akılsızşuursuzatom 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Yazar Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 13 dakika önce, Phocas yazdı: İslam kötü kurgulanmış bir dindir, kendi içinde tutarsızdır. Örnek verelim. 16:35: Bir de müşrikler Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız, O'ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O'nun emri olmadan hiçbir şeyi yasaklamazdık! dediler. Bunlardan öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberin görevi, açık bir tebliğden başka birşey değildir. 16:93:Allah dileseydi mutlaka hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat O, dilediğim saptırır, dilediğini doğru yola eriştirir ve herhalde hepiniz, bütün yaptıklarınızdan sorumlu olacaksınız. Müşrikler, Allah istemediği için inanmadıklarını, Allah’da isteseydim herkes inanırdı,dilediğimi saptırırım deyip müşrikleri doğruluyor. İmtihan oldu mu yalan! dilediğini değil dileyeni saptırır çünkü insan ister Allah yaratır . Link to post Sitelerde Paylaş
Phocas 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 13 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı: dilediğini değil dileyeni saptırır çünkü insan ister Allah yaratır . Ayeti okumadın mı? Müşrikler Allah’a inanmak istediklerini ancak bunu Allah’ın istemediğini belirtiyorlar. Müşriklik bizle alakalı değil, diyorlar.16:93’e göre haklılar. Link to post Sitelerde Paylaş
sağduyu 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 20 minutes ago, akılsızşuursuzatom said: dilediğini değil dileyeni saptırır çünkü insan ister Allah yaratır . Dilediğini saptırır, put daha insanlık yokken kendi kendine yemin etmiş, ben cehennemi insan ve cinlerle dolduracağım diye. Link to post Sitelerde Paylaş
akılsızşuursuzatom 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Yazar Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 2 dakika önce, sağduyu yazdı: Dilediğini saptırır, put daha insanlık yokken kendi kendine yemin etmiş, ben cehennemi insan ve cinlerle dolduracağım diye. şu put kelimesinden soğudum valla Link to post Sitelerde Paylaş
Ebu Kafir 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi İslami imtihanın bel kemiği, kalbi, beyni, 1400 yıl önce yaşadığı iddia edilen muhammet isimli birisinin söylediklerine kayıtsız şartsız inanmak üzerine inşa edilmiştir, isterseniz dünyanın en ahlaklı, iyiliksever kişisi olun, insanlığa hizmet edip milyarlarca can kurtarın, hayatını kolaylaştırın, çocuk ölümlerine engel olun vs. eğer islam adlı arap dinine iman etmediyseniz bunların zerre kadar kıymeti yoktur, bilakis bu iyi insanlar cehennemde odun olmaya layık görülür; İmansızların yaptıkları faydalı işler, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu kül gibidir. Ahirette o işlerin hiçbir faydası olmaz.)[İbrahim 18] Kıyamette onların yaptıkları her işi toz duman ederiz. [Furkan 23] Kıyamette en çok ziyana uğrayanlar, iyi işler yaptıklarını sanıp da, bütün çabaları boşa gidenlerdir. [Kehf 103–104] Kâfir olarak ölenlerin yaptıkları işler, dünyada da, ahirette de boşa gider, Cehennemde devamlı kalırlar. [Bekara 217] Kâfirlerin azapları hafiflemez. Birkaç âyet meali şöyledir: Onlar, Cehennemin bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün, azabımızı hafifletsin” derler. Halbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır. [Mümin 49, 50] Hak din yalnız İslam’dır. [Al-i İmran 19] İslam dininden başka din isteyenlerin, dinlerini Allah kabul etmez. Bunlar ahirette en büyük zarara uğrayacaklardır. [Al-i İmran 85] Link to post Sitelerde Paylaş
sağduyu 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 1 minute ago, akılsızşuursuzatom said: şu put kelimesinden soğudum valla Söylemesi kolay, yazması kolay, ayrıca başkalarının tanrılarına put deyip kendilerininkini farklı bir konuma koyanlara da bir hatırlatma. Ayrıca Allah da arapların putlarından biriydi İslam'dan önce, hatta kızları bile vardı: Lat, Menat Ve Uzza. Muhammed'in amcalarından birinin adı da Abduluzza idi yani Uzza'nın kölesi. Babasının adı da Abdullah Yani Allah'ın kölesi. Link to post Sitelerde Paylaş
Side Effect 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 14 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı: insanları ...bildiği imtihanı neden yapıyor... özgür irade vermiş ... sonunda onun bldiği olmayacak mı ... o bildiği için sen yapmıyor sen yapacağın için o ezeli ilmiyle biliyor... Ezeli ilimmi hahahahah gerzek ezber laflarını hala bozmadın mı ? Ezeli ilmiyle biliyor ne demek biliyor işte sen istediğini yap istersen takla at bak biliyor sen sadece özgür iradene kılıf arıyorsun. Kaç kere dedik yarattığının her bokunu bilen birisi varsa yaptığı imtihan olmaz. Kendi kendinimi imtihan edecek tanrı , aa bak insan konusunu unuttum yaratıp tekrar hatırlayayım falan mı diyor ? Şu lafın saçmalığına bak o bildiği için sen yapmıyor sen yapacağın için o ezeli ilmiyle biliyormuş. Ha ahmet kel, ha kel ahmet cümleyi ters çevirince ortaya özgür irade anlamı mı çıkıyor ? Link to post Sitelerde Paylaş
akılsızşuursuzatom 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Yazar Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 1 dakika önce, Side Effect yazdı: Ezeli ilimmi hahahahah gerzek ezber laflarını hala bozmadın mı ? Ezeli ilmiyle biliyor ne demek biliyor işte sen istediğini yap istersen takla at bak biliyor sen sadece özgür iradene kılıf arıyorsun. Kaç kere dedik yarattığının her bokunu bilen birisi varsa yaptığı imtihan olmaz. Kendi kendinimi imtihan edecek tanrı , aa bak insan konusunu unuttum yaratıp tekrar hatırlayayım falan mı diyor ? Şu lafın saçmalığına bak o bildiği için sen yapmıyor sen yapacağın için o ezeli ilmiyle biliyormuş. Ha ahmet kel, ha kel ahmet cümleyi ters çevirince ortaya özgür irade anlamı mı çıkıyor ? gelecek yanıtları sıraladım öyle düşündüğüm için değil klişe olmuş yanıtlar malum . Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 3 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı: gelecek yanıtları sıraladım öyle düşündüğüm için Sen de habire kim ne diyecek tahmin yürütüyorsun. Kimin klişesi ne diye düşüneceğine kendi fikrin ne, onu düşün. Sen kendi fikrini söyle, herkes de kendi fikrini söylemekten aciz değil. Link to post Sitelerde Paylaş
akılsızşuursuzatom 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Yazar Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 21 dakika önce, democrossian yazdı: Sen de habire kim ne diyecek tahmin yürütüyorsun. Kimin klişesi ne diye düşüneceğine kendi fikrin ne, onu düşün. Sen kendi fikrini söyle, herkes de kendi fikrini söylemekten aciz değil. normal de insanin isteyip Tanrının yaratması daha makul geliyor bana yani siz bir şeyi yapmak istemedikce bir sey olmaz. Link to post Sitelerde Paylaş
dr.Kemal 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 20 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı: Teistlere göre bu hayatın bir anlamı olmalı kesinlikle ulvi bir maksad olmalı bu da ahirettir.Dolayısıyla imtihan olmak zorunda çünkü; bunca acı ızdırap çile açlık sefalet doğal afetler nasıl açıklanacak.Teleolijik düşünen zihin hemen her vakaya anlam yükleyecek her şeye üzülsede iyimser bakmaya devam edeecektir.cunku bu hayat imtihandir iyilerle kötülerin ortaya çıktığı yer...Ateistler ise ;tam tersine erekselci bakmayıp rasyonel değerlendirme yapar.Cezası burada cektirilmeli ateiste göre tabi teistte bunu kabul eder buradada çekmeli ama ahirettede çekecek deyip cezalandıramadığı kışileri tanrının hapishanesine atmak ister .Evet aslında o kendi zihninde kurduğu hapishanede iyileri bahçelerde kötüleri ateşte görmek ister .Ateist bu şekilde düşünür. Teist bir de özgür irade der ama ateist ikna olmaz Tanrı verseydi yapsaydi der. Teistten daha çok kudretli görür sanki Tanriyi ama teist; hayır kudret değil hikmet var bu dünyada der .Yine ahirete bırakır mutlak kudreti. Bunca yazdım sizce sınav var mıdır varsa mantıklı mıdır yoksa teistler hala bu konuda neden israr edip temel argüman olarak kullanmakta eğer çürük bir argumansa dinlere inananlar neden inanmayi bırakmıyorlar. Yaratılışın hikmeti sadece imtihan değildir aşağıda ayrıntılı bir açıklama var okumanızı tavsiye ederim: Onbirinci Söz بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَالشَّمْسِ وَضُحَيهَا ٭ وَالْقَمَرِ اِذَا تَلَيهَا ٭ وَالنَّهَارِ اِذَا جَلَّيهَا ٭ وَ الَّيْلِ اِذَا يَغْشَيهَا ٭ وَ السَّمَاءِ وَمَا بَنَيهَا ٭ وَ اْلاَرْضِ وَمَا طَحَيهَا ٭ وَ نَفْسٍ وَمَا سَوَّيهَا ٭ الخ Ey kardeş! Eğer hikmet-i âlemin tılsımını ve hilkat-i insanın muammasını ve hakikat-ı salâtın rumuzunu bir parça fehmetmek istersen, nefsimle beraber şu temsilî hikâyeciğe bak: Bir zaman bir sultan varmış; servetçe onun pek çok hazineleri vardı. Hem o hazinelerde her çeşit cevahir, elmas ve zümrüt bulunuyormuş. Hem gizli pek acaib defineleri varmış. Hem kemalâtça sanayi-i garibede pek çok mehareti varmış. Hem hesabsız fünun-u acibeye marifeti, ihatası varmış. Hem, nihayetsiz ulûm-u bedîaya ilim ve ıttılaı varmış. Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca; o sultan-ı zîşan dahi istedi ki, bir meşher açsın, içinde sergiler dizsin; tâ nâsın enzarında saltanatının haşmetini, hem servetinin şaşaasını, hem kendi san'atının hârikalarını, hem kendi marifetinin garibelerini izhar edip göstersin. Tâ cemal ve kemal-i manevîsini iki vecihle müşahede etsin: Bir vechi: Bizzât nazar-ı dekaik-aşinasıyla görsün. Diğeri: Gayrın nazarıyla baksın. Bu hikmete binaen, cesîm ve geniş ve muhteşem bir kasrı yapmağa başladı. Şahane bir surette dairelere, menzillere taksim ederek hazinelerinin türlü türlü murassaatıyla süslendirip kendi dest-i san'atının en latif, en güzel eserleriyle zînetlendirip, fünun-u hikmetinin en incelikleriyle tanzim edip düzelterek ve ulûmunun âsâr-ı mu'cizekâraneleriyle donatarak tekmil ettikten sonra, herbir taam ve nimetlerinin bütün çeşitlerinden en lezizlerini câmi' sofralar, o sarayda kurdu. Herbir taifeye lâyık bir sofra tayin etti. Öyle sehavetkârane, san'atperverane bir ziyafet-i âmme ihzar etti ki, güya herbir sofra, yüz sanayi-i latifenin eserleriyle vücud bulmuş gibi kıymetli hadsiz nimetleri serdi. Sonra aktar-ı memleketindeki ahali ve raiyetini, seyre ve tenezzühe ve ziyafete davet etti. Sonra bir yaver-i ekremine sarayın hikmetlerini ve müştemilâtının manalarını bildirerek onu üstad ve tarif edici tayin etti. Tâ ki, sarayın Sâni'ini, sarayın müştemilâtıyla ahaliye tarif etsin ve sarayın nakışlarının rumuzlarını bildirip, içindeki san'atlarının işaretlerini öğretip, derûnundaki manzum murassa'lar ve mevzun nukuş nedir? Ve ne vecihle saray sahibinin kemalâtına ve hünerlerine delalet ettiklerini, o saraya girenlere tarif etsin ve girmenin âdâbını ve seyrin merasimini bildirip, o görünmeyen sultana karşı marziyatı dairesinde teşrifat merasimini tarif etsin. İşte o muarrif üstadın herbir dairede birer avenesi bulunuyor. Kendisi en büyük dairede şakirdleri içinde durmuş, bütün seyircilere şöyle bir tebligatta bulunuyor. Diyor ki: "Ey ahali! Şu kasrın meliki olan seyyidimiz, bu şeylerin izharıyla ve bu sarayı yapmasıyla, kendini size tanıttırmak istiyor. Siz dahi onu tanıyınız ve güzelce tanımağa çalışınız. Hem şu tezyinatla kendini size sevdirmek istiyor. Siz dahi onun san'atını takdir ve işlerini istihsan ile kendinizi ona sevdiriniz. Hem bu gördüğünüz ihsanat ile, size muhabbetini gösteriyor. Siz dahi itaat ile ona muhabbet ediniz. Hem şu görünen in'am ve ikramlar ile, size şefkatini ve merhametini gösteriyor. Siz dahi şükür ile ona hürmet ediniz. Hem şu kemalâtının âsârıyla, manevî cemalini size göstermek istiyor. Siz dahi onu görmeğe ve teveccühünü kazanmağa iştiyakınızı gösteriniz. Hem bütün şu gördüğünüz masnuat ve müzeyyenat üstünde birer mahsus sikke, birer hususî hâtem, birer taklid edilmez turra koymakla, herşey kendisine has olduğunu ve kendi eser-i desti olduğunu ve kendisi tek ve yekta, istiklal ve infirad sahibi olduğunu size göstermek istiyor. Siz dahi onu tek ve yekta ve misilsiz, nazirsiz bîhemta tanıyınız ve kabul ediniz." Daha bunun gibi, ona ve o makama münasib sözleri seyircilere söyledi. Sonra, giren ahali iki güruha ayrıldılar: Birinci güruhu: Kendini tanımış ve aklı başında ve kalbi yerinde oldukları için, o sarayın içindeki acaiblere baktıkları zaman dediler: "Bunda büyük bir iş var." Hem anladılar ki: Beyhude değil, âdi bir oyuncak değil. Onun için merak ettiler. "Acaba tılsımı nedir, içinde ne var?" deyip düşünürken, birden o muarrif üstadın beyan ettiği nutkunu işittiler. Anladılar ki, bütün esrarın anahtarları ondadır. Ona müteveccihen gittiler ve dediler: "Esselâmü Aleyke ya Eyyühel Üstad! Hakkan, şöyle bir muhteşem sarayın, senin gibi sadık ve müdakkik bir muarrifi lâzımdır. Seyyidimiz sana ne bildirmişse lütfen bize bildiriniz." Üstad ise, evvel zikri geçen nutukları onlara dedi. Bunlar güzelce dinlediler, iyice kabul edip tam istifade ettiler. Padişahın marziyatı dairesinde amel ettiler. Onların şu edebli muamele ve vaziyetleri o padişahın hoşuna geldiğinden onları has ve yüksek ve tavsif edilmez diğer bir saraya davet etti, ihsan etti. Hem öyle bir Cevvad-ı Melik'e lâyık ve öyle muti ahaliye şayeste ve öyle edebli misafirlere münasib ve öyle yüksek bir kasra şâyan bir surette ikram etti, daimî onları saadetlendirdi. İkinci güruh ise; akılları bozulmuş, kalbleri sönmüş olduklarından, saraya girdikleri vakit, nefislerine mağlub olup lezzetli taamlardan başka hiç bir şeye iltifat etmediler; bütün o mehasinden gözlerini kapadılar ve o üstadın irşadatından ve şakirdlerinin ikazatından kulaklarını tıkadılar. Hayvan gibi yiyerek uykuya daldılar. İçilmeyen, fakat bazı şeyler için ihzar edilen iksirlerden içtiler. Sarhoş olup öyle bağırdılar, karıştırdılar; seyirci misafirleri çok rahatsız ettiler. Sâni'-i Zîşan'ın düsturlarına karşı edebsizlikte bulundular. Saray sahibinin askerleri de onları tutup, öyle edebsizlere lâyık bir hapse attılar. Ey benimle bu hikâyeyi dinleyen arkadaş! Elbette anladın ki: O Hâkim-i Zîşan bu kasrı, şu mezkûr maksadlar için bina etmiştir. Şu maksadların husulü ise, iki şeye mütevakkıftır: ...... Sözler ( 122 ) devamı için bakınız Bediüzzamanın sözler kitabı 11.söz Link to post Sitelerde Paylaş
akılsızşuursuzatom 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Yazar Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 25 dakika önce, dr.Kemal yazdı: Yaratılışın hikmeti sadece imtihan değildir aşağıda ayrıntılı bir açıklama var okumanızı tavsiye ederim: Onbirinci Söz بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَالشَّمْسِ وَضُحَيهَا ٭ وَالْقَمَرِ اِذَا تَلَيهَا ٭ وَالنَّهَارِ اِذَا جَلَّيهَا ٭ وَ الَّيْلِ اِذَا يَغْشَيهَا ٭ وَ السَّمَاءِ وَمَا بَنَيهَا ٭ وَ اْلاَرْضِ وَمَا طَحَيهَا ٭ وَ نَفْسٍ وَمَا سَوَّيهَا ٭ الخ Ey kardeş! Eğer hikmet-i âlemin tılsımını ve hilkat-i insanın muammasını ve hakikat-ı salâtın rumuzunu bir parça fehmetmek istersen, nefsimle beraber şu temsilî hikâyeciğe bak: Bir zaman bir sultan varmış; servetçe onun pek çok hazineleri vardı. Hem o hazinelerde her çeşit cevahir, elmas ve zümrüt bulunuyormuş. Hem gizli pek acaib defineleri varmış. Hem kemalâtça sanayi-i garibede pek çok mehareti varmış. Hem hesabsız fünun-u acibeye marifeti, ihatası varmış. Hem, nihayetsiz ulûm-u bedîaya ilim ve ıttılaı varmış. Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca; o sultan-ı zîşan dahi istedi ki, bir meşher açsın, içinde sergiler dizsin; tâ nâsın enzarında saltanatının haşmetini, hem servetinin şaşaasını, hem kendi san'atının hârikalarını, hem kendi marifetinin garibelerini izhar edip göstersin. Tâ cemal ve kemal-i manevîsini iki vecihle müşahede etsin: Bir vechi: Bizzât nazar-ı dekaik-aşinasıyla görsün. Diğeri: Gayrın nazarıyla baksın. Bu hikmete binaen, cesîm ve geniş ve muhteşem bir kasrı yapmağa başladı. Şahane bir surette dairelere, menzillere taksim ederek hazinelerinin türlü türlü murassaatıyla süslendirip kendi dest-i san'atının en latif, en güzel eserleriyle zînetlendirip, fünun-u hikmetinin en incelikleriyle tanzim edip düzelterek ve ulûmunun âsâr-ı mu'cizekâraneleriyle donatarak tekmil ettikten sonra, herbir taam ve nimetlerinin bütün çeşitlerinden en lezizlerini câmi' sofralar, o sarayda kurdu. Herbir taifeye lâyık bir sofra tayin etti. Öyle sehavetkârane, san'atperverane bir ziyafet-i âmme ihzar etti ki, güya herbir sofra, yüz sanayi-i latifenin eserleriyle vücud bulmuş gibi kıymetli hadsiz nimetleri serdi. Sonra aktar-ı memleketindeki ahali ve raiyetini, seyre ve tenezzühe ve ziyafete davet etti. Sonra bir yaver-i ekremine sarayın hikmetlerini ve müştemilâtının manalarını bildirerek onu üstad ve tarif edici tayin etti. Tâ ki, sarayın Sâni'ini, sarayın müştemilâtıyla ahaliye tarif etsin ve sarayın nakışlarının rumuzlarını bildirip, içindeki san'atlarının işaretlerini öğretip, derûnundaki manzum murassa'lar ve mevzun nukuş nedir? Ve ne vecihle saray sahibinin kemalâtına ve hünerlerine delalet ettiklerini, o saraya girenlere tarif etsin ve girmenin âdâbını ve seyrin merasimini bildirip, o görünmeyen sultana karşı marziyatı dairesinde teşrifat merasimini tarif etsin. İşte o muarrif üstadın herbir dairede birer avenesi bulunuyor. Kendisi en büyük dairede şakirdleri içinde durmuş, bütün seyircilere şöyle bir tebligatta bulunuyor. Diyor ki: "Ey ahali! Şu kasrın meliki olan seyyidimiz, bu şeylerin izharıyla ve bu sarayı yapmasıyla, kendini size tanıttırmak istiyor. Siz dahi onu tanıyınız ve güzelce tanımağa çalışınız. Hem şu tezyinatla kendini size sevdirmek istiyor. Siz dahi onun san'atını takdir ve işlerini istihsan ile kendinizi ona sevdiriniz. Hem bu gördüğünüz ihsanat ile, size muhabbetini gösteriyor. Siz dahi itaat ile ona muhabbet ediniz. Hem şu görünen in'am ve ikramlar ile, size şefkatini ve merhametini gösteriyor. Siz dahi şükür ile ona hürmet ediniz. Hem şu kemalâtının âsârıyla, manevî cemalini size göstermek istiyor. Siz dahi onu görmeğe ve teveccühünü kazanmağa iştiyakınızı gösteriniz. Hem bütün şu gördüğünüz masnuat ve müzeyyenat üstünde birer mahsus sikke, birer hususî hâtem, birer taklid edilmez turra koymakla, herşey kendisine has olduğunu ve kendi eser-i desti olduğunu ve kendisi tek ve yekta, istiklal ve infirad sahibi olduğunu size göstermek istiyor. Siz dahi onu tek ve yekta ve misilsiz, nazirsiz bîhemta tanıyınız ve kabul ediniz." Daha bunun gibi, ona ve o makama münasib sözleri seyircilere söyledi. Sonra, giren ahali iki güruha ayrıldılar: Birinci güruhu: Kendini tanımış ve aklı başında ve kalbi yerinde oldukları için, o sarayın içindeki acaiblere baktıkları zaman dediler: "Bunda büyük bir iş var." Hem anladılar ki: Beyhude değil, âdi bir oyuncak değil. Onun için merak ettiler. "Acaba tılsımı nedir, içinde ne var?" deyip düşünürken, birden o muarrif üstadın beyan ettiği nutkunu işittiler. Anladılar ki, bütün esrarın anahtarları ondadır. Ona müteveccihen gittiler ve dediler: "Esselâmü Aleyke ya Eyyühel Üstad! Hakkan, şöyle bir muhteşem sarayın, senin gibi sadık ve müdakkik bir muarrifi lâzımdır. Seyyidimiz sana ne bildirmişse lütfen bize bildiriniz." Üstad ise, evvel zikri geçen nutukları onlara dedi. Bunlar güzelce dinlediler, iyice kabul edip tam istifade ettiler. Padişahın marziyatı dairesinde amel ettiler. Onların şu edebli muamele ve vaziyetleri o padişahın hoşuna geldiğinden onları has ve yüksek ve tavsif edilmez diğer bir saraya davet etti, ihsan etti. Hem öyle bir Cevvad-ı Melik'e lâyık ve öyle muti ahaliye şayeste ve öyle edebli misafirlere münasib ve öyle yüksek bir kasra şâyan bir surette ikram etti, daimî onları saadetlendirdi. İkinci güruh ise; akılları bozulmuş, kalbleri sönmüş olduklarından, saraya girdikleri vakit, nefislerine mağlub olup lezzetli taamlardan başka hiç bir şeye iltifat etmediler; bütün o mehasinden gözlerini kapadılar ve o üstadın irşadatından ve şakirdlerinin ikazatından kulaklarını tıkadılar. Hayvan gibi yiyerek uykuya daldılar. İçilmeyen, fakat bazı şeyler için ihzar edilen iksirlerden içtiler. Sarhoş olup öyle bağırdılar, karıştırdılar; seyirci misafirleri çok rahatsız ettiler. Sâni'-i Zîşan'ın düsturlarına karşı edebsizlikte bulundular. Saray sahibinin askerleri de onları tutup, öyle edebsizlere lâyık bir hapse attılar. Ey benimle bu hikâyeyi dinleyen arkadaş! Elbette anladın ki: O Hâkim-i Zîşan bu kasrı, şu mezkûr maksadlar için bina etmiştir. Şu maksadların husulü ise, iki şeye mütevakkıftır: ...... Sözler ( 122 ) devamı için bakınız Bediüzzamanın sözler kitabı 11.söz zorlaştırmayıp kolaylaştirsak kısaca yazsanız ne dediğini Allah'ın cemalini kemalini görmek göstermek istemesi mi? Link to post Sitelerde Paylaş
dr.Kemal 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 2 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı: Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca; evet ama bu bir sırdır nekadar kısa da yazsan arka planında bir çok farklı faktör var bir şeyi öğrenmek anlamak için ya bilen birinden örenirsin veya bir kitap alıp okursun her halükarda bildim öğrendim anladım diyemezsin bunun için ciddii bir çalışma yapman lazım Link to post Sitelerde Paylaş
akılsızşuursuzatom 0 Eylül 10, 2018 gönderildi Yazar Raporla Share Eylül 10, 2018 gönderildi 1 dakika önce, dr.Kemal yazdı: evet ama bu bir sırdır nekadar kısa da yazsan arka planında bir çok farklı faktör var bir şeyi öğrenmek anlamak için ya bilen birinden örenirsin veya bir kitap alıp okursun her halükarda bildim öğrendim anladım diyemezsin bunun için ciddii bir çalışma yapman lazım Allahi böyle bir insani hisse hapsetmek pek hayırlı bir davranış olmasa gerek kendi cemel ve kemalini görmek göstermek istemesi siz ressam mı zannettiniz Allahi. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts