Jump to content

KUR'AN'DA SAVAŞ


Recommended Posts

Rad 31:Bir Kur´ân ki, onunla dağlar yürütülse veya onunla yer parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa (o yine bu Kur´an olurdu). Fakat emir bütünüyle Allah´ındır. İman edenler, kâfirlerden ümit kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette insanların hepsine toptan hidayet buyururdu. O küfürde direnenlerin kendi sanatlarıyla başlarına musibet inip duracak, ya da yurtlarının yakınına konacak. Nihayet Allah´ın vaadi gelecek. Muhakkak ki, Allah vaad ettiği zamanı şaşırmaz.

 

İlk cümlede verilenler "imkânsız, Allah'ın direk mucizesi olmadan olmayacak şeyler"i örnek veriyor diye anlıyorum. Dağların yürütülmesi ve ölülerin konuşturulması aynı şekilde gözüküyor: Doğal yollardan olamayacak, ancak İsa'ya verilen mucizeler gibi bir şeyle olacak tarzdan olaylar.

 

Düzenleme: Söylendi mi bilmiyorum ama Kehf Suresi'nin 47. ayeti böyle:

 

"Dağları yürüteceğimiz ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin günü bir hatırla. Biz onları mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız."

 

Yani şuan dağlar yürütülmüyor.

tarihinde Natüralist Ateist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 615
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

KEHF/86: Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar  buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.
https://sunnah.com/bukhari/97/52

 

KEHF 90: Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu.
 

Bu ayetlerdende sahte peygamber muho'nun dünyanın şeklinde bir haber olduğu açık açık belirtilmektedir. Dikkat edin ayetlerde orda batar 'gibi' gördü diye sonradan ekleme yapılır bu durumu düzeltmek için halbuki allah kendi ağzırla onun güneşi gördüğünü direk olarak söylüyor...

 

Dünyada arapdan daha arapçı ve arabun bokunda boncuk arayan türklerden başka bir millet var mı merak ediyorum. Şu arap saçmalıkları küçüklükten itibaren beyninize işlendiği için gerçek kabul ediyorsunuz ve atmadığınız taklma kalmıyor savunmak için körü körüne. 

Kuranda tam siz müslümanları anlatan çok güzel bir ayet vardır bilirmisiniz bilmem 

Enam 25 Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik. 

Bu kadar aptal bir kitabın insan elinden yazıldığını anlamamak için ya aptal olmak gerekir yada yukarda yazılanların kendisine uygulandığını kabul etmek gerekir.

tarihinde lawrenceKrauss tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
35 minutes ago, akılsızşuursuzatom said:

islamdan  çıkmak  için  neden  yeterli  bu  dağ  ayetleri  Celal  Şengör  gibi  zirvaliyorsunuz.Goya  ayette  bilimsel  hata  var  diye.

 

Seni kaale alıp yazmak bile hata ya neyse.

 

1- Ne diyor orada, dağları çaktık aman da sarsılmasın diye. Peki gerçekte ne oluyor? Depremler gırla, Çocuk bebek demeden biçiyor.

 

2- Peki güneş sistemi, galaksimiz ve hatta evrene bakınca ne görüyoruz?  Bu canına yandığımının dağlarından her yerde var zaten ibadullah. Bize özel bir şey değil ki? Bizimkine yer sarsılmasın diye konmuş madem, peki onlara neden konmuş? Bu durum dağlara yüklenmek istenen amacı ve erekselliği de tuzla buz ediyor. Böyle bir fiziksel yapı ve etkileşimin olduğu yerde, neredeyse dağların olmaması mümkün değil ki zaten, bir de onları oraya ayrıca koyasın..

 

3- Ayrıca güncel bilgilerimizden biliyoruz ki, bu dağlar önceden bir amaç uğruna konmuş sebepler değil, tam tersine tektonik levha hareketlerinin, yani bir nevi depremlerin sonucu. Bak bakalım Himalayalar, kalantor sıradağlar nerede duruyor, yoksa plakaların kenarında mı? E bu durumda bu kitap resmen sonucu bir sebep, bir amaç haline getirip, bir çuval inciri bir defa değil, bir çok defa kere defa berbat etmiş oluyor. Bu dağlar depremleri sarsıntıyı falan engellemek değil, direk onlara edilgen be..Bilimsel hata evet, hem de alası var. 

 

Sonra ne peki? Bu kitap sonsuz ilim bilim sahibi yaratıcıdan gelmiş(!). İçinde bu dağ ayetleri varken sonsuz bir yaratıcıdan geldiğini iddia etmek, olsa olsa o yaratıcıya hakarettir.

 

Anladın mı trol efendi?!

 

34 minutes ago, marechal1 said:

Bir insan karşısındaki argümanı yok etmek isterse, en mantık dışı yollara bile gider. Yeter ki çürütsün.

 

Aman da efelenirmişş; efelenmeni yesinler senin..

 

Evladım sen yüzsüz müsün? Hayrola ne oldu cevaplar? Onları pas geçmişsin buradan efelenmişsin aklın sıra bakıyorum.. :)

Ne oldu, hoşafın yağı kesildi tabi. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık. 

 

İbret olsun bu size. Anca böyle kof kof efelenirsiniz işte..Geçmiş olsun tekrar.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
24 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

nerede  dünya  duzdür  demiş  net  olarak? göğü  tavan  demesinin  sebebi  insanlar  başını  kaldirdiginda gördükleri  için  tavan  benzetmesi  yapmış  kur 'an.Dağlar  dediğiniz  gibi  kazık  gibi  ve  sabitleyici  fonksiyona  sahip  zaten 

 

İslami uygulamalar düz Dünya modeline göre düzenlenmişdir. İslamda ki ibadetlerin doğru düzgün uygulanması için Dünyanın düz olması gereklidir.


Kuran’da Namaz ibadeti Güneş ışığı baz alınarak düzenlenmiş bu nedenlede Kutuplara yakın bölgelerde yaşayan bir Müslüman’ın Kuran’nın hükümlerine uygun günde 5 vakit namaz kılması mümkün değildir. Kutuplarda Altı ay içinde bir kere akşam bir kere de sabah olacaktır. Yani Altı ayda birer kez sabah ve akşam namazı kılınabilir. Özetle Kuran’da yazan namaz hükümleri Küre şeklindeki Dünya yüzeyinin tamamında uygulanamaz. Bu hüküm ancak düz Dünya modelinde doğru olarak uygulanabilir.

 

Namaz kılanların Kabeye dönerek namazlarını kılması istenir. Oysa Dünya küre şeklinde olduğundan kabeye dönülemez. Mekkeye çok yakın yerler harici Nereye dönerseniz dönünün sonuçta önünüzde uzay boşluğu olacak, Gerçekte ne Kabe, neden önceki kıble Kudüs karşında olmayacaktır.

 

Dünyanın düz olduğu düşünülerek düzenlenen bir İslam emri de oruçtur. Mekke çevresinde olduğu gibi her yerde gece gündüz eşit düşünülerek nasıl oruç tutulacağı belirlenmiştir. Kutuplarda altı ay gece altı ay gündüz olduğu için Kurandaki ilgili ayete göre orucun başlaması ve bitmesi mümkün değildir. Dünyanın yuvarlak olduğu bilinseydi kutup bölgelerine yakın yaşayan insanların açlıktan öleceği bilinirdi. Tabi ki Kuran’nın bütün namaz, oruç ve Kible olarak Mekkeye dönülmesi gerektiği hükümlerini gözardı ederek; Bir Müslüman Oralarda (kutup bölgeleri) ve Dünyanın genelinde Namaz kılabilir, Kabeye dönülebilir ve oruçda tutulabilir ama tam olarak kurana uyulamadığı için yapılan bütün bu ibadetlerin gerçekte dinsel bir anlamı kalmayacaktır.


Kuran’da da Dünya düz olarak tarif edilmektedir. Kuran’da Dünyanın yayılıp döşendiği yazmakta, yayılıp döşenen bu Kuran Dünyasının doğu ve batı sınırlarının olduğu, iyice uzaklaşılırsa bu sınırlara varılabileceği ve Bu kenarlardan aşağıya düşmeden geçebilmek için büyük güç lazım geldiği ayette anlatılmaktadır.

Kurana göre Güneş belli bir yol üzerinde gider. Güneş doğudan doğar ve Uzunca bir yol izleyerek batıdan batardı. Buyüzden Arapların dünyası iki yönlüydü. Sadece iki yönü olan bir Dünya yuvarlak olmaz. Sadece bu iki yönün ve kenarların kuranda yazılı olması Dünyanın döşek gibi düz düşünüldüğünün kutupların bilinmediğinin kanıtıdır.

 

Şuara-28 “Musa devamla şöyle söyledi: «Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.”

 

Örneğin bu ayete göre, biri doğuda, diğeri batıda iki sınır bölgesi vardır. Tanrı Allah da bu sınırlar arasında kalan herşeyin ilahıdır. Bu da, “dünyanın en doğusu” ve “dünyanın en batısı” olduğuna inanıldığını ortaya koymaktadır.

 

Kuranda hiçbir yerde “Dünya yuvarlaktır” “Dünya Güneşin etrafında dönmektedir “diye de bir cümle bulamazsınız. Yayıp döşedik cümlesi yazar. Dünya yuvarlaktır cümlesini yazmaz. 
Kuran’da herkes anlasın diye hiçbir şeyi eksik bırakılmadı ve apaçık kitabın ayetleridir diye yazar. Oysa mealciler pekçok ayeti içindeki akıl dışı ve bilim dışı şeyleri görmeyelim diye gerçek anlamından farklı meal ederler. Diğer yandan Müslüman insan dürüst ve ahlaklı olur şeklinde hikayeler anlatıp, iyi ahlakın Müslümanlıktan kazanılan bir özellikmiş gibi bahsederler.

Oysa enbaşta kendileri doğruluk ve dürüstlük gibi erdemleri kuranı meal ederken gözardı etmektedirler. Bir çok mealde kelimelere olduğundan farklı anlamlar vererek, kuranın çağdışı, akıl dışı ve bilim dışı yönlerini gizlemekteler. Bu meal hilelerine dayanarak da dindarlar; Evrenle, gezegenlerle ve Dünyanın yuvarlaklığıyla ilgili içinde birşeyler bulabilirmiyiz diye meal hilelerinin de yardımıyla çabalamaktadırlar. Ne kadar meal numarası yapılırsa yapılsın Kuran’da ki düz Dünya ve dünya merkezli evren anlayışı gizlenemez haldedir.

 

NEBE-6,7 “Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?”

Hicr-19 “Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik ,yine orada miktarı ve ölçüsü belirli şeyler bitirdik.”

 

Söylenmek istenen yatak gibi düz olan Dünyanın sabitlenmesi işlemidir. Kurana göre dağların görevi yayılıp düzleştirilen döşeğin (yer yüzünün) dürülmesini önlemektir.
Araplar, gezgin tüccar hayatı yaşadığından, halı, döşek gibi düz şeylerin sert hava koşullarında hareket edebileceğine dikkat etmişlerdir. Dolayısıyla bu cisimler, bir yere sabitlenmeli, saplanmalı ki sarsılmasın ve dürülüp bozulmasın.

 

Bilimsel gerçeklerse Kuran’ın söylediğinin tam tersidir. Biliyoruz ki, Dünya; zaten yayılmış haldeki maddenin kütle çekimi etkisi ile biraraya gelmesinden oluşmuştur. Yani aslında dünya “yayılmamış” tam aksine bir araya toplanmıştır. Dünyadan yani yeryüzünden bakıldığında heryer dümdüz bir tepsi gibi görünecektir elbet. Dikkat ederseniz zaten bütün kutsal kitaplar yeryüzünden bakışla anlatılmış, dolayısıyla dünyada düzdür demişlerdir.


Suudi Arabistan’ın baş müftülerinden Şeyh Abdül Aziz Bin Baz’ın fetvası şöyle: “Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kuran’ın, hem Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür. Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi” (Kaynak: “Dünya’nın Sakin Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller”adlı kitabı.1975)


Kuran’da yazan ayetlerden çıkarılacak sonuç;


Dünyanın düz bir şekilde yayıldığını, Gökyüzünün düz bir sayfa kağıdı gibi dürülebileceğini, Göklerin (veya evrenin) yükseltildiğini, Güneşin doğduğu ve battığı “belirli iki nokta” olduğunu ve En doğu vede en batı arasında kalan yerin “en büyük uzaklık” olduğunu anlatmaktadır. Bütün bu anlatımlar küre şeklinde bir Dünyada ve günümüz astronomi bilminin ortaya koyduğu Evren gerçekleri ile açıklamak mümkün değildir. Bu ayetlerin mantıklı açıklaması ise Kuran’da Dünya merkezli Evren ve düz Dünya modelinin anlatıldığıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 minutes ago, Natüralist Ateist said:

Rad 31:Bir Kur´ân ki, onunla dağlar yürütülse veya onunla yer parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa (o yine bu Kur´an olurdu). Fakat emir bütünüyle Allah´ındır. İman edenler, kâfirlerden ümit kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette insanların hepsine toptan hidayet buyururdu. O küfürde direnenlerin kendi sanatlarıyla başlarına musibet inip duracak, ya da yurtlarının yakınına konacak. Nihayet Allah´ın vaadi gelecek. Muhakkak ki, Allah vaad ettiği zamanı şaşırmaz.

 

İlk cümlede verilenler "imkânsız, Allah'ın direk mucizesi olmadan olmayacak şeyler"i örnek veriyor diye anlıyorum. Dağların yürütülmesi ve ölülerin konuşturulması aynı şekilde gözüküyor: Doğal yollardan olamayacak, ancak İsa'ya verilen mucizeler gibi bir şeyle olacak tarzdan olaylar.

 

Düzenleme: Söylendi mi bilmiyorum ama Kehf Suresi'nin 47. ayeti böyle:

 

"Dağları yürüteceğimiz ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin günü bir hatırla. Biz onları mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız."

 

Yani şuan dağlar yürütülmüyor.

 

Bu da güzel bir saptama daha olmuş, teşekkürler.

 

Görüldüğü üzere iş dağ meselesine gelince, kitap tam bir arap saçı. Ama cımbızlama ve ayet bükme ustaları için bunlar hiç sorun değil. İşlerine gelenleri görürler, gelmeyenleri hasır altı ederler. İşlerine gelince bütün olarak bak, gelmeyince aradan ayet seç, cımbızla. Küfre düşmek ve şirk koşmaktan bile çekinmez, allahları adına karar bile verir bunlar sıkışınca.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
22 dakika önce, lawrenceKrauss yazdı:

Gaşiye suresi 20. ayetinde “sutıhat” sözü yeryüzünün dümdüz olacak şekilde satıh yapıldığını ifade etmek için kullanılmıştır. Bu ayetten yeryüzünün dümdüz olduğunu apaçık anlarız. 

"sutıhat" kelimesinin anlamının düzlüğü ifade ettiğine dair bir şey bulamadım, ona dair bir şey var mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
30 dakika önce, Natüralist Ateist yazdı:

Emin misiniz? Zirâ TDK'da düzlüğe dair bir şey söylemiyor:

http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5c602d2c5a0b16.29146635

Arapçası ile ilgili bir durum mu?

فِرَاشًا  firâşen =  döşek, yatak. Yatak hangi şekil olur? Küre veya silindir olmaz herhalde, düzdür. 

Muhammedin döneminde insanların gözünde dünyanın başka bir seklinin olabileceği akıllarına gelmemiştir. Yani muhammedin ' ya saçmalamayın dünya yuvarlak değildir dümdüzdür' demesi saçma olurdu. Ama  dünyayı insanların anlıyacağı şekilde ve o dönemki bilinen şekliyle betimlemiş ve coğrafi keşiflerle beraber bu söylediklerinin palavra olduğu ilk defa ispatlanmıştır.

tarihinde lawrenceKrauss tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, lawrenceKrauss yazdı:

فِرَاشًا  firâşen =  döşek, yatak. Yatak hangi şekil olur? Küre veya silindir olmaz herhalde, düzdür. 

Muhammedin döneminde insanların gözünde dünyanın başka bir seklinin olabileceği akıllarına gelmemiştir. Yani muhammedin ' ya saçmalamayın dünya yuvarlak değildir dümdüzdür' demesi saçma olurdu. Ama  dünyayı insanların anlıyacağı şekilde ve o dönemki bilinen şekliyle betimlemiş ve coğrafi keşiflerle beraber bu söylediklerinin palavra olduğu ilk defa ispatlanmıştır.

Muhammedin Eratosthenes'den haberi olmamis anlasilan  >>

https://www.kozmikanafor.com/dunyanin-cevresini-olcen-ilk-insan-eratosthenes/

Link to post
Sitelerde Paylaş
45 dakika önce, lawrenceKrauss yazdı:

 

Muhammedin meryemlerden bile haberi yok.İki meryemi karıştırıyor. Sağdan soldan ne duyduysa yazmış tam bir çöpcü.

Meryem  olayı  karışıklık  değil  bir  islami  siteyi  özellikle  sorularla  islami yeri incelerseniz  göreceksiniz 

Link to post
Sitelerde Paylaş
25 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Meryem  olayı  karışıklık  değil  bir  islami  siteyi  özellikle  sorularla  islami yeri incelerseniz  göreceksiniz 

Sanki daha önce görmemişim gibi bu kendini bilmezlikler.......  Ben her  ayete her türlü verilmiş cevabı biliyorum için rahat olsun. O konuda verilen cevap da komedidir. Koskoca meryem suresi isa'nın annesi meryeme adanmış ama o cümledeki meryem ' Meryem gibi kadın demekmiş! ' bak sen şu Ellaaahın işine.

Her dini kitapda insanlar hatalı buldukları cümlede  orda öyle demek istemedi diyip yada orda 'Gibi, benzeri' diye kitapda olmayan ifadelerle kıvırabilirler senin mantığına göre.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, lawrenceKrauss yazdı:

Sanki daha önce görmemişim gibi bu kendini bilmezlikler.......  Ben her  ayete her türlü verilmiş cevabı biliyorum için rahat olsun. O konuda verilen cevap da komedidir. Koskoca meryem suresi isa'nın annesi meryeme adanmış ama o cümledeki meryem ' Meryem gibi kadın demekmiş! ' bak sen şu Ellaaahın işine.

Her dini kitapda insanlar hatalı buldukları cümlede  orda öyle demek istemedi diyip yada orda 'Gibi, benzeri' diye kitapda olmayan ifadelerle kıvırabilirler senin mantığına göre.

asıl  durum harunun  kız  kardeşi  ifadesi  oradaki  harun  için  ismi  harun  olan  birisi  ile  hz.harun  arasında  bir  yorum  daha  vardı  orasi  açıklayıcı 

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

asıl  durum harunun  kız  kardeşi  ifadesi  oradaki  harun  için  ismi  harun  olan  birisi  ile  hz.harun  arasında  bir  yorum  daha  vardı  orasi  açıklayıcı 

Kıvırma artık, şu arap pisliğini bana savunma. Konudan konuya atlıyorsunuz cevabınız olmayınca. Daha demin düz dünya ayetleri yok diyordun cevap gelince sustunuz.

Kuran apaçık inmiştir diyor. Allah orda benzerliği vurgulamak isteseydi açıkca yazardı. Harun'un kız kardeşi diyor harun nerden çıktı aralarında 1700 yıl var. Biraz kafanızı kullanın. Bu konu defalarca tartışıldı arama sayfasına bak çok merak ediyorsan.

http://turan-dursun.blogspot.com/2012/10/1700-yl-arayla-yasadklar-kabul-edilen.html

tarihinde lawrenceKrauss tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
39 dakika önce, lawrenceKrauss yazdı:

Kıvırma artık, şu arap pisliğini bana savunma. Konudan konuya atlıyorsunuz cevabınız olmayınca. Daha demin düz dünya ayetleri yok diyordun cevap gelince sustunuz.

Kuran apaçık inmiştir diyor. Allah orda benzerliği vurgulamak isteseydi açıkca yazardı. Harun'un kız kardeşi diyor harun nerden çıktı aralarında 1700 yıl var. Biraz kafanızı kullanın. Bu konu defalarca tartışıldı arama sayfasına bak çok merak ediyorsan.

http://turan-dursun.blogspot.com/2012/10/1700-yl-arayla-yasadklar-kabul-edilen.html

Umarım  anlaşılır  bu  kez!

 

 

Değerli kardeşimiz, “Onu kucağına alıp akrabalarına getirdi. 'Kız Meryem! Sen ne tuhaf bir şey yapmışsın öyle!' dediler. Ey Harun’un kız kardeşi! Baban kötü bir insan değildi. Annen de iffetsiz bir kadın değildi!..”(Meryem, 19/27-28). “Harun’un kız kardeşi” ifadesi, kaynaklarda farklı şekilde yorumlanmıştır: a. Buradaki Harun, İsrailoğulları tarihinde salahati ve iyiliğiyle meşhur bir şahıstır. Eskiden beri güzellikler için örnek olarak gösterilen bir kişiydi. Hz. Meryem, hep saliha bir kadın olarak bilindiği için ona -benzetilmek üzere- nispet edilmiştir. b. Bu zat, bildiğimiz Hz. Musa’nın kardeşi olan Hz. Harun’dur. Burada “Harun’un kız kardeşi” ifadesi, onun gibi iyi ve sempatik olduğuna işaret edilmiştir. c. Kötülüğüyle meşhur bir adamdır. Buna göre bu ifadeyle Yahudiler, Hz. Meryem’i kötülükte bu adama benzeterek yargılamışlardı. d. Bu zat, İsrailoğulları arasında çok iyi bir kimse olarak nam yapmış Hz. Meryem’in gerçek kardeşidir. Bu görüşün en kuvvetlisi olduğunu savunanlara göre, bunun doğruluğunu destekleyen iki önemli neden vardır. Birincisi: İfadelerde asıl olan -mecaz değil- hakikattir. Bunun hakikat olması ise, ancak Meryem’in Harun adında gerçek kardeşinin olmasıyla mümkündür. İkincisi: Bu makamda Yahudilerin Hz. Meryem’i azarlaması söz konusudur. Bunun dozunu arttırmak için, Meryem’in temiz ailesine benzemediğini, onlara yakışmadığını hatırlattılar. Anne ve babasının kötü olmadıklarını, iffetli olduklarını vurguladıkları gibi, ailenin diğer bir ferdi olan kardeşinin de iyi bir insan olduğunu vurgulayarak, onun bu aileye yakışmayan bir fert olduğunu yüzüne vurdular. “Ey Harun’un kız kardeşi! Baban kötü bir insan değildi. Annen de iffetsiz bir kadın değildi!..”(Meryem, 19/28) ayetinde bu gerçeğe vurgu yapılmıştır.(bk. Razî, Meryem, 27-28. ayetlerin tefsiri). Taberî, İbn Aşur gibi bazı müfessirler, bu konuda var olan bazı hadis rivayetlerine dayanarak, (a) şıkkını tercih etmiştir. Bu rivayetler şöyledir: Sahabeden Müğîre b. Şube anlatıyor: Hz. Peygamber (asm) beni, Necran halkına gönderdi. Onlar bana; "Gerçekten siz Kur’an’da 'Ey Harun’un kız kardeşi!' diye bir ayet okuyorsunuz değil mi?” (bir diğer rivayette “Peygamberiniz Meryem Harun’un kız kardeşidir, diyormuş, doğru mu?” diye sordular. Ben de “Evet” dedim. Onlar, “Herhalde, Hz. İsa ile Hz Musa arasında ne kadar zaman geçtiğini de biliyorsunuz..” dediler. Ben Reslullah’(a.s.m)’ın yanına döndüğümde bunu kendisine anlattım. “Deseydin; Onlar daha önceki peygamberlerin ve salih kimselerin ismini kullanıyorlardı...” diye buyurdu.(bk. Taberî, İbn Aşur, Meryem, 27-28. ayetlerin tefsiri). Ayrıca şunu da hatırlamak gerekir ki, Arapçada eb (baba), eh (kardeş) ve uht (kızkardeş) kelimeleri birçok durumda geniş mânada kullanılır. Gerçek bir kardeşlik değil, akrabalık ve mensubiyet bildirir. Çünkü, Hz. Meryem validemiz beni İsrailden olup Yahudi idi. Hz. Peygambere (a.s.m) bu, bir müşkil olarak sorulmuş, o da: “Meryem zamanındaki insanlar, kendilerinden önce geçen peygamberlerinin ve iyi kimselerin isimlerini çocuklarına isim yaparlardı, yani onlara nisbet edilirlerdi.” buyurmuştur. Nitekim: Hz. Safiyye, bazı kadınların kendisine “Yahudi kızı Yahudi!” dediklerini şikâyet edince Hz. peygamber (asm) şöyle buyurmuştu: “Sen niçin onlara: “Oh ya, Harun babam, Mûsâ amcam, Muhammed eşim oluyor, daha ne isterim!” deseydin ya!” (Tirmizî, Menâkıb 63; Hâkim, el-Müstedrek, 4/31) Diğer taraftan Kureyş'te Haşimoğulları vardı. Bu kabileden birisi yanlış bir şey yaptığında "Ey Haşimoğlu, bu yanlışı sen nasıl yaparsın." gibi bir söz söylense, bu o kişinin gerçek anlamda Haşim ismindeki soy büyüğünün oğlu olduğunu göstermeyip, o soyun bir ferdi olduğuna kinaye olarak söylenmiş olur. (bk. Razî, Meryem, 27-28. ayetlerin tefsiri) Bu isimler o zamanda soyu hatırlatan ve soyun büyüklerine hürmeten çok koyulan isimlerdir. Nitekim günümüzde de bazı yörelerde büyüklere hürmeten bazı isimler son derece çok koyulmaktadır. Son olarak şunu vurgulayalım ki, hiçbir İslam alimi, bu ayetten Hz. Meryem’in gerçekten Hz. Harun’un kız kardeşi olduğunu anlamamış ve böyle bir şeyi düşünmemiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...