Jump to content

Dünyadaki sınav adaletli mi?


Recommended Posts

sevgili teistler, siz tüm dinlere inanıyorsunuz, bu yüzden cennette gidiceginizi düşünüyorsunuz? değilmi?  biraz zor gidersiniz cennete bu ayet sizinde bizim gibi 

cehenneme gidiceğinizi ispatlıyor, bunun için hristiyan veya yahudi olmanıza gerek yok, teist olmanız yeterlidir,  :)

 

,(Elbette, ehl-i kitaptan [Yahudi ve Hristiyan] olsun, müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar. Onlar yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]

 

hadi biz cehenneme gidicez, ama yarattııklarının en kötüsü demek, bir insana hakaret değilmidir? bir insana hakaret eden bir tanrı olabilirmi? mantıklımı? bu

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 90
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

işte mükemmel  bir açık daha buldum, öldükten sonra ruhlar nefes almaz, çünkü soyut varlıklar,  göreceli  değildir, bunu diyen ayetler bu ayette farklı anlatılmış,

 

ruhun yanarken nefes aldığınından bahsediyor, şimdiye kadar bu hatayı ilk görende benim, bunu not alın.

 

(Şakiler [azaba maruz kalanlar] ateştedir, orada feci şekilde inleyip, solurlar.) [Hud 106]

 

hahaha nefes alıp veren ruhmu? olur.  evlere şenlik çöp bir ayeti daha... :0_80cbc_37a71a73_L:

tarihinde hydra tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, democrossian yazdı:

İkinci film için iyi bir senaryo gerekli!

 

Aslında ilk filmin senaryosu, Nolan'ın kardeşi Jonathan'ın bilim danışmanı Kip Thorne gözetiminde yazdığına göre Cooper'ın karadelikten kurtulmasını öngörmüyormuş. Hatta dünyayı kurtaran mesajı da gönderemiyor, tek yuvamız dünyamız mesajı içeriyormuş. 

 

Bu habere şaşırmadım, çünkü Cooper'ın karadelikten hem kal mesajını, hem NASA koordinatlarını vermesi bana çelişkili gelmişti. Burada bir ikilem yaşandığı belli oluyor. Christopher Cooper'ı yaşlanmış kızı Murph ile görüştürmeden filmin finali çarpıcı olmazdı. Finali tamamen değiştirmiş. Bence de iyi etmiş. Final çarpıcı. Ama Cooper'ın bir mekiğe binip Doktor Brand'in gezegenine gizlice gitmek için kovboyluğa kalkışması abartılı olmuş. Kızılderililerden at çalıp Arizona'ya mı gidiyorsun! :D

 

Buna iyi bir ikinci devam filmi lazım Christopher usta be! Yalnız Cooper mekiği çalmasın da Doktor Brand acil bir gereksinim çağrısı yapsın gezegenle ilgili, ne bileyim bir bakteri türü filan gerekli desin. Onu götürmek için iş yine Cooper'a düşsün filan... Yani tamam Cooper'ın Murph ile buluşması çarpıcıydı da Doktor Brand ile buluşması da çarpıcı olur! Yeni bir gezegenin olmazsa olmazı hangi bakteri türü olabilir, buna da Kip Thorn bir kafa yorsun bir zahmet! Sonuçta yeni bir gezegenin her şeyiyle insan için hazır olması olanaksız!

 

Maili yok mu bu Christopher Nolan'ın ya, atsam önerimi!?! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, democrossian yazdı:

İslamda insanların ruhları olduğu inancı yoktur. Yeniden bedenlenme inancı vardır.

sadece 1 ayet buldum,  :)  insan ruhuyla ilgili olarak, islamda cebrailin ruhundanda  bahseder, ayrıca incildede baba oğul kutsal ruh dediği, tanrının ruhu yani ışığıdır.

islamda ruh kavramı 2 farklı şekilde açıklanmıştır, cebrailin ruhu ve inssnın bedenine giydirilen  ruh gibi, birde birşey  daha dikkatimi çekti,

islamda allahın ruhu olduğunu anlatan bir ayet buldum. onu gösterim.. hatırladınmı? ben sizlere ruhumdan üflüyorum sizde ruh sahibi oluyorsunuz, 

mantıkız değilmi? bizim ruhumuz aslında allahın ruhuymuş,, ama diğer ayette ise

,

bize giydirilen ruh allahın ruhu demiyor, bu islamdaki mantık hatalarıyla dolu  ayetler say say bitmiyor.  birde öz ruh varmış, allahın ruhuymuş bu öz ruh

bu öz ruh sayesinde bizlerde ruh oluşmuş, 1400 yıl önceki mantık işte fazlası değil. 

 

81. Sure (Tekvîr Suresi), 7. Ayet
Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman.

 

/HİCR-29: 'Onu güzelce düzenleyip insan şekline koyduğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman, karşısında secdeye kapanın.') / Yaşar Nuri Öztürk (15/HİCR-29: "Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın.")

 

 

tarihinde hydra tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, democrossian yazdı:

 

İşte ruh demiyor orada. Nefs diyor. Çok da saçma, nüfus çiftleştiği eşleştiği filan gibi saçma sapan bir ifade. 

nefis olduğunu nerden biliyorsun? yazmıyorki..:lol: Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman.81/7  voltranı oluşturuyoruz, sen bacaklarını ve kollarını bende başını oluşturucam

 hazırmısın?  sevgili tanrı...  

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, hydra yazdı:

 

/HİCR-29: 'Onu güzelce düzenleyip insan şekline koyduğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman, karşısında secdeye kapanın.') / Yaşar Nuri Öztürk (15/HİCR-29: "Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın.")

 

 

Büyücülerin (hocalarin) bir iki dua okuduktan sonra insanin suratina agiz kokusuyla karisik nefesini üfürmesi böyle ortaya cikmis sanirim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu dünyaya, canlılara bakıp da adalet görebilen var mı acaba? Daha baştan adalet yok, ortada ve sonda nasıl adalet olacak?

 

Ayrıca her şey bildiği iddia edilen bir varlık neden sınav yapar? Tamamen kendi tasarımı olan bir ürünün nasıl çalışacağını bilmiyor mu bu tanrı denen zımbırtı? Mesela kendisinin tasarladığı bir insanın A ve B seçeneklerinden A'yı seçeceğini daha o insanı yaratmadan önce bilmiyor mu? Bir sürpriz falan mı bekliyor? 

 

Bir insanı sonsuza kadar yakacağını bile bile yine de o insan yaratmanın amacı ne? Bir tanrı neden kendi tasarlayıp yarattığı insanı sonsuza kadar yakar? Ne gerek var bu maskaralığa?

 

Bir de melekler konusu var. Koskoca, hiç bir şeye muhtaç olmayan, her şeyi bilen, kudreti sonsuz bir tanrı sürüyle melek yaratıp sonra da onlardan sürekli kendisini övmelerini, kendisini yüceltmelerini ve kendisine ibadet etmelerini istemesi çok saçma. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyar hiç bir şeye ihtiyacı olmayan bir tanrı? Nedir bu övülme ve yüceltilme ihtiyacı? Bu aşağılık kompleksine sahip bir kuklacının bir sürü kukla yaratıp "En büyük kuklacı bizim kuklacı" diye konuşacak şekilde kukla üretmesine benziyor. Acınacak bir durum aslında.

Link to post
Sitelerde Paylaş


Sınav deyince sanırım Allahın sınavından bahsediliyordur.


Önce Allah neyi sınav ediyor onu bilmek gerek. Kim iyi kim kötü onu mu bilmek istiyor? Hayır çünkü bunun için bir din gerekmez.


Allah kim müslüman kim değil diye bakıyor. Müslüman olmayanlar veya Allaha inanmayanlar direk eleniyor.

 
Sonra geriye kalan müslümanlar kutsal kitaplarına bakarak puanlar toplayabiliyorlar. Ama şimdi çok ibadet eden mi yoksa bir cihata yardım eden mi veya müslüman gayrimüslüman demeden insanlara yardım eden mi (başka bir örnekte olabilir) daha çok puan kazanıyor bu tam belli değil. Herkes kafasında bu puanlamayı kendi yaşamına göre (teorik olarak) belirlese de sonunda "Allah bilir" diye bir soru işareti vardır.


İnsanlar değişik yerlerde, değişik koşullarda yaşıyorlar. Hacının hocanın oğlu olmak var, mafia babasının oğlu olmak var. Herkesin hayatı, hayat hikayesi değişik. 
Müslümanlar ama Allahın adil bir sınav yaptığından eminler.


Sınav bittikten sonra kimin nereye gideceği söylenirken Allah birkaç (muhtemelen) "kendini bilmezi" (kediye, kuşa su verdiği için) bağışlar. Kimi bağışlayacağına Allah karar verir.
Müslümanlara göre bu sınav hala adildir.
Ve müslümanların hepsi çok optimisttir. Hiçbirisi kendisinin cehenneme gideceğini düşünmez. %0
Ve
Sonunda müslüman bu sınavdan çok puan alarak EBEDİYEN(!) cennette rahat eder.


Müslüman olmayanlar için:
İlla bir sınav varsa...
var olabilmektir.

İyi günler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Finalin ahiret olduğuna inanan Hristiyan ve Müslüman için, henüz maratondayız. Koşuyoruz.İpi göğüsleyene kadar konuşmak henüz erken. Performansa göre durum değerlendirilmesi yapılacak. Hile yaptımı, doping kullandımı, çelme taktımı bakılacak.bunun  için sürenin dolmasını beklemeliyiz. dopingli dopingli koşsun, çelme taksın, şimdilik hesap soran yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sanırım Allahın iyi ve kötüyü sınavlamadığında hemfikiriz.


Şimdi müslümanlarından anlayabileceği şekilde sınavdaki adaletsizliği göstermeye çalışacağım.


Bir bebeğin doğduğunu ve doğumdan bir gün sonra öldüğünu varsayalım. Müslümanlara böyle bir örnek verince ilk akıllarına gelen "ya bu ana baba için bir sınavdır" demek oluyor. Bebeğin akibetini düşünemiyorlar. İslami düşünceye göre bluğ çağına gelmemiş (müslüman ailenin) çocuklar(ı) ölünce direk cennete gider. Peki o zaman bu bebek torpilli olmuyor mu??? 


Aynı hastaneden doğan başka bir bebek var ve onun ana ve babası bildiğimiz Reisin g*t kılı veya ana babası Said Nursinin yazılarını Kurandan üstün tutan bir cemaata bağlılar (veya siyasi görüşünüze göre din düşmanı CHPlilerin çocuğu). Şimdi bu ikinci bebeğin bluğ çağına girdikten kısa bir zaman sonra öldüğünü var sayalım. Bu ikinci çocuğun ahlaksız bir g*t kılı olması veya dim düşmanı, şirke sapmış cemaate inanmış olarak ölmüş olma yüzdesi çok yüksektir.


Evet, bir tarafta muhtemelen %90 dinsiz, şirke sapmış 16-17 yaşında ölen bir çocuk
Ve 
diğer tarafta cennete girmek için hiçbir şey yapmadığı halde cennete girmesi garanti olan biri.
 

Bunları yazarken aklımdan (şakayla karışık) şöyle şeyler geçiyor. 
Biz, kafirlerin tıbtaki teknolojisini almayarak bebek ölüm oranlarını yükselterek cennete daha çok insan gönderemez miyiz?
Veya bir kişi(veya doktor) 100 bebek öldürse... Öldüren bu bir kişi cehenneme giderken bunun sayesinde 100 bebegin cennete gitmesi hayırlı bir şey değil mi?


Kısaca söylemek gerekirse bu ölen bebeklerin direk cennete gidecek olması bir adaletsizliktir!!!


Bunun yanında Allahın sınav bitince bazı kişileri affedecek olması da adaletsizliktir. Bir yerde af varsa orda adalet yok demektir.
Bu günlerde çıkartılan köprü cezaları affını buna örnek olarak gösterebiliriz. Adam köprüden geçmiş ama ücretini vermemiş. Bu adama af çıkartıldı, bir çok kişi bunun iyi bir şey olduğunu sanıyor. Garibanın borçları silinmiş. Peki ben o köprüden geçerken devamlı ücret ödüyorum. Bu bana ve benim gibi kurallara uyan, ücretini zamanında ödeyen insanlara yapılan bir adaletsizlik değil mi???
Bir müslüman orucunu tutmus, namazını kılmış, zekatını vermiş vs. Diğer tarafta bunların hiç birisini yapmamış ama bir kediye su verdi diye Allahın (Türkiyede Reisin ;-)) hükmü ile cennete giden biri!

 

Bunun yanında Allahın isteklerini yerine getiren ama tam yapamadıkları için kıl payı cenneti kaçırıp cehennemlik olanlarda var. Birisi elinden geleni yapıyor ama kıl payı cenneti kaçırıyor ve cehenneme düşüyor
Ve diğer tarafta kediye su verdi diye, bebek olarak öldü diye sınava tabi tutulmadan veya aftan yararlanarak cennete gidenler!


Bu mu adalet???

Link to post
Sitelerde Paylaş

Adalet konusu şuradan da ele alınabilir.

 

Bir insan dindar ailede doğdu ve ona buna bulaşmadan 70 yıl yasadı ve öldü

Biri ise 45 yaşına kadar her şeyi yaptı sonra tövbe etti yada müslüman oldu ve o da 70 yaşında öldü

 

İkisi de cennetlik. Ancak birincisi 70 yılın hesabını verecek diğeri ise 25 yılın hesabını verecek. Bu süre daha da kısalabilir yani.

 

Şimdi Kuranda muhammede uyun diyor muhammed ise arkadaşlarımı örnek alın diyor. İçlerinde islamı en çok yaşan alidir. 7 Yaşında müslüman olduğu rivayet edilir. Muhammed ise 40 yaşından sonra kurana uydu. Ama hepsine birden değil parça parça... Örneğin namaz 45 yaşında oruç daha sonra , zekat daha sonra diğerleri.. Yani Muhammed bile 40 yaşından sonra kuranı parça parça uygulamışsa  müslümanarın 5 yaşından itibaren çocuklarına  abanması adaletsizlik oluyor sonra o çocuklar dinden soğuyor.. Sonra onlar cehenneme gidiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kul olmak ne demektir? Kul olmak ilah olduğunu zannetmekten vaz geçip ilaha teslim olmak demektir. İlah sadece bir tane olabilir. Onun dışında her şey ona teslim olandır. İlah olmayan için, aksi(teslim olmamak) söz konusu olamaz ama nefsimiz bize sanki olmalıymış şeklinde telkinlerde bulunur. Her şeye sahip olan ve dilediğine dilediği kadar veren bir kuvvetin- sürecin bize verdikleri bizi oluşturur. Sınırlarımızın dışına çıkamayız. Kendi varlığımız başta olmak üzere, genlerimiz, çevremiz, bedenimizi ya da  karakterimizi tanımlayan güçlü/zayıf unsurlar ... hemen hiç bir şey bizim tercihimiz değildir. Aslında tercihlerimiz de önümüze sunulanlar arasından olur. Yani önce bir güç bizi için bir şeyler seçer, biz de onun seçtikleri arasından bir şey seçeriz. Tanrının olup olmaması bunu değiştirmez. 

 

İşte nefsimize zor gelen bunu kabul etmektir. Gerçekliğin bizim zannımıza tabi olmasını boş bir hayalle umarız. Halbuki evrende ya da insanlık tarihinde ne olduğunu ya da olacağını, bize soran yoktur, kimse soracak ta değildir. Tanrıya inananlar bile Ondan kendi mükemmellik anlayışlarını bekler. Tanrının davranışları için ya da yaptıkları için kendilerine hesap vermesi gerektiğini vehmeder.

 

Hak, Gerçek ya da değiştiremeyeceğimiz bizim dışımızda olandır. Bir de bizim içimiz vardır. İmtihan dediğin dışında olanla içinde olanı kavga ve çatışmadan kurtarıp içinde olanı dışında olan gerçeğe tabi kılmaktır. Yani ilahlık iddiasından vaz geçip basit bir kul olduğun gerçeğini ikrar etmek ve bu gerçekle mutlu olmaktır. Bunu yapan bu dünyada da sonrasında da rahatlar. Yapmayan da ne bu dünyada rahat eder, ne sonrasında.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Yeni Üye said:

Kul olmak ne demektir? Kul olmak ilah olduğunu zannetmekten vaz geçip ilaha teslim olmak demektir.

 

İlah olduğunu zannetmek ne demektir? Ben mesela kendimi hiç ilah zannettiğimi hatırlamıyorum??

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

İlah sadece bir tane olabilir. Onun dışında her şey ona teslim olandır. İlah olmayan için, aksi(teslim olmamak) söz konusu olamaz ama nefsimiz bize sanki olmalıymış şeklinde telkinlerde bulunur.

 

İlah olmak zorunda mıdır? İlah nedir? En güçlü olan mıdır? Yoksa bu edinilmiş bir hak ya da vasıf mıdır? Yoksa güçlü, en güçlü olanın, gücüne binaen bir dayatması mıdır? Yoksa kafamızdaki "en güçlüye" doğru giden insansı bir dizge ve onun düşüncesinin bir sonucu mudur? Gündelik insansı ve tarihsel deneyimlerimizden yola çıkıp, evrenin en tepesine kadar atıp tutma densizliği bir nevi..

 

Nefsimizin bize sanki teslim olmamalıymışız gibi bir telkini ne demektir? Ne böyle bir telkinden haberim var, ne de böyle gizli(!) bir yönelimimden...Teslim olmak şeklindeki bir çeşit aşağılık sendromu ile hareket etme durumunu kıymetli kılan nedir? Güçlü olanın yaptırımı mıdır, yoksa mevzubahis olan? E o vakit yapacak bir şey yoksa tecavüzcüye, ya da sizi bir yerde kıstırmış bir güruhun işkencesine boyun eğmek ve teslim olmak da kıymetli ve evladır?? İlah her zaman itaat edilmeyi mi bekler? İlahlığın el kitabı mı var elimizde?

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

Her şeye sahip olan ve dilediğine dilediği kadar veren bir kuvvetin- sürecin bize verdikleri bizi oluşturur. .........Tanrının olup olmaması bunu değiştirmez. 

 

??..Tanrı olmasa da bir "dileyen" mi vardır? Nasıl değişmeyecek. İdrak edebildiğimi söyleyemem.

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

İşte nefsimize zor gelen bunu kabul etmektir. Gerçekliğin bizim zannımıza tabi olmasını boş bir hayalle umarız. Halbuki evrende ya da insanlık tarihinde ne olduğunu ya da olacağını, bize soran yoktur, kimse soracak ta değildir.

 

Gerçekliğin kendi zannına tabi olmasını boş bir hayalle umanlara teist; kendileri objektif bir şekilde gerçekliği algılamaya çalışan, ve zaten parçası oldukları gerçekliğe tabi olduklarını bilerek hareket edenlere ise seküler, ateist vb. diyoruz.

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

Hak, Gerçek ya da değiştiremeyeceğimiz bizim dışımızda olandır. Bir de bizim içimiz vardır. İmtihan dediğin dışında olanla içinde olanı kavga ve çatışmadan kurtarıp içinde olanı dışında olan gerçeğe tabi kılmaktır. Yani ilahlık iddiasından vaz geçip basit bir kul olduğun gerçeğini ikrar etmek ve bu gerçekle mutlu olmaktır. Bunu yapan bu dünyada da sonrasında da rahatlar. Yapmayan da ne bu dünyada rahat eder, ne sonrasında.

 

Hiçbirşeyle mutlu olmak ya da olmamak durumunda değiliz. Gerçek ve gerçeklik ne ise odur. Sizde uyandırdığı da ne ise odur. Bu mutluluk da olabilir, mutsuzluk da..Gerçekliği kendi zannına tabi kılarak boş yere kasmaya gerek yok, gerçekte bir anlamı da yok. Bunlar birilerinin afaki zanları işte. Birileri adına niyet okuması yapılmış ama, ortada ne bir ilahlık iddiası var, ne de bu kurgusal sanal gerçekliğe istinaden mutlu olma ya da olmama kaygısı.

 

Hikayenin sonu manidar bir şekilde öbür dünyadaki rahatsızlığa(!) çıkıyor. Nedir bu rahatsızlık hayırdır? Neden rahatsız olmak gerekiyor? Öbür tarafta bir zorba mı var yoksa? Bu ilah bir zorba mı aslen? Yaratmak dahi yargılama ve bir çeşit kuklaya çevirme hakkını verir mi? İlahın kendisine itaat edilip edilmediği, ya da ilah kabul edilip edilmediği nasıl umurunda olabilir? İlah bu. Bir şeyi umursamak da ancak biz aciz insanlara yöneliktir. Ben harcıalem bir topluluğun bir şekilde en güçlüsü ve hükmedeni olsam dahi, aklıma gelecek en son şey, şu sonsuz ilahınkine benzer bir aşağılık kompleksi olur. Zalim zorba bir kabile reisi, güç sarhoşu olacak kadar çiğ ve kendisi ile barışamamış kompleksli bir şahsiyet değilsem tabi..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Afrikalı dostlarım Maassai kabilesinin tanrısına göre piyasadaki bütün sığırlar(!), evet bütün sığırlar, tanrıları Enkai tarafından kendilerine hibe edilmiştir. Haliyle kendilerinin dışındaki bütün sığır sahipleri hırsızdır.

 

Evet; hepsi hırsızdır, aloo siz muhterem müslümanlar da buna dahilsiniz. Hiç kaytaramazsınız. Hiçbiriniz(!) onları geri zekalılıkla, aptalıkla, cahillikle, ilkellikle de suçlayamazsınız. Size ne yapıyorsanız, onlar da onu yapıyor. Hiçbir farkı yok. "Farkı var" demeye yeltenenler, haltetmişlerdir.

 

Hasılı siz siz olun, burada kafamızı ütülemek yerine, kimsenin duymayacağı ve görmeyeceği bir şekilde piyasadaki hoşunuza(!) giden bir tanrıya tapın. Yani aman da benim tanrım ne güzelmiş falan filan sallamasyonlarına hiç girmeyin, çünkü tanrı Enkai´yi kimseye yedirmem. Tapma triplerinden kurtulamıyorsanız; benim nacizane tavsiyem, tanrı Enkai´ye tapmanız, çünkü daha bu mekanda sığırlar garanti. Artı kimbilir tahtalı köyde ne süprizler sizleri bekliyor ?!

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, Yeni Üye said:

Kul olmak ne demektir? Kul olmak ilah olduğunu zannetmekten vaz geçip ilaha teslim olmak demektir. İlah sadece bir tane olabilir. Onun dışında her şey ona teslim olandır. İlah olmayan için, aksi(teslim olmamak) söz konusu olamaz ama nefsimiz bize sanki olmalıymış şeklinde telkinlerde bulunur. Her şeye sahip olan ve dilediğine dilediği kadar veren bir kuvvetin- sürecin bize verdikleri bizi oluşturur. Sınırlarımızın dışına çıkamayız. Kendi varlığımız başta olmak üzere, genlerimiz, çevremiz, bedenimizi ya da  karakterimizi tanımlayan güçlü/zayıf unsurlar ... hemen hiç bir şey bizim tercihimiz değildir. Aslında tercihlerimiz de önümüze sunulanlar arasından olur. Yani önce bir güç bizi için bir şeyler seçer, biz de onun seçtikleri arasından bir şey seçeriz. Tanrının olup olmaması bunu değiştirmez. 

 

İşte nefsimize zor gelen bunu kabul etmektir. Gerçekliğin bizim zannımıza tabi olmasını boş bir hayalle umarız. Halbuki evrende ya da insanlık tarihinde ne olduğunu ya da olacağını, bize soran yoktur, kimse soracak ta değildir. Tanrıya inananlar bile Ondan kendi mükemmellik anlayışlarını bekler. Tanrının davranışları için ya da yaptıkları için kendilerine hesap vermesi gerektiğini vehmeder.

 

Hak, Gerçek ya da değiştiremeyeceğimiz bizim dışımızda olandır. Bir de bizim içimiz vardır. İmtihan dediğin dışında olanla içinde olanı kavga ve çatışmadan kurtarıp içinde olanı dışında olan gerçeğe tabi kılmaktır. Yani ilahlık iddiasından vaz geçip basit bir kul olduğun gerçeğini ikrar etmek ve bu gerçekle mutlu olmaktır. Bunu yapan bu dünyada da sonrasında da rahatlar. Yapmayan da ne bu dünyada rahat eder, ne sonrasında.

 

Kul olmak köle olmak demektir. Kudreti sınırsız bir tanrı neden yarattığı insanlardan kendisine köle olması ister ki? Bir insanı zorla, tehditle, korkutma ile kendine taptırmak, devamlı kendisine şükran duymamızı istemek, devamlı kendisini övüp yüceltmemizi istemek koskoca bir tanrıya yakışır mı? Hani bu arap putu insanlara özgür irade vermişti? Bir insanı tehditle, zorla, korkutma ile kendine taptırmak o insanın özgür iradesini kullanmasına engel olmak değil mi? Beni yaratmış, aman ne iyi, aferin ona, da hiç bir şeye ihtiyacı olmayan bu put neden benden ona tapınmamı, ona müteşekkir olmamı bekliyor? Neden bunları göremeyince şımarık bir çocuk gibi kızıp köpürüyor, hiddetleniyor? 

 

Nedir bu dincilerin sorunu? Bir insan neden böyle manyak, sapık, şımarık, dengesiz bir çocuk gibi davranan bir tanrı hayal eder, neden böyle bir tanrı olmasını ister? Neden hiç bir dinci düzgün, adil, olgun, mantıklı bir tanrı hayal etmez? Sanırım çıkarcılıktan dolayı. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...