bilgivehis 0 Oluşturuldu: Ekim 17, 2018 Raporla Share Oluşturuldu: Ekim 17, 2018 (düzenlendi) 19. asrın başlarında henüz sekiz yaşında, orta halli bir köylünün oğluydu. Hem ilk okula gidiyor hem babasının tarlasında çalışıyordu. Kitap okumayı çok sevdiği halde kırsal ortamda kitap bulması neredeyse imkansızdı. Eline geçirdiği sıradan bir roman kitabını defalarca okumuş olmasına rağmen, tekrar okumaktan sıkılmıyordu. Okuma, araştırma ve yaşadığı dünyayı keşfetme isteği oldukça yüksek bir yapıya sahipti. Babasının kente okuması için göndermesi tam da onun aradığı büyük bir fırsat olmuştu. Gittiği öğretmen okulunda köylü diye alaya alınıyor, her fırsatta onu rencide ediyorlardı. Ancak kitap sevgisi ona başka bir kapı açmıştı. Okulun kütüphanesinde ona asistan görevi vermişlerdi. Neredeyse bütün zamanını kütüphanede kitap okuyarak geçiriyordu. Aynı zamanda kişiliğini orada tanıyacak, dünyadaki bütün önemli isimleri orada değerlendirecekti. Ülkesi işgal edilmişti. Ülkeyi işgalciler ve yerli işbirlikçiler yönetiyordu. Bu durumda eli-kolu bağlı duramazdı. İşgalcilere karşı giriştiği bazı eylemler bir işe yaramıyordu, bu yüzden hedefini gerçekleşttirmek için dağlara yöneldi. Çevre köylerden 17 bin kişilik gerilla oluşturdu. İşgalcilerin ve 6 milyonluk ordusu olan işbirlikçilere karşı bu sayı anlamsız görülebilirdi, ancak günden güne artan kurtardığı bölge sayısı ve gerilla sayısı düşmanın dikkatini çekmesine yetmişti. Gerilla sayısı 100 bini bulan bu küçük orduya karşı düşman bütün gücüyle saldırmaya başlamıştı. Ancak düşman umduğunu bulamıyor, 6 milyonluk düzenli orduyla bir adım öteyi gidemiyordu. Üstelik bu ordudan da gerillara katılımlar oluyordu. Bu durum karşısında düşman farklı yöntemlere başvurdu. Bir yandan gerilla lideriyle anlaşmaya çalışıyordu diğer yandan gerilla arasına casuslar yerleştiriyordu. Gerilla liderinin işi şimdi daha zorlaşmıştı, ancak bulduğu bir yöntem sayesinde casuslar, hainler bir şey yapamıyordu. Gerilla lideri buna karşılık bir yandan yeni köylüleri hem ordusuna katıyor hem de ordusu ve köylülerle birlikte üretim yapıyordu. İşgale karşı bu yöntem tutmuştu. 40'lı yılların sonuna gelindiğinde gerilla lideri, işgalcileri ve yerli işbirlikçileri kesin yenilgiye uğratmış, ülkenin başına gelmişti. Köyden çıkarak, uzun savaşlar sonucu ülkenin başına gelen bu kişi, Atatürk'ü örnek alan Çin Cumhuriyeti kurucusu Mao Zedung'dur. "bizden önce emperyalizme karsi en büyük savasimi veren ve yedi düvelin tankina topuna yekvücut karsi koyan Türk milletine ve onun ebedi liderine saygilarimi arz ederim." Mao Zedung " Mao, uzun yürüyüş sırasında yoksul bir Çin köyünde mola verdiği sırada yanına gelerek dertlerini anlatan 40 yaşlarındaki Çin köylüsü Tse Yoe Haan'a "sizi anlıyorum ama yılmamalısınız büyük Türk devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi köylü milletin efendisidir" Mao Zedung İşte o Türk milleti Atatürk'e vefa borcunu ödemek için şimdi tayyibin kıçını yalıyor(?). Ekim 17, 2018 tarihinde bilgivehis tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
adalet123 0 Ekim 18, 2018 gönderildi Raporla Share Ekim 18, 2018 gönderildi 16 saat önce, bilgivehis yazdı: 19. asrın başlarında henüz sekiz yaşında, orta halli bir köylünün oğluydu. Hem ilk okula gidiyor hem babasının tarlasında çalışıyordu. Kitap okumayı çok sevdiği halde kırsal ortamda kitap bulması neredeyse imkansızdı. Eline geçirdiği sıradan bir roman kitabını defalarca okumuş olmasına rağmen, tekrar okumaktan sıkılmıyordu. Okuma, araştırma ve yaşadığı dünyayı keşfetme isteği oldukça yüksek bir yapıya sahipti. Babasının kente okuması için göndermesi tam da onun aradığı büyük bir fırsat olmuştu. Gittiği öğretmen okulunda köylü diye alaya alınıyor, her fırsatta onu rencide ediyorlardı. Ancak kitap sevgisi ona başka bir kapı açmıştı. Okulun kütüphanesinde ona asistan görevi vermişlerdi. Neredeyse bütün zamanını kütüphanede kitap okuyarak geçiriyordu. Aynı zamanda kişiliğini orada tanıyacak, dünyadaki bütün önemli isimleri orada değerlendirecekti. Ülkesi işgal edilmişti. Ülkeyi işgalciler ve yerli işbirlikçiler yönetiyordu. Bu durumda eli-kolu bağlı duramazdı. İşgalcilere karşı giriştiği bazı eylemler bir işe yaramıyordu, bu yüzden hedefini gerçekleşttirmek için dağlara yöneldi. Çevre köylerden 17 bin kişilik gerilla oluşturdu. İşgalcilerin ve 6 milyonluk ordusu olan işbirlikçilere karşı bu sayı anlamsız görülebilirdi, ancak günden güne artan kurtardığı bölge sayısı ve gerilla sayısı düşmanın dikkatini çekmesine yetmişti. Gerilla sayısı 100 bini bulan bu küçük orduya karşı düşman bütün gücüyle saldırmaya başlamıştı. Ancak düşman umduğunu bulamıyor, 6 milyonluk düzenli orduyla bir adım öteyi gidemiyordu. Üstelik bu ordudan da gerillara katılımlar oluyordu. Bu durum karşısında düşman farklı yöntemlere başvurdu. Bir yandan gerilla lideriyle anlaşmaya çalışıyordu diğer yandan gerilla arasına casuslar yerleştiriyordu. Gerilla liderinin işi şimdi daha zorlaşmıştı, ancak bulduğu bir yöntem sayesinde casuslar, hainler bir şey yapamıyordu. Gerilla lideri buna karşılık bir yandan yeni köylüleri hem ordusuna katıyor hem de ordusu ve köylülerle birlikte üretim yapıyordu. İşgale karşı bu yöntem tutmuştu. 40'lı yılların sonuna gelindiğinde gerilla lideri, işgalcileri ve yerli işbirlikçileri kesin yenilgiye uğratmış, ülkenin başına gelmişti. Köyden çıkarak, uzun savaşlar sonucu ülkenin başına gelen bu kişi, Atatürk'ü örnek alan Çin Cumhuriyeti kurucusu Mao Zedung'dur. "bizden önce emperyalizme karsi en büyük savasimi veren ve yedi düvelin tankina topuna yekvücut karsi koyan Türk milletine ve onun ebedi liderine saygilarimi arz ederim." Mao Zedung " Mao, uzun yürüyüş sırasında yoksul bir Çin köyünde mola verdiği sırada yanına gelerek dertlerini anlatan 40 yaşlarındaki Çin köylüsü Tse Yoe Haan'a "sizi anlıyorum ama yılmamalısınız büyük Türk devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi köylü milletin efendisidir" Mao Zedung İşte o Türk milleti Atatürk'e vefa borcunu ödemek için şimdi tayyibin kıçını yalıyor(?). Bu ülkede hala kahramanlar yetişiyor.Ancak belliki,her şeyin bir zamanı var. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts