Jump to content

Belki de bu sitedeki en doğru ve en mantıklı açıklamalar bu linkte


Recommended Posts

https://sorularlaislamiyet.com/kuranda-erkeklerin-kadinlar-uzerindeki-hakimiyetinin-ve-ustunlugunun-olmasi-ve-bir-erkege-karsin-iki

 

 

2 kadın  şahitliği  konusu  cok  güzel  açıklanmış  gibi  

tarihinde akılsızşuursuzatom tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 93
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

d) Evin reisi erkek olsun. İşte bu durumda ailenin huzur ve mutluluğu sağlanmış olur.

Çünkü bir evde sözü dinlenen bir büyük, bir reis olmazsa o ailede anarşi kol gezer.

Böyle sözü dinlenir bir büyüğün BÜYÜK çoğunlukla ancak erkelerden olabilirliği herkesin bildiği bir realitedir.

Çocukların -yüzde doksanın üzerinde bir oranda- anneden ziyade babadan çekindikleri, onun sözünü daha fazla dinledikleri gerçeği,

gün gibi ortadadır.

 

 

Bunlar,

balon gibi, 

havada kalmış iddialar.

 

Örneğin 

ailede BÜYÜK çoğunlukla erkeğin sözü dinlenir olduğu herkesin bildiği bir realitedir iddiası...

 

Tam olarak kaçta kaç çoğunlukla öyledir, 

iddianın sahibi bunu belirtememiş

çünkü KENDiSi bilmiyor; bilse belirtirdi.

 

Herkesin bildiği bir realitedir...

 

Kendi adına konuşsun iddianın sahibi,

herkesin adına konuşmasın, örneğin benim adıma konuşmasın;

ben öyle bir realite bilmiyorum. Atmayın, yok öyle bi realite.

 

Çocukların -yüzde doksanın üzerinde bir oranda- anneden ziyade babadan çekindikleri...

 

Yüzde doksan oranını 

kimin yaptığı hangi araştırma 

ortaya koymuş?

 

Kaldı ki

çocuklar babadan çekinse bile, baba kaba gücün sahibidir, korktukları için itaat ederler

ve ilk fırsatta büyük bir zevkla itiraz ederler. 

 

Anne ise sağ duyudur, temkindir, sevgidir;

çocuklar ona içten bağlanıp GÖNÜLDEN itaat ederler.

 

En önemlisi

çocukların ailede erkeğe itaat edecek olması

 erkeklerin kadınlar üzerinde yönetici ve koruyup gözetici

olmasının bahanesi yapılamaz.

 

“Allah'ın kimini kimine üstün kılması ve mallarından yaptıkları harcamalar sebebiyle,

erkekler kadınlar üzerinde yönetici ve koruyup gözeticidirler.

Saliha kadınlar ise itaatkârdırlar; Allah kendilerini nasıl korudu ise, onlar da kocalarının yokluğunda onların hukukunu korurlar…”(Nisa, 4/34).

 

Doğru bi meal değil bu.

 

Çünkü meal dediğin ASLI GiBiDiR 

ya da en azından aslı gibidir iddiasını taşır;

bu meal Arapça metinden kopup gitmiş.

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Salakların salakça saçmalıkları beğenmesi son derece normal. Bu sorularla İslamiyet denen şeye gözümü çevirip göz atmayı bile salaklığın en utanç verici şekli sayarım. Din zaten başvuru kaynağı olarak sıfır öneme sahiptir. Tek yol gösterici bilimdir, başka yol gösterici yoktur. Eğer somut, ölçülebilir veri elde edemediğimiz bir iddia ile karşılaşırsak, o zaman da felsefeye başvururuz. Bu denklemde dinin yeri sıfır, yok.

 

Bu ölçüt, elimize şaşmaz bir kriter verir. Bir kişi isterse prof etiketi taşıyor olsun, hiç önemli değil, eğer açıklamalarına din karıştırıyorsa, yani laik değilse, yani örneğin "Adem aleyhisselam dinozorlarla savaşabilmesi için yetmiş metre boyundaydı" gibi zırva saçmalar döktürüyorsa prof etiketine filan bitin yavşağı kadar değer verilmez, salağın biri olarak görülür. Bu, bu kadar nettir.

 

Böyle salaklardan oluşan bir üniversitenin de bit kadar değeri olmaz. Bu lüzumsuz kurumun varlığı bir skandaldır. Bu son derece kesin, net bir ölçüt. İlle de bilim, ancak ve sadece bilim. Son derece açık, kesin, net. Bilimden başka hiç bir tek yol gösterici, açıklayıcı yoktur. Biter. Allah diye bir şey olsaydı elbette bilimin lafı mı olurdu, o zaman ne bilimi tabii, zaten doğayı yaratan konuşurdu, o zaman ne doğayı açıklamak için ne bilimi olurdu tabii, elbette.    

 

Ama allah diye bir şey yok. Mesele de bu! Allah diye bir şey olmadığı için bilim tek yol gösterici. Allah diye bir şeyin olmadığını anlamak için Kuran'ı okumak yeterli. Bunun yani evreni yaratmış bir güç tarafından yazılmak bir yana, cahil çöl yağmacıları tarafından düzüldüğü apaçıktır. Bu yağmacıların bilgi düzeyi taş devrinin bile gerisindedir. Hiç yani, hiç bir şey bilmiyorlarmış. Hiç bir gerçek yazamamışlar. "Yağmalayın, öldürün, köle edin"den başka bir şey söyleyememişler yani, metin elimizde. Bunu okumak ibadet sayıldığı için de iyi ki kimse değiştirmeye kalkışmamış. Büyük ölçüde ilk düzüldüğü gibi kaldığından eminiz.   

 

Değiştirilse de doğru düzgün bir şeyler eklenseydi sıkıntıydı. Cahil çöl yağmacılarının düzdüğü haliyle kalması isabet olmuş. Şu mevcut haliyle allahın olmadığının en sağlam kanıtı çünkü.

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tabii tanrı konusu allahtan ayrı bir konudur. Allah konusunda ondan geldiği iddia edilen Kuran'a bakarak yoktur diye kesin bir karar verilir. Bu Kuran elimizdeyken onu incelediğimizde allahın olmadığını kesin anlarız. Neden, çünkü elimizde incelenecek somut bir şey var.

 

Tanrı iddiası hakkında ise elimizde somut, incelenecek hiç bir şey olmadığı için tanrı felsefe ile incelenir. Bu durum felsefenin görev alanına girer.

 

İşte tam da bu yüzden bilimin sonuçları bağlayıcıdır. Bilime dayanarak siyaseti laikleştirebilir, dinin siyasete karışmasını yasaklayabilir ve yaptırımlarla desteleyebiliriz. Çünkü bilim bağlayıcı sonuçlar üretir. Bilimsel bir kanıtla adli tıptan gelen raporla bir insanı cinayetten mahkum ederiz. Bilim bağlayıcıdır.

 

Felsefe ise bağlayıcı değildir, tanrıya din gönderdiğini iddia etmemek şartıyla inanmak (ya da inanmamak) yasaklanamaz. Bu inanç özgürlüğüne aykırı olur. Bunu yasaklayamazsınız. Çünkü felsefe somut, ölçülebilir kanıtlara dayanmadığı için bağlayıcı değildir. Ama din gönderdiği ve buna uyulması gerektiği iddia edilirse laiklik ihlal edilmiş olur ve vicdani baskı, inanç özgürlüğünü ihlal suçları işlenmiş olur.

 

İnsanlık tam bilincine erişemedi ama din, bir insanlık suçudur. Bir kısım insanların inançları yüzünden sonsuz işkence görecekleri gibi en korkunç ve en tehlikeli ayrımcılık, ötekileştirme ve düşman gösterme vahşiliği, dünyada icat edilmiş en ağır insanlık suçudur. Irkçılık filan bunun eline su bile dökemez!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Biz insanız, AKIL sahibiyiz;

insan olmamız onu gerektirir ki ayetleri aklımız ile okuruz,

ateizmin önkabulleriyle değil,

Kuransız atalar dininin ön kabulüyle de değil.

 

Ayetleri AKIL ile okumak ise

örneğin karşılaştırma yapmaktır. 

 

Nisâ suresinin bu 34. ayeti  ile 135. ayetlerini 

rarşılaştırmalı olarak okuyun göreceksiniz

kavvâm YÖNETiCi  değil AYAKTA TUTAN kimselerdir.

 

Erkek kadını ayakta tutar,

kadın erkeği.

Aile olamnın gereğidir bu.

 

Erkekler kadınların yöneticisidir demiyor Kuran.

Link to post
Sitelerde Paylaş
31 dakika önce, democrossian yazdı:

Bir kısım insanların inançları yüzünden sonsuz işkence görecekleri gibi en korkunç ve en tehlikeli ayrımcılık, ötekileştirme ve düşman gösterme vahşiliği, dünyada icat edilmiş en ağır insanlık suçudur.

Sonsuz işkence nedir ya?İnsanlar nasıl böyle bir sadistliğe ve saçmalığa inanıyor anlam veremiyorum.Tanrının insanları yaratması ve onları sırf müslüman değil diye sonsuza kadar cehennemde yakması(Sadece yakmak da değil kuranı yazan ruh hastaları sağ olsun birsürü işkence var) kadar büyük bir saçmalık olamaz.Zaten onu da geçtim tanrının canlıları ve kötülüğü yaratıp kötülük yapanları da cehenneme atması saçmalık.

 

Böyle bir sadistliğe inanan insanları gördükçe orta çağdan pek bir farkımız olmadığını anlıyorum.Yüzyıllar sonra umarım insanlar bunları lanetle anacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, quayz yazdı:

Sadece yakmak da değil kuranı yazan ruh hastaları sağ olsun birsürü işkence var

 

Sadist işkenceci psikopat manyağın el kitabından farksızdır.

 

Haklısın, din insanlığın karanlık geçmişinin en kötü lanetidir. İnsanlığın kurtulmak için çabalaması gereken en kötü mirası budur. Bu karanlık mirasın bir an önce reddedilip bundan sonsuza kadar kurtulunması gerekiyor ama insanlık bu bilinçten henüz uzak. Hâla "kullanalım bu dini, çıkarlarımıza hizmet ettirelim" anlayışı yüzünden bu korkunç, habis ve karanlık hortlak aramızda dolaşmaya devam ediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tevrat'ta zaten cehennem kavramı bulunmuyor da, İncil'de de öyle Kuran'daki gibi işkence anlatımları olduğunu hiç duymadım. Varsa İncil'i tamamen okuyan, rastladıysa öğrenirsek iyi olur. Ama olsa herhalde duyardık.

 

Kuran'da artık nasıl bir bakış açısıysa, sadece işkence anlatımları değil, adi ve banal rüşvet teklifleri de yoğunlukla var. Huri, şarap, kızarmış et... Bunlar da yani Tevrat'ta da İncil'de de yok!

 

Kuran'da yani cehennemdeki zakkum ağacının meyvelerinin şeytanların başları gibi olduğu filan yazıyor ya, yani şu lafı masalcı kocakarı ancak söyler ya! Ömrümce bu kadar itici bir şey okumadım. Banallık yani had safhada, ömrümde hiç okuduğum bir şey bana hiç bunun kadar itici gelmedi. Bu nedir böyle ya? 

 

Bu saçma sapan zırvaları hiç durmadan defalarca tekrar etmesi de cabası! Hayır yani bunu düzenler bunu düzerlerken ne içiyormuş ben anlamadım!

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, democrossian yazdı:

Varsa İncil'i tamamen okuyan, rastladıysa öğrenirsek iyi olur.

Hristiyanların söylediğine göre İsa cehennem hakkında sadece şunlardan bahsetmiştir:Karanlık, yakarış, ağlayış, diş gıcırtısı...

 

Yani kurandaki gibi sapıkça işkenceler yok. :D 

Link to post
Sitelerde Paylaş
45 minutes ago, democrossian said:

Kayyum ayakta tutan demektir. Kavvam, kuvve kökünden gücü elinde tutan, güçlü anlamındadır.

 

 

Hayır, eğer öyle olsaydı

135. ayette  

ADALETi gücünüzle elinizde tutanlar olun deniyor olurdu.

 

Kûnû kavvamîne bil KIST deniyor

ADALETi ayakta tutanlar olun...   

 

Zorbalıkla elde tutulan adalet

adalet değildir,

"sahibinin sesi"dir. 

 

*

 

Benim bu gerçeğe dikkat çektiğim bir forumda

ana dili Arapça olanlar bana katıldılar

ve ondan sonraki açıklamalarında sürekli buna atıfta bulundular.

 

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, quayz yazdı:

Hristiyanların söylediğine göre İsa cehennem hakkında sadece şunlardan bahsetmiştir:Karanlık, yakarış, ağlayış, diş gıcırtısı...

 

Yani kurandaki gibi sapıkça işkenceler yok. :D 

 

Anladım. Kuran'ı tamamen okudum, çünkü okumak zorunda olduğumu düşündüm. Fakat üstüne bir de Tevrat ve İncil'i okuyamazdım yani, bunların tamamı hakkında bir fikrim yok. O yüzden bunu öğrendiğim iyi oldu.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, Hasan Akçay yazdı:

adalet

 

Güç olmadan adalet olanaksızdır. Gücün kötüye kullanımı adaletsizlik ve zulüm olur. Yoksa güç kullanmadan adaleti yerine getiremezsin. O yüzden güç ile adalet karşıt değil, tamamen uyumlu kavramlardır.

 

Kelimenin kökü apaçık yani, ayakta tutmak ile alakası bile yok. Kuvve kökünden geldiği son derece kesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güç olmadan adaletin olamayacağını elli kere tekrarlayamam. Böyle apaçık gerçekleri göremediğiniz için yobaz saçma sapan dincilersiniz zaten. Gerçekleri görebilseniz zırvadan uyduruktan hayal dünyalarında yaşamazdınız. Kavvam'ın kuvve'den geldiği ise o kadar apaçık ki, en küçük şüphe yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Bu açıklamayı mantıklı buluyorsan mantığına sokayım derler, alınma!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kavim de aynı köktendir. Bir amaç, bir kültür etrafında bütünleşmiş bir toplum kavim'dir. Çünkü bunlar bu bütünleşmeyle bir güç (kuvve) haline gelirler. "Kuvvetil musallaha" lar yani ulusal silahlı kuvvetler oluştururlar. Kuvvetil Musallahatil Türkiyya" TSK demektir örneğin. 

 

Hatta silah ile salah da ilginç ama aynı köktendir. Savaş aracı nasıl barış ile aynı kökten olur, oluyor. Çünkü silah, barışı sağlar. Caydırıcılık! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...