Jump to content

Kutsal Kitap Kuran piyasadaki sahte Tevrat'ın bir hatasını daha düzeltiyor


Recommended Posts

5 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

Nereden biliyorsun? Bir yerde falan mı gördün? Nasıl bir şey?

 

Ben Allah'ın olmadığını biliyorum derim çünkü Allah bir arap palavrası. Bu o kadar açık ki görememek için beynin bebeklikten itibaren yıkanmış olması gerek. Bir de şu var, insanın beyni bebeklikten itibaren beyni yıkanmış olmasına rağmen bir şekilde sorgulamaya başlayıp da hala görememesi onun süzme aptal olduğunu gösterir.

Neden ki inanıyordur sorgular sonra yine mantıklı gelir ve inanmaya devam eder bu kez en azından taklid yapmamış olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 173
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bir saat önce, Ebu Kafir yazdı:


Linkte toplamda 7 ayrı versiyondan bahsedilmiş ama bunlardan daha az popüler olan başka versiyonların mevcut olduğunu da eklemişler. 2 farklı versiyonu ele alıp kritiği yapılmış bunlar Türkiye'de bulunan 1924 Mısır standard "imam hafs" versiyonu ve genellikle kuzey afrika, cezair, tunus, sudan ve batı afrika topraklarında yaygın kullanılan "imam warsh"  versiyonu kuranlar karşılaştırma yaparken ana hatlarıyla 4 farklı kategoride uyuşmazlıklar tesbit edilmiş, bunlar; 


-temel harf / grafiksel farklılıklar
-vurgu farklılıkları
-sesli harf farklılıkları
-besmele farkları

 

Küçük farklılıklar..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dirhem gümüş sikkenin adıdır.

 

Bir kaç gümüşe sattılar diyor.

 

Daha sonra Arapların para birimine benzer isim verme nedenini de internette kolayca bulabilirsiniz.

 

Sanaa Kuran'ı Arapça değil Aramcadır.

 

Keşfi yapan Dr. Puin ile bir arkadaş telefonla görüşmüştü Alternatiforum'da (Dilemma nikli katılımcı). O da Sanaa Kuran'ının bir tür meal gibi olduğunu, Arapça olmadığını ve farklılıkların bu yüzden olduğunu söylemişti. Konuşma kelimesi kelimesine forumda yayımlanmıştı.

 

Selam

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Târihi araştırmalardan anlaşıldığına göre; altın ve gümüş paraları yaygın olarak kullanan en eski topluluklar, Anadolu ve Ege havzalarında yaşayan kavimlerdir. Roma’ya ilk gümüş para M.Ö. 269 yılında girmiştir. 
Eski Yunan devletiyle ticarî münasebetler sırasında drahmi kelimesinden Farsça’ya, daha sonra oradan Dirhem olarak Arapça’ya geçmiştir.
Para Birimi Olarak Dirhem. Kendilerine mahsus paraları olmayan Hicaz Arapları, Bizans’ın altın dinarı ile İran’ın ve Yemen’in gümüş dirhemlerini kullanırlardı.

Eski mısırda para kavramı olmamıştır.
http://www.tarihpedia.com/misir_genel_para.html

 

Bu Kuran yazarlarının da aklına gelir.
"Dirhem" yerine çuvallardaki mallar bu sefer "sermayeleridir"

Yusuf bir taraftan da adamlarına tenbih etti: «Sermayelerini yüklerinin içine koyuverin, belki ailelerinin yanına dönünce farkına varırlar ve belki yine gelirler» dedi. 12:62

 


Yine konuya dönelim


Yaratılış 37
Yusuf, “Lütfen gördüğüm düşü dinleyin!” dedi, 
“Tarlada demet bağlıyorduk. Ansızın benim demetim kalkıp dikildi. Sizinkilerse, çevresine toplanıp önünde eğildiler.”


Yaratılış 44
Kâhya, “Peki, dediğiniz gibi olsun” dedi, “Kimde çıkarsa kölem olacak, geri kalanlar suçsuz sayılacak.” 
Hemen torbalarını indirip açtılar. 
Kâhya büyükten küçüğe doğru hepsinin torbasını aradı. Kâse Benyamin’in torbasında çıktı. 
Kardeşleri üzüntüden giysilerini yırttılar. Sonra torbalarını eşeklerine yükleyip kente geri döndüler.
Yahuda’yla kardeşleri Yusuf’un evine geldiğinde, Yusuf daha evdeydi. Önünde yere kapandılar. 
Yusuf, “Nedir bu yaptığınız?” dedi..
.

 


Dikkat ederseniz İncilde Yusufun ilk rüyası gerçekleşiyor! Kardeşleri önünde yere kapanıyor!
Kuranda "on bir gezegen, güneş ve ay" diyor. Güneş ve ay, anne ve babası diyelim. Kurana göre onbir gezegen kim oluyor, neyi sembolize ediyor?
Biliyorum Kuranda Yusufun annesi hakkında da bilgi bulamadın, belki bu soruyu cevaplayabilirsin?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu gümüşler ister para birimi olarak mühürlü olsunlar isterse olmasınlar hiç fark etmez. Bunun Arapların para birimiyle yakından uzaktan alakası yok.

 

Hem antik mısır medeniyetinde şu teknoloji vardı şu yoktu şeklinde resmi tarihin söylediklerini de unutun. Tarihin o kısmı yeniden yazılıyor.

 

Sizin hadis kitaplarınız olan Sahte tevrat ve sahte İncillerde yazılan romanlardaki sahte ayrıntıların bilgi olmadığını gösteriyorum işte. Tıpkı diğer hadis kitaplarındaki hurafeler gibi insan ürünüler.

 

Örneğin Yusuf'un annesinin öldüğü iddiası tamamen yalan. Kendisi yaşıyordu ve rüyanın gerçekleştiğine tanık oldu.

 

Gerekli olan bilgi bu, annesi hakkında bundan daha güzel bilgi var mı? 

 

Selam

Link to post
Sitelerde Paylaş
30 minutes ago, Emre Karaköse said:

para lafını uyduran sensin zaten.

 

Kuran gümüşlerden  bahsediyor.

 

Annesi konusunu da cevapladım.

 

Selam

 

Cevapladıysan gözümden kaçmış ? zahmet olmazsa kopyala yapıştır bir göreyim.

Veya yukardaki yazıya mı cevap diyorsun? Kuranda Yusufun annesi hakkında yazılan hepsi bu mu?

11 gezegen ne sembolize ediyor onu da cevaplamdın galiba?

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, Nuri Kara yazdı:

Küçük farklılıklar..

 

Kitabın iddiası çok büyük olduğu için en küçük fark bile değiştirilemeyeceği iddiasını silip atmaya yeter.

Üstelik günümüzde bile değiştiriliyorsa geçmişte neler neler olmuştur siz tahmin edin..

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, Nuri Kara yazdı:

Allahın var olduğunu biliyorum.

 

Ben kutsal kitapların allahın sözü olduğunu biliyorum.

 

Bildiğimi zannediyordum, çünki hiç şüphe duymuyorum. İnsan "iyi hissetcem, kötü hissetcem, korkmıcam ve şüphe duymucam" diyemez. Sebepler ortadan kalkmadıkça iyi hissetmeye, kötü hissetmeye, korkmaya ve şüphe duymaya devam eder. Hislerinin kontrolü doğrudan değil, dolaylı olarak kendisine bağlıdır. Şimdi ise inanmam gerektiği konusunda bir şüphe duymadığımı düşünüyorum. İnançların da sebepleri vardır, aynı şeye farklı şeylerden dolayı inanılabilir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
48 minutes ago, Nuri Kara said:

Bildiğimi zannediyordum, çünki hiç şüphe duymuyorum. İnsan "iyi hissetcem, kötü hissetcem, korkmıcam ve şüphe duymucam" diyemez. Sebepler ortadan kalkmadıkça iyi hissetmeye, kötü hissetmeye, korkmaya ve şüphe duymaya devam eder. Hislerinin kontrolü doğrudan değil, dolaylı olarak kendisine bağlıdır. Şimdi ise inanmam gerektiği konusunda bir şüphe duymadığımı düşünüyorum. İnançların da sebepleri vardır, aynı şeye farklı şeylerden dolayı inanılabilir. 

 

Sizde bütün kavramlar birbirine girip bulamaç haline gelmiş gibi gözüküyor naçizane kanaatimce. Önce bilmek ve inanmak arasındaki farkı irdeleyip, akabinde yazdıklarınızı buna göre bir daha gözden geçirin bence. Yazdıklarınız derken, bu ve galiba diğer başlıktaki bir önceki daha uzun mesajınız. Allah'a maletmek mevzusu.

 

Billdiğimi "zannediyorum"..

Çünkü "şüphe duymuyorum"...?

Şüphe duymadığımı "düşünüyorum"...?

"İnançların" da sebepleri vardır...

Ama "biliyorum"...?

 

Bu arada Ebu Kafir'in de dediği gibi; söz konusu olan ilahi bir kitapsa, farkın büyüğü küçüğü olmaz. Değişmiş mi, değişmiş. Kaldı ki o küçük farklar dediklerinizden, örneğin harekelendirmelerin bile hangi vahim neticelere yol açabildiği bu forumda daha önce görüldü. Zaten orjinali de yok ki bu kitabın. "Neye" göre değişmedi..??

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, Emre Karaköse said:

Hepsi cevaplı , hadi şimdi uykunu alabilirsin.

Selam

 

Senin "hadi şimdi uykunu alabilirsin" şeklindeki çocuksu tabirlerinin hiçbir önem ve ehemmiyeti yok. Sen öyle yazdın diye de öyle olmuyor. 

Çünkü günün sonunda, zaten her bir ziyaretçi -ister teist, ister non-teist- senin nelere cevap verdiğini ve nelere veremediğini açıkça görüyor.

Cevap verdiklerin, verdiğini zannetiklerin ve veremediklerin, zaten senin adına konuşuyor. Boş demogojinin lüzumu yok bu minvalde. 

Aklında bulunsun. ;) 

 

Şimdi ağzının payını aldığını kabul edebilirsin. Aldın da. Neden? En kötü ihtimalle: çünkü ben öyle yazdım. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
31 dakika önce, teflon yazdı:

 

Sizde bütün kavramlar birbirine girip bulamaç haline gelmiş gibi gözüküyor naçizane kanaatimce. Önce bilmek ve inanmak arasındaki farkı irdeleyip, akabinde yazdıklarınızı buna göre bir daha gözden geçirin bence. Yazdıklarınız derken, bu ve galiba diğer başlıktaki bir önceki daha uzun mesajınız. Allah'a maletmek mevzusu.

 

Billdiğimi "zannediyorum"..

Çünkü "şüphe duymuyorum"...?

Şüphe duymadığımı "düşünüyorum"...?

"İnançların" da sebepleri vardır...

Ama "biliyorum"...?

 

Bu arada Ebu Kafir'in de dediği gibi; söz konusu olan ilahi bir kitapsa, farkın büyüğü küçüğü olmaz. Değişmiş mi, değişmiş. Kaldı ki o küçük farklar dediklerinizden, örneğin harekelendirmelerin bile hangi vahim neticelere yol açabildiği bu forumda daha önce görüldü. Zaten orjinali de yok ki bu kitabın. "Neye" göre değişmedi..??

Yanlış alıntılamışsınız: "zannediyorum" demedim, "zannediyordum" dedim. Artık bildiğimi değil, inandığımı söylüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Nuri Kara said:

Yanlış alıntılamışsınız: "zannediyorum" demedim, "zannediyordum" dedim. Artık bildiğimi değil, inandığımı söylüyorum.

 

Haklısınız. Yalnız en başta yanlış okudum sanırım, yanlış alıntılamaktan ziyade. Düzeltiyorum. ..Yalnız sanki yine de taşlar yerine oturmuyor mu acaba..Kiplerle ilgili.. Mesela: "Bildiğimi zannediyordum, çünkü hiç şüphe duymuyorum." Orası "duymuyordum" mu olacak..? Diğer mesajda yazdıklarınızı tekzip mi etmiş oluyorsunuz böylelikle? Çünkü orada sürekli bir "bilmeye" vurgu vardı..

 

Netice itibari ile şimdi siz biliyor musunuz, inanıyor musunuz, zannediyor musunuz, yoksa inancınızdan şüphe mi etmiyorsunuz...nedir? Allah'a malediyorum çünkü inanıyorum. İnancımdan şüphe etmiyorum. Bu mudur? Bilmekten çıktı, şüphe duyulmayan inanç haline girdi..Yaklaşık olarak benzer kapıya çıkıyor gibi. Mal ediyorum çünkü inanıyorum, inancımdan şüphe etmiyorum. İnançtan şüphe etmemek ile bilmek arasındaki fark nedir? İnanç bilmemeyi gerektirir, bilmemek şüpheye koşut gider. Biri varsa diğeri yoktur. Vica versa..

 

Siz, ben bir çeşit fideistim demeyi mi getiriyorsunuz..?

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
51 dakika önce, teflon yazdı:

 

Haklısınız. Yalnız en başta yanlış okudum sanırım, yanlış alıntılamaktan ziyade. Düzeltiyorum. ..Yalnız sanki yine de taşlar yerine oturmuyor mu acaba..Kiplerle ilgili.. Mesela: "Bildiğimi zannediyordum, çünkü hiç şüphe duymuyorum." Orası "duymuyordum" mu olacak..? Diğer mesajda yazdıklarınızı tekzip mi etmiş oluyorsunuz böylelikle? Çünkü orada sürekli bir "bilmeye" vurgu vardı..

 

Netice itibari ile şimdi siz biliyor musunuz, inanıyor musunuz, zannediyor musunuz, yoksa inancınızdan şüphe mi etmiyorsunuz...nedir? Allah'a malediyorum çünkü inanıyorum. İnancımdan şüphe etmiyorum. Bu mudur? Bilmekten çıktı, şüphe duyulmayan inanç haline girdi..Yaklaşık olarak benzer kapıya çıkıyor gibi. Mal ediyorum çünkü inanıyorum, inancımdan şüphe etmiyorum. İnançtan şüphe etmemek ile bilmek arasındaki fark nedir? İnanç bilmemeyi gerektirir, bilmemek şüpheye koşut gider. Biri varsa diğeri yoktur. Vica versa..

 

Siz, ben bir çeşit fideistim demeyi mi getiriyorsunuz..?

"İnanç bilmemeyi gerektirir, bilmemek şüpheye koşut gider. Biri varsa diğeri yoktur." Bu söylediklerinize %100 katılıyorum. Çıkış noktam da buydu zaten: "Şüphe etmiyorum, öyleyse tanrının var olduğunu biliyorum" diye düşünüyordum. "İnancımdan şüphe etmiyorum" Böyle bir söz söylediğiniz söz yüzünden söylenemez, şüphe etmemek ve inanç bir arada olamaz. Hala şüphe duymuyorum, inanmam gerektiğini biliyorum. Tanrının varlığını bildiğimden dolayı değil, inanmam gerektiği sonucuna ulaştığım için şüphelerimden kurtulduğumu düşünüyorum.

 

Kesin olarak bildiğim bir şey var: Tanrının var olduğunu düşünerek hareket etmem gerektiğinden şüphe duymuyorum. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 minutes ago, Nuri Kara said:

Kesin olarak bildiğim bir şey var: Tanrının var olduğunu düşünerek hareket etmem gerektiğinden şüphe duymuyorum. 

 

Bir tanrının senden ne istediğini düşünüyorsun yani nasıl hareket ediyorsun?

 

Bu tanrının senden ne istediğini nasıl bilebilirsin?

 

Bu tanrının senden istediğini sandığın şeyin gerçekte o tanrının senden istediği şey olduğundan nasıl emin olacaksın?

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 20.01.2019 at 01:52, Emre Karaköse yazdı:

Gerçekte bir hadis kitabı olan sahte Tevrat'ta Yusuf'un gelecekle ilgili gördüğü rüya gerçekleşemiyor. Çünkü annesi kavuşamadan hayatını kaybediyor bu hadis kitaplarında:

 

Yaratılış 37:9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. “Dinleyin, bir düş daha gördüm” dedi, “Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.”

Yaratılış 37:10 Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: “Ne biçim düş bu?” dedi, “Ben, annen, kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?”

Yaratılış 35:19 Rahel öldü ve Efrat –Beytlehem– yolunda gömüldü.

Yaratılış 43:26 Yusuf eve gelince, getirdikleri armağanları kendisine sunup önünde yere kapandılar.

 

Yusuf'un rüyasında anne ve babası ve kardeşlerinin kendisinin önünde eğilmeleri sembollerle gösteriliyor. Ama görüldüğü üzere sahte Tevrat'a göre annesi bu olayı yaşayamadan bu dünyadan ayrılmış durumda. Ve böylece gelecekle ilgili kendisine gösterilen bu bilgi tam gerçekleşememiş oluyor.


Ama Kutsal Kitap Kuran bu olayın gerçek halini anlatır.

 

Rabbin, peygambere gelecekle ilgili gösterdiği rüya elbette bir bilgi idi ve aynen gerçekleşecekti.

 

Yusuf Suresi

 

12:4 Yusuf, bir zamanlar babasına: "Babacığım, on bir gezegeni, güneşi ve ay'ı gördüm, onların bana secde ettiklerini gördüm" dedi.

 

12:100 Ana-babasını tahtın üstüne çıkardı. Hepsi, Yusuf'un önünde secde eder gibi eğildiler. Yusuf dedi: "Babacığım, işte bu, benim önceden gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. O, bana çok güzel lütuflarda bulundu. Şeytan, benimle kardeşlerim arasına yamukluk soktuktan sonra, O beni zındandan çıkardı. Sizi de çölden getirdi. Rabbim, dilediği şeyde çok ince lütuflar sergiliyor. Alim olan O'dur, Hakim olan O'dur."

 

Evet Kuran Yusuf'un annesinin yaşadığını, ona kavuştuğunu ve ailenin diğer fertleriyle birlikte onun önünde eğildiğini anlatarak rüyanın gerçek hayatta karşılığını bulduğunu belirtir.
Ve yine hadis kitapları olan piyasadaki sahte İncillerin/Tevrat'ın bir hatasını daha düzeltmiş olur..

Lan yürü hödük, midrash masallarını kopyala yapıştır kurana eklemişler, senin gibi hödüklerin beynini bedava kullanıyorlar.

Bir bitin lan artık, Tanrı’nın böyle geri zekalı masallarla ne işi var be!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, teflon yazdı:

 

Siz, ben bir çeşit fideistim demeyi mi getiriyorsunuz..?

 

Tanrının varlığını savunanların ve tanrının var olmadığını savunanların söyledikleri arasında delil olabilecek bir söz görmedim. Ortada bir kesinlik yok. 

 

Bu durumda üç yaklaşım söz konusu(benim gördüğüm): Tanrının varlığını önemsememek, tanrıya inanmak, tanrıya inanmamak.

 

Tanrının var olduğunu iddia eden ispatlamalı diyorsanız, sadece gördüklerinize göre hareket edin; bildikleriniz arasında kesin olanlar mı, kesin olmayanlar mı fazla? Ben İsveç'te pembe koyunlar var dersem; gidip görmeden veya böyle bir şeyin olamayacağını ispatlamadan, iddiamı çürütemezsiniz. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Nuri Kara yazdı:

Tanrının varlığını savunanların ve tanrının var olmadığını savunanların söyledikleri arasında delil olabilecek bir söz görmedim. Ortada bir kesinlik yok. 

 

Bu durumda üç yaklaşım söz konusu(benim gördüğüm): Tanrının varlığını önemsememek, tanrıya inanmak, tanrıya inanmamak.

 

Tanrının var olduğunu iddia eden ispatlamalı diyorsanız, sadece gördüklerinize göre hareket edin; bildikleriniz arasında kesin olanlar mı, kesin olmayanlar mı fazla? Ben İsveç'te pembe koyunlar var dersem; gidip görmeden veya böyle bir şeyin olamayacağını ispatlamadan, iddiamı çürütemezsiniz. 

 

ne kadar anlayabildiğinizle ilgili. tanrı şudur diyorsanız, şu olma durumuna aykırı yalnız bir örnek veya çıkarım bile tanrınızı uydurduğunuzu gösterir.

örneğin yalnız ben bile yazılarımda bir kaç kere mükemmel varlığın neden kesinlikle olamayacağını anlattım. tanrım mükemmeldir diyorsanız, tanrınız yoktur. 

bunun olasılığı, berisiliği yoktur. vardır diyorsanız, tutup kuyruğundan getirmeniz gerekiyor tanrınızı. diğer türlü, tanrınız tanımlarla ancak var saydığınız bir şeydir ve bu tanımlara göre

olamazlığı gösterildiği anda, artık açıktır ki tanrınız sizin uydurmanızdır.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, sağduyu yazdı:

 

Bir tanrının senden ne istediğini düşünüyorsun yani nasıl hareket ediyorsun?

 

Bu tanrının senden ne istediğini nasıl bilebilirsin?

 

Bu tanrının senden istediğini sandığın şeyin gerçekte o tanrının senden istediği şey olduğundan nasıl emin olacaksın?

Tanrının tam olarak neyi yapmamı istediğini bilmiyorum. Bildiklerim dahilinde doğru olduğunu düşündüğümü yapıyorum. Bilgim arttıkça doğrularım değişiyor.

 

Doğru olanı aramada önemli olan noktalar var, birisi: Doğrular, kişiye nasıl hissettirdiğinden bağımsızdır; Bir şeyin iyi hissettirmesi o şeyi doğru yapmaz. Bu konuda birçok ateist takdiri hak ediyor bence, çevresine rağmen ateist olmak zordur. Eş cinsel birinin eş cinselliğini açıklaması da takdiri hak ediyor, başkalarının hakkında düşüneceklerini göz ardı edip, doğru bulduğu şey için zorlukları göze alıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...