Jump to content

şiddetli kasırgalar,fırtınalar, hortumlar nasıl önlenebilir?


Recommended Posts

şiddetli kasırgalar,fırtınalar, hortumlar nasıl önlenebilir?

 

Ben yapay dağ ve duvarlar ile önlenebileceğini düşünüyorum.

 

Örneğin akdenizde oluşan hortumlar   toros dağlarını aşamıyor.

 

Atlas okyanusunda oluşan hortumlar ise  dağ olmadığı için amerikanın iç bölgelerine kadar ulaşıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

Bu konuda oldukca geniş bir yazı yazmış ve bilim forumunda yayınlamıştım. Aşağıda onu yayımlıyorum.

 

Doğal Felaketlerin Doğası Hakkında Bir Kuram

 

 

 

Önce kendimize aşağıdaki soruyu soralım:

Depremlerden tutun, tsunami ve katil dalgalara, kasırga, hortum ve tayfunlarla, volkanlar ve sellere kadar bir çok doğal felaket vardır.
Bu doğal felaketler neyi simgelerler?

Düzeni mi, yoksa düzensizliği mi?

 

Konuya cevabın aşikâr olduğunu vurgulayıp, onların düzensizliği simgelediğini ileri sürenlere katılmadığımı belirtmekle başlıyorum.

 

Önce onların neden düzeni simgelediklerini açıklayacağım. Daha sonra kısaca bu değişik yaklaşım  karşısında doğal felaketlerle nasıl mücadele edilmesi gerektiğine değineceğim…

 

Hortumlardan başlayalım… Amerika’da tornado denen hortumlar hemen yalnız Kuzey Amerika kıtasında gözlemlenen, son derece şiddetli ama en fazla yaklaşık bir mil çapında, çoğu kere çapları 50-100 metreyi geçmeyen yerel ve lokal fırtınalardır. Tahrip güçleri çok yüksek olan bu fırtınaların bir düzeni simgelediği iddiası sizleri düşündürüyor olmalıdır. Bu iddialı laf, büyük ve aynı derecede iddialı bir kanıt gerektirir diye düşünüyor olabilirsiniz. Ve bunda da haklısınız!

Dünyada her yıl yalnız bin civarında hortum oluşmaktadır. Bunun 990’ı Amerika kıt’asında görülür. Geride kalan 10’u ile diğer kıt’alarda karşılaşılır. Türkiye bile bu zararlı fırtınalardan arada bir etkilenir. Son 10 yıl içinde iki hortumun Antalya ve Ankarada ortaya çıktıklarına inanılmaktadır. Çoğu Kuzey Amerika’da görüldüğü için hortumların Kuzey Amerika’nın jeolojik yapısı ile ilgili olması gerektiği iddiası yanlış bir çıkarsama değildir.

Amerika’da yükseklerden geçen stratosferik rüzgârlar, Batı’dan Doğu’ya doğru eserler. Kayalık dağları geçerlerken türbülansa uğrar bu rüzgârlar ve bu türbülans horizantal (yere parelel) bir şekil alır. Bir fıçı düşünün.. Onu gövdesi üzerine yatırın ve ayaklarınızla ileri doğru itin. Varil veya fıçı önünüzde yuvarlanıp gidecektir. Türbülansa bağlı olarak rüzgârlar aslında bir düzen kazanacaklardır. Karmakarışık esen rüzgârlar, Kayalık Dağlardan geçerlerken, düzenlerini daha da yitirecekler,  geçerken ve geçtikten hemen sonra kendi kendilerine bir düzene kavuşacaklardır. Bu horizantal rüzgârlar, kendi etraflarında hızla dönecekler ve içinde yer aldıkları bulutların onları artık tutamayacağı bir enerji birikimine sahip olacaklardır. Yani bir düzene girmiş olmalarına rağmen, iyice  kararsızlaşacaklardır. Davranışı kestirilemeyen ama, giderek daha çok organize olmaya başlayan bir yapı kazanacaklardır. Bulut bu enerjiyi kendi etrafında dönerek harcamaya, dağıtmaya, çalışacaktır. Bu hareket sırasında iyice kararsızlaşan horizantal hava hareketi aniden vertikal bir konum alacak ve bir ucu yere değecektir. Bir ucunun yere değmesi şart değildir. Ona touch down diyor Amerika’lılar. Bu huniye benzeyen bulutlarının birçoğu yere değmeden enerjilerini kaybederler. Ama yılda bin tanesi yere değecek derecede kararsızlık kazanmaktadır. Bu şeklide ortaya çıkan ve sonunda yerle temas eden hortumun oldukca organize olduğu biliniyor. Bazılarının içinde kenarlarda dönen dört ayrı vortex'in  (dik girdapların) olduğuna inanılıyor. Hortumun ortasında alçak basınç merkezi yer alıyor. Tabii çoğu kere bu merkezin çapı da hortuma bağlı olarak sınırlı. Bazı hortumlarda rüzgârın hızının 450 km’ye (300 mile) ulaştığı biliniyor. Hızları ve güçleri F1’den F5’e kadar uzanıyor. F5 hortumlar değdikleri asfalt veya çimento yolları kazıyacak kadar güçlü olabiliyorlar.

Hortumlar giderek artan bir düzensizliğin neden olduğu bir düzeni simgelemektedirler. Düzenin tahripkâr olması doğanın ilginç cilvelerinden biridir.

 

Kasırga ve tayfunlarla, büyük tipiler ve yağmurlar da organize olan düzenli hava hareketleridirler. Tsunami dalgaları ile katil dalgalar da düzenlidirler. Ama ben depremlerin ve volkanların da düzenli olduklarını iddia ediyorum. 

 

Depremler neden düzenli doğal etkinliklerdirler?

 

Deprem temel olarak bir dalga hareketdir. Fay kırılmalarının sonucu olarak ortaya çıkarlar. Deprem temel olarak bir tabakanın diğer bir tabakanın üstünden veya altından geçerken aralarındaki sürtünmenin neden olduğu gerilimin birden boşaldığı bir olgudur. Bu gerilimin başlaması ve sonunda aniden boşalmasına kadar geçen zaman ve süreç düzensizliktir. Düzensizlik giderek artmış ve bir yerde doruğa ulaşmıştır. Dorukta aniden düzensizlikten bir düzen doğmuştur. Deprem olmuştur. Dalgaların belli frekansları ve şekilleri vardır. Bu dalgalar aracılığı ile enerji etrafa rastgele değil, düzenli bir şekilde dağılır. Deprem öncesi gerilim sırasında dalga fonksiyonu sıfırdır. Sismogramda görülseler bile düz ve anlamsızdırlar. Hiç bir şey ifade etmezler ve bu yüzden onların  organizasyonundan ve düzeninden bahsedilemez. Küçük kaymalar, küçük düzensizlikler şeklinde birikirler ve doruğa ulaştıktan sonra aniden koparak, büyük bir düzene dönüşürler..

 

Yanardağlara gelinc: Volkanik etkinlikler depremlerdekilere çok benzerler. Küçük düzensizlikler birikir ve zamanla volkanın artık tahdit edemeyeceği kadar büyük bir düzensizliğe ulaşır. Volkanın patlaması aslında bir düzendir. Her volkan patlamasının belli bir dinamiği ve oluş şekli vardır. Volkan bazı fizik yasalarına uyarak patlar ve piroklastik materyel ve lavların akışı bir düzen içinde vuku bulur. 

 

Deprem ve yanardağ patlamalarından sorumlu olgu düzensizliktir. Bu düzensizlik tek ve spesifik değildir. Çünkü o zaman ona düzensizlik demek mümkün değildir. Tümüyle kaotik, küçük, kısa, irregüler çok sayıda düzensizlikler bir araya gelmişlerdir. Zamanla doruğa ulaşan bu düzensizliklerden aniden bir düzen ortaya çıkmıştır.

 

Bu durumda doğal afetleri nasıl önleyebiliriz?

 

Doğal felaketler düzensizlik olarak kabul edilir ve onlara düzenle karşı gelinmeye çalışılır. Ama bu yanlış veya yeterli olmayan bir yaklaşımdır. Çünkü sorun düzensizlikten doğan müthiş düzendir. Düzensizliğin neden olduğu düzene karşı düzenle mücadele etmek her zaman mümkün olmayabilir.  Şimdiye kadar insanlığın bütün yaptığı bu olmuştur. İnsan düzeni düzensizlik olarak algılamış ve sağlam ve düzenli binalar yaparak depremler, kasırga ve tayfunlar, hortumlar, tipiler ve sağanak yağmurlarla mücadele etmiştir. Yeterince başarılı olunamamıştır. Çünkü düzen düzensizlik olarak düşünülmüştür. Deprem bir düzensizlik ise, ona dayanıklı düzenli binalar yaparak, bu düzensizlikle mücadele etmek politikası izlenmiştir. Oysa deprem binalardan daha düzenli ve güçlü bir olgu olduğu için, onları yıkmış ve onlara kaim olmuştur. Çünkü düzenin, düzensizlikte olduğu gibi,  daha düzenli ve güçlü olanı vardır.

 

Depremlerle iki türlü mücadele edilebilir. İlkinde depreme dayanıklı (depremden daha düzenli) binalar inşa edilir. İkincisinde çok daha farklı bir yöntem izlenebilir. Depremlere dayanıklı bina inşa etmek hem çok pahalıdır, hem de mümkün olmayabilir. O zaman ikinci yönteme baş vurmak gerekebilir. Henüz kuramsal olan o yöntem nedir?

 

O yöntem küçük, kısa, irregüler düzensizliklerin bir doruğa ulaşmasını önlemektir. Bunu da onların doruğa ulaşmayan küçük, kısa ve irregüler düzensizlikler olarak kalmalarını sağlayarak başarabiliriz. Sorun onların doruğa ulaşmasıdır. Bu önlenirse, istisnasız bütün doğal felaketler önlenebilir.

 

Depremler nasıl önlenebilir?

 

Bilinen fay hatlarındaki gerilimi deprem henüz olmadan ortadan kaldırmak veya düşük düzeyde düzensizliği sürdürmek ve düzensizliğin doruğa ulaşmasını önlemekle, deprem olgusunun önüne geçmek mümkündür. Bu da atom bombası veya diğer güçlü patlayıcılarla başarılabilir. Bu ciddi bir çözüm yoludur ve bilimsel olarak tartışılmaktadır.

 

Yanardağ patlamaları ve caldera’lar nasıl önlenir?

Lavanın dağda veye yerde birikmesi önlenirse, ya da biriken lavanın neden olacağı basıncın doruğa yükselmesi önlenirse, bu doğal felaketin önüne geçmek mümkündür. Caldera’lar lavanın yerin altında oluşan boşluklarda birikmesidir. Bunlar dağsız volkanlardır ve son derece büyük boyutlara ulaşabilirler. Örneğin şu anda Amerika’da Yellow Stone milli parkının altında, çapı 40 milden fazla ve giderek büyümekte olan bir caldera vardır. Bu caldera’nın her 600 bin yılda bir patladığı hesaplanmıştır. Şu anda giderek büyümektedir ve her an patlayabilir. Bu felaket ABD’nin hemen her eyaletinin bir anda yok olması demektir. Bu caldera’nın basıncını düşürerek patlamasını önlemek mümkündür. Yani düzensizliğin sonunda bir düzene dönüşmeden devam etmesi sağlanmalıdır. Düzensizliğe, doruğa ulaşmasını önleyecek bir diğer düzensizlikle karşılık vermek demektir bu.

 

Kasırga ve tayfunlar nasıl önlenebilir?

 

Kasırgalar Atlas okyanusunda, tayfunlar ise pasifik okyanusunda ortaya çıkan güçlü fırtınalardır. Önce bir alçak basınç merkezi oluşur ve rutubet birikir. Sistem önce kendi etrafında dönmeye başlar ve artan rutubetten dolayı enerjisi de giderek artar. Daha sonra dünyanın batıdan doğuya dönmesinden dolayı momentum kazanır ve oldukca organize bir yapı oluşturarak, batıya doğru hareket etmeye başlar. Sıcak hava ve nem, kasırga ve tayfunlarda biriken enerjinin yakıtıdırlar. Onların dünyanın neresinde doğdukları bilinmektedir. Kasırga ve tayfunlar henüz rutubetten zengin alçak basınç merkezleri iken rutubenin yağmura dönüşmeleri sağlanırsa, daha doğmadan yok edilebilirler. Bunun için de çeşitli yöntemler kullanılabilir. Gümüş nitrat gibi. Ya da özel bombalarla organize olmakta olan fırtına parçalanarak yok edilebilir. Bunun için de radyoaktif olmayan ve yüksek ısı veren termobarik silahlar kullanılabilir.

http://en.wikipedia.org/wiki/Thermobaric_weapon

 

http://www.reuters.com/article/worldNews/i...155952320070911

 

http://gizmodo.com/gadgets/vacuum-bomb/vac...r-20-299012.php

 

Hortumlar için de benzer bir yöntem kullanılabilir.

 

Biraz da biyoloji ve tıbba değinelim.

Evrimi ve hastalıkları çok değişik bir perspektifen inceleyelim.

 

Evrim düzen midir? Yoksa düzensizlik midir?

İnsan hastalıkları düzen midirler? Yoksa düzensizlik midirler?

 

Evrime neden olan süreç düzensizliktir. Mutasyonlar rastgele olurlar. Doğal seçilim canlılara baskı yaparak rastgele mutasyonların zararlı veya yararlı olmasından sorumludur. Bu rastgele bir süreçtir. Hiç bir düzeni yoktur. Bir takım doğal yasalar izlenilmektedir belki ama, her canlı türü için farklı bir çözüm yolu vardır. Evrim ayrıca linear, yani çizgisel değildir. Bir türden kısa bir zaman dilimi içinde diğer bir tür çıkabilir. Bazı canlılar yüzmilyonlarca yıl değişmeden kalırlar. Bu durumda diyebiliriz ki evrime neden olan süreçler düzensizdirler. Ama evrimin kendisi bir düzendir. İster yararlı olsunlar, ister zararlı, bütün mutasyonları bir düzensizlik olarak düşünebiliriz. Bu düzensiz mutasyonlar birikir ve bir gün aniden onlardan bir düzen ortaya çıkar. Evrim gerçekleşmiş, dünyaya yeni bir canlı türü gelmiştir.

 

İnsan hastalıklarını ele alalım. Bu bütün canlıların hastalıkları için geçerlidir.

 

Hastalık nedir?

 

Klasik tıp hastalığı şöyle tanımlar:

 

Hastalık, genel olarak, canlı bir yaratığın yeterince açık işaret ve belirti verecek kadar normal fizyolojik durumundan uzaklaşması olarak kabul edilebilir.....

Evrimsel tıbba göre ise hastalık şudur:

 

Her hastalık doğanın canlılara empoze ettiği baskıların toplamıdır. O baskılar karşısında canlı bir adaptasyon yapacak ve doğa sağlam ve güçlü olanı seçecektir. Hastalık doğal baskıların sonucu olarak ortaya çıktığına ve her hastalığın kendine göre bir dinamiği, gelişmesi, yayılması, belirti vermesi ve tedavisi söz konusu olduğuna göre, hastalığın kendisi düzensizlik değildir. Hastalık nedeni olan etmenler düzensizliklerdir. Hastalık onlara bağlı olarak ortaya çıkan bir düzendir.

 

Hastalıkları bir düzen olarak nitelendirince, evrimsel tıbba göre onların ortaya çıkmasına neden olan düzensizliklerle ve sonunda hastalıklarla nasıl mücadele edebiliriz?

 

Hastalıkları, depremler, hortumlar ve kasırgaları önlemek için baş vurulan yöntemlerin benzerlerini uygulayarak tedavi edebiliriz. Depremlerde izlenen yöntem düzensizliklerin doruğa ulaşmasını önlemekti. Hastalıkların tedavisinde de amaç düzensizliklerin doruğa (hastalık düzeyine) ulaşmasını önlemek olmalıdır. Tıp zaten benzer tedavi yöntemlerini uzun yıllardır uygulamaktadır. Örneğin aşılar bu yöntemlerden biridir. Bazı hastalıkları daha az tehlikeli bir hastalıkla tedavi etmek yöntemi sifilizin tedavisinde uygulanmıştır. Penisilin bulunmadan önce sifilizin mutlak tedavisi yoktu. Sifilize neden olan treponema pallidum’un 40 santigrad derecede öldüğü biliniyordu. Hastaları ateşli bir hastalık olan sıtma ile tedavi etmek mümkündü. Sıtmanın tedavisi biliniyordu.  Ayrıca son zamanlarda bazı biyolojik ajanları, örneğin tek hücreli bağırsak parazitlerini kullanarak bağırsağın inflamatuvar hastalıklarını tedavi etmek düşünülmektedir. Sülük el cerrahilerinde son derece yararlı bir parazittir. Kanın fazlasını emerek kan dolaşımının daha düzenli olmasını sağlamaktadır.  Zaten diyabet, hipertansiyon, romatoid artrit, lupus ve daha çok sayıda hastalıklarda olduğu gibi, kronik hastalıkların çoğu şifa bulmazlar. Yok edilemezler. O hastalıklar ömür boyu ilaç veya diğer yöntemlerle, sürekli tedavi edilirler. Bu tedavi yöntemleri çoğu kere hastalığa neden olan düzensizliklerin ilerleyip ilerde daha tehlikeli bir şekil almalarını önlemeyi amaçlar. Hasta hastalığına neden olan düzensizliklerle birlikte yaşar. Bu bazı kanserler için de böyledir. İlaçlarla kanseri yok etmek mümkün değilse, yayılması önlenmeye ve kanser tahdit edilmeye çalışılır.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...