan açıklamaya çalışma uğraşlarını görünce, kusura bakmasınlar, beni bir gülme alıyor.

Bunlar, sürekli açıklanmaya muhtaç olan bir kitabın, yanlış ve eksik anlaşılmaya mahal vermeyecek bir şekilde yazılmadığının bir göstergesi değil de nedir?
 
Artı bu uğraşları görünce, söz konusu olan bu eseri(!) harbiden bir ölümlünün yazdığını düşünmüyor da değilim. :D

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kurban kesmek de aynı şekilde Kuran'da ciddi ve önemli bir şekilde emredilmez. Muhammed'e seslenilerek "venhar" denilir, tek bir kelime! 

 

Bu tek kelime için ve üstelik bu kendilerine söylenmediği halde müslimler kurban diye seferberlik ilan ediyor yahu! Saçma, vahşi ve ilkel. Sanırsın kurban kesmeden müslüm olunmuyor! Yani şu saçmalığın şu ilkelliğin şu vahşetin doğru düzgün bir dayanağı bari olsa da böyle hevesle yapıyor olsalar! Venhar yazıyor diye kırmızı alarm ilan ediliyor! "Aman haaaa! Venhar'mış! Voooov çok ama çok möhhüm, venhar bu, boru değil!"

 

Gülme smilisi koyacağım, gülemiyorum. Bu ilkel cahilce vahşete hiç gülesim gelmiyor. Kepazelik yani, rezillik. Yüz karası!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...