Jump to content

Evrim var. Kur'an apaçık bunu açıklıyor.


Recommended Posts

Arkadaşlar bu iddiada bulunan ve kutsal metinlerle bunu destekleyen bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz? Soru budur. Bu yazıyla ilgili olarak benim teolojik görüşüm arasında bir ilişki kurun denmiyor. Bunu anladığınızı umuyorum ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

http://evrimvar.com/

tarihinde John_Ahmet tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 413
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

52 dakika önce, John_Ahmet yazdı:

Arkadaşlar bu iddiada bulunan ve kutsal metinlerle bunu destekleyen bu yazı hakkında ne düşünüyorsunuz? Soru budur. Bu yazıyla ilgili olarak benim teolojik görüşüm arasında bir ilişki kurun denmiyor. Bunu anladığınızı umuyorum ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

http://evrimvar.com/

Saçmalık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran ve Evrim ha?

 

Gönderilen linke az bir göz attım

-Tahtı sular üzerinde idi
-Her canlıyı sudan yarattı.
Yani melekler ve cinleri de sudan yarattı! Veya melek ve cinler canlı değil!!!
Vs

 

 

İnsanı kiremit gibi sertleşmiş balçıktan yarattı.(Rahman, 55:14)


Kurana göre insanın yaratılışı toprakla başlamış, çamur, süzülmüş çamur gibi merhalelerden geçmiş, sonra kiremit gibi sert bir yapıya kavuşmuştur. 

 

 

Bir de aşağıdaki ayetler var, onları ne yapacağız?


İnsan’ı yaratmaya çamurdan başladı. Sonra onun neslini hakir bir sudan yarattı. (Secde, 32:7-8) 


Allah’ın “Adem’e secde edin!” emrine karşılık, İblis’in “çamurdan yarattığın bir kimseye mi secde edeceğim (İsra, 17:61


Sizi bir tek kişiden (nefs-i vâhideden) yarattı, ondan da eşini yarattı (A’râf, 7:189)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, poiuz yazdı:

Kuran ve Evrim ha?

 

Gönderilen linke az bir göz attım

-Tahtı sular üzerinde idi
-Her canlıyı sudan yarattı.
Yani melekler ve cinleri de sudan yarattı! Veya melek ve cinler canlı değil!!!
Vs

 

 

İnsanı kiremit gibi sertleşmiş balçıktan yarattı.(Rahman, 55:14)


Kurana göre insanın yaratılışı toprakla başlamış, çamur, süzülmüş çamur gibi merhalelerden geçmiş, sonra kiremit gibi sert bir yapıya kavuşmuştur. 

 

 

Bir de aşağıdaki ayetler var, onları ne yapacağız?


İnsan’ı yaratmaya çamurdan başladı. Sonra onun neslini hakir bir sudan yarattı. (Secde, 32:7-8) 


Allah’ın “Adem’e secde edin!” emrine karşılık, İblis’in “çamurdan yarattığın bir kimseye mi secde edeceğim (İsra, 17:61


Sizi bir tek kişiden (nefs-i vâhideden) yarattı, ondan da eşini yarattı (A’râf, 7:189)

 

Aslında Kuran’da yaratılış konusu hakkında bir çelişki yok, ilk insanı çamurdan, sonrakileri sudan yarattık diyor, özet bu..

Ama bu su ne? O da meni. Sadece meni. 

Kuran’da evrim yoktur. Üreme bilgisi yanlıştır.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 hours ago, Abdülmalik said:

Aslında Kuran’da yaratılış konusu hakkında bir çelişki yok, ilk insanı çamurdan, sonrakileri sudan yarattık diyor, özet bu..

Ama bu su ne? O da meni. Sadece meni. 

Kuran’da evrim yoktur. Üreme bilgisi yanlıştır.

 

 

Doğru bilgi için teşekkürler :-) 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elbette Kur'ânda Evrim var.
Evrim, Allah'ın genel yaratış biçimidir.
Allah sâdece Evrim usûlüyle yaratmaz. Çok daha hızlı ve hayâl edilemeyecek kadar çeşitte, özel yaratışları da vardır. Hz. Âdem'in yaratılışı nisbeten özeldir. Hz. Îsâ'da nisbeten özel bir biçimde yaratılmıştır.
Herşeyin Sudan (Hidrojen atomundan) yaratıldığının Kur'ânda ifâde edilmesi, her şeyin evrim yolu ile yaratıldığını gösterir.
Evrim bir hakikattir. Fakat Evrimi Allah'ın varlığına bağlayamayan "Evrim teorisi" bâtıldır.
 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
31 minutes ago, memjan21 said:

Peki kuyruk işine ne diyorsunuz?

 

Güzel soru. Bu soru ve bu soru bağlamındaki diğerleri..Gerçi HATEM'in verdiği linkte, bu mevzunun da nasıl ucube bir garabete dönüştürüldüğünü görebiliyoruz. Bu adamların evrime "vardır" deme şansları var mı, o bile belli değil. Ha zaten neredeyse en temel konularda bile, ellerindeki ~1400 senelik ilahi(!) rehbere rağmen bir uzlaşıya varamamışken, bu konuda bir konsensüse varmaları zaten ihtimalsiz görünüyor. ..Biri var diyecek, öbürü haşaa! pok yeme otur diyecek. Ama evrime yaltaklanma devam edecek. Hal odur ki, başka şansları yok.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, memjan21 yazdı:

Peki kuyruk işine ne diyorsunuz?


Yazıyı okursanız bu sorunun cevâbı nisbeten verilmişti.

 

Aşağıya kopyalıyorum:

 

"""Evrim teorisinin gerçekliği ile birlikte Hz Âdem’in evrim sürecinden ayrı ve özel bir usül ile yaratıldığını biliyoruz fakat bu yaratılışın evrimden mutlak bağımsız olduğunu söyleyebilecek Dînî veriler olmadığı gibi âdemin bedeninde diğer mahlûkat ile olan bağıntılarını kanıtlayan hem bilimsel hem de dîni veriler vardır. Vücûdundaki işlevsiz körelmiş organlardan bahsediyorum. Hem bunlardan başka Âdem diğer hayvânlardan mutlak bambaşka bir canlı değildir, memeli hayvanların devâmı gibi gözükmektedir. Fakat biz, bilimsel gerçeklerin hâricinde ve üstünde Hz. Âdem’in özel olarak yaratılışı ile alâkalı ilâhî kaynaklı bilgileri de bilmekteyiz. Sahîh hadîslerden ulaştığımız bilgilere göre hz. Âdem sırtüstü yatar vaziyette topraktan kurutulmuş bir heykel gibi inşâ edilmiş, bu cansız heykele rûh verilince canlanmıştır. Bunun ardından Âdem’in kaburga kemiğinden hz. Havvâ nın nasıl yaratıldığına dâir bir bilgimiz yoktur. Âdem’in ve Havvâ’nın yaratılışı mes’elesi, elimizdeki ilâhî verilerin azlığı dolayısıyla bizler için bir muammâdır. Çok kapalı bir muammâ da olsa düzgün inançlı bir insân dikkatli bir bakış ile Kur’ân vâsıtasıyla mes’eleleri çözebilir. Kur’ân her şeyin açıklamasının olduğu bir kitap değildir. Kur’ân, her şeyi bilen Allah’ın sözüdür. Her şeyi bilenin sözüne çok dikkatli bir bakış, Kur'ânda, her mes’ele hakkında çözüme dâir delîller bulabilir..

Dikkat edin, Eğer Âdem, diğer canlılardan ve özellikle memelilerden bambaşka (mutlak başka) bir bedene sâhip olsaydı ve bedeninde diğer canlılara benzeyen işlevsiz, körelmiş organlar gözükmeseydi, insânı evrim sürecinden ayırır, “evrimle oluşan canlılar ayrıdır, Allah’ın mutlak özel ve bağımsız yarattığı âdem ayrıdır” dememiz tutarlı olabilirdi. Ama diyemiyoruz. Çünkü biz ne bilimsel gerçekleri ne de İlâhî haberleri reddedemeyiz.

Burası önemli, bu problemi tekrâr edelim. Âdem’in diğer canlılar ve memeliler ile bağıntılı olduğu ve memelilerin bir devâmıymış gibi gözüküyor. Fakat Biz âdemin babasız olduğunu ve ilk insân olduğunu ve özel olarak yaratıldığını da biliyoruz. Bence birbiriyle çelişkili gözüken bu bilgilerin hepsi doğrudur. Mes’ele; hiçbir dîni veriyi inkâr etmeden, birbirine zıd gözüken bu bilgilerin hepsini tek potada birleştirebilmektir.

Kur’ânda hazret-i Âdem’in bir halîfe olarak yaratıldığı bildirilmektedir. Bilinmelidir ki öncesi olmayan bir şeyin halîfesi vekîli olmaz. İlk olandan halîfe diye bahsedilmez. Yeryüzünde bir halîfe yaratılacağını öğrenen Meleklerin: "Yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” diyerek Allah’a verdikleri bu cevap, yeryüzünde fesat çıkaran (Dikkat edin fesat insâna dâir bir iş) ve kan döken insânların olduğunu veyâ önceden olup neslinin tükenmiş olabileceğini bize bildirmektedir. Melekler, bu geçmiş insânlarla kıyaslayarak Âdem’in neslinden çekincelerini bildirmişlerdir.

Tâmm da geldiğimiz bu noktada Şeyhü’l ekberimiz verdiği bilgiyle yine yolumuzu açıyor.

Hz Şeyh, bir gün Kabe'yi tavaf ederken bazı şahıslar görmüş, onlardan biri kendisine; “Sen beni bilir misin? Ben senin ecdâdındanım” demiştir. Şeyh de; “Sen dünyadan intikal edeli ne kadar müddet oldu?” Diye sormuş, bu¬nun üzerine o şahıs; “Kırk bin seneden fazladır”, diye cevap vermiş. Şeyh: “Âdemoğlu neslinin bu kadar ömrü yoktur. Zira devr-i sünbüle, yani insanlık tarihi yedi bin senedir”, demiş bu defa o şahıs: “Hangi Adem'den sorarsın? yakın olandan mı, yoksa uzak olandan mı?” demiş. O esnâda Şeyh, Peygamber (a.s.)'dan rivayet olu¬nan "Allah yüzbin Âdem yaratmıştır" hadîsini hatırlamış. Böylece hz. Şeyh, bu şahsın Âdem (a.s.)'dan önce yaratılan insanlardan olabileceğini anlamış ve bu olayı peygamberlerden İdrÎs (a.s.)'a sormuş, o da onun bu keşfini tasdîk ederek;Biz peygamberler topluluğu öncesini bilmesek de âlemin sonradan ya¬ratıldığına iman ederiz. Hak Teâlâ ise kâinattan önce de vâr idi" demiştir. Hz. Şeyh devamında, âlemin sonradan yaratıldığı şüphesiz olmakla birlikte insânın ne zaman yaratıldığı konusunda târihin mechûl olduğunu söylemiştir.

İmâm Câfer-i Sâdık ve oğlu Muhammed Bâkır da Âdem’den önce Binden fazla Âdemin geldiği görüşündedir.

Konunun biraz biraz netleşmeye başladığı bu noktada, yaklaşık 10 bin sene önce yaratılan Âdem’in önceki insânlardan daha mükemmel bir bedene sâhip olması veyâ daha doğrusu Allah’ın sûretini (İlâhî anlamları) iktisâb etmeye en mükemmel duygu ve düşüncelere ulaşabilmeye imkân veren bir bedene sâhib olması, tekâmül gereği normal gözüküyor. Allah ile kâmil anlamda ünsiyete kâbiliyetli olması, Allah’ın sûretine mazhâr olması, Allah’ın sâhibi olduğu anlamları Dünyâda taşımaya ve temsîle medâr bir mahlûk olmasıyla geçmişteki diğer insânlardan insânımsılardan ayrı tutulmuş ve bu anlamda kendisine ilk “insân” denmiş olabilir. Demek istiyorum ki bu ilk insân ifâdesi bile ardında kalan sayısız âdemleri ve diğer memelileri nakzetmiyor (yalanlamıyor, yok saymıyor) olabilir.

Yüzbin Âdemin birbirinin devâmı olması Evrime göre mâkuldür. Son Âdemde olduğu gibi arada bedensel olarak, cinsel birleşmenin olmaması bakımından ve zamânsal da bir kopukluk olabilir. Maddî olarak bir kopukluğun olması, Âdemin önceki âdemlerden bütünüyle ayrı ve bağımsız oluştuğu anlamına gelmez. Allah Âdem’i özel olarak yaratsa bile bir sûrete veyâ genetik bir koda müstenit olarak yaratır. Sıfırdan, öncesinden bağımsız çevreyle uyumsuz bir şekil çizmez, bir kod yüklemez. Hz. Âdem’in neye benzeyeceğine dâir, bu genetik kod veyâ sperm Toprağın içinde saklı olarak muhafaza edilmişte olabilir yine toprak bir nevî rahim işlemi görmüşte olabilir. Eğer böyle genetik bir kod temelinde Allah Âdem’i yaratmışsa araya uzun bir zamân boşluğu girmişte olsa evrim sürecinde bir kopukluk olmadığı ortaya çıkar. Böylece Âdem cinsel birleşmenin yokluğu ve doğal sürecin yokluğu anlamında Annesiz Babasızdır fakat mutlak annesiz ve mutlak babasız değildir. Meselâ Annesi topraktır.

Anlatmaya çalıştığım husûs hz. Îsâ’nın yaratılışına baktığımızda daha iyi anlaşılır. Hz. Îsâ da hz Âdem’e benzer olarak yaratılmıştır. Hz. Îsâ’da babasızdır. Burdaki babasızlığı aynen hz. Âdemde olduğu gibi yanlış anlamamak mutlaklaştırmamak gerekir. Burada da yine kastedilen; hz Îsâ’nın cinsel birleşme netîcesiyle doğal süreçler içinde doğmadığıdır. Fakat Mutlak babasızlık mümkün değildir. Mutlak babasızlığı tasavvur etsek,, hz. Îsâ’nın sırf annesinin edilgeni olarak ve bir kızdan daha bir kız olarak doğması gerekir. Erkek olması mümkün olmazdı. Çünkü her erkek çocuk, babasının edilgenidir. Bu yüzden Cibrîl bir beşer delikanlı şekline girmişti. Hz. Îsâ, Cebrâil’in kılığına girdiği bu beşer delikanlının edilgeni olarak doğmuştur. Dolayısıyla Babasızdır ama hz. Meryem’in Gördüğü o delikanlı sûreti Îsâ’nın genetik kodunun temeliydi. Bir görüntü dahî olsa o beşer sûreti öyle bir sûretti ki hz. Îsâ’ya erkekliğin zirvesi bir fedâilik verdi. Demek istiyorum ki O delikanlı sûreti de bağımsız bir sûret olamaz. O ânda tasarlanmış bir sûret olamaz. Allah’ın âdetullahında sıfırdan inşâ, muhâl bir inşâ yoktur. Kâinât bile yaratılırken Esmânın ilmî sûretleri temel alınmıştır.Sonuç olarak Hz. Meryem doğal yollarla hâmile kalmamasına râğmen üfleme yoluyla, Cebrâilin kılığına girdiği delikanlı şeklinin kodlarını almıştır.

Âcizâne Kur’ân ve hâdîslerde zikredilen kaburga kemiği, kaburga kemiğinin eğikliği, toprak, balçık, tın tın ses çıkaran çömlek, Hz. Âdeme Rûh üflenmeden önce (ki hz. Âdem bir bebek gibi değil yetişkin bir insân olarak yaratılmıştır),, şeytânın hz. Âdem’in içinde dolaşması gibi bütün İlâhî verilere inanıyor ve kabûl ediyorum. Bununla birlikte evrimide kabul ediyorum ve Hz. Âdem’in yaratılışının evrimden mutlak bağımsız olamayacağı sebebiyle arada bir çelişki olmadığını düşünüyorum. Çünkü bütün özel yaratışlar Allah’ın Halk-ı Cedîd temelindeki Genel yaratış (Evrim) dâiresinin içindedir. Eğer hz. Âdem’in yaratılışı ile ilgili detaylar bilinseydi ki çok kapalılıklar vardır, bu görünen çelişkilerin de ortadan kalkacağını düşünüyorum.

Yanlış anlaşılmaya fırsat vermemek için bir ilâve açıklama daha yapayım.
Ben evrim teorisini kabûl etmiyorum. Evrimi kabûl ediyorum. Çünkü Bilimsel Evrim teorisi yaratılışı Allah'a bağlamaz. Benim Vahdet-i Vücûd, Halk-ı Cedîd ve tekâmül esâslı evrim teorimin merkezinde ise Allah vardır.

Dolayısıyla, yaratılışı Hakk'a bağlayan Evrim Teorisi doğrudur. Yaratılışı Hakk'a bağlayamayan Evrim Teorisi yanlıştır.

Dikkat edin Benim inancımda bir teoridir (Evrim inancım), Evrim teorisi de bir teoridir. İkiside doğruluğu isbatlanmış bilimsel gerçekler değildir. Adı üstünde, bu bir teoridir, kuramdır.

Dikkat edin, Bilim adamlarının gözlemlerini, bulgularını, yorumsuz vehimsiz kanıtlarını inkâr etmemiz mümkün değildir. Bu anlamda evrimi kabûl ediyoruz. Fakat, Evrim konusunda şimdiye kadar elde edilmiş bulgu ve kanıtları yorumlama biçimiyle bir evrim teorisi oluşturmuşlar. Bilgi bulgu ve kanıtlardan bir kuram ortaya koymuşlar. Bu kuramda Allah'ı görememişler. Zâten bu konuyu bir teori yapan, kesin bulgular üzerine yapmış oldukları sentez ve yorumdur."""

tarihinde HATEM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 dakika önce, HATEM yazdı:


Yazıyı okursanız bu sorunun cevâbı nisbeten verilmişti.

 

Aşağıya kopyalıyorum:

 

"""Evrim teorisinin gerçekliği ile birlikte Hz Âdem’in evrim sürecinden ayrı ve özel bir usül ile yaratıldığını biliyoruz fakat bu yaratılışın evrimden mutlak bağımsız olduğunu söyleyebilecek Dînî veriler olmadığı gibi âdemin bedeninde diğer mahlûkat ile olan bağıntılarını kanıtlayan hem bilimsel hem de dîni veriler vardır. Vücûdundaki işlevsiz körelmiş organlardan bahsediyorum. Hem bunlardan başka Âdem diğer hayvânlardan mutlak bambaşka bir canlı değildir, memeli hayvanların devâmı gibi gözükmektedir. Fakat biz, bilimsel gerçeklerin hâricinde ve üstünde Hz. Âdem’in özel olarak yaratılışı ile alâkalı ilâhî kaynaklı bilgileri de bilmekteyiz. Sahîh hadîslerden ulaştığımız bilgilere göre hz. Âdem sırtüstü yatar vaziyette topraktan kurutulmuş bir heykel gibi inşâ edilmiş, bu cansız heykele rûh verilince canlanmıştır. Bunun ardından Âdem’in kaburga kemiğinden hz. Havvâ nın nasıl yaratıldığına dâir bir bilgimiz yoktur. Âdem’in ve Havvâ’nın yaratılışı mes’elesi, elimizdeki ilâhî verilerin azlığı dolayısıyla bizler için bir muammâdır. Çok kapalı bir muammâ da olsa düzgün inançlı bir insân dikkatli bir bakış ile Kur’ân vâsıtasıyla mes’eleleri çözebilir. Kur’ân her şeyin açıklamasının olduğu bir kitap değildir. Kur’ân, her şeyi bilen Allah’ın sözüdür. Her şeyi bilenin sözüne çok dikkatli bir bakış, Kur'ânda, her mes’ele hakkında çözüme dâir delîller bulabilir..

Dikkat edin, Eğer Âdem, diğer canlılardan ve özellikle memelilerden bambaşka (mutlak başka) bir bedene sâhip olsaydı ve bedeninde diğer canlılara benzeyen işlevsiz, körelmiş organlar gözükmeseydi, insânı evrim sürecinden ayırır, “evrimle oluşan canlılar ayrıdır, Allah’ın mutlak özel ve bağımsız yarattığı âdem ayrıdır” dememiz tutarlı olabilirdi. Ama diyemiyoruz. Çünkü biz ne bilimsel gerçekleri ne de İlâhî haberleri reddedemeyiz.

Burası önemli, bu problemi tekrâr edelim. Âdem’in diğer canlılar ve memeliler ile bağıntılı olduğu ve memelilerin bir devâmıymış gibi gözüküyor. Fakat Biz âdemin babasız olduğunu ve ilk insân olduğunu ve özel olarak yaratıldığını da biliyoruz. Bence birbiriyle çelişkili gözüken bu bilgilerin hepsi doğrudur. Mes’ele; hiçbir dîni veriyi inkâr etmeden, birbirine zıd gözüken bu bilgilerin hepsini tek potada birleştirebilmektir.

Kur’ânda hazret-i Âdem’in bir halîfe olarak yaratıldığı bildirilmektedir. Bilinmelidir ki öncesi olmayan bir şeyin halîfesi vekîli olmaz. İlk olandan halîfe diye bahsedilmez. Yeryüzünde bir halîfe yaratılacağını öğrenen Meleklerin: "Yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” diyerek Allah’a verdikleri bu cevap, yeryüzünde fesat çıkaran (Dikkat edin fesat insâna dâir bir iş) ve kan döken insânların olduğunu veyâ önceden olup neslinin tükenmiş olabileceğini bize bildirmektedir. Melekler, bu geçmiş insânlarla kıyaslayarak Âdem’in neslinden çekincelerini bildirmişlerdir.

Tâmm da geldiğimiz bu noktada Şeyhü’l ekberimiz verdiği bilgiyle yine yolumuzu açıyor.

Hz Şeyh, bir gün Kabe'yi tavaf ederken bazı şahıslar görmüş, onlardan biri kendisine; “Sen beni bilir misin? Ben senin ecdâdındanım” demiştir. Şeyh de; “Sen dünyadan intikal edeli ne kadar müddet oldu?” Diye sormuş, bu¬nun üzerine o şahıs; “Kırk bin seneden fazladır”, diye cevap vermiş. Şeyh: “Âdemoğlu neslinin bu kadar ömrü yoktur. Zira devr-i sünbüle, yani insanlık tarihi yedi bin senedir”, demiş bu defa o şahıs: “Hangi Adem'den sorarsın? yakın olandan mı, yoksa uzak olandan mı?” demiş. O esnâda Şeyh, Peygamber (a.s.)'dan rivayet olu¬nan "Allah yüzbin Âdem yaratmıştır" hadîsini hatırlamış. Böylece hz. Şeyh, bu şahsın Âdem (a.s.)'dan önce yaratılan insanlardan olabileceğini anlamış ve bu olayı peygamberlerden İdrÎs (a.s.)'a sormuş, o da onun bu keşfini tasdîk ederek;Biz peygamberler topluluğu öncesini bilmesek de âlemin sonradan ya¬ratıldığına iman ederiz. Hak Teâlâ ise kâinattan önce de vâr idi" demiştir. Hz. Şeyh devamında, âlemin sonradan yaratıldığı şüphesiz olmakla birlikte insânın ne zaman yaratıldığı konusunda târihin mechûl olduğunu söylemiştir.

İmâm Câfer-i Sâdık ve oğlu Muhammed Bâkır da Âdem’den önce Binden fazla Âdemin geldiği görüşündedir.

Konunun biraz biraz netleşmeye başladığı bu noktada, yaklaşık 10 bin sene önce yaratılan Âdem’in önceki insânlardan daha mükemmel bir bedene sâhip olması veyâ daha doğrusu Allah’ın sûretini (İlâhî anlamları) iktisâb etmeye en mükemmel duygu ve düşüncelere ulaşabilmeye imkân veren bir bedene sâhib olması, tekâmül gereği normal gözüküyor. Allah ile kâmil anlamda ünsiyete kâbiliyetli olması, Allah’ın sûretine mazhâr olması, Allah’ın sâhibi olduğu anlamları Dünyâda taşımaya ve temsîle medâr bir mahlûk olmasıyla geçmişteki diğer insânlardan insânımsılardan ayrı tutulmuş ve bu anlamda kendisine ilk “insân” denmiş olabilir. Demek istiyorum ki bu ilk insân ifâdesi bile ardında kalan sayısız âdemleri ve diğer memelileri nakzetmiyor (yalanlamıyor, yok saymıyor) olabilir.

Yüzbin Âdemin birbirinin devâmı olması Evrime göre mâkuldür. Son Âdemde olduğu gibi arada bedensel olarak, cinsel birleşmenin olmaması bakımından ve zamânsal da bir kopukluk olabilir. Maddî olarak bir kopukluğun olması, Âdemin önceki âdemlerden bütünüyle ayrı ve bağımsız oluştuğu anlamına gelmez. Allah Âdem’i özel olarak yaratsa bile bir sûrete veyâ genetik bir koda müstenit olarak yaratır. Sıfırdan, öncesinden bağımsız çevreyle uyumsuz bir şekil çizmez, bir kod yüklemez. Hz. Âdem’in neye benzeyeceğine dâir, bu genetik kod veyâ sperm Toprağın içinde saklı olarak muhafaza edilmişte olabilir yine toprak bir nevî rahim işlemi görmüşte olabilir. Eğer böyle genetik bir kod temelinde Allah Âdem’i yaratmışsa araya uzun bir zamân boşluğu girmişte olsa evrim sürecinde bir kopukluk olmadığı ortaya çıkar. Böylece Âdem cinsel birleşmenin yokluğu ve doğal sürecin yokluğu anlamında Annesiz Babasızdır fakat mutlak annesiz ve mutlak babasız değildir. Meselâ Annesi topraktır.

Anlatmaya çalıştığım husûs hz. Îsâ’nın yaratılışına baktığımızda daha iyi anlaşılır. Hz. Îsâ da hz Âdem’e benzer olarak yaratılmıştır. Hz. Îsâ’da babasızdır. Burdaki babasızlığı aynen hz. Âdemde olduğu gibi yanlış anlamamak mutlaklaştırmamak gerekir. Burada da yine kastedilen; hz Îsâ’nın cinsel birleşme netîcesiyle doğal süreçler içinde doğmadığıdır. Fakat Mutlak babasızlık mümkün değildir. Mutlak babasızlığı tasavvur etsek,, hz. Îsâ’nın sırf annesinin edilgeni olarak ve bir kızdan daha bir kız olarak doğması gerekir. Erkek olması mümkün olmazdı. Çünkü her erkek çocuk, babasının edilgenidir. Bu yüzden Cibrîl bir beşer delikanlı şekline girmişti. Hz. Îsâ, Cebrâil’in kılığına girdiği bu beşer delikanlının edilgeni olarak doğmuştur. Dolayısıyla Babasızdır ama hz. Meryem’in Gördüğü o delikanlı sûreti Îsâ’nın genetik kodunun temeliydi. Bir görüntü dahî olsa o beşer sûreti öyle bir sûretti ki hz. Îsâ’ya erkekliğin zirvesi bir fedâilik verdi. Demek istiyorum ki O delikanlı sûreti de bağımsız bir sûret olamaz. O ânda tasarlanmış bir sûret olamaz. Allah’ın âdetullahında sıfırdan inşâ, muhâl bir inşâ yoktur. Kâinât bile yaratılırken Esmânın ilmî sûretleri temel alınmıştır.Sonuç olarak Hz. Meryem doğal yollarla hâmile kalmamasına râğmen üfleme yoluyla, Cebrâilin kılığına girdiği delikanlı şeklinin kodlarını almıştır.

Âcizâne Kur’ân ve hâdîslerde zikredilen kaburga kemiği, kaburga kemiğinin eğikliği, toprak, balçık, tın tın ses çıkaran çömlek, Hz. Âdeme Rûh üflenmeden önce (ki hz. Âdem bir bebek gibi değil yetişkin bir insân olarak yaratılmıştır),, şeytânın hz. Âdem’in içinde dolaşması gibi bütün İlâhî verilere inanıyor ve kabûl ediyorum. Bununla birlikte evrimide kabul ediyorum ve Hz. Âdem’in yaratılışının evrimden mutlak bağımsız olamayacağı sebebiyle arada bir çelişki olmadığını düşünüyorum. Çünkü bütün özel yaratışlar Allah’ın Halk-ı Cedîd temelindeki Genel yaratış (Evrim) dâiresinin içindedir. Eğer hz. Âdem’in yaratılışı ile ilgili detaylar bilinseydi ki çok kapalılıklar vardır, bu görünen çelişkilerin de ortadan kalkacağını düşünüyorum.

Yanlış anlaşılmaya fırsat vermemek için bir ilâve açıklama daha yapayım.
Ben evrim teorisini kabûl etmiyorum. Evrimi kabûl ediyorum. Çünkü Bilimsel Evrim teorisi yaratılışı Allah'a bağlamaz. Benim Vahdet-i Vücûd, Halk-ı Cedîd ve tekâmül esâslı evrim teorimin merkezinde ise Allah vardır.

Dolayısıyla, yaratılışı Hakk'a bağlayan Evrim Teorisi doğrudur. Yaratılışı Hakk'a bağlayamayan Evrim Teorisi yanlıştır.

Dikkat edin Benim inancımda bir teoridir (Evrim inancım), Evrim teorisi de bir teoridir. İkiside doğruluğu isbatlanmış bilimsel gerçekler değildir. Adı üstünde, bu bir teoridir, kuramdır.

Dikkat edin, Bilim adamlarının gözlemlerini, bulgularını, yorumsuz vehimsiz kanıtlarını inkâr etmemiz mümkün değildir. Bu anlamda evrimi kabûl ediyoruz. Fakat, Evrim konusunda şimdiye kadar elde edilmiş bulgu ve kanıtları yorumlama biçimiyle bir evrim teorisi oluşturmuşlar. Bilgi bulgu ve kanıtlardan bir kuram ortaya koymuşlar. Bu kuramda Allah'ı görememişler. Zâten bu konuyu bir teori yapan, kesin bulgular üzerine yapmış oldukları sentez ve yorumdur."""

Hiçbir kanıt olmadan saçmalamanın müthiş bir örneği. Tebrik ederim. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
58 dakika önce, teflon yazdı:

Güzel soru. Bu soru ve bu soru bağlamındaki diğerleri..Gerçi HATEM'in verdiği linkte, bu mevzunun da nasıl ucube bir garabete dönüştürüldüğünü görebiliyoruz. Bu adamların evrime "vardır" deme şansları var mı, o bile belli değil. Ha zaten neredeyse en temel konularda bile, ellerindeki ~1400 senelik ilahi(!) rehbere rağmen bir uzlaşıya varamamışken, bu konuda bir konsensüse varmaları zaten ihtimalsiz görünüyor. ..Biri var diyecek, öbürü haşaa! pok yeme otur diyecek. Ama evrime yaltaklanma devam edecek. Hal odur ki, başka şansları yok.


Yazıyı okumamışsın, gazete okur gibi de okumamalısın, dikkatli okumalısın.
İlkönce yazılanı anlamaya çalış, anla ve daha sonra yorum yap. Böyle yaparsan, yazdığın kısa paragraf içinde çelişkili çıkarımlar yapmazsın.
Müslümanların Evrime vardır deme şansları yok demeye getiriyorsun. Diğer taraftanda Müslümânların birkısmının Evrime var dediğini söylüyorsun. Yine ayarlarını bozduk heralde.
Müslümânlardan Evrime karşı çıkanlar da da doğruluk payı var. Evrimi savunanlarda da doğruluk payı var. Evrime karşı çıkanlar, Allah'ın Hz. âdem'i özel bir sûrette yarattığını daha çok i'tibâra alıyor. Bu müslümânların büyük bir muamma olan Uzun yaratılış sürecine (Evrime) vâkıf olmamaları doğaldır. Evrimi kabûl eden müslümânlarda kınanamazlar.
Evrimi kâbul ettiği halde, Hz. Âdem'in özel yaratılışına dâir âyet ve hadîsleri kabûl etmeyenler ise tehlikededirler.
Herneyse, senin anladığın anlamda konsensüs hiçbirşeyde olmaz, böyle büyük bir muammada konsensüs araman senin eksikliğindir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...