Jump to content

Tanrının Olanaksızlığı


Recommended Posts

8 hours ago, Yeni Üye said:

Kusura bakmayın ama öznel olan siz ve sizin yorumlarınız. Ben, kafamdan uydurmuyorum. Binlerce yıl önce peygamberin gösterdiği, ondan binlerce yıl önce ve binlerce yıl sonra diğer hakikat ehlinin bizzat deneyimlediği hakikat ve hikmetleri sözle ifade etmeye çalışıyorum. Yaşayarak görmek isteyen için de yol hala açık.

 

Lütfen kusura bakmayın ama, biraz öyle oluyor. Nereden çıktı yazdıklarınız? Kitabınızdan mı? Hayır. Orada muğlak, ne idüğü belirsiz ve kendi içinde çelişkili ifadeler var ve sizse bunları tutarlı bir hale getirmeye çalışıyorsunuz kendinizce. "Kendinizce" çıktığınız bu yolda yaptığınız şey ise zaten daha tanımı gereği insan aklı uzamı dışında olan, mantık dışı, mantıksız olan, yani insan aklı için "yok" olan bir şey üzerine speküle etmekten ibaret oluyor. Bu uğurda kurduğunuz her cümle ve öne sürdüğünüz her önermenin de mantık dışı olmaktan başka şansı kalmıyor. Üzerinize alınmayın, aynı şeyi ben yapsam, benimkiler de öyle olurdu. Hepsinde öte bu uğraşılarınız ve kurgularınızın hiçbir şekilde makul, genel-geçer, nesnel ya da objektif bir dayanağı da yok. Binlerce yıl önce bizzat deneyimlediği, hikmet derken buradaki afakiyeti siz zaten itiraf etmiş oluyorsunuz. Kim nerede neyi deneyimlemiş? Hangi hikmet? Hangi yol nerede, nasıl açık? Biz de bir zamanlar "gayet samimi" bir şekilde inanıyorduk ve bunun hesabını kimseye verecek değiliz ama, o hikmet o ara niye bize de uğramadı o zaman? 

 

Bizim yazdıklarımız nasıl öznel olacak ki? Temodinamik, enerjinin korunumu diyoruz. Orada işte. Madde diyoruz, orada işte. İnsan aklı mantığı ve onun sınırları diyoruz. Orada işte.

 

8 hours ago, Yeni Üye said:

Sizin madde ile başlayan ve bilim maskesinin ardına sığınan cümleleriniz ise algılanışı ve ne olduğu zamanla değişmiş ve hala değişen bir kavram üzerine kurulu. Maddenin ne olduğunu anlayabilmiş değilsiniz ki onu, sürekli benim önüme getirip duruyorsunuz.

 

Değişisin, değişecek. Bilim ve bilimin metodolojisi zaten bu. Kaldı ki bir kısmı  da değişmeyecek. Ama hepsinden önemlisi o madde önümüzde, oarada duruyor işte. Ve bizler de "olanın" üzerinden hareket ediyoruz. Her makul insanın yapacağı gibi. Olmayan, kimsenin görmediği, mantık dışı ve mümkünsüz, aynı zamanda mevcut bilimin de dışında olan şeylerin peşinde değiliz. Onları dayanak almıyoruz. İsteyen alsın. Ama her makul ve de rasyonel insanın yapacağı gibi bunlara inanılmadığı zaman, on da şaşırmasın. Hesabını da sormasın. Buna tanrı da dahil. 

 

Velhasılı bizim önünüze getirdiğimiz şey "olan" ve sınırlarını belli eden bir şey. Sizin öne sürdüğünüz şey ise olmayan, kimsenin görmediği, ve görmesinin de mümkün olmadığı, halihazırda bilimsel ve de mantıksal olarak mümkünsüz olan bir şey. Hesabı siz yapın. Bu hesabı objektif bir şekilde yapan her rasyonel beynin, bizlere hak vermekten başka bir seçeneği yok gördüğünüz üzere. 

 

Bu bağlamda maddenin şunun bunun bilinmezliği varsa eğer, onun hesabını bize sormayın. Onun hesabını verecek kurum biz değiliz. O kurum, onu bu bilinmezlikle yaratan tanrıdır. Söyleminiz buysa ve kuracağınız cephe buysa eğer, agnostisizme hoş geldiniz demektir. Çünkü sizinki agnostik bir söylem. Din ve tanrınız ancak agnostik bir cepheden savunabiliyorsunuz çünkü. Önümüze bilinmezliği getirip durmayın o vakit. Onu getirse getirse, bir agnostik getirebilir. Siz değil. 

 

8 hours ago, Yeni Üye said:

Peki ben size şöyle söylüyorum. Madde her şeyin üzerine yükseldiği kurulduğu bir temel değildir. Bilakis üst bir gerçekliğin aşağıya (üç boyuta) düşmüş halidir. Yani aşağıdan yukarı her şeyi var eden değil, yukarıdan aşağıya düşen bir gölge. Bütün evren de gölgelerden oluşur.

 

Söyleyin söylemekte bir sıkıntı yok. Bunu desteklemeye gelince başlıyor bütün mesele. Etrafımızda maddeden başka bir şey olmadığına, onun yaratılması ya da yok edilmesi mümkün olmadığına, bilinç de maddeye muhtaç olduğuna göre, buyrun hesabı siz yapın. Dediğim gibi. Olan bu işte. Bizde "As Döper" var. Ama "var". Sizde ne "var"?? Hoş bilinmezlikle dolu olduğunuz bu alem hakkında üst boyutla ilgili bir söylemde bulunma hak ve haddini de kaybetmiş bulunuyorsunuz. Çünkü farkında değilsiniz belki ama, siz de bir agnostiksiniz artık. Din ve tanrınızla ilgili iddialarla, pozitif bir söylemle gelecekseniz eğer, bilinmezlerle değil, kati olanlarla gelin o vakit. 

 

8 hours ago, Yeni Üye said:

Madde denilen ve fizik bedenimizin materyali olan en kesif, en kaba görüntü bile aslında sırlarla dolu iken, onun da üzerine giydirilmiş daha bir sürü sır vardır. Tayyi mekan, bastı zaman. Yani mekanın değişmesi, zamanın genişlemesi hikaye değildir. Peygamberin ya da evliyanın miracı(göğe yükselmesi) efsane değildir. Maddemizin tahammül edemeyeceği şeye manamız tahammül edebilir. Zamanın ve mekanın kayıtlarından kurtulabilir. Göklerde seyran eyleyebilir. Yeter ki reddetme yolunu değil, inanma yolunu tutalım. 

 

Yine aynı söylem. Sırlar, sırlaar..Sırlara yaslanıp, onlardan medet umuyorsunuz. Miraç falan hepsi efsanedir. Nedir efsanenin tanımı: "Söylence" ve "olağanüstü"..Miraç da işte tam olarak bu. Değildir diyen babayiğit getirip bunu gösterecek. Olağanüstüne inanmayana da gıkını çıkarmayacak. Buna tanrı da dahil. Tanrı da gıkını çıkarmayacak.

 

8 hours ago, Yeni Üye said:

Aslına bakarsınız ariflerin binlerce yıldır söylediği bu tür şeyleri bilim adamları da kenarından, köşesinden artık teorilendirmeye başladığına göre bu, aslında zamanla bilim ile irfan ve hikmetin buluşacağını gösterir. Yeter ki yüzyıllar öncesinden karşıtlıklar ve demode algılarda devam etme ısrarı gösterilmesin. Maalesef, bilim bazı ateistler için, ideolojilerinin ve temelsiz inançlarının üzerine giyilmiş bir maske haline dönüşmüş.

 

Böyle bir şey yok. Gördüğünüz gibi bilinç, benlik ve düşünce de zamandan muaf ya da münezzeh değil.

Temelsiz ve maske dediğiniz yerde hesabı bir kez daha veriyorum:

Bir tarafta "olan", diğer tarafta "olmayan, mantıksız, bilim dışı ve mümkünsüz ve insan aklı dışındaki" var.

 

Hesabı siz yapın. Kiminki temelsiz, kim maskeleme yapıyor ondan bir kez daha düşünün. Bizim elimizde avucumuzda ne varsa kapı gibi karşınızda, önünüzde. Sizinki nerede? Ne temeli, ne maskesi?!! Bunları açıklayın ki, şu son yazdıklarınız demogoji sınıfına girmesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 335
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

5 hours ago, Yeni Üye said:

Diyelim ki öyle, bu neyi gösterir. Maddenin içine her şeyi doldurup, kattıktan sonra ne söylemiş oluyorsunuz ki. Kendiniz tanımlıyor, kendiniz oynuyorsunuz. Önce madde derken ne kast ediyorsunuz bir tanımlayın.

irade de maddenin içinde, hayat ta, elektrik te, kuvvet te, enerji de, o da, bu da. Maalesef öyle bir madde tanımı yok.

 

Ne söylemiş oluyoruz biliyor musunuz? Olanı şöylemiş oluyoruz. Çünkü "olan" bu. Olmayan, kimsenin görmediği ve akli uzamının dışında olan bir şey hakkında farazi göndermeler yapıp, mümkünsüz bir şeye bir de sıfatlar falan atayıp kendi kendimize gelin güvey olmuyoruz. Hem aklımızın dışında deyip, hem de aklımızla kavramaya çalışmak gibi abesle iştigal bir işe, eşyanın tabiatına aykırı bir aksiyona girmiyoruz. siz böylesine bir çılgınlığa girişmişken, kalkıp bir olabilecek en makul olana, yani bizimkine şaşırıyorsunuz, ben de ona şaşırıyorum.

 

Böyle bir tanım var. Çünkü bunlar sadece maddeyle var. Madde olmadan yoklar, olamıyorlar. Aksi bir durum varsa gösterin, böyle bir tanım yok diyelim. Ne tasdüftür ki termodinamik diye birşey çıkıyor, o da bizi destekliyor. Ne tesadüf ki, bilinç için madde ve iş gerekiyor, ama madde o ezeli hali ile iş yapamaz halde olduğu için, bilincin ezeli olması da mümkün olmuyor. Olan hu işte. Bize kızmayın. Biz var olanın, olagelenin elçileriyiz. Elçiye zeval olmaz.

 

5 hours ago, Yeni Üye said:

Bir şeyi anlamak zor olmasa gerek. Bize etki edecek, bizimle irtibata geçecek bir şeyin elbette bizim fizik bedenimiz üzerinde bir etkisi, yansıması olacak. Bu böyle diye, fizik bedenimizin ötesinde ya da üstünde bir şey yoktur diyemeyiz. Hz. Peygamber dahi vahiy alırken bir sürü fizyolojik değişim yaşıyor. Kızarıyor, terliyor, titriyor vb. Önemli olan şu, bizim bilincimizin üstünde bir bilinç var ve bu bizimle irtibata geçiyor. Elbette bu bizim seviyemizdeki araçlarla oluyor. 

 

Etki etmek bir acizliği gösterir. Başka yolu olmadığı için etki edersiniz. Tanrı kadiri ve alimi mutlak ve zamandan münezzehse eğer, böyle bir müşkülü de yoktur. Bir tanrı bize etki ediyorsa eğer, öyle yapmak zorunda kalıyor, zamana da dahil oluyor demektir. Münezzeh olduğu zaman bulaşıyor. Ve herhangi bir şey, deterministik olan bu sistemle etkileşime girdiği anda, onun bir parçası haline gelir. Parçası haline geldiği adan itibaren de ona boyun eğer. Üzrine üstlük bir de kaotik olan, yani öngörülemez, hesaplanamaz olan evrende de ne kesin bir öngörüde bulunması, ne de yaratması kurgulaması falan mümkündür. Çünkü bu sonlu hesap da mantıksal olarak mümkünsüz görünüyor. O yüzden de olamaz. Bu evren bize böyle bir şey mümkünsüz diyor. E biz ne yapalım?!!

 

Ne demek bizim seviyemizdeki araçlar? Tanrı bizim seviyemizdeki araçlara muhtaç mı? Bu ne biçim münezzehlik mutlaklık o zaman? 

 

5 hours ago, Yeni Üye said:

Hiç bir şeyi beğenmiyorsunuz. Algılayamadığınız bir Tanrıdan bahsetsek beğenmiyorsunuz. Bu bizi bağlamaz diyorsunuz. Algınıza inen bir Tanrıdan bahsetsek, iyi de bu bizim algı seviyemizde, biz bunu biliyoruz, bu bizimle alakalı diyorsunuz. İnanmaya niyetiniz olunca inanır, gerekçesini bize anlatırsınız ama şimdilik yok gibi. Açıkçası benim de inandırmaya niyetim yok.

 

Meseleyi anlamaya başlamışsınız. Tanrıyı algılayamayız evet. Eğer algılayabilyorsak da o tanrı olmaz, evet. Çünkü tanımı böyle. Tanımı da kendisi yapmış ya zaten, "hiçbir şeye benzemez.." vb. diye. Tanrıyı algılayabilmek için kadiri ve alimi mutlaklığı da algılayabilmemiz, zamandan münezzehliği de idrak edebilmemiz gerekir ki, bunlar mantık, yani aynı zamanda da bizler için mümkünsüz şeyler. İşte o yüzden tanrı mantıksal olarak mümkünsüz, ve işte o yüzden de yok diyoruz. 

 

Tanrı ise ben kare bir üçgenim, evli bir bekarım. Ben düşünebileceğin en mantık dışı şeyim. Öyle ki, düşünemeyeceğin kadar. Şimdi beni anla ve bana inan ve tap yoksa yakarım diyor. Hesabı siz yapın. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
38 dakika önce, teflon yazdı:

enerjinin korunumu diyoruz. Orada işte.

 

Hocam çok uzun yazıyorsun kusura bakma. Orada olan bir şey yok. Enerjinin kozmolojik boyutta korunduğuna dair herhangi bir veri yok. Enerjinin korunumu evrensel değil. Lokal bir şey. Bilakis genel görelilikte enerjinin korunmadığına dair şeyler okumuştum ben. Sonra korunsa ne olacak. Tanrının yokluğuna inanmak için buna mı muhtaçsın yani. O kadar mı acizsin. Bilim, kendi yaptığın bir put. Putun mu emredecek sana ne yapman gerektiğini. Madde nasıl olmuş ta böylesine şizofren bir canlı var edebilmiş merak ettim doğrusu. İnsan bir yandan bilimi yapmış. Mükemmel bir şey. Diğer yandan da veba ve kanserin kendisi olan dini...

 

Doğrusu, benim hedef kitleme girmiyorsunuz.  İstediğinize inanmakta hürsünüz. Olay çok basit aslında varlığı kendinden olan Tanrı'dır. Size göre bu, madde. Ben ise gördüğüm maddenin ezeli, ebedi, var edilmemiş, kendi zatıyla var olmuş bir hakikat olduğuna ve bütün bu güzellikleri, sevgiyi, acıyı, iradeyi, her şeyiyle evreni kendi başına var ettiğine inanacak kadar olamadım henüz. Ayrıca ben öyle şeyler gördüm ve yaşadım ki, belki siz inanmazsanız, yeteri kadar ikna edici işaretler görmediğiniz konusunda samimi iseniz affedilebilirsiniz ama benim için inanmamak ateşin diğer adı. Mantıklı olan siz olun. Mantıksız olan ben olayım. Herkes kendisinden mes'ul, samimiyetinin ve inandığının hesabı varsa da kendine ait.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

 

Hocam çok uzun yazıyorsun kusura bakma. Orada olan bir şey yok. Enerjinin kozmolojik boyutta korunduğuna dair herhangi bir veri yok. Enerjinin korunumu evrensel değil. Lokal bir şey. Bilakis genel görelilikte enerjinin korunmadığına dair şeyler okumuştum ben. Sonra korunsa ne olacak. Tanrının yokluğuna inanmak için buna mı muhtaçsın yani. O kadar mı acizsin. Bilim, kendi yaptığın bir put. Putun mu emredecek sana ne yapman gerektiğini

 

Roller ters olmuş biraz ?

 

Hani eve hırsız girmiş de çalacak değerli bir şey bulamayınca ev sahibini azarlamış “Utanmıyor musun evde değerli bir şeyler bırakmamaya” gibi

 

Bilimi puta benzetmek de moda oldu. Gören de ortada bir tapınma, dogmaları yüceltme gibi bir durum var zanneder. Hocalarınız öğretiyor herhalde bunları. 

 

Ne yapıcan, “enerjinin korunumu evrensel değildir” diyen bir adamla neyi tartışacaksın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

 

Aşk nereden geldi peki? İrade? güzellik? İman? ahlak? vicdan? 

Maddede bunlar yoksa, maddeden başka da bir şey yoksa, bunlar nereden çıktı?

 

 

Hepsi maddesel olarak varolmayan, belirli durumları tarif edebilmek için insanların uydurduğu SOYUT kavramlar. Çoğunun maddesel olarak temeli de var. Aşkın beyinin kimyasal bir fonksiyonuna bağlı olması, ahlakın, vicdanın canlıların sosyal evriminin bir sonucu olması vs gibi.

 

Tanrı da maddesel olarak varolmayan insanların uydurduğu soyut bir kavramdır. Bilgi eksikliği, korku gibi duyguların sonucunda uydurulmuştur

Link to post
Sitelerde Paylaş
41 minutes ago, Yeni Üye said:

Bilim, kendi yaptığın bir put. Putun mu emredecek sana ne yapman gerektiğini.

 

Bilime put demek bir insanın ben malın önde gideniyim demesinden başka bir şey değil, sadece mal olmakla kalsa yine iyi, bir de arap putu Allah'a tapınan birinin söylemesi mallığı perçinlemek demektir.

 

İnsana ne yapacağını bilim emredecek tabii, 1400 yıl önceki cahil ve çapulcu araplar mı emretsin yani?

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Aşk nereden geldi peki? İrade? güzellik? İman? ahlak? vicdan? 

Maddede bunlar yoksa, maddeden başka da bir şey yoksa, bunlar nereden çıktı?

 

Sen nası bir gerzek herifsin. Bunların hepsi nöron sistemi ve kimyayla ilgili. Sana beynin katmanlarını düzenini saysam onada put demeye kalkışırsın boşver kafanı yorma böyle şeylere.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Yeni Üye said:

Hocam çok uzun yazıyorsun kusura bakma. Orada olan bir şey yok. Enerjinin kozmolojik boyutta korunduğuna dair herhangi bir veri yok. Enerjinin korunumu evrensel değil. Lokal bir şey. Bilakis genel görelilikte enerjinin korunmadığına dair şeyler okumuştum ben. Sonra korunsa ne olacak. Tanrının yokluğuna inanmak için buna mı muhtaçsın yani. O kadar mı acizsin. Bilim, kendi yaptığın bir put. Putun mu emredecek sana ne yapman gerektiğini. Madde nasıl olmuş ta böylesine şizofren bir canlı var edebilmiş merak ettim doğrusu. İnsan bir yandan bilimi yapmış. Mükemmel bir şey. Diğer yandan da veba ve kanserin kendisi olan dini...

 

Enerji korunuyor mu, korunuyor? Nedir bu? "Olan", önümüzdeki. Kozmolojik boyutta ne olduğunu bilmiyorsanız eğer, bilmiyorsunuz demektir. Oturur agnostik olursunuz. Ki kozmolojik boyutta böyle olmasının önünde de bir engel yok. Belki kozmolojik ölçekte geçerli değil de, bize bir ekmek çıkar şeklinde düşünmek ne kadar sağlıklı ve samimi tabi o da ayrı mesele. 

 

Muhtaçlık meselesi falan da değil. Teessüf ederim. "Olan" bu. Gözümüzün önündeki. Şahit olduğumuz. Elimizdeki veri. Bu "olan" meselesini anlarsanız onu da anlarsınız. Elimizdeki veriden çıkan "zorunlu sonuç " da diğeri. Yaratmak yok. Yok etmek de yok. O zaman yaratan ve yok edebilecek olan da yok. Biz rasyonel insanlar için böyle bu. Siz bunu alır irrasyonalize eder de kafayı yastığa koyup rahat uyursanız o sizin bileceğiniz iş.

 

Özetle put dediğiniz şey önümüzdeki ve elimizdeki. Gerçeklere ne kadar put denir, sizin ise "olmayana" tapınmanıza ne dememiz gerekir bu durumda, hesabı siz yapın.

 

Quote

Doğrusu, benim hedef kitleme girmiyorsunuz.  İstediğinize inanmakta hürsünüz. Olay çok basit aslında varlığı kendinden olan Tanrı'dır. Size göre bu, madde. Ben ise gördüğüm maddenin ezeli, ebedi, var edilmemiş, kendi zatıyla var olmuş bir hakikat olduğuna ve bütün bu güzellikleri, sevgiyi, acıyı, iradeyi, her şeyiyle evreni kendi başına var ettiğine inanacak kadar olamadım henüz. Ayrıca ben öyle şeyler gördüm ve yaşadım ki, belki siz inanmazsanız, yeteri kadar ikna edici işaretler görmediğiniz konusunda samimi iseniz affedilebilirsiniz ama benim için inanmamak ateşin diğer adı. Mantıklı olan siz olun. Mantıksız olan ben olayım. Herkes kendisinden mes'ul, samimiyetinin ve inandığının hesabı varsa da kendine ait.

 

Bunlar yeterince yazıldı. Hani uzun olanından. Şu ana kadar anlamadıysanız, bundan sonra da anlayamazsınız dert etmeyin. Saydığınız şeyler madde hariç var olamazken o kadar "olamadığınız" yerde; akıl, mantık ve bilim dışına inanacak kadar "olmuş olmanız" ne tip bir değişik tutarsızlık, hesabı siz yapın. Benim nezdimde sizin yaptığınız -af buyurun- boku çişle yıkamaktır olsa olsa.

 

Hedef kitleniz neymiş merak ettim bu arada?

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

Aşk nereden geldi peki? İrade? güzellik? İman? ahlak? vicdan? 

Maddede bunlar yoksa, maddeden başka da bir şey yoksa, bunlar nereden çıktı?

 

Size neden bu kadar çok yazdım biliyor musunuz? Dedim ki; bu işi anlasa anlasa, kavrasa kavrasa, bu Yeni Üye kavrar. Mesela. Ya da onun gibi biri. Yoksa bir ümit yok demektir. Ümit dünyası işte.. Ama şimdi şu sorduğunuz sorudan da anlaşıldığı üzere, meseleyi neredeyse zerre kadar idrak edememiş olduğunuzdan, bu derece bilgi eksikliğinden, bir adım ileriye dahi gitmeniz mümkün değil. Çünkü hem bilmiyor,  hem de anlamıyorsunuz. Bilmediğiniz için anlamıyor; bir anlamda anlayamadığınız için de bilemiyorsunuz. Bu malzemeyle mümkün değil. O bilgiler put(!) olduğuna göre, bırakın öğrenmeyin zaten. Siz "aşka sevgiye kafam basmadı, o zaman tanrı" yöntemine devam edin.

 

Bunlar maddede yok dediğiniz yerde, madde yoksa bunlar da yok. Legoda helikopter yok, ama lego birleşerek helikopteri meydana getirebiliyor. Atomlarda falan aşk sevgi yok. Ama bunlar birleşerek, aşkı sevgiyi ortaya çıkarabiliyor. Hafızayı, benliği, bilinci. Maddeden gayrı hiçbir suretini göremediğimiz bu kavramlar için, maddede yok demek hakikaten şaka gibi. Ama madde put. Bilgi put. Bilmek put. O bilgiden çıkarım yapmak da acizlik. Anladım ben.

 

Cevap şu: Aşk, sevgi, ahlak, vicdan..bunların hepsi evrimden geldi. Bunu da şıp diye açıkladıktan sonra geriye ne kalıyor, hesabı siz yapın.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaşlar merhaba,

Dinlerden bağımsız olarak soruyorum. Bilim adamlarına göre evrenin 13.7 milyar yıllık bir geçmişi olduğu söyleniyor. Big bang teorisine göre 13,7 milyar yıl önce sonsuz yoğunlukta ve sonsuz enerjiye sahip bir nokta birden bire genişlemeye başladı. Tüm gezegenler, güneşler, yıldızlar ve galaksilerin milyarlar yıl önce bu noktadan oluştuğunu ele aldığımızda bu patlamayı tetikleyen bir başka deyişle düğmeye basan aynı zamanda zaman ve mekanın yaratıcısı olmuş olmuyor mu?

 

Big bang'e neyin sebep olduğunu şu an için bilmiyoruz. Zamanı big bangden itibaren ölçüyoruz, mekan da big bangle şekilleniyor. Dolayısıyla düğmeye basanın bilinçli bir varlık yani Tanrı olma ihtimali bana hiç de az değil gibi geliyor. Bu yaratıcının dinlerin anlattığı yaratıcı olup olmadığı ayrıca tartışılır. Fakat ortada big bang gibi bir teori varken bir yaratıcının olma ihtimali olmama ihtimalinden fazla değil midir?..

Link to post
Sitelerde Paylaş
36 dakika önce, KorkutKarahan yazdı:

Arkadaşlar merhaba,

Dinlerden bağımsız olarak soruyorum. Bilim adamlarına göre evrenin 13.7 milyar yıllık bir geçmişi olduğu söyleniyor. Big bang teorisine göre 13,7 milyar yıl önce sonsuz yoğunlukta ve sonsuz enerjiye sahip bir nokta birden bire genişlemeye başladı. Tüm gezegenler, güneşler, yıldızlar ve galaksilerin milyarlar yıl önce bu noktadan oluştuğunu ele aldığımızda bu patlamayı tetikleyen bir başka deyişle düğmeye basan aynı zamanda zaman ve mekanın yaratıcısı olmuş olmuyor mu?

 

Big bang'e neyin sebep olduğunu şu an için bilmiyoruz. Zamanı big bangden itibaren ölçüyoruz, mekan da big bangle şekilleniyor. Dolayısıyla düğmeye basanın bilinçli bir varlık yani Tanrı olma ihtimali bana hiç de az değil gibi geliyor. Bu yaratıcının dinlerin anlattığı yaratıcı olup olmadığı ayrıca tartışılır. Fakat ortada big bang gibi bir teori varken bir yaratıcının olma ihtimali olmama ihtimalinden fazla değil midir?..

 

Hocam ne yalan söyleyeyim, ben de sizinin gibi bazı soruları aklımda tasarlayıp, "işte buna ne diyecekler" diyerek cevap arıyorum ama bu ateist arkadaşlar mutlaka bir geçerli bir cevap buluyorlar.  Açıkcası ben de bu sorunuza gelecek cevabı bekliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Yeni Üye   sayın dostum bilim put yartabilir  güzel zanatalara bir uğra derim.Yalız bilim Allaha inandığı için yeni bir icat. geliştirdi artık namaz kılmaya son abdeset almaya son üç taşla d****tünü silmeye son yok osrdum namzım bozuldu tüm bu dertlerden sizi kuratrıyor bilim sağlsun.

 

         

                                                                                                    

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok uzun ve anlamlı bir hayatınız olsun istiyorsanız tanrıya inanın ve iyi insanlar olmaya çalışın arkadaşlar. Burada inanmak kelimesi biraz yavan kalabilir. Onu düşünün anlamaya ve anlamlandırmaya çalışın. Tüm dinlerin sembolizm içeren ezoterik öğretiler olduğunu anlamaya çalışın ve tüm mesajı top yekün kavramaya çalışın. Dinler belli ki bir tanrıya ihtiyaç duyan ve onunla iletişime geçme cesareti gösterip bu konuda sonuç alan insanlar tarafından yaygınlaştırılmış kurumlar olabilir. Bu nedenle konunun ezoterizmini ve sembolik tarafını evrenselleştirerek algılamaya çalışın. Tanrısız ve anlamsız bir hayatta canınız çok sıkılacak ve nihilist olup ölmek isteyeceksiniz. Bunu yaşamayın anlamlandırın yüceltin sevin sevdirin.

tarihinde ilahişaban tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ezoterik öğretiler, kimi ortodoks bilim çevreleri var olduklarını kabul etmese de, Atlantis ve öncesinde Mu'ya kadar uzanır. Ezoterik öğretiler genel olarak ve kabaca; insanın sayısız kere dünyaya geldiğine ve bu yolculuğu boyunca "kamil insan"a ulaşmaya çabaladığına inanır. Bir kere "kamil insan"a diğer bir deyişle "tanrısallığının farkına varmış insan"a ulaşınca bir daha dünyaya gelmeye gerek kalmaz. Tüm insanlar eşit ve kardeştir fakat inisiye edilmiş yani ezoterik öğretiye kabul edilmiş kişiler tanrısallığa daha yakındır. Ezoterik öğretilerle ilgili elimizdeki en eski bulgu 1883'te James Churchward tarafından Batı Tibet'te bir manastırda bulunan Naacal tabletleri'dir. Atatürk'ün de Mu konusuna ilgi duyduğu hatta konuyla ilgili araştırma yapması için Güney Amerika'ya Tahsin Mayatepek isimli bir şahsı gönderdiği bilinmektedir (Mayatepek soyadını kendisine Atatürk vermiştir). Bu tabletlerin kaynağı günümüzde sular altında bulunan Mu kıtasıdır. Bu tabletlerde "tek tanrı" anlayışı dikkat çeker. Çok tanrılı inanışlar, ezoterik öğretilerin halk içinde zamanla bozulmaya uğramasıyla oluşmuştur. Mesela Yunan tanrılar panteonundaki bir çok isim daha önceden yaşamış ezoterik rahipler'dir (hermes). Mu öğretisi, ada sular altına gömülmeden bunun olacağını fark eden rahipler tarafından doğuda Mısır'a Tibet'e ve Uygur'a, Güney Amerika'da Maya'lara taşınmıştır. Kullanılan bir çok sembol ve inisiye yani öğretiye kabul törenlerindeki benzerlik bunu kanıtlar niteliktedir. Örnek olarak Mayalar da piramitler inşa etmişlerdir. Ezoterik öğretilerde semboller büyük önem taşır. Rahipler sırlarını bu semboller sayesinde korumayı başarmışlardır. Çok kadim bir sembol olan ve iç içe geçmiş iki üçgenden oluşan davut yıldızı bu sembollerden biridir. Musa ve İsa'nın da aslında inisiye edilmiş rahipler oldukları ve öğretileri halk tabanında basitleştirerek, kadim sırları korumak şartıyla yaydıkları da iddia edilir. Öğretiye kabul edilmek isteyen biri zorlu sınavlardan geçirilir ve özel ritüellerle gizlilik yemini ederdi.

 

Konuyla ilgilenenlere, Yurt Yayınları'ndan çıkan Cihangir Gener'in "Ezoterik-Batıni Doktrinler Tarihi" kitabını öneririm.

 

11.jpg

tarihinde ilahişaban tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bugüne kadar varlığından ziyade sadece yokluğuyla năm salmış sözde tanrıy(lar)a inanarak rahatlıyorsanız ve kendinizi huzurlu hissediyorsanız, inanın; sizi tutan yok.
Özünde hepimiz öyle veya böyle sıkıntısız bir yaşam peşindeyiz, çünkü şanslı bireyler(canlılar) değilseniz bu dünyada yaşamak epeyi çilelidir.

Ancak mutluluğumuz, içinde yaşadığımız doğanın hiç umrunda değildir, olmamıştır da. Haliyle doğanın sözde bekçisinin neden umrunda olsun ki ?

"Yolda kalanları boşverin, hayatta kalanlar bizimdir" zihniyeti doğanın temelinde yatar.

Yalın ve samimi  bir şekilde söylemek gerekirse; hayat gaddardır. Bunun için günlük haberleri sadece 5 dakika izlemeniz kăfidir.

Hasılı bu dünyada umduğunu bulamayanlar için, tahtalı köyde devam edebilecek mutlu mesut bir yaşam hayali, onlara ninni gibi gelebilir.

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, KorkutKarahan yazdı:

Arkadaşlar merhaba,

Dinlerden bağımsız olarak soruyorum. Bilim adamlarına göre evrenin 13.7 milyar yıllık bir geçmişi olduğu söyleniyor. Big bang teorisine göre 13,7 milyar yıl önce sonsuz yoğunlukta ve sonsuz enerjiye sahip bir nokta birden bire genişlemeye başladı. Tüm gezegenler, güneşler, yıldızlar ve galaksilerin milyarlar yıl önce bu noktadan oluştuğunu ele aldığımızda bu patlamayı tetikleyen bir başka deyişle düğmeye basan aynı zamanda zaman ve mekanın yaratıcısı olmuş olmuyor mu?

 

Big bang'e neyin sebep olduğunu şu an için bilmiyoruz. Zamanı big bangden itibaren ölçüyoruz, mekan da big bangle şekilleniyor. Dolayısıyla düğmeye basanın bilinçli bir varlık yani Tanrı olma ihtimali bana hiç de az değil gibi geliyor. Bu yaratıcının dinlerin anlattığı yaratıcı olup olmadığı ayrıca tartışılır. Fakat ortada big bang gibi bir teori varken bir yaratıcının olma ihtimali olmama ihtimalinden fazla değil midir?..

Tanrı fikri işin kolayı, bilmediğimiz şeylere Tanrı diyor, sıyrılıyoruz. Bu bizim için iyi değil, insanlığa ayak bağı olmaktan başka bir şey vermiyor.

Big- bang öncesi ne vardı?

Güzel bir soru.

Biz kafa yormuyoruz çünkü Tanrı yaptı öyle değil mi? Ya Tanrı yapmadıysa?

Aradan Tanrı’yı çıkardığınızda zihninizinde evren gibi genişlediğini göreceksiniz.

Mesela şu çalışmayı vereyim.

 

“Hiçlikten, Evren’in kendi kendine oluşabileceğinin matematiksel kanıtı”

 

https://arxiv.org/pdf/1404.1207.pdf

 

Hayatta hiç bir şey mucize değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎5‎.‎10‎.‎2018 at 04:10, Yeni Üye yazdı:

Maddenin ne olduğunu anlayabilmiş değilsiniz

 

Ha yani sen anladın! Eee anlat bakalım biz de mahrum kalmayalım! Neymiş? Allahın sana açıklamış anlaşılan maddenin ne olduğunu! Maddeyi anlayamayanları "siz" kategorisine soktuğunua göre, siz ise anlayanlar sınıfındansınız! :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎5‎.‎10‎.‎2018 at 04:10, Yeni Üye yazdı:

ariflerin binlerce yıldır söylediği bu tür şeyleri bilim adamları da kenarından, köşesinden artık teorilendirmeye başladığına göre bu, aslında zamanla bilim ile irfan ve hikmetin buluşacağını gösterir.

 

O senin saçma zannın. Bilim zaten hiç bir zaman ayrım yapmadı, yapmaz. Saçma sapan temelsiz dayanaksız zırvalamalarla hiç bir zaman ilgilenmez. Varsa dayanağı temeli, hiç bir konuyu araştırmaktan çekinmez. Bilim nedir hiç bir zaman bilmediniz ve bilmiyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎5‎.‎10‎.‎2018 at 08:14, Yeni Üye yazdı:

Peygamber dahi vahiy alırken bir sürü fizyolojik değişim yaşıyor. Kızarıyor, terliyor, titriyor vb. Önemli olan şu, bizim bilincimizin üstünde bir bilinç var ve bu bizimle irtibata geçiyor. Elbette bu bizim seviyemizdeki araçlarla oluyor. 

 

:lol: Halisünasyonsa? :D Tanrı bir sanrıdan ibaretse? Bunları cidden düşünemiyor ve akıl edemiyor musunuz yahu? Gerçekten mi bu olasılıkları düşünemiyorsunuz? İnanamıyorum! Zombi olmayasınız beyninin efendisine hizmet etme kısmı hariç tüm diğer kısımları kapatılmış olan?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...