Jump to content

Körelmiş organ ve evrim saçmalığı


Recommended Posts

Evrim teorisinin önemli yanılgılarından biri de “körelmiş organlar” iddiasıdır. Evrimciler canlıların bazı organlarının artık işlevini kaybettiğini ve zaman içinde bu organların kaybolacağını iddia ederler. Bu kabulden yola çıkarak da, “eğer canlı vücudu yaratılmış olsa işe yaramayan organları olmazdı” mesajını topluma vermeye çalışırlar.

20. yüzyılın başındaki evrimci yayınlarda, insan vücudunda appendiks (halk arasında apandisit olarak bilinen organ), kuyruk sokumu kemiği, bademcikler, pineal bez, kulak kepçesi, timüs ve 20 yaş dişinin de yer aldığı yüz kadar organ “körelmiş organ” olarak ilan edilmişti. Ama ilerleyen on yıllar içinde tıp alanında önemli adımlar atıldı. İnsan vücudunda bulunan organ ve sistemler konusunda bilgimiz arttı. Bunun sonucunda “körelmiş organ” iddiasının tam bir hurafe olduğu da anlaşıldı. Evrimcilerin bu konuda hazırladıkları uzun liste hızla eridi. Örneğin appendiks, bademcikler ve geniz etinin savunma sistemimizde işlevlerinin olduğu anlaşıldı. Timüsün savunma sistemi hücrelerinin olgunlaştığı bir organ olduğu, pineal bezin ise önemli hormonların üretilmesinden sorumlu olduğu keşfedildi. Kuyruk sokumu kemiğinin leğen kemiği çevresinde yer alan kaslara destek olduğu, kulak kepçesinin ise seslerin yerini tespit etmede önemli bir işlev gördüğü belirlendi. Kısacası “körelmiş organlar” iddiasının tek dayanağının cehalet olduğu ortaya çıktı.

Sonuçta modern bilim, “körelmiş organ” mantığının yanlışlığını defalarca ortaya koymuş durumdadır. Yine de bazı evrimciler bu iddiayı yeni malzemeler bularak yaşatmaya çabalarlar. Evrimcilerin “körelmiş” olduğunu iddia ettikleri organların hemen tamamının işlevsel olduğu bugün tıp dünyası tarafından ortaya konmasına rağmen, hala bir iki organ üzerinde evrimci spekülasyon devam etmektedir.

Bunların en çok dikkat çekeni “20 yaş dişi“dir. Bazı evrimci kaynaklarda, ‘üçüncü molar diş’ olarak da bilinen bu dişin insan vücudunun “fonksiyonunu kaybetmiş” bir parçası olduğu iddiası yer alır. Buna delil olarak da önemli sayıda insanda bu dişin problemlere yol açtığı ve cerrahi müdahale ile çıkarılmasının çiğneme fonksiyonunu etkilemediği söylenir.

20 yaş dişinin işlevsiz olduğu yönündeki evrimci telkinden etkilenen birçok hekim, günlük pratikleri içinde diğer dişlerin oluşturduğu problemlere daha ılımlı yaklaşım göstererek, bu dişleri korumaya çalışırken, 20 yaş dişinin çekilmesini adeta rutin hale getirmişlerdir. Oysa son yıllar içinde yapılan bazı araştırmalar bu dişin çiğneme fonksiyonunu üstlenmede diğer dişlerden hiçbir farkının olmadığını göstermiştir. (Leonard M.S., 1992. Removing third molars: a review for the general practitioner. Journal of the American Dental Association, 123(2):77-82) Bu dişin diğer dişlerin yerleşimini bozduğu yönündeki inanışın da temelsiz olduğunu gösteren çalışmalar yapılmıştır. (M. Leff, 1993. Hold on to your wisdom teeth. Consumer reports on Health, 5(8):4-85. ) 20 yaş dişinde rastlanan ve ilaç uygulamalarıyla çözülebilecek problemlerde, bu dişin çıkarılması yoluna gidilmesi konusunda da bilimsel eleştiriler yayınlanmıştır. (Daily.T 1996. Third molar prophylactic extraction: a review and analysis of the literature. General Dentistry, 44(4):310-320)

Sonuçta, 20 yaş dişinin “yararsız” olduğu yönündeki inancın hiçbir bilimsel temele dayanmadığı ve bu dişin çiğneme fonksiyonunda diğer dişler gibi işlev gördüğü,bugün tıp dünyasının ortak görüşüdür.

Peki söz konusu dişin azımsanmayacak sayıda insanda rahatsızlık oluşturmasının sebebi nedir? Bu konuyu araştıran bilim adamları, 20 yaş dişi sorunlarının çeşitli dönemlerde yaşamış insan topluluklarına göre farklılıklar gösterdiğini saptadılar. Özellikle sanayi öncesi toplumlarda bu probleme çok az rastlandığı anlaşıldı.Bunun nedeni olarak da özellikle son birkaç yüzyıllık dönem içinde sert besin maddeleri yerine daha yumuşak besin maddelerinin tercih edilmesinin çene gelişimini olumsuz etkilediği görüldü.Dolayısıyla 20 yaş dişi problemlerinin de çoğunlukla, beslenme alışkanlıklardan doğan çene gelişimi sorunlarıyla ilgili olarak ortaya çıktığı tespit edildi.

Toplumların besin tercihlerindeki benzeri değişikliklerin diğer dişler üzerinde de olumsuz tesiri bilinmektedir. Örneğin son yüzyıl içinde şekerli ve asitli yiyeceklerin tercih edilir olması, diğer dişlerdeki çürüme oran ve hızını artırmıştır. Ancak elbette bu durum dişlerimizin yararsız ve körelmiş organlar olduğu gibi bir sonucu akıllara getirmez. Aynı durum 20 yaş dişi için de geçerlidir. Bu dişle ilgili sorunlar, herhangi bir evrimsel “körelme”den değil, günümüz insanlarının beslenme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır.

 

 

son  olarak; Kuyruk  sokumunun  gerekli  bir  organ  olması 

 

apandisin  zararlı  mikroirganizmalara karşı  koruma  kalkani olması  da  sayilabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 41
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Kuyruk sokumu kemiği işlevli bir kemik. Otururken veya kalça üstüne düşme durumunda destek ve koruma görevi görüyor. 

 

Açıklamadaki 20 yaş dişinden bahsedilen kısımlarda, biraz zorlanmayla karşı düşünce oluşturulmuş. 20 yaş dişi bir tasarım hatası veya bilinçsizce oluşmuş bir şey. Yani bunun başka mantıklı açıklaması olacağını sanmıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1400 yıl önceki arapların zırvalarını mantıklı bulan birisinin evrimi saçma bulmasında şaşaılacak bir şey yok. Mesela Allah'ın tahtı su üstünde iken yeri ve gökleri 6 veya 8 günde yaratması acaip mantıklıdır, Allah'ın çamurdan adam yapması, onun içine ruhundan üfleyip canlandırması ona son derece mantıklı gelir, sonra bu adamdan bir kadın çıkarması, bunların çocuklarının birbirleri ile çiftleşerek insanlığı meydana getirmelerinden daha mantıklı bir şey yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
35 dakika önce, sağduyu yazdı:

1400 yıl önceki arapların zırvalarını mantıklı bulan birisinin evrimi saçma bulmasında şaşaılacak bir şey yok. Mesela Allah'ın tahtı su üstünde iken yeri ve gökleri 6 veya 8 günde yaratması acaip mantıklıdır, Allah'ın çamurdan adam yapması, onun içine ruhundan üfleyip canlandırması ona son derece mantıklı gelir, sonra bu adamdan bir kadın çıkarması, bunların çocuklarının birbirleri ile çiftleşerek insanlığı meydana getirmelerinden daha mantıklı bir şey yoktur.

gerçekten  harikasınız  teistlerin  her şeyi Allah  yarattı  demesi  gibi  her şeyi  arap  palavralari  ve  dine  çekmeniz  takdire  şayan  geldi  bana.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

ateistlerecevap  sitesinde  açıklamaları  var  ama  siz  Tanrıyı  kabul  edersiniz  diye  öyle  sitelere  ugramiyorsuniz  sanırım?

 

:D

 

birine, kendisinde anlama güçlüğü olduğunu anlatabilmek gerçek bir çile.

 

son birkaç yazımda, tanrı diye bir şeyin neden olmadığını son derece açık biçimde anlattım. bilal düzeyindeki anlatımı anlayamıyorsunuz ne yazık ki.

 

bununla birlikte, harun yahya ve dildoları günler geceler boyu çalışsalar, dünyanın sözdebilimin yapsalar da tanrı kavramının dübürden uydurma olduğu gerçeğini değiştiremezler.

 

diğer bir konu olarak: bu forumda, bu zırvaları ilk kez getirip yapıştıran siz değilsiniz. bu forumda, onca anlatıma, okuyun, araştırın gelin, şu konulara bakın söylemine karşın uydurma zırvalara sarılan ilk kişi de siz değilsiniz.

 

günün birinde uyduruk arap masalları uğruna yediğiniz hayatınızı acılar içinde anacaksınız ya, geç olacak.

sağlık olsun; şimdilik allahın arkasını kolluyorum diye duygusal masturbasyon güzel geliyor demek ki.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Size verilen cevapları umursamadığınızdan yola çıkarak iki ihtimal akla geliyor; 

ya dinci bir trolsünüz, derdiniz forumu trolleyip insanları usandırmak veya iq seviyesi 80 civarı ve cevapları idrak etmeye yetmiyor?

 

Peki.. 

Koca bir ilaç sektörünün evrim üzerine kurulmuş olması,

Dünyanın en büyük ve saygın üniversitelerinde evrimsel biyoloji bölümleri bulunması hakkında düşünceniz! nedir? Tüm bilim camiası birleşmiş dincilere komplomu kuruyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

Size verilen cevapları umursamadığınızdan yola çıkarak iki ihtimal akla geliyor; 

ya dinci bir trolsünüz, derdiniz forumu trolleyip insanları usandırmak veya iq seviyesi 80 civarı ve cevapları idrak etmeye yetmiyor?

 

Peki.. 

Koca bir ilaç sektörünün evrim üzerine kurulmuş olması,

Dünyanın en büyük ve saygın üniversitelerinde evrimsel biyoloji bölümleri bulunması hakkında düşünceniz! nedir? Tüm bilim camiası birleşmiş dincilere komplomu kuruyor?

homo  erectus  habilis  dediler  onlarda  bildiğimiz  maymun  çıktı  yani  insanla  alakası  yoktu  ama  insan türleri  diye  lanse  edildi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan kusurludur bir kere bunu kuran kendisi söyler , acizdir , ahmaktır ,nankördür , kahrolasıdır ...diyerek.

 

Demek ki neymiş , insan acizmiş kusurluymuş..

 

Kusursuz olsaydı ölmezdi zaten.

 

Çelişki şuradan başlıyor ; Kusursuzluğu allaha atfediyorlar , subhandir , hayyumdur , kayyumdur falan filan..

 

Sonra da insan kusursuzdur diyorlar..

 

Bir karar verin be.

 

İhtiyacı olan herşey kusurludur , bu yüzden ihtiyacı var zaten. En basitinden insan vucudu bütün vitaminleri üretemiyor , dışarıdan alıyor . D vitaminini üretecek enzim mekanizması tam çalışmıyor güneşin ışığına ihtiyacı var. Bu eksiklik değil mi şimdi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
53 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

homo  erectus  habilis  dediler  onlarda  bildiğimiz  maymun  çıktı  yani  insanla  alakası  yoktu  ama  insan türleri  diye  lanse  edildi.

 

Tescilli deli Adnan vs. Bilimsel kanıtlar.. 

 

Homo erectus (Latince dik insan), soyu tükenmiş insansı türüdür ve modern insanların (Homo sapiens) atası olduğu kabul edilir.

Homo erectus, insangillerin evrim sürecinde yeni bir türdür. Yaklaşık olarak 1,9 milyon yıl öncesinden 250 bin yıl öncesine kadar var olmuştur. Bu zaman dilimi, Pleistosen’in başlangıcından ortalarına kadar uzanır. Homo erectus’un fosil kalıntılarına ilk kez 1890’larda rastlandı; ancak o tarihlerde insan evrimi konusunda yeterli bilgi bulunmadığından bulunan her Homo erectus fosili ayrı insan türü olarak adlandırıldı. Günümüzde bu kalıntıların tümü Homo erectus olarak sınıflandırılır.

Kronolojik açıdan bakıldığında Homo erectus, maymuna daha yakın duran Australopithecus ile Homo sapiens arasında yer alır.

Homo erectus’un yeryüzünde geniş bir alana dağıldığı fosil buluntularından anlaşılmaktadır. İlk fosil Cava Adasında ortaya çıkarılmıştı. Daha sonra Pekin yakınlarında, Cezayir’de, Orta Afrika’da, Avrupa’da pek çok fosil bulundu. Bu fosillerin bazılarında Homo erectus ile Homo sapiens arasındaki ayrımın belirsiz hale geldiği görülür.

Homo erectus ile Homo sapiens arasındaki temel ayrımın kafatası ve diş yapılarında olduğu görülürHomo erectus’a ait kol ve bacak kalıntıları Homo sapiens’inkine benzer ve bu benzerlik Homo erectus’un da dik yürüdüğünün bir göstergesidir. Homo erectus’un beyin hacmi Homo sapiens’in beyin hacminden daha küçüktür; ancak Homo erectus’un beyin hacminin kendisinden önceki türden daha büyük olduğu görülür.

Fosil kalıntıları Homo erectus’un kafatası boşluğunun alçak, kemiklerinin kalın olduğunu gösterir. Ama kaş kemikleri yüksektir. Alın çökük, burun, çeneler ve damak geniştir. Öte yandan Homo erectus’un dişleri, başka hiçbir insan türünde rastlanmayan ölçüde iridir. Homo erectus, ateşi kullanan ve mağaralarda barınan ilk insan türüdür.

American Journal of Physical Anthropology dergisinde yayınlanan aşağıdaki makale Türkiye'den bir örneğe yer veriyor.Araştırmaya göre, homo erectus kafatası üzerinde tüberkülozun yol açtığı kemik deformasyonları açıkça görülüyor. Böyle kemik deformasyonlarının D vitamini eksikliğine bağlı iskelet ve bağışıklık sistemi zayıflığından kaynaklandığı tıp uzmanlarınca zaten biliniyor. Bilinenler ile fosil üzerindeki buluntular ortak değerlendirildiğinde Anadolu’daki ilk insanların ekvator bölgesinden geldikleri ve siyah derili oldukları sonucu çıkarılıyor. Ekvator bölgesinden kuzey enlemlere doğru göç eden siyah derili insanların, deri yapısından dolayı vücutlarında daha az D vitamini oluştuğu, bunun da iskelet ve bağışıklık sistemlerini zayıflattığı, böylece tüberküloz dahil hastalıklara kolay yakalandıkları tezinin jeolojik geçmiş için de doğru olduğu anlaşılıyor.

 

(Alıntı: Wiki)

 

erectus.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş
47 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

 

Tescilli deli Adnan vs. Bilimsel kanıtlar.. 

 

Homo erectus (Latince dik insan), soyu tükenmiş insansı türüdür ve modern insanların (Homo sapiens) atası olduğu kabul edilir.

Homo erectus, insangillerin evrim sürecinde yeni bir türdür. Yaklaşık olarak 1,9 milyon yıl öncesinden 250 bin yıl öncesine kadar var olmuştur. Bu zaman dilimi, Pleistosen’in başlangıcından ortalarına kadar uzanır. Homo erectus’un fosil kalıntılarına ilk kez 1890’larda rastlandı; ancak o tarihlerde insan evrimi konusunda yeterli bilgi bulunmadığından bulunan her Homo erectus fosili ayrı insan türü olarak adlandırıldı. Günümüzde bu kalıntıların tümü Homo erectus olarak sınıflandırılır.

Kronolojik açıdan bakıldığında Homo erectus, maymuna daha yakın duran Australopithecus ile Homo sapiens arasında yer alır.

Homo erectus’un yeryüzünde geniş bir alana dağıldığı fosil buluntularından anlaşılmaktadır. İlk fosil Cava Adasında ortaya çıkarılmıştı. Daha sonra Pekin yakınlarında, Cezayir’de, Orta Afrika’da, Avrupa’da pek çok fosil bulundu. Bu fosillerin bazılarında Homo erectus ile Homo sapiens arasındaki ayrımın belirsiz hale geldiği görülür.

Homo erectus ile Homo sapiens arasındaki temel ayrımın kafatası ve diş yapılarında olduğu görülürHomo erectus’a ait kol ve bacak kalıntıları Homo sapiens’inkine benzer ve bu benzerlik Homo erectus’un da dik yürüdüğünün bir göstergesidir. Homo erectus’un beyin hacmi Homo sapiens’in beyin hacminden daha küçüktür; ancak Homo erectus’un beyin hacminin kendisinden önceki türden daha büyük olduğu görülür.

Fosil kalıntıları Homo erectus’un kafatası boşluğunun alçak, kemiklerinin kalın olduğunu gösterir. Ama kaş kemikleri yüksektir. Alın çökük, burun, çeneler ve damak geniştir. Öte yandan Homo erectus’un dişleri, başka hiçbir insan türünde rastlanmayan ölçüde iridir. Homo erectus, ateşi kullanan ve mağaralarda barınan ilk insan türüdür.

American Journal of Physical Anthropology dergisinde yayınlanan aşağıdaki makale Türkiye'den bir örneğe yer veriyor.Araştırmaya göre, homo erectus kafatası üzerinde tüberkülozun yol açtığı kemik deformasyonları açıkça görülüyor. Böyle kemik deformasyonlarının D vitamini eksikliğine bağlı iskelet ve bağışıklık sistemi zayıflığından kaynaklandığı tıp uzmanlarınca zaten biliniyor. Bilinenler ile fosil üzerindeki buluntular ortak değerlendirildiğinde Anadolu’daki ilk insanların ekvator bölgesinden geldikleri ve siyah derili oldukları sonucu çıkarılıyor. Ekvator bölgesinden kuzey enlemlere doğru göç eden siyah derili insanların, deri yapısından dolayı vücutlarında daha az D vitamini oluştuğu, bunun da iskelet ve bağışıklık sistemlerini zayıflattığı, böylece tüberküloz dahil hastalıklara kolay yakalandıkları tezinin jeolojik geçmiş için de doğru olduğu anlaşılıyor.

 

(Alıntı: Wiki)

 

erectus.jpg

yazıda  belirtilen  20  lik  diş  savunusu  için  ne  dersiniz  gıdalarla  alakalı  demişler  genel  anlamda  yani  körelmiş  falan  değil  gerekli  gibi 

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

yazıda  belirtilen  20  lik  diş  savunusu  için  ne  dersiniz  gıdalarla  alakalı  demişler  genel  anlamda  yani  körelmiş  falan  değil  gerekli  gibi 

Beslenme ile alakası yok.

Dişin yuvası yamuk düzgün çıkmıyor.

 

images?q=tbn:ANd9GcTei1osV6EZjjrMM9rtwq1

 

20likdis.png

Link to post
Sitelerde Paylaş
40 minutes ago, akılsızşuursuzatom said:

yazıda  belirtilen  20  lik  diş  savunusu  için  ne  dersiniz  gıdalarla  alakalı  demişler  genel  anlamda  yani  körelmiş  falan  değil  gerekli  gibi 

 

Değil. Gibi nedir ya? Emin değil misin yoksa?! Mangalda kül kalmamıştı ilk mesajda ama!

 

Otur o olmadığın söylediğin bilimsel yayınları bir oku bakalım ne diyor? Neden bunca senedir bu şekilde şekillenmiş mesele? Bu diş bu çeneye fazla geliyor arkadaş. Bunu anlamak bu kadar mı zor? Hem çene dar, hem yamuk, yeri geliyor gömülü çıkıyor. Benim ilk 20'lik dişim çıktığında komaya girmiştim be. Madem gerekli bu, 20'lik dişini aldıran insanlar çürüyüp ölüyor mu? Benim 20 senedir appendiksim yok, bak domuz gibi yazıyorum burada. İnsanlar uzun gemi yolculuklarına falan çıkmadan önce tedbir olsun diye bile aldırabiliyor bu mereti..

 

Yok işe yarıyormuş vb..Kimse körelmiş bir organın "hiçbir" işe yaramayacağını söylemedi ki zaten. Nerede yazıyor bu?! Neden bunca şikayet var manyak mısınız siz?! Bu iş; doğal seçilim ve evrim tamamen adaptasyon meselesi zaten. Körelmiş de olsa, olası farklı bir fonksiyon/kullanıma adapte olup, orada o şekilde mevcudiyetini sürdürebilir ya da yok olması süresi uzayabilir. Mevzu şu ki, mükemmel olduğu söylenen bu bünyede böylesine gereksiz, varlığı ile yokluğu çok da fark etmeyen, üzerine üstlük tonla sorun çıkaran, hatta eski tarihlerde ölüme bile sebebiyet veren bu unsurların işi ne? Beni hastaneye zor yetiştirdiler be apandisit mevzusundan o tarihte! Teşhis 2'de yapıldıysa, ameliyat 6 'da yapıldı, "acilen"..Yemişim öyle organı da, sözle mükemmeliyeti de. 

 

Örneğin ayağımızda, ellerimizle "simetrik" olacak şekilde 5 adet parmağımız ve bunların bir de tırnakları neden var? Ayak parmağımda tırnak olmasa kıçımda çıban mı çıkacak? Yok yük taşıyo, denge menge diye atıp tutma şimdiden yazayım. Zaten bulunduğu yer itibari ile yüke ve taşıyıcılığa, dengeye vb. adapte olması kaçınılmaz o parçanın. Zaten öyle olmasa orada olmazdı. Ama bu yekpare ya da parmaksız da olabilirdi, neden böyle değil? Bir canlı üzerindeki her ek gereksiz parça ek bir metabolik yük getirir. Ve bu yeri geldiğinde ve seçilim baskısının yüksek olduğu zamanlarda, yaşamla ölüm arasındaki çizgiyi dahi belirler. Gereksiz her ek parçayı (mükemmeliyet-1) olarak hesap edebilirsiniz yani.

 

Gözdeki kusur ve diğerlerine hiç yanıt gelmedi bu arada. Sen boyna çift ağızla yaz dur. Bir; ah şu bilmemne ateistler, bir; aman da şu siteye cevap veremiyorum. Samimiyetsiz troll teneke seni. Daha körelmiş organları, hatta daha en başta doğal seçilim ve evrimin en olduğunu anlamamışsınız ki, berisini doğru yorumlayın. Boyna ders verecez burada size. Yazsan bi türlü yazmasan başka türlü anlayacaklar, bize de deli gibi posteki saydırıyorsunuz şurada.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
15 dakika önce, teflon yazdı:

 

Değil. Gibi nedir ya? Emin değil misin yoksa?! Mangalda kül kalmamıştı ilk mesajda ama!

 

Otur o olmadığın söylediğin bilimsel yayınları bir oku bakalım ne diyor? Neden bunca senedir bu şekilde şekillenmiş mesele? Bu diş bu çeneye fazla geliyor arkadaş. Bunu anlamak bu kadar mı zor? Hem çene dar, hem yamuk, yeri geliyor gömülü çıkıyor. Benim ilk 20'lik dişim çıktığında komaya girmiştim be. Madem gerekli bu, 20'lik dişini aldıran insanlar çürüyüp ölüyor mu? Benim 20 senedir appendiksim yok, bak domuz gibi yazıyorum burada. İnsanlar uzun gemi yolculuklarına falan çıkmadan önce tedbir olsun diye bile aldırabiliyor bu mereti..

 

Yok işe yarıyormuş vb..Kimse körelmiş bir organın "hiçbir" işe yaramayacağını söylemedi ki zaten. Nerede yazıyor bu?! Neden bunca şikayet var manyak mısınız siz?! Bu iş; doğal seçilim ve evrim tamamen adaptasyon meselesi zaten. Körelmiş de olsa, olası farklı bir fonksiyon/kullanıma adapte olup, orada o şekilde mevcudiyetini sürdürebilir ya da yok olması süresi uzayabilir. Mevzu şu ki, mükemmel olduğu söylenen bu bünyede böylesine gereksiz, varlığı ile yokluğu çok da fark etmeyen, üzerine üstlük tonla sorun çıkaran, hatta eski tarihlerde ölüme bile sebebiyet veren bu unsurların işi ne? Beni hastaneye zor yetiştirdiler be apandisit mevzusundan o tarihte! Teşhis 2'de yapıldıysa, ameliyat 6 'da yapıldı, "acilen"..Yemişim öyle organı .

20  lik  dişi  aldirinca  ölüyor  muyuz  demişsiniz buradan  demek  ki  gereksiz  külfet  bir  şey  demişsiniz. Herhangi  bir  dişinizi  çektirsenizde  ölmüyorum  demek  ki  gereksiz  bir  diş  mi  diyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 hours ago, akılsızşuursuzatom said:

gerçekten  harikasınız  teistlerin  her şeyi Allah  yarattı  demesi  gibi  her şeyi  arap  palavralari  ve  dine  çekmeniz  takdire  şayan  geldi  bana.

 

Evrime karşı çıkanlar bunu bilim adına mı yapıyor? İnandığı dinle çeliştiği için bilimsel bir teoriye düşman oluyorlar, kin besliyorlar. Gerçekten çok saçma bir şey.

Link to post
Sitelerde Paylaş
48 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

20  lik  dişi  aldirinca  ölüyor  muyuz  demişsiniz buradan  demek  ki  gereksiz  külfet  bir  şey  demişsiniz. Herhangi  bir  dişinizi  çektirsenizde  ölmüyorum  demek  ki  gereksiz  bir  diş  mi  diyorsunuz?

 

Sen şimdi laf oyununa, kelime yarışına niye giriyorsun? Sol kösedekini de çektirdim sağ kösedekini de. Böylelikle ağzım rahatladı. Yok aslında gerekliymis! Ne anlatıyorsun? Gereksiz olduğu ayan beyan ortada! Git 10 tane dişçiye sor! Bir tanesi gerekli diyor mu? Kaldı ki dişçiye sormaya ne gerek var. Çektirdim kurtuldum. Ayrıca şunu bi düşün, senin anlatımınla bu gereksizlik sanayi devrimiyle olduysa, yani 200 yılda bu değişim oluyorsa yüz binlerce yılda neler olur neler? Oldu da nitekim. Evrim kaç yılın eseri? Neyi tartışıyorsun..

Link to post
Sitelerde Paylaş
46 dakika önce, Getaf yazdı:

 

Sen şimdi laf oyununa, kelime yarışına niye giriyorsun? Sol kösedekini de çektirdim sağ kösedekini de. Böylelikle ağzım rahatladı. Yok aslında gerekliymis! Ne anlatıyorsun? Gereksiz olduğu ayan beyan ortada! Git 10 tane dişçiye sor! Bir tanesi gerekli diyor mu? Kaldı ki dişçiye sormaya ne gerek var. Çektirdim kurtuldum. Ayrıca şunu bi düşün, senin anlatımınla bu gereksizlik sanayi devrimiyle olduysa, yani 200 yılda bu değişim oluyorsa yüz binlerce yılda neler olur neler? Oldu da nitekim. Evrim kaç yılın eseri? Neyi tartışıyorsun..

buna  benzer  yazı da  boa  yılanlarinin  arkasindaki  ayaklar  veya  kemikler  cinsel  birléşmede  kullanıliyormus  yani  evrimcilerin  dediği  gibi  sürüngen  atalardan  kalma  değil  sizce  doğru  mu?

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, akılsızşuursuzatom said:

20  lik  dişi  aldirinca  ölüyor  muyuz  demişsiniz buradan  demek  ki  gereksiz  külfet  bir  şey  demişsiniz. Herhangi  bir  dişinizi  çektirsenizde  ölmüyorum  demek  ki  gereksiz  bir  diş  mi  diyorsunuz?

 

Bula bula bunu buldun demek. Onca yazı, onca açıklama, ona örnek ve onca soru..Birine dahi tık yok. Bunca cevapszılığınızı, açıklamalar verilip bardağın boş tarafı gösterilince peydah olan suskunluğunuzu onurunuzun, haysiyetinizin, gururunuzun ve inancınızın neresine sokup da sığdırıyorsunuz?! Hakkat merak ediyorum..? O sitelere falan sorsana bakalım o soruları. Versene o açıklamaları..Bakalım ne diyorlar..Ama hepsi hikaye tabi.

 

Bak şimdi kafanın basmadığı yeri şöyle izah edeyim:

 

Ağzında 32 diş var ve çene büyüklüğüne istinaden fonksiyon ve dağılımları itibari ile bu şekilde "optimize olmuş". Başka türlü olsa, öyle olurdu. Mesela 44 diş falan. Yani o 32 dişin tekmili birden sindirim sisteminin başlangıcı ve türlü diğer fonksiyonları(düzgün konuşma vb.) açısından bir bütün teşkil ediyor. Çoklu ama fonksiyonu itibari ile tekil bir bütün. Bu bağlamda sorman gereken tek bir dişi çekince ne olacağı değil, o 32 dişinin bütünü ya da büyük bir bölümü gidince ne olacağı..? Ne düzgün çiğneyebilir, ne düzgün konuşabilir, türlü sıkıntılar yaşar, duruma göre ölür elenir gidersin bile. vücut tek bir dişi kompanse edebilir. Ama mesele o değil. Tek bir kalp ya da iki böbreğin tamamı için geçerli olan ne ise, 32 diş için de o.

 

Fakat ne oluyor? O çeneye optimize olmuş 32 dişe, birden 4 tane arkadaş ek olarak çıka geliyor. Ve deyimi yerindeyse adeta ortalığın içine .ıçıyor. Açık olarak belli ki bu çene bu dişlere dar. Minare kılıfa sığmıyor. üzerine üstlük bakıyoruz ki bu dişleri alınca ne oluyor diye? Hiç. Tam tersine ortam rahatlıyor. İşler tekrar rayına oturuyor. Bir de şu mesele var, ağzında halihazırda mevcut o 23 dişten biri çelse dahi sana türlü sıkıntılar yaşatır. Dİşler kaymaya başlar, ortodontik olarak sorunlar yaşanır. O yüzdendir ki çocukluk çağındaki dişlerin sağlığının muhafaza edilmesine çok dikkat edilir. Kaybedilecekleri halde. Neden? Çünkü tek bir dişin kaybı dahi sonradan çıkacak dişlerin konumlanması açısından büyük sorunlar yaşatır da ondan. Ömrünüzün bir bölümünü ortodontistlerde, sapasağlam dişlerinizin baygınlık geçirtecek bir kuvvete asılınarak çekilmesine sebebiyet verecek bir süreci yaşarsınız. Ben yaşadım. Senelerce tel, gece yatarken resmen yular benzeri bir şey kullandım. Her bir anı dert, meşakat ve acıydı. 

 

Peki geriye dönük olarak incelendiğinde ne oluyor, şu tesadüfe bakın ki mesele yine tam evrimin öngöreceği gibi çıkıyor. Atalarımızın çene yapısı daha büyük. ek dişler için de yeterli koltuk var. Ama beyinleri daha küçük. Bizler çeneden verdiğimiz ödünü beyin yerleşkesi için kullanmışız işte. Zincirin birbirine oturmadığı yer yok evrimsel olarak ele alınca.

 

Yılan meselesi de hayır, dediğin gibi değil. Otur araştır. O uzuvların orada "ne başta" ne işi var diye..Evrim açısından gayet beklendik, hatta zorunluluk. Bak yine bir tesadüf(!), tam oturdu yerine. Sorun, hikayenin tasarım açısından yönü..Herşey tam da evrimsel açıdan beklendiği şekilde çıkıyor ne tesadüf ki(!), sizlere de buna kılıf uydurmak düşüyor. Çiftleşme için kullanabilir tabi, verim zaten var olan malzemeyi kullanır. Fonksiyon kaybına uğramış bir ünite, başka bir fonksiyona zamanla ve kısmen özelleşebilir. Sürünerek yaşayacak şekilde dizayn(!) edilmiş yılancığın, o uzuvlara neden ihtiyaç duyduğuna da bir kılıf getirin getirmişken bari..

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, sağduyu yazdı:

1400 yıl önceki arapların zırvalarını mantıklı bulan birisinin evrimi saçma bulmasında şaşaılacak bir şey yok. Mesela Allah'ın tahtı su üstünde iken yeri ve gökleri 6 veya 8 günde yaratması acaip mantıklıdır, Allah'ın çamurdan adam yapması, onun içine ruhundan üfleyip canlandırması ona son derece mantıklı gelir, sonra bu adamdan bir kadın çıkarması, bunların çocuklarının birbirleri ile çiftleşerek insanlığı meydana getirmelerinden daha mantıklı bir şey yoktur.

 

Tüm bunlar doğru çevrilmemiş ayetlerdir. Allah'ın tahtı su üzerindedir diye bir ayet yok. Altı günde yaratılması bir program dahilinde ilerlemesi anlamına gelir. Çamurdan adam yapması anladığınız tür bir çamur değil. Evrimsel bir anlatımdır. Ruhundan üflemesi Allah'ın bilinmesidir. Eşinin ondan çıkması. Allah'ın bilgisine ulaşan Adem'in bu bilgiyi ilk eşiyle paylaşması anlamına gelmektedir. Çocukların bir birleriyle çiftleşmesi söz konusu değildir. Çünkü Adem'in ilk insan oluşu yaratılan ilk insan olması değil. Allah'ın varlığını benimseyen ilk insan olmasıyla alakalıdır. Adem ve eşinin var olduğu dönemde farklı insanlarında olduğu evliliklerinde bu şekilde ilerlediği anlatılmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...