Jump to content

Ruhçuluğun Hıristiyanlıktaki Tezahürleri


Recommended Posts

Ruhçu öğreti-paganizm binlerce yıldır insanlara panteizmi, çok tanrıcılığı, çilekeşliği, kutsal insanları,kolektivizmi, evrimi ve komünizmi aşılamaya çalışıyor. Bu uğurda İncil gibi eski kutsal kitaplara bile sızıp pagan felsefeyi şırınga etmeye çalıştılar.

İblis söz vermişti din yolu üzerine kurulup, insanları aldatacağına.

A'raf Suresi 16 Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım."

İblis'in dini dejenere etmeye çalışacağı ve insanları yine din maskesiyle aldatmaya çalışacağı bilgisi Kuran'da verilmektedir:

Fatır Suresi 5 Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın.

İnsanların ayağını kaydırıp, onların dünya ve ahirette nimetlerden uzak kalmasını istiyordu bu cin, her zaman dini yozlaştırmaya çalışırken...


Hıristiyanlık yine Hinduizm ve diğer dinlerde olduğu gibi sonradan ruhçu paganizmin egemenliği altına girip değişime uğramış, kaynağı bile değiştirilmiş, bugünkü halini almıştır. Hatta adı bile sonradan değişmiştir.

Bu ruhçulukta zenginlik ve nimetler olumsuz şeyler olarak gösterilir.Ve durum böyle olunca da, olağanüstü zenginliklere sahip Davut ve Süleyman peygamberler birer günahkar gibi gösterilmeye çalışılmıştır Hıristiyanlıkta.

Cinlerin öğretisi olan ruhçu öğretiye göre dünya güzellikleri ve madde kötüdür ve bir leştir. Bu yüzden dünya nimetleri ve zenginlik içerisinde yüzen kişiler bir şekilde "kirli" ve "günahkar" olarak gösterilmeye çalışılır. Değişmiş İncil'de de bu olmuş, çok zengin olan Davut ve Süleyman peygamberlere çeşitli iftiralar atılarak aslında zenginlik kötülenmek istenmiştir. Hatta bu peygamberler tam bir peygamber bile sayılmamış, birer günahkar kral gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Yabancı filmlerde de görmüşsündür belki, Davut ve Süleyman peygamberler sözde günahkar ve isyankar birer kral olarak gösteriliyor. Etraflarında ise yarı çıplak, ellerinde asaları olan fakir ruhbanlar-kahinler dolaşıyorlar. Sözde asıl peygamberler bu sefil ruhbanlarmış gibi gösteriliyor ve sanki bu kahinler Tanrı'dan aldıkları ayetleri onlara iletiyor gibi bir hava yaratılıyor. Çünkü ruhçu öğretiye göre erdemli ve iyi olmanın yolu sefillikten ve dünya nimetlerinden el etek çekmekten geçiyor. Böyle olunca da Hıristiyanlıkta, çok zengin ve nimetler içerisinde yaşayan Davut ve Süleyman tam peygamberlerden bile sayılamıyor. Bu yüzden onlara büyük iftiralar atılıyor ve sanki gerçek elçiler onlar değilmiş de çevrelerindeki kahinler gerçek peygamberlermiş gibi sunuluyor.

Kuran ise bu iftiraları yalanlar ve gerçekleri yazar. Bu elçiler hem çok zengin hem de en erdemli insanlardandır.Allah'ın en sevgili ve cennetlik kulları arasındadırlar. Hatta Kuran'da Süleyman peygamber, belki de en çok övülen ve cennetle müjdelenen insandır. Kuran'a göre elçilerin daha bu dünyada cennetimsi bir yaşama kavuşmaları,onların Allah'ın sevgili kulları olduklarını göstermektedir. İslam'a göre iyiler bu dünyada da güzellikleri yaşamaya başlarlar. Ruhçu öğreti de ise bu durum tam tersinedir.

-Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarını uydurdular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı(Bakara 102'den alınmıştır)

Sad Suresi 30 Davûd'a Süleyman'ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah'a sığınır, yakarırdı.

İncil'e komünist unsurların sokuşturulmasına Yahudi Essenlilerin aracı olmuş olması muhtemeldir. Essenliler mezhebinin kolektivist olduğu söylenmektedir. Marksist Yahudi yazar Max Beer de "Sosyalizmin ve Sosyal Mücadelelerin Tarihi" adlı kitabında benzer şeyleri söylemiş.

İncil'de serveti kötüleyen ve sol felsefeyi şırınga eden ifadelere örnekler:

"İsa şakirtlerine dedi: Ne yiyeceksiniz diye hayatınız için, ne giyeceksiniz diye bedeniniz için kaygı çekmeyin. Çünkü hayat yiyecekten ve beden giyecekten daha üstündür. Kargalara bakın, onlar ne ekerler, ne de biçerler, ne kilerleri ve ne de ambarları var, Allah onları besler, sizler kuşlardan ne kadar daha değerlisiniz?".

"Eğer kâmil olmak istersen git, neyin varsa sat ve fakirlere ver, göklerde hazinen olacaktır ve gel, benim ardımca yürü".

"Yine size derim: Devenin iğne deliğinden geçmesi zengin adamın Allah'ın melekûtüna girmesinden daha kolaydır".

Tabii Kuran helal yoldan elde edilmiş zenginliği ve zenginleri överek değiştirilmiş İncil(ler)in bu sinsi propogandasını suratlarına çarpar. Ayrıca yukarıdaki değiştirilmiş incil sözünün de gerçeğini yazarak yine değiştirilmiş kitapların ipliğini pazara çıkarır:

A'raf Suresi 40 Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz.

Yani zenginler değil, büyüklük taslayanlar inkarcılar deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremeyeceklerdir.

Kuran, zenginliğin ve nimetlerin yanı sıra bilimi ve bu yolda çalışmayı da destekler. Ve gerçekleri sunar. Zaten bu sayede İslam'ın ilk dönemlerinde Müslümanlar birdenbire olağanüstü bir medeniyete ulaştılar.

Ama ne yazık ki daha sonra birçok Müslüman bile Kuran'ı değil, değiştirilmiş İncil'i hadis ve tasavvuf öğretileri aracılığıyla takip etmeye kalkmış ve bugün sefilliğin-ruhçuluğun pençesine düşmüştür.

Ruhçuluğun diğer unsurlarındandan ruhlar alemi ve kutsal insanlar-ruhbanlar inançlarını yine Hıristiyanlıkta görüyoruz. Azizler(ermişler), rahipler yine tıpkı diğer ruhçu öğretilerde olduğu gibi Hıristiyanlığa da sokuşturulmuştur.

Hadid Suresi 27 Sonra onların eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem'in oğlu İsa'yı da onların ardınca gönderdik. Ona İncil'i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Bir bid'at olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar. Onların, iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmış olanlardır.

Tevbe Suresi 31 Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O.



Yine paganizmin temellerinden panteizm ilk bakışta Hıristiyanlıkta yok gibi gözükse de, aslında üçleme de kendi içinde parelel mantığı içerir. Tek Tanrının üçleme şeklinde tezahür ettiğine inanılır. Bu inancı, ruhçuluğun etkisi altındaki diğer din ve öğretilerde de görüyoruz. Örneğin Hindular da aslında tek tanrıya inandıklarını, sayısız tanrılarının ana Yaratıcının bir yansıması veya tek bir bütünün parçaları olduğunu ifade ederler. Yani çok tanrıcı olduklarının farkına dahi varamazlar panteist felsefe içerisinde, hatta en hakiki tek tanrı inancının bu olduğunu iddia ederler. Ama gerçekte tam bir şirk batağındadırlar.

Maide Suresi 73 Yemin olsun ki, "Allah, üçün üçüncüsüdür!" diyenler de küfre batmıştır. Bir tek Tanrı dışında hiçbir ilah yoktur. Bu söyleyegeldiklerine son vermezlerse, onların küfre sapanlarına korkunç bir azap mutlaka gelip çatacaktır.

Izdırabın övülmesi, evlilikten uzak durmak gibi unsurlar da yine pagan ruhçuluktan Hıristiyanlığa ve daha evvelki dinlere geçmiştir. Yine bu doğrultuda İsa'nın sefillik ve işkence dolu bir hayat yaşadığı yalanı benimsenmiştir.

Sonra bu inançlar uydurma hadisler ve tasavvuf yoluyla İslam dünyasına da aşılanmak istenmiştir. Hatta reenkarnasyon inancı bile...

Yine Hıristiyanlıktaki cennet inancı da ruhçuluk doğrultusunda şekillenmiştir.

Belki ilk bakışta bedensel ve maddi ahiret dünyasını kabul etmektedir değiştirilmiş İncil, ama gerçekte pagan mistisizmdeki gibi, oradaki yaşam derviş-aziz yaşantısı gibi kabul edilir.

Yeme içme ve cinsellik-evlilik gibi nimetler olmayacaktır değiştirilmiş İncil`e göre:

Matta 22: 30 "Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki
melekler gibidirler.

Luka

20: 34 İsa onlara şöyle dedi: "Bu çağın insanları evlenip evlendirilirler.
20: 35 Ama gelecek çağa ve ölülerin dirilişine erişmeye layık görülenler ne
evlenir, ne evlendirilir.
20: 36 Bir daha ölmeleri de söz konusu değildir. Çünkü meleklere benzerler ve
dirilişin çocukları olarak Tanrı`nın çocuklarıdırlar.

Çünkü bilindiği üzere, ruhçuluğa göre maddi nimetler kötüdür ve insanoğlu dünya-ahirette bu nimetlerden uzak kalmalıdır.

Bu kabuller yine tasavvuf gibi öğretilerle daha sonraları İslam dünyasına da aşılanmaya çalışılmış, insanın ahiret yaşantısında tanrısallaşacağı, birleneceği ve maddi nimetlerden ebediyen uzak kalacağı inancı ustaca işlenilmiştir.

Ama gerçekte ise Kuran`a göre tam tersine, nimetler insanlar için yaratılmış olağanüstü hediyelerdir ve ahirette sonsuza dek insanlar bu hediyeleri deneyimleyecektir. İnsanoğlu sonsuza dek insan olarak kalacaktır:

"Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet aldığı her şey var. ve siz orada süresiz kalacaksınız. "(Zuhruf Suresi 71. )

Cinsellikten satranca kadar aklınıza gelebilecek tüm nimetler vardır cennette:

-De ki "Allah`ın kulları için verdiği süslenecek şeylerle rızık olarak verdiklerinin temiz olanlarını kim yasak edebilir?"yine de ki "bunlar dünyadaki inançlı kişilerindir. ahirette ise yalnız onlarındır". ayetlerimizi anlayanlara bu şekilde açıklamaktayız. (Araf süresi 32. ayet)


Ayrıca ruhçulukta kötülük ve günah tekamül için gerekli görülür. Ve yine bu hastalıklı görüşe göre ızdırap da gerekli olduğundan, biri sana kötülük yapsa bile karşı koymaman istenir. İşte yine ruhçuluktaki bu inanç da değiştirilmiş İncil'e eklenmiştir:

Matta 5:38-44

38 "'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz.
39 Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin.
40 Size karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin.
41 Sizi bin adım yol yürümeye zorlayanla iki bin adım yürüyün.
42 Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin."
43 "'Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin' dendiğini duydunuz.
44 Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin.

Bu ruhçu felsefenin gerçek amacı ise günahı ve kötülüğü masum göstermeye kalkmak, yeryüzünden iyiliği ve adaleti kaldırıp kötülüğün egemen olmasını sağlamaktır. Ayrıca yine insanların insanlara kul olmasınının yolunu açmaktır... Kısacası ilk bakışta sevgi dolu gibi gözüken bu İncil sözleri aslında tam tersine, ızdırabı, günahı ve şiddeti istemektedir.

Bir tek Kuran korunmuştur bunlardan ve bu yüzden tek geçerli dini kaynak odur. İslam günahdan uzak durmayı ve birey haklarının korunmasını emreder.

İncil ve Tevrat koruma altında olmadıklarından dolayı bugün bu değiştirilmiş halleriyle din dışıdırlar.

Sadece Kuran Allah'ın gerçek öğretisini ve yolunu sunmaktadır.

Eğer Kuran'ın tek dini kaynak olduğunu kabul edip gerçek İslam'a yönelirsek, ruhçuluğun tuzaklarından korunabilir ve Rabbimizin istediği gerçek bir mümin, doğruluk üzere bir tek tanrıcı, Müslüman olabiliriz.

Her iki dünyada da güzelliklere ve kalıcı kazanca ulaşmanın yolu da buradan geçmektedir.

Selam ve sevgiler.
 
Emre_1974tr
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 72
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

2 saat önce, Emre Karaköse yazdı:
Ruhçu öğreti-paganizm binlerce yıldır insanlara panteizmi, çok tanrıcılığı, çilekeşliği, kutsal insanları,kolektivizmi, evrimi ve komünizmi aşılamaya çalışıyor. Bu uğurda İncil gibi eski kutsal kitaplara bile sızıp pagan felsefeyi şırınga etmeye çalıştılar.

İblis söz vermişti din yolu üzerine kurulup, insanları aldatacağına.

A'raf Suresi 16 Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım."

İblis'in dini dejenere etmeye çalışacağı ve insanları yine din maskesiyle aldatmaya çalışacağı bilgisi Kuran'da verilmektedir:

Fatır Suresi 5 Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın.

İnsanların ayağını kaydırıp, onların dünya ve ahirette nimetlerden uzak kalmasını istiyordu bu cin, her zaman dini yozlaştırmaya çalışırken...


Hıristiyanlık yine Hinduizm ve diğer dinlerde olduğu gibi sonradan ruhçu paganizmin egemenliği altına girip değişime uğramış, kaynağı bile değiştirilmiş, bugünkü halini almıştır. Hatta adı bile sonradan değişmiştir.

Bu ruhçulukta zenginlik ve nimetler olumsuz şeyler olarak gösterilir.Ve durum böyle olunca da, olağanüstü zenginliklere sahip Davut ve Süleyman peygamberler birer günahkar gibi gösterilmeye çalışılmıştır Hıristiyanlıkta.

Cinlerin öğretisi olan ruhçu öğretiye göre dünya güzellikleri ve madde kötüdür ve bir leştir. Bu yüzden dünya nimetleri ve zenginlik içerisinde yüzen kişiler bir şekilde "kirli" ve "günahkar" olarak gösterilmeye çalışılır. Değişmiş İncil'de de bu olmuş, çok zengin olan Davut ve Süleyman peygamberlere çeşitli iftiralar atılarak aslında zenginlik kötülenmek istenmiştir. Hatta bu peygamberler tam bir peygamber bile sayılmamış, birer günahkar kral gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Yabancı filmlerde de görmüşsündür belki, Davut ve Süleyman peygamberler sözde günahkar ve isyankar birer kral olarak gösteriliyor. Etraflarında ise yarı çıplak, ellerinde asaları olan fakir ruhbanlar-kahinler dolaşıyorlar. Sözde asıl peygamberler bu sefil ruhbanlarmış gibi gösteriliyor ve sanki bu kahinler Tanrı'dan aldıkları ayetleri onlara iletiyor gibi bir hava yaratılıyor. Çünkü ruhçu öğretiye göre erdemli ve iyi olmanın yolu sefillikten ve dünya nimetlerinden el etek çekmekten geçiyor. Böyle olunca da Hıristiyanlıkta, çok zengin ve nimetler içerisinde yaşayan Davut ve Süleyman tam peygamberlerden bile sayılamıyor. Bu yüzden onlara büyük iftiralar atılıyor ve sanki gerçek elçiler onlar değilmiş de çevrelerindeki kahinler gerçek peygamberlermiş gibi sunuluyor.

Kuran ise bu iftiraları yalanlar ve gerçekleri yazar. Bu elçiler hem çok zengin hem de en erdemli insanlardandır.Allah'ın en sevgili ve cennetlik kulları arasındadırlar. Hatta Kuran'da Süleyman peygamber, belki de en çok övülen ve cennetle müjdelenen insandır. Kuran'a göre elçilerin daha bu dünyada cennetimsi bir yaşama kavuşmaları,onların Allah'ın sevgili kulları olduklarını göstermektedir. İslam'a göre iyiler bu dünyada da güzellikleri yaşamaya başlarlar. Ruhçu öğreti de ise bu durum tam tersinedir.

-Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarını uydurdular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı(Bakara 102'den alınmıştır)

Sad Suresi 30 Davûd'a Süleyman'ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah'a sığınır, yakarırdı.

İncil'e komünist unsurların sokuşturulmasına Yahudi Essenlilerin aracı olmuş olması muhtemeldir. Essenliler mezhebinin kolektivist olduğu söylenmektedir. Marksist Yahudi yazar Max Beer de "Sosyalizmin ve Sosyal Mücadelelerin Tarihi" adlı kitabında benzer şeyleri söylemiş.

İncil'de serveti kötüleyen ve sol felsefeyi şırınga eden ifadelere örnekler:

"İsa şakirtlerine dedi: Ne yiyeceksiniz diye hayatınız için, ne giyeceksiniz diye bedeniniz için kaygı çekmeyin. Çünkü hayat yiyecekten ve beden giyecekten daha üstündür. Kargalara bakın, onlar ne ekerler, ne de biçerler, ne kilerleri ve ne de ambarları var, Allah onları besler, sizler kuşlardan ne kadar daha değerlisiniz?".

"Eğer kâmil olmak istersen git, neyin varsa sat ve fakirlere ver, göklerde hazinen olacaktır ve gel, benim ardımca yürü".

"Yine size derim: Devenin iğne deliğinden geçmesi zengin adamın Allah'ın melekûtüna girmesinden daha kolaydır".

Tabii Kuran helal yoldan elde edilmiş zenginliği ve zenginleri överek değiştirilmiş İncil(ler)in bu sinsi propogandasını suratlarına çarpar. Ayrıca yukarıdaki değiştirilmiş incil sözünün de gerçeğini yazarak yine değiştirilmiş kitapların ipliğini pazara çıkarır:

A'raf Suresi 40 Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz.

Yani zenginler değil, büyüklük taslayanlar inkarcılar deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremeyeceklerdir.

Kuran, zenginliğin ve nimetlerin yanı sıra bilimi ve bu yolda çalışmayı da destekler. Ve gerçekleri sunar. Zaten bu sayede İslam'ın ilk dönemlerinde Müslümanlar birdenbire olağanüstü bir medeniyete ulaştılar.

Ama ne yazık ki daha sonra birçok Müslüman bile Kuran'ı değil, değiştirilmiş İncil'i hadis ve tasavvuf öğretileri aracılığıyla takip etmeye kalkmış ve bugün sefilliğin-ruhçuluğun pençesine düşmüştür.

Ruhçuluğun diğer unsurlarındandan ruhlar alemi ve kutsal insanlar-ruhbanlar inançlarını yine Hıristiyanlıkta görüyoruz. Azizler(ermişler), rahipler yine tıpkı diğer ruhçu öğretilerde olduğu gibi Hıristiyanlığa da sokuşturulmuştur.

Hadid Suresi 27 Sonra onların eserleri üzere, resullerimizi art arda gönderdik. Meryem'in oğlu İsa'yı da onların ardınca gönderdik. Ona İncil'i verdik; ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet koyduk. Bir bid'at olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar. Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar. Onların, iman edenlerine ödüllerini verdik. Onlardan çoğu yoldan çıkmış olanlardır.

Tevbe Suresi 31 Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O.



Yine paganizmin temellerinden panteizm ilk bakışta Hıristiyanlıkta yok gibi gözükse de, aslında üçleme de kendi içinde parelel mantığı içerir. Tek Tanrının üçleme şeklinde tezahür ettiğine inanılır. Bu inancı, ruhçuluğun etkisi altındaki diğer din ve öğretilerde de görüyoruz. Örneğin Hindular da aslında tek tanrıya inandıklarını, sayısız tanrılarının ana Yaratıcının bir yansıması veya tek bir bütünün parçaları olduğunu ifade ederler. Yani çok tanrıcı olduklarının farkına dahi varamazlar panteist felsefe içerisinde, hatta en hakiki tek tanrı inancının bu olduğunu iddia ederler. Ama gerçekte tam bir şirk batağındadırlar.

Maide Suresi 73 Yemin olsun ki, "Allah, üçün üçüncüsüdür!" diyenler de küfre batmıştır. Bir tek Tanrı dışında hiçbir ilah yoktur. Bu söyleyegeldiklerine son vermezlerse, onların küfre sapanlarına korkunç bir azap mutlaka gelip çatacaktır.

Izdırabın övülmesi, evlilikten uzak durmak gibi unsurlar da yine pagan ruhçuluktan Hıristiyanlığa ve daha evvelki dinlere geçmiştir. Yine bu doğrultuda İsa'nın sefillik ve işkence dolu bir hayat yaşadığı yalanı benimsenmiştir.

Sonra bu inançlar uydurma hadisler ve tasavvuf yoluyla İslam dünyasına da aşılanmak istenmiştir. Hatta reenkarnasyon inancı bile...

Yine Hıristiyanlıktaki cennet inancı da ruhçuluk doğrultusunda şekillenmiştir.

Belki ilk bakışta bedensel ve maddi ahiret dünyasını kabul etmektedir değiştirilmiş İncil, ama gerçekte pagan mistisizmdeki gibi, oradaki yaşam derviş-aziz yaşantısı gibi kabul edilir.

Yeme içme ve cinsellik-evlilik gibi nimetler olmayacaktır değiştirilmiş İncil`e göre:

Matta 22: 30 "Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki
melekler gibidirler.

Luka

20: 34 İsa onlara şöyle dedi: "Bu çağın insanları evlenip evlendirilirler.
20: 35 Ama gelecek çağa ve ölülerin dirilişine erişmeye layık görülenler ne
evlenir, ne evlendirilir.
20: 36 Bir daha ölmeleri de söz konusu değildir. Çünkü meleklere benzerler ve
dirilişin çocukları olarak Tanrı`nın çocuklarıdırlar.

Çünkü bilindiği üzere, ruhçuluğa göre maddi nimetler kötüdür ve insanoğlu dünya-ahirette bu nimetlerden uzak kalmalıdır.

Bu kabuller yine tasavvuf gibi öğretilerle daha sonraları İslam dünyasına da aşılanmaya çalışılmış, insanın ahiret yaşantısında tanrısallaşacağı, birleneceği ve maddi nimetlerden ebediyen uzak kalacağı inancı ustaca işlenilmiştir.

Ama gerçekte ise Kuran`a göre tam tersine, nimetler insanlar için yaratılmış olağanüstü hediyelerdir ve ahirette sonsuza dek insanlar bu hediyeleri deneyimleyecektir. İnsanoğlu sonsuza dek insan olarak kalacaktır:

"Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet aldığı her şey var. ve siz orada süresiz kalacaksınız. "(Zuhruf Suresi 71. )

Cinsellikten satranca kadar aklınıza gelebilecek tüm nimetler vardır cennette:

-De ki "Allah`ın kulları için verdiği süslenecek şeylerle rızık olarak verdiklerinin temiz olanlarını kim yasak edebilir?"yine de ki "bunlar dünyadaki inançlı kişilerindir. ahirette ise yalnız onlarındır". ayetlerimizi anlayanlara bu şekilde açıklamaktayız. (Araf süresi 32. ayet)


Ayrıca ruhçulukta kötülük ve günah tekamül için gerekli görülür. Ve yine bu hastalıklı görüşe göre ızdırap da gerekli olduğundan, biri sana kötülük yapsa bile karşı koymaman istenir. İşte yine ruhçuluktaki bu inanç da değiştirilmiş İncil'e eklenmiştir:

Matta 5:38-44

38 "'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz.
39 Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin.
40 Size karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin.
41 Sizi bin adım yol yürümeye zorlayanla iki bin adım yürüyün.
42 Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin."
43 "'Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin' dendiğini duydunuz.
44 Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin.

Bu ruhçu felsefenin gerçek amacı ise günahı ve kötülüğü masum göstermeye kalkmak, yeryüzünden iyiliği ve adaleti kaldırıp kötülüğün egemen olmasını sağlamaktır. Ayrıca yine insanların insanlara kul olmasınının yolunu açmaktır... Kısacası ilk bakışta sevgi dolu gibi gözüken bu İncil sözleri aslında tam tersine, ızdırabı, günahı ve şiddeti istemektedir.

Bir tek Kuran korunmuştur bunlardan ve bu yüzden tek geçerli dini kaynak odur. İslam günahdan uzak durmayı ve birey haklarının korunmasını emreder.

İncil ve Tevrat koruma altında olmadıklarından dolayı bugün bu değiştirilmiş halleriyle din dışıdırlar.

Sadece Kuran Allah'ın gerçek öğretisini ve yolunu sunmaktadır.

Eğer Kuran'ın tek dini kaynak olduğunu kabul edip gerçek İslam'a yönelirsek, ruhçuluğun tuzaklarından korunabilir ve Rabbimizin istediği gerçek bir mümin, doğruluk üzere bir tek tanrıcı, Müslüman olabiliriz.

Her iki dünyada da güzelliklere ve kalıcı kazanca ulaşmanın yolu da buradan geçmektedir.

Selam ve sevgiler.
 
Emre_1974tr

 

 

 
 
31 “Öyleyse, ‘Ne yiyeceğiz?’ ‘Ne içeceğiz?’ ya da ‘Ne giyeceğiz?’ diyerek kaygılanmayın. 

32 Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler.

Oysa göksel Babanız bütün bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir. 

33 SSiz öncelikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir. 

34 O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter.”  Matta 6:19-34

 

 İsa havarilerine amacınız maddiyat ,mal,para olmasın ,sizler görevinizi yapın, para,maddiyat size verilecektir diyor. aç,susuz,çulsuz gezeceksiniz dememiş.

 

 

Maide Suresi 73 Yemin olsun ki, "Allah, üçün üçüncüsüdür!" diyenler de küfre batmıştır.

 

hristyanlar üçün üçüncüsü Tanrıdır/ALLAH'TIR  demiyor.üçlü birlikte ''Tanrı tektir'' diyor.

baba+oğul+kutsal ruh = tek tanrı

Baba tanrı,oğul babanın bedenleşmiş hali ,kutsal ruh ise babanın ruhu. yani üçüde Tanrı.ama ayrı ayrı tanrılar değil.tek tanrının tezahürü..(teslisi   anlamakta ve açıklamakta zorlandıklarını söyleyen hristyanların olduğunu biliyorum,ama üç tane tanrıya veya bu üçünden birine tanrı demedikleri,böyle bir inançlarının olmadığını biliyorum )

mesela ; elma+armut+üzüm = meyve 

  '' üzüme meyve diyorlar '' denilebilir mi ? hayır.

Kur'an 'ın bu itirazının o asırda sapkın bir gurup hristiyan için  olduğu söyleniliyor.

veya Kur'an'ın itirazı yeterince anlaşılamamış.

 

 birileri ısrarla '' hayır üç tanrıya inanıyorlar'' veye '' hayır.üçün üçüncüsü Tanrıdır diyorlar  '' derse ne yapılabilir ki ? adamlara inanmadıkları bir şeyi zorla mı dayatacaksınız ? 

 

 

 asıl soru :

H.Z.Muhammed'in Tevrat/Tanah(zebur) ve İncil 'de müjdelendiğini iddia eden Kur'an'ın doğru söylediğini  hristiyanlar veya museviler nasıl teyid edecek ? bu kitaplar değiştirilmişse , Kur'an kendi kendinin doğruluğuna tek delil olmuyor mu ?   Kur'an'a inanmayan için Kur'an delil olmayacağına göre.. ..sonuç ortada : milyonlarca yahudi ,milyarlarca hristiyan 1400 yıldır müslüman olmaya yanaşmış değil.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayır hem üçün üçüsüdür de diyorlar, hem de panteist felsefedeki gibi üçünü birliyorlar da. tam bir şaşkınlık ve sapkınlık içinde hıristiyanlar.

 

Tıpkı Hinduların "333 in 1" deyip kendilerini tek tanrıcı zannetmeleri gibi. Onlar da panteist felsefede diğer tanrıları ana tanrının yansıması ve alt kolu, parçası olarak görüyorlar. Hatta panteist felsefede tüm kainatı birleyip kendileri de dahil herşeye tapınıyorlar. Yaptıkları putlar ise bunun  sembolik vücuda getirilmiş hali. Yine kendini tek tanrıcı zannetme var, ama gerçekte ise tam bir şirk batağındalar. Tıpkı Hıristiyanlar gibi...

 

Kuran'ı bütünlük içinde okursanız putperestliğin tüm bu ayrıntılarını deşifre ediyor ve içyüzünü anlatıyor. Tek bir ayete değil tüm kitaba bakacaksınız.

 

Selam

 

 

tarihinde Emre Karaköse tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
35 dakika önce, Emre Karaköse yazdı:

Hayır hem üçün üçüsüdür de diyorlar, hem de panteist felsefedeki gibi üçünü birliyorlar da. tam bir şaşkınlık ve sapkınlık içinde hıristiyanlar.

 

Tıpkı Hinduların "333 in 1" deyip kendilerini tek tanrıcı zannetmeleri gibi. Onlar da panteist felsefede diğer tanrıları ana tanrının yansıması ve alt kolu, parçası olarak görüyorlar. Hatta panteist felsefede tüm kainatı birleyip kendileri de dahil herşeye tapınıyorlar. Yaptıkları putlar ise bunun  sembolik vücuda getirilmiş hali. Yine kendini tek tanrıcı zannetme var, ama gerçekte ise tam bir şirk batağındalar. Tıpkı Hıristiyanlar gibi...

 

Kuran'ı bütünlük içinde okursanız putperestliğin tüm bu ayrıntılarını deşifre ediyor ve içyüzünü anlatıyor. Tek bir ayete değil tüm kitaba bakacaksınız.

 

Selam

 

 

iyi kıvırmalar emre.:0_80cbc_37a71a73_L:

 

Allah ruhundan üflediği ayeti açıkla bakalım.Kendi dininde ki ruhçuluğu görmezden geliyorsun.

 

 

 

ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِن سُلَالَةٍ مِّن مَّاء مَّهِينٍ ﴿٨﴾

Summe ceale neslehu min sulâletin min mâin mehîn(mehînin).

1. summe : sonra
2. ceale : kıldı
3. nesle-hu : onun nesli, soyu
4. min sulâletin : özünden
5. min mâin : sudan
6. mehînin : basit, kıymetsiz

 

 

ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ ﴿٩﴾

Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

1. summe : sonra
2. sevvâ-hu : sevva etti, düzenledi
3. ve nefeha : ve üfledi, üfürdü
4. fî-hi : onun içine
5. min rûhi-hÎ : ruhundan
6. ve ceale : ve kıldı
7. lekum : sizin için
8. es sem'a : işitme hassası
9. ve el ebsâre : ve görme hassası
10. ve el efidete : ve fuad (idrak etme) hassası
11. kalîlen : az
12. mâ teşkurûne : şükrediyorsunuz
Link to post
Sitelerde Paylaş
12 dakika önce, Emre Karaköse yazdı:

Kuran'ı bütünlük içinde okursanız putperestliğin tüm bu ayrıntılarını deşifre ediyor ve içyüzünü anlatıyor. Tek bir ayete değil tüm kitaba bakacaksınız.

 

Dostum tüm kitap 600 sayfa. Önce 600 sayfayı okuyacaksın. Sonra konuları başlık başlık madde madde tek tek çıkaracaksın.. Önce konularin kendi icindeki ilişkiyi, sonra da konular arasındaki bağlantıyı kuracaksın.

Tabi bu oldukça meşakkatli bir iş.. Bütün bir süreç düşünüldüğünde, disini sıkıp 600 sayfayı okumak işin en kısa tarafı gibi gorunuyor! Çünkü asıl iş ondan sonra başlıyor. Yani konular apaçık anlatılmış olsaydı bir kere okumak kâfi gelirdi. Ama mecaz anlam, özel anlam, sözlük anlamı derken 600 sayfayı belki 600 defa okuman gerekecek! Tek bir kelime bile insanları ugrastirmis yıllarca. Eğer insanın ve insanlığın kurtulusu buna bağlı olsaydı usenmez vallahi oturur 600 defa okurdum. Ama zaten yapanları da var. Örneğin senin yapmaya calistigin da bu değil mi? Daha önce de söylediğim gibi senin yazilarindaki akıcı ve güzel Türkçen bile sonucu değiştirmiyor. Degistirmeye yetmiyor. Ne barış konusunda ne kadın konusunda ne de başka bir konuda...

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne zaman "Bu mălum kitabı bütünlük için okumak icap eder" babında birşeyler duysam, gülmeden edemiyorum. :D
Nedeni ise çok basit. Bu söylem, resmen bu eserin ne kadar içler acısı bir durumda olduğunun göstergesidir de ondan. İşin daha da komik yanı şu: Bunu söylemek zorundalar!
Evet. Söylemek zorundalar, çünkü buna mecburlar.


Bu kitap sadece ve sadece bir pasajlar dizisidir, ki uçan spagetti canavarının bir kulu bile bu eserin neden böyle karman çorman olduğunu açıklayamaz. Bu hususta her kafadan farklı bir ses çıkıyor, her ortaya atılan müslüman birşeyler bildiğini zannediyor, diğerlerini beğenmiyor hatta kaale bile almıyor. Atıyorum, mesela kuru fasulyenin tarifini bilmek istiyorsunuz. Bunu adam akıllı öğrenebilmek için 8. sayfadaki 10. cümleyi, 30. sayfadaki 2. cümleyi, 200. sayfadaki 50. cümleyi okumanız gerek. Ancak bu yeterli gelmeyebilir, o zaman bir de bütün kitabı baştan sona okumanız lazım. Yine de tam olarak doğru bir şekilde kuru fasulyenin tarifesini anlayacağınızdan şüpheliyim.
Neden ?
Çünkü bu malum kitap Arapça olup, piyasada zibil gibi yığınla farklı tercümeler mevcut. Bir de bu yığınla tercümeleri hiçe sayıp, dediğim dedik bildiğim bildik, bu meşhur eski kuru fasulye tarifini zamanımızın kuru fasulye tarifine benzetmeye çalışanlar da var.


Bence, en iyisimi, bu eski kuru fasulye tarifini öğrenme hevesinden vaz geçmek. :D

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah  ruhundan üfledi ifadesi, insanlara yaratılışta işlenen temel vahyi, temel ilahi bilgileri anlatmaktadır.

 

Ruh =vahiy

 

Ve bu sebepten dolayı vahiy meleğinin özel adı da Ruh'tur.

 

Ve ayrıca bir ayette Kuran için Ruh denilir, çünkü vahiy kitabıdır.

 

ruh = vahiy

ruh= vahiy meleği

ruh= vahiy kitabı

 

Kısaca Kuran'da ruh sadece vahiydir:

 

http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/islamda-canllarn-ruhu-hayaleti-yoktur.html

 

Selam

tarihinde Emre Karaköse tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, kavak yazdı:

Ne zaman "Bu mălum kitabı bütünlük için okumak icap eder" babında birşeyler duysam, gülmeden edemiyorum. :D
Nedeni ise çok basit. Bu söylem, resmen bu eserin ne kadar içler acısı bir durumda olduğunun göstergesidir de ondan. İşin daha da komik yanı şu: Bunu söylemek zorundalar!
Evet. Söylemek zorundalar, çünkü buna mecburlar.

 

Bi defa gülmekten yine karnım ağrıdı onu söyleyeyim önce. Yazının devamı beni kırdı geçirdi. Emre Karakose hala diyor ki "apaçık".. Sonra da "ruh"un üç farklı anlamını acikliyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
37 dakika önce, Emre Karaköse yazdı:

Allah  ruhundan üfledi ifadesi, insanlara yaratılışta işlenen temel vahyi, temel ilahi bilgileri anlatmaktadır.

 

Ruh =vahiy

 

Ve bu sebepten dolayı vahiy meleğinin özel adı da Ruh'tur.

 

Ve ayrıca bir ayette Kuran için Ruh denilir, çünkü vahiy kitabıdır.

 

ruh = vahiy

ruh= vahiy meleği

ruh= vahiy kitabı

 

Kısaca Kuran'da ruh sadece vahiydir:

 

http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/islamda-canllarn-ruhu-hayaleti-yoktur.html

 

Selam

Allah ile vahiy meleğinde hayalet casper gibi .:0_80cbc_37a71a73_L:

 

i?id=2ae3d4355a72215f1b436e1959c0a1ed&n=

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...

Sahte Tevrat'ta yaratılmışların Tanrı zannedilmesi

 

Evet değişmiş eski kitaplarda elçiler-peygamberler melek veya tanrı zannediliyor. 

İşte anlatan kişinin baştan tanrı zannettiği hava aracının temsili resmi: 

 

a UFO as imagined by Blumrich



HEZEKİEL 

Rab'bin Görkemi Hezekiel'e Açıklanıyor 

BÖLÜM 1 

Hez.1: 1 Otuzuncu yılda*fa*, dördüncü ayın* beşinci günü Kevar Irmağı kıyısında sürgünde yaşayanlar arasındayken gökler açıldı, Tanrı'dan gelen görümler gördüm. 
D Not 1:1 "Otuzuncu yıl": Anlamı kesin olarak bilinmiyorsa da, Hezekiel'in yaşının otuz olduğu sanılıyor. 

Hez.1: 2 Kral Yehoyakin'in sürgünlüğünün beşinci yılında, ayın beşinci günü, 

Hez.1: 3 Kildan* ülkesinde, Kevar Irmağı kıyısında RAB Buzi oğlu 
Kâhin* Hezekiel'e seslendi. RAB'bin eli orada onun üzerindeydi. 

Hez.1: 4 Kuzeyden esen kasırganın göz alıcı bir ışıkla çevrelenmiş, ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini gördüm. Ateşin ortası ışıldayan madeni andırıyordu. 

Hez.1: 5 En ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu; 

Hez.1: 6 her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı. 

Hez.1: 7 Bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç* gibi parlıyordu. 

Hez.1: 8 Dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı. 
Dördünün de yüzleri, kanatları vardı. 

Hez.1: 9 Kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken 
sağa sola dönmüyordu. 

Hez.1: 10 Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan 
yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, 
arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı. 

Hez.1: 11 Yüzleri böyleydi. Kanatları yukarıya doğru açılmıştı. Her 
yaratığın iki kanadı yanda öbür yaratıkların kanadına değiyor, 
iki kanatla da bedenlerini örtüyordu. 

Hez.1: 12 Her biri dosdoğru ilerliyordu. Ruhları onları nereye 
yönlendirirse, sağa sola sapmadan oraya gidiyorlardı. 

Hez.1: 13 Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale 
gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık 
saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu. 

Hez.1: 14 Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı. 

Hez.1: 15 Bu dört yüzlü yaratıklara bakarken, her birinin yanında, yere değen bir tekerlek gördüm. 

Hez.1: 16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi. 

Hez.1: 17 Hareket edince yaratıkların baktıkları dört yönden birine 
doğru sağa sola sapmadan ilerliyordu. 

Hez.1: 18 Tekerleklerin kenarı yüksek ve korkunçtu; hepsi çepeçevre 
gözlerle doluydu. 

Hez.1: 19 Canlı yaratıklar hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyordu; yaratıklar yerden yükseldikçe, tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. 

Hez.1: 20 Ruhları onları nereye yönlendirirse oraya gidiyorlardı. Tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi. 

Hez.1: 21 Yaratıklar hareket ettiğinde onlar da hareket ediyor, 
yaratıklar durduğunda onlar da duruyor, yaratıklar yerden 
yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi. 

Hez.1: 22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı 
yaratıkların başları üzerine yayılmıştı. 

Hez.1: 23 Kubbenin altında kanatlarının biri öbürünün kanatlarına 
doğru açılmıştı. Her birinin bedenini örten başka iki kanadı vardı. 

Hez.1: 24 Yaratıklar hareket edince, kanatlarının çıkardığı sesi duydum. Gürül gürül akan suların çağıltısını, Her Şeye Gücü Yeten'in sesini, bir ordunun gürültüsünü ansıtıyordu. Durunca kanatlarını indiriyorlardı. 

Hez.1: 25 Kanatları inik dururken, başları üzerindeki kubbeden bir ses duyuldu. 

Hez.1: 26 Başları üzerindeki kubbenin üstünde laciverttaşından 
yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran 
nesnede insana benzer biri oturuyordu. 

Hez.1: 27 Gördüm ki, beli andıran kısmının yukarısı içi ateş dolu 
maden gibi ışıldıyordu, belden aşağısı ateşe benziyordu ve 
çevresi göz alıcı bir ışıkla kuşatılmıştı. 

Hez.1: 28 Görünüşü yağmurlu bir gün bulutların arasında oluşan 
gökkuşağına benziyordu. Öyleydi çevresini saran parlaklık. 
RAB'bin görkemini andıran olayın görünüşü böyleydi. Görünce, 
yüzüstü yere yığıldım, birinin konuştuğunu duydum. 

Rab Hezekiel'i Çağırıyor 

BÖLÜM 2 

Hez.2: 1 Bana, "Ey insanoğlu, ayağa kalk, seninle konuşacağım" dedi. 

Hez.2: 2 O benimle konuşur konuşmaz Ruh içime girdi, beni ayaklarımın 
üzerinde durdurdu; benimle konuşanı duydum. 

Hez.2: 3 Bana, "Ey insanoğlu, seni İsrail halkına, bana başkaldıran o asi ulusa gönderiyorum" dedi, "Onlar ve ataları bugüne kadar bana karşı geldiler. 

Hez.2: 4 Bu halk dikbaşlı ve inatçıdır. Seni onlara gönderiyorum. 
Onlara, 'Egemen RAB şöyle diyor diyeceksin. 

Hez.2: 5 Bu asi halk seni ister dinlesin, ister dinlemesin, yine de 
aralarında bir peygamber olduğunu bilecektir. 

Hez.2: 6 Sen, ey insanoğlu, onlardan ve sözlerinden korkma! Çevrende 
çalılar, dikenler olsa, akrepler arasında yaşasan bile korkma. Asi bir halk olsalar bile, onların söyleyeceklerinden korkma, onlar yüzünden yılgınlığa düşme. 

Hez.2: 7 Seni ister dinlesinler, ister dinlemesinler, onlara sözlerimi söyleyeceksin. Çünkü onlar asi bir halktır. 

Hez.2: 8 Sen, ey insanoğlu, sana söyleyeceğimi dinle! Bu başkaldıran 
halk gibi asi olma! Ağzını aç, sana vereceğimi ye!" 

Hez.2: 9 Baktım, bana doğru uzanmış bir el gördüm; içinde tomar halinde bir kitap vardı. 

Hez.2: 10 Tomarı önümde açtı, her iki yanı da yazılıydı. Orada 
ağıtlar, iniltiler, figanlar yazılıydı. 

BÖLÜM 3 

Hez.3: 1 Bana, "Ey insanoğlu, sana verileni ye. Bu tomarı yedikten 
sonra git, İsrail halkına seslen" dedi. 

Hez.3: 2 Böylece ağzımı açtım, yemem için tomarı bana verdi. 

Hez.3: 3 Bana, "Ey insanoğlu, sana verdiğim tomarı ye, mideni onunla 
doldur" dedi. Bunun üzerine tomarı yedim. Bal gibi tatlı geldi bana. 

Hez.3: 4 Sonra şöyle dedi: "Ey insanoğlu, İsrail halkına git, onlara 
sözlerimi ilet. 

Hez.3: 5 Çünkü seni konuşması anlaşılmaz, dili zor bir halka değil, 
İsrail halkına gönderiyorum. 

Hez.3: 6 Evet, seni konuşması anlaşılmaz, dili zor, dediklerini anlamadığın halklara göndermiyorum. Onlara gönderseydim, seni dinlerlerdi. 

Hez.3: 7 İsrail halkı seni dinlemek istemeyecektir, çünkü o beni 
dinlemek istemiyor. Bütün İsrail halkı dikbaşlı ve inatçıdır. 

Hez.3: 8 Seni onlar kadar inatçı yapacağım, senin alnını onlarınki 
kadar katılaştıracağım. 

Hez.3: 9 Alnını çakmak taşından daha sert bir kaya gibi yapacağım. 
Her ne kadar asi bir halksalar da onlardan korkma, yılma." 

Hez.3: 10 Bana, "Ey insanoğlu, iyice dinle ve sana söyleyeceklerimi 
yüreğine yerleştir" dedi, 

Hez.3: 11 "Şimdi sürgünde yaşayan halkına git ve seni ister dinlesinler, ister dinlemesinler, onlara, 'Egemen RAB şöyle diyor de." 

Hez.3: 12 Sonra Ruh beni kaldırdı ve arkamda, "RAB'bin görkemine 
kendi yerinde övgüler olsun!" diye büyük bir gürleme duydum. 

Hez.3: 13 Canlı yaratıkların birbirine çarpan kanatlarının çıkardığı 
sesi, yanlarındaki tekerleklerin gürültüsünü, büyük bir gürleme 
duydum. 

Hez.3: 14 Ruh beni kaldırıp götürdü. RAB'bin güçlü eli üzerimde 
olduğu halde, üzüntüyle, öfkeyle gittim. 

Hez.3: 15 Kevar Irmağı kıyısındaki Tel-Abib'de yaşayan sürgünlerin yanına geldim. Orada, yaşadıkları yerde onların arasında şaşkınlık içinde yedi gün kaldım. 

***************************************** 

Bu yukarıdaki resimdeki aracın tam yere indiği sırada bir de her 4 kolundan tekerleğin çıkıp yerde dönmeye başladığını düşünün. İşte size yine tanrıyla karıştırılan bir obje daha. 

Şimdi ben de bir devam senaryosu yazayım: 

Ezekiel dehşetle yere kapanmıştı. Ama karşısındaki ürkütücü şeyden ses gelmeye devam ediyordu: 

-Ne yapıyorsun? Sen de böyle yaparsan....ben de senin gibi insanım. 

Tahtta oturan insanımsı varlık araçtan aşağıya inmişti. 

-Hayır dostum ben tanrı falan değilim. Alemlerin Rabbi olan Allah tektir ve yaratılmış hiçbirşeye benzemez. Zaten bu evrende de değildir o,yarattıklarından tamamen ayrıdır.Ben de senin gibi Allah'ın bir elçisiyim. Kalk ayağa çok önemli görevilerin var. 

Bu görmüş olduğun araçlar eski çağlarda çok olağandı ama şimdi seni şaşırttı biliyorum. Eskiden o kadar gelişmiş medeniyetler vardı ki.....ama birçoğu inkar ve kibirleri yüzünden helak edildiler.Yine aynı sorun dünyada var. Onları uyarmalı ve tek Allah'a imana davet etmelisin.......... 

Evet peygamber uzay aracına binerek büyük bir gürültü içerisinde götürülüyor. 

Ayrıca tevratta diğer pekçok elçi Rab zannediliyor, onlarla güreş tutularak ,el ense çekilerek tuş ediliveriyor. Bazı yerlerde de bu tür elçiler veya taşıtlar "melek" zannediliyor. 

Aynı hatayı hindu metinlerinde de görüyoruz. Gelişmiş teknoloji kullanan insanlar melek,tanrı veya yarı tanrı yarı melek zannediliyor. 

Kuran'da ise böyle bir çorba,karıştırma asla bulamazsınız. Melekse melek, Allah ise Allah, elçi ise elçi, taşıt ise taşıttır bahsedilen. Örneğin Süleyman peygamberin emrine verilen 3 çeşit araca hiçbir zaman melek veya Rab denildiğini göremezsiniz. 

Çünkü Kuran insan gözlemi bir hadis kitabı değil, doğrudan Allah'ın sözlerini içermektedir. 

Selam ve sevgiler.

 

Emre_1974tr

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, Emre Karaköse yazdı:

Bu arada İsa Peygamber sanılandan çok daha eski bir dönemde yaşadı ve Musa İle Harun Peygamberlerin yeğeniydi:

 

http://emre1974tr.blogspot.com/2018/03/isa-peygamber-musa-ve-harun.html

 

Selam

 

Ne kadar ilginç değil mi? Baba-oğul peygamber, kardeşler peygamber, kuzenler peygamber, peygamber oğlu peygamber... İnsanlık yüzyıllardır savaş, zulüm, katliam, felaket, açlık vs. her türlü pislikle boğuşuyor ama Allah bir tane peygamberi çok görüyor! Eski çağlarda aynı anda birden fazla peygamber gönderirken modern zamanlarda buna ihtiyaç hissetmiyor! Bir kabileye bile peygamber gönderirken 8 milyar insana bir peygamber göndermiyor! Diyor ki 1400 yıl önceki çöl hükümleriyle yetinin, arap gelenekleri, alışkanlıkları, evlenme biçimi, kadın erkek ilişkileri, toplum düzeni, sanat anlayışı bunlarla idare edin! Sen de uğraş didin Kur'an'da aslında ne bilimsel gerçekler var diye!. Ondan sonra da Kur'an'a destek bulabilmek için elin Amerikalisindan, İngilizinden bilim dilenirsin!

 

Ben bunları söyledim ya hemen iletimin altına bir makale linki atarsin, olmadı bir de video kopyalarsın! Sanırsın ki böylelikle herkes mutmain olur! Yukarıdaki sorular cevap bulur!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ha yok her iletinizin altına sayfalar dolusu makalelerimizi tekrar yazacaktık :)

 

Öncelikle gerçek İslam'ın ne olduğunu öğrenmen lazım,, mezhep öğretileriyle karıştırmaman için bir daha.

 

Başlangıç olarak:

 

http://www.kurandakidin.com/

 

Peygamber gönderilme olayına gelince, herkes hakettiğini yaşıyor. Ayrıca şu an Kuran internetin de yardımıyla tüm dünyaya ulaşıyor ve hiçbir zaman olmadığı kadar çok tebliğ görüyor insanlar.

 

Selam

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, Emre Karaköse yazdı:

Ha yok her iletinizin altına sayfalar dolusu makalelerimizi tekrar yazacaktık :)

 

Öncelikle gerçek İslam'ın ne olduğunu öğrenmen lazım,, mezhep öğretileriyle karıştırmaman için bir daha.

 

Başlangıç olarak:

 

http://www.kurandakidin.com/

 

Peygamber gönderilme olayına gelince, herkes hakettiğini yaşıyor. Ayrıca şu an Kuran internetin de yardımıyla tüm dünyaya ulaşıyor ve hiçbir zaman olmadığı kadar çok tebliğ görüyor insanlar.

 

Selam

 

Kur-an, musluman olmayan ulkelerde teblig mi goruyor? Senin herhalde yabanci tanidiklarin yok herhalde mesela Cinli, Rus, Isvecli, Kanadali, Ingiliz falan. Eger bunlardan tanidiklarin olsa dunyada teblig goruyor demezdin. Evet Kur-an boka-haram tarafindan Somalide teblig ediliyor ? Senin dinin arabca teblig ettigin insan bir bakar bu arap toplumu nasil diye. Islamiyetin etkileri arap toplumunda guzel mi kotu mu diye. Arap toplumuna dair izlenimleri iyiyse ve mevcut dini inanci sarsilmissa o zaman tebligine olumlu cevap verir. Ne boyle guzel bir arap toplumu var, ne de senin dininin hristiyanliktan bir artisi var. Aksine ben muslumanim desen bu bana Islami dayatacak diye on yargilari var. Lutfen dunyayi biraz yabanci dil ogrenip dunyayi gezin, her seyahatinizde minimum 3 hafta bir yerde kalin, sadece yerli insanlarla takilin. Gittiginiz yer Japonya, Guney Kore, Kanada, Isvec, Tayland, Arjantin, Avustralya, Singapur, Hong Kong, Tayvan, Izlanda, Ingiltere, Isvicre, Galler gibi ulkelerse, islamiyetten cikmak icin size hic kimsenin teblig etmesine gerek kalmaz. Ya ateist, ya deist, ya da budist falan olursunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...
  • 2 weeks later...
  • 1 month later...
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...