Jump to content

Size göre bir Tanrının olmadığının veya düşünülen şekilde bir Tanrının olmadığının delili


Recommended Posts

Değerli zamanını ayırarak bana yanıt verme zahmetine giren herkese paylaşımlarından dolayı teşekkür ediyorum. Ama görüyorum ki Allah'a inandığını söyleyip inandığı gibi yaşamayan kötü örneklerin bile siz ateistlerin inanmamak için gösterdiğiniz sebeplerden daha somut sebepleri var. Tam anlamıyla Allah'a inanan bir Müslümanın karşısında bu görüş asla etki yapmaz. Burada olan sizlerde bu görüşü savunabilecek yeterlilikte değilsiniz. Daha fazla diyalog size de bana da katkı sağlamaz. Bu nedenle sizlere son mesajımı yazıyorum. 

 

İnanmadan önce neye inanmayacağınızı iyi sorgulayın. Benim, neye inanacağımı, inanmadan önce sorguladığım gibi.

 

Saygılarımla...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 702
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bir saat önce, sağduyu yazdı:

 

Gelip buraya insanları leş bir dine davet eden sensin. Kimin çırpındığı belli oluyor. Sıkışınca nasıl da isteyen inansın, isteyen inanmasın diye kıvırıyorsun. Madem isteyenin istediğini yapma taraftarısın, ne diye İslam gibi inanmayanların katledilmesini söyleyen bir dine davet ediyorsun insanları?

 

Bu senin inanmamak için uydurduğun bir İslam dini çünkü. Benim inancımda bahsettiğin gibi haksızlık asla olmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Just now, Keyhole said:

Değerli zamanını ayırarak bana yanıt verme zahmetine giren herkese paylaşımlarından dolayı teşekkür ediyorum. Ama görüyorum ki Allah'a inandığını söyleyip inandığı gibi yaşamayan kötü örneklerin bile siz ateistlerin inanmamak için gösterdiğiniz sebeplerden daha somut sebepleri var. Tam anlamıyla Allah'a inanan bir Müslümanın karşısında bu görüş asla etki yapmaz. Burada olan sizlerde bu görüşü savunabilecek yeterlilikte değilsiniz. Daha fazla diyalog size de bana da katkı sağlamaz. Bu nedenle sizlere son mesajımı yazıyorum. 

 

İnanmadan önce neye inanmayacağınızı iyi sorgulayın. Benim, neye inanacağımı, inanmadan önce sorguladığım gibi.

 

Saygılarımla...

 

Gidip kafanı kuma gömmeye devam et, en iyi yaptığınız şey. Düşünmek, sorgulamak berrak bir zihin ister, cesaret ister, merak ister.

 

1 minute ago, Keyhole said:

 

Bu senin inanmamak için uydurduğun bir İslam dini çünkü. Benim inancımda bahsettiğin gibi haksızlık asla olmaz.

 

Papağan gibi aynı lafları tekrarlayacağına git kitabını, hadislerini, tarihini oku. Bırak bu içi boş sloganları.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hadis, sünnet, rivayetlere inanmayanlara:


Sadece Kurana bakarak alkolün yasak mı değil mi olduğuna bile cevap veremezsiniz. 
Bunun yanında Kuranda şiddet içeren ayetler hala duruyor. Ve Allahın hakaretleri de!
"Vur değil hafifçe vur" veya "öldür diyor ama durup dururken öldür demiyor" demekle bu delikler kapanmaz. 


Hepsi gerçek islamı yaşıyor, diğerleri Kuranı yanlış anlıyor. Teröristi de bunu diyor, tatlı su müslümanı da, yobazı da, 19cusu da. Ama bu yanlış anlaşılmada Kuranın hiç bir suçu yok. 
"Öldür" diyor, adam kendini patlatıp öldürünce ise "ya ama orda değil" diyorlar. "Vur" diyor, vurunca "hafif vurcakmışsın" diyorlar. 
Yazma sen de kitabına! 
Yok ama savaş ayetleriymiş. Araplar yoksa savaşta ne yapacıklarını bilmiyorlarmış, Kurandan önce. 
"Köleliği kaldırdım" yazmaz ama köleliği ASLINDA kaldırmış. 
"Kadına yarım miras ve şahitlikleri de yarım" yazar ama bu kadını ikinci sınıf insan yapmazmış. Kadınlara çok önem verirmiş, herkes eşitmiş.
Vs.
Ama bu kitap apaçıkmış. Yanlış anlaşılması olanaksız olduğu için insanlar suçluymuş. 
Savaşlarla yayılmış olması, "Din Allahın olana kadar savaşın" demesi  ve günümüzde din adına sadece onların terör eylemleri yapması ona "barış dini" denmesine engel değilmiş.


İnsanın kendisini aynada bu kadar değişik görebilmesi inanılmaz ama gerçek.
Kişisel olarak demiyorum, genel islamı kastediyorum.
"Biz gerçek islamı yaşıyoruz, diğerleri değil" diyerek birbirinizi parçalıyorsunuz ya...
Gerçek islam sizin hepinizsiniz. Hepinizin toplamı. Sen kendini belki ayrı görüyorsun ama yobazı da, 19cusu da kendini özel/ayrı görüyor.
Sen gerçek islamın bir parçasısın.
Kendini aynada diğerlerinden biraz daha yakışıklı görüyorsun.


Bunları neden yazıyorum?
Sizin fotoshopsuz bir resminizi önünüze koyuyorum, bu resimle ne yaparsanız yapın! 
Ben iyi bir insan olarak görevimi yapıyorum ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, poiuz yazdı:

Hadis, sünnet, rivayetlere inanmayanlara:


Sadece Kurana bakarak alkolün yasak mı değil mi olduğuna bile cevap veremezsiniz. 
Bunun yanında Kuranda şiddet içeren ayetler hala duruyor. Ve Allahın hakaretleri de!
"Vur değil hafifçe vur" veya "öldür diyor ama durup dururken öldür demiyor" demekle bu delikler kapanmaz. 


Hepsi gerçek islamı yaşıyor, diğerleri Kuranı yanlış anlıyor. Teröristi de bunu diyor, tatlı su müslümanı da, yobazı da, 19cusu da. Ama bu yanlış anlaşılmada Kuranın hiç bir suçu yok. 
"Öldür" diyor, adam kendini patlatıp öldürünce ise "ya ama orda değil" diyorlar. "Vur" diyor, vurunca "hafif vurcakmışsın" diyorlar. 
Yazma sen de kitabına! 
Yok ama savaş ayetleriymiş. Araplar yoksa savaşta ne yapacıklarını bilmiyorlarmış, Kurandan önce. 
"Köleliği kaldırdım" yazmaz ama köleliği ASLINDA kaldırmış. 
"Kadına yarım miras ve şahitlikleri de yarım" yazar ama bu kadını ikinci sınıf insan yapmazmış. Kadınlara çok önem verirmiş, herkes eşitmiş.
Vs.
Ama bu kitap apaçıkmış. Yanlış anlaşılması olanaksız olduğu için insanlar suçluymuş. 
Savaşlarla yayılmış olması, "Din Allahın olana kadar savaşın" demesi  ve günümüzde din adına sadece onların terör eylemleri yapması ona "barış dini" denmesine engel değilmiş.


İnsanın kendisini aynada bu kadar değişik görebilmesi inanılmaz ama gerçek.
Kişisel olarak demiyorum, genel islamı kastediyorum.
"Biz gerçek islamı yaşıyoruz, diğerleri değil" diyerek birbirinizi parçalıyorsunuz ya...
Gerçek islam sizin hepinizsiniz. Hepinizin toplamı. Sen kendini belki ayrı görüyorsun ama yobazı da, 19cusu da kendini özel/ayrı görüyor.
Sen gerçek islamın bir parçasısın.
Kendini aynada diğerlerinden biraz daha yakışıklı görüyorsun.


Bunları neden yazıyorum?
Sizin fotoshopsuz bir resminizi önünüze koyuyorum, bu resimle ne yaparsanız yapın! 
Ben iyi bir insan olarak görevimi yapıyorum ?

 

Ben diyorum ki Kuran'da kadına ne "Vur" kelimesi geçiyor ne de "hafifçe vur" kelimeleri. Bakın siz yanlış tefsirlere, yanlış örneklere göre bir yorum yapıyorsunuz. Buna asla kabul edemezsiniz, etmeyeceksiniz. Çünkü kabul etmeniz demek Allah'a inanmamak için elinizde bir veri kalmaması demektir. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Keyhole said:

 

Ben diyorum ki Kuran'da kadına ne "Vur" kelimesi geçiyor ne de "hafifçe vur" kelimeleri. Bakın siz yanlış tefsirlere, yanlış örneklere göre bir yorum yapıyorsunuz. Buna asla kabul edemezsiniz, etmeyeceksiniz. Çünkü kabul etmeniz demek Allah'a inanmamak için elinizde bir veri kalmaması demektir. 

 

 

Senin ne dediğin önemli değil, ortada arapça denen bir dil var, bu dili konuşanlar darp kelimesine vurmak, dövmek eylemini yüklemişler ve 2000 yıldır bu anlamda kullanmışlar. Bu saatten sonra seni kim ipler?

 

Bir de hangi bilgiyle, hangi yetkinlikle yanlış yorumlandığını iddia edebiliyorsun? Neyine güveniyorsun? Bu kelimeye anlamını veren bu dili yaşayan, konuşan araplar. Neye dayanarak milyarlarca insanın yanlış anladığını iddia edebiliyorsun?

 

Yanlış anlaşılmaya mahal vermediğini iddia ettiğin bir kitabın yanlış anlaşıldığını iddia etmek nasıl bir mantık kurmaktır?

Link to post
Sitelerde Paylaş
25 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

Senin ne dediğin önemli değil, ortada arapça denen bir dil var, bu dili konuşanlar darp kelimesine vurmak, dövmek eylemini yüklemişler ve 2000 yıldır bu anlamda kullanmışlar. Bu saatten sonra seni kim ipler?

 

Bir de hangi bilgiyle, hangi yetkinlikle yanlış yorumlandığını iddia edebiliyorsun? Neyine güveniyorsun? Bu kelimeye anlamını veren bu dili yaşayan, konuşan araplar. Neye dayanarak milyarlarca insanın yanlış anladığını iddia edebiliyorsun?

 

Yanlış anlaşılmaya mahal vermediğini iddia ettiğin bir kitabın yanlış anlaşıldığını iddia etmek nasıl bir mantık kurmaktır?


Ben Allah'ın bana bahşettiği aklı doğru kullanma yetkinliğiyle size cevap veriyorum. Aklıma güveniyorum. 

 

Beni sürekli seni anlamamış olmakla suçluyorsun. İyi de senin düşündüğün mantıkla bakacak olursak o zaman suçlu ben değilim. Sensin. Sen, seni yanlış anlamama mahal veriyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
24 minutes ago, Keyhole said:


Ben Allah'ın bana bahşettiği aklı doğru kullanma yetkinliğiyle size cevap veriyorum. Aklıma güveniyorum. 

 

Beni sürekli seni anlamamış olmakla suçluyorsun. İyi de senin düşündüğün mantıkla bakacak olursak o zaman suçlu ben değilim. Sensin. Sen, seni yanlış anlamama mahal veriyorsun.

 

Ne yani, aklımız var diye her gerçeği kendi kafamıza göre değiştirebiliyor muyuz? Akıl doğru bilgiyle, doğru veriyle düzgün çalışır, elinde doğru bilgi, doğru veri yoksa istediğin kadar akıllı ol, daima yanlış sonuca ulaşırsın. Mesela 8 tabanına göre düzenlenmiş bir fonksiyonun sonucunu bu fonksiyon olsa olsa 10 tabanına göre olmalı diyerek doğru sonucu bulabilir misin? İstediğin kadar aklın olsun, istediğin kadar zeki ol fark etmez, daima yanlış sonuca ulaşırsın.

 

Ayrıca 1400 yıl önce yaşamış bir arap çapulcusuna inanmazsa sonsuza kadar yakılacağını sanan birisinin aklım var demesi de çok komik oluyor.

 

Ben hiç beni yanlış anlamakla suçlamadım, olsa olsa anlamamakla suçlarım.

 

Yıl 1632. Kuran'ın tamamlandığı iddia edilen tarihin üzerinden tam 1000 yıl geçmiş. Sence bu yılda dünyada kaç adet Kuran vardı ve kaç dile çevrilmişti?

 

 

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Keyhole said:

 

Ben diyorum ki Kuran'da kadına ne "Vur" kelimesi geçiyor ne de "hafifçe vur" kelimeleri. Bakın siz yanlış tefsirlere, yanlış örneklere göre bir yorum yapıyorsunuz. Buna asla kabul edemezsiniz, etmeyeceksiniz. Çünkü kabul etmeniz demek Allah'a inanmamak için elinizde bir veri kalmaması demektir. 

 


Bana cevap yetiştirmek yerine yazdıklarımın bütününü anlamaya çalışsan bence  daha iyi olur.
Neyse, senin cımbızladığın yerden gidelim. Nisa Suresi 34. ayet.

İlk önce bu ayette erkeklerin kadınlardan üstün olduğu yazıyor!!! Ne kadar "erkek eve ekmek getiriyor,  savaşlara katılıyor" vs deseniz de bu sözler günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Askere giden kadın da var, kocasından daha çok para kazanan kadın da var. Devletleri yöneten kadınlar bile var. 
Bunun yanına miras olayını, şahitlik olayın da koyarsak, Kuranda eşitliğin "e"sinin bile olmadığını rahatça görebiliriz. Çağdaş kafa yapısı olan birisi bu ayetleri onaylayamaz. 
Biz "dövmek" konusuna gelelim. Aşağıdaki linkte ayetin Türkçe mealleri var.


http://www.kuranmeali.org/4/nisa_suresi/34.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

 

Bu linkteki meallerin 23ünde dövün, 13ünde hafifçe dövün ve 5inde uzaklaştırın diye yazmışlar. 
Bu 36 mealci din düşmanı değiller, anlamıyorlar desek, adamlar senelerce islam tarihini okumuş kişiler, Arapça bilen insanlar. "Siz yanlış meallere bakıyorsunuz" diye işin içinden sıyrılıp suçu biz ateistlere atmak kolaycılıktan başka bir şey değildir. Ancak kendi kendinizi tatmin etmiş olursunuz. 


Adamlar acaba bunu niye böyle tercüme etmiş?
Aşağıdaki videoya bakalım.

 

 

Kadın neden şok oluyor? Hiç bir Arap kadının bunları duyunca şok olacağını düşünmüyorum.
Veya Muhammedin 9 yaşında bir çocukla evlenmesi. Araplar bunu kabul eder, sadece Türklerin itirazı var. Neden?
Çünkü bizim kültürümüz ve/veya TCden aldığımız eğitim yüzünden/sayesinde böyle şeyler bize yabancı geliyor. Kabullenemiyoruz.
Ve bu yüzden de Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk gibi "çağdaş" görüşlü mealciler Nisa 34ü "dövün" diye değil "uzaklaştırın" diye tercüme etmişler.


Ne yazık, olayları "akıl, mantık, bilim" yerine "melek, şeytan, din düşmanları" gibi şeylerle açıklamaya çalışmak hüsranla bitiyor.
Bu mantıkla sağlıklı bir sonuç çıkarmanız olanaksızdır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 dakika önce, poiuz yazdı:


Bana cevap yetiştirmek yerine yazdıklarımın bütününü anlamaya çalışsan bence  daha iyi olur.
Neyse, senin cımbızladığın yerden gidelim. Nisa Suresi 34. ayet.

İlk önce bu ayette erkeklerin kadınlardan üstün olduğu yazıyor!!! Ne kadar "erkek eve ekmek getiriyor,  savaşlara katılıyor" vs deseniz de bu sözler günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Askere giden kadın da var, kocasından daha çok para kazanan kadın da var. Devletleri yöneten kadınlar bile var. 
Bunun yanına miras olayını, şahitlik olayın da koyarsak, Kuranda eşitliğin "e"sinin bile olmadığını rahatça görebiliriz. Çağdaş kafa yapısı olan birisi bu ayetleri onaylayamaz. 
Biz "dövmek" konusuna gelelim. Aşağıdaki linkte ayetin Türkçe mealleri var.


http://www.kuranmeali.org/4/nisa_suresi/34.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

 

Bu linkteki meallerin 23ünde dövün, 13ünde hafifçe dövün ve 5inde uzaklaştırın diye yazmışlar. 
Bu 36 mealci din düşmanı değiller, anlamıyorlar desek, adamlar senelerce islam tarihini okumuş kişiler, Arapça bilen insanlar. "Siz yanlış meallere bakıyorsunuz" diye işin içinden sıyrılıp suçu biz ateistlere atmak kolaycılıktan başka bir şey değildir. Ancak kendi kendinizi tatmin etmiş olursunuz. 


Adamlar acaba bunu niye böyle tercüme etmiş?
Aşağıdaki videoya bakalım.

 

 

 

Kadın neden şok oluyor? Hiç bir Arap kadının bunları duyunca şok olacağını düşünmüyorum.
Veya Muhammedin 9 yaşında bir çocukla evlenmesi. Araplar bunu kabul eder, sadece Türklerin itirazı var. Neden?
Çünkü bizim kültürümüz ve/veya TCden aldığımız eğitim yüzünden/sayesinde böyle şeyler bize yabancı geliyor. Kabullenemiyoruz.
Ve bu yüzden de Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk gibi "çağdaş" görüşlü mealciler Nisa 34ü "dövün" diye değil "uzaklaştırın" diye tercüme etmişler.


Ne yazık, olayları "akıl, mantık, bilim" yerine "melek, şeytan, din düşmanları" gibi şeylerle açıklamaya çalışmak hüsranla bitiyor.
Bu mantıkla sağlıklı bir sonuç çıkarmanız olanaksızdır.

 

 

Muhtemelen farkına varmıyorsunuz ama yavaş yavaş benim doğrularımı örnekliyor olmanız olumlu yönde ilerlediğimizin bir göstergesi olduğunu düşünüyorum.

 

Programı yöneten kadın aslında gerçek islamla tanışınca değil islam çarpıtılınca şoka giriyor. Sizin de benim de şoka girdiğimiz gibi. Bu anlatımların hepsi külliyen yanlıştır. İslamda asla bunlara yer yok.

 

Bu meali bilerek isteyerek bu meali yanlış çeviren varsa bunu kendi bilir. Ben şahsen istemeyerek bu şekilde çevirdiklerini düşünüyorum. Ama yanlış çeviriyorlar. 

Benim de savunduğum görüş "salıvermek" Bu durumda bahsettiğiniz gibi "Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk gibi "çağdaş" görüşlü mealciler Nisa 34ü "dövün" diye değil "uzaklaştırın" diye tercüme etmişler."

 

O zaman neden ısrarla diğer çevirileri savunuyorsunuz bu görüşlere yer vermiyorsunuz.?

 

Bu görüşlerin doğru olabileceğini düşünecek olursak bahsı geçen ayetin İNANMIYOR OLSANIZ DA yorum yapmanız anlamında doğru olduğunu düşünebilir misiniz?

 

 

 


 

 

tarihinde Keyhole tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
12 minutes ago, Keyhole said:

 

Muhtemelen farkına varmıyorsunuz ama yavaş yavaş benim doğrularımı örnekliyor olmanız olumlu yönde ilerlediğimizin bir göstergesi olduğunu düşünüyorum.

 

Programı yöneten kadın aslında gerçek islamla tanışınca değil islam çarpıtılınca şoka giriyor. Sizin de benim de şoka girdiğimiz gibi. Bu anlatımların hepsi külliyen yanlıştır. İslamda asla bunlara yer yok.

 

Bu meali bilerek isteyerek bu meali yanlış çeviren varsa bunu kendi bilir. Ben şahsen istemeyerek bu şekilde çevirdiklerini düşünüyorum. Ama yanlış çeviriyorlar. 

Benim de savunduğum görüş "salıvermek" Bu durumda bahsettiğiniz gibi "Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk gibi "çağdaş" görüşlü mealciler Nisa 34ü "dövün" diye değil "uzaklaştırın" diye tercüme etmişler."

 

O zaman neden ısrarla diğer çevirileri savunuyorsunuz bu görüşlere yer vermiyorsunuz.?

 

Bu görüşlerin doğru olabileceğini düşünecek olursak bahsı geçen ayetin İNANMIYOR OLSANIZ DA yorum yapmanız anlamında doğru olduğunu düşünebilir misiniz?

 

 

 


 

 

 

Yanlış anlaşılması imkansız dediğini kitabı (ayeti) 40 kişiden 35i yanlış çeviriyor!!!

Ve 1400 yıldır yanlış çevrilmiş ve 2000lerden sonra doğru çevrilmeye başlanış!!!

 

 

Akıl, mantık dedim.

Bu kitabın doğruluna adaklanmış, karşı görüşe gram ihtimal vermeyen (sorgulamak=şeytanın vesveseleri) bir kişinin tarafsız ve objektif bakabilmesi imkansızdır.

Senin gittiğin yollardan biz geliyoruz, zamanında biz de senin gibi düşünüyorduk. 

Ama sen bizim ne düşündüğümüzi biemezsin!!!

Ayrıca zeytin yağı gibi üste çıkmaya çalışman anlamsız. Veya yazılanı gerçekten anlayamıyorsun!!!

 

Neyse şimdi zamanım yok belki sinra devam yazarım

tarihinde poiuz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
12 dakika önce, Keyhole yazdı:

Bu meali bilerek isteyerek bu meali yanlış çeviren varsa bunu kendi bilir. Ben şahsen istemeyerek bu şekilde çevirdiklerini düşünüyorum. Ama yanlış çeviriyorlar. 

Benim de savunduğum görüş "salıvermek" Bu durumda bahsettiğiniz gibi "Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk gibi "çağdaş" görüşlü mealciler Nisa 34ü "dövün" diye değil "uzaklaştırın" diye tercüme etmişler."

 

O zaman neden ısrarla diğer çevirileri savunuyorsunuz bu görüşlere yer vermiyorsunuz.?

 

 

Boşa kürek çekiyorsunuz, ne kadar zorlasanız da islam yama tutmaz, reforme edilemez.

Kendinizce haklısınız tabi, bu antik din hamurabi kanunlarından bozma haliyle çağımızın şartlarına asla uymuyor.

Lakin bu düşünceyle yola çıkıp islam’ı 1400 yıllık pratiğinden ve tarihinden koparamazsınız.

Yaşar nuri ve edip yüksel dışında ayeti bu anlama çeken kimse yok, kaldı ki yaşar nuri zaten ölmeden deist olduğunu açıklamıştı.

 

" vadrıbû-hunne " terimin tam anlamıyla "onlara vurun/onları dövün" anlamını taşıdığı konusunda islam alimleri arasında fikir birliği mevcut.

ana dili arapça olanlar için herhangi bir çözümleme yapmak bile gerekli değildir, adam okur ve anlar o kadar! 

 

aynı bizim "ışık yüzüne vurdu" cümlesindeki "vurmak" fiilini rahatlıkla ve hiç bir yoruma ihtiyaç duymadan anlamamız gibi.

yani bunlar bütün tefsircilerin bugüne kadar üzerinde bir tartışmaya girmedikleri ayetlerdir aslında ve bugünde bunun farklı anlamda yani (uzaklaştırma) anlamında kullanıldığını söyleyen bir tek y.nuri öztürk bir de edip yüksel vardır. bunların haricinde kimse, hiç bir islam "alimi" özellikle de s.arabistan, mısır, katar vb ülkelerin alimleri bunu savunmaz.

 

işte arap mealicilerin ingilizce çevirilerinden bir kaç örnek:

 

muhammed asad :<<and as for those woolen whose ill-will" you have reason to fear, admonish them [first]; then leave them alone in bed; then "beat" them>>

 

mahmud y. zayid :<<and as for those woolen whose ill-will" you have reason to fear, admonish them [first]; then leave them alone in bed; then "beat" them>> 

 

ahmet raza khan <<...the women from whom you fear disobedience, (at first) advise them and (then) do not cohabit with them, and (lastly) "beat" them>>

 

görüleceği gibi yalnızca bizimkiler değil dünyanın dört bir yanında müslüman mealciler de "onları dövün" diyerek çeviriyorlar bu ayeti.

 

peki yaşar hoca kırk yıllık “vadrıbûhunne” fiilini darbetmek manasından çıkarıp, uzaklaştırma manasına nasıl soktu. 

 

ona göre: <<ayette geçen “vadrıbûhunne” darbetmek manasına gelip , da-ra-be kökünden gelir. bu kavram kök olarak vurmak . dövmek manasına geldiği gibi , bırakmak ve ayrılmak manalarınada gelir.mesela aynı kökten gelen tedarub : dövüşmek , vuruşmak anlamına geldiği gibi yine aynı kökten gelen idrab : işten ayrılmak manalarında kullanılır. kur’anda, da-ra-be fiilinin ayrılmak olarak geçtiği birçok yer vardır.>> (bknz: nisa 4-101 ; taha 20:77)"

 

oysa "darabe" fiili kuran'da aşağıda verdiğim örnek ayetlerde görüleceği gibi çoğunlukla (darp etme, vurma, dövme) anlamlarında kullanılıyor:

 

yüze ve sırta vurmak (enfal 50, muhammed 24),

elle vurmak (saffat 93),

bir aletle vurmak (bakara 60, araf 160, şuara 63, sad 44),

boyun ve parmaklara vurup uçurmak (enfal 12),

vurmak, (enfal 50, muhammed 27, nur 31)

 

tabii her fiili gibi onun da bir çok anlamı var ama hangi anlamda kullanıldığı tamamıyla cümlelerin bağlamı ile ilgilidir. yoksa şu ayette "uzaklaştırmak" anlamında kullanılmıştır o halde burada da kastedilen "uzaklaştırmak"tır diyemezsiniz. böyle bir mantık olsa olsa şark kurnazlığı sınıfına girer.

 

kaldı ki hoca'nın mevzubahis ettiği "darabe" fiilin mastar halidir. cümle içinde kullanılışı açısından ingilizce kaynağa bakarsanız: nisa 34'de geçen terimin "idribuhunna" olduğunu ve sadece ve sadece "beat them" onları dövün anlamına gelebildiğini. arabe fiilinin "onları terkedin" anlamına gelmesi için "adriba anhunna" şeklinde yazılması gerektiğini de göreceksiniz:

 

belli ki yaşar hoca'nın kalbi kadının şiddet görmesine razı değil, ama kitap da ortada. ne yapsın? hiç olmazsa sokaklara atılıp mağdur edilmesini öneriyor kendince. ama bu doğru bir çeviri mi?

 

gerçi yaşar hocam bundan kendisi de uzun süre emin değilmiş anlaşılan. ayette "dövmek" manasının kesinlikle bulunmadığını sonradan kavramış görünüyor.

 

kendisinin 1994 hürriyet ofset baskısı kuran-ı kerim meali (türkçe çeviri) kitabında bu ayetin tercümesi şöyle :

<<erkekler, kadınları gözetip kollayıcıdırlar. şundan ki allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. iyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar. allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. sadakatsizlik ve iffetsizlikleinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin/onları dövün. bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka söz aramayın. allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.>>

 

hocamız, yeni boyut, istanbul 1999 baskısı kuran-ı kerim meali (türkçe çeviri)'de "onları dövün" ifadesini aniden çeviriden kaldırıyor:

<<erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. şundan ki, allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. iyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. sadakatsızlık ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.>>

 

hoca, ilk çeviride dövmek ve uzaklaştırmak anlamlarının her ikisini birden kullanmış olmasa, fikrini tamamen değiştirdiğini düşünebilirdik. oysa önce bu her iki anlamı da zikredip, sonraki çeviride "dövmek"le ilgili olanın çıkarmış. buysa somut yeni bilgilerin varlığı ile ortaya çıkmış bir fikir değişikliğine değil, olsa olsa değişen bir şeylerin (belki siyasi konjonktürün) hocanın şahsi tercihinde bir değişiklik yapmasına sebep olduğuna işaret ediyor. (yoksa hoca, onca yy.'dır irdelene irdelene gizlisi kalmamış br ayet konusunda, 1994'den 1999'a böylesi kati bir fikir değişikliği yaratacak eski bildiklerinden öte ne öğrenmiş olabilir ki?)

 

y. nuri öztürk hocamızdan bir alıntı daha yapalım :

<<yani nisa 34. ayette kadının dövülmesi vardır desek bile bu, kocanın karısını dövmesi ilkelliğine gerekçe yapılamaz. kadın, din emri (!) olarak dövülecekse bunu ilgili kamu görevlileri yapacaktır>> (islam nasıl yozlaştırıldı s.343). ilginçtir ama kitabın ilk sayfasına da <<cumhuriyetin 77. yılına armağan>> diye yazmış hocamız... kafası hala karışık görünüyor.

 

- bu kitap evrenseldi ve her nesle hitap ediyordu da kadın haklarının gerçek gündemini bulduğu 21nci asır türkiye'sine gelene kadar bu "da-ra-be" fiilini darb etmek değil de yolları ayırmak gibi anlayabilen niye çıkmadı?

- diliyle "apaçık arapca" olduğunu ilan eden bu kitap, neden kavram kargaşası yaratabilecek ikili (dual) anlamlı bir kelime kullandı?

- yoksa böyle birşey olmadı kullanılan geçerli anlamıyla "da-ra-be", en başından beri darb etmek anlamına geliyordu da yaşar hocam, 1999'un siyasi ve sosyal yapısından etkilenip şahsi yorumunu mu yaptı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 dakika önce, poiuz yazdı:

 

Yanlış anlaşılması imkansız dediğini kitabı (ayeti) 40 kişiden 35i yanlış çeviriyor!!!

Ve 1400 yıldır yanlış çevrilmiş ve 2000lerden sonra doğru çevrilmeye başlanış!!!

 

 

Akıl, mantık dedim.

Bu kitabın doğruluna adaklanmış, karşı görüşe gram ihtimal vermeyen (sorgulamak=şeytanın vesveseleri) bir kişinin tarafsız ve objektif bakabilmesi imkansızdır.

Senin gittiğin yollardan biz geliyoruz, zamanında biz de senin gibi düşünüyorduk. 

Ama sen bizim ne düşündüğümüzi biemezsin!!!

Ayrıca zeytin yağı gibi üste çıkmaya çalışman anlamsız. Veya yazılanı gerçekten anlayamıyorsun!!!

 

Neyse şimdi zamanım yok belki sinra devam yazarım

 

Geldiğiniz yoldan gidiyorsunuz sanırım :) 

Şu soruya bile yanıt veremiyorsunuz. Gerçekten hayal kırıklığısınız. 

 

Bahsi geçen ayette ki kelime VURUN değil de SALIVERİN olsaydı. Sizce ayet normalleşir miydi ?

 

Cevap verin öyle gidin :)  

Link to post
Sitelerde Paylaş
18 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

 

 

Boşa kürek çekiyorsunuz, ne kadar zorlasanız da islam yama tutmaz, reforme edilemez.

Kendinizce haklısınız tabi, bu antik din hamurabi kanunlarından bozma haliyle çağımızın şartlarına asla uymuyor.

Lakin bu düşünceyle yola çıkıp islam’ı 1400 yıllık pratiğinden ve tarihinden koparamazsınız.

Yaşar nuri ve edip yüksel dışında ayeti bu anlama çeken kimse yok, kaldı ki yaşar nuri zaten ölmeden deist olduğunu açıklamıştı.

 

" vadrıbû-hunne " terimin tam anlamıyla "onlara vurun/onları dövün" anlamını taşıdığı konusunda islam alimleri arasında fikir birliği mevcut.

ana dili arapça olanlar için herhangi bir çözümleme yapmak bile gerekli değildir, adam okur ve anlar o kadar! 

 

aynı bizim "ışık yüzüne vurdu" cümlesindeki "vurmak" fiilini rahatlıkla ve hiç bir yoruma ihtiyaç duymadan anlamamız gibi.

yani bunlar bütün tefsircilerin bugüne kadar üzerinde bir tartışmaya girmedikleri ayetlerdir aslında ve bugünde bunun farklı anlamda yani (uzaklaştırma) anlamında kullanıldığını söyleyen bir tek y.nuri öztürk bir de edip yüksel vardır. bunların haricinde kimse, hiç bir islam "alimi" özellikle de s.arabistan, mısır, katar vb ülkelerin alimleri bunu savunmaz.

 

işte arap mealicilerin ingilizce çevirilerinden bir kaç örnek:

 

muhammed asad :<<and as for those woolen whose ill-will" you have reason to fear, admonish them [first]; then leave them alone in bed; then "beat" them>>

 

mahmud y. zayid :<<and as for those woolen whose ill-will" you have reason to fear, admonish them [first]; then leave them alone in bed; then "beat" them>> 

 

ahmet raza khan <<...the women from whom you fear disobedience, (at first) advise them and (then) do not cohabit with them, and (lastly) "beat" them>>

 

görüleceği gibi yalnızca bizimkiler değil dünyanın dört bir yanında müslüman mealciler de "onları dövün" diyerek çeviriyorlar bu ayeti.

 

peki yaşar hoca kırk yıllık “vadrıbûhunne” fiilini darbetmek manasından çıkarıp, uzaklaştırma manasına nasıl soktu. 

 

ona göre: <<ayette geçen “vadrıbûhunne” darbetmek manasına gelip , da-ra-be kökünden gelir. bu kavram kök olarak vurmak . dövmek manasına geldiği gibi , bırakmak ve ayrılmak manalarınada gelir.mesela aynı kökten gelen tedarub : dövüşmek , vuruşmak anlamına geldiği gibi yine aynı kökten gelen idrab : işten ayrılmak manalarında kullanılır. kur’anda, da-ra-be fiilinin ayrılmak olarak geçtiği birçok yer vardır.>> (bknz: nisa 4-101 ; taha 20:77)"

 

oysa "darabe" fiili kuran'da aşağıda verdiğim örnek ayetlerde görüleceği gibi çoğunlukla (darp etme, vurma, dövme) anlamlarında kullanılıyor:

 

yüze ve sırta vurmak (enfal 50, muhammed 24),

elle vurmak (saffat 93),

bir aletle vurmak (bakara 60, araf 160, şuara 63, sad 44),

boyun ve parmaklara vurup uçurmak (enfal 12),

vurmak, (enfal 50, muhammed 27, nur 31)

 

tabii her fiili gibi onun da bir çok anlamı var ama hangi anlamda kullanıldığı tamamıyla cümlelerin bağlamı ile ilgilidir. yoksa şu ayette "uzaklaştırmak" anlamında kullanılmıştır o halde burada da kastedilen "uzaklaştırmak"tır diyemezsiniz. böyle bir mantık olsa olsa şark kurnazlığı sınıfına girer.

 

kaldı ki hoca'nın mevzubahis ettiği "darabe" fiilin mastar halidir. cümle içinde kullanılışı açısından ingilizce kaynağa bakarsanız: nisa 34'de geçen terimin "idribuhunna" olduğunu ve sadece ve sadece "beat them" onları dövün anlamına gelebildiğini. arabe fiilinin "onları terkedin" anlamına gelmesi için "adriba anhunna" şeklinde yazılması gerektiğini de göreceksiniz:

 

belli ki yaşar hoca'nın kalbi kadının şiddet görmesine razı değil, ama kitap da ortada. ne yapsın? hiç olmazsa sokaklara atılıp mağdur edilmesini öneriyor kendince. ama bu doğru bir çeviri mi?

 

gerçi yaşar hocam bundan kendisi de uzun süre emin değilmiş anlaşılan. ayette "dövmek" manasının kesinlikle bulunmadığını sonradan kavramış görünüyor.

 

kendisinin 1994 hürriyet ofset baskısı kuran-ı kerim meali (türkçe çeviri) kitabında bu ayetin tercümesi şöyle :

<<erkekler, kadınları gözetip kollayıcıdırlar. şundan ki allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. iyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar. allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. sadakatsizlik ve iffetsizlikleinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin/onları dövün. bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka söz aramayın. allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.>>

 

hocamız, yeni boyut, istanbul 1999 baskısı kuran-ı kerim meali (türkçe çeviri)'de "onları dövün" ifadesini aniden çeviriden kaldırıyor:

<<erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. şundan ki, allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. iyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. sadakatsızlık ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.>>

 

hoca, ilk çeviride dövmek ve uzaklaştırmak anlamlarının her ikisini birden kullanmış olmasa, fikrini tamamen değiştirdiğini düşünebilirdik. oysa önce bu her iki anlamı da zikredip, sonraki çeviride "dövmek"le ilgili olanın çıkarmış. buysa somut yeni bilgilerin varlığı ile ortaya çıkmış bir fikir değişikliğine değil, olsa olsa değişen bir şeylerin (belki siyasi konjonktürün) hocanın şahsi tercihinde bir değişiklik yapmasına sebep olduğuna işaret ediyor. (yoksa hoca, onca yy.'dır irdelene irdelene gizlisi kalmamış br ayet konusunda, 1994'den 1999'a böylesi kati bir fikir değişikliği yaratacak eski bildiklerinden öte ne öğrenmiş olabilir ki?)

 

y. nuri öztürk hocamızdan bir alıntı daha yapalım :

<<yani nisa 34. ayette kadının dövülmesi vardır desek bile bu, kocanın karısını dövmesi ilkelliğine gerekçe yapılamaz. kadın, din emri (!) olarak dövülecekse bunu ilgili kamu görevlileri yapacaktır>> (islam nasıl yozlaştırıldı s.343). ilginçtir ama kitabın ilk sayfasına da <<cumhuriyetin 77. yılına armağan>> diye yazmış hocamız... kafası hala karışık görünüyor.

 

- bu kitap evrenseldi ve her nesle hitap ediyordu da kadın haklarının gerçek gündemini bulduğu 21nci asır türkiye'sine gelene kadar bu "da-ra-be" fiilini darb etmek değil de yolları ayırmak gibi anlayabilen niye çıkmadı?

- diliyle "apaçık arapca" olduğunu ilan eden bu kitap, neden kavram kargaşası yaratabilecek ikili (dual) anlamlı bir kelime kullandı?

- yoksa böyle birşey olmadı kullanılan geçerli anlamıyla "da-ra-be", en başından beri darb etmek anlamına geliyordu da yaşar hocam, 1999'un siyasi ve sosyal yapısından etkilenip şahsi yorumunu mu yaptı?

 

Lütfen Yaşar Nuri Öztürk'ün desit olduğu hakkında yaptığı açıklamanın video adresini verebilir misiniz?

 

 

Buyurun birde buradan dinleyelim isterseniz.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
27 minutes ago, Keyhole said:

Benim de savunduğum görüş "salıvermek" Bu durumda bahsettiğiniz gibi "Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk gibi "çağdaş" görüşlü mealciler Nisa 34ü "dövün" diye değil "uzaklaştırın" diye tercüme etmişler."

 

Benim savunduğum görüş de "kafasını kesin", "kafasını vurun". Nasıl olsa senin mantığına göre benim görüşüm böyle diye kafamıza göre çevirebiliyoruz, benim görüşüme hangi mantıkla itiraz edeceksin?

 

Elinde bir standart olmadan her hangi bir görüşü neye göre değerlendireceksin?

 

3 minutes ago, Keyhole said:

Bahsi geçen ayette ki kelime VURUN değil de SALIVERİN olsaydı. Sizce ayet normalleşir miydi ?

 

Olsaydı diye bir şey yok, halamın şeyi olsaydı dayım olurdu gibi bir mantıkla nereye varacaksın? Halanın şeyi yok, dolayısıyla dayın da değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

Benim savunduğum görüş de "kafasını kesin", "kafasını vurun". Nasıl olsa senin mantığına göre benim görüşüm böyle diye kafamıza göre çevirebiliyoruz, benim görüşüme hangi mantıkla itiraz edeceksin?

 

Elinde bir standart olmadan her hangi bir görüşü neye göre değerlendireceksin?

 

 

Olsaydı diye bir şey yok, halamın şeyi olsaydı dayım olurdu gibi bir mantıkla nereye varacaksın? Halanın şeyi yok, dolayısıyla dayın da değil.

 

Olsaydı gibi bir kavramdan mı söz ediyorum. Siz kendiniz dediniz 5 meal de salıverin anlamında bir açıklama var diye. Bende diyorum ki bu 5 açıklamayı doğru kabul edecek olursak açıklama da bir yanlışlık var mı? ( Yine kıvıracaksınız cevap vermeyeceksiniz ama yine de soruyorum )

Link to post
Sitelerde Paylaş
Just now, Keyhole said:

Buyurun birde buradan dinleyelim isterseniz.

 

İnsanlar bu herife neden inansın? Bu heriflerin işi ne pahasına olursa olsun din satmak, adamın geçim kaynağı bu. Sen hiç malını kötüleyen bir tüccar gördün mü?

 

Orada Kuran, hadis, arapça dili dururken gidip de bir din tüccarına biat etmenin anlamı ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 minutes ago, Keyhole said:

 

Olsaydı gibi bir kavramdan mı söz ediyorum. Siz kendiniz dediniz 5 meal de salıverin anlamında bir açıklama var diye. Bende diyorum ki bu 5 açıklamayı doğru kabul edecek olursak açıklama da bir yanlışlık var mı? ( Yine kıvıracaksınız cevap vermeyeceksiniz ama yine de soruyorum )

 

5 mealde zorlama salıverin anlamı varsa 1000 mealde de dövün anlamı var, şimdi hangi mantıkla bu 5 mealcinin doğru anlam verdiğini bileceğiz?

 

Sana bir soru:

 

Yıl 1632. Kuran'ın tamamlandığı iddia edilen tarihin üzerinden tam 1000 yıl geçmiş. Sence bu yılda dünyada kaç adet Kuran vardı, kaç dile çevrilmişti ve insanlığın kaçta kaçı bu kitabı okumak isteyip de okuyamamıştı?

 

 

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

İnsanlar bu herife neden inansın? Bu heriflerin işi ne pahasına olursa olsun din satmak, adamın geçim kaynağı bu. Sen hiç malını kötüleyen bir tüccar gördün mü?

 

Orada Kuran, hadis, arapça dili dururken gidip de bir din tüccarına biat etmenin anlamı ne?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

5 mealde zorlama salıverin anlamı varsa 1000 mealde de dövün anlamı var, şimdi hangi mantıkla bu 5 mealcinin doğru anlam verdiğini bileceğiz?

 

Sana bir soru:

 

Yıl 1632. Kuran'ın tamamlandığı iddia edilen tarihin üzerinden tam 1000 yıl geçmiş. Sence bu yılda dünyada kaç adet Kuran vardı, kaç dile çevrilmişti ve insanlığın kaçta kaçı bu kitabı okumak isteyip de okuyamamıştı?

 

 

 

Onca soru sordum tek bir yanıt veremediniz. Çalışıp gelin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...