Jump to content

En büyük sır henüz çözülmedi


Recommended Posts

1 minute ago, John_Ahmet said:

 

Benim bir tanrıya inandığım senin iddian. Gerçekte durum böyle değil. Ben ters köşede bulunuyorum ki sizin henüz düşününemediğiniz, düşünmeye de kapasitenizin yetmediği konularda ufkunuzu genişletmeye çalışıyorum. Bazılarınızla bu hazırlığı yapmadan doğrudan tartışabiliyorum. Mesela @teflon olsa yazdıklarıma mutlaka olumlu bir tarafından bakabilirdi. Sende o kapasiyok ne yapalım? Uzun uzun uğraşmak gerekecek. Ayrıca ben dinlerin merkezine aldığı tanımlı bir tanrı üzerine düşünmenizi ve olup olmadığını sorgulamanızı beklemiyorum. Bundan ziyade bilinç konusu üzerine odaklıyım ve bilincin çelitli formları olup olamayacağı, hücrenin hatta atomların bilinci üzerine doyumsuz tartışmalar yapmak istiyorum ama önümden çekilmiyorsun veya hiç bir katkın olamıyor.

 

İnanmıyorsan ne diye benim iletime mal bulmuş mağribi atlıyorsun? Şimdiye kadar hangi dine dişe dokunur bir eleştiri getirdin? Tek yaptığın din ve tanrı zırvasını eleştirenlere saldırmak.

 

Quote

Benim bir tanrıya inandığım senin iddian.

 

Bakalım gerçekten öyle mi? Sana göre Allah adında bir tanrı var mı yoksa bu arapalrın ve Muhammed'in uydurması mı?

 

Bir de şuna cevap ver, ben "Muhammed yalancı mı yoksa doğru mu söylüyor?" diye sorduğumda neden Muhammed'e küfür ettiğimi söyledin? Bu sorunun neresinde küfür var?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 455
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

   Ne acıdır ki buraya gelip müslüm olduğunu açıktan söyleyemeyen bazı aklı evveller inandığı dinde mevcut olan ilkelliklerin, sadist, psikopat, ırkçı, vahşet içeren şizofrenik söylemlerin altında ezileceğinin farkındalar.

Şahsen merak ediyorum bu insanların kendilerine zerre kadar saygısı yokmu? Utandıkları, mensubu olduğunu söylemeye çekindikleri bir dini robot gibi savunmaya devam edebiliyorlar? Bu nasıl bir zavallılık ve acizliktir? Bu din sizde hiçmi insanlık onuru bırakmadı? İpleri 1400 yıl önceki arapların elinde beyinsiz birer kuklaya döndüğünüzün farkında değil misiniz? Anlamak gerçekten güç..

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

   Ne acıdır ki buraya gelip müslüm olduğunu açıktan söyleyemeyen bazı aklı evveller inandığı dinde mevcut olan ilkelliklerin, sadist, psikopat, ırkçı, vahşet içeren şizofrenik söylemlerin altında ezileceğinin farkındalar.

Şahsen merak ediyorum bu insanların kendilerine zerre kadar saygısı yokmu? Utandıkları, mensubu olduğunu söylemeye çekindikleri bir dini robot gibi savunmaya devam edebiliyorlar? Bu nasıl bir zavallılık ve acizliktir? Bu din sizde hiçmi insanlık onuru bırakmadı? İpleri 1400 yıl önceki arapların elinde beyinsiz birer kuklaya döndüğünüzün farkında değil misiniz? Anlamak gerçekten güç..

O yüzden deizm argümanlarını kullanıyorlar. Şu nasıl oldu bu nasıl oluyor gibi. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Seni anlıyorum. Karnını doyurup kahveni alıp sıcacık ortamında tanrı kavramı ve dinler senin için çok bir anlam ifade etmiyor.

 

Dilden dile dolaşan eski zamanların en popüler hikayesi olan yaradılış hikayesi ki o zamanlar buna din kurumu demek çok mümkün değildi. İnsanlara anlatıldıkça bir çok insan bu hikayeyi çok sever, iyiliğe adalete olan inancını tazeleyerek bu hikayenin insana çok şey aşıladığını fark ederdi. Fakat aralarında bu hikayeyi sevmeyen insanlar olurdu. Bilirlerdi ki bu insanlar bu hikayeyi özellikle kendisinin yaptıklarını gören, işiten gökyüzünde bir varlığın olduğunu öğrendiklerinde yüzleri sapsarı kesilirdi. 

 

İşte benim ilgilendiğim nokta burasıdır. Dini sadece bir hikaye olarak görüp yine de rahatsız oluyorsan kesinlikle kötü bir insansındır ve insanlardan gizleyecek bir çok sırrın vardır. Çünkü hiç bir iyi insan adaletin tecelli ettiğini söyleyen bir hikayeden rahatsız olmaz. Oluyorsa kötü bir insandır.

 

Bu noktadan hareketle gerçekte tanrıya inanmasam bile iyi olanla kötü olanı deşifre etmesi bakımından dini sonuna kadar destekliyorum. Zaten çok kesin olarak eminim ki dine ait gibi gösterilen yaşanan kötü olaylar tamamiyle görece dine daha uzak olan mezhep yada insan gruplarından kaynaklanıyor.

 

Bana islam anlatmayın. Ben dinin tohumlarının atıldığı çok daha masum insanlardan oluşan ve bu hikayenin cereyan ettiği çok eski toplumlardan bahsediyorum. Sakın bana Kuran'dan pasajlar okumayın. İlgilenmiyorum. Dini dedelerimden öğrendiğim en yalın haliyle görmek ve bilmek istiyorum ve bunu sadece bir hikaye olarak görüyorum.

tarihinde John_Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 minutes ago, John_Ahmet said:

Seni anlıyorum. Karnını doyurup kahveni alıp sıcacık ortamında tanrı kavramı ve dinler senin için çok bir anlam ifade etmiyor.

 

 

Hiç bir bok anladığın yok.

 

8 minutes ago, John_Ahmet said:

Dilden dile dolaşan eski zamanların en popüler hikayesi olan yaradılış hikayesi ki o zamanlar buna din kurumu demek çok mümkün değildi. İnsanlara anlatıldıkça bir çok insan bu hikayeyi çok sever, iyiliğe adalete olan inancını tazeleyerek bu hikayenin insana çok şey aşıladığını fark ederdi. Fakat aralarında bu hikayeyi sevmeyen insanlar olurdu. Bilirlerdi ki bu insanlar bu hikayeyi özellikle kendisinin yaptıklarını gören, işiten gökyüzünde bir varlığın olduğunu öğrendiklerinde yüzleri sapsarı kesilirdi. 

 

İşte benim ilgilendiğim nokta burasıdır. Dini sadece bir hikaye olarak görüp yine de rahatsız oluyorsan kesinlikle kötü bir insansındır ve insanlardan gizleyecek bir çok sırrın vardır. Çünkü hiç bir iyi insan adaletin tecelli ettiğini söyleyen bir hikayeden rahatsız olmaz. Oluyorsa kötü bir insandır. 

 

Hangi din iyiliğe, adalete sevk ediyor insanlığı? Sen neden bahsediyorsun? İnsanlığı iyiliğe ve adalete sevk eden sadece iyi, vicdanlı, aydınlık kafalı, ileri görüşlü insanlar. Bu insanların çabalarını, emeklerini din denen kepazeliğe mal etmek hırsızlıktan başka bir şey değil. Şimdiye kadar hangi din insanlığa bir şey vermiş? İnsanların arasına kin ve nefret tohumları atmaktan, zulümden, insanları birbirlerine saldırtmaktan, ilkel, akla ve mantığa aykırı kurallardan, yalandan, sahtekarlıktan, bilim düşmanlığından başka ne önermişler? Şark kurnazına bak, güya din denen kepazeliği insanlığa iyi bir şey diye satacak?

 

8 minutes ago, John_Ahmet said:

Bu noktadan hareketle gerçekte tanrıya inanmasam bile iyi olanla kötü olanı deşifre etmesi bakımından dini sonuna kadar destekliyorum. Zaten çok kesin olarak eminim ki dine ait gibi gösterilen yaşanan kötü olaylar tamamiyle görece dine daha uzak olan mezhep yada insan gruplarından kaynaklanıyor.

 

Be geri zekalı, söyle bakalım hangi din iyi ve kötüyü deşifre ediyor? Ne demek "dine ait gibi gösterilen yaşanan kötü olaylar"? Yani din çok iyi de insanlar mı yanlış anlıyor? Tipik müsliman, tipik her hangi bir dinci kafası.

 

Lafı dolandırıp durma, basit sorulara basit cevap ver, al sorular aşağıda:

 

Sana göre Allah adında bir tanrı var mı yoksa bu arapların ve Muhammed'in uydurması mı?

 

Bir de şuna cevap ver, ben "Muhammed yalancı mı yoksa doğru mu söylüyor?" diye sorduğumda neden Muhammed'e küfür ettiğimi söyledin? Bu sorunun neresinde küfür var?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 11.01.2019 at 09:10, Yeni Üye said:

Her şey maddedir diyenlere şunu soruyorum.

Her şey madde ise mantık ve matematik ne?

 

Fiziksel gerçekliğin en temeli olan parçacıklar ve davranışları neden görmeden ve bilmeden önce matematiksel olarak tanımlanıyor ve açıklanıyor. İlginç bir şekilde bu matematiksel denklemler fiziksel olan maddenin davranışlarını açıklayabiliyor.

 

O yüzden her şey madde ama madde ne? Madde madde mi? Öyleyse neden maddi olanı en iyi matematiksel ve istatistiksel olarak açıklıyoruz?

 

Matematik, maddenin üstünde ideanın- ideaların varlığının ve dahası bu ideanın- ideaların maddenin de temeli olduğunun en büyük destekçisidir.

 

Böyle bir şey yok yalnız.

 

Matematik ne? En başından söylemek gerekirse, matematik bir varlık değil. Bu bağlamda onu varlık arenasına "asılsızca" çıkarıp çarpıştırmanın da bir zemini yok.

Matematik beynimizin bir konstrüksiyonu. Dış dünyadan gelen verilere istinaden konstrükte edilen, o verilerden çıkarımlanan soyut bir kavram. Yokluğun olduğu yerde matematikten bahsedebilir misin? Ya da bahsedilebilir mi? Hayır tabii..

 

Var olup da, onu matematiksel olarak tanımlanamadığı ya da "tanımlanamaz" olacağı evrenler mi gördün, referans noktan nedir bu iddia için? Aksi durumda nasıl olmalıydı ki böyle olmuş..?

 

Ayrıca matematik, varlığın da arkasından, ortada o kavramı çıkarımlayacak zeka ve bilinç olmadığı müddetçe yok. Bu bağlamda matematik de varlığa, maddeye ve onun etkileşimlerine gebe. Sen öyle idealize ediyorsun diye, gerçekte olmak durumunda değil. Varlık varsa matematik var olmak durumundadır. Potansiyelindedir. Yoksa yoktur. Matematik (aktüel) varsa, ortada bir bilinç var demektir.

 

Matematiğe dayanılarak önceden öngörüde bulunulabilmesi onun varlığa öncül ya da varlığa mutlak olduğunu göstermez. Sadece ve tam tersine; varlığa, maddi etkileşimlere ve "onlara" binaen peydah olmuş matematiğe istinaden doğru yolda olduğunuzu, onu doğru kullandığınızı gösterir. Matematik varlığa içkin olup, bu bir çift-gerektirmeli bir durumdur. Tıpkı madde-zaman, ya da madde-fizik kanunları gibi. Aksini iddia ettiğiniz yerde, bunların olmadığı yerde de matematiğin neye istinaden, neye binaen, neye dayanarak var olduğunu ve var olabileceğini göstermek durumundasınız.

 

Ha keza, matematik varlığa mutlak ve onu belirleyen bir "fenomen/varlık" ise eğer, o vakit mesela, tümüyle deterministik bir sistemde, sistemin bütün durumlarını hesaplayabilecek sonlu bir algoritma verebilmeniz gerekir gibi görünüyor..Ama bu yok ve bu mantıksal bir mümkünsüzlük. Bu öncelikle kaosa ve düzensizliğe dair bir bilgi, ama bu bağlamdaki bir sorguda da kullanılması ve ilişkilendirilebilmesi mümkün kanımca. Varlığın kendisi ile birlikte tezahür ediş şekli, ona mutlak olan matematiği nasıl iç edebiliyor? Sonraki öncekini belirliyor? Üzerine konuşulabilir..Benim çıkarımım şu: Matematik varlığı değil, varlık matematiği belirliyor. Biz de tersinden çıkarımlıyoruz işte. Bu evrene kaos değil de, mutlak düzen hakim olsaydı, başka türlü olacaktı..Bu mümkün mü o ayrı mesele..mutlak düzen..Bu kısmı beyin jimnastiği. Ben Gödel ya da Gauss değilim neticede ve tanrısal bir imtihan olamayacağına dair en büyük kanıtım da budur zaten.

 

Herhangi bir tanrı ya da bu tarz bir "şey" için referans noktanız var oluş, var olan, "algıya konu olabilen" olduğu sürece çıkmaz sokağa gireceksiniz. Var olan ve algımıza konu olabilenden hareketle onun ötesine ulaşamaz, çıkarımda bulunamazsınız. Ötesi kelimesini dahi kullanamazsınız. Var olandan sadece var olan çıkar. Bulacağınız her şey onun içinde ve ona edilgen olacaktır. Adı üzerinde, "var" ve algılanıyor işte..Burada hep ne deniyor: "Hep vardı". Ötesinde değil içindeyiz velhasılı..Ol(a)mayan şey, ötesi..

 

Hayır, bu bakış açısıyla, termodinamiğin 1. kanunu neden var diye sorsanıza kendinize o zaman?

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
30 minutes ago, John_Ahmet said:

Bana islam anlatmayın.

 

İslam, hristiyanlık ve yahudilik din değil mi?

31 minutes ago, John_Ahmet said:

Bu noktadan hareketle gerçekte tanrıya inanmasam bile

 

Bu din denen kurumların üzerine bina edildiği temel tanrı değil mi? Yalan üzerine adalet ve ahlak sistemi mi kurulur? Yalandan iyi bir şey çıktığı nerede görülmüş?

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 15.01.2019 at 20:03, Sundance yazdı:

Bu şekilde hiçbir şey ortaya koymadan, her şeyi havai bırakıp, sonra da hadi var olmadığını ispatlayın demekle olmuyor.

 

Tüm yazdıklarımı okuduğunuzda "hadi var olmadığını ispatlayın" gibi gereksiz söylemlerimin olmadığını görebilirsiniz. Bu sorular size daha evvel sorulan ve karşınızdaki kişi hakkında fikir sahibi olabildiğiniz türden sorular olmakla birlikte benimkileri bu sorulara benzetip kendinizce mastürbasyon yapıyorsunuz.

 

Benim ilgilendiğim nokta sizin bilincin kontrolünde oluşturulan bir yapı ile doğal oluşum olarak ifade edilebilecek bir yapının ayırdına varabildiğinizi iddia etmenizdir. Ben size bunu nasıl yaptığınızı, hangi nedenlere dayanarak yaptığınızı öğrenmek istiyorum ki herhangi bir yapıyı incelerken bu kriterleri ortaya koyarak onun bir tür bilincin kontrolünde mi yoksa bilinç olmadan mı oluştuğu konusunda elimizde bir tür yöntemimiz olsun.

 

Örneğin abiyogenezi ele alarak inceleme yapıyorsunuz ve oluşan ilk yapıyı kıstas alarak onun oluşumuna etki eden tüm fiziksel durumların bir analizini yapıp bir sonuca vardığınızı düşünün. Artık abiyogenezi tam olarak açıklayabildiğinizi düşünün. Bu sizce abiyogenezin hiç bir bilincin etkisi olmadan kendiliğinden oluştuğuna dair bir kanıt içerebilir mi?

 

Örneğin abiyonegenezi açıklamak için gerekli çabayı yada onun sahip olduğu kompleks durumu ifade eden bir sayı düşünün. Bu 100 olsun.Siz abiyogenezi atom ve enerji düzeyinde açıkladığınızda geriye kalan işe 0 olarak mı bakardınız yada her şeyi açıklamış olduğunuz anlamına mı gelirdi? Böylece açıklayabildiğiniz her yapının bilincin kontrolünde oluşturulup oluşturlmadığına dair elinize bir veri geçtiğini mi düşünürsünüz?

 

Sizin bu çabanızdan sonra geriye kalan açıklanacak 1 ile ifade edebileceğimiz bir ilerleme kat etmiş de olabilirsiniz. Geriye 99'luk bir çaba gerekli olabilir. Çünkü atom altının bilinci oluşturan komponenetler açısından çok daha büyük bir önemi olabilir ki bence öyledir. Bu noktadan sonra bilinci oluşturan ana bileşenin maddenin yapısına ait varoluşsal denklemin bir parçası olabileceğini de düşünmeniz gerekir. Eğer öyleyse siz hangi seviyede olursanız olun canlılığın yada evrenin bilincin kontrolünde oluşturulup oluşturulmadığını kesin olarak bilemezsiniz.

 

Bir de şu konu var. Düzene yapılan tüm göndermelerin bilincin varlığına yönelik bir bilgi olabileceğini hemen hepiniz kabul etmektesiniz.

 

15 saat önce, teflon yazdı:

Bu mümkün mü o ayrı mesele..mutlak düzen..Bu kısmı beyin jimnastiği. Ben Gödel ya da Gauss değilim neticede ve tanrısal bir imtihan olamayacağına dair en büyük kanıtım da budur zaten.

 

Mutlak düzen denildiğinde hemen herkes farklı bir şey anlayabilir fakat sicim teorisi üzerinden ilerlediğimizde tüm evrenin birbirleriyle özdeş parçacıklardan oluşması mutlak düzen tarifine çok yakın bir nitelikte olması dikkatinizi çekiyor mu? Hemen her şey bu özdeş parçalardan oluşuyor ve bunların özdeş olmasına sebep olan ve bunun mükemmel bir düzeni tarif etmesi bakımından bir bilincin olabileceğine yönelik sizde bir şüphe uyandırabiliyor mu?

 

Kısa ve öz olarak şu soruyla bitireyim. Evreni ve canlıları tamamen gerekli tüm fiziksel yasalarla açıklayabildiğinizde bu sizce evrenin ve canlıların oluşumuna eşlik eden yada onu kontrol eden bir bilincin olmadığını da kanıtlar mı?

tarihinde John_Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

@Ebu Kafir senden alıntı yapmayı unutmuşum. Bilincin en önemli yapısının beyin olduğunu dolayısıyla onu belirli bir seviyeye kadar açıkladığımızda bilinci de açıklayabileceğimize yönelik yazının tümünü alıntıladığımı varsayarsak bir önceki yazım hakkında senin de fikirlerini merak etmekteyim.

tarihinde John_Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, John_Ahmet said:

Kısa ve öz olarak şu soruyla bitireyim. Evreni ve canlıları tamamen gerekli tüm fiziksel yasalarla açıklayabildiğinizde bu sizce evrenin ve canlıların oluşumuna eşlik eden yada onu kontrol eden bir bilincin olmadığını da kanıtlar mı? 

 

Yani demek istiyorsun ki, aslında bu yazıyı yazan sen değilsin, seni kontrol eden bir bilinç var, o yazdırıyor. Hatta bir çocuğa tecavüz edip öldüren sapık da suçlu değil, aslında ona bu eylemleri yaptıran başka bir bilinç var, her şeyi o yaptırıyor. Depremleri, salgın hastalıkları da hep bu bilinç yapıyor. Yıldırımları o gönderiyor. Gelebildiğin nokta bu yani, eski insanlar her doğa olayının arkasında onu yapan bir tanrı olduğunu sanıyorlardı, sen bunu sadece tek bir tanrıya indirgemişsin o kadar.

 

Madem her şeyi kontrol eden bir bilinç var, o zaman neden dünyanın yörüngesinin yönü hiç değişmiyor, neden arasıra durmuyor, ya da tersine dönmüyor?

 

Bu senin var olduğunu iddia ettiğin bilinç ne yaptığının farkında mı yoksa sadece yapması gerekeni yapan, eylemleri kendi kontrolünde olmayan bir şey mi? Yani insandaki bilinç gibi mi, kedideki bilinç gibi mi, örümcekteki bilinç gibi mi, virüsteki bilinç gibi mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, John_Ahmet yazdı:

 

Tüm yazdıklarımı okuduğunuzda "hadi var olmadığını ispatlayın" gibi gereksiz söylemlerimin olmadığını görebilirsiniz.

 

 

6 saat önce, John_Ahmet yazdı:

Bu sizce abiyogenezin hiç bir bilincin etkisi olmadan kendiliğinden oluştuğuna dair bir kanıt içerebilir mi?

 

Bak yukarıda hem var olmadığını ispatlamak gibi bir söylemim yok diyorsun hem de abiyogenizin bir bilinç içermediğini ispatlayın diyorsun.

 

6 saat önce, John_Ahmet yazdı:

 

Örneğin abiyonegenezi açıklamak için gerekli çabayı yada onun sahip olduğu kompleks durumu ifade eden bir sayı düşünün. Bu 100 olsun.Siz abiyogenezi atom ve enerji düzeyinde açıkladığınızda geriye kalan işe 0 olarak mı bakardınız yada her şeyi açıklamış olduğunuz anlamına mı gelirdi? Böylece açıklayabildiğiniz her yapının bilincin kontrolünde oluşturulup oluşturlmadığına dair elinize bir veri geçtiğini mi düşünürsünüz?

 

Sizin bu çabanızdan sonra geriye kalan açıklanacak 1 ile ifade edebileceğimiz bir ilerleme kat etmiş de olabilirsiniz. Geriye 99'luk bir çaba gerekli olabilir. Çünkü atom altının bilinci oluşturan komponenetler açısından çok daha büyük bir önemi olabilir ki bence öyledir. Bu noktadan sonra bilinci oluşturan ana bileşenin maddenin yapısına ait varoluşsal denklemin bir parçası olabileceğini de düşünmeniz gerekir. Eğer öyleyse siz hangi seviyede olursanız olun canlılığın yada evrenin bilincin kontrolünde oluşturulup oluşturulmadığını kesin olarak bilemezsiniz.

 

Bir de şu konu var. Düzene yapılan tüm göndermelerin bilincin varlığına yönelik bir bilgi olabileceğini hemen hepiniz kabul etmektesiniz.

 

 

Mutlak düzen denildiğinde hemen herkes farklı bir şey anlayabilir fakat sicim teorisi üzerinden ilerlediğimizde tüm evrenin birbirleriyle özdeş parçacıklardan oluşması mutlak düzen tarifine çok yakın bir nitelikte olması dikkatinizi çekiyor mu? Hemen her şey bu özdeş parçalardan oluşuyor ve bunların özdeş olmasına sebep olan ve bunun mükemmel bir düzeni tarif etmesi bakımından bir bilincin olabileceğine yönelik sizde bir şüphe uyandırabiliyor mu?

 

Neye göre, kime göre mükemmel? İster sicim teorisini al, ister başka bir teori al ortada mükemmel bir düzen, mükemmel bir tasarım gözüktüğü yok. Ortada düzen, düzen diye söylediğiniz koskoca evrende miniminnacık bir toz zerresi kadar yer tutmuyor. 

 

6 saat önce, John_Ahmet yazdı:

 

Kısa ve öz olarak şu soruyla bitireyim. Evreni ve canlıları tamamen gerekli tüm fiziksel yasalarla açıklayabildiğinizde bu sizce evrenin ve canlıların oluşumuna eşlik eden yada onu kontrol eden bir bilincin olmadığını da kanıtlar mı?

 

Evreni tamamen açıkladığımızda, evreni tasarlayan, kontrol eden bir bilincin olduğuna dair hiç bir gözlem, hiç bir varlık göstergesi yoksa kanıtlar elbette.

 

Bir elma yerçekimi nedeniyle yere düştüğünde bu düşüşün kendiliğinden olduğunu biliyoruz, şimdi bu düşüşün Noel baba tarafından gerçekleştirilmediğini kanıtlamak gibi bir durum yok. Ortada elmanın düşüşü ile Noel babanın varlığı arasında bir ilişki olduğunu gösteren hiç bir gözlem yok. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Asırlar önce ayın, güneşin ve yıldızların dünyanın etrafında döndüğü sanılıyordu. Dünya evrenin göbeğiydi.
Bunun böyle olmadığını bilim gösterdi. Güneş milyarlarca yıldızdan sadece biri ve galaksimiz de sayısız galaksilerden biri.


Asırlar geçti, yine bazı insanlar  dünyayı/insanları evrenin merkezi yapmaya çalışıyor. Bazı insanlar yine kibirde, narsizmde sınır tanımıyorlar


Hadi senin için evrenin arkasında bir bilinç olduğunu varsayalım. 
Bilinçli birisi bu evreni "yarattı"


Eee bizim için ne değişiyor? 
Size ne oluyor?
G*tünüz mü kalkıyor?

Yine evreni kendi etrafınzda mı döndürmeye çalışıyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, John_Ahmet yazdı:

@Ebu Kafir senden alıntı yapmayı unutmuşum. Bilincin en önemli yapısının beyin olduğunu dolayısıyla onu belirli bir seviyeye kadar açıkladığımızda bilinci de açıklayabileceğimize yönelik yazının tümünü alıntıladığımı varsayarsak bir önceki yazım hakkında senin de fikirlerini merak etmekteyim.

 

  Evreni ve canlılığı fiziksel yasalarla açıklayabilirken yine de açıklamanın içine bir yere tanrı sokuşturma ısrarcılığı? hımm;

Occam’ı duymuşsundur, kendisi gereksiz fazlalıkları usturasıyla kesmekle tanınır (fenni sünnetçi değil)

Misal cumaya gidip apdes alırken cekedini çıkarsa ve cekedi geri giydiğinde cüzdanı bulamasa, olası ihtimaller içinde cüzdanın uzaylılar tarafından kaçırıldığı ihtimaline pek prim vermez (bu düşüncenin façasını usturasıyla alır)

Senin bu her taşın altında tanrı arama ısrarını görse ne yapardı artık bilemiyorum, belki usturasıyla gömleğine “O” çizerdi (maskeli kahraman zorro misali?) Şimdi bu ısrarına cevap vermek için fizik değil ama belki psikoloji bilimine başvurulabilir. Rahat bir deri koltuğa uzanıp çocukluğuna inilirse orada bu ısrarı tetikleyen fikirlerin aile ve çevre tarafından nasıl empoze edildiği, körpe bir beyne küçük yaşta uğranan istismarlar yüzünden yerleşen takıntılar.. Hepsine ulaşılacağını tahmin ediyorum.

Açıklama için tanrıya ihtiyaç yokken yine de tanrı monte etmeye çalışmayı böyle izah edebilirim.   ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş
32 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

Evreni ve canlılığı fiziksel yasalarla açıklayabilirken yine de açıklamanın içine bir yere tanrı sokuşturma ısrarcılığı? hımm;

 

Bu ısrarcılık değil ayrıca henüz böyle bir bilinç varsa kesinlikle bunun tanrı olduğunu düşünmeliyiz bile demedim fakat sen tüm fiziksel yasaları tespit edip tüm maddesel ve enerji boyutundaki varlığı, bunun ışığında abiyogenezi vs. açıkladığında yasaların neden öyle olduğuna da bir açıklama getiremediğin sürece nedenselliğin ilkeleri doğrultusunda hep eksik kalacaksın. Bu eksilikten dolayı daima tüm bunlara hükmeden bir bilincin olup olmayacağı senin de kafanı kurcalayacak. Çünkü kuantum araştırmacılarının hemen hepsi bilinç ve madde ilişkisinin olağan üstü boyutta kendini gösterdiğini söylüyor. Kuantum fiziğinde gözlemciden bağımsız fiziksel bir gerçekliğin olamayacağını söyleyen bilim adamları da bulunmaktadır. Tüm bu bilgileri ışığında maddenin bilinçle olan etkişemini de düşünerek neler söyleyebilirsiniz? @teflon @Sundance @Ebu Kafir @Melon şapka @deadanddark

tarihinde John_Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 16.01.2019 at 16:30, teflon yazdı:

Ha keza, matematik varlığa mutlak ve onu belirleyen bir "fenomen/varlık" ise eğer, o vakit mesela, tümüyle deterministik bir sistemde, sistemin bütün durumlarını hesaplayabilecek sonlu bir algoritma verebilmeniz gerekir gibi görünüyor..Ama bu yok ve bu mantıksal bir mümkünsüzlük. Bu öncelikle kaosa ve düzensizliğe dair bir bilgi, ama bu bağlamdaki bir sorguda da kullanılması ve ilişkilendirilebilmesi mümkün kanımca. Varlığın kendisi ile birlikte tezahür ediş şekli, ona mutlak olan matematiği nasıl iç edebiliyor? Sonraki öncekini belirliyor? Üzerine konuşulabilir..Benim çıkarımım şu: Matematik varlığı değil, varlık matematiği belirliyor. Biz de tersinden çıkarımlıyoruz işte. Bu evrene kaos değil de, mutlak düzen hakim olsaydı, başka türlü olacaktı..Bu mümkün mü o ayrı mesele..mutlak düzen..Bu kısmı beyin jimnastiği. Ben Gödel ya da Gauss değilim neticede ve tanrısal bir imtihan olamayacağına dair en büyük kanıtım da budur zaten.

  

Herhangi bir tanrı ya da bu tarz bir "şey" için referans noktanız var oluş, var olan, "algıya konu olabilen" olduğu sürece çıkmaz sokağa gireceksiniz. Var olan ve algımıza konu olabilenden hareketle onun ötesine ulaşamaz, çıkarımda bulunamazsınız. Ötesi kelimesini dahi kullanamazsınız. Var olandan sadece var olan çıkar. Bulacağınız her şey onun içinde ve ona edilgen olacaktır. Adı üzerinde, "var" ve algılanıyor işte..Burada hep ne deniyor: "Hep vardı". Ötesinde değil içindeyiz velhasılı..Ol(a)mayan şey, ötesi..

  

Hayır, bu bakış açısıyla, termodinamiğin 1. kanunu neden var diye sorsanıza kendinize o zaman?

 

O mu önce bu mu önce tartışmaya gerek yok. Bu tartışma sonuç vermiyor. Ama bir inşa ya da binaya baktığında onun planının ya da matematiğinin onun malzemelerinin bir araya getirilip yapılmasını öncelediğini düşünmek daha doğal. Ya da bir programın dilinin o programı öncelediğini düşünmek. Matematik ya da fiziksel kurallar dediğimiz şeyler de evrenin yapı taşlarının dili ya da planı. O yüzden birbirine indirgenemeyen kırk küsür parçacık var ama hepsi aynı matematiksel, fiziksel kanunlara tabi oluyor. Yani her parçacık kendi fiziksel kuralları ya da matematiğine sahip değil. Ortak bir fizik ve matematik var.  

 

Neyse, önemli olan şu: Varlıkta herşey bir arada. Aklımızın acziyete düştüğü nokta da burası. Aklımız gerçeği kendi bütünlüğü içinde anlayamıyor. Çünkü 1) biz gerçeğin dışında değil içinde ve onun bir parçasıyız 2) gerçek her parçada ayrı bir yönü tezahür eden bir bütün. Ama akıl ancak 1)kendini kendi dışındakilerden ayırıp soyutlayarak, 2) bilgiye konu olan şeyi parçalayıp ve parçalara bölerek anlayabiliyor. O yüzden bir sürü bilgi alanı ortaya çıkıyor. fizik başka, biyoloji(canlılık) başka, sosyoloji, psikoloji(insan ve duyguları) başka vb. Sonra da o anlamaya çalıştığı şeyi birleştirmek ve bütüncül bir açıklama getirmek, her şeyin teorisine ulaşmak için tırmalıyor vb. O yüzden gerçeği bilmek aklın haddi değil.

 

Kendinizi düşünün. Kendinizi bilmenizi, ya da bilincinizi. Bu nasıl bir bilgi? Kendini bilmek mesela kendi fiziğinizi bilmek mi? Ya da kendi biyolojinizi bilmek mi? Kendi duygularınızı? Hayır, kendini bilmek kendin olmaktır ve birliğinin ve bütünlüğünün bilgisine sahip olmaktır. Kendilik bilgimizde bir çelişki yoktur ve sonradan ortaya çıkan detayların da yeri yoktur. Bu seviye her şeyin bir arada bizi oluşturduğu bir seviyedir. Ama detaylara girince parçalar, farklılıklar, çelişkiler tezahür ediyor. Sonra detaylara bakıp, nasıl oluyor da bu parçalar bir arada bir şey oluyor, ya da bu çelişkiler beraber var olabiliyor diye anlamaya çalışıyoruz. 

 

Ötesi de bizde berisi de bizde. Ötesi derken bizim dışımızda, başka bir şeyden bahsetmiyoruz. Varlığımızın kendisiyle kaim olduğu, bize şah damarımızdan daha yakın bir hakikatten bahsediyoruz. Ama akıl ya da ego kendiliğinden vazgeçmeden ve biz kendi içimizde bir yükseliş yaşamadan o hakikate ve o birliğe erişemiyoruz. Tanrı senin merdivenleri çıktığında ulaşacağın ve kendisine dahil olacağın birliktir. Onu bilmenin yolu önce O'na teslim olmak, sonra ona inanmak, sonra Onda fena bulmaktır. Bir damla okyanusa karışınca artık okyanus olur, damlalığı kalmaz. Biz de aslında okyanustan farklı bir şey değiliz ama aklımız ve egomuz kendisini okyanustan farklı görerek işliyor. Önce egomuzu sonra aklımızı aşmadan okyanus olduğumuzun bilincine varamayız. Damla, ancak okyanusta kaybolarak, okyanusu bilmiş olur. Biz de her detayda boğulup, her katmanda kaybolup, her çelişkide dağılarak gerçeği bilemeyiz. Ancak gerçeğe teslim olarak ve gerçekte yok olarak gerçeği bilebiliriz. Yani entellektüel gevezelikle değil önce islam, sonra iman ve nihayet ihsan mertebelerini aşarak gerçeği biliriz.

 

İmtihan da dışarıda ya da dış şartlarda değil. Benliğimiz bizim imtihanımızdır. Benliğimizin dışındaki her şey, gerçeğin bir görüntüsü ve olması gerektiği gibi tecelli ve tezahür ediyor. Benliğimiz ise bir illüzyon. İllüzyon kendini merkeze koyarak gerçeği kendine göre yorumluyor, kendine pay çıkarıyor ve kendini(yokluk) gerçeğe(varlık) şirk koşuyor. İşte imtihan, benliği kendini gerçeğe şirk koşma ve ortak görme seviyesinden(nefsi emmare), gerçekten razı olma seviyesine (nefsi mutmainne) yükseltebilmek. Bunu yapamazsak dünyadaki geçici varlığımızdan sonra Yokluk vadilerindeki yerimizi alırız. Yapabilirsek, varlık nurlarından taçlar giyip ebediliği tadarız. 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Buraya da yazayım.

 

Bilinç, bizlerde bulunan farkındalık, duyarlılık, deneyimleme ve hissetme becerisinin toplamına verilen isimdir.


Bilim insanları bilinç adı verilen fenomenin iki bileşenden meydana geldiğini düşünüyor: uyarılma ve farkındalık.


Bunlardan ilkinin beyinsapı tarafından düzenlendiğini biliyoruz ancak ikincisinin fiziksel kökenine dair hiçbir bilgiye sahip değildik. Değildik diyoruz, çünkü geçtiğimiz günlerde Harvard Üniversitesi'nden bir ekip, beyinde beyinsapıyla birlikte işlev gösteren ve farkındalığımızı mümkün kılan bölgeleri tespit ettiğini düşünüyor.

 

Çalışmanın başında bulunan Dr. Michael D. Fox, konu hakkında şunları söylüyor:

 

"İlk kez, uyarılmanın merkezi olan beyinsapı bölgesiyle farkındalığımızda rol oynayan bölgeler arasında bir bağlantı bulduk; bunlar, bilincimizi oluşturan iki temel bileşen. Üstelik kurduğumuz bu bağlantıyı destekleyen pek çok öncül çalışma da bulunuyor."

 

Çalışma kapsamında beyinsapı lezyonu bulunan 36 hasta incelendi
Ekibin böyle bir çalışma yürütmesinin sebebi, beyinsapındaki yaralanmaların neden bazı hastalarda bilinç kaybına sebep olurken bazılarında olmadığını ortaya çıkarmaktı. Bu yüzden incelenen hastaların 12 tanesi bilincini yitirmiş olanlar arasından, geri kalan 24'ü ise beyin lezyonuna rağmen bilincini koruyan hastalar arasından seçildi.


Yapılan incelemeler, bilincini kaybetmiş hastalarda beynin aynı bölgesinde hasar bulunduğunu ortaya koydu.

Bilincini kaybetmiş 12 hastanın 10'unda, beynin rostral dorsolateral pontine tegmentum adı verilen bölgesinde hasara rastlanması ilginçti. Bu bölge, beyinsapında bulunan küçük bir bölgeydi ve bilinci yerinde olan 24 hastadan yalnızca bir tanesinin beynindeki aynı bölgede hasara rastlandı. Böyle bir oran, ekibin rostral dorsolateral pontine tegmentum ile bilinç arasında bir ilişki bulunduğunu düşünmesi için yeterliydi.


Ekip, daha sonra sağlıklı bir beyin haritası üzerinde incelemede bulundu.
Amaç, beynin söz konusu bölgeyle ilişki içinde olan diğer kısımlarını ortaya çıkarmaktı. Rostral dorsolateral pontine tegmentum ile ilişki içinde olduğu tespit edilen iki farklı bölge, ekibe beyinde insan bilincini oluşturan noktaların net bir biçimde tespit edilmesi olanağını sağladı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

 Beynimiz yada beyin sapimiz bilincin algılandığı yer olamaz mı...

 

Yani radyo yada TV  yayınının algılandığı cihaz yani evdeki TV yahut risivır yahut radyo alıcısı hasar gördüğünde artık yayını alamaz di mi...

 

Beyin sapının zarar görmesi de algıladığı bilinç yayınını alamaması sonucu bize bilinci göstermemesi sonucunu doğuramaz mi...

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, John_Ahmet yazdı:

 

Bu ısrarcılık değil ayrıca henüz böyle bir bilinç varsa kesinlikle bunun tanrı olduğunu düşünmeliyiz bile demedim fakat sen tüm fiziksel yasaları tespit edip tüm maddesel ve enerji boyutundaki varlığı, bunun ışığında abiyogenezi vs. açıkladığında yasaların neden öyle olduğuna da bir açıklama getiremediğin sürece nedenselliğin ilkeleri doğrultusunda hep eksik kalacaksın. Bu eksilikten dolayı daima tüm bunlara hükmeden bir bilincin olup olmayacağı senin de kafanı kurcalayacak. Çünkü kuantum araştırmacılarının hemen hepsi bilinç ve madde ilişkisinin olağan üstü boyutta kendini gösterdiğini söylüyor. Kuantum fiziğinde gözlemciden bağımsız fiziksel bir gerçekliğin olamayacağını söyleyen bilim adamları da bulunmaktadır. Tüm bu bilgileri ışığında maddenin bilinçle olan etkişemini de düşünerek neler söyleyebilirsiniz? @teflon @Sundance @Ebu Kafir @Melon şapka @deadanddark

Büyük bir balinanin karninda yasiyor olabiliriz mi ,

Uyuyan birinin rüyasinda variz mi,

Sadece ben varim gerisi yalan mi,

Nedir anlatmaya calistigin, daha basit yazarsan sevinirim.

 

Türkcem Perfect degil.

tarihinde deadanddark tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, John_Ahmet said:

 

Bu ısrarcılık değil ayrıca henüz böyle bir bilinç varsa kesinlikle bunun tanrı olduğunu düşünmeliyiz bile demedim fakat sen tüm fiziksel yasaları tespit edip tüm maddesel ve enerji boyutundaki varlığı, bunun ışığında abiyogenezi vs. açıkladığında yasaların neden öyle olduğuna da bir açıklama getiremediğin sürece nedenselliğin ilkeleri doğrultusunda hep eksik kalacaksın. Bu eksilikten dolayı daima tüm bunlara hükmeden bir bilincin olup olmayacağı senin de kafanı kurcalayacak. Çünkü kuantum araştırmacılarının hemen hepsi bilinç ve madde ilişkisinin olağan üstü boyutta kendini gösterdiğini söylüyor. Kuantum fiziğinde gözlemciden bağımsız fiziksel bir gerçekliğin olamayacağını söyleyen bilim adamları da bulunmaktadır. Tüm bu bilgileri ışığında maddenin bilinçle olan etkişemini de düşünerek neler söyleyebilirsiniz? @teflon @Sundance @Ebu Kafir @Melon şapka @deadanddark

 

Hangi kuantum araştırmacaları böyle bir şey söylüyor? Adları nedir ve hangi araştırmalarında söylemişler?

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, Yeni Üye said:

bize şah damarımızdan daha yakın bir hakikatten bahsediyoruz.

 

Kuran'a göre her insanın sağ ve sol omzunda görünmeyen iki varlık var, bunlara kiramen katibin melekleri deniyor, bu meleklerden birisi iyi, diğeri de kötü amelleri not alıyor, bunları bir rapor halinde arap putuna iletiyor(muş). İnsanlara şah damarından yakın olduğu iddia edilen bir tanrı neden insanların ne yaptığından haberdar olmak için her insanın peşine iki melek takmış peki? Bu melekler boş boş oturup da maraza çıkarmasın diye mi?

 

3 hours ago, Yeni Üye said:

İmtihan da dışarıda ya da dış şartlarda değil. Benliğimiz bizim imtihanımızdır. Benliğimizin dışındaki her şey, gerçeğin bir görüntüsü ve olması gerektiği gibi tecelli ve tezahür ediyor. Benliğimiz ise bir illüzyon. İllüzyon kendini merkeze koyarak gerçeği kendine göre yorumluyor, kendine pay çıkarıyor ve kendini(yokluk) gerçeğe(varlık) şirk koşuyor. İşte imtihan, benliği kendini gerçeğe şirk koşma ve ortak görme seviyesinden(nefsi emmare), gerçekten razı olma seviyesine (nefsi mutmainne) yükseltebilmek. Bunu yapamazsak dünyadaki geçici varlığımızdan sonra Yokluk vadilerindeki yerimizi alırız. Yapabilirsek, varlık nurlarından taçlar giyip ebediliği tadarız. 

 

Yazar burada ne sayıklıyor acaba? Ne anlatıyor? Yahu alt tarafı çamurla oynayan bir tanrı için bu kadar süslü laf etmeye ne gerek var?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...