Jump to content

Takiyüddin Raşid Efendi - Dincilerin Gazabına Uğrayan Büyük Deha


Recommended Posts

İlkokullarımızda Osmanlı tarihine dair en çok vurgulanan menfi konuların başında belki de Osmanlıların bilim ve teknoloji konularında ne kadar geri kaldığıdır. Bunun için de dönüp dolaşılıp “matbaanın ne kadar geç girdiği” hikâyesi araya sıkıştırılır.

 

Matbaanın geç gelip gelmediği konusu, ayrı bir tartışmanın konusu olarak bir kenarda dursun şimdilik. Ancak matbaanın beklenilen (?) tarihten çok sonra gelmiş olması Osmanlıların bilim ve teknolojide ne kadar geri kaldıklarının en çok göze çarpan göstergesidir. Daha doğru ifadeyle matbaa konusu bilim ve teknolojinin Osmanlıda öyle pek olmadığının en başta gelen delili olarak gösterilegelir.

 

İnceleyeceğimiz zat, on altıncı asırda yaşamış ve pek çok alanda ilmî çalışmalar yapmış olan dâhi ilim adamı Takiyüddin-i Rasıd’tır. Öncelikle onun hayatı hakkında kısaca bilgi verip önemli çalışmalarını söyleyelim

 

 

başta İstanbul’daki Süleymaniye Kütüphanesi olmak üzere İngiltere ve Kahire gibi muhtelif dünya kütüphanelerinde bulunmakta ancak pek çoğu henüz tam olarak incelenmemiştir. İngilterede buharlı makinanın yapılmasına bu değerli insanın yazdığı kitaplar sebep olmuştur. İngiltere kütüphanesinde 17.yy dan bu yana kitapları orjinal olarak saklanmaktadır. Bu kitaplar Sultan 3.Murat tarafından yağmalatılmıştır. Kitapların birinde buharlı makinanın basit çizimleri de mevcuttur.

 

Ayrıntıları size bırakıyorum. 

 

 

 

Kandilli rasathanesi içindeki ikitaplarıyla birlikte 22 Ocak 1580’de Padişah III. Murat tarafından yayınlanan bir Hatt-ı Hümayun ile rasathanenin Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından yıkıldığını görüyoruz.  Bazı kaynaklarda bu yıkımın rasathanenin denizden topa tutularak gerçekleştirildiği belirtilir. Takiyüddin rasathanesinin, onca emeğinin bir gecede yıkılmasına çok üzülmüş ve kendini eve kapatmıştır. Son yıllarını zorluklar içinde geçirir ve bu büyük bilim insanı 1585 yılında 59 yaşındayken yaşama veda eder. Kabri İstanbul Beşiktaş’taki Yahya Efendi Dergâhı Haziresindedir.

 

Peki, Rasathane Neden Yıkılmıştı?

 

Astronomi ve astroloji ile ilgilenilmesi, gözyüzü cisimlerinin hareketlerinin gözlenmesi dönemin uleması tarafından bir çeşit büyücülük, falcılık, dinsizlik, Allah’a şirk (=eş) koşma, uğursuzluk olarak yaftalanmıştı. Hattâ insanları kırıp geçiren veba salgını da rasathanenin varlığına bağlanıyordu. Diğer yandan bilime önem veren Hoca Sadettin’in muhaliflerinin onu yıpratmak için padişah üzerinde dini kullanarak baskılar kurması, akla hayale gelmeyen yalanlar uydurması da rasathanenin yıktırılmasında etken olmuştu.

 

İlber Ortaylı Hoca’ya göre İstanbul’da yaşanan depremi rasathaneye bağlayan halkın saray önünde toplanıp gösteriler yapması da padişahın kararında etkin olmuştur.

Sonunda padişah Şeyh-ül İslâm’a danıştı. Devrin Şeyh-ül İslâm’ı Kadızade Ahmet Şemsettin Efendi bu konuda bir fetva yayınladı. Fetvada şu husus çok önemliydi:

“Her nerede böyle bir rasathane kurulmuşsa, orada felâketler birbirini kovalamaktadır…”

 

İşte Hayranı olunan Osmanlı böyle değerli adamlara neler yaptı tarihi kayılarla mevcuttur.

 

 

 

Takiyüddin Yaşamı Boyunca Neler Yapmıştı?

 

  • 1578 yılında İstanbul’da 1 ay süreliğine de takip edilen kuyruklu yıldızı 1 yıl boyunca izledi
  • Ayın ve gezegenlerin hareketlerini “BUGÜNKÜ DEĞERLERE YAKIN” değerlerde ölçmeyi başardı. Elde ettiği sonuçlar Tycho Brahe’den daha iyiydi.
  • Ondalık kesirleri astronomi ve trigonometriye uyarlamıştı.
  • Matematik, astronomi, fizik, optik, tıp alanlarında olduğu gibi daha birçok alanda eserler vermişti. Kitaplarının bir kısmını Arapça, bir kısmını Türkçe, bir kısmını ise Farsça yazmıştı. Toplamda 22 yayınlanmış eseri vardır. Örneğin el-Meşâbihu’l muzhire adlı kitabında “Av Kuşları ile Bunların Terbiye ve Tedavisi”ni anlatmaktaydı. Bu kitap, o dönem bilim insanlarının ilgi alanlarının ne denli çeşitli olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

 

 

Rasathanenin Yıktırılmasının Sonuçları

 

Osmanlı İmparatorluğu bu hazin olaydan sonra bilimde Avrupa’nın çok gerisinde kaldığı bir sürece girmiştir. Aslında Takiyüddin’in rasathanesinde gördüğümüz gibi, Osmanlı Devleti’nde bilime, araştırmaya devletin, yönetimin kurumsallaşmış bir desteği asla yoktur. Kararlı bir bilim siyaseti izlenmemiştir. Aksine bilim yerini, zaman geçtikçe kara bir taassuba bırakmıştır.

 

 

https://www.muhendisguncesi.com/buyuk-turk-astronomu-takiyuddin-el-rasidin-hazin-hikayesi/

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

İbn-i Sina, Farabi, Biruni, ibn-i Rüşd, Er Razi....

 

Müslümler, batı'nın gelişmiş medeniyetine karşı duydukları ezikliği ve aşağılık kompleksini maskelemek adına, bu insanları islam alimi diyerek sahiplenmeye çalışır ama islam'ın akla ve bilime düşman olduğunu unuturlar.

 

Bu insanlar gazali ve benzeri büyük islam "alimleri!" tarafından yaptıkları çalışmalar sebebiyle kafir ilan edilmişlerdir..

 

Ölümünden yıllar sonra bilim insanlarına pişkince sahip çıkmaya çalışan müslümler, yaşadıkları dönemde bu insanlara ayak bağı ve engel olmaya çalışmaktan başka hiçbir şey yapmamışlardır. Bu insanlar ne yapmışsa islam'a rağmen hatta katledilme tehlikesini göze alarak yapmışlar.

İslam topraklarında doğma talihsizliği dışında müslümlerin bu insanlar ve çalışmalarıyla hiçbir alakaları olmamış, bilakis ilkel islam zihniyeti bu insanlara daima engel çıkarmıştır.

 

Şimdi işlerine geldiği için şimdi sahiplenmeye çalışan müslümler'in mantığına göre;

Ateist olduğu bilinen Edison'a hristiyan alimi diyebiliriz, aynı şekilde teist dinleri kabul etmeyen Einstein için yahudi bilim adamı !?!

 

Bundan 100 sene sonra bu ilkel din yaşamaya devam ederse zamanının yüzsüz müslümleri Fazıl Say için islam piyanisti, Bedri Baykam için islam ressamı diyeceklerdir, şüpheniz olmasın..

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 dakika önce, Ebu Kafir yazdı:

İbn-i Sina, Farabi, Biruni, ibn-i Rüşd, Er Razi....

 

Müslümler, batı'nın gelişmiş medeniyetine karşı duydukları ezikliği ve aşağılık kompleksini maskelemek adına, bu insanları islam alimi diyerek sahiplenmeye çalışır ama islam'ın akla ve bilime düşman olduğunu unuturlar.

 

Bu insanlar gazali ve benzeri büyük islam "alimleri!" tarafından yaptıkları çalışmalar sebebiyle kafir ilan edilmişlerdir..

 

Ölümünden yıllar sonra bilim insanlarına pişkince sahip çıkmaya çalışan müslümler, yaşadıkları dönemde bu insanlara ayak bağı ve engel olmaya çalışmaktan başka hiçbir şey yapmamışlardır. Bu insanlar ne yapmışsa islam'a rağmen hatta katledilme tehlikesini göze alarak yapmışlar.

İslam topraklarında doğma talihsizliği dışında müslümlerin bu insanlar ve çalışmalarıyla hiçbir alakaları olmamış, bilakis ilkel islam zihniyeti bu insanlara daima engel çıkarmıştır.

 

Şimdi işlerine geldiği için şimdi sahiplenmeye çalışan müslümler'in mantığına göre;

Ateist olduğu bilinen Edison'a hristiyan alimi diyebiliriz, aynı şekilde teist dinleri kabul etmeyen Einstein için yahudi bilim adamı !?!

 

Bundan 100 sene sonra bu ilkel din yaşamaya devam ederse zamanının yüzsüz müslümleri Fazıl Say için islam piyanisti, Bedri Baykam için islam ressamı diyeceklerdir, şüpheniz olmasın..

Evet Müslümanlar ölü sevicidir.

 

Aşağılık komplekslerinin bastırmak için de geçmişte kâfir dediklerine bugün yuzsuzce sahip çıkmaya kalkarlar.  Buharlı makinayı Müslümanlar bulmuştu ama işte İngilizler çaldı derler..

 

Bugün ise aynı kafanın farklı yansımadı satın alma içgüdüsü ile ortaya çıkıyor. Teknolojiyi yapamamış olmanın verdiği aşağılık kompleksi ile onu satın alıp birbirimize gösteriş yapıyoruz. Pahalı telefon ve arabaların en çok Müslüman toplumlarda tüketilmesinin sebebi bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...