Jump to content

Yaşama ve üreme iç güdüsünün nedeni nedir?


Recommended Posts

2 dakika önce, Summertime Sadness yazdı:

Cunku yasamak isteyenler hayatta kaldi.

canlılarda x mekanizması nasıl oluştu?

 

Çünkü canlılarda x mekanizması olanlar hayatta kaldı.

 

Vay be ne güzel açıklama.:0_80cbc_37a71a73_L:

 

Şimdi sen mekanizmanın nasıl oluştuğunu mu açıklamış oldun?Yoksa hangilerinin hayatta kaldığını mı?

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

Hayatta kalmak üzere şekillenmiş bir yapımız var. 

 

Bir ağaçta hayatta kalmaya çalışır ama yaşamın ve ölümün ne olduğunu bilmez. Bu bir hücre içinde geçerli olabilir. 

 

Yaşam başından itibaren böyle gelişmiş. 

 

-iyide en başında nasıl böyle oluşmuş ? 

 

diyebilirsiniz. 

 

Bu yanlış bir soru olur. Çünkü, yaşama isteği de yaşamın kendisinin bir parçasıdır. Eğer bu istek olmasaydı ölü olurdunuz. 

 

Yaşama isteğinin ilk oluşma sebebi yaşamın ilk oluşma sebebiyle aynıdır. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
43 dakika önce, Sütlü Kase yazdı:

 

Hayatta kalmak üzere şekillenmiş bir yapımız var. 

 

Bir ağaçta hayatta kalmaya çalışır ama yaşamın ve ölümün ne olduğunu bilmez. Bu bir hücre içinde geçerli olabilir. 

 

Yaşam başından itibaren böyle gelişmiş. 

 

-iyide en başında nasıl böyle oluşmuş ? 

 

diyebilirsiniz. 

 

Bu yanlış bir soru olur. Çünkü, yaşama isteği de yaşamın kendisinin bir parçasıdır. Eğer bu istek olmasaydı ölü olurdunuz. 

 

Yaşama isteğinin ilk oluşma sebebi yaşamın ilk oluşma sebebiyle aynıdır. 

neden yanlış olsun?

 

Bir hücreli canlıda yaşama isteği filan yoktur.Yaşadığının farkında bile değildir.:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 dakika önce, teknisyen yazdı:

neden yanlış olsun?

 

Yaşayan bir canlı olması için öncelikle içinde yaşama isteği olması gerekir. 

 

Yaşamın bir gerekliliğini sorguluyorsun. O olmasaydı zaten yaşam olmazdı. 

 

Alıntı

Yaşama isteğinin ilk oluşma sebebi yaşamın ilk oluşma sebebiyle aynıdır. 

 

18 dakika önce, teknisyen yazdı:

Bir hücreli canlıda yaşama isteği filan yoktur.Yaşadığının farkında bile değildir.

 

Yaşama isteğinin olması için farkında olmasına gerek yok. Belki burada 'istek' kelimesi yanlış bir anlam veriyor ama daha iyisini bulamadım. Bir hücreli bir canlı ölmemeye çalışır diyelim. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
57 minutes ago, illusion_ said:

Tanrı daha çok insan anlamsızca çoğalsın ve yaşasın, bende izlerim ne yapacaklar diye yaşama içgüdüsü ve cinsel istek koymuş canlılara. Mı acaba... 

 

Kendisi bir teşrif etse sorardık da kendisi ortalarda yok. Tanrı dediğin hayali karakteri istediğin gibi tasarlarsın, sonuçta hayallere karışan yok. İstediğin özelliği ekle ya da çıkar, itiraz edecek hali yok ya, insanlar bu karakteri modüler yapıda tasarlamışlar. Hatta bu kadar tutucu olma, tek bir tanrı ile yetinme, bir sürü tanrı uydur, onlara değişik özellikler, karakterler ver, değişik senaryolar hayal et.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tabi ki arka planda bir ilah yok.

Yaşama iç güdüsü termodinamik yasalarıyla çok rahat açıklanabilir.

Ama üreme iç güdüsü?

Ben üreme iç güdüsünün gereksiz yere oluştuğunu düşünüyorum, ilk canlının yüzey/hacim  dengesizliği bölünme ile sonuçlanmıştı. Tamamen fiziksel olan bu süreç, gen yapısına “zorunlu” gibiymiş gibi kopyalandı ve giderek evrildi..

Link to post
Sitelerde Paylaş
40 minutes ago, Phocas said:

Tabi ki arka planda bir ilah yok.

Yaşama iç güdüsü termodinamik yasalarıyla çok rahat açıklanabilir.

Ama üreme iç güdüsü?

Ben üreme iç güdüsünün gereksiz yere oluştuğunu düşünüyorum, ilk canlının yüzey/hacim  dengesizliği bölünme ile sonuçlanmıştı. Tamamen fiziksel olan bu süreç, gen yapısına “zorunlu” gibiymiş gibi kopyalandı ve giderek evrildi..

 

Başlığın cevaplarının tamamını burada vermişsiniz. Özetin özetinin özeti ama bu.

Üreme içgüdüsü denen şey temelde "teknik bir detaydan" ötesi değil aslında.

Ama işte" öyle bir" mekanizmayı ~4 milyar yıl yürütünce, elimize "böylesine bir" tablo çıkabiliyor.

Uğruna methiyeler, tanrılar, cennetler ve cehennemler düzülen.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Üreme icgüdüsü halkanin ilk parcasi degildir.Öncesindeki halkalar hayatta kalmak,korku,caninin yanmasi gibi.

Bunun cevabi evrimde.

Günümüzde ülkeler ,bayraklar ve sinirlari var.Ve tüm uluslarin kabul ettigi kurallar var.Günümüzün mantigiyla cözülemiyecek bir konu.

Ama ya eskiye gidecek olursak.Yani cok eskiye gideceksek.Cok eskiden kabile kültürü veya aile bireylerinden topluluklar vardi.Bugün hala yüzlerce kabileler mevcut.Ve bu kabilelerin akil disi gelenekleri bile var.Doganin kanunu geregi olarak yemek zorundasin.Yemek icinde avlamak zorundasin.Tabiki senden daha güclülere göre ise bir "av"konumundasin.Insanlarin bu dönemlerde hayatta kalmasi icin yalniz veya azlik gruplar halinde kalmasi yasama riskini azaltiyordu.Insanin sonucta cani yaniyor.Korku denen bir seyde var.Gözünüz önünde vahsi bir sekilde av olan bir kabile ortaginizin ölümünü izleyipte neden hayatta kalayim veya neden üreyeyim diyemezdiniz.Evrimin 1 nolu kurali hayatta kalmaksa kalabalik gruplar olarak yasayip,isbirligi ile avlamak haliyle hayatta kalma sanslarini yükseltiyordu.Ayni sekilde kalabalik kabilelerin hayatta kalmasi icin üremesi gerekiyordu.Kalabalik kabileler güven patlamasi yapip üreme icgüdüsünü getirdi.Yani evrimin 2 nolu kurali olan üremek.Evrimin bu 2 kurali birbirinden ayrilmayan kurallardi.Ve günümüzde bile degismemistir.Hayvanlarin avlanmasina baktigimizda bu ortakliklarini belgesellerde hala izleyebiliriz.O dönemlerde atalarimizda medeniyet haliyle yoktu.Kadinlarinda bizon pesinde kosmayi birakip evinin kadini olmaya karar verdiginde üreme artik düzenli bir zemine oturdu.Hickimse göz göre göre silahin karsisinda durup"ölmek istiyorum"diyemeyecegi gibi üremek icinde "soyum tükensin yeter artik"diyemez.

 

Günümüzde ise cinsellik sadece üremek icin degil zevk icinde yapiliyor.

https://cernbilim.blogspot.com/2018/09/evrime-gore-cinsellik-uremek-ise-zevk.html

 

Artik günümüzde nüfus orani büyük artis gösterdi.Böylelikle nüfus planlama yani üreme kisitlamasi basladi.Böyle olunca prezarvatif,dogum kontrolü vs yöntemler ortaya cikti.Medeniyetin gelmesiyle cocuklara iyi bir gelecek sunmak icin üreme artik hesapla yapilmaya baslandi.Dini argümanlarla cogalmaktan cekinmeyenler hatta bunu görev sayanlarda var tabiki.Üreme icgüdüsü evrimden ve genlerimizden dolayi bilincaltimiza yerlesti.Ve artik üreme disinda zevk icinde yapilmaya basladi.Ayrica makaledeki" seks karşılığı et " zevk kavraminin gelismesine katkida bulundu.Haliyle ne ile zevk alacağımızı bilinçli olarak kendimiz değil, vücudumuzdaki biyolojik mekanizmalar belirliyor.Üreme icgüdüsü biyolojik mekanizmalarin bir ürünüdür.

Doganin bize evrimle bictigi rolüdür kisaca.Ve dogayi hafife almak en büyük hata olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, Punisher100 yazdı:

Üreme icgüdüsü halkanin ilk parcasi degildir.Öncesindeki halkalar hayatta kalmak,korku,caninin yanmasi gibi.

Bunun cevabi evrimde.

Günümüzde ülkeler ,bayraklar ve sinirlari var.Ve tüm uluslarin kabul ettigi kurallar var.Günümüzün mantigiyla cözülemiyecek bir konu.

Ama ya eskiye gidecek olursak.Yani cok eskiye gideceksek.Cok eskiden kabile kültürü veya aile bireylerinden topluluklar vardi.Bugün hala yüzlerce kabileler mevcut.Ve bu kabilelerin akil disi gelenekleri bile var.Doganin kanunu geregi olarak yemek zorundasin.Yemek icinde avlamak zorundasin.Tabiki senden daha güclülere göre ise bir "av"konumundasin.Insanlarin bu dönemlerde hayatta kalmasi icin yalniz veya azlik gruplar halinde kalmasi yasama sansini azaltiyordu.Insanin sonucta cani yaniyor.Korku denen bir seyde var.Gözünüz önünde vahsi bir sekilde av olan bir kabile ortaginizin ölümünü izleyipte neden hayatta kalayim veya neden üreyeyim diyemezdiniz.Evrimin 1 nolu kurali hayatta kalmaksa kalabalik gruplar olarak yasayip,isbirligi ile avlamak haliyle hayatta kalma sanslarini yükseltiyordu.Ayni sekilde kalabalik kabilelerin hayatta kalmasi icin üremesi gerekiyordu.Kalabalik kabileler güven patlamasi yapip üreme icgüdüsünü getirdi.Yani evrimin 2 nolu kurali olan üremek.Evrimin bu 2 kurali birbirinden ayrilmayan kurallardi.Ve günümüzde bile degismemistir.Hayvanlarin avlanmasina baktigimizda bu ortakliklarini belgesellerde hala izleyebiliriz.O dönemlerde atalarimizda medeniyet haliyle yoktu.Kadinlarinda bizon pesinde kosmayi birakip evinin kadini olmaya karar verdiginde üreme artik düzenli bir zemine oturdu.Hickimse göz göre göre silahin karsisinda durup"ölmek istiyorum"diyemeyecegi gibi üremek icinde "soyum tükensin yeter artik"diyemez.

 

Günümüzde ise cinsellik sadece üremek icin degil zevk icinde yapiliyor.

https://cernbilim.blogspot.com/2018/09/evrime-gore-cinsellik-uremek-ise-zevk.html

 

Artik günümüzde nüfus orani büyük artis gösterdi.Böylelikle nüfus planlama yani üreme kisitlamasi basladi.Böyle olunca prezarvatif,dogum kontrolü vs yöntemler ortaya cikti.Medeniyetin gelmesiyle cocuklara iyi bir gelecek sunmak icin üreme artik hesapla yapilmaya baslandi.Dini argümanlarla cogalmaktan cekinmeyenler hatta bunu görev sayanlarda var tabiki.Üreme icgüdüsü evrimden ve genlerimizden dolayi bilincaltimiza yerlesti.Ve artik üreme disinda zevk icinde yapilmaya basladi.Ayrica makaledeki" seks karşılığı et " zevk kavraminin gelismesine katkida bulundu.Haliyle ne ile zevk alacağımızı bilinçli olarak kendimiz değil, vücudumuzdaki biyolojik mekanizmalar belirliyor.Üreme icgüdüsü biyolojik mekanizmalarin bir ürünüdür.

Doganin bize evrimle bictigi rolüdür kisaca.Ve dogayi hafife almak en büyük hata olur.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 02.10.2018 at 13:25, Punisher100 yazdı:

Üreme icgüdüsü halkanin ilk parcasi degildir.Öncesindeki halkalar hayatta kalmak,korku,caninin yanmasi gibi.

Bunun cevabi evrimde.

Günümüzde ülkeler ,bayraklar ve sinirlari var.Ve tüm uluslarin kabul ettigi kurallar var.Günümüzün mantigiyla cözülemiyecek bir konu.

Ama ya eskiye gidecek olursak.Yani cok eskiye gideceksek.Cok eskiden kabile kültürü veya aile bireylerinden topluluklar vardi.Bugün hala yüzlerce kabileler mevcut.Ve bu kabilelerin akil disi gelenekleri bile var.Doganin kanunu geregi olarak yemek zorundasin.Yemek icinde avlamak zorundasin.Tabiki senden daha güclülere göre ise bir "av"konumundasin.Insanlarin bu dönemlerde hayatta kalmasi icin yalniz veya azlik gruplar halinde kalmasi yasama riskini azaltiyordu.Insanin sonucta cani yaniyor.Korku denen bir seyde var.Gözünüz önünde vahsi bir sekilde av olan bir kabile ortaginizin ölümünü izleyipte neden hayatta kalayim veya neden üreyeyim diyemezdiniz.Evrimin 1 nolu kurali hayatta kalmaksa kalabalik gruplar olarak yasayip,isbirligi ile avlamak haliyle hayatta kalma sanslarini yükseltiyordu.Ayni sekilde kalabalik kabilelerin hayatta kalmasi icin üremesi gerekiyordu.Kalabalik kabileler güven patlamasi yapip üreme icgüdüsünü getirdi.Yani evrimin 2 nolu kurali olan üremek.Evrimin bu 2 kurali birbirinden ayrilmayan kurallardi.Ve günümüzde bile degismemistir.Hayvanlarin avlanmasina baktigimizda bu ortakliklarini belgesellerde hala izleyebiliriz.O dönemlerde atalarimizda medeniyet haliyle yoktu.Kadinlarinda bizon pesinde kosmayi birakip evinin kadini olmaya karar verdiginde üreme artik düzenli bir zemine oturdu.Hickimse göz göre göre silahin karsisinda durup"ölmek istiyorum"diyemeyecegi gibi üremek icinde "soyum tükensin yeter artik"diyemez.

 

Günümüzde ise cinsellik sadece üremek icin degil zevk icinde yapiliyor.

https://cernbilim.blogspot.com/2018/09/evrime-gore-cinsellik-uremek-ise-zevk.html

 

Artik günümüzde nüfus orani büyük artis gösterdi.Böylelikle nüfus planlama yani üreme kisitlamasi basladi.Böyle olunca prezarvatif,dogum kontrolü vs yöntemler ortaya cikti.Medeniyetin gelmesiyle cocuklara iyi bir gelecek sunmak icin üreme artik hesapla yapilmaya baslandi.Dini argümanlarla cogalmaktan cekinmeyenler hatta bunu görev sayanlarda var tabiki.Üreme icgüdüsü evrimden ve genlerimizden dolayi bilincaltimiza yerlesti.Ve artik üreme disinda zevk icinde yapilmaya basladi.Ayrica makaledeki" seks karşılığı et " zevk kavraminin gelismesine katkida bulundu.Haliyle ne ile zevk alacağımızı bilinçli olarak kendimiz değil, vücudumuzdaki biyolojik mekanizmalar belirliyor.Üreme icgüdüsü biyolojik mekanizmalarin bir ürünüdür.

Doganin bize evrimle bictigi rolüdür kisaca.Ve dogayi hafife almak en büyük hata olur.

 

Bu argüman pek doğru değil. Çok üremek, çok çocuk yapmak dersek biraz doğru ve anlamlı olabilir ama tek başına üremenin nedenleri konusunda pek geçerli değil. 

 

Üremek bir içgüdü de değildir aslında. İçgüdüden çok daha güçlü, tek başına bir durumdur. Canlının hayata gelişinin yegane nedeni, genlerini aktarmak, çoğalmak. Kendisi yok olup gideceği için genlerini üreyerek aktarmak zorunda. Ve sadece bu yüzden hayatta kalması lazım.

 

Yani aslında üreme, hayatta kalma içgüdüsünden daha güçlü ve öncelikli baskıdır. Üreyebilmek, genleri aktarıp soyu devam ettirebilmek için hayatta kalmak isteriz. 

Evet, gruplar, kabileler halinde yaşarken çok sayıda çocuk yapıyorduk. Ondan önce de çok çocuk yapıyorduk ama. Savanalarda yaşarken, yavru kolayca kurda kuşa av oluyordu, beş taneden bir tanesi belki elimizde kalıyordu.

Şu anda çok fazla çocuk yapanlara sorumsuz ilkeller diyoruz mesela, çünkü artık çocuklarımızı vahşi doğada büyütmüyoruz, özel bir sorun olmadıkça da kaybetmiyoruz. O yüzden çok çocuk yapmak gerekli olmadığı gibi, doğru da değil. En azından bizim gibi düşünenler için öyle ve zaten çoğu insan da öyle düzinelerce çocuk yapmıyor artık.

 

Diğer yandan çok üremek, ilkel amaçlar için oldukça iyi bir yöntem. Hala öyle. Müslümanların dünyaya, bilhassa Avrupa'ya nasıl yayıldığını biliyoruz. Ülkemize gelen Suriyelilerin hala nasıl ürediğini ve çoğaldığını biliyoruz. İlginç olarak insanlar savaş gibi durumlarda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını hisseder ve daha çok ürerler. Suriyelilerinki biraz da bundan...

 

Seks ve üreme konusu da çoğunlukla yanlış ilişkilendirilir. Biz homo sapien sapien olmadan evvel de zevk için seks yapıyorduk. Bunu yapan tek tür biz değiliz. Seksi zevk için yapmak bize, doğan yavruyu da kendimizi de daha fazla korumak yönünde çok büyük avantajlar sağlamıştır. Aşk vb nedeniyle tabii.

Aşk mesela, bizi biz yapan ilk ve en önemli etken, değerdir. Aile olmak, sürü olmak, sürünün bir parçası olmak çok önemlidir. Modern hayat ve eğitim, insanları sürünün dışına itti, birey olmayı çok yanlış anlattı mesela. Bugünkü en önemli sorunlardan biri de budur mesela. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
gönderildi (düzenlendi)
Bir saat önce, Türk Ateist yazdı:

 Üreyebilmek, genleri aktarıp soyu devam ettirebilmek için hayatta kalmak isteriz. 

Bu bizim bilinçli tercihimiz değil, bunun ilksel mekanizmaları ne?

Bunu sorgulamak zorundayız.

Sizin kullandığınız, yukarıdaki cümle ezbere  kullanılmış gibi gözüküyor.

Üremek içgüdüsel ise bu içgüdü nasıl genlere yerleşti?

Asıl soru bu bence.

tarihinde Phocas tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 30.09.2018 at 22:25, teknisyen yazdı:

neden yanlış olsun?

 

Bir hücreli canlıda yaşama isteği filan yoktur.Yaşadığının farkında bile değildir.:)

 

Güzel kardeşim;

 

Âyet-i kerîmede buyrulur:
“…Kuşları ve tesbih eden dağları da Dâvud’a boyun eğdirdik. (Bunları) Biz yapmaktayız.” (el-Enbiyâ, 79)

 

 

Cenâb-ı Hak, yarattığı canlı-cansız bütün mahlûkâtına kendini tanıtmış ve onları dâimî bir sûrette zikirle vazifelendirmiştir. Bu sebeple mahlûkâtın hepsi, bizim idrâkimiz dışında, kendi dillerince ve husûsiyetleri mûcibince, tabiî ve periyodik bir zikir hâlindedir.

Allâh’ı tanıyıp itaat etme keyfiyeti, sadece insana has bir durum değildir. Hattâ diğer varlıkların, gayr-i irâdî de olsa, bu hususta nice insanlardan daha yüksek bir seviyede bulunduğu ifâde edilmiştir.

 

İşte müminin kainata bakışı budur. Kur'an-ı Kerim'de buyrulur ki

"Kainatta hiçbir şey yoktur ki hamd ile Allah'ı tesbih etmesin, Onu anmasın, Ona dua etmesin. Fakat siz onların bu tesbihlerini, zikirlerini, dualarını fark etmiyorsunuz." (İsra, 17/44)

 

Bu bilinçte bir canlıda neden hayatta kalma isteği olmasın?

 

 

Yani güzel kardeşim; şimdi bunlara bakarak kazanın doğurduğana mı inanalım yoksa öldüğüne mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, Phocas yazdı:

Bu bizim bilinçli tercihimiz değil, bunun ilksel mekanizmaları ne?

Bunu sorgulamak zorundayız.

Sizin kullandığınız, yukarıdaki cümle ezbere  kullanılmış gibi gözüküyor.

Üremek içgüdüsel ise bu içgüdü nasıl genlere yerleşti?

Asıl soru bu bence.

 

İyi ama ben üremek bir içgüdü değildir diyorum. Birçok içgüdümüz var ama üreme onlardan biri değil. Günlük dilde konuşup yazışırken üremeye içgüdü deriz ama yanlıştır.

Üremek bir zorunluluktur. Tek varlık nedenimizdir. Hayatta kalmak içgüdümüz, buna bağlı olarak vardır. 

 

Üreme zorunluluğu genlere sonradan yerleşmedi. Genler zaten çoğalmak için var. Tek amacı kendini kopyalayıp varlığını sürdürmek. Dawkins bu yüzden genlere bencil demiştir örneğin. Organizma değil, genler önemlidir, organizmadaki genlerin tek amacı çoğalıp kendini kopyalamaktır. Aslında ko

Yoksa üremek, genlere bir nedenle girmiş bir bilgi, ültimatom vb değildir. Bunu biz herhangi biçimde yeğlemiş ve bilinçli olarak kabul etmiş değiliz.

 

Üremek her şeydir. Çocuk yapmayan, yani üremeyen insanlar da bu sisteme bir şekilde katkıda bulunurlar. Dünyada her ne yapıyorsak buna katkıda bulunuyoruz. Kendimiz çocuk yapmasak da sürüdeki diğerlerinin yapmasına ve onları büyütmesine bir biçimde katkıda bulunuyoruz. Bencil genler işte... 

O yüzden sürü olarak yaşamak insan için hayatidir, aşk çok önemli bir değerdir dedim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...