Jump to content

4. ve 5. Boyutu anladıktan sonra tanrıya inanmayacak birileri aranıyor!


Recommended Posts

1 minute ago, John Ahmet said:

 

Bu benim görüşüm çevrenizdeki fizikçi ve matematikçilere tanrıya inanıp inanmadıklarını sorabilirsiniz. Çok büyük bir çoğunluğun inandığını söylemesi sizi çok şaşırtabilir. Bu ilginç gerçek hakkında neler söyleyebilirsiniz?

 

Aptal olduklarını. İş dine, inanmaya geldiğinde insanın aptallığını sınırı yoktur, akıl, mantık beyni terk eder, saçma sapan şeylere inanırlar. Bilimde inancın yeri yoktur, gözlem vardır, deney vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 147
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

17 hours ago, John Ahmet said:

Öncelikle senin sorularına ve yorumlarına yanıt vermeden önce anlamam(ız) gereken bazı konular var. 1-Biz tanrı kavramından bahsediyor ve bunu açıklıyor olduğumuz için mi siz tanrı kavramından haberdarsınız? Öncelikle bunu sorayım ve devam edelim. 2- Öyle bir çocuk yetiştirelim ki bu çocuğa hiç bir şekilde yanlışlıkla olsa dahi hiç tanrıdan bahsetmeyelim. Böyle bir kavramı hayatında hiç kullanmamış birinin bu kavramı sorgulayan cümlelerine şahit olmamız mümkün müdür? 

 

Yada konuya şuradan yaklaşalım. 3- Gerçekten tanrı kavramını hiç bilmeyen birine bu kavramı anlatmak isteseydiniz. Örneğin birine ateist olduğunuzu söylediniz ve ne olduğunu anlamadı ve size sordu. Cevap verdiniz ve tanrı kelimesini de hiç duymamış ve bilmiyor.

 

Buyurun cevapları alalım buradan bir yerlere varabiliriz.

 

E hadi bunu da yapalım. İslamın beş şartı gibi bu başlığın da şartları var herhalde..Ya da konuyu mu dağıtacan nedir,  anlaşılır birazdan..

 

1- Tanrı kavramının temelinde, avcılık-toplayıcılık gibi çok daha basit bir mefhum için evrimleşmiş insan beyninin bu basitlikten kaynaklı yanılsamaları ve bunun üzerine tuz biber eken yüzbinlerce yıllık bilgisizlik, yani cahilliği var. Bir de öleceğini, yani sonlu bir hayatın olduğunu biliyor olmak. Bununla yüzleşip, kabullenerek barışamamak...

 

"Tanrı" spesifik bir isim ve tanımlı olması gereken bir şeye gönderme yapıyor. Bu bağlamda ve dar anlamda bizim o spesifik tanrıdan haberdar oluşumuz, sizin ya da birilerinin -evet- bunu zikretmiş olmasına dairdir. Geniş anlamda ise; doğal seçilimin çok daha basit amaçlar için koşulladığı insan beyninin basitliği ve bilgisizliğine içkin olarak yapmakta olduğu hatalı tümevarımlar olduğu kadar,  tutkuları ve burada tamamı verilemeyecek diğer sebepler doğrultusunda kendisinden daha ulu ve yüce bir şeye gönderme yapması oldukça beklendik ve olası. Hatta bunun evrimsel faydaları var ve evrim bunu dolaylı olarak desteklemiş olabilir. Tanrı düşüncesi ve dini.

 

2- Çocuk meselesine gelince..O çocuğu nasıl yetiştirdiğinize göre cevabı değişebilecek bir soru bu. Bilimsel düşünceyi esas alarak yetiştirdiğiniz bir çocuk, varoluşa ilişkin sorgulamayı yine yapacak, ancak zorunlu olarak tanrı denen kavrama erişmeyecek, ya da böyle bir tuzağa düşmeyecektir. Yalnız önemli olan nokta şu: Oldukça dar kapsamlı olarak evrilmiş beynimiz ve herşeyin bir başı sonu nedeni olduğuna dair vb. tipi insansı algı ve deneyimlerimiz, bizi; her şeyin nedeni nedir?.. Başı nedir?.. Ya da her şey neden böyle vb.. ontolojik sorgulamalara kaçınılmaz olarak götürecektir.  

 

3- Tanrı kavramını hiç duymamış birine tanrıyı anlatmak, "işte kabile reisi ya da cumhurbaşkanının çok daha yüksek, sonsuz mertebesini düşün.." falan gibi olabilirdi. :) Yani yine bizim dar kapsamlı evrimleşmiş beynimiz, evreni ve varoluşu anlayabilmek açısından çok kısıtlı olan deneyimlerimiz üzerinden ölçeklendirmek sureti ile.

 

Fakat buradan "tanrı yoksa tanrı kavramı zihnimize nereden geldi" gibi bir ekmek çıkarmak peşindeyseniz, sonu hüsran bilesiniz. Bu bağlamda soruyu ve yaklaşımı tersine almak gerekiyor:

 

1- Biz insancıklar gibi basit bir koşullamaya değil de, evreni makro ve mikro düzeyde algılamak üzere evrimleşmiş, ya da böyle bir zihne sahip varlıklardan oluşan bir kişi ya da toplumda, tanrı fikri ne kadar filizlenebilir, ona ne kadar gerek duyulurdu? Ya da senaryoyu şöyle verelim: İnsanlığın en başından beri bugünkü bilgi ve teknoloji düzeyine sahip olduğunu düşünün. O toplumda teizm ve deizm oranı ne olurdu? Ben en basit cevabı vereyim: Oranları bilemem ama, bugünkünden az olurdu! Hatırı sayılı derecede az.

 

2- Varoluşun ya da geniş anlamda evrenin hep var olduğu, yaratılmaya ihtiyacı olmadığı, ve sonraki hiçbir süreç için de dışarıdan bir müdahaleye gerek olmadığı bilgisiyle "en başından beri" donanmış bir toplum düşünün. Bu toplumun, ihtimal ki kibri ve doymak bilmez sonsuz hayat tutkusu haricinde, tanrıya gereksinim duymasına, ondan da öte zorunlu kılmasına neden olacak ne gibi bir gerekçesi olabilirdi? (Not: bu koşullu bir cümle, koşulla oynamayın)

 

Canlılık hayatta kalmak ve mümkün olduğunca ölmemek üzerine evrimleşmiş bir olgu. Bu bağlamda var olmayı seviyor, onu olumlu olarak addediyoruz. Ki bu da bir yanılsama. Yine uç noktada yaşadığımız bu yaşam sevgisi ve ölüm irkintisi, bizi bir gün ölecek olmakla kati suretle barışamıyor olmanın verdiği depresyona itiyor, biz de buna tahammül edebilmek için din denen morfini üretip bünyemize zerk ediyoruz. Avuntu ve morfinlerin en yücesi. Zayıf insanlar için tabi. Bunu göğüsleyecek biliş seviyesindekilerin morfinsiz de yaşayabildiği görülüyor. 

 

Tanrı: Cahilliğin "en büyük" eseri.

Din: Avuntu ve morfinlerin en tepesi.

 

Buradan senin konu başlığındaki iddiana, ve şu penrose/hesaplama ile ilgili kısma nasıl geleceğin merak konusu ;) 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, John Ahmet said:

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Fizik ve matematiği çok iyi bilenler çok büyük bir ihtimalle teist yada deist oluyor fakat bu ikisini doğru dürüst öğrenmeden kimya ve biyoloji öğrenenler ise nedense çoğunlukla ateist oluyor. Hiç birini bilmeyenlerin çoğunun teist olduğunu söyleyebiliriz fakat bence teist yada deist olmanın sırrı bence fizik ve matematiktedir.Tanrıyı gerçekten algılamak ve anlamak istiyorsanız bu ikisini çok iyi öğrenin. 

 

Bildiğin gibi değil dikkat çekmek ne kelime, yıkılıyoruz resmen..Hatta çevrem 5 vakit integral çözen müslümanlardan geçilmiyor. :0_80cbc_37a71a73_L: Dünyadaki teist coğrafyalar,  ortadoğu falan matematikten yıkılıyor zaten koşun yetişinn..

 

Neyse şaka bir yana, bunlar biraz çocuksu ve yapay çıkışlar. Bununla ilgili ne kadar anlamlı bir istatistik verebilirsin onu bir kenara bırakıyorum ama, "fizik ve matematiği düzgün öğrenmeden biyoloji öğrenmek" de ne demektir?! Bu nasıl izafi bir kavramdır? Kimi ölçtün biçtin, nasıl bir kriter aldın da böyle yüksek perdeden bir veriymiş gibi getiriyorsun önümüze? Vallahi iyi cesaret ama, cesaretin fazlası "başka şeylere delalet" oluyor bazen, bilmem farkında mısın?

 

Hayır bir de altta bu ilginç "gerçek" diye buyurmuşsun? Şaka mı bu :D...Sen bu kavramlar ve bunlarla ilgili örneklemler ve onların kullanımına ilişkin nosyonlardan bu kadar yoksun musun ki, böylesine düstürsüzca ortaya saçabiliyorsun?!! Hayır hem bu "benim görüşüm" deyip, hem de bunu bir "gerçek" olarak sunmak nasıl bir matematiksel zihnin ürünüdür?

 

Başlığın mantara bağladığını hissetin de, başka yerlerden yapay da olsa cephe eklemeye mi çalışıyorsun yoksa?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı savım ile ilgili bu yazımın konusu bağlamında büyük bir beklenti içerisinde olabilirsiniz.  Bir yazıda bunu başarmak mümkün olmaz ayrıca sadece benim çabamla bu açıklığa kavuşamaz. Fakat yine bir şeyler yazma gayretindeyim çünkü bilinçaltımın derinliklerinden gelen bir istekle yazıyorum. Umarım bunun nedeni bir gün açıklanır ve bunun nedeni ilkel dürtülerimiz ve ihtiyaçlarımızdan dolayı tanrı kavramının acımızı dindiren bir nitelikte olmasından öte tanrı ile doğrudan bağlantılı olmamızdan dolayıdır.

 

Birbirlerine zıt deist ve ateist düşüncenin hangisinin bir cehalet olduğunu kesin olarak söyleyemeyiz bu noktada agnostik olarak kalıp bu iki düşünceyi oluşturan en temel noktalara kadar anlatamazsak bu iki düşüncede kendi içerisindeki cahilliğinde diretir.

 

Ateist düşüncenin temel dayanaklarını incelediğimde evrenin sürekli var olan madde ve enerjinin belirli nicelikteki kombinasyonlarından meydana geldiğini bunun dışında bir varoluşu materyalist düşüncenin de katkılarıyla reddettiğini, dolayısıyla bu kombinasyonların tanrı kavramına hiç ihtiyaç duymadan her şeyi açıklayabileceğini savunduğu konusunda umarım yanılmıyorumdur. Yine ateist, evrende kaosun hakim olduğunu hatta her ne oluştuysa bu duruma kaosun yardım ettiğini düşünmektedir. 

 

Deist düşünceyi açıklamadan ve tüm dayanaklarının temel noktalarına değinmeden önce bir deistin tanrıyı ateistin denklemlerinde nereye konumlandırdığını merak ediyor olabilirsiniz.

 

İki düşüncenin en temelinde ayrıldığı nokta bilinç konusundadır. Bir ateist bilincin kaosun yardım etmesiyle evrende oluşan bir yan ürün, bir sos olduğunu düşünürken deist bilinci en başta tutar. 

 

Ateist

enerji -> madde ve enerji ---kaos---> bilinç 

 

Deist

tanrı(bilinç) -> enerji -> madde ve enerji ----farkındalıkla oluşturulan yapısal eğilim----> bilinç

 

Ben

tanrı(bilinç) -> enerji -> madde ve enerji ----farkındalıkla oluşturulan yapısal eğilim----> bilinç kümesi ----farkındalıkla ve/veya zorunlu olarak oluşan eğilim ---> tanrı(bilinç).

^_________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________|

 

 

Bilinç konusunu incelemeye başladığımızda bilincin evrenin kaos ortamında oluşan beklenmedik bir ürün mü yoksa enerjinin ve dolayısıyla maddenin yapısındaki oluşturulmuş bir veya bir çok niteliğinden kaynaklı zorunlu ve beklenen bir yapı mı olduğu konusunu araştırdığımızda artık tanrı kavramına ihtiyaç hissetmek için nedenleriniz oluşmaya başlayabilir. Bence tanrı kanıtlanmayı bekliyorsa kendisini burada arayabiliriz. Bilincin biyoloji sonra kimya ve fizikteki tanımı, açıklaması ve doğası, ateist düşünceye temel olan materyalizme gölge düşürüp tanrı savı için sorular oluşturmaya başlayabilir.

 

Biyolojide önce canlı tanımından başlayıp bilinci indirgeyebileceğimiz yere kadar indirgeyip, sonra bu durumun oluşma koşulları içerisindeki örüntüyü kavrayıp geriye kalan işi kimyaya bırakıp, kimyanın bildiğimiz manadaki canlılığı oluşturan tüm denklemlerin içerisindeki tüm örüntüyü kavramasını sağlayıp son olarak madde ve enerji içerisinde böyle bir örüntünün tekrarlanıp tekrarlanmadığı konusunu fiziğe bırakarak mevcut evrenin evriminde canlıyı oluşturmaya çalışan bir eğilimin yada  yönelimin olup olmadığını net bir şekilde ortaya koymadan bu konuda bilgi sahibi olamayız. Dolayısıyla bu kanıtlanmadan yani evrende canlıyı oluşturan bir eğilim yada yönelimin tespiti yapılmadan ateistlerle tanrı savını pozitif manada konuşmak ve tartışmak pek olası görünmüyor.

 

Bilinci ve beraberinde fiziği ve matematiği konu alan şimdiye dek okuduğum en güzel yazı yukarıda yazarını ve ismini verdiğim üç ciltlik bu kitabı tanrının tartışıldığı bir forumda özellikle okunmasını istememin sebebi bilincin doğasına ilişkin matematiksel çıkarımlar yapabilmenize zemin oluşturmasıdır. Dolayısıyla bir gün biri tüm bilimsel gerçekliğin ışığında bilinci ve doğasını açıklamaya çalışırken birden tanrı kavramını zihninde bu zeminde oluşturup onu ilk kez açıklayabilecektir. 

 

 

Diğer tüm yazdıklarınız örneğin dinlerin ve tanrı inancının bir morfin olduğunu söylemeniz ve bu morfine ihtiyaç duymadan ve tanrı inancını tetikleyen bilinçaltı dürtülerinizden olabildiğince soyutlanıp tanrı savı olmadan bir hayat sürebildiğiniz için sizi tebrik ederim. Tanrıyı bir an için ebeveyniniz gibi hayal edin ve ebeveyninize ihtiyaç duymadan yaşamayı başarmaya başlamanızı ebeveyniniz nasıl değerlendiriyorsa umarım tanrı da sizi böyle bir sevgiyle kuşatır. Fakat unutmamak gerekir ki bilimin ışığında bir gün kendisine ulaşırsanız. Ateizmin cehaletinde ısrar edip kendisini üzmeyin. 

 

Özel davetler: @teflon @kavak @sağduyu @democrossian @Rhodium

 

 

tarihinde John Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 11.09.2018 at 22:15, John Ahmet yazdı:

 

Bilinçli bir irade derken şimdilik insandan bahsediyorum. ABD'nin HAARP silahının depremler ve yıldırımlar oluşturup düşük frekanslı sinyallerler üreterek toplu olarak insanların duygularına hükmedebilen özelliklerde bir savaş silahı olduğunu bilip yine kafan rahat uyuyabilecek misin? Uzman birinin önümüzdeki bir ay içinde deprem olmayacak demesi böyle bir silahın varlığından haberdar birini rahatlatabilir mi? Böyle bir silahın olmadığına kendini inandırarak tüm bunları düşünmekten kaçınabilirsin fakat benim asıl sorumu cevaplamadan kaçma!

 

 

 

Ne bileyim ben? Bugüne kadar gayet rahat ayırdım, o yüzden de ateistim ama yıldırım falan gibi şeyler söz konusu olduğunda ve tehlike arzettiğinde de yolunu öğrenirim herhalde.

Oturup şimdi onu mu düşüneceğim?

 

Buradan Tanrı'ya çıkamazsın. Yok çünkü.

Link to post
Sitelerde Paylaş
22 minutes ago, John Ahmet said:

Tanrıyı bir an için ebeveyniniz gibi hayal edin ve ebeveyninize ihtiyaç duymadan yaşamayı başarmaya başlamanızı ebeveyniniz nasıl değerlendiriyorsa umarım tanrı da sizi böyle bir sevgiyle kuşatır. Fakat unutmamak gerekir ki bilimin ışığında bir gün kendisine ulaşırsanız. Ateizmin cehaletinde ısrar edip kendisini üzmeyin. 

 

Özellikler hristiyanlardan bu gibi aptalca ifadeleri çok duyar insanlar, tanrı sizi seviyor falan. Madem bu tanrı o kadar sevgi dolu bu dünyadaki adaletsizlikler, acılar neden var?

 

Çoğunluğu Afrika'da olmak üzere neden bebekler açlıktan ölüyor, neden sakat bebekler doğuyor? İnsanları acı çekerken seyretmek mi sevgi? Sokayım onun sevgisine diyeceğim de kendisi ortalarda yok, sadece tanrı diye zırvalayan geri zekalılar var. Yani şu dünyanın haline bakıp hala tanrı sevgi ile insanları kuşatır demek için insanın tam bir salak olması gerekir. Bu kadar da analitik düşünmekten, mantıktan, neden-sonuç ilişkisi kurmaktan uzak olunmaz ki. Bu tanrı sevgi dolucular dünyadaki onca acı, vahşet ve adaletsizlik ile sevgi dolu tanrı kavramını nasıl bağdaştırıyorlar aklım almıyor. Sevgi dolu bir tanrı böyle bir dünya mı yaratır? Dalga mı geçiyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, John Ahmet yazdı:

 

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Fizik ve matematiği çok iyi bilenler çok büyük bir ihtimalle teist yada deist oluyor fakat bu ikisini doğru dürüst öğrenmeden kimya ve biyoloji öğrenenler ise nedense çoğunlukla ateist oluyor. Hiç birini bilmeyenlerin çoğunun teist olduğunu söyleyebiliriz fakat bence teist yada deist olmanın sırrı bence fizik ve matematiktedir.Tanrıyı gerçekten algılamak ve anlamak istiyorsanız bu ikisini çok iyi öğrenin. 

Hayır çoğu agnostik ateisttir. 

 

Salla bakalım ne tuttarsa :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 dakika önce, democrossian yazdı:

Bu ateistlere bir davet olamaz. Bu ancak agnostiklere belki sökebilir. Ateistler tanrının olamayacağının bilincindedir çünkü.

 

Davet ettiğim yazıdaki ana düşüncenin bağlamına ilişkin söylemek istediğiniz hiç bir şey yok mudur? Bu düşüncenin ekseninde neden tanrının olamayacağını anlatabilir misiniz?

 

Buraya o yazıyı tekrar kopyalayayım ki hangi yazıyı kasıt ettiğim konusunda bir yanlışlık olmasın. @teflon ' a bir cevap olarak yazmıştım fakat bu konuda herkesin düşüncesini merak ediyorum.

 

Tanrı savım ile ilgili bu yazımın konusu bağlamında büyük bir beklenti içerisinde olabilirsiniz.  Bir yazıda bunu başarmak mümkün olmaz ayrıca sadece benim çabamla bu açıklığa kavuşamaz. Fakat yine bir şeyler yazma gayretindeyim çünkü bilinçaltımın derinliklerinden gelen bir istekle yazıyorum. Umarım bunun nedeni bir gün açıklanır ve bunun nedeni ilkel dürtülerimiz ve ihtiyaçlarımızdan dolayı tanrı kavramının acımızı dindiren bir nitelikte olmasından öte tanrı ile doğrudan bağlantılı olmamızdan dolayıdır.

 

Birbirlerine zıt deist ve ateist düşüncenin hangisinin bir cehalet olduğunu kesin olarak söyleyemeyiz bu noktada agnostik olarak kalıp bu iki düşünceyi oluşturan en temel noktalara kadar anlatamazsak bu iki düşüncede kendi içerisindeki cahilliğinde diretir.

 

Ateist düşüncenin temel dayanaklarını incelediğimde evrenin sürekli var olan madde ve enerjinin belirli nicelikteki kombinasyonlarından meydana geldiğini bunun dışında bir varoluşu materyalist düşüncenin de katkılarıyla reddettiğini, dolayısıyla bu kombinasyonların tanrı kavramına hiç ihtiyaç duymadan her şeyi açıklayabileceğini savunduğu konusunda umarım yanılmıyorumdur. Yine ateist, evrende kaosun hakim olduğunu hatta her ne oluştuysa bu duruma kaosun yardım ettiğini düşünmektedir. 

 

Deist düşünceyi açıklamadan ve tüm dayanaklarının temel noktalarına değinmeden önce bir deistin tanrıyı ateistin denklemlerinde nereye konumlandırdığını merak ediyor olabilirsiniz.

 

İki düşüncenin en temelinde ayrıldığı nokta bilinç konusundadır. Bir ateist bilincin kaosun yardım etmesiyle evrende oluşan bir yan ürün, bir sos olduğunu düşünürken deist bilinci en başta tutar. 

 

Ateist

enerji -> madde ve enerji ---kaos---> bilinç 

 

Deist

tanrı(bilinç) -> enerji -> madde ve enerji ----farkındalıkla oluşturulan yapısal eğilim----> bilinç

 

Ben

tanrı(bilinç) -> enerji -> madde ve enerji ----farkındalıkla oluşturulan yapısal eğilim----> bilinç kümesi ----farkındalıkla ve/veya zorunlu olarak oluşan eğilim ---> tanrı(bilinç).

^_________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________|

 

 

Bilinç konusunu incelemeye başladığımızda bilincin evrenin kaos ortamında oluşan beklenmedik bir ürün mü yoksa enerjinin ve dolayısıyla maddenin yapısındaki oluşturulmuş bir veya bir çok niteliğinden kaynaklı zorunlu ve beklenen bir yapı mı olduğu konusunu araştırdığımızda artık tanrı kavramına ihtiyaç hissetmek için nedenleriniz oluşmaya başlayabilir. Bence tanrı kanıtlanmayı bekliyorsa kendisini burada arayabiliriz. Bilincin biyoloji sonra kimya ve fizikteki tanımı, açıklaması ve doğası, ateist düşünceye temel olan materyalizme gölge düşürüp tanrı savı için sorular oluşturmaya başlayabilir.

 

Biyolojide önce canlı tanımından başlayıp bilinci indirgeyebileceğimiz yere kadar indirgeyip, sonra bu durumun oluşma koşulları içerisindeki örüntüyü kavrayıp geriye kalan işi kimyaya bırakıp, kimyanın bildiğimiz manadaki canlılığı oluşturan tüm denklemlerin içerisindeki tüm örüntüyü kavramasını sağlayıp son olarak madde ve enerji içerisinde böyle bir örüntünün tekrarlanıp tekrarlanmadığı konusunu fiziğe bırakarak mevcut evrenin evriminde canlıyı oluşturmaya çalışan bir eğilimin yada  yönelimin olup olmadığını net bir şekilde ortaya koymadan bu konuda bilgi sahibi olamayız. Dolayısıyla bu kanıtlanmadan yani evrende canlıyı oluşturan bir eğilim yada yönelimin tespiti yapılmadan ateistlerle tanrı savını pozitif manada konuşmak ve tartışmak pek olası görünmüyor.

 

Bilinci ve beraberinde fiziği ve matematiği konu alan şimdiye dek okuduğum en güzel yazı yukarıda yazarını ve ismini verdiğim üç ciltlik bu kitabı tanrının tartışıldığı bir forumda özellikle okunmasını istememin sebebi bilincin doğasına ilişkin matematiksel çıkarımlar yapabilmenize zemin oluşturmasıdır. Dolayısıyla bir gün biri tüm bilimsel gerçekliğin ışığında bilinci ve doğasını açıklamaya çalışırken birden tanrı kavramını zihninde bu zeminde oluşturup onu ilk kez açıklayabilecektir. 

 

 

Diğer tüm yazdıklarınız örneğin dinlerin ve tanrı inancının bir morfin olduğunu söylemeniz ve bu morfine ihtiyaç duymadan ve tanrı inancını tetikleyen bilinçaltı dürtülerinizden olabildiğince soyutlanıp tanrı savı olmadan bir hayat sürebildiğiniz için sizi tebrik ederim. Tanrıyı bir an için ebeveyniniz gibi hayal edin ve ebeveyninize ihtiyaç duymadan yaşamayı başarmaya başlamanızı ebeveyniniz nasıl değerlendiriyorsa umarım tanrı da sizi böyle bir sevgiyle kuşatır. Fakat unutmamak gerekir ki bilimin ışığında bir gün kendisine ulaşırsanız. Ateizmin cehaletinde ısrar edip kendisini üzmeyin. 

 

 

tarihinde John Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
7 minutes ago, John Ahmet said:

 

Davet ettiğim yazıdaki ana düşüncenin bağlamına ilişkin söylemek istediğiniz hiç bir şey yok mudur? Bu düşüncenin ekseninde neden tanrının olamayacağını anlatabilir misiniz?

 

Sen misyoner misin? Var olduğunu iddia ettiğin tanrın neden gelip kendini anlatmıyor da, kendi davet etmiyor da senin gibi şaklabanlar tanrı pazarlamacılığına soyunuyor? 

 

Varsa tanrının bir derdi, bir isteği gelsin kendi derdini kendi anlatsın. Bunu bile yapamayacak kadar aciz mi?

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 11.09.2018 at 21:47, John Ahmet yazdı:

 

@skeptikal Sen bu cümlemi sorgulayıp anlayabilecek zekadan yoksunsun. Ayrıca tesla bobinleri ve çalışma prensiplerini açıkladıktan sonra paylaştığım videoyu görmemişsin ve bir benzerinin linkini paylaşıyorsun. Senden önce bunu ben paylaştım acaba neden paylaştım? Yukarıdaki cümle ile ilişkisini anlayabiliyor musun?

 

Bilim eskiden insanların yıldırımları güç sahibi birilerinin oluşturduğuna inanmasına kesin bir çözüm getirebilmiş mi? Yıldırımların doğal yoldan nasıl oluştuğunu açıklamakla birlikte yıldırımı yapay olarak oluşturmanın da mümkün olduğunu göstermiştir. Şimdi sen bir bilincin iradesi ile oluşturulan yıldırımla doğal olarak oluşan yıldırım arasındaki farkı anlayabilecek misin? Geçmişteki insanlar yıldırımların bir irade tarafından oluşmuş olabileceğine inanıyordu şimdi bilim sayesinde bunun yanlış olduğu doğrulanmış mı oldu? Senin tepene çakan yıldırımları bu kulenin yada başka bir HAARP silahının oluşturmadığı ne malum?

 

Son olarak şeyler açıklaması olabilen doğal yollardan oluşabilmekle birlikte aynı şekilde bilinçli bir irade tarafından da oluşturulabiliyorsa sen bir şeyin doğal olarak mı yoksa bilinçli bir irade tarafından mı oluştuğunu kesin olarak nasıl anlayabilirsin?

 

Dolayısıyla bilim şeylerin oluşmasının doğal koşullarını açıklayabiliyor diye bu şeylerin hep bu koşullarda doğal olarak oluştuğunun bir kanıtı mıdır? Bilinçli bir irade tarafından oluşturulmuş olamazlar mı?

 

Buna tüm canlılar ve evrendeki her şeyi ekleyip düşünerek anlamaya çalışmanı istiyorum.

"Bilim eskiden insanların yıldırımları güç sahibi birilerinin oluşturduğuna inanmasına kesin bir çözüm getirebilmiş mi?"

Yeterince iyi çözüm getirmiş de, salak salak komplo teorilerine, devri daim makinelerine, "enerji beden"lere, eski tanrıların uzaylı olduğuna falan inanan, dünyanın düz olduğu fikrini savunan tahtası eksiklere karşı bir çözüm yok henüz. Tabi bunun sorumlusu bilim değil.

Doğal koşulların açıklanması şeylerin hep doğal olarak oluştuğunun hiçbir zaman kesin ispatı değildir de, bu önemli değildir. Buna Leibniz taa ne zamandan değinmiş zaten. Fiziksel olaylar yine başka fiziksel olaylar tarafından meydana getirilir ve geriye doğru bu sonsuza kadar da gidebilir. Peki burda tanrıyı nereye sıkıştıracağız? İşte Leibniz bu noktada o sonsuz zincirin nasıl ortaya çıktığının da sorulabileceğini söyler.

Ama sen her seferinde açıklayamadığın olaylara masal uydurup bir bilince atıf yapıyorsan ve her seferinde yanılıyorsan, buna rağmen kalkıp yine aynı argümanı getiriyorsan, sıkıntı sendedir. Basit cevapları da kendin analiz edecek "zekadan yoksunsun" sanırım.

Senin gibi duyduğu her komplo teori osuruğuna inanan kafadan sıkıntılı şüphecileri ve @DeepBlue gibi iflah olmazları ikna etmenin yolu olduğuna şüpheliyim. Sadece sağlıklı bir şüphecilikle bundan sıyrılabilirsin.

Birileri yıldırım fırlatabiliyor olsa bile bu thoru gerçek yapmaz.

Peki senin hayali arkadaşın tanrıyı niye gerçek yapsın? Ya da diğer saçmalıklarını?

Hadi eski insanlar bilimin gelişmediği dönemde yaşadı. Senin mazeretin ne? Hala hayali arkadaşın tanrıya inanıyorsun.

Eski insanlar açıklayamadığı olaylara antropomorfik açıklamalar getirmiş. "Bu olayın arkasında bir bilinç olmalı."

Ama hiçbir olayın arkasından doğrudan bir bilinç çıkmamış işte. Doğal yıldırımların olması akıl sağlığı yerinde bir insan için bunun "enerji bedenler" tarafından yapılmadığına dair yeterli bir gerekçedir. Kesin ispatlamasına ne gerek var?

Düşün ki, tanrıyı bir zincirde arıyoruz. Birinci halkasında diyorsun, orda çıkmıyor. Orda çıkmayınca ikinci halkasında diyorsun, bilim geliştikçe o halkayı da çözüyoruz, orda da çıkmıyor. Ve dinler var olduğundan beri binlerce halka için aynı iddiada bulunuyorsun ve hiçbiri doğru çıkmıyor.

Bugün de Big Bang halkasına geliyoruz ve yine "Tanrı burda" diyorsun.

Ben sana niye inanayım?

Şimdi de kalkıp birinci halkada bile yanılmış olabileceğimizi söylüyorsun. Ama yine masallar var ve yine ispat yok.

Ortada doğal bir açıklama varken, olağan üstü açıklamayı kabul eden kişide sıkıntı vardır.

Yani biz yıldırım atabilseydik bile, bu senin enerji bedenler masalının (o da neyse artık) doğru olduğu anlamına gelmezdi. Çünkü buna dair hala bir kanıt yok.

Örneğin cüzdanın kayboldu ve arkadaşın cüzdanını bir yerde unutmuş olabileceğini söylüyor.

Sense kırmızı perilerin onu çaldığını iddia ediyorsun. Ve arkadaşın olağan bir açıklama varken olağanüstü açıklamaya inanmanın mantıksız olduğunu söylüyor. Sen de "Benim bir yerde unutmuş olabilmem, kırmızı perilerin cüzdan çalmadığını göstermez. Hem insanlar cüzdan çalabiliyorsa, cüzdan çalma olayının arkasında bir bilinç vardır. Öyleyse cüzdanı çalanın kırmızı periler mi yoksa insanlar mı olduğunu nasıl ayırt edersin?" diyorsun.

Burda tahtası eksik olan kim?

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 12.09.2018 at 05:23, DeepBlue yazdı:

 

Benim anlamadığım burdan Allah'ın olmadığı sonucuna nasıl ulaşıyorsun? Bunun yıldırım ile ilgili ayetle çelişen tarafı ne?Aksine verdiğin link ayeti doğruluyor. 

 

Izlediğin videoda ki mekanizmanın ardında ki bilinci gör müyor musun?Kendi kendine mi gerçekleşiyor bu işler? İşte doğada izlediğin mekanizmanın ardında niye bir bilinç olmasın? 

 

John da yazmış aynı şeyleri de işte anlamamaya vurmuş millet.

 

e zaten islamda; tüm işlerin,fiillerin,olayların ardında ki yaratıcı güç ve bilinç tanrıdır.
 

 

Ra'd 13: O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. 

https://www.haberturk.com/dunya/haber/767118-camiye-yildirim-dustu-10-olu

Seninkisi ya sizi çarpmayı diliyor.

Ya da fiziksel olaylar onun kontrolünde değil.

Ya da fiziksel olaylar bir bilinç etkisiyle gerçekleşmiyor. Ne dersin?

Tabi kesin birincisi doğrudur. Sonuçta imtihan falan, dimi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Şu kulumu bir yıldırımla çarpayım bakayım o anda "alaaaaah" diye bağırıp şehit mi olacak yoksa "anaaaam" diye bağırıp şirk koşarak mundar mı ölecek!" İmtihan!!! :lol: 

 

"İnşallah... Pardon ya... Allah bendim değil mi... Böyle salağım ben işte, dilersem diyeceğime hep allah dilerse diyorum, allahın ben olduğumu niye ikide bir unutuyorum anlamadım! Trilyonlarca yıldır yaşamanın yan etkisi işte! Düzeltiyorum: Umarım anasını bana şirk koşar da bir güzel işkence eder eğlenirim. Ciyak ciyak bağırdıkça keyfim yerine gelir, trilyonlarca yıllık can sıkıntısını atarım biraz! Alaaaah diye ölürse işimiz var! Huri, şarap, meyve, et servisi yap dur! Ulan kerhaneci miyiz meyhaneci miyiz işletmeci miyiz belli değil ha! Lan allah olmak da amma zormuş ha! Nerden allah olduk anlamadım ki!" :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 13.09.2018 at 19:55, John Ahmet said:

Tanrı savım ile ilgili bu yazımın konusu bağlamında büyük bir beklenti içerisinde olabilirsiniz.  Bir yazıda bunu başarmak mümkün olmaz ayrıca sadece benim çabamla bu açıklığa kavuşamaz. Fakat yine bir şeyler yazma gayretindeyim çünkü bilinçaltımın derinliklerinden gelen bir istekle yazıyorum. Umarım bunun nedeni bir gün açıklanır ve bunun nedeni ilkel dürtülerimiz ve ihtiyaçlarımızdan dolayı tanrı kavramının acımızı dindiren bir nitelikte olmasından öte tanrı ile doğrudan bağlantılı olmamızdan dolayıdır.

 

Birbirlerine zıt deist ve ateist düşüncenin hangisinin bir cehalet olduğunu kesin olarak söyleyemeyiz bu noktada agnostik olarak kalıp bu iki düşünceyi oluşturan en temel noktalara kadar anlatamazsak bu iki düşüncede kendi içerisindeki cahilliğinde diretir.

 

Ateist düşüncenin temel dayanaklarını incelediğimde evrenin sürekli var olan madde ve enerjinin belirli nicelikteki kombinasyonlarından meydana geldiğini bunun dışında bir varoluşu materyalist düşüncenin de katkılarıyla reddettiğini, dolayısıyla bu kombinasyonların tanrı kavramına hiç ihtiyaç duymadan her şeyi açıklayabileceğini savunduğu konusunda umarım yanılmıyorumdur. Yine ateist, evrende kaosun hakim olduğunu hatta her ne oluştuysa bu duruma kaosun yardım ettiğini düşünmektedir. 

 

Deist düşünceyi açıklamadan ve tüm dayanaklarının temel noktalarına değinmeden önce bir deistin tanrıyı ateistin denklemlerinde nereye konumlandırdığını merak ediyor olabilirsiniz.

 

İki düşüncenin en temelinde ayrıldığı nokta bilinç konusundadır. Bir ateist bilincin kaosun yardım etmesiyle evrende oluşan bir yan ürün, bir sos olduğunu düşünürken deist bilinci en başta tutar. 

 

Ateist

enerji -> madde ve enerji ---kaos---> bilinç 

 

Deist

tanrı(bilinç) -> enerji -> madde ve enerji ----farkındalıkla oluşturulan yapısal eğilim----> bilinç

 

Ben

tanrı(bilinç) -> enerji -> madde ve enerji ----farkındalıkla oluşturulan yapısal eğilim----> bilinç kümesi ----farkındalıkla ve/veya zorunlu olarak oluşan eğilim ---> tanrı(bilinç).

^_________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________|

 

 

Bilinç konusunu incelemeye başladığımızda bilincin evrenin kaos ortamında oluşan beklenmedik bir ürün mü yoksa enerjinin ve dolayısıyla maddenin yapısındaki oluşturulmuş bir veya bir çok niteliğinden kaynaklı zorunlu ve beklenen bir yapı mı olduğu konusunu araştırdığımızda artık tanrı kavramına ihtiyaç hissetmek için nedenleriniz oluşmaya başlayabilir. Bence tanrı kanıtlanmayı bekliyorsa kendisini burada arayabiliriz. Bilincin biyoloji sonra kimya ve fizikteki tanımı, açıklaması ve doğası, ateist düşünceye temel olan materyalizme gölge düşürüp tanrı savı için sorular oluşturmaya başlayabilir.

 

Biyolojide önce canlı tanımından başlayıp bilinci indirgeyebileceğimiz yere kadar indirgeyip, sonra bu durumun oluşma koşulları içerisindeki örüntüyü kavrayıp geriye kalan işi kimyaya bırakıp, kimyanın bildiğimiz manadaki canlılığı oluşturan tüm denklemlerin içerisindeki tüm örüntüyü kavramasını sağlayıp son olarak madde ve enerji içerisinde böyle bir örüntünün tekrarlanıp tekrarlanmadığı konusunu fiziğe bırakarak mevcut evrenin evriminde canlıyı oluşturmaya çalışan bir eğilimin yada  yönelimin olup olmadığını net bir şekilde ortaya koymadan bu konuda bilgi sahibi olamayız. Dolayısıyla bu kanıtlanmadan yani evrende canlıyı oluşturan bir eğilim yada yönelimin tespiti yapılmadan ateistlerle tanrı savını pozitif manada konuşmak ve tartışmak pek olası görünmüyor.

 

Bilinci ve beraberinde fiziği ve matematiği konu alan şimdiye dek okuduğum en güzel yazı yukarıda yazarını ve ismini verdiğim üç ciltlik bu kitabı tanrının tartışıldığı bir forumda özellikle okunmasını istememin sebebi bilincin doğasına ilişkin matematiksel çıkarımlar yapabilmenize zemin oluşturmasıdır. Dolayısıyla bir gün biri tüm bilimsel gerçekliğin ışığında bilinci ve doğasını açıklamaya çalışırken birden tanrı kavramını zihninde bu zeminde oluşturup onu ilk kez açıklayabilecektir. 

 

 

Diğer tüm yazdıklarınız örneğin dinlerin ve tanrı inancının bir morfin olduğunu söylemeniz ve bu morfine ihtiyaç duymadan ve tanrı inancını tetikleyen bilinçaltı dürtülerinizden olabildiğince soyutlanıp tanrı savı olmadan bir hayat sürebildiğiniz için sizi tebrik ederim. Tanrıyı bir an için ebeveyniniz gibi hayal edin ve ebeveyninize ihtiyaç duymadan yaşamayı başarmaya başlamanızı ebeveyniniz nasıl değerlendiriyorsa umarım tanrı da sizi böyle bir sevgiyle kuşatır. Fakat unutmamak gerekir ki bilimin ışığında bir gün kendisine ulaşırsanız. Ateizmin cehaletinde ısrar edip kendisini üzmeyin. 

 

Özel davetler: @teflon @kavak @sağduyu @democrossian @Rhodium

 

 

Şimdi senin ceviz ağacını sallamak yetmez dallara hızlıca vurmak lazım ki biraz düşsün... 
 
Bilim evrenseldir. Dini dili ve ırkı yoktur. Bu durum öznel veya nesnel arasındaki yargı farkı değildir. İşleyiş, motorun çalışması, formülün çözümlenmesi şeklindedir. Ticarette mal bir tedarik zinciri ile birbirine bağlı iken: Bilimsel bilgi içinde birbirlerine bağlı süreçler vardır. Biz bu süreçleri işletirken Tanrı veya Ruhdan söz edemeyiz değil eleman olarak koyamayız. Süreci bozarız. Mesele budur. 
 
Bir kişi üniversite mezunu ise lise okumamış olabilir mi? 
 
10 yıl kum taşıyan bir kamyon 5 yıl da çakıl taşırsa bu kamyon ne taşıyor dediğinizde çakıl mı kamyon mu taşımış olur?
 
Ramanzanda benden çok müslüman olamaz çünkü yumurtalı pideyi çok seviyorum.
 
Yani, bir insanın ateist veya teist olması bir tercih değildir. Bir süreçtir. Kimseyi ateist veya teist olmaya davet edemezsiniz. Bunu kanıtlayamazsınız da. Anlamı da yoktur. 
 
Burada mesele boyut ve Tanrı varmı yok mu değildir. Bizzat kendimizin varlığıdır. Varlık sorunudur. 
 
Daha yakından baktığını daha net uzaktan baktığını daha bulanık görürsünüz. Hem dalga hem parçacık olarak hangisi dediğiniz noktada: parçacık gözlemlediğini farkettiğinde kendini dalga da parçacık da yapar. Çünkü bağlı fotonlar birbirlerinden haberdar olamasaydı varız diyebirdin... 
 
Bir araba yarışında kendi araban dışında başka arabaları da sürmeye gücün ve mantığın yetmezdi. Dolayısıyla herkez kendi aracını sürer. Varlığımız tek evreni asla kaldıramaz. İşte çoklu evreni mecbur kılan her varlığın kendi gördüğünden işlemesidir, görmediğini yaşamadın. 
 
Link to post
Sitelerde Paylaş
34 dakika önce, Rhodium yazdı:

kamyon, ceviz ağacı

 

Bir şey anladıysam arap olayım. Ayrıca ben size bakın bunu okuyun deist yada teist olun demiyorum ki, canlılığın oluşumunun madde ve enerjideki yönelimine sebep olan yapısal nitelikleri sorguluyorum. Şimdi senin bir vadide UFO bulup bunun o vadide doğal koşullarla oluştuğunu iddia etmendeki saçmalık gibi bilinci ve canlıları inceleyip bunun ardında yüksek düzeyde bir bilincin varlığını inkar etmenin aynı psikolojik rahatsızlıktan kaynaklandığını savunuyorum. Kimse bir şey olmasın sadece bunu anlasın istiyorum ki bu duruma evrendeki algılayamadığımız daha yüksek boyutların varlığı da eklenince hepsine sebep olan bir bilincin olması gerektiği daha fazla netlik kazanıyor. Henüz boyutlar konusunu yeteri kadar ciddiye alıp düşünmemiş olabilirsiniz. Daha fazla boyutun canlılar için olan önemini sorgulayıp buna cevaplar arama ihtiyacı hissettiniz mi? Bunu yapın ve kara kara düşünmeye ve kaşınmaya başlayın. Her şeye salt madde ve enerji olarak bakmayı bırakın! Evrende bundan fazlası var ki sen şu an bunları anlayabiliyor ve cevabını vermeye hazırlanabiliyorsun.

tarihinde John Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
27 minutes ago, John Ahmet said:

 

Bir şey anladıysam arap olayım. Ayrıca ben size bakın bunu okuyun deist yada teist olun demiyorum ki, canlılığın oluşumunun madde ve enerjideki yönelimine sebep olan yapısal nitelikleri sorguluyorum. Şimdi senin bir vadide UFO bulup bunun o vadide doğal koşullarla oluştuğunu iddia etmendeki saçmalık gibi bilinci ve canlıları inceleyip bunun ardında yüksek düzeyde bir bilincin varlığını inkar etmenin aynı psikolojik rahatsızlıktan kaynaklandığını savunuyorum. Kimse bir şey olmasın sadece bunu anlasın istiyorum ki bu duruma evrendeki algılayamadığımız daha yüksek boyutların varlığı da eklenince hepsine sebep olan bir bilincin olması gerektiği daha fazla netlik kazanıyor. Henüz boyutlar konusunu yeteri kadar ciddiye alıp düşünmemiş olabilirsiniz. Daha fazla boyutun canlılar için olan önemini sorgulayıp buna cevaplar arama ihtiyacı hissettiniz mi? Bunu yapın ve kara kara düşünmeye ve kaşınmaya başlayın. Her şeye salt madde ve enerji olarak bakmayı bırakın! Evrende bundan fazlası var ki sen şu an bunları anlayabiliyor ve cevabını vermeye hazırlanabiliyorsun.

 

Dincilerin tipik özelliklerinden birisi de saçma sapan, gerzekçe benzetmeler yapmalarıdır. Canlıları inceleyince bunun arkasında yüksek düzeyde bilinç bulurmuşuz. Peki hemen inceleyelim:

 

Küçük çocuklara tecavüz edip öldüren bir sapığı veya kendi öz kızına yıllarca tecavüz eden sapık bir babayı bir bilinç hem de sıradan da değil yüksek bir düzeyde bilinç mi tasarladı yani?

 

Böyle bir iğrençliği hangi yüksek(!) düzeyde bilinç tasarlar? Mesela sen böyle bir sapık ve böyle bir sahne tasarlar mısın?

 

Ya doğuştan sakat, deforme olmuş insan ve hayvan yavruları? Nasıl bir bilinç böyle bir tasarım yapar? Bunların neresinde tasarım görüyorsun? Hangi mantıkla bunları yüksek(!) düzeyde bir bilinç tarafından tasarlandığını iddia ediyorsun?

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu başlığın konusu olan ad-hoc hipotezin (aslında değinilmiş olan) başka sorunları da var.

 

1- Deterministik-kaotik bir sistemde, sistemin bütün durumlarını hesap edebilecek sonlu bir algoritma yok. Mantıksal bir olanaksızlık. Kaosun kendisi de buna engel.

2- Bir de Godel'in eksiklik teoremi var. Teoremin olası bir yorumu: Sistemin içinde, dahilinde olan bir şey, sistemin kendisi haline gelemez. Mantıksal mümkünsüzlük.

3- Uzay zamana ihtiyaç duymayan, aksine döngünün(!) bir noktasında onu da kendisi yaratmış(?) olan tanrı. Mantıksal mümkünsüzlük.

 

Termodinamiğin birinci kanunu ve diğer mümkünsüzlükler yıkıl(a)madığı sürece, sürecin sonucunda elde edeceğiniz her şey; o süper canlı ya da bilinç dahi, sistemin içerisindeki sınırlı bir yaratıcı olma mertebesinden kurtulamayacaktır. Sözde eleştirilip durulan yaklaşımların ve muhtemel gerçeğin içerisinde ise bunlardan hiçbiri yok.

 

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, John Ahmet yazdı:

 

Bir şey anladıysam arap olayım. Ayrıca ben size bakın bunu okuyun deist yada teist olun demiyorum ki, canlılığın oluşumunun madde ve enerjideki yönelimine sebep olan yapısal nitelikleri sorguluyorum. Şimdi senin bir vadide UFO bulup bunun o vadide doğal koşullarla oluştuğunu iddia etmendeki saçmalık gibi bilinci ve canlıları inceleyip bunun ardında yüksek düzeyde bir bilincin varlığını inkar etmenin aynı psikolojik rahatsızlıktan kaynaklandığını savunuyorum. Kimse bir şey olmasın sadece bunu anlasın istiyorum ki bu duruma evrendeki algılayamadığımız daha yüksek boyutların varlığı da eklenince hepsine sebep olan bir bilincin olması gerektiği daha fazla netlik kazanıyor. Henüz boyutlar konusunu yeteri kadar ciddiye alıp düşünmemiş olabilirsiniz. Daha fazla boyutun canlılar için olan önemini sorgulayıp buna cevaplar arama ihtiyacı hissettiniz mi? Bunu yapın ve kara kara düşünmeye ve kaşınmaya başlayın. Her şeye salt madde ve enerji olarak bakmayı bırakın! Evrende bundan fazlası var ki sen şu an bunları anlayabiliyor ve cevabını vermeye hazırlanabiliyorsun.

Canlıları inceleyip ardında bilincin varlığını "inkar etmek" psikolojik rahatsızlık değildir. Tam aksidir. Bunu reddedenlerin hayali bir arkadaşı yoktur. Sağlıklı olanlar onlardır. Senin bu çıkarımınsa sadece bir mantık hatası ve insansı bir yanılgı olduğundan, bu çıkarıma ulaşmayan mantıklı kişileri "hasta" zannediyorsun.

Öyleyse şunu söyle, ufonun doğal koşullarda oluşmadığını ve bir canlı tarafından yapıldığını bilmenin sebebi nedir? Nasıl oluyor da böyle bir çıkarım yapabiliyorsun? Baştan saçma cevaplar verilmesin diye söyleyeyim, ufonun kendi kendine oluşabileceğini iddia etmeyeceğim. Sadece burda biri tarafından yapılmış olmanın ölçütü, kanıtı nedir, onu soruyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 16.09.2018 at 14:21, skeptikal yazdı:

ufonun kendi kendine oluşabileceğini iddia etmeyeceğim

 

Sıkıyorsa bir et bakalım. Bunu ben sana sorayım. Biz nelerin ardında bir bilincin olduğundan eminizdir yada bilinci gerektiren nesne, olgu ve olayların bir listesini yapmak mümkün müdür? Bu listede nelerin olması gerekir?

tarihinde John Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, John Ahmet yazdı:

 

Sıkıyorsa bir et bakalım. Bunu ben sana sorayım. Biz nelerin ardında bir bilincin olduğundan eminizdir yada bilinci gerektiren nesne, olgu ve olayların bir listesini yapmak mümkün müdür? Bu listede nelerin olması gerekir?

Senin cevaplaman lazım, çünkü bunun üzerinden mantık örgüsü eksik bir akıl yürütme yapan sensin. Şöyle ki, ufonun biri tarafından yapılmış olmasından, evrenin de biri tarafından yapıldığı sonucuna nasıl ulaşılır? Eksiklik burada. Yani birisi sezgisel olarak ne demek istediğini anlayabilir, "ufo biri tarafından yapılmışsa koskoca evreni de biri yapmış olmalıdır", ama argümanı irdelediğin zaman eksiklik var. Ufonun bir yapanı olması niye evrenin de bir "yapanı" olmasını gerektirsin? Bu belirtilmemiş.

"Ufo kompleks, evren daha kompleks, öyleyse evren elbette biri tarafından ortaya çıkarılmış olmalıdır." gibi bir akıl yürütme yapsan, bu durumda hatalı da olsa en azından aradaki mantık örgüsü anlaşılırdı.

Şeylerin arkasında bir bilincin olduğunu bilmemizin tek sebebi deneyimlerimiz.

Örneğin yerde bir kalem bulduğumuzda biri tarafından yapıldığını biliriz. Çünkü hayatımız boyunca gördüğümüz, deneyimlediğimiz bütün kalemler biri tarafından yapıldı. Doğada da kalemlerin kendi kendine oluşmasını sağlayan hiçbir süreç gözlemlemedik. Bu yüzden böyle bir çıkarım yaparız. Ufo da bunun gibi. Ufonun biri tarafından yapıldığını düşünürüz çünkü bizim teknolojimize benzer şeyler barındır. Bu yüzden otomatik olarak onu bir bilinçle ilişkilendiririz.

Ama evren için aynı durum geçerli değil. Onun biri tarafından "yapıldığını" düşünmek için elde yeterli delil yok.

Nelerin bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığını anlarız? Doğal süreçlerle oluşamayacağına emin olduğumuz şeylerin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...