Jump to content

Size göre bir Tanrının olmadığının veya düşünülen şekilde bir Tanrının olmadığının delili


Recommended Posts

2 saat önce, Keyhole yazdı:

Tüm bu islam adı altında sizlerin sunduğu örnek saçmalıkları bir kenara bırakın. Benim size sunduğum islam anlayışını ortaya koyalım.

 

Arkadaşım çocukları şekerle kandırır gibi ne kadar boş boş konuşuyorsun! Hayır yani seni ciddiye alacak bir tek ateist bulma ihtimalini sana düşündürten nedir? Senin vaaz verdiğin kişiler senden daha iyi biliyor mevzuları. Bu forumda sıra dışı olduğunu düşünen tek müslüman sen misin sanıyorsun? Söylediklerinde hiçbir yenilik yok. Burada müslüman skalasının her noktasında müslimler vardır. Arşive bak bakalım kimler gelmiş kimler geçmiş?.. Kendini özel hissettiren nedir yani! Seçilmiş kişi gibi heyecanla yazıyorsun da iletilerinde kayda değer bir şey yok. Sana verilen cevapları da anlamayacak kadar dar görüşlüsün. Onun için şekerini başka yerde dağıt! Ya yeni bir şey söyle ya da git mahallendeki çocukları sevindir... Yeni bir şey söyle dediysem bol keseden de sallama!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 702
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

2 hours ago, poiuz said:

 


Vurun değil salıverin dese yine bir şey değişmezdi çünkü bunun gibi onlarca yüzlerce sorun var. Sana yazıyoruz ama sen görmezden geliyorsun, istersen bir daha oku diyeceğim ama sen zaten görmek istemiyorsun.

....

 

1 hour ago, Keyhole said:

...

En azından o ayete karşı olan ön yargınızı kırmış olmak güzel.

...

 

 

Bu yazıdan bu anlamı çıkartan birinim

Kurandan da "değişik" anlamlar çıkartması artık bana hiç hayret verici gelmiyor ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 saat önce, Keyhole yazdı:

Çünkü sizin ortaya koyduğunuz örnek İslam ve Allah anlayışı sizi haklı kılıyor.

 

Sorun şu ki ortaya konmuş olan İslam ve Allah, bir anlayışı temsil etmiyor. Kutsal kitabı temsil ediyor. Ayetler açık. Siz günümüze uygun biçimde yorumlamaya çalışırsınız ve ateistlerin dile getirdiği İslam'a yabancılaşırsınız.

İslam, herhangi sağlıklı ve normal bir insana hitap etmez. Hiçbir din etmez. O yüzden modern yorumlar getirir, aradaki iyi birkaç ayeti dayanak yapıp diğer kötü ayetleri de iyi niyetle yorumlamaya çalışırlar.

Demek istiyorum ki ateistlerin ortaya koyduğu İslam'a yabancılaşmamanız gerçekten zor. Siz zaten Türk olduğunuz için hepten yabancılaşırsınız. Bizdeki İslam sevgi çiçek böcek şeklinde yorulanmıştır hep. Kadınlarla ilgili o korkunç ayetler bile Türk yaşayışına uydurulur, "Allah aslında böyle demek istemiş, mealler yanlış" denir ve çıkılır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, Keyhole said:

 

Cevabı yukarı da verdim. 

 

Cevap falan göremedim.

 

Yıl 1632. Kuran'ın tamamlandığı iddia edilen tarihin üzerinden tam 1000 yıl geçmiş. Sence bu yılda dünyada kaç adet Kuran vardı, kaç dile çevrilmişti ve insanlığın kaçta kaçı bu kitabı okumak istediği halde kitaba ulaşamıştı?

 

Var mı bu soruya cevap verebilecek bir müslüman?

 

Hepsi de bal gibi biliyorlar ki, bu soruya cevap verdikleri anda Kuran tüm insanlığa gönderilmiştir iddiası direk çöpe gitmiş olacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
45 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

Cevap falan göremedim.

 

Yıl 1632. Kuran'ın tamamlandığı iddia edilen tarihin üzerinden tam 1000 yıl geçmiş. Sence bu yılda dünyada kaç adet Kuran vardı, kaç dile çevrilmişti ve insanlığın kaçta kaçı bu kitabı okumak istediği halde kitaba ulaşamıştı?

 

Var mı bu soruya cevap verebilecek bir müslüman?

 

Hepsi de bal gibi biliyorlar ki, bu soruya cevap verdikleri anda Kuran tüm insanlığa gönderilmiştir iddiası direk çöpe gitmiş olacak.

konuyu en sevdiğiniz noktaya dine getirmiş yani arap palavralarına :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sn. @Türk Ateist  cevabımızı verelim. Borcumuzu ödeyelim. Geçikme için özür dilerim. (tam toparlayamadığımı da bazı noktaların açık kalabileceği konusunda da uyarımı yapayım)

 

kullanılan arguman : Universe 25 deneyi.

Hangi görüşe karşı kullanıdı : Sn. @sağduyu nun yaratıcı neden yiyecek gönderip 15.000 cocuğun açlıktan ölmesini engellemiyor yada, tecavüzleri, cinayetleri neden önlemiyor.

 

Elimizden geldiğince nedenlerini açıklayayım.

 

Şöyleki :

İnsanın en Temel dürtüleri .
- Beslenme 
- Barınma
- Üreme
- Canlılığını sürdürme


Bunlar tetikleyicilerdir. Bu dürtüler bizim hareket motor itkileyici mekanizmalarımızdır. Bu dürtüler düzenli karşılanmaz ise vucudumuz için zararlı çeşitli kimyasallar salgılarayak bizi bunları karşılayama zorlar.


Bu dürtüleri karşılamak için kaynaklara ihtiyaç vardır. Ve bu kaynakları elde edebilmek için yaptığımız tüm eylemler öncelik ile bizim dış dünya ile etkileşimimizi sağlar. Bu dürtüler karşılandığında zararlı kimyasalların salgılanması durdurulur. Fakat birde bunların karşıtı vucudumuz için olumlu kimyasallar var seretonin gibi. Örneğin sadece karnınızı doyurmanız mide asit salgılarını veya diğer kimsayasal salgılarınızı dengelediği gibi, erzak deponuzu ağzına kadar doldurmanız sizin en az 3 aylık açlıkla ilgili bir sorun yaşamayacağınızı düşündürerek seretonin salgılamanıza sebep olabilir.

 

Şimdi biz önce birey olarak bu kaynakları bulmak, bunları elde etmek zorundayız. Fakat şöyle bir sorun var.

 

A bireyi kaynaklara ihtiyac duyarken,

B bireyide aynı kaynaklara ihtiyac duyuyor.

 

O zaman güclü olan, kaynağı elde edip diğer kişiyi kaynaksız bırakabilirdi. Bunun olmaması icin kaynaklara erişim için önce bireysel anlamda bir ahlak bir etiklik yapısı oluşturuldu. Fakat buda yetmedi. B kişisi A kişisinin kaynak erişim haklarına saygı gösterirken başka bir C kişisi gelip her ikisinin de toplamış olduğu kaynakları ellerinden alarak gasp etti. Bu sefer çeşitli kanunlar, kolluk kuvvetleri ile kaynak erişimlerine ve elde edilen kaynakların korunmasına dair toplumsal bir yapı ve kültür doğrultusunda yasalar, kanunlar, toplumsal ahlak gibi yapılar oluşturularak kaynak kazanım ve kullanımları güvence altına alınmaya çalışıldı. Kaynak miktarı azaldıkca yada çoğaldıkca toplumda ahlak ve kültürel yapılarını bu değişikliğe adapte yeni bir denge noktası oluşturarak kaynaklara erişim sağladı.

 

Sonuç :

Toplumların kaynak miktarları ile bu kaynaklara erişim ve erişilen kaynakların kontrolu ve dağıtımı doğrultusunda oluşturdukları kaynak miktarları ile paralel olan denge noktasını kendilerinin bulduğu kültürel ve sosyal seviyeleri var.

 

Yani kaynak ve toplum sosyo kültürel yapısı birbiri ile son derece bağıntılı bir denge içinde. Eğer bu denge dış bir etken ile bozulur ise Universe 25 deneyinde ki gibi. Kaynak miktarı bir anda sonsuza gider ise, kaynak miktarı ve o toplumun kaynak miktarları ile dengeli geliştirdiği sosyo kültürel denge yapısı bozulmakta ve toplum yeni bir denge arayışına girmekte. Bu fark kaynak miktarlarının sürekli olarak bu topluluğa sınırsız ve karşılıksız olarak verilmesi bu dengenin bozulmasına farkın acılmasına ve en sonunda da aynı toplumun bu dengeyi sağlamayacağı noktaya getirerek o toplum sonlandırılmasına yol açmaktadır.

 

Yani bahsettiğiniz gibi 15000 ac cocuk için dışardan karşılıksız bir kaynak aktarımı olsa idi. Aynı toplum tarafından kaynaklara erişim cabası ve sosyo kültürel denge bozularak tüm toplum parcalanacak idi. Yani biz kendi sosyo kültürel yapımız içinde kaynaklarımızı bu 15000 cocuk ile paylaşabilecek ahlak seviyesine cekmek zorundayız.

 

Umarım toparlayabilmişimdir.

 

tarihinde fatihkara tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
9 minutes ago, fatihkara said:

Sn. @Türk Ateist  cevabımızı verelim. Borcumuzu ödeyelim. Geçikme için özür dilerim. (tam toparlayamadığımı da bazı noktaların açık kalabileceği konusunda da uyarımı yapayım)

 

kullanılan arguman : Universe 25 deneyi.

Hangi görüşe karşı kullanıdı : Sn. @sağduyu nun yaratıcı neden yiyecek gönderip 15.000 cocuğun açlıktan ölmesini engellemiyor yada, tecavüzleri, cinayetleri neden önlemiyor.

 

Elimizden geldiğince nedenlerini açıklayayım.

 

Şöyleki :

İnsanın en Temel dürtüleri .
- Beslenme 
- Barınma
- Üreme
- Canlılığını sürdürme


Bunlar tetikleyicilerdir. Bu dürtüler bizim hareket motor itkileyici mekanizmalarımızdır. Bu dürtüler düzenli karşılanmaz ise vucudumuz için zararlı çeşitli kimyasallar salgılarayak bizi bunları karşılayama zorlar.


Bu dürtüleri karşılamak için kaynaklara ihtiyaç vardır. Ve bu kaynakları elde edebilmek için yaptığımız tüm eylemler öncelik ile bizim dış dünya ile etkileşimimizi sağlar. Bu dürtüler karşılandığında zararlı kimyasalların salgılanması durdurulur. Fakat birde bunların karşıtı vucudumuz için olumlu kimyasallar var seretonin gibi. Örneğin sadece karnınızı doyurmanız mide asit salgılarını veya diğer kimsayasal salgılarınızı dengelediği gibi, erzak deponuzu ağzına kadar doldurmanız sizin en az 3 aylık açlıkla ilgili bir sorun yaşamayacağınızı düşündürerek seretonin salgılamanıza sebep olabilir.

 

Şimdi biz önce birey olarak bu kaynakları bulmak, bunları elde etmek zorundayız. Fakat şöyle bir sorun var.

 

A bireyi kaynaklara ihtiyac duyarken,

B bireyide aynı kaynaklara ihtiyac duyuyor.

 

O zaman güclü olan, kaynağı elde edip diğer kişiyi kaynaksız bırakabilirdi. Bunun olmaması icin kaynaklara erişim için önce bireysel anlamda bir ahlak bir etiklik yapısı oluşturuldu. Fakat buda yetmedi. B kişisi A kişisinin kaynak erişim haklarına saygı gösterirken başka bir C kişisi gelip her ikisinin de toplamış olduğu kaynakları ellerinden alarak gasp etti. Bu sefer çeşitli kanunlar, kolluk kuvvetleri ile kaynak erişimlerine ve elde edilen kaynakların korunmasına dair toplumsal bir yapı ve kültür doğrultusunda yasalar, kanunlar, toplumsal ahlak gibi yapılar oluşturularak kaynak kazanım ve kullanımları güvence altına alınmaya çalışıldı. Kaynak miktarı azaldıkca yada çoğaldıkca toplumda ahlak ve kültürel yapılarını bu değişikliğe adapte yeni bir denge noktası oluşturarak kaynaklara erişim sağladı.

 

Sonuç :

Toplumların kaynak miktarları ile bu kaynaklara erişim ve erişilen kaynakların kontrolu ve dağıtımı doğrultusunda oluşturdukları kaynak miktarları ile paralel olan denge noktasını kendilerinin bulduğu kültürel ve sosyal seviyeleri var.

 

Yani kaynak ve toplum sosyo kültürel yapısı birbiri ile son derece bağıntılı bir denge içinde. Eğer bu denge dış bir etken ile bozulur ise Universe 25 deneyinde ki gibi. Kaynak miktarı bir anda sonsuza gider ise, kaynak miktarı ve o toplumun kaynak miktarları ile dengeli geliştirdiği sosyo kültürel denge yapısı bozulmakta ve toplum yeni bir denge arayışına girmekte. Bu fark kaynak miktarlarının sürekli olarak bu topluluğa sınırsız ve karşılıksız olarak verilmesi bu dengenin bozulmasına farkın acılmasına ve en sonunda da aynı toplumun bu dengeyi sağlamayacağı noktaya getirerek o toplum sonlandırılmasına yol açmaktadır.

 

Yani bahsettiğiniz gibi 15000 ac cocuk için dışardan karşılıksız bir kaynak aktarımı olsa idi. Aynı toplum tarafından kaynaklara erişim cabası ve sosyo kültürel denge bozularak tüm toplum parcalanacak idi. Yani biz kendi sosyo kültürel yapımız içinde kaynaklarımızı bu 15000 cocuk ile paylaşabilecek ahlak seviyesine cekmek zorundayız.

 

Umarım toparlayabilmişimdir.

 

 

Sen var olan düzenden bahsediyorsun, var olan düzene tanrı gibi hayali bir varlık sokuşturup onun adına mazeretler uyduruyorsun, ben daha baştan böyle bir düzen yaratmaya ne gerek vardı diye soruyorum. Bu tanrı dediğin şeyin aklına bu düzenden daha iyi bir düzen yapmak gelmemiş mi? Bu tanrının elinden gelenin en iyisi bu mu? Bu tanrı dediğin şeyin elindeki kaynaklar sınırlı mı?

 

Sana göre sınırsız kaynak verilirse toplumun dengesi bozulur. Peki bu tanrı sınırsız kaynak verdiğinde dengesi bozulmayacak bir toplum, bir canlılar sistemi tasarlayamıyor mu? Yani ille de günde 15.000 çocuğun açlıktan öleceği bir sistem mi tasarlamak zorunda?

 

Sen benim varlığımın bedeli günde 15.000 çocuğun açlıktan ölmesi ise varsın öyle olsun diyorsun, ben ise benim varlığımın bedeli günde 15.000 çocuğun açlıktan ölmesi ise sokayım böyle bir düzeni yarattığı iddia edilen tanrıya diyorum. Eğer bir tanrının elinden günde 15.000 çocuk ölecek bir düzen yaratmaktan başka bir şey gelmiyorsa yaratmasın o zaman. Hem böyle bir düzen yaratmanın amacı nedir? Bir tanrı neden günden 15.000 çocuğun açlıktan öldüğü bir sistem, bir düzen tasarlar?

 

Sen tanrı olsan şu anda var olan canlıların birbirlerini yiyerek hayatta kalabildiği, adaletsizlik, acı, vahşet, korku dolu bu sistemi mi tasarlardın?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kendi kuyruğumuzun peşinde dönüp duruyoruz. Eğer Tanrı koyun isteseydi , insana gerek olmazdı. Koyunlar yeterli gelirdi.

 

Koyun mu olmak istiyorsun ? insan mı ?

 

Bu capıklığı senin düzeltme şansın varmı var.

 

Koyun olup bekleme, insan ol düzelt. 

tarihinde fatihkara tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
17 minutes ago, fatihkara said:

Kendi kuyruğumuzun peşinde dönüp duruyoruz. Eğer Tanrı koyun isteseydi , insana gerek olmazdı. Koyunlar yeterli gelirdi.

 

Koyun mu olmak istiyorsun ? insan mı ?

 

Bu capıklığı senin düzeltme şansın varmı var.

 

Koyun olup bekleme, insan ol düzelt. 

 

Yani sen diyorsun ki, benim insan olmamın bedeli günde 15.000 çocuğun açlıktan ölmesi ise varsın öyle olsun, ben de diyorum ki eğer benim insan olmamın bedeli günde 15.000 çocuğun açlıktan ölmesi ise sokayım öyle insanlığa diyorum.

 

Demek ki senin bu tanrı dediğin zımbırtı günden 15.000 çocuğu açlıktan öldürmeden insan yaratamıyor.

 

Ayrıca bu çarpıklığı düzeltme şansım falan da yok, eğer tanrı olsaydım daha baştan böyle boktan bir düzen tasarlamazdım. Asıl beceri daha baştan düzgün çalışan sistem tasarlamaktır, yoksa böyle boktan bir sistem tasarlayıp sonradan düzeltmeye çalışmak değil.

 

Ayrıca ne diye hemen topu bana atıyorsun, benim düzeltme şansım varsa senin de vardır, düzeltsene, ne duruyorsun? Hadi hemen insan ol, düzelt, bekliyorum.

 

Ver tanrında var olduğunu iddia ettiğin gücü, bak nasıl düzeltiyorum anında.

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Offff offfff. 

 

Biraz zeka pırıltısı lütfen. Biraz aş kendini. Biraz farklı bir arguman bul kendine.

 

Kendi görüşünü haklı cıkaracağım diye, önce kendini sonra koskaca insanlığı harcıyorsun. İnsanlık zaten kendi kendini harcamış. Biz insan olup ayağa kalkamaz isek 15000 değil hergün  150.000 çocuk ölücek. İnsanlık ölücek.

 

Her öldükten sonra gelip tanrı bizi kurtarsın diyemi bekleyeceksin. O zaman ne gerek var tarıma, ne gerek var bitkilere, ne gerek var suya, ne gerek var insana . Ne gerek var tecrübeye, ne gerek var deneyime, ne gerek var sebep sonuc ilişkisi ile evrilip gelişmeye

 

Tanrı koyunu yaratsın,  yukardan da samanı indirsin önüne. Bizde geviş getirip yukardan samanın inmesini bekleyelim. İstediğin ve yaratacağın evren bu yani.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Just now, fatihkara said:

Offff offfff. 

 

Biraz zeka pırıltısı lütfen. Biraz aş kendini. Biraz farklı bir arguman bul kendine.

 

Kendi görüşünü haklı cıkaracağım diye, önce kendini sonra koskaca insanlığı harcıyorsun. İnsanlık zaten kendi kendini harcamış. Biz insan olup ayağa kalkamaz isek 15000 değil hergün  150.000 çocuk ölücek. İnsanlık ölücek.

 

Her öldükten sonra gelip tanrı bizi kurtarsın diyemi bekleyeceksin. O zaman ne gerek var tarıma, ne gerek var bitkilere, ne gerek var suya, ne gerek var insana . Ne gerek var tecrübeye, ne gerek var deneyime, ne gerek var sebep sonuc ilişkisi ile evrilip gelişmeye

 

Tanrı koyunu yaratsın,  yukardan da samanı indirsin önüne. Bizde geviş getirip yukardan samanın inmesini bekleyelim. İstediğin ve yaratacağın evren bu yani.

 

Eğer senin insanlığının bedeli günde 15.000 çocuğun açlıktan ölmesi ise bırak olmasın bu insanlık. Ayrıca günde açlıktan ölen sadece bu 15.000 çocuk değil, dünyada insandan başka canlılar da var. Bunlar sadece açlıktan da ölmüyor, binbir türlü nedenden dolayı ölüyor.

 

Beni gelip falan tanrı kurtarsın diye bekleyen sensin, ben hayal etmiyorum tanrı manrı, sen hayal ediyorsun. Neymiş, bu tanrı ölümden sonra adalet sağlayacakmış, neyin adaletini sağlayacak? Kendi pisliğini mi düzeltmeye çalışacak?

 

İnsanlığı yaratan bir tanrı hayal edip sonra da insanlığı suçlamanın mantığı nedir? Senin bu yaptığın makası suçlamaya benziyor kesmiyor diye, o makası yapan ustanın hiç bir hatası, suçu yok sana göre.

 

Bu senin var olduğunu iddia ettiğin tanrı bizzat kendisi pedofil bir sapık tasarlıyor, ve bu pedofil sapık gidip çocuklara tecavüz edip öldürüyor, sen bu pedofil sapığı yaratanı görmezden gelip pedofili suçluyorsun. O pedofil sapığın tecavüz edip öldürdüğü çocuklardan birisi senin bu hayali tanrına neden beni kendi yarattığın pedofil sapığa tecavüz ettirip öldürttün dese senin bu hayali tanrın ne cevap verecek? Hangi yüzle kendini savunacak?

 

4 minutes ago, fatihkara said:

Tanrı koyunu yaratsın,  yukardan da samanı indirsin önüne. Bizde geviş getirip yukardan samanın inmesini bekleyelim. İstediğin ve yaratacağın evren bu yani.

 

Eğer günde 15.000 çocuğun açlıktan ölmemesini sağlayacaksa ben razıyım koyun olmaya.

 

Sen daha ne dediğimi bile anlayamıyorsun. Ben diyorum ki daha en başından ne gerek var böyle bir sistem tasarlamaya? Nedir böyle bir sistem tasarlamanın amacı?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haklısınız deyip konuyu kapayayım sn sağduyu,

 

Sizde,  çalışmayıp sınıfta kalanlardan değil, hocanın zayıf verip sınıfta bıraktıklarındansınız sanırım :)

 

Peki bende size şöyle bir soru sorayım ve konuyu kapatayım. Yeterince tartışıldı her yönü ile. Bu konu şu noktada benim acımdan bu soru ile tamamlanmıştır.

 

Neden  bilgisayar oyunlarında "Game Over" vardır. Ne gerek var. Herkes gönlünce oynasın.eğlensin. Niye zulm ediyoruz oyun oynayanlara.  Eğer "Game Over" olmasaydı yine bu oyunu aynı ciddiyetle, aynı keyifle oynarmıydınız der ?

 

Konuyu bu aşamada kaparım.

 

Hayatta başarılarrrrrrrrrrrrrrr..................

 

tarihinde fatihkara tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
17 minutes ago, fatihkara said:

Haklısınız deyip konuyu kapayayım sn sağduyu,

 

Sizde,  çalışmayıp sınıfta kalanlardan değil, hocanın zayıf verip sınıfta bıraktıklarındansınız sanırım :)

 

Peki bende size şöyle bir soru sorayım ve konuyu kapatayım. Yeterince tartışıldı her yönü ile. Bu konu şu noktada benim acımdan bu soru ile tamamlanmıştır.

 

Neden  bilgisayar oyunlarında "Game Over" vardır. Ne gerek var. Herkes gönlünce oynasın.eğlensin. Niye zulm ediyoruz oyun oynayanlara.  Eğer "Game Over" olmasaydı yine bu oyunu aynı ciddiyetle, aynı keyifle oynarmıydınız der ?

 

Konuyu bu aşamada kaparım.

 

Hayatta başarılarrrrrrrrrrrrrrr..................

 

 

Hala olayı var olan sistem üzerinden anlamaya çalışıyorsun, bunu bir düzgün yapamıyor, araya hayali bir varlık sokuşturarak işin içinden çıkılmaz hale getiriyorsun.

 

Bilgisayar oyununda "Game Over" olması normaldir, insan o oyunu var olan düzene bakarak tasarlıyor, o oyunu tasarlayanlar başkalarının zevki için, başkalarını memnun etmek için o oyunu tasarlıyor. Peki senin tanrı kimin zevki için tasarlıyor bu evreni? O da mı birilerini memnun etmek zorunda?

 

Bak, asıl soru şu:

 

Daha en başından ne gerek var böyle bir sistem tasarlamaya? Böyle bir sistem tasarlamanın amacı nedir?

 

Sen daha günde 15.000 çocuğun açlıktan ölmemesi için varlığından vaz geçemiyorsun, bir de gelmiş bana insanlıktan bahsediyorsun. Neymiş, fatihkara gibilerinin tecrübe edinmesi, gelişmesi günde 15.000 çocuğun açlıktan ölmesine değermiş. Hadi be! Bırak tecrübe etme, gelişme. Senin tecrübe ederek, gelişerek geleceğin yer burasıysa, kalsın.

 

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu var olan dünyaya, düzene bir tanrı uyduracak olanlar en azından tutarlı olun, biraz aklınızı ve mantığınızı kullanın. Bizim tanrı şöyle sevecen, böyle şefkatli, şöyle adaletli, böyle merhametli gibi sonuçla bağdaşmayan özellikler yüklemeyin uydurduğunuz tanrıya. Direk bizim tanrı psikopatın, sapığın, sadistin önce gidenidir deyin ki, hiç olmazsa sonuçla uyumlu olsun iddianız.

 

Ya da en azından iki tanrı uydurun ve birine iyi diğerine kötü özellikleri yükleyin ki tutarsızlık olmasın.

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu deneyden çıkan sonuç:
Refah düzeyimizi arttırırken ilerde önümüze gelecek sorunlara hazırlıklı olamalıyız diyor ve olabilecekleri gösteriyor. 


Deneyde fareler sosyallaşmada problemler yaşıyor, çok uzun yaşayan fareler yavrularına ilgisi azalıyor, yavrularıyla değil kendileriyle ilgileniyorlar. Deneyi yapan kişi bu farelere "güzeller/yakışıklılar" diyor. Bu fareler bütün gün yiyor içiyor ve kendilerini temizlemekle meşgul oluyorlar. 
Sonradan doğan fareler dışlanıyorlar, grupta rollerini bulamıyorlar, sosyallaşamıyorlar. Ve birbirleriyle kavgalar yapıyorlar. Bunlar "güzellerin" aksine kuyruğunu yitirmiş, yara bere içindeler. 
Ve  farelerin hiç bir amacı da yok!


Deneydeki bazı özellikler günümüzde tek tük insanlarda da görülse insan beyni fare beyni ile kıyaslanamayacağından insanlığın da ilerde illa böyle olacağı anlamıma gelmez.

Ama deneyi göz ardı etmemek de gerek.

 

Anladığım kadar sen bu deneyi tanrıyı (günde 15.000 çocuğun ölmesine karşı) "aklamak" için dillendiriyorsun. Burda tabiiki @sağduyu itirazları ile haklı. Elinden herşey gelen bir tanrı daha iyi bir düzen kuramaz mı? Mesela ben tanrı olsam insanların cinsel organlarını ergenlik yaşına gelince geliştirmeye başlardım. Böylece bebek tecavüzleri olmazdı! Benim iki dakikada aklıma gelen tanrının aklına gelmiyor mu? 
Tanrının düzeni canlılalırın başka canlıları yemesi üzerine kurulu. 
Bir tanrı daha iyi bir düzen kurabilir mi? Bence evet. Hatta elimizde imkanlar olsa biz insanlar daha iyisini yapabiliriz!

 

Bu deney  tanrıya aklamak için getiriliyorsa....
Çok kısa yazmıştım. Ya anlamamazda geldin ya da gerçekten anlamadın.
Deney yapan kişi, bu modele "fareler CENNETİ" der.
Yani ibrani dinlerin cennetleri gibi!
Ve sonuç hüsran!
Olaya böyle de bakabiliriz ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Siz dua edinde Tanrınız ben değilim :) Cehennemi mumla arardınız valla... 

 

Ben size akıl vericem, beyin vericem her türlü imkanı, kaynağı  vericem siz keyfinize aklınızı beyninizi kendi bencil egonuzu tatmin edeceksiniz diye yiyemeyeceğiniz gıda ve kaynakların stoklayıp ömrünüz ort 60 yıl iken 1000 yıllık size yetecek kaynağı sistemden cekip stoklayıp mülkiyetinize gecireceksiniz sistemi kaynaksız bırakıp milleti aç bırakacaksınız. Sonrada devlet bize bakmıyor. Ne güzel iş o ya...

 

O çok istediğiniz müdaheleyi bence dilemeyin . Mazallah ne olur olmaz. Geçmişe bir bakın dünya ne badireler atlatmış :)

 

Herkese söylediğim bir laf vardır.

"Ne dilediğine dikkat et gerçekleşebilir..."

 

 

tarihinde fatihkara tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 minutes ago, fatihkara said:

Siz dua edinde Tanrınız ben değilim :) Cehennemi mumla arardınız valla...

 

Ona ne şüphe! Sadist bir tanrıya inanan birisinden de ancak bu beklenir. Bir insana sırf itiraz ediyor, eleştiriyor diye cehennemi layık gören birisinden başka ne beklenir ki?

 

4 minutes ago, fatihkara said:

Ben size akıl vericem, beyin vericem her türlü imkanı, kaynağı  vericem siz keyfinize aklınızı beyninizi kendi bencil egonuzu tatmin edeceksiniz diye yiyemeyeceğiniz gıda ve kaynakların stoklayıp ömrünüz ort 60 yıl iken 1000 yıllık size yetecek kaynağı sistemden cekip stoklayıp mülkiyetinize gecireceksiniz sistemi kaynaksız bırakıp milleti aç bırakacaksınız. Sonrada devlet bize bakmıyor. Ne güzel iş o ya...

 

O çok istediğiniz müdaheleyi bence dilemeyin . Mazallah ne olur olmaz. Geçmişe bir bakın dünya ne badireler atlatmış :)

 

Yani benim sapık tanrım ne zulümler, ne gaddarlıklar yapmış, nice kavimleri helak etmiş diyorsun. Çekinme, dök içini, içindeki pisliği çıkar, indir maskeni. Yalnız çok erdemliymiş, çok yüksek değerlere, yüksek ahlaka sahip biriymiş gibi rol yapma, sende çok sakil, eğreti duruyor. Olacağın da , olmuşun da bu işte.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sn. @sağduyu Allah yardımcınız olsun . Ne diyeyim. Dualarım sizin ile. Umarım tez zamanda hayatla barışır, doğru hormonları salgılamayı başarırsınız. Hayata ve insanlara daha sevecen bakabilirsiniz.

 

Üzüldüm sizin adınıza şu kadarcık latifeyi bile alıp ta nerelere getirdiniz. Siz yazdıklarınızdan utanmadınız ama yazmanıza vesile olduğum için ben utandım. Neyse :)

 

Nasıl olsa canlı cıkacamayacaksınız bu hayatın icinden, cok da fazla ciddiye almayın her söyleneni . (Neyzen tevfik az değiştirdim)

 

Sağlıcakla kalın,

tarihinde fatihkara tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Görüyorsunuz değil mi, kötülüklere, haksızlıklara, adaletsizliklere, acılara karşı çıkıyoruz, itiraz edip kabul etmiyoruz diye tanrıcılar, dinciler nasıl da kızıp köpürüyorlar, deliye dönüyorlar, saldırganlaşıyorlar, cehennemi, oradaki akla gelmeyecek işkenceleri layık görüyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Havanda su dövüyorsunuz derken bunu kastetmiştim. Ama forumlarda dünyanın kurtarıldığı görülmediği için bir şekilde sohbet etmek de güzel tabii. Fakat gönül ister ki ortak bir dili yakalayıverin ve bir yerde makul bir sonuca bağlayın. Bunun mümkün olmadığını üzülerek görüyorum. Çünkü insana ve hayata kutsal amaçlar yuklenince, gerçeği olduğundan farklı okumak da kaçınılmaz olur. Nasıl ki bir ineğin kutsal bir amacı yoksa bir insanın da kutsal bir amacı yoktur. Organizma temelde varolma savaşı verir. İnsan gelişmiş zekası dolayısıyla ahlak kurallarını belirlemiş, bunu hukuk adı altında kayda geçirmiş ve sosyal hayatı kurallarla çerçevelemiştir. Ahlak da hukuk da insan yaratımı bir şeydir. Kişinin ve toplumun menfaatleri göz önünde bulundurularak belirlenmiştir. Aklını kullanan ve bilimi referans alan toplumlar en ileri, en uygar hukuk kurallarını yaratmış, biz de hem medeni hem ceza hem de ticaret hukukunu bu yüzden gelişmiş ülkelerden ithal etmişizdir. İyi ki de ithal etmişiz. Maalesef kendimiz yaratmayı beceremediğimiz için Avrupa'dan almak zorunda kalmışızdır. İleri teknolojiyi de ithal ettiğimiz gibi yasalarımızı da onlardan alıyoruz! Eğer hayatı ve insanı yanlış okumaya devam edersek bu ithalat nesiller boyu devam eder! 

 

İnsan kutsal bir varlık değildir. Olmazsa da olur. Yola çıkarım ve bir araba bana çarpar ölürüm. O kadar sıradan o kadar olağan ki.. Veya ani bir kalp kriziyle can verebilirim. Bir ağacın kuruması, bir kedinin sessiz sedasız ölmesi gibi.. Oysa biz derin anlamlar yükleriz. Aslında annen ölmedi ve o şu an seni izliyor deriz!!. Bu sözleri öyle aklı başında insanlar söyler ki kendimizi kaptırınca bu yalana biz de inanırız! 

 

Organizmanın bir tek amacı vardır; hayatta kalmak! İnsan o kadar bencildir ki bu dünyada her şeyin merkezine kendisini koyduğu, gelişmiş zekasıyla tüm canlıları istediği gibi sömürdüğü yetmezmiş gibi bir de kendisine cennetler hayal eder! Sonsuza kadar var olacağı bir cennet!

 

Oysa yukarıda da söylediğim gibi bizi diğer canlılardan üstün kılan gelişmiş beynimizdir. Ve bu üstünlük evrimsel bir üstünlüktür. İnsanın zekasıyla canlıları istediği gibi tüketiyor olması bir hak değil, besin zincirinin en tepesine kurulmasıyla ilgilidir. Yani ortada eşrefi mahlukat diye bir şey yok. Temelde hiçbir canlının hiçbir canlıya üstünlüğü yoktur. Herkes yaşama hakkına sahiptir. Ama güçlü olan güçsüz olan üzerinde hak iddia etmiş ve sömürü düzeni başından beri tıkır tıkır işlemiştir. Bunu tetikleyen de organizmadaki beslenme ve saldırganlık güdüsüdür. Uygarlık, insanın insanı yediği yamyam kültürleri ortadan kaldirsa da, insandaki vahşi güdülerin birer zulüm silahına dönüşmesinin önüne geçilememiştir. Savaşların, kavgaların, doğayı pervasızca kirletmenin ve tüketmenin sebebi de budur. Çünkü insan ne kadar gelişmiş bir zekaya sahip olursa olsun vahşi bir hayvandan daha tehlikeli olduğunu sürekli ispatlamaktadır. İnsan doğası gereği ne bir melek ne de bir şeytandır. Genlerinden aldığı mirasla daha agresif, daha açgözlü, daha toleranslı, daha adaletli bir mizaca sahip olabilir. Kanunlar hazırlanırken insanın bu gerçekleri göz önünde bulundurularak suç ve cezalar belirlenir. Ama çağdaş ülkelerde cezalar insan onuruna ve varlığına zıt bir nitelikte düzenlenmez. Yani idam uygulanmaz, eli ayağı kesilmez! İdam meselesi çok detaylı bir konu olduğu için uzatmak istemiyorum. Fakat şu kadarını söyleyelim ki, cinayet gibi suçların sağlıklı bir psikolojiyle işlenmesi mümkün görülmediği için bu ülkeler saldırganın değil saldırganlığın nedenleri üzerinde durmayı ve bunun önlemlerini almayı öncelemişlerdir. Cezaları artırarak sorunları kolayca çözme, yasakları artırarak kısa yoldan sağlıklı bir toplum inşa etme anlayışları ne insanidir ne de bilimin bulgularıyla örtüşür. Medeniyet sabırla, eğitimle, bilimle, kültürle inşa edilir. Temelinde kutsal amaçlar güden değil, doğrudan insanın ihtiyaçlarını baz alan ve doğayı da en az tahrip yoluyla bunu mümkün kılan bir anlayışla tesis edilir. Amaç sıfır sorun olamaz. İnsanın olduğu yerde daima zulüm olacak, cinayet olacaktır. Amaç bu tür sapmaları besleyen nedenlere kafa yormak suretiyle hasarı minimize etmektir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...