Jump to content

İsa Peygamber Musa ve Harun Peygamberlerin Yeğeniydi


Recommended Posts

Ve Sahte Tevrat'taki Yuşa aslında İsa'nın ta kendisi.

Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere, İsa Peygamber zannedilenden çok daha eski bir dönemde yaşadı ve Kuran ayetlerinde de belirtildiği gibi Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeniydi. Yani aynı dönemde yaşadılar. Tabii İsa eğer çok uzun bir ömür sürdüyse onlardan sonra da dünyadaki serüvenine uzunca bir süre devam etti demektir.

Bilindiği üzere elimizdeki değiştirilmiş Tevrat'da da bahsedilen bir Meryem var ve babasının adı İmran,  abilerinin adı Musa ve Harun.
 
 
Kuran'da da Meryem İmran'ın kızıdır. Ayrca bir ayette kendisine "ey Harun'un kızkardeşi" şeklinde seslenildiğini görüyoruz:

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (19/28) 


 Gerçi bu ifade "Harun soyundan gelen" anlamına da gelir. Fakat burada Meryem'in Harun'un gerçekten kızkardeşi olduğu anlatılmakta.

Ve piyasadaki sahte Tevrat'ta Musa'nın yeğeni olan İsa'dan da bahsedilir aslında. Ama adı daha çok Yuşa olarak bilinir:
 
 
"Yuşa (veya Yeşu) (İbranice: יְהוֹשֻׁעַ Yehoşua; Yunanca: Ἰησοῦς İsa ile aynı; Latince: Josue veya Jesus; Arapça: يشع بن نون Yuşa ibn Nun),"

Wikipedia'da da yazdığı üzere Yuşa Yunanca ve Latince'de zaten apaçık bir şekilde "İsa" olarak yazılmakta ve okunmakta.

Yani aslında Hristiyan ve Yahudilerin zannettiği gibi Yuşa adında ayrı biri yoktu.
Yuşa İsa'nın ta kendisidir.

Tabii belirttiğim üzere çok uzun ömürlü birisi de olabilir İsa Peygamber, ve Musa'nın döneminde yaşamakla birlikte, ondan sonra da uzunca bir süre dünya hayatında yolculuğuna devam etmiş olabilir. Bu durumda da , tıpkı Nuh Peygamber gibi asırlarca dünyada konuk oldu demektir.

Ve Meryem de aslında Harun ve Musa'nın kızkardeşi demektir elbette ki.

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (Meryem Suresi 28.).

Ali İmran 50: "Tevrat'tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."

İsa'nın burada bahsettiği, gerçek Tevrat'taki haramlardı. Yani aslında helal olan şeyler de o an için haram kılınmıştı ve bu ceza sadece suçlu olan topluma yönelik olmalıdır. O haramlar Yahudilerin işlediği günahlar yüzünden muhtemelen sadece bir nesle geçici olarak ceza olarak verilmişlerdi. Ve burada İsa Peygamber o toplumun işlediği suç yüzünden çocuklarının ve torunlarının aynı cezai haramları yaşamayacaklarını müjdeliyor olmalı. Zaten düşünsenize, o yahudi toplumunu cezalandırmak için verilen özel haramlar, neden asırlarca torunlarına da veya sonradan iman eden diğer toplumlara uygulansın? Bu yüzden Tevrat'ın insanlığa sunuluşundan kısa bir süre sonra İsa İncil'i insanlığa iletmiş ve artık bu ceza amaçlı haramların yürürlükten kalktığını bildirmiştir (Tabii şu an piyasada bulunan sahte İncillerden, yani hadis kitaplarından değil, orjinalinden bahsediyoruz).

Enam Suresi 146: Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Onlara ayrıca sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık. Sığır ve koyunun sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı yağlarla, kemiklerle karışan yağlar bunun dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları yüzünden bir ceza olarak yaptık. Biz elbette sözünde duranlarız.

Bu cezai haramlar dediğim gibi aslında normalde helal olan temiz şeylerin Tevrat'ta sadece o suçlu topluluğa özgü olarak yasaklanması olayıdır. Fakat, onların gelecek çocuk ve torunlarının bu konuda bir suçu/günahı yoktur, ya da dine sonradan yönelip iman edenlerin ve başka toplumlardan olanların onların yaptıklarıyla bir ilgisi yoktur . Bu bağlamda Tevrat'tan sonra İncil'in, ya da Musa'dan sonra İsa'nın yeni bir kitapla gelmesi, arasında öyle asırlar falan olmaması akla yatkın geliyor.

Ve durum böyleyse, zaten bu yasaklardan kısa bir süre sonra, kendi peygamberliği döneminde bu haramların ortadan kalktığını, artık tüm temiz nimetlerin Yahudilere de helal olduğunu müjdelemektedir ayetteki (Ali İmran 50.) ifade doğrultusunca İsa Peygamber...

Bu arada, yabancı kaynakları araştırınca Yuşa peygamberin aslında İsa olabileciğini fark edenler olmuş.
 
 
İsa ve Yuşa' nın aynı kişi olduğunu gören araştırmacıların bazıları Onun ünlü hükümdar Tutankamon olduğunu da iddia etmekte.

Günümüzdeki sahte İncillerde (kendileri aslında hadis kitaplarıdır) de bir bağlantı var mı İsa ile Musa arasında diye bakınca şunu görebiliyoruz:

Matta 17. Bölüm İsa'nın görünümü değişiyor

(Mar.9:2-13; Luk.9:28-36)

"Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup'un kardeşi Yuhanna'yı alarak yüksek bir dağa çıktı. 2. Orada, gözlerinin önünde İsa'nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. 3. O anda Musa'yla İlyas öğrencilere göründü. İsa ile konuşuyorlardı".

Tabii tekrar hatırlatalım; şu an piyasadaki İnciller, Zebur veya Tevrat adını verdikleri kitaplar insan yazımı hadis kitaplarıdır. Yani gerçekleri değildir.

Zaten Kuran, onların gerçek kitaplarını sakladıklarını belirtir:

En'am Suresi 91: Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.

***

Bakara 136. Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."

Bu ayette de İsa Peygamberin adı Musa'dan hemen sonra geçiyor dikkat ederseniz...

Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!" (Yasin Suresi 14. ayet).

Aynı veya yakın dönemde ve yerde birden fazla elçinin görevlendirildiği örnekler var...

Kısacası bu durumda, yeni bir Kuran mucizesiyle daha karşı karşıyayız demektir ve bize şu bilgileri sunmaktadır:


1- Piyasadaki Tevrat ve İncillerde bahsedilen 2 ayrı Meryem'in gerçekte aynı kişi olduğunu Kuran göstermiş oluyor.

2- Yine değiştirilmiş Tevrat ve İncillerde farklı kimseler zannedilen Yuşa ve İsa Peygamberlerin gerçekte aynı kişi olduğunu sadece Kuran belirtmiş oluyor (zaten Yuşa diye ayrı bir ismin de olmadığını...).

Başka bir deyişle sahte Tevrat'ta İsa peygamberin yaşam öyküsünden kesit olmasına karşın isim hatasından ve öyküsünün de kısmen değiştirilmesinden dolayı pek kimse bunun farkında değil.

Ama Kuran sayesinde bu gerçeği öğrenmiş bulunuyoruz.

3- İsa Peygamberin Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeni olduğunu, bu bağlamda bilinenden çok daha eski bir çağda dünyaya geldiğini de Kuran ayetlerinden anlamaktayız.

4- Gerçek Tevrat ile İncil'in insanlığa iletilişi arasında zannedildiği kadar uzun bir süre geçmediği sonucuna varabiliyoruz.

5- İsa Peygamberin yine genel kanının aksine dünyamızda da çok uzun bir ömür geçirmiş olabileceği ihtimaline de ulaşabiliyoruz.

Bu arada tüm peygamberlerin şu anda Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreninde yaşamakta olduğunu hatırlayalım (dolayısıyla İsa Peygamber de diğer tüm elçiler gibi şimdiden cennette yaşamaktadır):
 
 
Ve bunun dışında, şu ayetten İsa'nın dünyamızda tıpkı diğer peygamberler gibi evlenip çocuk sahibi olmuş olabileceği ihtimali gözönünde bulundurulur:

-Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre için bir yazı vardır. (Rad Suresi 38. ayet).

Tabii İsa Peygamberin dünyaya gelmesi Musa ve Harun'un kavmiyle Mısır'dan çıkışı sonrası dönemlere de denk geliyor olabilir.

6- Bu durum, milattan binlerce yıl öncesine dayanan ve İsa peygamberin hayatıyla örtüşen efsanelerin kaynağını da açıklamakta. İsa zannedilenden çok daha eski bir çağda dünyaya geldiğinden, o çağlardan günümüze kadar, yaşam öyküsü onunkine benzeyen ama başka isimlerle anılan karakterler ortaya çıkmıştı. Örneğin Osiris ve Horus... Yani bazılarının zannettiği gibi İsa Peygamberin öyküsü onlardan alınma değil, tam tersine, İsa çok daha evvelden yaşadığından onların öyküsü peygamberin hayatından alınmaydı. Ama tabii ki maalesef peygamberi tanrısallaştırıp ona tapındıkları şirk efsanelerine dönüştürdüler ve Hıristiyanlık da bu öykünün değiştirilmiş pagan versiyonu üzerine kurulu yine ne yazık ki.

Kuran mucizelerinden ve Musa Peygamberin dönemindeki Antik Mısır'dan bahsetmişken yeni sayılabilecek bir tespiti de paylaşalım (bu tespiti yapan birkaç kişi olmuş birkaç yıl önce):

Firavun dedi: "Ey seçkinler topluluğu! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Hâmân! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp/tuğla pişirip bana bir kule yap ki Mûsa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum." (Kasas Suresi 38. ayet).

Ayetten, antik Mısır Medeniyetinde hükümdarların önemli inşaatlarında pişmiş çamuru kullandığını anlıyoruz.


Ve bu eski Mısır Medeniyetiyle ilgilenen araştırmacılar ve jeologlar, yüzyıllar boyunca, Mısır piramitlerinin yakınlardaki taşocağında kireç taşlarının kesilip rampalarla taşınması yoluyla yapıldığını düşünüyorlardı. Ancak günümüzde elektron mikroskopları, üstteki blokların doğada hiçbir yerde bulunmayan kimyası olduğunu ortaya koydu. Üstteki bu bloklar pişmiş ve daha sonra modern çimento gibi dökülmüştü, yani mevcut kireç taşından kesilmiş değildir. Başka bir deyişle piramitleri oluşturan taşların bir kısmının pişmiş kilden/çamurdan yapıldığı ortaya çıkmıştır. Ve bunu günümüze kadar kimse bilmiyordu, firavunların diğer medeniyetlerden gizli tuttuğu bir inşaat tekniğiydi...

Piramitlerdeki gizem yakın bir dönemde çözüldü ve tam da Kasas Suresi 38. ayette verilen bilgiyi doğruladı bu buluş. Antik Mısır medeniyetinde önemli yapıların yapımında gerçekten de pişmiş çamur kullanılmaktaydı.
 
 
 
Selam ve sevgiler
 
Emre_1974tr
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kitap gönderip kitabına sahip çıkmayan Tanrı düşüncesi güvenilir Tanrı algısını bozmuyor mu.? Çünkü Hristiyanlar güvendikleri Tanrının güvenilir İncil'ine  inanıyorlar.siz  "Sahte İncil'e inanıyorsunuz " dediğinizde,aldatılmış ,sapmış oluyorlar ve Allah da buna göz yummuş oluyor.

bir tarafta şirke girdiklerini bilmeyen ,doğru yolda olduklarına inanan hristiyanlar,,diğer tarafta hristiyanlara lanet okuyan,hakaret eden Allah..

1400 sene önce Ahmet isminde  peygamberin müjdelendiği iddia edilen İncil nerde ? İznik konsili 300 lü yıllarda toplanıp 4 incil de karar kıldıklarına göre , Kur'an' da kastedilen İncil bu kitaplar olmalı.bu İncil'de veya İncillerde gerçekten Ahmet adı mujdeleniyor mu ? Bunu görmezden gelen Milyarlarca hristiyan cehenneme gitmeye razı mı olmuş ? 

"Sahte İncil" e inanacak kadar Hristiyan inancı ciddiyetsiz mi  ? Madem ciddiyetsiz İznik konsili niye toplandı,Engizisyon mahkemeleri niye kuruldu ? Niye asırlarca hristiyanlığı sapkınlardan korumak için insanları  işgence ederek öldürdüler ? Haçlı seferleri niye yapıldı ? Bu derece ciddi olan hristiyanlar  kitaplarına sahip çıkamamışlar mı ? 

Tahrif edilmiş Tevrat ve İncil iddiasını " Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır " ayetiyle mi açıklıyorsunuz ? 

 

İsa'nın  çok daha eski zamanlarda yaşaması inancı yeni bir keşif değil.İncil'de İsa "İbrahim doğmadan önce ben varım " diyor..bu cevabı duyan halk "nasıl olur ? deyip İsa 'yı taşlamak istiyorlar..

 

Şimdilik bu kadar daha sonra devam edebilirim..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayır, Kuran onların gerçek kitapları sakladıklarını ve halka az bir kısmını yazılı olarak sunduklarını söyler, yazımda ilgili ayeti de verdim.

 

Yani olay, İncil adı altında bir çok "hadis kitabının" halka yutturulmasıdır. 

 

İnsan yazımı/gözlemi birer anı kitapları, tıpkı diğer hadis kitapları gibiler.

 

Keza Tevrat adı altındaki hadis kitabı da gerçekte Tevrat falan değil.

 

Şu an piyasadaki tek gerçek kutsal kitap Kuran'dır.

 

Selam

tarihinde Emre Karaköse tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Mălum eser, piyasadaki gerçek(!) olan tek kutsal kitapmış.
İnsanların mıncıklamadığı, parmaklamadığı, kendinden birşeyler katmadığı hiçbir kitap yoktur.
Hiç olmamıştır.
Haliyle yukarıdaki iddiaya sadece "zırva" denir.  

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Emre Karaköse yazdı:

Hayır, Kuran onların gerçek kitapları sakladıklarını ve halka az bir kısmını yazılı olarak sunduklarını söyler, yazımda ilgili ayeti de verdim.

 

Yani olay, İncil adı altında bir çok "hadis kitabının" halka yutturulmasıdır. 

 

İnsan yazımı/gözlemi birer anı kitapları, tıpkı diğer hadis kitapları gibiler.

 

Keza Tevrat adı altındaki hadis kitabı da gerçekte Tevrat falan değil.

 

Şu an piyasadaki tek gerçek kutsal kitap Kuran'dır.

 

Selam

Ayet diyor ki " Elinizde ki kitapta yazılı bulacağınız Ahmet .."  yani 1400 sene önce bu ayete muhatap olan hristiyanların bilip okudukları İncil'den bahsediliyor. Bana bu İncil nerde söyleyin . 1400 sene önce vardı da birden bire yok mu oldu yani hasır altı edildi ? Eğer öyleyse bunun kanıtlanması gerekir.Kur'an ayetleri kanıttır derseniz,Kur'an sadece müslümanlar için delildir.Bu gün İncil'i açıp okuyanlar Ahmet isminin mujdelendiğini görmeliler ki Kur'an' ın iddiasının doğru olduğunu anlasınlar ve müslüman olsunlar..böyle olması gerekir çünkü ayette genel bir ifade kullanılmış " ellerinde ki İncil'de müjdelenen Ahmet..." diyor.

Bu ayetin var olmasının nedeni Kur'an' ın hak kitap olduğunu hristiyanların tastik etmesidir. bu sadece 1400 sene önceki hristiyanları muhatap alan bir ayet ise . ...şimdi ki hristiyanların suçu ne ? 1400 sene önce Kur'an' ın bu iddiasının hristiyanlarca onaylandığına dair tarihi belgeler,deliller var mı ? Varsa hangileri.

 İncil'de Ahmed isminin mujdelendiğini ispatlayabilirmisiniz ? 

İspatlayamazsanız Kur'an' ın doğru söylediğini nasıl anlayacağız ? 

 

İsa 'nın gelişinden 600 sene sonra biri çıkıyor ve inandığınız kitap sahte diyor ama o sahte kitaplarda Nur var ,o kitaplara ve Kur'an' a inamadıkça,uymadıkça iman etmmş olmazsınız diyor.Allah sahte İncil'i övüyor ve Kur'an' ın doğruluğuna delil gösteriyor.bunun izahı nedir ?

İddianızı doğru kabul ettiğimiz de 1400 sene önce hristiyanların bir kısmı gerçeği anlasa bile ,600 sene boyunca sahte bir kitabı gerçek zannederek aldatıldılar . Allah'ın  İncil'i göndermesinde ki amacı kullarının doğru yolu bulmasıydı.iddianıza göre Allah amacına ulaşamamış.bu durumda Allah amacıyla çelişmiş olmuyor mu ? Niye kullarını uyarmak için 600 sene bekledi ? Bu " Allah insanların sapmasına,küfre düşmesine razı olmaz " ayetiyle çelişmiyor mu ? 600 sene razı olmuş..şu anda dünyada doğru yolda olduğuna inanan milyarlarca hristiyan olduğuna göre Allah hala amacına ulaşamamış,hristiyanları ikna edememiş gözüküyor.

Hakikat 1400 sene gızlenebilir mi.? Üstelik Allah uyardığı halde.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İyi de bir kitapta Ahmet Mehmet'in dayısıdır yazsa, öbüründe ise hayır amcasıdır yazsa...

 

Bu ikisinden biri nasıl mucize de öbürü yanlış oluyor onu anlamadım! :D

 

Dayısı demek de atmasyon, amcası demek de! Hatta hiç bir şeyi değil demek de atmasyon! Atmasyonlar arasından nasıl ve neye dayanarak bir tercih yapılacak? Dayanak ne? İsa ile Musa'nın kemiklerini mi bulup DNA testi mi yaptınız? :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 26.10.2018 at 22:19, Emre Karaköse yazdı:
Ve Sahte Tevrat'taki Yuşa aslında İsa'nın ta kendisi.

Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere, İsa Peygamber zannedilenden çok daha eski bir dönemde yaşadı ve Kuran ayetlerinde de belirtildiği gibi Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeniydi. Yani aynı dönemde yaşadılar. Tabii İsa eğer çok uzun bir ömür sürdüyse onlardan sonra da dünyadaki serüvenine uzunca bir süre devam etti demektir.

Bilindiği üzere elimizdeki değiştirilmiş Tevrat'da da bahsedilen bir Meryem var ve babasının adı İmran,  abilerinin adı Musa ve Harun.
 
 
Kuran'da da Meryem İmran'ın kızıdır. Ayrca bir ayette kendisine "ey Harun'un kızkardeşi" şeklinde seslenildiğini görüyoruz:

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (19/28) 


 Gerçi bu ifade "Harun soyundan gelen" anlamına da gelir. Fakat burada Meryem'in Harun'un gerçekten kızkardeşi olduğu anlatılmakta.

Ve piyasadaki sahte Tevrat'ta Musa'nın yeğeni olan İsa'dan da bahsedilir aslında. Ama adı daha çok Yuşa olarak bilinir:
 
 
"Yuşa (veya Yeşu) (İbranice: יְהוֹשֻׁעַ Yehoşua; Yunanca: Ἰησοῦς İsa ile aynı; Latince: Josue veya Jesus; Arapça: يشع بن نون Yuşa ibn Nun),"

Wikipedia'da da yazdığı üzere Yuşa Yunanca ve Latince'de zaten apaçık bir şekilde "İsa" olarak yazılmakta ve okunmakta.

Yani aslında Hristiyan ve Yahudilerin zannettiği gibi Yuşa adında ayrı biri yoktu.
Yuşa İsa'nın ta kendisidir.

Tabii belirttiğim üzere çok uzun ömürlü birisi de olabilir İsa Peygamber, ve Musa'nın döneminde yaşamakla birlikte, ondan sonra da uzunca bir süre dünya hayatında yolculuğuna devam etmiş olabilir. Bu durumda da , tıpkı Nuh Peygamber gibi asırlarca dünyada konuk oldu demektir.

Ve Meryem de aslında Harun ve Musa'nın kızkardeşi demektir elbette ki.

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (Meryem Suresi 28.).

Ali İmran 50: "Tevrat'tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."

İsa'nın burada bahsettiği, gerçek Tevrat'taki haramlardı. Yani aslında helal olan şeyler de o an için haram kılınmıştı ve bu ceza sadece suçlu olan topluma yönelik olmalıdır. O haramlar Yahudilerin işlediği günahlar yüzünden muhtemelen sadece bir nesle geçici olarak ceza olarak verilmişlerdi. Ve burada İsa Peygamber o toplumun işlediği suç yüzünden çocuklarının ve torunlarının aynı cezai haramları yaşamayacaklarını müjdeliyor olmalı. Zaten düşünsenize, o yahudi toplumunu cezalandırmak için verilen özel haramlar, neden asırlarca torunlarına da veya sonradan iman eden diğer toplumlara uygulansın? Bu yüzden Tevrat'ın insanlığa sunuluşundan kısa bir süre sonra İsa İncil'i insanlığa iletmiş ve artık bu ceza amaçlı haramların yürürlükten kalktığını bildirmiştir (Tabii şu an piyasada bulunan sahte İncillerden, yani hadis kitaplarından değil, orjinalinden bahsediyoruz).

Enam Suresi 146: Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Onlara ayrıca sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık. Sığır ve koyunun sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı yağlarla, kemiklerle karışan yağlar bunun dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları yüzünden bir ceza olarak yaptık. Biz elbette sözünde duranlarız.

Bu cezai haramlar dediğim gibi aslında normalde helal olan temiz şeylerin Tevrat'ta sadece o suçlu topluluğa özgü olarak yasaklanması olayıdır. Fakat, onların gelecek çocuk ve torunlarının bu konuda bir suçu/günahı yoktur, ya da dine sonradan yönelip iman edenlerin ve başka toplumlardan olanların onların yaptıklarıyla bir ilgisi yoktur . Bu bağlamda Tevrat'tan sonra İncil'in, ya da Musa'dan sonra İsa'nın yeni bir kitapla gelmesi, arasında öyle asırlar falan olmaması akla yatkın geliyor.

Ve durum böyleyse, zaten bu yasaklardan kısa bir süre sonra, kendi peygamberliği döneminde bu haramların ortadan kalktığını, artık tüm temiz nimetlerin Yahudilere de helal olduğunu müjdelemektedir ayetteki (Ali İmran 50.) ifade doğrultusunca İsa Peygamber...

Bu arada, yabancı kaynakları araştırınca Yuşa peygamberin aslında İsa olabileciğini fark edenler olmuş.
 
 
İsa ve Yuşa' nın aynı kişi olduğunu gören araştırmacıların bazıları Onun ünlü hükümdar Tutankamon olduğunu da iddia etmekte.

Günümüzdeki sahte İncillerde (kendileri aslında hadis kitaplarıdır) de bir bağlantı var mı İsa ile Musa arasında diye bakınca şunu görebiliyoruz:

Matta 17. Bölüm İsa'nın görünümü değişiyor

(Mar.9:2-13; Luk.9:28-36)

"Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup'un kardeşi Yuhanna'yı alarak yüksek bir dağa çıktı. 2. Orada, gözlerinin önünde İsa'nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. 3. O anda Musa'yla İlyas öğrencilere göründü. İsa ile konuşuyorlardı".

Tabii tekrar hatırlatalım; şu an piyasadaki İnciller, Zebur veya Tevrat adını verdikleri kitaplar insan yazımı hadis kitaplarıdır. Yani gerçekleri değildir.

Zaten Kuran, onların gerçek kitaplarını sakladıklarını belirtir:

En'am Suresi 91: Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.

***

Bakara 136. Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."

Bu ayette de İsa Peygamberin adı Musa'dan hemen sonra geçiyor dikkat ederseniz...

Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!" (Yasin Suresi 14. ayet).

Aynı veya yakın dönemde ve yerde birden fazla elçinin görevlendirildiği örnekler var...

Kısacası bu durumda, yeni bir Kuran mucizesiyle daha karşı karşıyayız demektir ve bize şu bilgileri sunmaktadır:


1- Piyasadaki Tevrat ve İncillerde bahsedilen 2 ayrı Meryem'in gerçekte aynı kişi olduğunu Kuran göstermiş oluyor.

2- Yine değiştirilmiş Tevrat ve İncillerde farklı kimseler zannedilen Yuşa ve İsa Peygamberlerin gerçekte aynı kişi olduğunu sadece Kuran belirtmiş oluyor (zaten Yuşa diye ayrı bir ismin de olmadığını...).

Başka bir deyişle sahte Tevrat'ta İsa peygamberin yaşam öyküsünden kesit olmasına karşın isim hatasından ve öyküsünün de kısmen değiştirilmesinden dolayı pek kimse bunun farkında değil.

Ama Kuran sayesinde bu gerçeği öğrenmiş bulunuyoruz.

3- İsa Peygamberin Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeni olduğunu, bu bağlamda bilinenden çok daha eski bir çağda dünyaya geldiğini de Kuran ayetlerinden anlamaktayız.

4- Gerçek Tevrat ile İncil'in insanlığa iletilişi arasında zannedildiği kadar uzun bir süre geçmediği sonucuna varabiliyoruz.

5- İsa Peygamberin yine genel kanının aksine dünyamızda da çok uzun bir ömür geçirmiş olabileceği ihtimaline de ulaşabiliyoruz.

Bu arada tüm peygamberlerin şu anda Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreninde yaşamakta olduğunu hatırlayalım (dolayısıyla İsa Peygamber de diğer tüm elçiler gibi şimdiden cennette yaşamaktadır):
 
 
Ve bunun dışında, şu ayetten İsa'nın dünyamızda tıpkı diğer peygamberler gibi evlenip çocuk sahibi olmuş olabileceği ihtimali gözönünde bulundurulur:

-Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre için bir yazı vardır. (Rad Suresi 38. ayet).

Tabii İsa Peygamberin dünyaya gelmesi Musa ve Harun'un kavmiyle Mısır'dan çıkışı sonrası dönemlere de denk geliyor olabilir.

6- Bu durum, milattan binlerce yıl öncesine dayanan ve İsa peygamberin hayatıyla örtüşen efsanelerin kaynağını da açıklamakta. İsa zannedilenden çok daha eski bir çağda dünyaya geldiğinden, o çağlardan günümüze kadar, yaşam öyküsü onunkine benzeyen ama başka isimlerle anılan karakterler ortaya çıkmıştı. Örneğin Osiris ve Horus... Yani bazılarının zannettiği gibi İsa Peygamberin öyküsü onlardan alınma değil, tam tersine, İsa çok daha evvelden yaşadığından onların öyküsü peygamberin hayatından alınmaydı. Ama tabii ki maalesef peygamberi tanrısallaştırıp ona tapındıkları şirk efsanelerine dönüştürdüler ve Hıristiyanlık da bu öykünün değiştirilmiş pagan versiyonu üzerine kurulu yine ne yazık ki.

Kuran mucizelerinden ve Musa Peygamberin dönemindeki Antik Mısır'dan bahsetmişken yeni sayılabilecek bir tespiti de paylaşalım (bu tespiti yapan birkaç kişi olmuş birkaç yıl önce):

Firavun dedi: "Ey seçkinler topluluğu! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Hâmân! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp/tuğla pişirip bana bir kule yap ki Mûsa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum." (Kasas Suresi 38. ayet).

Ayetten, antik Mısır Medeniyetinde hükümdarların önemli inşaatlarında pişmiş çamuru kullandığını anlıyoruz.


Ve bu eski Mısır Medeniyetiyle ilgilenen araştırmacılar ve jeologlar, yüzyıllar boyunca, Mısır piramitlerinin yakınlardaki taşocağında kireç taşlarının kesilip rampalarla taşınması yoluyla yapıldığını düşünüyorlardı. Ancak günümüzde elektron mikroskopları, üstteki blokların doğada hiçbir yerde bulunmayan kimyası olduğunu ortaya koydu. Üstteki bu bloklar pişmiş ve daha sonra modern çimento gibi dökülmüştü, yani mevcut kireç taşından kesilmiş değildir. Başka bir deyişle piramitleri oluşturan taşların bir kısmının pişmiş kilden/çamurdan yapıldığı ortaya çıkmıştır. Ve bunu günümüze kadar kimse bilmiyordu, firavunların diğer medeniyetlerden gizli tuttuğu bir inşaat tekniğiydi...

Piramitlerdeki gizem yakın bir dönemde çözüldü ve tam da Kasas Suresi 38. ayette verilen bilgiyi doğruladı bu buluş. Antik Mısır medeniyetinde önemli yapıların yapımında gerçekten de pişmiş çamur kullanılmaktaydı.
 
 
 
Selam ve sevgiler
 
Emre_1974tr

Babil kulesinin yapımından bahseden Tevrat 'da ki bölüm

"Birbirlerine  " Gelin tuğla yapıp iyice PİŞİRELİM  " dediler .Taş yerine tuğla,harç yerine zift kullandılar ." 

Yaratılış -11

 

Kur'an' da o ayette piramitten bahsedilmiyor ki,günümüzde ki piramitlerin pişmiş tuğladan yapıldığının delili olsun.Fravun yüksek bir kule yap diyor."kule " diyor,"piramit " değil...babil KULESİ ..pişmiş tuğladan yapılmış babil kulesi ...Fravunun kulesi...ortak nokta kulenin pişmiş tuğladan yapılması.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zift çok kötü bir seçenek. Güneş altında erir ve tutucu özelliğini kaybeder.

 

Eskiden Ateş Böcekleri komedi ikilisi vardı. Bir parodide Temel ile Dursun'u konuşturuyorlardı:

 

"Uskumru paluğu hamsi paluğunun nesidur?"

 

"Emucasidur!"

 

"Pekeyi palamut paluğu hamsi paluğunun nesidur?"

 

"Yencesidur!"

 

"Kalkan paluğu hamsi paluğunun nesidur?"

 

"Mudafaa bakanidur!"

 

Şimdi olsaydı:

 

"Musa İsa'nun nesidur?"

 

"Dayisidur!"

 

"Ula emucasi olmasun?"

 

"İsa Musa'nun yegenidur, orasi çesin! Musa'nun da İsa'nun halasi teyzesi olmaduği çesin!"

 

"Yani emucasi da olabilir!"

 

"Orasini allah bilur!"

 

"Zaten her şeyi allah bile bile bizum bi pok bilduğumuz yok!"

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 months later...
  • 2 months later...
  • 8 months later...
On 26.10.2018 at 22:19, Emre Karaköse yazdı:

Ve Sahte Tevrat'taki Yuşa aslında İsa'nın ta kendisi.


Tevrat'ın sahteliğini belirterek başladıktan sonra Tevrat'ı bozuk bir düşünceye dayanak yapmak,, zekâ özürlü olmayı gerektirir.
Geri zekâlı olmak, Dünyevî bir ekskliktir. Kişinin i'tikadı düzgün ve sağlamsa (akıllıysa), Ebedî hayâtında Üstündür. Ya'nî geri zekâlılığının sıkıntısını âhirette yaşamaz.

 

On 26.10.2018 at 22:19, Emre Karaköse yazdı:

Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere, İsa Peygamber zannedilenden çok daha eski bir dönemde yaşadı ve Kuran ayetlerinde de belirtildiği gibi Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeniydi. Yani aynı dönemde yaşadılar. Tabii İsa eğer çok uzun bir ömür sürdüyse onlardan sonra da dünyadaki serüvenine uzunca bir süre devam etti demektir.


Kur'ândaki Müteşâbîh âyetlerin te'vîlini İlimde derinleşmiş Râsih âlimler (Ulemâ-i Râsihîn) bilir. (nasipleri kadar bilir.)
Kalplerinde eğrilik olanlar ise, Müteşâbih âyetleri gerçeğe aykırı olarak te'vîl ederler.

Hz. Îsâ hakkındaki, Hem muhkem hem de tevâtür derecesindeki bilgileri,
Müteşâbih bile değil, muhkem bilgileri, Hem de tevâtür derecesinde hem müslümânların hem de hıristiyânların ittifâkla bildiği bilgileri,
Manyakça te'vîl edene ne derler?

Âl-i İmrân 7. âyetteki Müteşâbîh te'vîlcisi Fitnecilerin kalbi yamuk ise,
Muhkem ve Tevâtür te'vîlcilerinin kalplerinin durumu nedir?
Ezik?
Çürümüş?
Kokmuş?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Âyet-i Kerîmeyi dikkatli okuyun, hayvân gibi okumayın, insân gibi okuyun
Hiç bir problem yok.
Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (19/28) 
 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, EK yazdı:

Ve antik Mısır'da el ve ayakları çaprazlama geleneği vardı:

 

http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/msr-firavunlarnn-caprazlama-merak.html

 

Sadece Kuran'ın verdiği bu önemli bilgi sayesinde yine öğreniyoruz ki Maide 33'te istenen nefsi müdafaa ve kısastır:

 

http://emre1974tr.blogspot.com/2012/12/maide-33te-istenen-nefsi-mudafa-ve.html

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu sitedeki Ateistler bile (En azından ba'zıları),
Yanlış da olsa iddiâlarının arkasında duruyorlar, direniyorlar.
Bu direnişleri, Allah'ı bilen birinin karşısında Kur'ân'ın daha iyi anlaşılmasını ve mucîzelerinin ortaya çıkmasını sağlıyor.
Ya'nî, Ateistler inkâr ve iddiâları ile Kur'ân mucîzelerinin açığa çıkmasında bir görev ifâ ediyorlar.

Ateisler arasında, Tartışmalarda kendinilerini ezdirmemek isteyenler,
Sağırlaşıp, Net Robotu gibi davrananlar,
Anlamamazlıktan gelip salağa yatanlar,
Kur'ân mucîzelerinin açığa çıkmasındaki görevlerini enâniyetleri uğruna savsaklamış oluyorlar.
Ama genel anlamda faydalı bir görev yapıyorlarken,,

Ey Eşş-ek sen,
Hiçbir Fikrinin arkasında dirâyetle durmazken
Ve kimsenin okumadığı Yalan yanlış bilgileri sürekli yapıştırıp dururken, neyin hizmetini yapıyorsun?
Yukarıda açıkladığım gibi, Ateistler bile bir hizmetin parçası iken
Sen kime hizmet ediyorsun? Kendine mi? Karaktersizliğe mi?

tarihinde HATEM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎26‎.‎10‎.‎2018 at 22:19, Emre Karaköse yazdı:
Ve Sahte Tevrat'taki Yuşa aslında İsa'nın ta kendisi.

Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere, İsa Peygamber zannedilenden çok daha eski bir dönemde yaşadı ve Kuran ayetlerinde de belirtildiği gibi Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeniydi. Yani aynı dönemde yaşadılar. Tabii İsa eğer çok uzun bir ömür sürdüyse onlardan sonra da dünyadaki serüvenine uzunca bir süre devam etti demektir.

Bilindiği üzere elimizdeki değiştirilmiş Tevrat'da da bahsedilen bir Meryem var ve babasının adı İmran,  abilerinin adı Musa ve Harun.
 
 
Kuran'da da Meryem İmran'ın kızıdır. Ayrca bir ayette kendisine "ey Harun'un kızkardeşi" şeklinde seslenildiğini görüyoruz:

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (19/28) 


 Gerçi bu ifade "Harun soyundan gelen" anlamına da gelir. Fakat burada Meryem'in Harun'un gerçekten kızkardeşi olduğu anlatılmakta.

Ve piyasadaki sahte Tevrat'ta Musa'nın yeğeni olan İsa'dan da bahsedilir aslında. Ama adı daha çok Yuşa olarak bilinir:
 
 
"Yuşa (veya Yeşu) (İbranice: יְהוֹשֻׁעַ Yehoşua; Yunanca: Ἰησοῦς İsa ile aynı; Latince: Josue veya Jesus; Arapça: يشع بن نون Yuşa ibn Nun),"

Wikipedia'da da yazdığı üzere Yuşa Yunanca ve Latince'de zaten apaçık bir şekilde "İsa" olarak yazılmakta ve okunmakta.

Yani aslında Hristiyan ve Yahudilerin zannettiği gibi Yuşa adında ayrı biri yoktu.
Yuşa İsa'nın ta kendisidir.

Tabii belirttiğim üzere çok uzun ömürlü birisi de olabilir İsa Peygamber, ve Musa'nın döneminde yaşamakla birlikte, ondan sonra da uzunca bir süre dünya hayatında yolculuğuna devam etmiş olabilir. Bu durumda da , tıpkı Nuh Peygamber gibi asırlarca dünyada konuk oldu demektir.

Ve Meryem de aslında Harun ve Musa'nın kızkardeşi demektir elbette ki.

“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” (Meryem Suresi 28.).

Ali İmran 50: "Tevrat'tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size helal yapacağım. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."

İsa'nın burada bahsettiği, gerçek Tevrat'taki haramlardı. Yani aslında helal olan şeyler de o an için haram kılınmıştı ve bu ceza sadece suçlu olan topluma yönelik olmalıdır. O haramlar Yahudilerin işlediği günahlar yüzünden muhtemelen sadece bir nesle geçici olarak ceza olarak verilmişlerdi. Ve burada İsa Peygamber o toplumun işlediği suç yüzünden çocuklarının ve torunlarının aynı cezai haramları yaşamayacaklarını müjdeliyor olmalı. Zaten düşünsenize, o yahudi toplumunu cezalandırmak için verilen özel haramlar, neden asırlarca torunlarına da veya sonradan iman eden diğer toplumlara uygulansın? Bu yüzden Tevrat'ın insanlığa sunuluşundan kısa bir süre sonra İsa İncil'i insanlığa iletmiş ve artık bu ceza amaçlı haramların yürürlükten kalktığını bildirmiştir (Tabii şu an piyasada bulunan sahte İncillerden, yani hadis kitaplarından değil, orjinalinden bahsediyoruz).

Enam Suresi 146: Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Onlara ayrıca sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık. Sığır ve koyunun sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı yağlarla, kemiklerle karışan yağlar bunun dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları yüzünden bir ceza olarak yaptık. Biz elbette sözünde duranlarız.

Bu cezai haramlar dediğim gibi aslında normalde helal olan temiz şeylerin Tevrat'ta sadece o suçlu topluluğa özgü olarak yasaklanması olayıdır. Fakat, onların gelecek çocuk ve torunlarının bu konuda bir suçu/günahı yoktur, ya da dine sonradan yönelip iman edenlerin ve başka toplumlardan olanların onların yaptıklarıyla bir ilgisi yoktur . Bu bağlamda Tevrat'tan sonra İncil'in, ya da Musa'dan sonra İsa'nın yeni bir kitapla gelmesi, arasında öyle asırlar falan olmaması akla yatkın geliyor.

Ve durum böyleyse, zaten bu yasaklardan kısa bir süre sonra, kendi peygamberliği döneminde bu haramların ortadan kalktığını, artık tüm temiz nimetlerin Yahudilere de helal olduğunu müjdelemektedir ayetteki (Ali İmran 50.) ifade doğrultusunca İsa Peygamber...

Bu arada, yabancı kaynakları araştırınca Yuşa peygamberin aslında İsa olabileciğini fark edenler olmuş.
 
 
İsa ve Yuşa' nın aynı kişi olduğunu gören araştırmacıların bazıları Onun ünlü hükümdar Tutankamon olduğunu da iddia etmekte.

Günümüzdeki sahte İncillerde (kendileri aslında hadis kitaplarıdır) de bir bağlantı var mı İsa ile Musa arasında diye bakınca şunu görebiliyoruz:

Matta 17. Bölüm İsa'nın görünümü değişiyor

(Mar.9:2-13; Luk.9:28-36)

"Altı gün sonra İsa, yanına yalnız Petrus, Yakup ve Yakup'un kardeşi Yuhanna'yı alarak yüksek bir dağa çıktı. 2. Orada, gözlerinin önünde İsa'nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. 3. O anda Musa'yla İlyas öğrencilere göründü. İsa ile konuşuyorlardı".

Tabii tekrar hatırlatalım; şu an piyasadaki İnciller, Zebur veya Tevrat adını verdikleri kitaplar insan yazımı hadis kitaplarıdır. Yani gerçekleri değildir.

Zaten Kuran, onların gerçek kitaplarını sakladıklarını belirtir:

En'am Suresi 91: Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.

***

Bakara 136. Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."

Bu ayette de İsa Peygamberin adı Musa'dan hemen sonra geçiyor dikkat ederseniz...

Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!" (Yasin Suresi 14. ayet).

Aynı veya yakın dönemde ve yerde birden fazla elçinin görevlendirildiği örnekler var...

Kısacası bu durumda, yeni bir Kuran mucizesiyle daha karşı karşıyayız demektir ve bize şu bilgileri sunmaktadır:


1- Piyasadaki Tevrat ve İncillerde bahsedilen 2 ayrı Meryem'in gerçekte aynı kişi olduğunu Kuran göstermiş oluyor.

2- Yine değiştirilmiş Tevrat ve İncillerde farklı kimseler zannedilen Yuşa ve İsa Peygamberlerin gerçekte aynı kişi olduğunu sadece Kuran belirtmiş oluyor (zaten Yuşa diye ayrı bir ismin de olmadığını...).

Başka bir deyişle sahte Tevrat'ta İsa peygamberin yaşam öyküsünden kesit olmasına karşın isim hatasından ve öyküsünün de kısmen değiştirilmesinden dolayı pek kimse bunun farkında değil.

Ama Kuran sayesinde bu gerçeği öğrenmiş bulunuyoruz.

3- İsa Peygamberin Musa ve Harun Peygamberlerin yeğeni olduğunu, bu bağlamda bilinenden çok daha eski bir çağda dünyaya geldiğini de Kuran ayetlerinden anlamaktayız.

4- Gerçek Tevrat ile İncil'in insanlığa iletilişi arasında zannedildiği kadar uzun bir süre geçmediği sonucuna varabiliyoruz.

5- İsa Peygamberin yine genel kanının aksine dünyamızda da çok uzun bir ömür geçirmiş olabileceği ihtimaline de ulaşabiliyoruz.

Bu arada tüm peygamberlerin şu anda Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreninde yaşamakta olduğunu hatırlayalım (dolayısıyla İsa Peygamber de diğer tüm elçiler gibi şimdiden cennette yaşamaktadır):
 
 
Ve bunun dışında, şu ayetten İsa'nın dünyamızda tıpkı diğer peygamberler gibi evlenip çocuk sahibi olmuş olabileceği ihtimali gözönünde bulundurulur:

-Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre için bir yazı vardır. (Rad Suresi 38. ayet).

Tabii İsa Peygamberin dünyaya gelmesi Musa ve Harun'un kavmiyle Mısır'dan çıkışı sonrası dönemlere de denk geliyor olabilir.

6- Bu durum, milattan binlerce yıl öncesine dayanan ve İsa peygamberin hayatıyla örtüşen efsanelerin kaynağını da açıklamakta. İsa zannedilenden çok daha eski bir çağda dünyaya geldiğinden, o çağlardan günümüze kadar, yaşam öyküsü onunkine benzeyen ama başka isimlerle anılan karakterler ortaya çıkmıştı. Örneğin Osiris ve Horus... Yani bazılarının zannettiği gibi İsa Peygamberin öyküsü onlardan alınma değil, tam tersine, İsa çok daha evvelden yaşadığından onların öyküsü peygamberin hayatından alınmaydı. Ama tabii ki maalesef peygamberi tanrısallaştırıp ona tapındıkları şirk efsanelerine dönüştürdüler ve Hıristiyanlık da bu öykünün değiştirilmiş pagan versiyonu üzerine kurulu yine ne yazık ki.

Kuran mucizelerinden ve Musa Peygamberin dönemindeki Antik Mısır'dan bahsetmişken yeni sayılabilecek bir tespiti de paylaşalım (bu tespiti yapan birkaç kişi olmuş birkaç yıl önce):

Firavun dedi: "Ey seçkinler topluluğu! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Hâmân! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp/tuğla pişirip bana bir kule yap ki Mûsa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum." (Kasas Suresi 38. ayet).

Ayetten, antik Mısır Medeniyetinde hükümdarların önemli inşaatlarında pişmiş çamuru kullandığını anlıyoruz.


Ve bu eski Mısır Medeniyetiyle ilgilenen araştırmacılar ve jeologlar, yüzyıllar boyunca, Mısır piramitlerinin yakınlardaki taşocağında kireç taşlarının kesilip rampalarla taşınması yoluyla yapıldığını düşünüyorlardı. Ancak günümüzde elektron mikroskopları, üstteki blokların doğada hiçbir yerde bulunmayan kimyası olduğunu ortaya koydu. Üstteki bu bloklar pişmiş ve daha sonra modern çimento gibi dökülmüştü, yani mevcut kireç taşından kesilmiş değildir. Başka bir deyişle piramitleri oluşturan taşların bir kısmının pişmiş kilden/çamurdan yapıldığı ortaya çıkmıştır. Ve bunu günümüze kadar kimse bilmiyordu, firavunların diğer medeniyetlerden gizli tuttuğu bir inşaat tekniğiydi...

Piramitlerdeki gizem yakın bir dönemde çözüldü ve tam da Kasas Suresi 38. ayette verilen bilgiyi doğruladı bu buluş. Antik Mısır medeniyetinde önemli yapıların yapımında gerçekten de pişmiş çamur kullanılmaktaydı.
 
 
 
Selam ve sevgiler
 
Emre_1974tr

 

Evet sahte Tevrat'taki Yuşa/Joshua aslında İsa peygamberdir.

 

Bu yeni bir Kuran mucizesiyle tanıştırmakta bizi yazımda gösterdiğim üzere.

 

Bu arada sanılandan çok daha önce yaşayan İsa peygamberden esinlenerek antik Mısır'da oluşturulan Osiris karakterinin sembolü X yani çarpı demiştik.

 

Bugün üçgen/piramit, tek göz gibi işaretlerinin yanı sıra X sembolünün de dünyada malum güçlerce bolca kullanılmasının nedeni de budur.

 

Selam

tarihinde EK tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...