Jump to content

En büyük sır henüz çözülmedi


Recommended Posts

Sn. @John Ahmet daha önce hiç bilinci programlayabilirmisin diye bir soru işe karşılaşmamıştım. Sorduğunuzda düşünmeye başladım. Ve sonrada dedim ki düşündüğüm gibi yazayım. Geldiğim sonuca nasıl geldiğimi hep beraber görelim varsa hata beraber düzeltim.

 

Birincisi kesinlikle zeka ve bilinc aynı kavram değil. Ben hem zekaya hemde bilince sahibim. Ama aynı olduğunu düşünmüyorum. Zekam ile ulaşabildiklerim bir noktada tıkandı. 

 

Şöyle kaç bin kitap okudum bilmiyorum. Ama sosyal yaşamın icine girdiğimde insanlara baktığımda, hepsi aynı kelimeler ile konuşan, aynı korkulara, aynı arzulara sahip, hatta güldükleri ağladıkları bile aynı bir yapı ile karşılaştım. Ve bu topluluğun kişisel gelişim anlamında bana çok bir katkı sağlamayacağını düşündüğümde iletişimi kestim ve kendi gelişimimi kendim tamamlamaya başladım. Epey uclara kadar da gittim diyelim. İnsana dair sorulamayacak pek çok soruyu sordum ve cevaplarını aradım. Ama ne yazıkki bireysel olarak gidebileceğim uc sınıra kadar gittiğimde hala bir şeyler eksik idi bunun farkında idim ama adlandıramıyordum.

 

Sonra yeni bir şey öğretildi. "TINI"

 

Aslında o kadar basittiki . kendime zeki dediğime utandım. Bilirsiniz müzikte do sesi vardır, re , mi, fa, sol, la, si (vaybe hatırladım ezberden). Bir gitarda do sesi cıkarır, bir piyanoda yada bir flütte. Hepsi do sesi olsada aynı olsada. farklı dır. Fark tınıdan gelir.

 

O günlük aynı 200 kelime ile konuşan bireyleri daha iyi dinlemeye başladım. Kelimelerin kulağıma gönderdiği ses dalgalarını daha ince analiz ettim. Evet kelimeler aynı fakat tını lar farklı idi. Her insanın kendi tınısı olduğu anladığım da , eğitimi me insanlar üzerinden kaldığım yerden devam ettim.

 

Sonra evrensel ahenk i ve bu ahenk ile uyumlu tını ve frekansları algıladım. Muazzam bir ahenk içindeki orkestra. Biz tınılarımız ile bu müziğe katılıyoruz.

 

Zekamla ilerleyebileceğim alan belli idi, bilinc ile yakaladımlarım daha farklı oldu. 

 

Sanırım şöyle ifade edicem "zekam inanılmaz afacan, haylaz ama acaip zeki bir cocuk, ama bilincim daha olgun bir yaşlı amca gibi", zekamın bin kelime ile anlatamadığını bilincim bir tebessüm ile anlatabiliyor. Zekanın analizi ve cıkarımları cok yüksek,bağıntı kurma konusunda çok ileri  ama bilinç te zekanın ötesinde algı, idrak ve özümseme var, benimseyip benliğe katma var.

 

İnsan zekasını ve davranış bicimini çok rahat programlarım ama şu anki bilgi düzeyim ile bilinci programlayamam.

 

Dediğim gibi hiç bir düzeltme yapmadan zihnimdem aktığı gibi yazdım. Düşünce akışımı ve geldiğim noktayı acıkca gösterebilmek adına.

 

Üzerinde düşüneceğim hem bu yazının hemde sorunuzun tekrar.

 

Hoşuma gitmedi bilinci programlayamayacak olmak :(

 

tarihinde fatihkara tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 455
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

4 saat önce, Getaf yazdı:

 

Günlük dilde bir hata yaptığımız filan yok. Bilinç kelimesi isimdir. Bu kelimeye ek getirerek sıfat yaparız. Bilinç-siz insan, bilinç-li karar vs. Türkçe sözlüğe baktığımız zaman zaten kelimelerin teknik olarak hangi anlamlara geldiği, yanında alanı da belirtilerek verilir. Felsefi bir kavramsa felsefedeki sınırları çizilerek tanımlanır, edebiyat, ilahiyat, biyoloji, tıp, fizik vs her ne alandaysa bu teknik farka dikkat edilir. O yüzden bir kelimenin genelde üç beş anlamı verilir sözlüklerde. Varsa mecaz anlam, argosu vesairesine kadar yazar. Yani tanımlardan biri doğru, diğeri yanlış değildir.

 

Biz, ben bu başlıkta bilinci "bilimsel" olarak ele alıyoruz. Başlıktaki yorum bunu gerektiriyor çünkü. Dolayısıyla bilincin araştırılması da bilimin işi, nitekim beyni, genleri vs vs tarayarak yapıyorlar bunu. 

O yüzden burada ele almamız gereken tanım bilimsel tanım oluyor, ben de onu yapmay açalışıyor ve bilincin biyolojik-tıbbi tanımını ele alıyorum. Felsefi tanımı bu noktada beni, bizi ilgilendirmiyor diye belirtiyorum. Bu noktada elbette günlük dildeki kullanımımız yanlış oluyor.

Yazının bütününde hepsini tek tek belirtmiştim, o yüzden bu açıklaman gereksiz olmuş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, fatihkara yazdı:

Sn @Türk Ateist çok uzun yıllar yapay zeka ve robotik uygulamalarda karar veren algoritmalar ve fonksiyonlar yazdım. Ve insan davranış kalıplarını ve olaylar karşısındaki tutum ve seçim temel kalıplarını inceledim. Gönül rahatlığı ile diyebilirim ki ne bir duyguya, nede insan doğasına rastladım. Tamamen mekanik ve ihtiyaçlara yönelik davranış ve seçim modelleri var. O yüzden sizin empati ve yardımlaşma güdünüzü ben davranış ve seçimlerini anlamlandırma veya ulvi bir amaç yükleyerek kendi seçimlerini yine kendi benliğinde doğrulama cabası olarak görürüm. Örneğin palto verme cabası benim acımdan, zeka için aptallık olarak görülebilirken, ulvi bir amaca döndürülerek benliğe bu mantıklı olarak gösterilebilir.

 

Kusura bakmayın da sizin gözlem ve yorumlarınız öznel zaten, ve tamamen yanlış. Yorumlarınız başından sonuna kadar yanlış. Ben sizin yerinizde olsam yazmadan önce duygu nedir diye elimin altındaki Google'ye sorar, biraz öğrenir ve ondan sonra yazardım.

 

Üşüyen yarı çıplak çocuğu gördüğünüzde bir dolu duygunuz devreye girer. Onun için üzülürsünüz, endişelenirsiniz ve bu duygular harekete geçmenize neden olur. Oradan geçen bir diğeri belki hiç etkilenmeyecek, umursamayacaktır. Yani karşılaştığı duruma karşı nötr olacak, herhangi bir duygusu devreye geçmeyecektir. Ve eylemsiz kalacaktır.

Çocukla birlikte ortaya çıkan duygularınız ve sonrasında devreye giren aklınız, neyi nasıl yapmanız gerektiğine karar vermek için kullandığınız araçlar olacaktır. Palto vermek ya da ona alış veriş yapmak, barınacak bir yer bulmak belki ya da alıp eve götürmek vs vs bu akıl yürütmeden ulaşılabilecek sonuçlardan bazıları.

 

Bunlarda hiçbir ulvilik yok. Hiçbir anlam da yok. Anlam arayan sizsiniz. 

 

10 saat önce, fatihkara yazdı:

Sanırım burada konu benim kafamdakindende daha karışmış :) . Buraya girersek sayfalarca açıklama yapmamız gerekeçek.

Akıl + beden + bilinç = Yaşamsal form deyip.

bilinç(akıl,beden,Yaşamsal form) = insan

deyip formuluze edip bırakayım. Yani bizi insan yapan, insana götüren  kavram bilinçtir ve inanılmaz detaylıdır.  Ve seçimlerinde ötesindedir.. Diyeyim konuyu şimdilik kapatayım. 

 

 

Bizi biz yapan, yani diğer hayvanlardan farklı bir hayvan olarak anılmamıza neden olan şey bilinç değil, akıldır. Biz zekamızı aklımızla iyi yönettik ve bugün evreni sorgular hale geldik. Bilinç ise diğer hayvanlarda da güçlü biçimde var. Aklımız bozulsa, hastalansak bile bilincimiz sapasağlam yerinde durur, şizofren örneğinde olduğu gibi.

Hacı demiş -ki ben de tam olarak aynı cümleyi kurup dururum: İnsandan aklını alın, geriye hiçbir şey kalmaz... 

 

10 saat önce, fatihkara yazdı:

Daha öncede söylediğim gibi bir din yada Tanrı inancı insana ahlak, empati, değer katmaz. dindar yada Tanrı inancı olan insanların da çok büyük bir bölümü aslında hayatlarını ve davranış bicimlerini anlamlandırma amacı ile bunu tercih ederler. Gerçekten araştırma yapıp , konu hakkında bilgi toplayıp bir yaratıcıdan bahsediliyor bu nedir deyip Yaratıcıyı araştırmazlar. Yada dini kavramlarını çok azı araştırır ve seçer. Bu secim genelde bireyler adına aile ve toplum tarafından gerçekleştirilir. Zaten  ana temel sorunda buradan başlıyor. Bireylerin yetersiz ahlakı, olmayan empatisi ve olmayan sorumluluk bilinci Din gibi  bir kavram ile karşılaştığında , bu birey tarafından kendi çıkar ve amaçları doğrultusunda çarpıtarak kendi menfi davranış larına ulvi bir anlam yükleyebileceği sınırsız bir kaynağa sahip oluyor. 

 

Ayrıca bu inanclılar yada materyalistler arasında bir yarış değil :) kimin montunu kime vereceğide çok önemli değil... Çocuk üşümesin yeter....

10 saat önce tarihinde fatihkara tarafından düzenlendi

 

Valla din dediğiniz şey bir dolu deli saçmasından ibaret bir şey, kişi bazında onu kötüye kullanmak veya kullanmamak çok bir şey ifade etmiyor. Kafası çalışan, sağlıklı insanın dinle minle işi olmaz. Tanrı ile de olmaz. Bunlar çocukça, saçma sapan inanışlar. İnsanı aptallaştırdığı, gerçeklerden muhakkak koparıp aşılamaz bariyerler inşa ettiği de önemli bir diğer gerçek.

 

"Materyalistler zekalarını devreye sokar ve üşüyen çocuğa yardım etmez" dediniz, ilk taşı siz attınız fatihkara.

Ancak ben size materyalistlerin (biz onlara ateistler, dinsizler diyelim) çok daha ahlaklı, iyiliksever ve paylaşımcı bireyler olduklarını açıkça ıspatlarım. Tüm dünyada yapılan bir dolu deney bunun böyle olduğunu göstermiştir.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, John_Ahmet yazdı:

Kendisi duygu ve aklın bilinçle ilgili olmadığını söylüyor. Tabi şu bakımdan haklı olabilir. Kendisi bilinci, örneğin hastası hakkında bilgi edinirken "bilinç var mı?" gibi bir cümlenin içindeki dar anlamıyla ele aldığından hastanın ölü yada baygın olmama durumunu ifade eden bir anlamda algılaması ve böyle bilmesinden kaynaklanıyor. Bilinç bundan çok daha fazlasını ifade ediyor. Kendisine bunu belirtmekte fayda var.

 

Sen git dininle, Tanrınla falan oyalan. Senden alacak bir gram akla bile ihtiyacım yok şükür...

..............

 

Başlık iyice zıvanadan çıkıp inanç-felsefe temelli saçma sapan yorumların esiri oldu. Bu saatten yazmak kör dövüşü olacak.

Bilinçle ilgili bilimsel bilgi ve araştırmaların ve onlara götüren linklerin verildiği ilk birkaç sayfa yararlı olabilir.

İlgilenenlerin bilgisine.

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, Türk Ateist yazdı:

Bilinç, bizim günlük dilde kullandığımız "akıllıca, doğru" anlamına gelmez. Cahil, kötü ya da aptal olduğunu düşündüğümüz insanlara "bilinçsiz işte" deriz ancak ben de dahil hepimiz teknik olarak hata içinde oluruz.

Madem bilinci sorguluyoruz, doğru anlamıyla kullanalım. Bilimsel hani... Felsefi tanımlar ve yorumlar bizi, en azından beni hiç ilgilendirmiyor.

 

Bir saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Biz, ben bu başlıkta bilinci "bilimsel" olarak ele alıyoruz. Başlıktaki yorum bunu gerektiriyor çünkü. Dolayısıyla bilincin araştırılması da bilimin işi, nitekim beyni, genleri vs vs tarayarak yapıyorlar bunu. 

O yüzden burada ele almamız gereken tanım bilimsel tanım oluyor, ben de onu yapmay açalışıyor ve bilincin biyolojik-tıbbi tanımını ele alıyorum. Felsefi tanımı bu noktada beni, bizi ilgilendirmiyor diye belirtiyorum. Bu noktada elbette günlük dildeki kullanımımız yanlış oluyor.

Yazının bütününde hepsini tek tek belirtmiştim, o yüzden bu açıklaman gereksiz olmuş.

 

Yahu bilimsel dediğin şey Satürn de bizim normalde kullandığımız Uranüs mü?!

 

Bilinç "akıllıca, doğru" anlamına bal gibi gelir! Bir kere burda felsefi bir tanım-yorum yok! Bir kelimenin birden fazla anlamı birbirini tamamlar niteliktedir. Aman da bilimsel olacağım deyip o yanlış bu yanlış diye ha babam tasnif yapılmaz! Bilince şuur da diyebilirsiniz, akıllıca da diyebilirsiniz... Önemli olan bağlamıdır. Yani kurduğun cümleden mecaz mi başka bir gönderme mi olduğunu anlarım zaten. Günlük dilde yanlış kullanıyormuşuz! Bundan sonra cahillere bilinçsiz demeyelim! Benim iletime gereksiz diyorsun, senin iletinde çok önemli bir sırrı açıklıyormus gibi bunu anlatman gereksiz! Tekrar söylüyorum, sen yanlış olduğunu söylüyorsun. Oysa tanımlardan biri doğru, diğerleri yanlış değildir! Bilim diliyle konuşuyorum deyip somutu, soyutu, canlıyı, cansızı çorba yapamazsın! Ohh keyfime bak, canım istediği zaman kavramları olur olmaz kullanayım, biz düzeltince de hemen bilim satıcısı kesil! Bütüüün kavramların içini kafana göre doldur, neymiş bilimsel bakıyormuş! Sanki ben fal bakıyorum! Hayır yani halk tabii ki biyoloji-tıp terimleriyle konuşacak değil. Cahile bilinçsiz der. Doğru da söyler. Çok saçma bir anlamda kullansalar diyeceğim ki evet o kavram gerçekten tam tersi anlamda kullanılıyor. Ne TDK sözlüğü dinliyorsun ne bir şey.. Bilimi iyice din ettin! Peygamberi de sensin!

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 minutes ago, Getaf said:

 

 

Yahu bilimsel dediğin şey Satürn de bizim normalde kullandığımız Uranüs mü?!

 

Bilinç "akıllıca, doğru" anlamına bal gibi gelir! Bir kere burda felsefi bir tanım-yorum yok! Bir kelimenin birden fazla anlamı birbirini tamamlar niteliktedir. Aman da bilimsel olacağım deyip o yanlış bu yanlış diye ha babam tasnif yapılmaz! Bilince şuur da diyebilirsiniz, akıllıca da diyebilirsiniz... Önemli olan bağlamıdır. Yani kurduğun cümleden mecaz mi başka bir gönderme mi olduğunu anlarım zaten. Günlük dilde yanlış kullanıyormuşuz! Bundan sonra cahillere bilinçsiz demeyelim! Benim iletime gereksiz diyorsun, senin iletinde çok önemli bir sırrı açıklıyormus gibi bunu anlatman gereksiz! Tekrar söylüyorum, sen yanlış olduğunu söylüyorsun. Oysa tanımlardan biri doğru, diğerleri yanlış değildir! Bilim diliyle konuşuyorum deyip somutu, soyutu, canlıyı, cansızı çorba yapamazsın! Ohh keyfime bak, canım istediği zaman kavramları olur olmaz kullanayım, biz düzeltince de hemen bilim satıcısı kesil! Bütüüün kavramların içini kafana göre doldur, neymiş bilimsel bakıyormuş! Sanki ben fal bakıyorum! Hayır yani halk tabii ki biyoloji-tıp terimleriyle konuşacak değil. Cahile bilinçsiz der. Doğru da söyler. Çok saçma bir anlamda kullansalar diyeceğim ki evet o kavram gerçekten tam tersi anlamda kullanılıyor. Ne TDK sözlüğü dinliyorsun ne bir şey.. Bilimi iyice din ettin! Peygamberi de sensin!

 

Sırf geyik olsun, laf olsun diye yazıp sohbet ediyorsan kelimelerin anlamlarını, kavramları birbirine karıştırıp gelişigüzel yazabilirsin ama bilimsel ve düzgün bir tartışmada kelimeler ve kavramlar tam ve doğru anlamları, asıl anlamları ile kullanılmalıdır yoksa kimin ne demek istediği anlaşılmaz, kakafoni olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
51 dakika önce, Getaf yazdı:

 

 

Yahu bilimsel dediğin şey Satürn de bizim normalde kullandığımız Uranüs mü?!

 

Bilinç "akıllıca, doğru" anlamına bal gibi gelir! Bir kere burda felsefi bir tanım-yorum yok! Bir kelimenin birden fazla anlamı birbirini tamamlar niteliktedir. Aman da bilimsel olacağım deyip o yanlış bu yanlış diye ha babam tasnif yapılmaz! Bilince şuur da diyebilirsiniz, akıllıca da diyebilirsiniz... Önemli olan bağlamıdır. Yani kurduğun cümleden mecaz mi başka bir gönderme mi olduğunu anlarım zaten. Günlük dilde yanlış kullanıyormuşuz! Bundan sonra cahillere bilinçsiz demeyelim! Benim iletime gereksiz diyorsun, senin iletinde çok önemli bir sırrı açıklıyormus gibi bunu anlatman gereksiz! Tekrar söylüyorum, sen yanlış olduğunu söylüyorsun. Oysa tanımlardan biri doğru, diğerleri yanlış değildir! Bilim diliyle konuşuyorum deyip somutu, soyutu, canlıyı, cansızı çorba yapamazsın! Ohh keyfime bak, canım istediği zaman kavramları olur olmaz kullanayım, biz düzeltince de hemen bilim satıcısı kesil! Bütüüün kavramların içini kafana göre doldur, neymiş bilimsel bakıyormuş! Sanki ben fal bakıyorum! Hayır yani halk tabii ki biyoloji-tıp terimleriyle konuşacak değil. Cahile bilinçsiz der. Doğru da söyler. Çok saçma bir anlamda kullansalar diyeceğim ki evet o kavram gerçekten tam tersi anlamda kullanılıyor. Ne TDK sözlüğü dinliyorsun ne bir şey.. Bilimi iyice din ettin! Peygamberi de sensin!

 

Senden gerçekten sıkıldım. Tanımları, kavramları senin keyfine göre eğip bükecek değilim, ne yazdığım belli. 

Diyorum ki günlük dilde ben de dahil hepimiz teknik hata içindeyiz. Neye göre? Bu başlıkta ele alındığı bağlama göre.

Bunu anlamıyorsan sorun sende. 

 

Terbiyeli ol, haddini bil. O peygamberliği de çok pis yediririm sana. 

Şuraya gelmişsin ne anlatıldığını zerre kadar anlamadan alakasız yerlere dalıyor, resmen onay bekliyorsun. Onaylanmadan bir şeyi savunamıyor musun sen? Benden neyin onayını bekliyor, neyin hesabını soruyorsun sen?

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, sağduyu yazdı:

Sırf geyik olsun, laf olsun diye yazıp sohbet ediyorsan kelimelerin anlamlarını, kavramları birbirine karıştırıp gelişigüzel yazabilirsin ama bilimsel ve düzgün bir tartışmada kelimeler ve kavramlar tam ve doğru anlamları, asıl anlamları ile kullanılmalıdır yoksa kimin ne demek istediği anlaşılmaz, kakafoni olur.

 

Sağduyu, zaten senin mantıksız bir ileti paylaştığına daha denk gelmedim. Tüm iletilerin gibi bu iletinin de altına imzamı atıyorum.

 

Fakat Türk Ateist'le zaman zaman ters düşüyoruz. Olabilir. Ama bazen suçlayıcı dili ağır basıyor ona çok kızıyorum. Hoş bu defa ben de mi aynı dili kullandım diye iletimi tekrar tekrar okudum. Galiba eski iletilerinin havasına kaptırmışım kendimi. Ama burda bir şey anlatıyorum. Yani ben zaten muhabbet dilini bilirim. Benim dediğim bilim dışına çıkmak değil. Türk Ateist öyle keskin bir bilim vurgusu yapıyor ki, yemin ederim bir şey söylemeye korkuyorsun. İşin garip tarafı, bilimi savunan biri olarak beni ruhçulukla itham etmesi. Hani ruhçu olsam gam yemeyeceğim de! Neymiş felsefe yapıyormuşuz, felsefe gereksizmiş falan filan. Neyse amacım gereksiz polemikleri hatırlatmak değildi. Ama senin de bu konuda katkıda bulunmanı çok isterim. Özellikle kavramlar üzerinde anlaşamadığımızda. Geçmişte gerçek, somut, canlı, cansız kavramlarının gelişigüzel kullanılmasından ben çok dert yandım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

 

Senden gerçekten sıkıldım. Tanımları, kavramları senin keyfine göre eğip bükecek değilim, ne yazdığım belli. 

Diyorum ki günlük dilde ben de dahil hepimiz teknik hata içindeyiz. Neye göre? Bu başlıkta ele alındığı bağlama göre.

Bunu anlamıyorsan sorun sende. 

 

Terbiyeli ol, haddini bil. O peygamberliği de çok pis yediririm sana. 

Şuraya gelmişsin ne anlatıldığını zerre kadar anlamadan alakasız yerlere dalıyor, resmen onay bekliyorsun. Onaylanmadan bir şeyi savunamıyor musun sen? Benden neyin onayını bekliyor, neyin hesabını soruyorsun sen?

 

Terbiyeli olmadığımı düşünüyorsan, lütfen forum kurallarını uygular misin? Çok ciddiyim. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, fatihkara yazdı:

Sn. @Türk Ateist duyguyu siz kendi bakış acınıza göre tarif edermisiniz rica etsem. Sizin icin duygu nedir ? Google acıklamaları ile değil ama. Sizin görüşünüzü merak ediyorum.

 

Bu ne kadar saçma bir soru. Sizin için benim için diye bir şey yok, herkes kafasına göre tanım yapamaz. Duygunun tanımı bellidir, hormonlar bellidir, hepsi bilinir.

Kafama göre duygu tanımı oluşturacak değilim.

 

Nedir duygu?

Bir olay, durum, nesne ya da kişi karşısında iç dünyada ortaya çıkan/oluşan  tepki, etki veya izlenimdir. İlgili hormoınlar devreye girer, salınır ve o tepki duygu olarak ortaya çıkar.

Verdiğiniz çocuk örneğinde gerçekleşen şey önce budur, yani duygulanım. Sonra da davranışı belirleriz. Korkuyu düşünürseniz daha kolay anlayabilirsiniz. Tehlikeli bir durum karşısında direkt korkar ve ondan sonra harekete geçeriz. 

Umarım anladınız... Çünkü siz durumu tersine değerlendiriyorsunuz. Önce davranıyor, sonra davranışımıza nedenler buluyor anlam yüklüyoruz falan diyorsunuz. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, Getaf yazdı:

 

Sağduyu, zaten senin mantıksız bir ileti paylaştığına daha denk gelmedim. Tüm iletilerin gibi bu iletinin de altına imzamı atıyorum.

 

Fakat Türk Ateist'le zaman zaman ters düşüyoruz. Olabilir. Ama bazen suçlayıcı dili ağır basıyor ona çok kızıyorum. Hoş bu defa ben de mi aynı dili kullandım diye iletimi tekrar tekrar okudum. Galiba eski iletilerinin havasına kaptırmışım kendimi. Ama burda bir şey anlatıyorum. Yani ben zaten muhabbet dilini bilirim. Benim dediğim bilim dışına çıkmak değil. Türk Ateist öyle keskin bir bilim vurgusu yapıyor ki, yemin ederim bir şey söylemeye korkuyorsun. İşin garip tarafı, bilimi savunan biri olarak beni ruhçulukla itham etmesi. Hani ruhçu olsam gam yemeyeceğim de! Neymiş felsefe yapıyormuşuz, felsefe gereksizmiş falan filan. Neyse amacım gereksiz polemikleri hatırlatmak değildi. Ama senin de bu konuda katkıda bulunmanı çok isterim. Özellikle kavramlar üzerinde anlaşamadığımızda. Geçmişte gerçek, somut, canlı, cansız kavramlarının gelişigüzel kullanılmasından ben çok dert yandım.

 

 

Arkadaşım, seninle ilgilenmek, ille de sen hakkında konuşmak zorunda bırakıyorsun insanları. Bu çok sıkıcı. Senin neyi nasıl gördüğün, nasıl hissettiğin, nasıl algıladığın beni bağlamaz, kimsenin paşa gönlünü eylemek gibi bir gündemim olmaz.

Her yazılandan kendine pay çıkarmayı bırakıp sadece ne dendiğine odaklanırsan, yani her şeyi kendinle açıklamak sıkıntısından kurtulursan bir şeyler daha kolay olur.

 

Elbette bilim vurgusu yapacağım. Başka ne yapayım? Ben bilimden daha sağlam ve güvenilir bir bilgiye ulaşma metodu bilmiyorum.

Adam başlık açıp bilim bilinci açıklayamadı, nasıl ateist olunur diyor. Ne yapayım burada, masal mı anlatayım, felsefe mi yapayım? 

 

Kendine açmak istediğin yolun taşlarından bir tekini bile döşemem, bilesin. Allahçılar döşüyor başlıkta yeterince. 

Bilimsel falan değilsin, beni de zerre kadar ilgilendirmiyorsun. Her dakika, her başlıkta seninle uğraşamam, yazdıklarımın hesabını da vermem.

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 dakika önce, Getaf yazdı:

 

Terbiyeli olmadığımı düşünüyorsan, lütfen forum kurallarını uygular misin? Çok ciddiyim. 

 

Üyeliğini sonlandırmak mı istiyorsun?

Açıkça söyle sonlandırayım.

 

Seni forumdan atmak gerektiğini düşünsem kendim atardım. Senin kural hatırlatmana hiç ihtiyaç yok.

Geç bu ucuz kahramanlıkları... Sorumluluk al biraz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

16 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

Umarım anladınız... Çünkü siz durumu tersine değerlendiriyorsunuz. Önce davranıyor, sonra davranışımıza nedenler buluyor anlam yüklüyoruz falan diyorsunuz. 

 

 

Davranış Kalıpları kişilerin olaylar karşısında verdikleri tepkileri ve dünyaya bakış açılarını belirler. Her birey, deneyimlerini otomatik olarak süzgeçten geçiren ve tüm davranışları yöneten, değişmesi zor zihinsel programa sahiptir. Huy ve davranışların kişiden kişiye çarpıcı farklılıklar göstermesinin nedeni bütün zihinsel programların ‘davranışa dönüşmesidir.’

Davranış Kalıpları, kişilerin dış dünyada hareket ederken kullandığı özel algılama süzgeçleridir. Dış dünyadan gelen her türlü uyarıcı ve bilgiyi, işleyip şekillendirerek kişinin bunlara bir anlam vermesini sağladığı gibi, söz ve davranışlarla dış dünyaya yansıyan her türlü bilgiye de şekil vermektedirler. Her ne kadar Davranış Kalıpları kişilere şekil verse de bunları değiştirmek mümkündür. Çünkü Davranış Kalıpları Eğilimlerdir. Kişi içinde bulunduğu durum ya da olayların ya bir ucuna ya da diğer ucuna doğru çekilir. Bu durum hiçbir zaman değişmez.  (Alıntıdır)

 

Yani bireyler dünya görüşlerine davranış kalıpları belirleyebiliyorlar. Buda onları her davranıştan önce neden bulma cabası ve gayretinden kurtabiliyor diye anladım.Siz nedersiniz ?

tarihinde fatihkara tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

 

Üyeliğini sonlandırmak mı istiyorsun?

Açıkça söyle sonlandırayım.

 

Seni forumdan atmak gerektiğini düşünsem kendim atardım. Senin kural hatırlatmana hiç ihtiyaç yok.

Geç bu ucuz kahramanlıkları... Sorumluluk al biraz.

 

Üyeliğimin sonlandırılmasını istiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, fatihkara yazdı:

 

 

 

Davranış Kalıpları kişilerin olaylar karşısında verdikleri tepkileri ve dünyaya bakış açılarını belirler. Her birey, deneyimlerini otomatik olarak süzgeçten geçiren ve tüm davranışları yöneten, değişmesi zor zihinsel programa sahiptir. Huy ve davranışların kişiden kişiye çarpıcı farklılıklar göstermesinin nedeni bütün zihinsel programların ‘davranışa dönüşmesidir.’

Davranış Kalıpları, kişilerin dış dünyada hareket ederken kullandığı özel algılama süzgeçleridir. Dış dünyadan gelen her türlü uyarıcı ve bilgiyi, işleyip şekillendirerek kişinin bunlara bir anlam vermesini sağladığı gibi, söz ve davranışlarla dış dünyaya yansıyan her türlü bilgiye de şekil vermektedirler. Her ne kadar Davranış Kalıpları kişilere şekil verse de bunları değiştirmek mümkündür. Çünkü Davranış Kalıpları Eğilimlerdir. Kişi içinde bulunduğu durum ya da olayların ya bir ucuna ya da diğer ucuna doğru çekilir. Bu durum hiçbir zaman değişmez.  (Alıntıdır)

 

Yani bireyler dünya görüşlerine davranış kalıpları belirleyebiliyorlar. Buda onları her davranıştan önce neden bulma cabası ve gayretinden kurtabiliyor.

 

Arkadaşım, ben verdiğiniz çocuk örneği üzerinden yazdım. Bu getirdiğiniz yazının bizim konuştuğumuz şeyle uzaktan yakından ilgisi yok. Davranışbilimi kendi başına bir alandır ve burada tartıştığımız konuyla hiç ilgisi yoktur.

Algılamak ve algılar konusu da başlı başına bir konudur mesela.

 

Örneğiniz ve yazınız ortada. Benim yanıtlarım da. Merak eden döner ve okur.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, Türk Ateist yazdı:

 

Arkadaşım, ben verdiğiniz çocuk örneği üzerinden yazdım. Bu getirdiğiniz yazının bizim konuştuğumuz şeyle uzaktan yakından ilgisi yok. Davranışbilimi kendi başına bir alandır ve burada tartıştığımız konuyla hiç ilgisi yoktur.

Algılamak ve algılar konusu da başlı başına bir konudur mesela.

 

Örneğiniz ve yazınız ortada. Benim yanıtlarım da. Merak eden döner ve okur.

 

 

Ne kadar keskin ve katı bir uslubunuz var. Paylaşım konusu biraz sıkıcıdır. Eğer rahatsızlık veriyor isem sormayabilirim. İlgisi ni kuramamış olmanıza da ben şaşırdım acıkcası. 

 

22 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

Verdiğiniz çocuk örneğinde gerçekleşen şey önce budur, yani duygulanım. Sonra da davranışı belirleriz. Korkuyu düşünürseniz daha kolay anlayabilirsiniz. Tehlikeli bir durum karşısında direkt korkar ve ondan sonra harekete geçeriz. 

Umarım anladınız... Çünkü siz durumu tersine değerlendiriyorsunuz. Önce davranıyor, sonra davranışımıza nedenler buluyor anlam yüklüyoruz falan diyorsunuz. 

 

Verdiğim örnek ile vardığınız sonuc belirterek; önce davranıp sonra davranışımıza neden bulduğumuzu söylediniz. Bende size karşı arguman olarak diyorumki ben zaten önceden nedenlerimi çözmüş, dğnya görüşümü oturtmuş ve davranış kalıplarımı belirlemişim diyorum. Yani her olayda kalkıp bu ulvi mi yada materyalist bir davranış bicimimidir diye sorgulamadığımı, zaten önceden bu davranış bicimlerini kendime öğrettiğimi belirtiyorum.

 

Neyi neye bağlayamadığınızı anlayamadım acıkcası. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...