Jump to content

MİKRO DALGA İLE PİŞİRMENİN GİZLİ ZARARLARI


Recommended Posts

selam  ,

yaklaşık 3 senedir süren bazı sağlık sorunlarıyla karşılaştım. 

1 haftadır mikrodalga fırın kullanmıyorum . bahsettiğim şikayetlerimin bazıları  tamamiyle yok oldu  bazılarınında şiddeti azaldı.psikolojiktir diyenler olacaktır.olabilir.olmayabilirde. eğer  sağlık problemleriniz varsa ve   mikrodalga fırın kullanıyorsanız  bir süre kullanmaya ara verip kendinizi kontrol edin derim.

mikro dalga fırınların zararları hakkında şüphemi desdekleyecek iddialar   

MİKRO DALGA İLE PİŞİRMENİN GİZLİ ZARARLARI

 
İnsanların mikrodalga fırınların sağladığı rahatlık uğruna sağlıklarından fedakârlık etmeleri mümkün mü? Sovyetler Birliği 1976 yılında mikro dalga fırınların kullanımını neden yasakladı? Mikrodalga fırınları icat eden kimdir ve ne sebeple icat edilmiştir? 

Amerikan evlerinin %90 ın da mikrodalga fırınlar yemek hazırlamak için kullanılmaktadır, çünkü hem kullanımı çok rahat hem de klasik fırınlara kıyasla enerji açısından son derece tasarrufludur. Genelde insanlardaki kanı mikrodalga fırınların hem içinde pişen besinlere hem de bu besinleri tüketen kişilere bir zararı dokunmadığı şeklindedir. 

Aşağıda detayları verilen araştırmanın hedefi mikrodalgada pişirmenin doğal ve sağlıklı olmadığını ve insan vücudunda hayal edilemeyecek kadar büyük zararları olduğunu ispatlamaktır.

Mikrodalga fırınlar nasıl çalışır? 

Mikrodalgalar da ışın dalgaları veya radyo dalgaları gibi bir çeşit elektromanyetik enerjidir ve elektromanyetik güç veya enerji spektrumunun bir kısmını işgal ederler. Günümüzde, modern teknoloji çağında mikrodalgalar uzun mesafeli telefon sinyallerini, televizyon programlarını ve bilgisayar bilgilerini hem dünya çapında hem de bir uzayda ki bir uyduya yollamak için kullanılırlar. Ancak, bizim bildiğimiz ve de bize hiç yabancı olmayan mikrodalgalar yemek pişirmek için bir enerji kaynağı olarak yaralandığımız mikrodalgalardır. 

Her mikrodalga fırında bir magnetron vardır. Bu bir tüptür ve burada elektronlar hem manyetik hem de elektrik alanlarından etkilenerek 2450Mega Hertz veya 2.45 Giga Hertzlik bir mikrodalga radyasyonu üretirler. İşte bu radyasyon yiyeceklerdeki moleküllerle etkileşim yapar. 

Bütün dalgasal enerjiler dalganın her bir döngüsü ile pozitif kutuptan negatife doğru bir değişim yaşarlar. Bu polarite değişimi her saniyede milyonlarca defa meydana gelir. Besin moleküllerinde özellikle su moleküllerinde aynen bir mıknatısta ki kuzey-güney kutbu gibi bir pozitif birde negatif uç vardır. 

Ticari fırın modellerinde 1000Wattlık bir elektrik akım vardır. Magnetron denilen tüpten üretilen bu mikrodalgalar fırının içindeki besini bombardımana tabi tutarken kutupsal moleküllerin de aynı frekansta saniyenin milyonda biri bir zamanda dönmelerini sağlarlar. 

Bütün bu aktivite yemeğin ısınmasını sağlayan moleküler bir sürtünmedir. Bu alışılmadık ısıtma şekli çevredeki moleküllere zarar verir, onları parçalara ayırır ve deforme eder. 

Güneşten gelen mikrodalgalar ise direkt akım (DC) prensiplerine göre fonksiyonlarını yaparlar ve yukarıda bahsedilen sürtünme ısısını üretmezler. Buna karşılık mikrodalgalar AC akım kullanırlar ve sürtünme ısısı meydan getirirler. 

Bir mikrodalga fırın ince ve çok keskin bir enerji dalgası üretir ve bu dalga tüm enerji spektrumunda sadece dar bir frekansta bulunur. Fakat güneşten gelen enerji geniş bir frekans spektrumunda çalışır. 

Mikrodalga kullanarak pişirme yönteminin hem günlük yemek pişirmede hem de bebeklere verile biberon sütlerinin ısıtılmasında çeşitli zararlarının olduğu tespit edilmiştir. 

Ayrıca, 1991 yılında, Oklahoma’da mikrodalgada ısıtılmış kan verilen bir hasta ölmüştür. Mikrodalga da ısıtılmış kan hastanın kendi kanında değişim yapmış ve sonuçta hastanın ölümüne sebep olmuştur. 

Bu da açıkça gösteriyor ki mikrodalga kullanılarak yapılan ısıtma işlemi ısıtılan maddelere zararlı bir şeyler yapmakta. Beden, doğası itibariyle bir elektrokimyasal olduğu için insanın elektrokimyasal işlemlerini zorlayan veya değiştiren bir zorlayıcı güç bedenin fizyolojisinde etkilemektedir. Bu konu Robert O.Becekr’ın kitabı ‘’The Body Electric’’ ve Ellen Surgaman’ın kitabı ‘’Dikkat, Çevrenizdeki Elektrik Sağlığınıza Zaralı Olabilir’’ isimli kitapta detaylı olarak anlatılmıştır. 

Bilimsel veriler ve gerçekler 

1992 yılında Raum ve Zelt tarafından yayınlanan ‘’Geleneksel şekilde hazırlanan yiyecekler ve Mikro dalgada hazırlanmış yiyeceklerin kıyaslanması’’ başlıklı çalışmada şu noktalar vurgulanmıştır:-

‘’Doğal tıbbın en temel hipotezi insan vücudu alışık olmadığı moleküller ve enerjiler ile karşılaştığı zaman bu molekül ve enerjiler bedene fayda yerine zarar verirler. 

Mikrodalgada hazırlanmış yiyeceklerin içinde insanların ateşin keşfinden beri pişirdikleri yiyeceklerinde bulunmayan moleküller ve enerjiler bulunmaktadır. Hâlbuki güneşten ve diğer yıldızlardan gelen mikrodalga enerjinin esası DC/direkt akımdır. 

Buna karşılık yapay olarak üretilen mikrodalgalar (ki buna fırınlarda üretilenlerde dâhildir) AC (değişken akımdan) meydana gelir ve dokundukları her yiyecek molekülünde saniyede bir milyarın üstünde polarite değişmelerine neden olurlar.

Böyle bir işlemde doğal olmayan moleküllerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Fırınlarda üretilen mikrodalgadan dolayı doğal olarak ortaya çıkan amino asitlerde bile isomerik değişiklikler (şekil değişimleri) olduğu ve toksik formlara dönüştükleri tespit edilmiştir. 

Kısa bir sürede tamamlanmış bir çalışmada mikrodalgada hazırlanmış süt ve sebzeleri tüketen kişilerin kanlarında belirgin ve rahatsız edici değişimler olduğu gözlenmiştir. Bu araştırmada sekiz gönüllü değişik şekillerde pişirilmiş aynı besin türlerini tüketmişlerdir. 

Mikrodalga fırınlarda işlem görmüş yiyecekler gönüllülerin kanlarında değişimler yaratmıştır. Hemoglobin seviyeleri düşmüş ve toplam beyaz hücreler ile kolesterol seviyeleri yükselmiştir. Buna karşılık lenfositler düşmüştür. 

Kandaki enerji ile ilgili değişimleri tespit edebilmek için ışık yayan bakteriler kullanılmıştır. Mikrodalgada işlem görmüş yiyecek tüketiminden sonra kişilerden elde edilen kan serumuyla karşılaşan bakterilerin yaydıkları ışınlarda belirgin bir artış gözlenmiştir. 

1991 yılında İsviçre de Dr. Hans Ulrich Hertel ile Lozan Üniversitesinden bir profesörün birlikte yaptıkları araştırmada da yukarıdaki sonuçlar elde edilmiştir. 

Bunlara ek olarak Ruslar tarafından tespit edilmiş bir ‘’mikro dalga hastalığı’’ vardır. 1950’li yıllarda Ruslar radarın geliştirilmesi çalışmalarında mikro dalgalara maruz kalmış binlerce işçi üzerinde yaptıkları araştırmada bu kişilerde çok ciddi sağlık sorunları olduğunu tespit etmişler ve bu nedenle mikro dalga kullanımı için kesin kısıtlamalar getirmişlerdir. Buna göre işçiler en fazla 10mikrowatt enerjiye maruz kalabilecekler, siviller için ise bu miktar 1 mikrowatt belirtilmiştir. 

‘’The Body Electric’’ isimli kitabında Robert O.Becker mikrodalga radyasyonunun sağlık üzerindeki etkileri ile ilgili olarak Ruslar tarafından yapılan araştırmayı ve ‘’mikrodalga hastalığını’’ şöyle tanımlamıştır :-

‘’Mikrodalga hastalığının ilk işaretleri düşük kan basıncı ve düşük nabızdır. Daha sonra çoğunlukla sempatik sinir sisteminin kronik olarak uyarılması (stres sendromu) ve yüksek kan basıncı ortaya çıkar. 

Bu dönemde baş ağrısı, baş dönmesi, göz ağrısı, uykusuzluk, huzursuzluk, endişe, mide ağrısı, sinirsel gerilim, konsantrasyon bozukluğu ve bunlara ek olarak apandisit, katarakt, üreme organları ile ilgili sorunlar ve kanser görülür. 

Kronik semptomlardan sonra adrenalin fazlalığı, koroner damarların bloke olması ve kalp krizleri ortaya çıkar. 

Ayrıca lenfatik sorunlarda gözlemlenmiştir ki bu da bazı kanser türlerini önleyebilmek için bedenin ihtiyacı olan gücün daha azalmasına yol açmaktadır. 

Yapılan gözlemlerin sonuçlarına göre kanda daha fazla kanser hücresi oluştuğu, ayrıca mide ve bağırsak kanserlerinde de artış olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca, daha fazla sindirim sorunu, idrar ve dışkılama sisteminde yavaş yavaş bozulmalar meydana gelmiştir. 

Mikrodalga fırınların etkileri üç ana grupta toplanmıştır: 

I. Kansere yol açan etkiler:

a) Atmosferdeki radyoaktivite ile bir bağlanma etkisi yapması, böylece yiyeceklerdeki alfa ve beta partiküllerinin artması,

b) Süt ve diğer tahıl tanelerinde bulunan protein hydrolysate bileşimlerinde kansere yol açan maddeler yaratması (bunlar su ilavesi ile doğal olmayan parçalara ayrılan natürel proteinlerdir),

c) Mikrodalgaya maruz kalan yiyeceklerde ki temel maddelerin değişmesi dolayısıyla sindirim sisteminde bozuklukların ortaya çıkması.

d) Yiyeceklerin sıvılarında değişiklik olmasından dolayı lenfatik sistem de çalışma düzensizliklerinin ortaya çıkması. Emici damarlarda ve böylece beden dokularındaki anormal büyümeleri engelleyen bağışıklık potansiyelinin degenerasyona uğraması.

e) Mikrodalgaya maruz kalmış gıdaların tüketilmesinden sonra kan serumunda yüksek oranda kanser hücreleri görülmesi (cytomalar ve sarcoma gibi hücre tümörleri)

f) Dondurulmuş gıdalar mikrodalga kullanarak çözdürüldükten sonra bu gıdalarda ki glucosid (hidrolize edilmiş dextrose) ve galactoside (okside olmuş alkol) elemanlarının metabolik bölünmelerinde bozukluklar ortaya çıkması, 

g) Özellikle taze köklü sebzelerde kansere yol açan serbest radikallerin (yüksek reaksiyonlu tamamlanmamış moleküller) meydana gelmesi,

h) Yapılan istatistiklerde mikrodalgada pişirilmiş yiyecekleri tüketen kişilerin çoğunda mide ve bağırsak kanserleri görülmüş, aynı zamanda perifer hücre dokularının dejenere olduğu bunun sindirim ve dışkılama sisteminde yavaş yavaş bozulmalara yol açtığı tespit edilmiştir. 

II. BESİN DEĞERİNDE AZALMA

Araştırmalara göre mikrodalga fırınlardaki ışınlara maruz kalmak yiyeceklerin besin değerlerinde azalmaya yol açmaktadır. Bu konudaki en önemli bulgular:

1. Bedenin B-complex vitaminleri, vitamin C, Vitamin E ve tüm yiyeceklerdeki lipotropiklerden yararlanma yeteneğinin azalması.

2. Test edilen bütün gıdalarda beden için en gerekli enerjinin %60–90 arası azalması;

3. Alkoloidlerin (nitrojen bazlı organik elementler), glucosidlerin, galactosidlerin ve nitrilosidlerin metabolik davranışlarında ve entegrasyon yeteneğinde azalma;

4. Et ürünlerinde ki nucleoproteinlerin harab olması;

5. Ayrıca, bu ışınlara maruz kalan bütün yiyeceklerde belirgin bir şekilde yapısal yok olmalar tespit edilmiştir.

III. Biyolojik etkiler 

Mikrodalga ışınımlarına maruz kalmak insanların genel biyolojik yapılarında beklenmedik bir negatif etki yaratmıştır. 

Ancak, bu konu Ruslar çok hassas aletlerle ölçüm yapana kadar tespit edilememiştir. Yapılan araştırmadan elde edilen bulgulara göre zarar görmek için bir insanın mikrodalgadan geçmiş yiyecek maddelerini tüketmesine bile gerek yoktur. Böyle bir enerji alanına maruz kalmak bile istenmeyen yan etkilere yol açmaktadır. Bu yüzden 1976 yılından beri Rusya’da mikrodalga ile çalışan aletleri kullanmak kanunla yasaklanmıştır. 

Aşağıda bu aletlerin etkileri belirtilmiştir:

1. Mikrodalga fırınlar çalıştıkları esnada onların etki alanında bulunan kişilerin yaşam enerjisinde azalma ve daha uzun süreli kalıcı olarak da kişilerin enerji alanında görülen bazı yan etkiler. 

2. Aletin kullanımı sırasında hücresel voltajda ve özellikle kan ve lenfatik alanlarda dejenerasyon,

3. İnsan metabolizmasındaki proseslerde besinlerden yararlanmak için gerekli potansiyel enerjide bir dejenerasyon ve bozulma, 

4. Hücre iç zarında sindirim işleminden sonra kan serumuna aktarılan metabolik işlemlerin yapılması sırasında meydana gelen dejenerasyon;

5. Serebrum denilen beynin ön kısmında (düşünme ve daha üst düzey fonksiyonların serbest bırakıldığı bölüm) sinir uçlarının birleşme yerlerindeki potansiyel elektrik impalslarında dejenerasyon ve dengesizlik.

6. Sinirlerin elektrik devrelerinde bozukluk ve enerji alanında kayıplar. Bu kayıplar simetrik olarak hem merkezi hem de otonom sinir sisteminin hem arka hem de ön taraflarında meydana gelir.

7. Denge ve şuurluluk fonksiyonunu kontrol eden retiküler aktivasyon sisteminde ki biyoelektrik güçte azalma;

8. Çalışmakta olan aletin çevresinde ki 500 metrelik yarıçaplı bir alanda bulunan insan, hayvan ve bitkilerde uzun dönemde kümülatif olarak hayati enerji kayıpları, 

9. Uzun süreli kalıcı olan manyetik atıklar sinir sistemi ve lenf sisteminde birikim yapar;

10.Kadın ve erkeklerde hormonal dengesizlik ve hormon üretiminin engellenmesi;

11.Beyin dalgalarında bozukluklar. Mikrodalga ışınıma maruz kalmış kişilerin alfa, beta, teta ve delta dalga sinyallerinde bozukluklar;

12.Beyin dalgalarındaki bu bozukluklardan dolayı negatif psikolojik etkilerin ortaya çıkması. Gerek pişirme gerekse transmisyon istasyonlarında mikro dalgaya sürekli maruz kalmış kişilerde hafıza kaybı, konsantrasyon eksikliği, baskılanmış duygular, zihinsel aktivitelerde yavaşlama gibi etkiler görülmüştür. 

Kaynak:
www.mercola.com'dan özet
Link to post
Sitelerde Paylaş

Mikrodalga ile çalışan radarlar tehlikelidir.

 

Evde kullandığımız fırınlar faraday kafesi ile çevrilidir dışarı kaçamaz.

 

Plastik kaplarda gıdaları pişirirsen zararlı olabilir.

 

Gıdaları kömürleşene kadar  pişirirsek zararlıdır.Aynısı mangal içinde geçerli.

 

Wifi cihazlarda aynı frekansta çalışır ama güçleri düşüktür.:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

Mikrodalga ile pişirmenin, doğru dürüst pişirememe dışında bir zararı yok, bilinen. O da biraz pişecek şeye, pişirme şekline bağlı.

 

Bir sürü aslı astarı olmayan laflar ediliyor, efenim mikrodalganın sinirlere zararı falan filan. Bunlar teraneden ibaret. 

 

Mikrodalga ile çalışan radarla falan, fırını karıştırmakta abesle iştigal. Bu, şalama ateşi yakıyor, demek ki fırın yakar, zararlı demek gibi salakça bir laf olur. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mikrodalga sinyaller metalden geçmez. Fırınlar metalle kaplıdır  bu yüzden Mikrodalgadan daha tehlikeli baz istasyonu yani cep.tel. sinyalleridir. Bir manyetik dalganın bela olup olmadığı dalga boyu ile ölçülür.  Cep tel sinyalleri baz istasyonundaki ayarlayıcı ile değiştirilebilir.  Hiyarin teki sinyal iyi çeksin diyerek voltajı abartirsa  bunlar tehlike saçar.  

 

Bu mantıkla yapılan radyasyon mayınları bile vardır. Üzerine basarsin patlamaz ama radyasyon yaymaya başlar. 5 dk sonra kusma ve zehirlenme başlar..

 

Baz istasyonu sinyalleri atom bombasından daha tehlikeli dir. Frekansı ile oynandığı takdirde 10 dk da milyonlarca insan radyasyon ile  zehirlenir.

 

Devletlerin bunlarla ilgili sıkı frekans denetimleri olmalıdır.

 

Mikrodalga ise titreşim enerjisi yayar. Elbette her maddenin titreşim frekansı farklıdır bazi maddeler bu mikrodalga frekansında kopar ama radikal iyonlar oluşturmazlar. Neticede fırının icine biz girmiyoruz , yemek giriyor. Yemeklerin neredeyse hepsi polimer yapıdadır. Yani  çok abartılı 5 dk mikrodalga da pişirilen bir yemek protein zincirinden %1 kaybeder. Ama zararlı değildir çünkü parçalanan protein de besindir.

 

Mikrodalga da dikkat edilecek nokta pişirdiğin kaptır. Plastik ve metal kaplar tehlikelidir. Bir de koruyucu içeren hazır gıdaların pişirilmesi sorun yaratabilir. Çünkü koruyucu katkılar fotokimyasal parçalanma ile radikaller oluşturabilirler. Bunlar kanser yapan yan ürünlerdir.

tarihinde Düşünen Hayvan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

RADYASYON

Radar alıcı vericisine enerji verildiğinde, personel için mikrodalga radyasyonu tehlikesi oluşturur. Q-47 için tehlike mesafesi, Q-37 için olan mesafeden çok daha büyük. Birlikler için tehlike mesafesi, tam 1600 mil tarama alanı olan radarlar üzerinden radarın önünde 217 metredir. Radar ayrıca, elektrikle patlatılan patlayıcılar için tehlike oluşturmaktadır. Şekil E-14 , radarın radyasyon tehlikesi bölgesini göstermektedir.

Şekil E-14.  Birlik Radyasyon Tehlikesi Alanı

Şekil E-14. Birlik Radyasyon Tehlikesi Alanı

 

https://www.globalsecurity.org/military/library/policy/army/fm/3-09-12/appe.htm

 

Çevrenizde radar varsa dikkatli olun.:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
45 dakika önce, priest of nature yazdı:

RADYASYON

Radar alıcı vericisine enerji verildiğinde, personel için mikrodalga radyasyonu tehlikesi oluşturur. Q-47 için tehlike mesafesi, Q-37 için olan mesafeden çok daha büyük. Birlikler için tehlike mesafesi, tam 1600 mil tarama alanı olan radarlar üzerinden radarın önünde 217 metredir. Radar ayrıca, elektrikle patlatılan patlayıcılar için tehlike oluşturmaktadır. Şekil E-14 , radarın radyasyon tehlikesi bölgesini göstermektedir.

Şekil E-14.  Birlik Radyasyon Tehlikesi Alanı

Şekil E-14. Birlik Radyasyon Tehlikesi Alanı

 

https://www.globalsecurity.org/military/library/policy/army/fm/3-09-12/appe.htm

 

Çevrenizde radar varsa dikkatli olun.:)

 

Doğru. Çünkü mikrodalga fırınlar radar çalışmaları sonucunda bulunmuştur. Çalışmayı yapan profesörün cebindeki çikolata eriyince farkedilmis

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 25.02.2019 at 09:07, Düşünen Hayvan said:

Mikrodalga sinyaller metalden geçmez. Fırınlar metalle kaplıdır  bu yüzden Mikrodalgadan daha tehlikeli baz istasyonu yani cep.tel. sinyalleridir. Bir manyetik dalganın bela olup olmadığı dalga boyu ile ölçülür.  Cep tel sinyalleri baz istasyonundaki ayarlayıcı ile değiştirilebilir.  Hiyarin teki sinyal iyi çeksin diyerek voltajı abartirsa  bunlar tehlike saçar.  

 

Bu mantıkla yapılan radyasyon mayınları bile vardır. Üzerine basarsin patlamaz ama radyasyon yaymaya başlar. 5 dk sonra kusma ve zehirlenme başlar..

 

Baz istasyonu sinyalleri atom bombasından daha tehlikeli dir. Frekansı ile oynandığı takdirde 10 dk da milyonlarca insan radyasyon ile  zehirlenir.

 

Devletlerin bunlarla ilgili sıkı frekans denetimleri olmalıdır.

 

Mikrodalga ise titreşim enerjisi yayar. Elbette her maddenin titreşim frekansı farklıdır bazi maddeler bu mikrodalga frekansında kopar ama radikal iyonlar oluşturmazlar. Neticede fırının icine biz girmiyoruz , yemek giriyor. Yemeklerin neredeyse hepsi polimer yapıdadır. Yani  çok abartılı 5 dk mikrodalga da pişirilen bir yemek protein zincirinden %1 kaybeder. Ama zararlı değildir çünkü parçalanan protein de besindir.

 

Mikrodalga da dikkat edilecek nokta pişirdiğin kaptır. Plastik ve metal kaplar tehlikelidir. Bir de koruyucu içeren hazır gıdaların pişirilmesi sorun yaratabilir. Çünkü koruyucu katkılar fotokimyasal parçalanma ile radikaller oluşturabilirler. Bunlar kanser yapan yan ürünlerdir.

 

Baz istasyonlarının frekansı ile oynaman pek kolay, pek olası değil. Şöyle, o radyo sinyal işleme zımbırtıları, aklına esen her frekansta çalışabilecek şekilde yapılmıyor, yapılamıyor. Ancak belli bir aralıktaki frekanslarda çalışabiliyorlar zaten. Güç içinde aynısı geçerli. 

 

Plastik ve metal kaplarda temel olarak, sağlık yönünden tehlikeli değildir. Velakin, metal kaplar kıvılcımlar çıkmasına sebep olabilir. Metal biraz zayıfsa, mikrodalga içinde yanabilir. En iyi durumda, mikrodalga metalin içine geçemez ve yemeğiniz pişmez. Plastik kaplarda ise, mikrodalgayı geçirmeme ve yemeğin pişmesini engelleme durumu oluşabilir. Bazı plastikler, ısıtılınca, kanserojen maddeler oluşturabilir, özellikle polikarbonlar.

 

Yukarıda, arkadaş mikrodalga fırını kullanmayınca şikayetlerinin kesildiğini söylüyor. Gayet mümkündür. Fakat bunun asıl sebebinin mikrodalga değil, o fırına özgü bir durum olması daha çok olasıdır; ses, içindeki pislik vs. vs. gibi.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, Düşünen Hayvan said:

Sinyal yayıcı aletin adı magnetrondur. Verilen voltaja göre sinyal gücü artar. Aletin büyüklüğüne ve konumuna göre de kapsama alanı değişir. Mikro dalga fırında da aynı alet vardır baz istasyonu vericisinde de aynısı vardır.

 

Radarlarda magnetron pek kullanılmaz, tercih de edilmez. Verilen voltaja göre güç artışı da pek fazla olmaz, güç, magnetronun tasarımına dair bir konudur. Magnetronun çıkış gücü, anot akımı ile bağıntılıdır, fakat klasik ohm kanunu burada pek işe yaramaz, anot voltajının artışı, o akımı basitçe artıramaz. Sonuçta, magnetronun güç kontrolü için bir sürü taklalar atılır. 

 

Bu sebeple, modern radarlarda, klistronlar ve bilhassa TWT denen zımbırtılar kullanılır. Magnetron ucuza basitçe mikrodalga elde etmek için verimli bir alettir, radar gibi uygulamalarda çok tercih edilmez. Mikrodalga fırın dışında, rf kaynak makineleri, hızlandırıcılar gibi yerlerde kullanımları makuldür magnetronların. 

 

Baz istasyonu vericileri, temel olarak sinyal üreten bir DDS, yani "Direct Digital Synthesis" devresi ile bunu güçlendiren bir güç katından oluşur. Bunlarda genelde silikon, yani katı hal transistörlerdir. Burada transistör demek biraz geniş bir kapsam. Örneğin, çıkış katlarında, yani nihai güç çıkışında, LDMOS transistörler tercih edilir. Onlarda silikon değilde, genelde Galyum Nitrit ile yapılır, ama onlarada silikon denir kabaca. Baz istasyonları, magnetron falan gibi, köhne ve demode lambalar kullanmaz. Baz istasyonlarında, özellikle çıkış katı doğrusallığı çok önemlidir, bu yüzden doherty dalavereleri, dijital predistortion (sinyali dijital olarak ön bozma) gibi baya uçan kaçan atraksiyonlar yapılır. O yüzdende, baz istasyonlarının istenmeyen radyasyon üretmeleri beklenmez, devreleri buna müsait değildir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin bahsettikleri kontrol devreleri akım ayarlayicilaridir. Magnetronlar genel isimdir. İlla bakır olması gerekmez.  Radar veya sinyal dagiticilarin gücü bloğun alaşımından ve şekline göre değişir. Ama voltaj ve akım ile doğru orantılıdır. Transistorler akımı kontrol etmek için kullanılır. Veri akışını ihtiyaca göre artırıp azaltmak için.. alaşım farklı da olsa sonuç değişmez. İkisi de sinyal yayar. İkisi de tehlike eşiğini çok kolay geçebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, Düşünen Hayvan said:

Senin bahsettikleri kontrol devreleri akım ayarlayicilaridir. Magnetronlar genel isimdir. İlla bakır olması gerekmez.  Radar veya sinyal dagiticilarin gücü bloğun alaşımından ve şekline göre değişir. Ama voltaj ve akım ile doğru orantılıdır. Transistorler akımı kontrol etmek için kullanılır. Veri akışını ihtiyaca göre artırıp azaltmak için.. alaşım farklı da olsa sonuç değişmez. İkisi de sinyal yayar. İkisi de tehlike eşiğini çok kolay geçebilir.

 

Magnetron, genel isim falan değildir, gayet iyi bilinen, bir tür vakum tüpü, elektron lambası vs. dir, her ne diyorsan artık. 

 

Ve bahsettiklerim, kontrol devresi falan değil zaten. Hani çok bozmak istemiyorum, anlaşılan merakın olmuş bu işlere. Mevzu bahis mikrodalga sistemiyse, voltaj ile akım öyle sandığın gibi basitçe birbirine bağlı olmaz. En basit olarak açıklayayım, oralarda hesaplar, her zaman, -1'in karekökü kullanılan kompleks sayılarla yapılır. 

 

Akım ile veri akışının da bir alakası yoktur. Veri akışı azda olsa, çok da olsa, sistemin kullandığı akım değişmez. 

 

Bu da alaşım falan mevzusu değildir. Magnetronda, cam, bakır, seramik vs. ile yapılır, TWT lambası da. Ama transistör farklı şekilde yapılır ve farklı dinamiklere uyar. Radar veya herneyse, onun gücü, kullanılan alaşıma değil, kullanılan çıkış katının tasarımına bağlıdır. Magnetronu, hangi alaşımla yaparsan yap, güç olarak netice değişmez, kayıplar ve verimi etkilersin en fazla. 

 

Baz istasyonları, tehlike eşiğini geçemez. Zira yapıları buna imkan vermez. Dikkat et, koruma demiyorum. Basitçe, baz istasyonu, ne tasarlandığı güçten fazlasını verebilir, ne de tasarlandığı frekansın dışına çıkabilir. Keşke öyle bir imkan sağlayan bir zımbırtı olsaydı, biz RF geliştiricilerin hayatı cennet olsaydı. 

 

Meraklı isen, bildiklerinin yanlış olduğunu kabul ederek bir yerden başlamış olursun. Doğrularını öğrenmek için, şansına ben buradayım, ama o bilgiler çok yerdede mevcut.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yapıları müsaade eder etmez bu teorik olarak böyle ama bunu denetleyen kim var.

 

Bir çok elektron kaynağı var. Ve senin bahsettiklerin tamamen kontrol devreleri ile ilgili. İşin ucu tamamen voltaj ve akım  ile alakaludir. Voltajın ve akimin kontrol edilmesi  için o devreler yerlestirilir. Sen işin elektronik kısmıyla manyetik kısmını birbiriyle karıştırıyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, Düşünen Hayvan said:

Yapıları müsaade eder etmez bu teorik olarak böyle ama bunu denetleyen kim var.

 

Bir çok elektron kaynağı var. Ve senin bahsettiklerin tamamen kontrol devreleri ile ilgili. İşin ucu tamamen voltaj ve akım  ile alakaludir. Voltajın ve akimin kontrol edilmesi  için o devreler yerlestirilir. Sen işin elektronik kısmıyla manyetik kısmını birbiriyle karıştırıyorsun.

 

Bunun denetimi falan belli, elindeki telefon bile söyler: Çekmez. 

 

İşin elektornik kısmı, manyetik kısmı aynı şey zaten. Manyetik kısmı dediğin herneyse. Zira bir baz istasyonunda manyetik bir şey bulamazsın, mıknatıs falan, şu bu herneyse, o da belli değil.

 

Bahsettiğin her şeyi yapan, o sinyali yayan tüm sistem, tamamen elektronikten ibaret. Baz istasyonu tasarlanırken, hangi güç ve frekans için çalışacaksa, ona göre yapılır ve ancak o frekans ve güçlerde çalışabilir. 

 

E, peki bozulursa? Evet, bozulabilir, atıyorum, çıkış katı ile anten bağlantısı kopar. Geri yansıyan sinyal, tonla harmonik üretir, tonla IMD'ye sebep olur, bir sürü istenmeyen frekans ortaya çıkar. Bak gördün mü, baz istasyonu öyle olabiliyormuymuş? Evet, öyle ve  o anda o baz istasyonu çalışmaz olur. Elindeki telefon çekmez. Ve bölgedeki diğer baz istasyonlarının da canına okur, onlarda çekmez hale gelir. Sonuç, operatör uzaktan müdahale eder, kapatır vs. o baz istasyonunu. Ha, kapatmadı, ne olur? Ne mi olur, tamam, bir sürü frekans çıkar, ama güçleri hiç bir şeyi değiştirmeyecek kadar düşük olur, diğer sinyalleri bozmaktan başka. Bu duruma ne sebep olurdu, antenin kopması. Peki kopuk, bağlı olmayan antenden sinyal yayınlanır mı?

 

Evet, bir diğer bilmediğin şeyde bu. Baz istasyonları, hem kendilerini, hemde birbirlerini sürekli el mahkum denetler. Çünkü biri aksarsa, bölgedeki hepsi aksar. Dahası, en azından ülkemizde, spektrum kontrolü zaten yapılıyor, öyle takılabilecek bir durum olası değil. Adam frekanslar için tonla para verecek, kafayı yemiş bir baz istasyonu o frekansı bozacak, adam bunu kabul eder mi? Boş frekans mı var sanıyorsun ki, öyle kafasına göre sarkabilsin bir şeyler?

 

Bugün, en güvenebileceğiniz şey, baz istasyonlarıdır. Cebinizdeki telefon, evinizdeki internet modemi bile, onlara göre çok çok daha potansiyel sakınca taşır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

He Anibal öyle yav.. biz hep yanlış şeyler yapmisizdemek..  Sen anlamasaydin ben de uyanmayacaktim.

 

Manyetik dalgaları sadece mıknatıslar üretmez. Elektrik akımını senin anlayacağın tabirle strese sokarsan manyetik dalga yayar. Geri kalan makyaj kısmı bu manyetik dalganın frekans ve enerjisini düzenleyen şeylerdir.  Cep telefonunun çekmemesi neden bahsetmiştim bu tehlike değil zaten. Çok aşırı sinyal varsa ne olacağıyla daha çok ilgileniyorum.

 

İstersen plastikten de bir magnetron yaparsın.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konu başka bir tartışma ile sürerken, mikrodalga fırınlar hakkında bir iki şey daha söyleyelim.

 

Mikrodalga fırın, 2.4 GHz de çalışır. Elinzdeki telefon, kulağınızdaki bluetooth, masadaki fare, kablosuz klavye, evinizdeki WiFi falanda, gene 2.4 GHz'de çalışan şeyler. Bilmem anlayabildiniz mi, eğer bu frekanstaki şeyin, size etki ettiğini söylüyorsanız, evdeki internet, cepteki telefon falan sizi gene etkiliyor olması gerekmez mi?

 

Tamam, birisi 800W, diğer bir watın binde bilmem kaç onu gücünde. Fakat, mesafeyi düşünürseniz, cebinizdeki telefonun size vereceği "radyasyon", o fırını misliyle katlar. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, Düşünen Hayvan said:

He Anibal öyle yav.. biz hep yanlış şeyler yapmisizdemek..  Sen anlamasaydin ben de uyanmayacaktim.

 

Manyetik dalgaları sadece mıknatıslar üretmez. Elektrik akımını senin anlayacağın tabirle strese sokarsan manyetik dalga yayar. Geri kalan makyaj kısmı bu manyetik dalganın frekans ve enerjisini düzenleyen şeylerdir.  Cep telefonunun çekmemesi neden bahsetmiştim bu tehlike değil zaten. Çok aşırı sinyal varsa ne olacağıyla daha çok ilgileniyorum.

 

İstersen plastikten de bir magnetron yaparsın.

 

 

 

 

 

Mıknatıslar hiç bir zaman manyetik dalga üretmez. Kaldı ki, manyetik dalga diye de bir tanım yok, olsa olsa, elektromanyetik dalgadır o.

 

Plastikten magnetron yapamazsın, zira o bir lambadır, hani şu lambalı radyolar varya, ondakiler gibi. İçinde bir flaman bulunur ve elektron yaymak için bin dereceye kadar falan ısınır. Ayrıca katotda o gücü üretirken ısınır. Sonuçta o plastik erir gider. Bir diğer mevzuda, plastiğin gaz geçirmesi ve gaz üretmesidir ki, magnetron için kabul edilemez.

 

magnetron ile ilgili görsel sonucu

 

Yüksek güçlü magnetronlar, suyla falan soğutulur hatta. 

 

Söylüyorum işte, baz istasyonunda çok aşırı sinyal olmaz, olamaz. Hiç kimse, gidip 10 misli para harcayıp, çok aşırı sinyal üretebilecek bir sistem oraya koymaz. Dahası, o tür bir sinyal GSM altyapısını tarumar eder. Laf olsun diye, baz istasyonu güçleri 4W ile mesela sınırlı değil, hesabı var kitabı var. 

 

Al, ericcson'un baz istasyonu çıkışı, 3G için, UMTS, güç klası 1, 320W:

 

GS6A3033_text.jpg

 

Bundan nasıl bir takla atıp, öyle yüksek güç çıkarmasını sağlayacaksın, iyi bir merak konusu? Bırak durduğu yerde çıkarmasını, eline havya falan alıp dalsan, gene çıkaramazsın bu devreden öyle yüksek güç.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yav ben işin parasından değilim yemişim parasını.. altı üstü 500 dolar fazla harcarsin zaten.. benim dediğim bunlarin toplumlari tehdit edecek seviyede olmasıdır. Adam 50000 dolar harcar ve o cihazı yüksek radyasyona ayarlanabilir hale dolarda ne halt edeceğiz onu diyorum.

 

Dalgalar konusunu da cozmussun ama...

 

Yayılan dalgalar elektron değildir. Sadece öyle varsayılarak hesap yapılır. Alfa ışınlarında helyum çekirdeği yayınlanmadigiı gibi diğer işimalarda da elektron yayılmaz. Bunu da yaz kenara. Dalgalar konusu henüz açıklığa kavuşmamistir. Hareket eden şeyin ne olduğu hakkında birçok teori var. Ama pratikte isimize yarayan kısmına bakarak hesap yapıyoruz.   
 
Manyetik dalgalar senin bahsettiğin silisyum elektronik falan filan.. bulunmadan önce de incelenen bir konudur.  
 
Elektrik de aynen böyledir. Teoride iyon hesabı yapılır ama gerçekte titreşim şekillerine göre neyin iletildiği hala merak konusu. Ama sen sonucu bulmussann konu kapanmıştır.  
 
 
 
 
 
 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...