Jump to content

İslam öncesi islamın varlığına dair kanıt arıyorum.


Recommended Posts

  • İleti 65
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Dünyada Tanrı'nın birliğine ve ölümden sonraki hayata inanan insan sayısı bunun için yeterince güçlü bir delil değil mi?

Ahlaksızlık ve zulümleri dolayısıyla helak olmuş topluluklar, milletler ya da kavimler? 

İnsanların hürmet ettiği, mübarek bildiği, örnek aldığı, adı Musa olsun, İsa olsun, Muhammed (selam onlara olsun) olsun, Buda olsun bu kadar elçi, aziz, evliyadan da mı haberdar değilsiniz.

Daha ne delili istiyorsunuz.

İslam Tanrının birliğine ve ahiret gününe inanmanın son ve en güncel tebliğinden başka bir şey değil ki.

"Kur'an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. "

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

Dünyada Tanrı'nın birliğine ve ölümden sonraki hayata inanan insan sayısı bunun için yeterince güçlü bir delil değil mi?

Ahlaksızlık ve zulümleri dolayısıyla helak olmuş topluluklar, milletler ya da kavimler? 

İnsanların hürmet ettiği, mübarek bildiği, örnek aldığı, adı Musa olsun, İsa olsun, Muhammed (selam onlara olsun) olsun, Buda olsun bu kadar elçi, aziz, evliyadan da mı haberdar değilsiniz.

Daha ne delili istiyorsunuz.

İslam Tanrının birliğine ve ahiret gününe inanmanın son ve en güncel tebliğinden başka bir şey değil ki.

"Kur'an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. "

Fiziksel bir kanıt istiyorum, kuru laf değil.

İslamı tebliğ eden pre-islamik elle tutulur, gözle görülür bir kanıt..

Var mı?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yeni Üye'nin bilim gibi bir derdi yok ki! O sadece inanmak istiyor. Bak kaç tane isim saydı. Eğer uzak doğu'da doğsaydım Buda'ya inanırdım diyor resmen! Buda'ya inanan ne kadar insan var! Ve bu onun için yeterli bir sebep!   

Link to post
Sitelerde Paylaş
27 dakika önce, Phocas yazdı:

Var mı?

 

"Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu alemin reisi geliyor.Bende asla onun nesnesi yoktur..." Yuhanna İncili bab:14 ayet 30

 

"Eğer beni seviyorsaniz emirlerimi tutarsınız. Ben Rabbe yalvaracağım ve o size başka bir tesellici, hakikat ruhunu verecektir; ta ki daima sizinle beraber olsun..." Yuhanna bab:14 ayet:15-16:

 

"Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem Faraklit size gelmez..." yuhanna bab:16 ayet:7:

 

"Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz..." yuhanna bab:15 ayet:26-27

 

"Faraklit geldiğinde cümle alemin hatalarını kınar" (Yuhanna Bab 16, Ayet ?

 

""Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü, gitmezsem, Tesellici size gelmez; fakat gidersem, onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman, günah için, salâh için, ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir. Günah için; çünkü bana iman etmezler. Salah için; çünkü Babama gidiyorum, ve artık beni göremezsiniz. Ve hüküm için; çünkü bu dünyanın reisinde hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeylerim var; fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o, hakikat Ruhu, gelince, size her hakikate yol gösterecek; zira kendiliğinden söylemeyecektir; fakat her ne işitirse söyleyecek; ve gelecek şeyleri size bildirecektir."(Yuhanna, 16/7-13 )

 

Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.(O’nun söyledikleri), sadece O’na vahyolunan vahiydir.(NECM 3-4)

 

"Bir vakit Meryem oğlu İsâ şöyle dedi: 'Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın Resulüyüm, önümdeki Tevratın doğrulayıcısı ve benden sonra gelecek bir Resulün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed'dir'. Sonra o onlara açık delillerle gelince 'Bu apaçık bir sihir.' dediler."(Saff, 61/6)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Yeni Üye yazdı:

"Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu alemin reisi geliyor.Bende asla onun nesnesi yoktur..." Yuhanna İncili bab:14 ayet 30

 

"Eğer beni seviyorsaniz emirlerimi tutarsınız. Ben Rabbe yalvaracağım ve o size başka bir tesellici, hakikat ruhunu verecektir; ta ki daima sizinle beraber olsun..." Yuhanna bab:14 ayet:15-16:

 

"Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem Faraklit size gelmez..." yuhanna bab:16 ayet:7:

 

"Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz..." yuhanna bab:15 ayet:26-27

 

"Faraklit geldiğinde cümle alemin hatalarını kınar" (Yuhanna Bab 16, Ayet ?

 

""Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü, gitmezsem, Tesellici size gelmez; fakat gidersem, onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman, günah için, salâh için, ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir. Günah için; çünkü bana iman etmezler. Salah için; çünkü Babama gidiyorum, ve artık beni göremezsiniz. Ve hüküm için; çünkü bu dünyanın reisinde hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeylerim var; fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o, hakikat Ruhu, gelince, size her hakikate yol gösterecek; zira kendiliğinden söylemeyecektir; fakat her ne işitirse söyleyecek; ve gelecek şeyleri size bildirecektir."(Yuhanna, 16/7-13 )

 

Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.(O’nun söyledikleri), sadece O’na vahyolunan vahiydir.(NECM 3-4)

 

"Bir vakit Meryem oğlu İsâ şöyle dedi: 'Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın Resulüyüm, önümdeki Tevratın doğrulayıcısı ve benden sonra gelecek bir Resulün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed'dir'. Sonra o onlara açık delillerle gelince 'Bu apaçık bir sihir.' dediler."(Saff, 61/6)

 

Müslüman deyince aklıma sahteciden başka bir şey gelmiyor. nasıl da elalemin dinindeki mevzuları kendilerine göre eğip büküyor, canlarının istediği gibi yorumlıyorlar. Direk sahtekarlık...

 

Hıristiyan dininde  Teslis (üçlü birlik) inancı vardır. Buna göre tanrı tek olmasına rağmen kendisini insanlara 3 kişide açıklamıştır: Baba-oğul-kutsal ruh... Yani bu inanca göre babanın dışında oğul ve kutsal ruh da tanrısal bir kişiliğe sahiptir. Kısacası ilahi kişilikler çoğuldur. (mevzu uzun, merak eden ayrıntısını araştırabilir) Yuhanna kitabının 14-15 ve16. Bap'larında kutsal ruh açıklamaları yapılmaktadır. Sahtekar müslülerin dediği gibi Muhammed'den falan söz edildiği yoktur.

 

Kuran'da güya İsa'nın söylediği sözlermiş gibi aktarılanlar (Saff-6) "kendin çal, kendin oyna" mevzusudur, iddia edilen konuya kanıt olarak gösterilmesi laubaliliktir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

Eski kitaplarda peygamberimiz Hz. Muhammede (a.s.m) işaretler var mıdır?

Kur'an'ın dışındaki mukaddes kitaplara, zamanla insan elinin karıştığı halde Peygamber Efendimizin (asm.) bu mukaddes kitapların değişik nüshalarında yer alan isim ve sıfatlarında, büyük bir benzerlik mevcuttur.

Kur'an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk'ın zaman zaman tebliğciler veya peygamberler gönderdiğini ve onlara vahiy suretiyle kanunlar, emirler veya kitaplar indirdiğini bildirir. Kur'an, bu ifadeye bağlı olarak Hz. İbrahim (as)' in sahifelerinden, Hz. Musa (as)'a gönderilen Tevrat'tan, Hz. Davut (as)'a indirilen Zebur'dan ve nihayet Hz. İsa (as)a gönderilen İncil'den bahseder. Kur'an'da beyan edilen “zuhurul-evvelin”, yani “eskilerin kitapları” şeklindeki ifade ise, Zerdüştler veya Brahmanların bazı kitaplarına (kesin olmasa bile) işaret eder denilebilir.

Eski İran mukaddes metinlerindeki işaretler:

İran dini, Hindu dininden sonra dünyanın en eski diniydi. Mukaddes yazıları, desatir ve zend-avesta adını taşıyan iki kaynakta toplanıyordu. Bunlardan Desatir numara 14'de, İslam dinine ait bazı prensipler dile getiriliyor ve Efendimizin (asm.) geleceğine dair şu ifadeler yer alıyordu:

“İranlıların ahlak seviyesi düştüğünde, Arabistanda bir nur doğacaktır. Takipçileri onun tahtını, dinini ve her şeyini yükseltecektir. Bir bina inşa edilmişti (Kâbe'ye işaret ediyor) ve onun içinde, ortadan kaldırılacak pek çok putlar bulunmaktaydı. hâlk, yüzünü ona doğru dönüp ibadet edecektir. Takipçileri, İran, Taus ve Belh şehirlerini alacak ve İranın pek çok akıllı adamı, onun takipçilerine katılacaktır.”

Yukarıdaki satırlardan açıkça anlaşıldığı gibi, asırlar sonra doğacak İslam güneşi ve onun yüce Peygamberi (asv), son derece net bir şekilde tarif edilmiştir. Ve bu Peygamberin ( a.s.m), “ziyadesiyle övülmüş”, “Ahmet” ve “alemlere rahmet” unvanlarıyla, putları kaldıracak birinin olduğu yazılıdır.

Bu kitabın hâlen mevcut olan kısımlarından Yasht 13 ün 129. bölümünde, aynı hakikatler bir daha dile getirilir ve putları kıracak olan zattan, “herkese ve âlemlere rahmet” ismiyle bahsedilir. Bilindiği gibi efendimizin bir ismi de, rahmeten-lil-alemin (alemlere rahmet olan) şeklindedir.

Hind mukaddes metinlerindeki işaretler:

Paru 8, Khand 8, Adhya 8 ve Shalok 5-8 gibi hind mukaddes metinlerinde, Efendimizden (a.s.m) şöyle bahsedilmektedir:

“Arkadaşlarıyla birlikte bir mellacha (yabancı dil konuşan veya yabancı bir ülkenin mensubu) olan ruhi bir terbiyeci gelecek ve ismi Muhammed olacaktır. Onun gelişinden sonra raja, pencap ve ganj nehirlerinde yıkanır... Ona der ey sen! Beşeriyetin iftiharı, arap ülkesinin sakini, şeytanı öldürmek için büyük bir güç topladın.” (Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tefsiri)

Yukarıdaki ifadede Efendimizin (asm.) has isminin aynen belirtilmiş olması, son derece dikkat çekicidir. Aynı satırlarda geçen “beşeriyetin iftiharı” kelimeleri ise, Peygamberimiz (asv)'in "fahr-i âlem" şeklindeki ismiyle aynı manadadır.

Buda (gautama buddha) kendisinin ölümünden sonra dünyayı şereflendirecek olan bir yüce kişiden bahseder. Palice lisanında adı “matteya”, sanskritçede “maitreya”, burmacada ise “armidia” olarak geçen bu kişi müşfik ve iyi kalpli olup, insanları doğru yola çağıracaktır. Budanın çok önceden vermiş olduğu bu haberde geçen isimlerin manası da, ”rahmet” demektir. Bilindiği gibi peygamberimiz için, Kur'an'da Enbiya Suresi'nin 107. Ayetinde, “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyurulmaktadır.

Bu yazmalardan birinde, şu ifade geçer:

“Buda şöyle dedi. Ben dünyaya gelen ilk buda (yol gösterici) değilim, son da olmayacağım. Belli bir zamanda dünyaya bir başka kişi gelecektir. O da kutsi, aydınlanmış ve idarede fevkalade kabiliyetli olan biridir. O benim size öğretmiş olduğum aynı ebedi gerçekleri öğretecektir... Ananda sordu: o nasıl bilinecek? Buda cevapladı: o, maitreya (rahmet) olarak bilinecek.”

Pali ve sanskrit yazılı metinlerinde, ileride gelecek olan o yüce kişinin isimleri Maho, Maha ve Metta olarak geçer. Bu isimlerden ilk ikisi, “yüce aydınlatıcı” sonuncusu ise “inayetli” manasına gelir ki, bunlardan her ikisi de peygamberimizin sıfatlarıdır. Zaten dikkat edilecek olursa, başka kutsi metinlerde geçen Efendimiz (asv)'in has ismini gösteren Mohamet veya Mahamet adının, Maha ve Moha kelimelerinden teşekkül ettiği açıkça görülecektir.

Araştırmamızı, şimdi de Tevrat, İncil ve Zebur üzerinde sürdürelim. Bu konuda yapılan en detaylı inceleme Hüseyin-i Cisri'ye aittir. Hicri 1261-1327 yılları arasında yaşayan ve anne ile babası ehlibeyit'ten olan bu Suriye'li alim, söz konusu mukaddes kitaplardan Efendimizl'e (s.a.v.) alakalı 114 işaret çıkartmış ve bunları Türkçe'ye de çevrilen Risale-i Hamidiyye'sinde neşretmiştir.

Eski mukaddes metinler arasında en çok tahrif edilmiş olma özelliğini taşıyan Tevrat'ta bile, Peygamberimize (asm.) ait şu işaretler vardır:

“O, iki binici gördü, biri merkep üzerinde, diğeri deve üzerindeki binicilerdi. O, dikkatle dinledi.” (İşaya xxı, 7)

Burada peygamber İşaya tarafından bildirilen iki biniciden merkep üzerinde olanı Hz. İsa dır (a.s.). Çünkü İsa peygamber, Kudüs'e bir merkep üzerinde girmiştir. Deve üzerinde olan kişiyle de, Peygamber Efendimize (s.a.v.) İşaret edildiği açıktır. Efendimiz (asv) Medine'ye girişte devesinin üstündeydi.

Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki, İncil tercümelerinde faraklit veya paraklit (perikletos) kelimeleri aynen muhafaza edilirken, yakın zamanlarda basılmış olan İncil tercümelerinde bu kelime değiştirilerek Arapça tercümelerinde “muazzi”, Türkçe tercümelerinde ise “teselli edici” şeklinde verilmiştir.

Hazreti Şuayb (asv)'ın suhufunda, Efendimiz (asv)'in ismi Müşeffeh şeklinde geçer ki, kelime olarak tam karşılığı “Muhammed”dir. Tevrat'ta geçen Münhemenna isminin karşılığı da, yine Muhammed'dir. (Bilindiği gibi Muhammed kelimesinin lügat karşılığı da, “tekrar tekrar methedilmiş” şeklindedir.) Bunların dışında, Efendimizin (s.a.v.) İsmi, Tevrat'ta çoklukla “Ahyed”, İncil'de ise, ”Ahmet” olarak geçmektedir.

Konumuzu, bir hadis-i şerifle noktalıyoruz.

“Benim ismim Kuranda Muhammed, İncilde Ahmet, Tevratta ise Ahyeddir.” 

Bilgi için bk. Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed (Zerdüşt, Hindu, Budist), A. H. Vidyarthi; Çeviren: Kemal Karataş, İnsan Yayınları; İstanbul, 1997.

Link to post
Sitelerde Paylaş
32 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

 

Eski kitaplarda peygamberimiz Hz. Muhammede (a.s.m) işaretler var mıdır?

Kur'an'ın dışındaki mukaddes kitaplara, zamanla insan elinin karıştığı halde Peygamber Efendimizin (asm.) bu mukaddes kitapların değişik nüshalarında yer alan isim ve sıfatlarında, büyük bir benzerlik mevcuttur.

Kur'an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk'ın zaman zaman tebliğciler veya peygamberler gönderdiğini ve onlara vahiy suretiyle kanunlar, emirler veya kitaplar indirdiğini bildirir. Kur'an, bu ifadeye bağlı olarak Hz. İbrahim (as)' in sahifelerinden, Hz. Musa (as)'a gönderilen Tevrat'tan, Hz. Davut (as)'a indirilen Zebur'dan ve nihayet Hz. İsa (as)a gönderilen İncil'den bahseder. Kur'an'da beyan edilen “zuhurul-evvelin”, yani “eskilerin kitapları” şeklindeki ifade ise, Zerdüştler veya Brahmanların bazı kitaplarına (kesin olmasa bile) işaret eder denilebilir.

Eski İran mukaddes metinlerindeki işaretler:

İran dini, Hindu dininden sonra dünyanın en eski diniydi. Mukaddes yazıları, desatir ve zend-avesta adını taşıyan iki kaynakta toplanıyordu. Bunlardan Desatir numara 14'de, İslam dinine ait bazı prensipler dile getiriliyor ve Efendimizin (asm.) geleceğine dair şu ifadeler yer alıyordu:

“İranlıların ahlak seviyesi düştüğünde, Arabistanda bir nur doğacaktır. Takipçileri onun tahtını, dinini ve her şeyini yükseltecektir. Bir bina inşa edilmişti (Kâbe'ye işaret ediyor) ve onun içinde, ortadan kaldırılacak pek çok putlar bulunmaktaydı. hâlk, yüzünü ona doğru dönüp ibadet edecektir. Takipçileri, İran, Taus ve Belh şehirlerini alacak ve İranın pek çok akıllı adamı, onun takipçilerine katılacaktır.”

Yukarıdaki satırlardan açıkça anlaşıldığı gibi, asırlar sonra doğacak İslam güneşi ve onun yüce Peygamberi (asv), son derece net bir şekilde tarif edilmiştir. Ve bu Peygamberin ( a.s.m), “ziyadesiyle övülmüş”, “Ahmet” ve “alemlere rahmet” unvanlarıyla, putları kaldıracak birinin olduğu yazılıdır.

Bu kitabın hâlen mevcut olan kısımlarından Yasht 13 ün 129. bölümünde, aynı hakikatler bir daha dile getirilir ve putları kıracak olan zattan, “herkese ve âlemlere rahmet” ismiyle bahsedilir. Bilindiği gibi efendimizin bir ismi de, rahmeten-lil-alemin (alemlere rahmet olan) şeklindedir.

Hind mukaddes metinlerindeki işaretler:

Paru 8, Khand 8, Adhya 8 ve Shalok 5-8 gibi hind mukaddes metinlerinde, Efendimizden (a.s.m) şöyle bahsedilmektedir:

“Arkadaşlarıyla birlikte bir mellacha (yabancı dil konuşan veya yabancı bir ülkenin mensubu) olan ruhi bir terbiyeci gelecek ve ismi Muhammed olacaktır. Onun gelişinden sonra raja, pencap ve ganj nehirlerinde yıkanır... Ona der ey sen! Beşeriyetin iftiharı, arap ülkesinin sakini, şeytanı öldürmek için büyük bir güç topladın.” (Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tefsiri)

Yukarıdaki ifadede Efendimizin (asm.) has isminin aynen belirtilmiş olması, son derece dikkat çekicidir. Aynı satırlarda geçen “beşeriyetin iftiharı” kelimeleri ise, Peygamberimiz (asv)'in "fahr-i âlem" şeklindeki ismiyle aynı manadadır.

Buda (gautama buddha) kendisinin ölümünden sonra dünyayı şereflendirecek olan bir yüce kişiden bahseder. Palice lisanında adı “matteya”, sanskritçede “maitreya”, burmacada ise “armidia” olarak geçen bu kişi müşfik ve iyi kalpli olup, insanları doğru yola çağıracaktır. Budanın çok önceden vermiş olduğu bu haberde geçen isimlerin manası da, ”rahmet” demektir. Bilindiği gibi peygamberimiz için, Kur'an'da Enbiya Suresi'nin 107. Ayetinde, “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyurulmaktadır.

Bu yazmalardan birinde, şu ifade geçer:

“Buda şöyle dedi. Ben dünyaya gelen ilk buda (yol gösterici) değilim, son da olmayacağım. Belli bir zamanda dünyaya bir başka kişi gelecektir. O da kutsi, aydınlanmış ve idarede fevkalade kabiliyetli olan biridir. O benim size öğretmiş olduğum aynı ebedi gerçekleri öğretecektir... Ananda sordu: o nasıl bilinecek? Buda cevapladı: o, maitreya (rahmet) olarak bilinecek.”

Pali ve sanskrit yazılı metinlerinde, ileride gelecek olan o yüce kişinin isimleri Maho, Maha ve Metta olarak geçer. Bu isimlerden ilk ikisi, “yüce aydınlatıcı” sonuncusu ise “inayetli” manasına gelir ki, bunlardan her ikisi de peygamberimizin sıfatlarıdır. Zaten dikkat edilecek olursa, başka kutsi metinlerde geçen Efendimiz (asv)'in has ismini gösteren Mohamet veya Mahamet adının, Maha ve Moha kelimelerinden teşekkül ettiği açıkça görülecektir.

Araştırmamızı, şimdi de Tevrat, İncil ve Zebur üzerinde sürdürelim. Bu konuda yapılan en detaylı inceleme Hüseyin-i Cisri'ye aittir. Hicri 1261-1327 yılları arasında yaşayan ve anne ile babası ehlibeyit'ten olan bu Suriye'li alim, söz konusu mukaddes kitaplardan Efendimizl'e (s.a.v.) alakalı 114 işaret çıkartmış ve bunları Türkçe'ye de çevrilen Risale-i Hamidiyye'sinde neşretmiştir.

Eski mukaddes metinler arasında en çok tahrif edilmiş olma özelliğini taşıyan Tevrat'ta bile, Peygamberimize (asm.) ait şu işaretler vardır:

“O, iki binici gördü, biri merkep üzerinde, diğeri deve üzerindeki binicilerdi. O, dikkatle dinledi.” (İşaya xxı, 7)

Burada peygamber İşaya tarafından bildirilen iki biniciden merkep üzerinde olanı Hz. İsa dır (a.s.). Çünkü İsa peygamber, Kudüs'e bir merkep üzerinde girmiştir. Deve üzerinde olan kişiyle de, Peygamber Efendimize (s.a.v.) İşaret edildiği açıktır. Efendimiz (asv) Medine'ye girişte devesinin üstündeydi.

Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki, İncil tercümelerinde faraklit veya paraklit (perikletos) kelimeleri aynen muhafaza edilirken, yakın zamanlarda basılmış olan İncil tercümelerinde bu kelime değiştirilerek Arapça tercümelerinde “muazzi”, Türkçe tercümelerinde ise “teselli edici” şeklinde verilmiştir.

Hazreti Şuayb (asv)'ın suhufunda, Efendimiz (asv)'in ismi Müşeffeh şeklinde geçer ki, kelime olarak tam karşılığı “Muhammed”dir. Tevrat'ta geçen Münhemenna isminin karşılığı da, yine Muhammed'dir. (Bilindiği gibi Muhammed kelimesinin lügat karşılığı da, “tekrar tekrar methedilmiş” şeklindedir.) Bunların dışında, Efendimizin (s.a.v.) İsmi, Tevrat'ta çoklukla “Ahyed”, İncil'de ise, ”Ahmet” olarak geçmektedir.

Konumuzu, bir hadis-i şerifle noktalıyoruz.

“Benim ismim Kuranda Muhammed, İncilde Ahmet, Tevratta ise Ahyeddir.” 

Bilgi için bk. Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed (Zerdüşt, Hindu, Budist), A. H. Vidyarthi; Çeviren: Kemal Karataş, İnsan Yayınları; İstanbul, 1997.

Bunların hepsi sahte, çarpıtılmış bilgiler, hiçbirinin Muhammed veya islamla alakası yok. Beni uğraştırma, bilgiye boğmayayım seni..

Ayrıca konuyu sen yanlış anladın, bana islam öncesi islamın var olduğuna dair kanıt sunacaksın, böyle yalanlarla gelmeyeceksin..Muhammed gelecekmiş de bilmem ne..

Mesela oruç, namaz, hac, bilumum diğer islamik ibadetleri ve sosyal kuralları emreden kanıtlar sunacaksın..

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Birincisi; işinize gelmediği yerler için değiştirildi dersiniz, işinize geldiği yerler için değiştirilmedi!

İkincisi; hemen bütün dinlerde hep yeni bir kurtarıcı inancı vardır zaten! İslam inancında da durum farklı değildir. Yok Mehdi gelecek derler yok Mesih gelecek..! Bana sorarsan Mehdi gelmiştir de zaten. Hem de sayısız.. Eğer yutturabilselerdi, biri şimdi cezaevinde diğeri de firari olarak yurtdışında olmazdı! Ama onların masalları tutmadı! Masal yarım kaldı! Çünkü bu zamanda peygamber-mehdi masalını yutturamazsin! Aslında tutanlar var da kalıcı olmuyor işte. Yoksa bu şarlatanlarin etrafında çok sayıda insan var! Ama eski zamanlarda biraz karizma biraz laf ebeligiyle peygamber olabiliyordun işte! 

 

Şu durum sizi hiç düşündürmüyor mu? Neredeyse bütün peygamberler akraba! Baba-oğul peygamber, kardeşler peygamber, kuzenler peygamber, peygamber oğlu peygamber... İnsanlık yüzyıllardır savaş, zulüm, katliam, felaket, açlık vs. her türlü pislikle boğuşuyor ama Allah bir tane peygamberi çok görüyor! Eski çağlarda aynı anda birden fazla peygamber gönderirken modern zamanlarda buna ihtiyaç hissetmiyor! Bir kabileye bile peygamber gönderirken 8 milyar insana bir peygamber göndermiyor! Diyor ki 1400 yıl önceki çöl hükümleriyle yetinin, arap gelenekleri, alışkanlıkları, evlenme biçimi, kadın erkek ilişkileri, toplum düzeni, sanat anlayışı bunlarla idare edin! 

 

Bir peygamber olsaydı da size değil ona sorabilseydik bu soruları!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Eski kitaplarda peygamberimiz Hz. Muhammede (a.s.m) işaretler var mıdır?

Kur'an'ın dışındaki mukaddes kitaplara, zamanla insan elinin karıştığı halde Peygamber Efendimizin (asm.) bu mukaddes kitapların değişik nüshalarında yer alan isim ve sıfatlarında, büyük bir benzerlik mevcuttur.

Kur'an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk'ın zaman zaman tebliğciler veya peygamberler gönderdiğini ve onlara vahiy suretiyle kanunlar, emirler veya kitaplar indirdiğini bildirir. Kur'an, bu ifadeye bağlı olarak Hz. İbrahim (as)' in sahifelerinden, Hz. Musa (as)'a gönderilen Tevrat'tan, Hz. Davut (as)'a indirilen Zebur'dan ve nihayet Hz. İsa (as)a gönderilen İncil'den bahseder. Kur'an'da beyan edilen “zuhurul-evvelin”, yani “eskilerin kitapları” şeklindeki ifade ise, Zerdüştler veya Brahmanların bazı kitaplarına (kesin olmasa bile) işaret eder denilebilir.

Eski İran mukaddes metinlerindeki işaretler:

İran dini, Hindu dininden sonra dünyanın en eski diniydi. Mukaddes yazıları, desatir ve zend-avesta adını taşıyan iki kaynakta toplanıyordu. Bunlardan Desatir numara 14'de, İslam dinine ait bazı prensipler dile getiriliyor ve Efendimizin (asm.) geleceğine dair şu ifadeler yer alıyordu:

“İranlıların ahlak seviyesi düştüğünde, Arabistanda bir nur doğacaktır. Takipçileri onun tahtını, dinini ve her şeyini yükseltecektir. Bir bina inşa edilmişti (Kâbe'ye işaret ediyor) ve onun içinde, ortadan kaldırılacak pek çok putlar bulunmaktaydı. hâlk, yüzünü ona doğru dönüp ibadet edecektir. Takipçileri, İran, Taus ve Belh şehirlerini alacak ve İranın pek çok akıllı adamı, onun takipçilerine katılacaktır.”

Yukarıdaki satırlardan açıkça anlaşıldığı gibi, asırlar sonra doğacak İslam güneşi ve onun yüce Peygamberi (asv), son derece net bir şekilde tarif edilmiştir. Ve bu Peygamberin ( a.s.m), “ziyadesiyle övülmüş”, “Ahmet” ve “alemlere rahmet” unvanlarıyla, putları kaldıracak birinin olduğu yazılıdır.

Bu kitabın hâlen mevcut olan kısımlarından Yasht 13 ün 129. bölümünde, aynı hakikatler bir daha dile getirilir ve putları kıracak olan zattan, “herkese ve âlemlere rahmet” ismiyle bahsedilir. Bilindiği gibi efendimizin bir ismi de, rahmeten-lil-alemin (alemlere rahmet olan) şeklindedir.

Hind mukaddes metinlerindeki işaretler:

Paru 8, Khand 8, Adhya 8 ve Shalok 5-8 gibi hind mukaddes metinlerinde, Efendimizden (a.s.m) şöyle bahsedilmektedir:

“Arkadaşlarıyla birlikte bir mellacha (yabancı dil konuşan veya yabancı bir ülkenin mensubu) olan ruhi bir terbiyeci gelecek ve ismi Muhammed olacaktır. Onun gelişinden sonra raja, pencap ve ganj nehirlerinde yıkanır... Ona der ey sen! Beşeriyetin iftiharı, arap ülkesinin sakini, şeytanı öldürmek için büyük bir güç topladın.” (Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tefsiri)

Yukarıdaki ifadede Efendimizin (asm.) has isminin aynen belirtilmiş olması, son derece dikkat çekicidir. Aynı satırlarda geçen “beşeriyetin iftiharı” kelimeleri ise, Peygamberimiz (asv)'in "fahr-i âlem" şeklindeki ismiyle aynı manadadır.

Buda (gautama buddha) kendisinin ölümünden sonra dünyayı şereflendirecek olan bir yüce kişiden bahseder. Palice lisanında adı “matteya”, sanskritçede “maitreya”, burmacada ise “armidia” olarak geçen bu kişi müşfik ve iyi kalpli olup, insanları doğru yola çağıracaktır. Budanın çok önceden vermiş olduğu bu haberde geçen isimlerin manası da, ”rahmet” demektir. Bilindiği gibi peygamberimiz için, Kur'an'da Enbiya Suresi'nin 107. Ayetinde, “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyurulmaktadır.

Bu yazmalardan birinde, şu ifade geçer:

“Buda şöyle dedi. Ben dünyaya gelen ilk buda (yol gösterici) değilim, son da olmayacağım. Belli bir zamanda dünyaya bir başka kişi gelecektir. O da kutsi, aydınlanmış ve idarede fevkalade kabiliyetli olan biridir. O benim size öğretmiş olduğum aynı ebedi gerçekleri öğretecektir... Ananda sordu: o nasıl bilinecek? Buda cevapladı: o, maitreya (rahmet) olarak bilinecek.”

Pali ve sanskrit yazılı metinlerinde, ileride gelecek olan o yüce kişinin isimleri Maho, Maha ve Metta olarak geçer. Bu isimlerden ilk ikisi, “yüce aydınlatıcı” sonuncusu ise “inayetli” manasına gelir ki, bunlardan her ikisi de peygamberimizin sıfatlarıdır. Zaten dikkat edilecek olursa, başka kutsi metinlerde geçen Efendimiz (asv)'in has ismini gösteren Mohamet veya Mahamet adının, Maha ve Moha kelimelerinden teşekkül ettiği açıkça görülecektir.

Araştırmamızı, şimdi de Tevrat, İncil ve Zebur üzerinde sürdürelim. Bu konuda yapılan en detaylı inceleme Hüseyin-i Cisri'ye aittir. Hicri 1261-1327 yılları arasında yaşayan ve anne ile babası ehlibeyit'ten olan bu Suriye'li alim, söz konusu mukaddes kitaplardan Efendimizl'e (s.a.v.) alakalı 114 işaret çıkartmış ve bunları Türkçe'ye de çevrilen Risale-i Hamidiyye'sinde neşretmiştir.

Eski mukaddes metinler arasında en çok tahrif edilmiş olma özelliğini taşıyan Tevrat'ta bile, Peygamberimize (asm.) ait şu işaretler vardır:

“O, iki binici gördü, biri merkep üzerinde, diğeri deve üzerindeki binicilerdi. O, dikkatle dinledi.” (İşaya xxı, 7)

Burada peygamber İşaya tarafından bildirilen iki biniciden merkep üzerinde olanı Hz. İsa dır (a.s.). Çünkü İsa peygamber, Kudüs'e bir merkep üzerinde girmiştir. Deve üzerinde olan kişiyle de, Peygamber Efendimize (s.a.v.) İşaret edildiği açıktır. Efendimiz (asv) Medine'ye girişte devesinin üstündeydi.

Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki, İncil tercümelerinde faraklit veya paraklit (perikletos) kelimeleri aynen muhafaza edilirken, yakın zamanlarda basılmış olan İncil tercümelerinde bu kelime değiştirilerek Arapça tercümelerinde “muazzi”, Türkçe tercümelerinde ise “teselli edici” şeklinde verilmiştir.

Hazreti Şuayb (asv)'ın suhufunda, Efendimiz (asv)'in ismi Müşeffeh şeklinde geçer ki, kelime olarak tam karşılığı “Muhammed”dir. Tevrat'ta geçen Münhemenna isminin karşılığı da, yine Muhammed'dir. (Bilindiği gibi Muhammed kelimesinin lügat karşılığı da, “tekrar tekrar methedilmiş” şeklindedir.) Bunların dışında, Efendimizin (s.a.v.) İsmi, Tevrat'ta çoklukla “Ahyed”, İncil'de ise, ”Ahmet” olarak geçmektedir.

Konumuzu, bir hadis-i şerifle noktalıyoruz.

“Benim ismim Kuranda Muhammed, İncilde Ahmet, Tevratta ise Ahyeddir.” 

Bilgi için bk. Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed (Zerdüşt, Hindu, Budist), A. H. Vidyarthi; Çeviren: Kemal Karataş, İnsan Yayınları; İstanbul, 1997.

 

Tümü yalan, tümü sahte, tümü uydurma bilgidir ve tamamı bir takım sahtekarlar tarafından oluşturulup piyasaya sürülmüştür. Müslümanlar 1400 yıldır yalan üretir, birbirlerini kandırırlar. Zaten İslamın tamamını yalanlar üzerine inşa edilmiş bir yalanlar abidesidir.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hint metinlerine Muhammed peygamberle ilgili cümlelerin islamın doğuşundan sonra eklendiğini duydum...Hint metinlerinde Muhammed müjdeleniyorsa ,Kur'an bundan niye bahsetmemiş olabilir ? Önemsemedi mi Allah ? Olmayan bir şeyden bahsedilmez diyeceğim ama Tevrat'da İncil'de Muhammed,Ahmet,Ümmi peygamber mujdeleniyor, müslümanların vasiflarindan bahsediliyor dendiği halde Kur'an' da ki iddiaların doğruluğunu teyid edemedim.. Ve bu idialara inanmak.FARZ dır ! ..çünkü Allah söylüyor diye inanılıyor..önceden ben de sorgulamadan evet diyordum..taki Tevrat ve İncil okuyuncaya kadar...özellikle Incil okuyunca...okuduğum,elimdeki İncil'de Muhammed'den her ne şekilde olsun bahsedilmiyordu.. ayrıca İncil beni etkilemişti...inancım sarsılmıştı..temelde vesveseli,şüpheci biriyimdir...İncil'e iman etmek istedim..aslında ettim..ama bu yolda ilerleyemedim..tekrar islama dönmeye çalıştım..fakat tekrar İncil'e yöneldim..islam ile bağlantımı hala koparamadım...şu anda tek derdim netleşmek...yeterki inancımdan emin olayım.dinsizlik bana göre değil.

Tevrat ve İncil'de farkettiklerim 'in en başında Kur'an' ı reddediyor oluşlarıydı..özellikle İncil Kur'an' a,Muhammed 'e karşıydı,lanet edecek kadar hemde...Tevrat'da yahudilere öncelik tanınmıştı..bu vaadler ,peygamberlerin yahudi olması ve sonra gelecek peygamberlerin yahudi olacağı ,nihayet peygamberliğin son bulacağı,en son kıyamete yakın mesihin geleceğinin mujdelenmesi şeklinde ....Tevrat/Tanah araplardan hiçde iyi bahsetmiyordu....kurtuluş kesinlikle yahudilerden gelecekti...

Tevrat ve İncil'de ki Muhammed  ile ilgili olduğu söylenen bütün ayetlere baktım, gördümki yahya peygamberin İsa için sarfettiği övgüler Muhammed'e atfedilmişti..veya İsa 'nın Kutsal ruhun geleceğine,imanlıların üzerine ineceğine dair  söylediği vaadler Muhammed'e atfedilmişti , İsa'nın şeytandan bahsettiği cümleleri bile ...özellikle Risale i Nurlarda bu iddialar var..nurcular sadece risale i nur okuduğu için iddiaların doğru olduğuna bütün kalpleriyle inanıyorlar...Tevrat,İncil okusalar bahsedilen cümlelerin o anlamlara gelmeyeceğini farkedecekler...ve inançları sarsılacak...tıpkı benim gibi....

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Dünyada Tanrı'nın birliğine ve ölümden sonraki hayata inanan insan sayısı bunun için yeterince güçlü bir delil değil mi?

Ahlaksızlık ve zulümleri dolayısıyla helak olmuş topluluklar, milletler ya da kavimler? 

İnsanların hürmet ettiği, mübarek bildiği, örnek aldığı, adı Musa olsun, İsa olsun, Muhammed (selam onlara olsun) olsun, Buda olsun bu kadar elçi, aziz, evliyadan da mı haberdar değilsiniz.

Daha ne delili istiyorsunuz.

İslam Tanrının birliğine ve ahiret gününe inanmanın son ve en güncel tebliğinden başka bir şey değil ki.

"Kur'an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. "

 

Tabi. Bu yüzden Mekke Araplarına hitap ediyor;

 

İşte bu da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri tasdik eden ve ŞEHİRLERİN ANASI OLAN MEKKE'Yİ VE ÇEVRESİNİ uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır.
(ENAM-92)

tarihinde Jengaver tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Getaf yazdı:

bütün dinlerde hep yeni bir kurtarıcı inancı vardır zaten! İslam inancında da durum farklı değildir. Yok Mehdi gelecek derler yok Mesih gelecek..!

 

Evet yanıt bu. Tam bunu yazacaktım senin yazmış olduğunu gördüm. Bingo! Congratulations!

 

Yalnız şunu ekleyebilirim: Yahudi inancında peygamberliğin devamlı ve soydan geçen bir özelliği olduğunu bilen Araplar, bunun önünü kesmek için Muhammedin son peygamber olduğunu ortaya atmayı stratejik bakımdan faydalı bulmuşlardır. Bundan doğan sorunlar ise Mehdi inancı daha sonra İslama aktarılarak telafi edilmiştir. 

 

Doğan sorunlar nedir diye merak edilirse; ahir zaman peygamberi, son peygamber, kıyamet yakın, dünya bozulacak fikirlerinin yayılması. Bu fikirler Moğollar karşısında büyük bozgunlar yaşanmasına neden oldu. 

 

Moğolları ilk kez Kölemen bir komutan olan Baybars yenmiştir. Zeki bir adamdı. Haçlıları Moğolların tehlikeli ve ortak düşman olduğu konusunda ikna ederek olaya karışmamalarını sağladıktan sonra orduyu toplayıp Moğolların üzerine yürüdü. Moğollar Mısır'ı yağmalama hayalleri ile ilerliyor, bir savunma savaşı ile karşılaşacaklarını sanıyorlardı. Bir karşı saldırı beklemiyorlardı. Çünkü Moğollardan herkesin ödü kopuyordu. Baybars Filistin'de Ayn Calut denen yerde Moğolları kuşattı. Göstermelik bir saldırı ve geri çekilme manevrasını Moğollar yedi. Çünkü yenilmez olduklarını sanıyorlardı. Tuzağa çekildiler ve büyük bir katliamla yok edildiler. Sağ bırakılanlar gitsinler her yerde nasıl bir katliama uğradıklarını anlatsınlar diye sağ bırakıldı. Yanlış hatırlamıyorsam on bin Moğol bu Ayn Calut denen yerde doğranarak öldürüldü. Tam anlamıyla kan gövdeyi götürdü. Baybars'ın ordusu da bu sayıdaydı. Baybars bu tuzakta bazı kimyasal patlayıcılar kullandı. Bunlar öyle çok etkili değildi ama atlar çok ürktü patlamalardan. Moğol askerlerini üzerlerinden atıp kaçtılar. Atsız kalan Moğolları Kölemenler doğradı attı. Hatta Ömer Seyfettin bu patlayıcıları hazırlayan kimyacının öyküsünü yazmıştır. Öyküde kısa sürede bu adam sayesinde savaşın kazanıldığını unutan Müslümanlar adamı şeytani bir büyücü ilan ediyorlar. Patlayıcı yapmayı şeytandan öğrendiği iddia ediliyor ve canını zor kurtarıyor. İslam dünyasında artık klasik olmuş hikaye! Bunlar Farabi'yi kafir ilan etti, daha ne olsun! Farabi yahu! Koskoca dev zihin Farabi! İbn Sina! Onu da kafir ilan ettiler. Otopsi yapıp tıbbı geliştirdiği için "ölülere zulmediyor" gerekçesiyle linç edilmek istendi ve canını zor kurtardı!

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlginçtir.
İslamın ilk 100-200 senesi karanlıktır. Muhammedin biyoğrafisi dahil elimizdeki bilgilerin ezici çoğunluğu çok sonraları uyarlanmıştır.

Yani bırakın öncesini, İslamın güya yeşerdiği ortam, insanlar ve mekan hakkında, o devirden kalma doğru dürüst bir veri bulamazsınız.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu kimyasal patlayıcının kükürt ve bazı petrol ürünleri içerdiği konusunda bilgiler var. Bu tam olarak barut değil. Kükürt aynı zamanda keskin kokusuyla da atları kaçırmıştır. Petrol türevleri de şiddetle yayılan alevler oluşturmuştur. Kükürt tabii aynı zamanda zehir. Moğol ordusunda çıkan paniği tahmin edebiliyorum. Bu kimyacı kim ise bu işle bayağı uğraşmış. Bir kere petrolü rafine edip benzin elde etmiş. Başka türlü petrol patlamaz. Eğer gerçekten benzin elde ettiyse bu önemli bir gelişme. Ama işte şeytanın ortağı ilan edilmiş. Ömer Seyfettin bu adamın adını söylüyor tabii ama hatırlamıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, Yeni Üye yazdı:

"Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu alemin reisi geliyor.Bende asla onun nesnesi yoktur..." Yuhanna İncili bab:14 ayet 30

 

"Eğer beni seviyorsaniz emirlerimi tutarsınız. Ben Rabbe yalvaracağım ve o size başka bir tesellici, hakikat ruhunu verecektir; ta ki daima sizinle beraber olsun..." Yuhanna bab:14 ayet:15-16:

 

"Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem Faraklit size gelmez..." yuhanna bab:16 ayet:7:

 

"Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz..." yuhanna bab:15 ayet:26-27

 

"Faraklit geldiğinde cümle alemin hatalarını kınar" (Yuhanna Bab 16, Ayet ?

 

""Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum; benim gitmem sizin için hayırlıdır, çünkü, gitmezsem, Tesellici size gelmez; fakat gidersem, onu size gönderirim. Ve o geldiği zaman, günah için, salâh için, ve hüküm için dünyayı ilzam edecektir. Günah için; çünkü bana iman etmezler. Salah için; çünkü Babama gidiyorum, ve artık beni göremezsiniz. Ve hüküm için; çünkü bu dünyanın reisinde hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeylerim var; fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o, hakikat Ruhu, gelince, size her hakikate yol gösterecek; zira kendiliğinden söylemeyecektir; fakat her ne işitirse söyleyecek; ve gelecek şeyleri size bildirecektir."(Yuhanna, 16/7-13 )

 

Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.(O’nun söyledikleri), sadece O’na vahyolunan vahiydir.(NECM 3-4)

 

"Bir vakit Meryem oğlu İsâ şöyle dedi: 'Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın Resulüyüm, önümdeki Tevratın doğrulayıcısı ve benden sonra gelecek bir Resulün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmed'dir'. Sonra o onlara açık delillerle gelince 'Bu apaçık bir sihir.' dediler."(Saff, 61/6)

Dinlerin hepsi yalan ama bizi  ama şu eyetmi neyse madem muhmmed gelcekti bu ayete ne gerek var. artı üç büyük dinindede yazar kimse bir sayfasını satırını deyiştiremez görüyorm buradaki müslümanlar deyştirmeyi bırakın allahı yalancı duruma düşürüyorlar:D

 

 

MATTA 24:11.Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak.

tarihinde güven tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Eski kitaplarda peygamberimiz Hz. Muhammede (a.s.m) işaretler var mıdır?

Kur'an'ın dışındaki mukaddes kitaplara, zamanla insan elinin karıştığı halde Peygamber Efendimizin (asm.) bu mukaddes kitapların değişik nüshalarında yer alan isim ve sıfatlarında, büyük bir benzerlik mevcuttur.

Kur'an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk'ın zaman zaman tebliğciler veya peygamberler gönderdiğini ve onlara vahiy suretiyle kanunlar, emirler veya kitaplar indirdiğini bildirir. Kur'an, bu ifadeye bağlı olarak Hz. İbrahim (as)' in sahifelerinden, Hz. Musa (as)'a gönderilen Tevrat'tan, Hz. Davut (as)'a indirilen Zebur'dan ve nihayet Hz. İsa (as)a gönderilen İncil'den bahseder. Kur'an'da beyan edilen “zuhurul-evvelin”, yani “eskilerin kitapları” şeklindeki ifade ise, Zerdüştler veya Brahmanların bazı kitaplarına (kesin olmasa bile) işaret eder denilebilir.

Eski İran mukaddes metinlerindeki işaretler:

İran dini, Hindu dininden sonra dünyanın en eski diniydi. Mukaddes yazıları, desatir ve zend-avesta adını taşıyan iki kaynakta toplanıyordu. Bunlardan Desatir numara 14'de, İslam dinine ait bazı prensipler dile getiriliyor ve Efendimizin (asm.) geleceğine dair şu ifadeler yer alıyordu:

“İranlıların ahlak seviyesi düştüğünde, Arabistanda bir nur doğacaktır. Takipçileri onun tahtını, dinini ve her şeyini yükseltecektir. Bir bina inşa edilmişti (Kâbe'ye işaret ediyor) ve onun içinde, ortadan kaldırılacak pek çok putlar bulunmaktaydı. hâlk, yüzünü ona doğru dönüp ibadet edecektir. Takipçileri, İran, Taus ve Belh şehirlerini alacak ve İranın pek çok akıllı adamı, onun takipçilerine katılacaktır.”

Yukarıdaki satırlardan açıkça anlaşıldığı gibi, asırlar sonra doğacak İslam güneşi ve onun yüce Peygamberi (asv), son derece net bir şekilde tarif edilmiştir. Ve bu Peygamberin ( a.s.m), “ziyadesiyle övülmüş”, “Ahmet” ve “alemlere rahmet” unvanlarıyla, putları kaldıracak birinin olduğu yazılıdır.

Bu kitabın hâlen mevcut olan kısımlarından Yasht 13 ün 129. bölümünde, aynı hakikatler bir daha dile getirilir ve putları kıracak olan zattan, “herkese ve âlemlere rahmet” ismiyle bahsedilir. Bilindiği gibi efendimizin bir ismi de, rahmeten-lil-alemin (alemlere rahmet olan) şeklindedir.

Hind mukaddes metinlerindeki işaretler:

Paru 8, Khand 8, Adhya 8 ve Shalok 5-8 gibi hind mukaddes metinlerinde, Efendimizden (a.s.m) şöyle bahsedilmektedir:

“Arkadaşlarıyla birlikte bir mellacha (yabancı dil konuşan veya yabancı bir ülkenin mensubu) olan ruhi bir terbiyeci gelecek ve ismi Muhammed olacaktır. Onun gelişinden sonra raja, pencap ve ganj nehirlerinde yıkanır... Ona der ey sen! Beşeriyetin iftiharı, arap ülkesinin sakini, şeytanı öldürmek için büyük bir güç topladın.” (Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Kur'an-ı Kerim Tefsiri)

Yukarıdaki ifadede Efendimizin (asm.) has isminin aynen belirtilmiş olması, son derece dikkat çekicidir. Aynı satırlarda geçen “beşeriyetin iftiharı” kelimeleri ise, Peygamberimiz (asv)'in "fahr-i âlem" şeklindeki ismiyle aynı manadadır.

Buda (gautama buddha) kendisinin ölümünden sonra dünyayı şereflendirecek olan bir yüce kişiden bahseder. Palice lisanında adı “matteya”, sanskritçede “maitreya”, burmacada ise “armidia” olarak geçen bu kişi müşfik ve iyi kalpli olup, insanları doğru yola çağıracaktır. Budanın çok önceden vermiş olduğu bu haberde geçen isimlerin manası da, ”rahmet” demektir. Bilindiği gibi peygamberimiz için, Kur'an'da Enbiya Suresi'nin 107. Ayetinde, “Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyurulmaktadır.

Bu yazmalardan birinde, şu ifade geçer:

“Buda şöyle dedi. Ben dünyaya gelen ilk buda (yol gösterici) değilim, son da olmayacağım. Belli bir zamanda dünyaya bir başka kişi gelecektir. O da kutsi, aydınlanmış ve idarede fevkalade kabiliyetli olan biridir. O benim size öğretmiş olduğum aynı ebedi gerçekleri öğretecektir... Ananda sordu: o nasıl bilinecek? Buda cevapladı: o, maitreya (rahmet) olarak bilinecek.”

Pali ve sanskrit yazılı metinlerinde, ileride gelecek olan o yüce kişinin isimleri Maho, Maha ve Metta olarak geçer. Bu isimlerden ilk ikisi, “yüce aydınlatıcı” sonuncusu ise “inayetli” manasına gelir ki, bunlardan her ikisi de peygamberimizin sıfatlarıdır. Zaten dikkat edilecek olursa, başka kutsi metinlerde geçen Efendimiz (asv)'in has ismini gösteren Mohamet veya Mahamet adının, Maha ve Moha kelimelerinden teşekkül ettiği açıkça görülecektir.

Araştırmamızı, şimdi de Tevrat, İncil ve Zebur üzerinde sürdürelim. Bu konuda yapılan en detaylı inceleme Hüseyin-i Cisri'ye aittir. Hicri 1261-1327 yılları arasında yaşayan ve anne ile babası ehlibeyit'ten olan bu Suriye'li alim, söz konusu mukaddes kitaplardan Efendimizl'e (s.a.v.) alakalı 114 işaret çıkartmış ve bunları Türkçe'ye de çevrilen Risale-i Hamidiyye'sinde neşretmiştir.

Eski mukaddes metinler arasında en çok tahrif edilmiş olma özelliğini taşıyan Tevrat'ta bile, Peygamberimize (asm.) ait şu işaretler vardır:

“O, iki binici gördü, biri merkep üzerinde, diğeri deve üzerindeki binicilerdi. O, dikkatle dinledi.” (İşaya xxı, 7)

Burada peygamber İşaya tarafından bildirilen iki biniciden merkep üzerinde olanı Hz. İsa dır (a.s.). Çünkü İsa peygamber, Kudüs'e bir merkep üzerinde girmiştir. Deve üzerinde olan kişiyle de, Peygamber Efendimize (s.a.v.) İşaret edildiği açıktır. Efendimiz (asv) Medine'ye girişte devesinin üstündeydi.

Yeri gelmişken şunu da belirtelim ki, İncil tercümelerinde faraklit veya paraklit (perikletos) kelimeleri aynen muhafaza edilirken, yakın zamanlarda basılmış olan İncil tercümelerinde bu kelime değiştirilerek Arapça tercümelerinde “muazzi”, Türkçe tercümelerinde ise “teselli edici” şeklinde verilmiştir.

Hazreti Şuayb (asv)'ın suhufunda, Efendimiz (asv)'in ismi Müşeffeh şeklinde geçer ki, kelime olarak tam karşılığı “Muhammed”dir. Tevrat'ta geçen Münhemenna isminin karşılığı da, yine Muhammed'dir. (Bilindiği gibi Muhammed kelimesinin lügat karşılığı da, “tekrar tekrar methedilmiş” şeklindedir.) Bunların dışında, Efendimizin (s.a.v.) İsmi, Tevrat'ta çoklukla “Ahyed”, İncil'de ise, ”Ahmet” olarak geçmektedir.

Konumuzu, bir hadis-i şerifle noktalıyoruz.

“Benim ismim Kuranda Muhammed, İncilde Ahmet, Tevratta ise Ahyeddir.” 

Bilgi için bk. Doğu Kutsal Metinlerinde Hz. Muhammed (Zerdüşt, Hindu, Budist), A. H. Vidyarthi; Çeviren: Kemal Karataş, İnsan Yayınları; İstanbul, 1997.

Madem iran kitabında muhmmed adı geçiyor niye  kuranda bu kitaplardan bahsetmiyor. İran hala tam müslüman sayılmaz  köklü bir gelenkten geliyor tam müslüman olsaydı şimdi araplar gibi amerikanın kucağında olurdu

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Dünyada Tanrı'nın birliğine ve ölümden sonraki hayata inanan insan sayısı bunun için yeterince güçlü bir delil değil mi?

Milyonlarca koyun olması konunun delili değildir, Koyunun varlığının delili olabilir. 

 

 

8 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Ahlaksızlık ve zulümleri dolayısıyla helak olmuş topluluklar, milletler ya da kavimler? 

Bu ifadeniz saçmalık. Böyle bir ilahi adalet varsa başta birleşik krallığın helak olması lazımdı. 

 

8 saat önce, Yeni Üye yazdı:

İnsanların hürmet ettiği, mübarek bildiği, örnek aldığı, adı Musa olsun, İsa olsun, Muhammed (selam onlara olsun) olsun, Buda olsun bu kadar elçi, aziz, evliyadan da mı haberdar değilsiniz.

Bari yazacağın şeyi millete öğretmeden önce kendin araştır. Budizm tek tanrılı bir din değildir kör cahil. 

Ayrıca bu nasıl bir inançtır? İsa geldiğinde musaya inananları, Muhammed gelince de isa'ya inananları öldürüyor? 

Ya yakılan kütüphaneler? 

 

8 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Daha ne delili istiyorsunuz.

İslam Tanrının birliğine ve ahiret gününe inanmanın son ve en güncel tebliğinden başka bir şey değil ki.

"Kur'an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. "

 

Bu yazdıklarınız 1 tane delil ifade etmiyor. Ademin hikayesi uydurma iken, astronomi ile ilgili uydurma bilgiler bulunan, ışığı çözememiş, depremi anlamamış bir kitap tek yaratıcının kitabı olamaz. Ancak uydurma bir kitap olabilir. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...