Jump to content

Düşünceler nasıl değişir?


Recommended Posts

Bazen bir dusunceniz hemen degisiverir, bunu hissedersiniz. Artik oyle dusunmuyorsunuzdur. Ama bazen yanlis oldugunu bildiginiz dusuncelerinizi degistirmeye calistiginizda kolay kolay degistiremezsiniz. Peki bu neden olur?

 

Ornegin buradaki muslumanlarin dusuncelerinin degismemesinin sebebi cehennem korkusudur. Aslinda bunu bir savunma olarak goruyorum. Yani beyinleri onlari koruyor cunku bir sekilde cehennemin var olduguna inandirildilar ve hata yapmaktan korkuyorlar cunku sonucu cok kotu olabilir. Cehennemde yanabilirler.

 

Ben, bu gibi yanlis oldugunu bildigimiz dusuncelerimizi neden degistirmekte zorlandigimizi bilirsek, daha kolay basariya ulasacagimizi dusunuyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 dakika önce, democrossian yazdı:

Elbette, determinizm. Nedenselliği kavrarsan belirlenimciliği ele geçirir ve gerekirciliği yönlendirirsin. Nedensellik, gerekircilik ve belirlenimcilik boşuna determinizmin üç ana ilkesi değil! Bunun da nedenleri var! :)

Ne? Hicbir sey anlamadim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 16.12.2018 at 15:35, Klonopin yazdı:

Bazen bir dusunceniz hemen degisiverir, bunu hissedersiniz. Artik oyle dusunmuyorsunuzdur. Ama bazen yanlis oldugunu bildiginiz dusuncelerinizi degistirmeye calistiginizda kolay kolay degistiremezsiniz. Peki bu neden olur?

 

Bunun çok fazla sebebi var.

Örneğin birisi her şeyi kabul edip düşüncesini değiştirir, ama kendinin hatalı olduğunu kabul edemez.

Kiminin aklı daha durağandır. Düşünmemeyi alışkanlık haline getirmemiştir, ezberden konuşur. Düşüncesi kolay kolay değişmez.

Kimi çok bildiğini düşünür. Bu inancı korumak için söylenenlerin doğru olmadığına kendini bile inandırır.

Kimisi kabullenemez, çünkü kabullenirse kendini kötü hissedeceğini düşünür. Kendi hatalarından dolayı birini kaybeden insan o kişinin kötü yönlerini hatırlayıp ona bu layıktı diyebilir örneğin. 

 

Bu olaylar hormonlara da bağlıdır. Beslenme şeklimizin aklımızı değiştirdiğini düşünüyorum. Değişen metabolizma, bir süre sonra psikolojiyi de değiştiriyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Bir Buçuk yazdı:

 

Bunun çok fazla sebebi var.

Örneğin birisi her şeyi kabul edip düşüncesini değiştirir, ama kendinin hatalı olduğunu kabul edemez.

Kiminin aklı daha durağandır. Düşünmemeyi alışkanlık haline getirmemiştir, ezberden konuşur. Düşüncesi kolay kolay değişmez.

Kimi çok bildiğini düşünür. Bu inancı korumak için söylenenlerin doğru olmadığına kendini bile inandırır.

Kimisi kabullenemez, çünkü kabullenirse kendini kötü hissedeceğini düşünür. Kendi hatalarından dolayı birini kaybeden insan o kişinin kötü yönlerini hatırlayıp ona bu layıktı diyebilir örneğin. 

 

Bu olaylar hormonlara da bağlıdır. Beslenme şeklimizin aklımızı değiştirdiğini düşünüyorum. Değişen metabolizma, bir süre sonra psikolojiyi de değiştiriyor.

Degistirmeyi basardigin bir dusunce oldu mu, Bir Bucuk?

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Klonopin yazdı:

Bunun çok fazla sebebi var.

 

Bu sebepleri biraz daha açmak isterim:

 

Yeni bilgi işimize yararsa onu çok çabuk benimseriz. Birinci ilke "işe yarar" olmasıdır. Faydacı bir eğilim tüm canlılarda gözlenir. Bizi mutlu edene yaklaşır, huzursuz edenden kaçarız. Pragmatizm en geçer akçedir. Tabii işimize yaraması o bilginin doğruluğunu veya yanlışlığını göstermez. Yanlış bilgi bize fayda, topluma zarar getirebilir. Ya da bize faydası kısa vadede mümkünken uzun vadede ise zararı daha büyük olabilir. Bunun için filtreleme işlemlerine girişiriz. Bu aşamada bireyin sorgulama kapasitesi ve ahlak algısına koşut bir elekten geçirme sırası izlenir.

 

Yeni bilginin eski bilgilerimizle paralel olması, benzerlik göstermesi onu benimsememizi kolaylaştırır. Adaptasyon sorunu yaşamaz, bir çatışmaya girmez, basit bir eklemleme işlemi yaparız. Ancak "ezber bozan" bilgiler, çoğunlukla sarsıcı olur ve organizma şiddetli bir iç çatışma geçirir. Ya bu yüzleşmeden vazgeçer eski bilgilerimize sığınırız ya da cesaret gösterir bilgilerimizi dibine kadar sorgularız. Bu süreç, bilginin niteliğine ve çatışmanın büyüklüğüne göre dakikalarca da sürebilir yıllarca da! Organizma çoğunlukla şiddetli çatışmalardan kaçınır ve zihin dengesini güvence altına alır (ya da aldığını sanır). Bu yüzden birine laf anlatmak çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Çünkü bizim zihnimizde dengeli duran bir bilgi başkasının dengesini altüst edebilir! Örneğin şeytanın bir hayal ürünü olduğunu bir inanıra anlatmaya kalktığınızda daha sizi dinlemeden gardını alacaktır. Oysa şeytan fikri hakikaten çok saçma, komik ve akıl dışıdır. Normal bir insanın bu konuda ikna olmaması için hiçbir neden yoktur. Ancak inanır şunu bilir ki şeytan fikrini zihninden attığında sıra tanrıya gelecektir!

 

Aslına bakarsanız öğrenmek için dengenin bozulması da şarttır. İnsan zihni, denge-dengesizlik-denge prensibiyle çalışır. İlk defa koyun gören bir çocuk şaşkınlıkla hayvanı gözlemler. Zihninde beyaz tüylü, dört ayaklı bir canlı belirir. Başka bir gün beyaz bir köpek gördüğünde önce köpeğin, koyunun bir türü olduğunu düşünür. Zihnindeki eski bilgiyle yeni bilgiyi eşleştirir. Ancak bir süre sonra köpekteki farklılıkları sezinler. Et yemesi, havlaması vs. çocugun zihninde dengesizlik yaratır. Nihayetinde köpeğin farklı bir hayvan olduğunu anlayarak bilgilerini yeniden düzenler ve zihni de tekrar dengeye kavuşmuş olur. Her yeni öğrenmede bu prensip işletilir. Ya eski bilgiyle yeni bilgi ilişkilendirilir ve bir bütünlük sağlanır ya da işlevsiz kalan bilgi tümden atılarak yenisiyle değiştirilir.

 

Bunun yanında kopamadığımız alışkanlıklarımız ve duygusal, algısal, kültürel nedenlerle değişime direnç gösteririz. Eğitim kurumlarının varlık sebebi de kişiyi anlamsız alışkanlıklarından ve önyargılarından arındırmaktır. Ancak bizim eğitim sistemimiz sorgulayan değil "makbul" vatandaş yetiştirmek ister! Bu yüzden bütün yük ailelere ve bireyin kendisine düşer..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben dusuncelerin degismemesine Freeze Brain Effect diyorum. 15 yasima varana kadar sevgili peygamberim kasetlerini tekrar tekrar dinler, her televizyona ciktiginda Message filmini kacirmaz izlerken tüylerim diken diken olur, dinimizi öven bir sey duydugumda koltuklarim kabarirdi. Mesela bal peteginde allah yazisi haberi, cat stewansin musluman olmasi, uzayda ezan sesi.....sonrasinda tubitak yayinlari hayatima girdi, hawkingi tanidim, uzayi evreni merak ettim, hayvanlarin dogasini, mikroplari, virusleri merak ettim. Daha sonra kriminal olaylara ve interpol arastirmalarina merak saldim. Birazda gizemli olaylara ve ufo dosyalarina baktim. Tabi ilk baslarda hayal kirikligi yasiyorsunuz ama sonra alisiyor insan. Genel kulturu cok iyi olan birinin dindar kalabilecegini dusunmuyorum. Dusunsenize, her gun duyulan ezan sesi, surekli cekilen besmeleler, edilen yeminler kuran carpsinlar, evin icinde surekli namaz kilan ihtiyarlar, televizyonda surekli gösterilen Message filmi( bu filmin yonetmeni birde Halloween filmini cekti). Yani demek istedigim yasken egiyorlar sonra kuruyunca öyle kaliyorsunuz ama merakliysaniz, farkli seyler ogrenmek arastirmak hosunuza giderse yeni seyler ile eski seyleri bir elekten gecirirsiniz bir kismi dibe duser elekte size birseyler kalir, bunlar yeni seyler olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 16.12.2018 at 15:35, Klonopin said:

Bazen bir dusunceniz hemen degisiverir, bunu hissedersiniz. Artik oyle dusunmuyorsunuzdur. Ama bazen yanlis oldugunu bildiginiz dusuncelerinizi degistirmeye calistiginizda kolay kolay degistiremezsiniz. Peki bu neden olur?

 

Ornegin buradaki muslumanlarin dusuncelerinin degismemesinin sebebi cehennem korkusudur. Aslinda bunu bir savunma olarak goruyorum. Yani beyinleri onlari koruyor cunku bir sekilde cehennemin var olduguna inandirildilar ve hata yapmaktan korkuyorlar cunku sonucu cok kotu olabilir. Cehennemde yanabilirler.

 

Ben, bu gibi yanlis oldugunu bildigimiz dusuncelerimizi neden degistirmekte zorlandigimizi bilirsek, daha kolay basariya ulasacagimizi dusunuyorum.

Konu daha çok düşüncenin nasıl değişeceği değilde neden değişmediği. Bu psikoloji ile ilgili. Özetle sebepleri şöyle sıralayalım. 
 
Tekrarlanabilirlik, eğer bir düşünce tekrarlı ise doğru tekrarsız ise yanlıştır. Şeklinde bilinç altımızda işler. Aptal diye diye aptal oldu deriz ya bunun gibi. Örneğin bir müslümana neden sorusu sorması için çok mantıklı zeka dolu bir yazı da yazsanız soruyu sormaz. Ama 20 kere "neden sorusu sor" yazısını yazarsanız o soruyu soracaktır. 
 
Tavzicilik, insanlar mali ederinden bağımsız duygu düşünce ve malları değiş tokuş ederler. Sadece tezgahtar iyi davrandığı için kazık bir ürünü alabilen insanlar gibi. Bu duygu ve düşünceler içinde geçerlidir. Örneğin bir Müslümana evrimi matematiksel ispatı ile veriniz bunu kabul etmez. Ama bir parçasını dna yapısını mesela ona anlatırsanız "oda size" ibni sinayı anlatırsa evrimi belli bir süreç sonunda kabul edecektir. Burada püf nokta oda sizedir. Yani sizin için çok saçma mantıksız gibi olsada düşünceyi aldığınızı hissettirdiğiniz ölçüde düşünceniz kabul edilecektir. 
 
Toplumsallık, toplumun çoğunun kabul ettiği düşünce yanlış olamaz. Örneğin bir partinin oyu ivemeli artar parti toplumsallaştıkça yaptıkları oy ergenleri için her zaman doğrudur. Örneğin bir Müslümana Müslüman büyükleri çok eşli dediğinizde bu çok eşliliğin yanlış olduğunu söylediğinizde düşüncesi değişmez. Ama biliyormusun bütün milletlerde artık tek eşlilik var dedikten sonra  bu cümleyi kurarsanız ani refleks dışında içsel olarak bilinç altında düşüncesi değişecektir. 
 
Bu ilkenin bir başka koluda benzerliktir. Aile arkadaş vb. Örneğin japonun japona göre düşüncesi japonun Türke göre düşüncesinden daha doğrudur. Örneğin bir kürt ateist kimliği türk müslüman birine siyasal islam doğru değildir der ise bunu ret edecektir. Yani aile bağına yakınlaştıkça arkadaş mahalleli millet gibi. O sebeple çoğu vatandaş müslüman için bizim milletin ateistini batının Hristiyana yeğleriz derler. Özetle karşınızdakine kardeşlik mesajı ortak paydayı vermenin ardından düşünceleri iletmek gerekir. 
 
Görme ve bakma farkı, bu mesele anlaşılması biraz sor. Gördüğünüz meselede efor sarf edersiniz. Oysa efor sarf etmek istemiyoruz. Yani insan bakmayı ister. Bu beyin için daha az yorucudur. Görmeği istemek bir koşula bağlıdır. Bu koşul güvendir. Güven ise ortak işlerin yapıcılarını gerekli kılar. Bu yapıcılar uzmanlar profesörler öğretmenler mühendisler vb... 
Örneğin, insanlar futbol maçı seyrederken topun olduğu olacağı alan dışını göremezler bakarlar ama yine de göremezler. Çünkü hakem yan hakemin kurallara uyduğunun güveni içindedirler. Şimdi düşünceleri değişmemesinin işte en temel sebebi budur. Turan Dursun mesela eskiden dindar olması dışında nedir? Yazar mı nedir? Aziz nesin nedir? Ama Müslümanlık için ne olabileceğiniz bir bakın: müezzin, imam, halife, mürit, Şeyh, hafız...en az 50 ye yakın yapıcı sayabiliriz. Düşünceler yapıcı uzmanlarca destenmedikçe doğru olamazlar durup görmek efor sarf etmek gerekir. 
 
Bu anlattıklarım düşünceleri değiştirir. Biraz ahlaksızca. Ama gerçek böyle. 
 
 
 
 
Link to post
Sitelerde Paylaş
47 dakika önce, Rhodium yazdı:

Bu anlattıklarım düşünceleri değiştirir.

 

İlkel insanın vasıflarını saymışsınız! Sürekli başkalarına bakan, taklit eden, tekrar edilmeden öğrenemeyen ve düşünme yoksunu embesil modelleri anlatmışsınız. Türkiye'de bu insanlardan yığınla yok mu? Var. Ancak insan zihni sadece böyle çalışmaz. Bütün ömrü boyunca hep beyaz kuğu görmüş ve asla başka renk kuğu olmayacağına inanan birine bir tane siyah kuğu gösterirseniz düşüncelerini gözden geçirecektir. Bunu yapabilmesi için tekrar tekrar kuğu göstermenize gerek yoktur! Bütün müslümanlar, şeyhinin uçkuruna hayran hayran bakan tipler değillerdir. İçlerinde değişime açık, yurtdışı görmüş, bilmem kaç kitap okumuş insanlar da var.. Bunlar sınavlarda büyük başarı elde edip iyi üniversitelerde okuyan, edebiyat ve felsefeden anlayan, sanata da vakit ayıran bir kitle.. Ama bir yandan da yere kapanmayı ibadet sayan; şeytan, cin, melek masallarına inanan insanlar. Yani düşünmek için efor harcamaya üşenmeyen, bir göstermede öğrenebilen ve din dışında manipüle edilemeyecek kadar eğitimli ve zekiler. Nasıl olacak?

 

Yukarıda saydığınız psikoloji ilkeleri hangi dönemden kalma?

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 minutes ago, Getaf said:

 

İlkel insanın vasıflarını saymışsınız! Sürekli başkalarına bakan, taklit eden, tekrar edilmeden öğrenemeyen ve düşünme yoksunu embesil modelleri anlatmışsınız. Türkiye'de bu insanlardan yığınla yok mu? Var. Ancak insan zihni sadece böyle çalışmaz. Bütün ömrü boyunca hep beyaz kuğu görmüş ve asla başka renk kuğu olmayacağına inanan birine bir tane siyah kuğu gösterirseniz düşüncelerini gözden geçirecektir. Bunu yapabilmesi için tekrar tekrar kuğu göstermenize gerek yoktur! Bütün müslümanlar, şeyhinin uçkuruna hayran hayran bakan tipler değillerdir. İçlerinde değişime açık, yurtdışı görmüş, bilmem kaç kitap okumuş insanlar da var.. Bunlar sınavlarda büyük başarı elde edip iyi üniversitelerde okuyan, edebiyat ve felsefeden anlayan, sanata da vakit ayıran bir kitle.. Ama bir yandan da yere kapanmayı ibadet sayan; şeytan, cin, melek masallarına inanan insanlar. Yani düşünmek için efor harcamaya üşenmeyen, bir göstermede öğrenebilen ve din dışında manipüle edilemeyecek kadar eğitimli ve zekiler. Nasıl olacak?

 

Yukarıda saydığınız psikoloji ilkeleri hangi dönemden kalma?

Burda soru en temel hali ile düşüncenin nasıl değiştiği. Müslüman veya başka kimliğin kendini ne kadar geliştirmiş olması çok da önemli değil. Duygusal zeka ile akedmik zeka da çok aynı şeyler de değil. 

 

Yani size göre kaliteli olanlar azınlıkda da olsa düşüncesel değişimleri daha mı önemli?

 

Hani hepimizin gözü kulağı var ya işte bu anlattıklarımda böyle yani kaliteli insan olmak bu temelden bizi yoksun bırakmıyor. 

 

Çok seven adam sevgisini seksen yolla anlatıp sevdiğini kaybeder oysa sadece seni seviyorum demesi yeterlidir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 dakika önce, Rhodium yazdı:

Burda soru en temel hali ile düşüncenin nasıl değiştiği.

 

Ben de tam bunun üzerinde duruyorum. Değişim kaçınılmazdır. İnsanlar değişiyor. Yani yeni model müslümanlar çıkıyor. Yeni model ateistler çıkıyor. O bakımdan diyorum inanan insanları klasik argümanlarla tarif de edemezsiniz ikna da. Anlattıklarınızı çok geleneksel buldum. Bu değişimden psikoloji bilimi de nasibini almaktadır. Örneğin "tekrar ilkesi" öğrenme psikojisinde geçmişte çok önemsenmiştir. Ancak belli alanlar dışında bu ilke günümüzde gözden düşmüştür. Öğrenme bir kerede de gerçekleşebilir...

 

Konunun çok boyutlu olduğu aşikar. Duygusal, algısal, kültürel ve alışkanlık bazındaki engeller değişime karşı direnç oluşturur. Ama yeni nesiller bu dogmalara kendi yorumunu katarak hayatın merkezine biraz daha yaklaşıyor. Keşke daha hızlı ve arzu ettiğimiz yolda ilerlese...

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 16.12.2018 at 15:35, Klonopin yazdı:

Bazen bir dusunceniz hemen degisiverir, bunu hissedersiniz. Artik oyle dusunmuyorsunuzdur. Ama bazen yanlis oldugunu bildiginiz dusuncelerinizi degistirmeye calistiginizda kolay kolay degistiremezsiniz. Peki bu neden olur?

 

Ornegin buradaki muslumanlarin dusuncelerinin degismemesinin sebebi cehennem korkusudur. Aslinda bunu bir savunma olarak goruyorum. Yani beyinleri onlari koruyor cunku bir sekilde cehennemin var olduguna inandirildilar ve hata yapmaktan korkuyorlar cunku sonucu cok kotu olabilir. Cehennemde yanabilirler.

 

Ben, bu gibi yanlis oldugunu bildigimiz dusuncelerimizi neden degistirmekte zorlandigimizi bilirsek, daha kolay basariya ulasacagimizi dusunuyorum.

Müslümanların  cehennem korkusu ile düşüncelerinin değişmediği düşüncen yanlış.

 

Dinin yasaklarını yapıp Allah'a inanan çok  müslüman var.

 

Düşüncelerim bana zarar veriyorsa değiştiririm.Yararlı ise değiştirmem. @Getaf  haklı.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dindarlar bir de söyle der; - Ya gercekten varsa, benim kaybedeck birseyim olmaz ama gercekse sen yanacaksin." Bu cümle neredeyse bütün dindarlarin ortak söylemidir. Müslüman, musevi, hristiyan farketmiyor. Bence bu cümle korktuklarini acik acik belli ediyor.

tarihinde deadanddark tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...