Jump to content

Mirac'a Gerçekten Çıkıldı mı?


Recommended Posts

Dinci kaynaklardan alıntı bu şekilde geliyor . Sizce Mirac olayı inandırıcı mı , gerçekten çıkıldı mı?

 

 

 

 

Kâinâtın Efendisi Sertâc-ı Enbiyâ -aleyhissalâtü vesselâm- Efendimiz bu hâdiseyi şöyle anlatırlar:

“−Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında uyku ile uyanıklık arasında idim… Yanıma merkepten büyük, katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gördüğü en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibrîl -aleyhisselâm- beni götürdü. Dünyâ semâsına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.

«−Gelen kim?» denildi.

«−Cibrîl!» dedi.

«−Berâberindeki kim?» denildi.

«−Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-» dedi.

«−Ona Mîrâc dâveti gönderildi mi?» denildi.

«−Evet!» dedi.

«−Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!» denildi ve kapı açıldı.

PEYGAMBERLERLE SELÂMLAŞMA

Kapıdan geçince, orada Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ı gördüm.

«−Bu babanız Âdem’dir! O’na selâm ver!» denildi.

Ben de selâm verdim. Selâmıma mukâbele etti. Sonra bana:

«−Sâlih evlât hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!” dedi.

Sonra Hazret-i Cebrâîl beni yükseltti ve ikinci semâya geldik. Burada Hazret-i Yahyâ ve Hazret-i Îsâ -aleyhimesselâm- ile karşılaştım. Onlar teyzeoğullarıydı.

Sonra Cebrâîl beni üçüncü semâya çıkardı ve orada Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm- ile karşılaştık. Dördüncü kat semâda Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm- ile, beşinci kat semâda Hârûn -aleyhisselâm– ile, altıncı kat semâda ise Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- ile karşılaştık.

«−Sâlih kardeş hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi.

Ben onu geçince, ağladı. O’na:

«–Niye ağlıyorsun?» denildi.

«−Çünkü, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu, O’nun ümmetinden cennete girecek olanlar, benim ümmetimden cennete girecek olanlardan daha çok!» dedi.[1]

Sonra Cebrâîl beni yedinci semâya çıkardı ve İbrâhîm -aleyhisselâm- ile karşılaştık.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

«−Bu, baban İbrâhîm’dir; ona selâm ver!» dedi.

Ben selâm verdim; O da selâmıma mukâbele etti. Sonra:

«−Sâlih oğlum hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi.

“ÜMMETİNE SÖYLE CENNETE ÇOK AĞAÇ DİKSİNLER”

Daha sonra bana:

«−Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arâzisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!” demekten ibârettir.» dedi.

Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen’in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi.

SİDRETÜ’L MÜNTEHÂ

Cebrâîl -aleyhisselâm- bana:

«−İşte bu, Sidretü’l-Müntehâ’dır!» dedi.”

Burada dört nehir vardı: İkisi bâtınî nehir, ikisi zâhirî nehir.

«–Bunlar nedir, ey Cibrîl?» diye sordum.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

«–Şu iki bâtınî nehir, cennetin iki nehridir. Zâhirî olanların biri Nil, diğeri de Fırat’tır!»[2] dedi…” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Enbiyâ, 22, 43; Menâkıbu’l-Ensâr, 42; Müslim, Îman, 264; Tirmizî, Tefsîr 94, Deavât 58; Nesâî, Salât, 1; Ahmed, V, 418)

Sidretü’l-Müntehâ’da Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Buradan öteye yalnız gideceksin!” dedi.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Niçin ey Cibrîl?” diye sordu.

O da cevâben:

“–Cenâb-ı Hak bana buraya kadar çıkma izni vermiştir. Eğer buradan ileriye bir adım atarsam, yanar kül olurum!..” dedi. (Râzî, XXVIII, 251)

Artık bundan sonraki yolculuğa Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yalnız de­vâm etti. Kendisine hârikulâde tecellîler lutfedildi. Cenâb-ı Hakk’ın cemâliyle müşerref oldu.

Bu yolculuktaki hârikulâdeliklerin lâyıkıyla ifâdeye dökülmesi, hayâl ötesi bir hakîkati, beşer idrâkinin çerçevesine sığdırmaya çalışmak gibi zor bir keyfiyettir. Hakîkati ve asıl mâhiyeti Allâh ile O’nun Habîbi arasında ebedî bir sır olarak kalan muhteşem tecellîler, tamâmen “âlem-i gayb” şartları dâhilinde tahakkuk etmiştir.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed mi uydurmuş, sonrakiler mi bilmem, ama tümden, akıllara zarar bir hikaye. Ayrıntıları çok daha uzun. Mesela Burak tarifi neredeyse bir sayfa sürer. Belli ki kısa bir hikaye asırlar boyu lastik gibi uzatılmış, çeşitli ilavelerle komik bir hale getirilmiş.

 

Hadis kaynaklı bir aktarıma göre Muhammed gece yaşadığı bu olayı sabah Sahabe'ye anlatır. Sahabe Muhammed'e inanmaz ve gülüşmeler olur. O sırada Ebubekir gelir ve mevzunun ne olduğunu sorar, Muhammed bir kere de Ebubekir'e anlatır. Ebubekir "dinledim ben inandım, siz de inanacaksınız" der.  

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cocuguna "Burak" ismi verecekler bence bir kere daha düsünmeli.

Buraksiz da cikilmiyormus oralara, ne bileyim ag atarak ciksin,süpermen gibi ucarak,Cibrilin sirtina binsin birlikte ucsunlar. Bu anlatilanlar sanki esekten düsüp kafasini tasa vurmus birinin bayginlik halinde gördükleri olmali. Belkide hashasi fazla kacirmis.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 5 months later...

Çıkılmış olabilir.

Yahuda İskariot "gece yürüyüşü "ne  çıkmıştı,İsa' yı ele vermek için.

Muhammed de elbette çıkmıştır,

İsa' yı tutuklatmak için.

Tanrıya Baba  ,

Baba Oğul,Kutsal Ruh diyen İsa 'yı ...

İslamın derdi "aydınlatmak" değildir.

Derdi ; Yahudiler,Tevrat, İncil,hristiyanlardır.

Miraç" İsra " suresinde anlatılır..

İsra "gece yürüyüşü" demektir.

İncil de İsa "gece yürüyen sendeler "demişti.

Muhammed "gece" yürüdü.

Müslümanlarda "gece" yürür.

Zifiri karanlıkta uyanır camiye giderler ;

Sabah ,yatsı,Teravih.

İslamın en mübarek anları "gece" vakitleridir.

Gece namazı herderde devadır (!)

Gece namazı mümini Allah' a ulaştırır.

En mübarek gün "kadir gecesi "dir.

"Kadir sabahı "mübarek değildir.çünkü kadir sabahı "selamet" son bulur.

İsa "gündüz yürüyen sendelemez "demişti.

Selamet son bulmuşsa,İsa yanılıyor olmalıydı.

 

Allah "karanlığa" aşıktır.kabede ki küpü,taşı da siyahtır.araba siyah "petrol" ü hediye etmiştir.

muhammed de sever karayı,karanlığı .Zeyd siyahiydi.kedisi de siyah beyaz.en şifalı bitkisi "siyah çörekotu "ydu.

Muhammed gece yi sever.Allah bu yüzden Muhammed' e gece görüş dürbünü vermiştir.

Muhammed gece de görür.

ee İsa "gece yürüyen sendeler "demişti ? Bu yüzden "Lazar 'ı diriltmeye " gece değil gündüz gitmişti.

Muhammed sendelemez.

Muhammed Tanrıdan da büyüktür.çünkü İsa Tanrıdır.

Müslümanlarda Tanrıdan üstündür.

Çünkü müslümanlar da sendelemez.sabah,yatsı,teravih namazlarında camiye giderler koşa koşa...

İblis İsa ya "bana secde edersen sana dünya ülkelerini veriririm" demişti  .

İblis de kendisini Tanrıdan üstün görüyordu.

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 29.12.2018 at 17:57, Düşünen Hayvan yazdı:

Dinci kaynaklardan alıntı bu şekilde geliyor . Sizce Mirac olayı inandırıcı mı , gerçekten çıkıldı mı?

 

 

 

 

Kâinâtın Efendisi Sertâc-ı Enbiyâ -aleyhissalâtü vesselâm- Efendimiz bu hâdiseyi şöyle anlatırlar:

“−Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında uyku ile uyanıklık arasında idim… Yanıma merkepten büyük, katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gördüğü en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibrîl -aleyhisselâm- beni götürdü. Dünyâ semâsına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.

«−Gelen kim?» denildi.

«−Cibrîl!» dedi.

«−Berâberindeki kim?» denildi.

«−Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-» dedi.

«−Ona Mîrâc dâveti gönderildi mi?» denildi.

«−Evet!» dedi.

«−Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!» denildi ve kapı açıldı.

PEYGAMBERLERLE SELÂMLAŞMA

Kapıdan geçince, orada Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ı gördüm.

«−Bu babanız Âdem’dir! O’na selâm ver!» denildi.

Ben de selâm verdim. Selâmıma mukâbele etti. Sonra bana:

«−Sâlih evlât hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!” dedi.

Sonra Hazret-i Cebrâîl beni yükseltti ve ikinci semâya geldik. Burada Hazret-i Yahyâ ve Hazret-i Îsâ -aleyhimesselâm- ile karşılaştım. Onlar teyzeoğullarıydı.

Sonra Cebrâîl beni üçüncü semâya çıkardı ve orada Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm- ile karşılaştık. Dördüncü kat semâda Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm- ile, beşinci kat semâda Hârûn -aleyhisselâm– ile, altıncı kat semâda ise Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- ile karşılaştık.

«−Sâlih kardeş hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi.

Ben onu geçince, ağladı. O’na:

«–Niye ağlıyorsun?» denildi.

«−Çünkü, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu, O’nun ümmetinden cennete girecek olanlar, benim ümmetimden cennete girecek olanlardan daha çok!» dedi.[1]

Sonra Cebrâîl beni yedinci semâya çıkardı ve İbrâhîm -aleyhisselâm- ile karşılaştık.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

«−Bu, baban İbrâhîm’dir; ona selâm ver!» dedi.

Ben selâm verdim; O da selâmıma mukâbele etti. Sonra:

«−Sâlih oğlum hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi.

“ÜMMETİNE SÖYLE CENNETE ÇOK AĞAÇ DİKSİNLER”

Daha sonra bana:

«−Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arâzisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!” demekten ibârettir.» dedi.

Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen’in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi.

SİDRETÜ’L MÜNTEHÂ

Cebrâîl -aleyhisselâm- bana:

«−İşte bu, Sidretü’l-Müntehâ’dır!» dedi.”

Burada dört nehir vardı: İkisi bâtınî nehir, ikisi zâhirî nehir.

«–Bunlar nedir, ey Cibrîl?» diye sordum.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

«–Şu iki bâtınî nehir, cennetin iki nehridir. Zâhirî olanların biri Nil, diğeri de Fırat’tır!»[2] dedi…” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Enbiyâ, 22, 43; Menâkıbu’l-Ensâr, 42; Müslim, Îman, 264; Tirmizî, Tefsîr 94, Deavât 58; Nesâî, Salât, 1; Ahmed, V, 418)

Sidretü’l-Müntehâ’da Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Buradan öteye yalnız gideceksin!” dedi.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Niçin ey Cibrîl?” diye sordu.

O da cevâben:

“–Cenâb-ı Hak bana buraya kadar çıkma izni vermiştir. Eğer buradan ileriye bir adım atarsam, yanar kül olurum!..” dedi. (Râzî, XXVIII, 251)

Artık bundan sonraki yolculuğa Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yalnız de­vâm etti. Kendisine hârikulâde tecellîler lutfedildi. Cenâb-ı Hakk’ın cemâliyle müşerref oldu.

Bu yolculuktaki hârikulâdeliklerin lâyıkıyla ifâdeye dökülmesi, hayâl ötesi bir hakîkati, beşer idrâkinin çerçevesine sığdırmaya çalışmak gibi zor bir keyfiyettir. Hakîkati ve asıl mâhiyeti Allâh ile O’nun Habîbi arasında ebedî bir sır olarak kalan muhteşem tecellîler, tamâmen “âlem-i gayb” şartları dâhilinde tahakkuk etmiştir.

 

 

Alıntı

 

Tevrat'ın Tekvin kitabının 15. Bab'ında ise şöyle yazmaktadır:

O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim.
 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Vadedilmiş_Topraklar

 

 

 

Buhari denilen hadis yazarı yahudi olmalı.
Hadisleri kendi inancına göre uydurmuş.
Yehova şahitleride cennetin dünyada olduğunu söylüyorlar.
 
tarihinde uygur tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 30.12.2018 at 09:51, Magnesia yazdı:

Muhammed mi uydurmuş, sonrakiler mi bilmem, ama tümden, akıllara zarar bir hikaye. Ayrıntıları çok daha uzun. Mesela Burak tarifi neredeyse bir sayfa sürer. Belli ki kısa bir hikaye asırlar boyu lastik gibi uzatılmış, çeşitli ilavelerle komik bir hale getirilmiş.

 

Hadis kaynaklı bir aktarıma göre Muhammed gece yaşadığı bu olayı sabah Sahabe'ye anlatır. Sahabe Muhammed'e inanmaz ve gülüşmeler olur. O sırada Ebubekir gelir ve mevzunun ne olduğunu sorar, Muhammed bir kere de Ebubekir'e anlatır. Ebubekir "dinledim ben inandım, siz de inanacaksınız" der.  


Yalancı sahtekâr.

tarihinde HATEM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
19 minutes ago, HATEM said:


Yalancı sahtekâr.

 

Asıl yalancı ve sahtekar akıl ve mantık dışı hikayeleri gerçek diye insanlığa yutturmaya çalışan senin gibilerdir. Neymiş, Muhammed Burak adlı eşek benzeri bir hayvana binip göğe yükselmiş, diğer peygamberle buluşmuş, cennet ve cehennemi, ziyaret etmiş, böyle deli saçması bir hikayeye ancak beyni din masalları ile yıkanmış, akılcı düşünceden yoksun saf ve cahiller inanır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 30.12.2018 at 10:51, Magnesia said:

Muhammed mi uydurmuş, sonrakiler mi bilmem, ama tümden, akıllara zarar bir hikaye. Ayrıntıları çok daha uzun. Mesela Burak tarifi neredeyse bir sayfa sürer. Belli ki kısa bir hikaye asırlar boyu lastik gibi uzatılmış, çeşitli ilavelerle komik bir hale getirilmiş.

 

Hadis kaynaklı bir aktarıma göre Muhammed gece yaşadığı bu olayı sabah Sahabe'ye anlatır. Sahabe Muhammed'e inanmaz ve gülüşmeler olur. O sırada Ebubekir gelir ve mevzunun ne olduğunu sorar, Muhammed bir kere de Ebubekir'e anlatır. Ebubekir "dinledim ben inandım, siz de inanacaksınız" der.  

Burak tarifinin o kadar uzatılması da aslında anlamsız. Çünkü yazılanlara bakılınca, görülen o ki Burak yolcuyu havaalanına taşıyan bir tür taksi. Allah ile görüşmeye giderken muho cebrail'e biniyor.

tarihinde malta erigi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 30.12.2018 at 09:51, Magnesia yazdı:

Muhammed mi uydurmuş, sonrakiler mi bilmem, ama tümden, akıllara zarar bir hikaye. Ayrıntıları çok daha uzun. Mesela Burak tarifi neredeyse bir sayfa sürer. Belli ki kısa bir hikaye asırlar boyu lastik gibi uzatılmış, çeşitli ilavelerle komik bir hale getirilmiş.

 

Hadis kaynaklı bir aktarıma göre Muhammed gece yaşadığı bu olayı sabah Sahabe'ye anlatır. Sahabe Muhammed'e inanmaz ve gülüşmeler olur. O sırada Ebubekir gelir ve mevzunun ne olduğunu sorar, Muhammed bir kere de Ebubekir'e anlatır. Ebubekir "dinledim ben inandım, siz de inanacaksınız" der.  


 

 

On 30.12.2018 at 09:51, Magnesia yazdı:

 

Hadis kaynaklı bir aktarıma göre


Hangi hadîs?
Aşağıda büyük punto harflerle vurguladığım "iddiâlarının" kaynağını göster.
 

 

On 30.12.2018 at 09:51, Magnesia yazdı:

 

Hadis kaynaklı bir aktarıma göre Muhammed gece yaşadığı bu olayı sabah Sahabe'ye anlatır.


Peygamber (s.a.v.). Sahâbe ye değil, Müşrîklere anlatıyor.
 

 

On 30.12.2018 at 09:51, Magnesia yazdı:

 Sahabe Muhammed'e inanmaz ve gülüşmeler olur.


Peygambere inanmayan, Peygambere gülüşen "sahâbe" olur mu? Allah'ın şebeği...
 

On 30.12.2018 at 09:51, Magnesia yazdı:

 O sırada Ebubekir gelir ve mevzunun ne olduğunu sorar,


Hz. Ebû Bekir, Mevzûdan haberdârdır.
Bir Müşrîk ya da müşrîkler, "senin adamın iyice akıl dışı konuşmaya başladı" anlamında, "bu na da inanmayacaksın" değil mi anlamında,
Peygamberin mescîd-i Aksâ'ya gitme, Göğe çıkma, Allah ile konuşma iddiâlarından bahsediyor.
Hz. Ebûbekir, Peygamberinin yanına varmadan mevzûnun özünü bilmektedir.
Hattâ Sıddık-i Ekber olduğunu müşriğin yanında isbatlıyor. "Bunları O mu söyledi" diyor. "O söylediyse, söyledikleri doğrudur" diyor.

 

On 30.12.2018 at 09:51, Magnesia yazdı:

 Muhammed bir kere de Ebubekir'e anlatır. Ebubekir "dinledim ben inandım, siz de inanacaksınız" der.  


İki satırda attığın yalanlar senin özünde sahtekârlık olduğunu gösteriyor.
Siz de inanacaksınız demekle insânlar inanır mı? Şebek... Bu cümlenin yalan olduğu zâten belli...
Sen herkesi kendin gibi şebek mi zannediyorsun.

Şimdi gelelim ettiğin küfürlere...

 

10 saat önce, Magnesia yazdı:

 

Sana ne kadar sahtekar varsa atlasın. İnsin, bir daha atlasın...

 


Bak senin şebekliğini herkese göstereyim.
Sahtekârlık yaptığın için sahtekârsın dedim.
O ilkel,, evrimini tamamlayamamış beyninle, küfür ettiğini düşünerek aslında kendine küfür ettin.
Bu durum senin hem şebekliğini hem de sahteciliğini gösteriyor. Nasıl mı?
Sana sahtekârsın dedim, Sen ise sahtekâr olduğunu te'yid ettin. Bütün sahtekârlar sana saldırsın diyerek...
Çünkü sahtekâr olmayanlar bana saldırmaz. Senin gibi sahtekârlar saldırır.
Evet ne kadar saldırsan da görüldüğü gibi  gerçekte ben biniyorum.
 

11 saat önce, Magnesia yazdı:

Öküz oğlu öküz, Taberi'nin Tarih-i Taberi kitabının "mirac" faslını aç oku...


Sana demiştim ki küfürlü konuşma. Edeceğin küfürleri aynen soyuna iâde ediyorum demiştim.
Ama senin mezhebin geniş, miğden de bulanmıyor.

Sen bana öküz oğlu demişsin, öküz mübârek bir hayvândır. Bunu sana iâde etmiyorum.
Genlerinde uzun eşşek oynayanların baskınlığıyla senin bu şekli aldığını düşünüyorum.
Yanlış düşünüyorsam, sahtekâr ve yalancı da değilsen, iddiâlarının kaynağını göstererek bunu isbatla...

Olmayan bir şeyi gösteremessin,
Sen anca olanı inkâr edersin.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 02.07.2019 at 00:03, HATEM yazdı:

 

 

Sana yerini gösterdim, baktın mı mübareği öküz olan öküz. Tekrar vereyim Taberi'nin "tarih-i taberi" kitabının "mirac" faslı... Şimdi de o kitap bende yok deyip çamura yatma öküz oğlu öküz. Yoksa git satın al...

 

Oraları okuyup hatmeden, öğrenip anlamadan gelme, abuk sabuk bir sayfa yazı yazıp forumu kirletme... Tamam mı öküz aleyhisselam?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yukarida ne varsa önüne geliyordu, Gabriel araciydi. Tanrisindan aldigi verileri Muhammede ileten fiberoptik kablo görevi görüyordu. Peki ne oldu da tüm o görseller bir tik ile gözünün önüne gelebilecekken kalkip bir lama'ya binip yukariya cikma/cikarilma geregi hissedildi.

Ben lama dedim ama beyaza boyanmis, gelin gibi süslenmis bir esek de olabilir. Bunu beyaza boyarsak Burak'a benzetmis olabiliriz.

rocket-donkey.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...