Jump to content

Dünyadaki sınav adaletli mi?


Recommended Posts

Ülkemizde her sene üniversite sınavı yapılıyor. Herkesin kaderini etkileyen bir sınav. Peki sınavda neden herkese aynı sorular soruluyor? Adaletli olması için. Eğer herkese farklı sorular sorulursa adaletli olmaz. Çünkü mesela önündeki soruları yapamadığı için üniversite sınavını kazanamayan bir öğrenci düşünelim. Bu öğrenciye belki de önüne başka bir öğrenciye gelen sorular gelseydi o soruları yapacaktı ve üniversite sınavını kazanacaktı. O yüzden üniversite sınavında herkese aynı sorular sorulur ve adalet sağlanır.

 

Dünya hayatına baktığımızda kimi fakirlik, sefalet ve açlıkla yaşarken başkası zenglinlik ve ferahlık içinde yaşıyor. Müslümanlar bu duruma "herkesin sınavı farklı, herkes farklı şeylerle sınanıyor" diyor. Ama zaten herkesin farklı şeylerle sınanıyor olması bu durumu adaletsiz yapmaz mı? Zenginlik içinde yaşayıp allahın sınavını kazanan biri, fakirlik içinde yaşasaydı belki allaha isyan edip sınavı kaybedecekti. Ya da fakirlik içinde yaşayıp sınavı kaybeden biri, zenginlik içinde yaşasaydı allaha inanıp sınavı kazanacaktı. Burda bir adaletsizlik yok mu?

 

Eğer dünya bir sınav yeri olsaydı ve bu sınav adaletli olmuş olsaydı herkes aynı şeyle sınanıyor olurdu. Nasıl öğrencilere sınav yapılırken herkese aynı sorular soruluyorsa, allahında insanlara eşit koşullarda sınav yapması gerekir.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 90
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Dinler ,Allah ,melek bilinmeyenlerdir..bilmediğimiz bir şeye inanmamız isteniyor.cehennemde yanarken bile beni yakan Allah mı acaba şüphelenmek olası..tabi orda aklınızı almadılarsa.

1400 ..2000..3000 sene önce yazılan kitaplara,gelen peygamberlerin hikayelerine inanan insanlar..nasıl bu kadar emin olunabilir  doğruluğundan ? Adamın biri gelip  dese " 30 sene önce babana şu kadar para vermiştim ,öde ! " ödeyecek olanda yirmi yaşında olsa ,babasıda ölse ,doğruluğunu nasıl teyid edecek ? Ki binlerce sene önceden bahsediyoruz.

Bizlerde bu kitaplarda anlatılan adaleti sorguluyoruz..doğruya doğru.

Link to post
Sitelerde Paylaş
39 dakika önce, deadanddark yazdı:

Sinav süresi yeterli mi yoksa yetersiz mi peki? Gözlerini actiktan Iki saniye auaa dedikten sonra ölenler torpilli mi?

 

Dünyanın amacının sınav olduğunu öne sürüp, sınav dışı dünyaya geldiği halde ölen (bebek, zihinsel yetisi bulunmayan) insanların "Cennete gideceğini" söylemek aslında bir cevap değil, bu insanların dünyaya geliş amacının sınav olmadığını kabul edip, sus payı olarak cenneti öne sürmektir.

 

S : - Bebek doğum sonrasında öldü, hani insanların dünyaya geliş amacı sınavdı?

C -O cennete gidecek

S : - Yahu nereye gideceğini sormuyorum, hani geliş amacı sınavdı

C : - Sus, sus cennete gidecek işte

S : - Yok bir de cehenneme gitselerdi, diyorum ki ortada dünyaya geliş amaçları sınav olmayan insanlar var. 

C : - Karıştırma işte, cennete gidecek diyoruz, iyi bir şey diyoruz. Daha da fazla karıştırırsan iyiliğin gücünü kullanıp "Sen biz iyi bir şey dediğimiz halde bize karşı mı çıkıyorsun" diye kötülüğü de senin üzerine etiketleriz 

 

Sonuç:

 

Onlar cennete gidiyor = Yakalandık, sus!

tarihinde Sundance tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
18 saat önce, kirec yazdı:

Hangi durumda olursak olalım doğru ve iyi olanı yapmaliyiz

 

Hayat paradokslarla doludur. Bu paradokslardan meşhurlarından biri şöyle ifade edilmiştir: Tren makasçısısın ve durması gereken trenin hızla makasa girmek üzere olduğunu gördün. Makasın olduğu konuma göre trenin gideceği ray üzerinde çocuklar var, makas değiştirilirse ise diğer ray üzerinde yaşlı bir kadın var. Bir saniye içerisinde hiç karışmayayım tren çocukların arasına mı dalsın, yoksa makası çevireyim çocuklar kurtulsun tren yaşlı kadını mı ezip geçsin, karar vermek zorundasın! 

 

Çocukların ölmesini mi seyredeceksin, yoksa kadın zaten yaşlı o ölsün deyip makası çevirecek misin? Belki de çocuklar kaçabilir, yaşlı kadın ise kaçamaz! Belki de kimse ölmeyeceği halde yaşlı kadını öldürmüş olursun? Peki ya beş çocuk birden ölürse? Zaten yaşayacağını yaşamış bir yaşlı kadın ölmesin diye beş çocuğa kıyacaksan?

 

Kararını bir saniye içinde vermen lazım! Büyük olasılıkla donup kalacak, kıpırdayamayacaksın ve tren çocukları biçip geçecek. Hangi parçanın hangisine ait olduğu belli olmayan kanlı çocuk parçalarına bakıp kalacaksın! Yaşlı kadın ise homurdanarak yanından geçip gidecek, bir şey bile söylemeyecek!

 

"Allah zor imtihan vermesin" duasını hiçe sayıyorsun o zaman! Hiç bir yavru kediyi eve alırken onu kısırlaştırmak zorunda kalıp hiç anne olmamasına yol açacak bir iş yaptığını, ama sokakta kalırsa da öleceği için yine anne olamayacağını düşünüp ikilemde kaldın mı? Ben kaldım. Eve alıp kısırlaştırmayı seçtiğim için acaba bencilce mi düşündüm diye halen içimde bir tedirginlik var. Belki hem eve alıp hem anne olmasını sağlamalıydım. Peki altı yavru yaparsa ve hepsine bakamaz, bakacak kimse bulamazsam? Veterinere karnındaki yavruları birini sağ bırakıp diğerlerini öldürmesini söylemeye vicdanım elverecek mi? Ya kedim bu operasyonda ölürse? Onun ölüsünden nasıl özür dileyeceğim?

 

Gördüğün gibi çok paradoks var. En iyi kararı nadiren verebiliriz. Verdiğimiz çoğu karar yanlıştır. Çünkü çok fazla düşünmeye vaktimiz yoktur. Çok fazla düşünürsek de hata yaparız üstelik! Çoğu kez bilinçaltımızın telkinini dinler, fazla düşünmeyiz. Tabii allah böyle ince düşünmediği için yaratmış geçmiş gitmiş! Sınav! Ben yaratayım da ne bot yerlerse yesinler tabii!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, democrossian yazdı:

Gördüğün gibi çok paradoks var. En iyi kararı nadiren verebiliriz. 

 

Müslümanlar gibi bu dünyaya imtihan için geldiğimize inanmamamız, hayatımızda bir dolu sınavdan geçtiğimiz gerçeğini değiştirmez. Biz bu sınavları zihnimizde yaşar, vicdanımızda hissederiz. Söylediğiniz gibi aslında hayatımızın her günü irili ufaklı sınavlarla geçer. Ve karar anları çok zorludur. Çünkü ya bir çatışma yaşarız ya da bizim dışımızda gelişen olaylar karşısında bir tercih yapmak zorunda kalırız. Filmlerdeki klişe gibi iki farklı renkteki kablolardan şanslıysak doğrusunu kesip ya insanların hayatını kurtarır ya da büyük bir patlamanın yolunu açarız. Aslolan niyettir elbette. Bazen bencilliğimize de yenik düşebiliriz. Yıllar evvel çok iyi bir arkadaşımla güzel bir kız arasında tercih yapmak zorunda kalmıştım da kızı seçmiştim! Oysa o kız, arkadaşımın platonik aşkıydı ve ben onun hayallerini yıkmıştım. Zaten yıkılacak hayallerin peşinden gitmesi hataydı ya. Ama çocuk çok delikanlıydı. Keşke de yüz vermeseydim o kıza. Kısa bir takılma uğruna dostumu gözden çıkarmasaydım. Tabii hayat daha da dramatik ikilemler sunuyor insana. Kurak geçen yıllarda Somali'de, Etiyopya'da çocuklarına bakamayan anne, aynı hayvanlar alemindeki gibi, en sagliklisini yanına alıp çelimsiz olanı mecburen ölüme terk ediyor! Yani hayat, iki evladından birinden vazgeçmeyi de sunabiliyor insana! İşte imtihanın en büyüğü!..

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, Getaf yazdı:

sınavdan geçtiğimiz gerçeği

 

Zaten evrim en çetin en zorlu sınavdır. Seninkine benzer bir seçim ben de yaptım ama arkadaşıma kızı tercih etmekte yanılmadığımı gördüm. Yaptığım seçim doğruydu. Genelde doğru seçimleri yapmayı başardığımı düşünürüm. Yanlış kararlarım elbette olmuştur ama bunlar bana büyük pişmanlıklar getirmemiştir. Ufak tefek şunu öyle yapmasam olurdu dedirtecek seçimlerim var elbet. O kadar olacak artık!

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, democrossian yazdı:

Yaptığım seçim doğruydu. Genelde doğru seçimleri yapmayı başardığımı düşünürüm. 

 

O halde ben size sormak istiyorum. Ray üzerindeki çocukların ölümünü mü izlerdiniz yoksa makas degistirip yaşlı kadının ölmesini mi saglardiniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Getaf yazdı:

 

O halde ben size sormak istiyorum. Ray üzerindeki çocukların ölümünü mü izlerdiniz yoksa makas degistirip yaşlı kadının ölmesini mi saglardiniz?

 

Adı üstünde bu bir paradoks. İnsanın içine sinecek bir yanıtı yok. Yüzde doksan dokuz bu durumda insanlar donup kalır ve bir karar veremezler. Bir karar verinceye kadar tren makası geçip gider ve çocuklara dalar. Yüzde bir kişi makası çevirip yaşlı kadın ölsün belki diyebilir. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

Bir saat önce, democrossian yazdı:

Yüzde bir kişi makası çevirip yaşlı kadın ölsün belki diyebilir. 

 

Anlattığınız senaryo felsefeci Philippa Foot ve Judith Jarvis’in ortaya attığı Vagon İkilemi (Trolley Dilemma). Bu senaryoda bir tarafta 5 işçi var, diğer tarafta 1 işçi. Makas degistirirseniz yol üzerinde olmayan 1 işçiyi ezip geçeceksiniz ama 5 işçiyi de kurtaracaksiniz! Vicdanı, dolayısıyla ahlakı ilgilendiren bu tür kararların kökenini araştırmak üzere kurgulanan bu senaryolar çoğaltılarak insanların tepkileri ölçülüyor. Diyelim ki bu defa altından tren yolu geçen bir köprünün üzerindesiniz. Yanınızda hiç tanımadığınız iriyarı bir adam var. Yine, senaryo gereği, içinde sürücüsünün olmadığı bir vagonun geldiğini görüyorsunuz. Tren yolu üzerinde, gelen vagondan habersiz yine beş işçi çalışmaktadır. Eğer, tanımadığınız adamı, köprüden ittirir ve aşağı atarsanız, adam, rayların üzerine düşecek, böylece vagon adama takılarak duracak ve beş kişinin hayatı kurtulacaktır. Senaryonun bu ikinci durumunda ne yapardınız? Adamı ittirir ve beş kişinin hayatını kurtarır mıydınız yoksa vagonun geçip gitmesini ve nihayetinde beş kişinin ölmesini mi izlerdiniz?

 

Bu senaryolar, Boston’da Harvard Üniversitesi’nden Marc Hauser tarafından 300 binden fazla kişiye sorulmuş. Birinci senaryoda, hemen hemen büyük bir çoğunluk beş kişiyi kurtarmak için bir kişiyi feda ederek kolu çekerken, ikinci senaryoda ise, çoğunluk denecek sayıda kişi, adamı, köprüden atma düşüncesinden kaçınmış, yani beş kişinin ölümünü izlemiştir. İkinci senaryoda sadece her altı kişiden biri adamı köprüden aşağıya atma düşüncesinde olduğunu belirtmiştir.

 

Bu senaryolar, Amerika’dan Çin’e, göçebe halktan şehirlisine, senaryoları idrak edecek her yaş grubuna, her iki cinse (kadın-erkek), her eğitim seviyesinden kişilere, akademisyenlere, işçilere, inançlı veya ateistlere sorulmuştur. Alınan sonuç her defasında aynıdır. Bir başka deyişle, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, soruya muhatap olanlar birinci senaryo için kolu çekip beş işçiyi kurtarırken, ikinci senaryoda ise (1/6 lık kısım hariç) adamı, köprüden aşağıya atmamayı yani beş işçinin ölümünü izlemeyi tercih etmişlerdir.

 

Aslına bakarsanız her iki senaryoda da beş kişiyi kurtarıp bir kişiyi feda etmek sizin elinizde olduğu ve aynı aritmetik sonuç elde edildiği halde, iki senaryoda neden farklı davranırız? Buradaki karar mekanizması, bir insanın ölümünden, kendimizi aktif veya pasif olarak ne derece sorumlu tutacağımız ile ilgilidir. 

 

Gündelik kararlarımızın büyük bir çoğunluğunu, alnımızın hemen arkasına isabet eden beyin lobumuzun dorsolateral prefrontal korteks denen kısmıyla alırız. İşte bu kısım, aynı zamanda, bizim vagon ikilemindeki birinci senaryoyu cevaplamada kullandığımız kısımdır. Bu kısım, gündelik diğer kararlarımızda olduğu gibi, neyi yaparsam daha çok fayda sağlarım diye karar aldığımız kısımdır. Bu nedenle, bu kısım, vagon örneğinin birinci senaryosu için fazlaca tereddütte kalmadan alınan kararın merkezidir. Ancak, tren ikileminin ikinci senaryosu için alınacak karar o kadar da kolay görülmemektedir.

 

Köprünün üzerindeki tanımadığımız adamı mı, yoksa raylar üzerindeki beş kişiyi mi tercih edeceğimiz konusu önümüze geldiğinde, artık, beynimizin singulat korteks denen yerin ön kısmı devreye girmektedir. Bu kısım, gündelik hayatımızda aldığımız faydacı kararları denetleyen ve gerektiğinde bloke eden yerdir. Diğer bir ifadeyle burasını vicdan, ahlak, edep gibi zihinsel mekanizmalarla bizi yönlendiren bölgesi olarak da adlandırabiliriz. Bu nedenle, adamı köprüden atma senaryosu gündeme geldiğinde; cinayet işleme duygusu, cezalandırılma korkusu, kendimizi katil gibi hissetme ve benzeri duygular ön plana çıkar. 

 

İki senaryo karşısındaki davranışlarımıza bakarak, bir insana zarar vermek gündeme geldiğinde, o kişiye dokunmadığımızda, o kişiden ne kadar uzakta olduğumuzla, o kişiye zarar verirken kullandığımız mekanizma ne kadar dolaylı ise, bu iş o kadar daha kolay olmaktadır. Onun içindir ki, birini öldürmek için kalbine bıçak saplamak, bir düğmeye basarak (uçaktan bomba atmak vb.) aynı işi yapmaktan daha zordur. Nihayetinde, acımasız bir davranış ne kadar soyutsa, o kadar kolay görünür.

 

Bu tren ikileminin sorulduğu kişilerin belli bir kategoride toplanmaması (farklı kategorilerdeki insanların aynı cevabı vermesi) ve de ülkelerden bağımsız olarak verilen cevaplar; bizi, temeli doğuştan gelen, sonradan şu veya bu şekilde içinde bulunulan kültür tarafından işlenen, beyne ait bir mekanizmaya götürmektedir. Diyebiliriz ki, ahlakın oluşmasındaki temel mekanizmayı, sadece ve sadece din, hukuk, gelenek ve görenek gibi doğduktan sonra öğrenilen kurallar silsilesi olarak göstermek, öne sürmek doğru olmayacaktır. 

 

http://tanrivarmi.blogspot.com/2012/10/beynimiz-ve-biz-1-tren-ikilemi-ve-ahlak.html?m=1

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben bu senaryoları test amaçlı değil paradoksları vurgulamak amaçlı kullandım. Söylemeye çalıştığım konu hayatta kesin çözümlerin olmadığı. Hatta bir senaryo da kendim tasarladım. Buna göre bir adam kendisini aldatan karısını öldürmek için bir plan yapıyor. Çünkü kadına ulaşamıyor ki öldürsün. Dünyada kalan son pandaların yaşadığı yere bir bomba yerleştiriyor. Karısının sürekli içtiği bir hapa da bir çip yerleştirmiş. Bomba bu çipe bağlı ve geri sayım başlıyor. Geri sayımı durduracak tek etken çipin kadının öldüğünü algılaması. Yoksa bir saat içinde patlayacak.

 

Sana diyor ki kadını buraya getir. Onu öldüreceğim ve bombanın geri sayımı duracak. Bir saat zamanın var. Getirmezsen bu günden sonra dünyada panda artık olmayacak. Tabii bütün bu tür paradoksal senaryolarda olduğu gibi seçiminden dolayı yasal bir sorumluluğunun olmayacağı varsayılıyor. 

 

Bunu önceki iletimi yazarken tasarlamıştım ama sonra yazmama gerek olmadığını düşünmüştüm. Madem konu detaya gitti diye şimdi yazdım. Belki de adam kadına bir tokat attıktan sonra bombayı durduracak ve allah belanı versin şerefsiz fahişe deyip çekip gidecek. Ne olacağını bilemezsin. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, democrossian yazdı:

Ben bu senaryoları test amaçlı değil paradoksları vurgulamak amaçlı kullandım. Söylemeye çalıştığım konu hayatta kesin çözümlerin olmadığı.

 

Konumuz sınav! Söylediğim gibi ilahi bir sınavdan geçmiyor olmamız her an bir şeylerle sınandığımız gerçeğini değiştirmiyor. Ben öyle bakıyorum hayata. Hem gerçek hayattaki tepkilerimi bu gözle değerlendiririm. Hem de şu durumda ben olsaydım ne yapardım derim. Bunu yaparken de basit empati örneklerinin çok ötesinde sorular sorarım. Mesela 18 yaşında bir kızım olsa ve bana hangi mesleği seçeyim diye sorsa, ona en sevdiğin mesleği seç derim. Peki, kızım baba ben genelevde çalışmak istiyorum dese tepkim ne olurdu?! Daha önce @Hasan Akçay'a da sormuştum. Oğlum gelip ben eşcinselim dese oğluma ne tepki verirdim? Ona ne söylerdim? Bu uç gibi görünen sorulara gerçekçi bir cevabımız yoksa, başımıza geldiğinde hem büyük bir yıkıma uğrarız hem de karşımızdakini yıkarız! Aldatmak da çok can yakıcı bir konudur. Ama bunun üzerini örtmek herkesi mutlu eder! Düşünmemek en güzelidir. Tıpkı ölüm gibi. Çünkü seni çok sarsacak bir gerçeği öğrenmen, aslında iyi bir şey midir?! Kadınlar kocalarının kendilerini aldatıp aldatmadığını pekâlâ bilirler. Ama çoğu kadın buna inanmak istemez. Erkeğe gelince.. O, karısının kendisini aldatacagini aklına bile getirmez! Oysa aldatma işi için bir kadına bir de erkeğe ihtiyaç vardır! Ve bu kadının kimin karısı, adamın da kimin kocası olduğunu bilmememiz, bizi bu çarktan azade kılmaz! Ama kapalı toplumlarda gerçeği bilmemek mutluluk sebebidir çoğu zaman! Tabii örnekler daha da zorlaştırılabilir. Tıpkı Somali'deki annenin kıtlık ve kuraklık zamanı göç yolunda iki çocuğundan daha zayıf olanı ölüme terk etmesi gibi! Hangisi daha doğrudur, hangisi daha ahlaklıcadır diye boyuna sorup dururum. Yani bir muslumandan daha zordur bizim işimiz. Onların cevapları bellidir ve hazırdır çoğu zaman. Çünkü test etme ihtiyacını hissetmezler!

 

Paradokslar da bu sınavların bir parçası. Zaten bu senaryolar onun için soruluyor. Her sorunun kesin bir cevabı yok elbet. Hem ben de bu sorulara doğru cevaplar verebilmiş olsaydım, çok daha başarılı bir hayatım olurdu. Oysa geriye dönüp bakıyorum da, sanki başarısızlıklar manzumesiyim! Siz seçimlerinizin doğru olduğuyla övünüp iddialı konuşunca, tuzak bir soru sorup sizin ters köşe olup olmayacağınızı test etmek istedim! Eğer iki seçenekten birini tercih etmiş olsaydınız, başka bir soruyla sıkıştıracaktım!? Oysa siz buna yanaşmadınız. Tam helal olsun tufaya düşmedi diyordum ki, o son cümlenizi gördüm! "Yüzde bir kişi makası çevirip yaşlı kadın ölsün belki diyebilir." Elbette buna zamanları yeter mi, harekete geçerler mi bilinmez ama araştırmaya katılanların neredeyse tamamı, 5 kişiyi kurtarmak için 1 kişiyi feda edeceklerini söylemiş. Araştırma ahlakın kökenine inilmesi bakımından önemli. Kararlarımızı nasıl aldığımız ve de evrensel bir ahlak var mıdır sorusuna da ışık tuttuğu için...

 

Bu tren ikilemi aklıma Temel fıkrasını getirdi. Belki biliyorsunuzdur. @kavak kesin biliyordur! 

Temel kamyonuyla yokuş aşağı inerken kamyonun frenleri patlamış. Ya yoldaki küçük çocuğa çarpacak ya da durabilmek için sağ taraftaki kalabalık pazar yerine girecek. Temel çaresiz çocuğa çarpmayı tercih eder ve arabayı çocuğun üstüne sürer... Ertesi gün manşetler: Kamyon sürücüsü pazar yerine daldı, 20 ölü! Altında Temel'in sözleri: Her şey çocuğun pazar yerine doğru koşmasıyla başladı!..

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, Getaf yazdı:

Konumuz sınav!

 

Benim de öyle! Sınavda çözümsüz paradokslar konumuz!

 

Bence insanların ya beş kişi, ya bir kişi dendiğinde bir kişiyi öldürmeyi seçmeleri için daha fazla kesinlik lazım. Belki beş kişi trenin yaklaştığını görünce kaçacaklar? Bir gaz odasında beş kişi ve diğerinde bir kişi gibi çok net kesin bir durum olmalı ki bir kişiyi öldürmeyi seçsinler. İki yönlü bir gaz vanası var ve bulunduğu konum beş kişinin olduğu odaya gaz verme yönünde. Ana vana on saniye içinde açılacak. On saniyede karar verirsen beş kişiyi kurtarıp gaz vanasını bir kişinin olduğu odaya doğru çevirebilirsin! Evet durum buysa çoğu kişi vanayı çevirir. Özellikle de tek başına odada oturan adamın tipinden pek hoşlanmadıysan! :D 

 

Hatta anketi yanıtlayan kişilerin o tek kişiyi hoşlanmadıkları bir tip olarak düşüneceklerini tahmin ediyorum! :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, democrossian yazdı:

Bence insanların ya beş kişi, ya bir kişi dendiğinde bir kişiyi öldürmeyi seçmeleri için daha fazla kesinlik lazım. Belki beş kişi trenin yaklaştığını görünce kaçacaklar?

 

Sizinle tartışmayı seviyorum, çünkü bir şeyler öğreniyorum. Fakat bir senaryo üzerinden şöyle olması lazım böyle olması lazım demeniz bana @Hasan Akçay'ı hatırlattı! Hasan Bey gitti, ama inatçılığı foruma miras kaldı!?

 

İsterseniz şöyle yapalım. Birini tartışmamıza hakem atayalım! Bu @Türk Ateist olabilir. Hoş onunla da siyaset konularında ters düşüyoruz. Gerçi ben ısrarla aynı düşündüğümüzü söylemistim ama sonra ben de kuşkulandım! Bizim tartışmamız da yarım kalmıştı. İsterseniz o konuda da siz bize hakemlik yapın! Ateistforum'da yeni bir dönem başlatıyorum! Hakemli tartışma dönemi!?

 

Ben geriden geldiğim için her konuda heyecanlanıyorum! Yoksa Ateistforum'da tartışılmayan konu kalmamış! Neler konuşmuşlar neler? Erken bosalmadan uzayın sırlarına kadar her şey konuşulmuş! Umarım bu heyecanım sizlere de bıkkınlık vermez. Hani sevdiği bir sanatçının yanında fotoğraf çekinmek için sıraya girenlerin heyecanı var ya! Sanki bütün ömrüm susarak geçmiş, forumda hangi konuyu görsem konuşmak, o karede bulunmak istiyorum! Hem öğreniyor, hem de 'şu dünyada ben de yaşıyorum arkadaş' demek istiyorum!..

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...