Jump to content

ALPASLAN TÜRKEŞ ve BİLİNMEYENLERİ.


Recommended Posts

İşte böyleee,

                     Evetttt,gerçekten ALPARSLAN  TÜRKEŞİ her yanıyla TANIYORMUYUZ??Hayır TANIMIYORUZ.

İşte bilinmiyen yanlarıyla TÜRKEŞ.

Biraz uzun yazı ama okumaya deger.

 

alparslan TÜRKeş takma adlı HÜSEYİN FEYZULLAH !!

 

 

  1) 27 Mayıs 1960 ihtilalinde devletin kasasını açtırıp, örtülü ödenek paralarıyla meşgul olan şahıs Albay Türkeş'tir. 2) 27 Mayıs, 235'i general 4 bin subayı emekli etmeyi düşünmektedir. Ancak bu subaylara verilecek ikramiye tutarı kadar para devletin kasasında yoktur. Devreye Türkeş girer, parayı bulabileceğini söyler ve gidip Amerikalılar'dan alır. 4 bin subay tasfiye edilir! 3)Yine o yıllarda CIA görevlisi Arthur V. Miller, Türkeş'ten bir ricada bulunur.

-

İçişleri Bakanlığı'ndaki 'irtibat bürolarının' askerler tarafından kapatılmak istendiğini bunu ancak kendisinin önleyeceğini söyler. CIA görevlisi ekler, ''eğer kapatılmazsa biz de İçişleri bakanlığına para yardımı yaparız.' İlk etapta da 200 bin doları verir. 200 bin dolar deyip geçmeyin o yıllarda hayli iyi para. Üstelik ilk taksit! Daha sonraki yıllarda 27 mayıs içindeki 14'lerin tasfiyesi ile Türkeş'in devlet hayatındaki rolu kesintiye uğrar. MHP'nin para işlerine doğal olarak lider Türkeş ilgilidir. 4) MHP'ye komünizm mücadelesindeki üstün hizmetlerinden dolayı dünyanın birçok yerinden para yardımları yapılır.

-

CIA görevliesi Mirza Hayit'in MHP Almanya sorumlusu Enver Altaylı aracılığıyla verdiği paralar, MHP ana davasının sayfalarında artık unutulmaya yüz tutmuştur. 5)Savcılar adamının kimliğini bir türlü bulamamışlardır. Adamın adı, Walter jecop Pfersıch Jr. dır. ABD adresi, 492 West Reggın St. Monteran Park California. Ancak araştırımalara rağmen bu adamın asıl kimliği ve Türkeş'le neden parasal ilişki kurduğu öğrenilememiştir. 6)Bu miras olayı ortaya çıktıktan sonra sanki Türkeş yaşamında ilk kez yabancı bankalarla çalışmış gibi bir hava verilmektedir. Türkeş yaşamı boyunca hep Alman bankalarını tercih etti.

-

İşte hesapları: a)Commerzbank (Frankfurt) Konto Nr: 6375828-90 b)Deutschebank (Köln) konto Nr: 3673852 Bu banka Türkeş için çok önemli. Biliyorsunuz 1.2 trilyon bu bankanın İngltere'deki şubesinden çekildi. c) Bank Für Gemeınwirtschaft (BFG Bank) da Türkeş'in çalıştığı bir başka Alman bankası. Türkeş 1.2.1991 tarihinde TBMM mal beyanında bankadaki para tutarını şöyle açıkladı: 2 milyar 611 milyon 400 bin 158 Tl 45 bin Mark 2 bin ABD doları. Biz iyi niyetimizi bozmayalım. Türkeş mal beyanından sonra 1.2 trilyonluk bir nakit paraya kavuştu diyelim. Peki bunun kaynağı ne olabilir.

-

Milletvekili maaşı değil herhalde. Eee, çalıştırdığı bir şirketi filan da yok. Hadi 70 yıllarda olsa partinin Ankara'daki sahibi olduğu Burçak Lokantası'nın karı deriz! O da kapatılmıştı. peki bu paranın kaynağı nedir? İş burada MHP'nin kara kutularını konuşturmaya kalıyor. Son söz, Türkeş'in para kaynağını bulan Susurluk skandalını çözer. Yoksa siz hala Susurluk skandalını üç beş zavallı özel TİM'cinin mi yaptığını sanıyorsunuz?" Bir kaynak da Çiller'in örtülü ödeneği Öte yandan Alparslan Türkeş'le birlikte 12 Eylül sonrası Mamak'ta Sıkıyönetim Mahkemesi'nde idam cezası istemiyle yargılanan eski bir MHP'li "Bir bakın bakalım" diyor "bildiğimiz kadarıyla Türkeş hapisteyken Kader Sokak'taki evi parasızlık yüzünden satıldı.

-

Daha sonra Türkeş asker emeklisi maaşıyla, milletvekili maaşıyla mı bu trilyonları tasarruf edip biriktirdi? Hepsi ülkücülerin verdiği bağışlarla mı biriktirildi?" diye sorarak, asıl para kaynağının Çiller döneminde verilen örtülü ödenek olduğunu açıkladı. 1995'te DYP-CHP koalisyonunun bozulmasıyla gündeme gelen erken seçime 13 milletvekili arkadaşıyla birlikte kilit konumda olan Türkeş'in seçime gidilmesine katkıda bulunmasının karşılığı olarak o dönem DYP'ye yakın bazı işadamları ve Başbakan Çiller'e bağlı örtülü ödenekten 2 milyon dolar aldığını açıkladı. DYP ve MHP parti kayıtlarının bu amaçla incelenmesin gerektiği bildiriliyor.

Musa'nın bozkurtları

 

 

Türkeş, 1992 yılında İstanbul Balat'taki sinagogu ziyaret etmişti. Sinagogdaki dini törenden ayrılırken, gençler kendisini ‘Başbuğ Türkeş’ tezahüratı ve ‘bozkurt selamı’ ile uğurluyordu. Türkeş, bu gençlerin kimliğini şöyle açıklıyordu: ‘‘Musa'nın Bozkurtları.’’

 

ALPARSLAN Türkeş, aktif siyaset yıllarında aldığı bazı kararlarla kamuoyunu, hatta kendi siyasi tabanını dahi zaman zaman şaşırtıyordu. Nitekim, ‘Türk milliyetçiliğinin lideri’ olarak kamuoyuna sunulan Türkeş, özellikle 12 Eylül İhtilali'nden sonraki siyaset döneminde, Yahudiler ve Ermeniler il dostluk ilişkileri kuruyor, MHP Lideri'nin bu tavrı merakla izleniyordu. Türkeş, 1992 yılında, İstanbul'daki Yahudi cemaati yöneticileri tarafından Balat Sinagogu'ndaki bir törene davet edildi. Daveti, kabul eden Türkeş, yanına yardımcısı Rıza Müftüoğlu'nu alarak Balat Sinagogu'na gitti. Bakalım, bu davette neler olmuş... Yine Rıza Müftüoğlu'ndan dinleyelim:

 

‘‘Genel Başkanımız, özellikle Yahudilerle ilişkilere çok önem veriyordu. Bu konuları gündeme getirirken, dünyada üç güçlü lobinin varlığından söz ediyor, bunları, ‘Yahudiler, Ermeniler ve Rumlar' şeklinde sıralıyordu. Başbuğ'un değerlendirmelerine göre, Rum lobisi, Ermeni lobisini yanına alarak sürekli Türkiye aleyhinde çalışmaktaydı. Bizim, bu birleşik güçle ancak Yahudi lobisini yanımıza alarak mücadele edebileceğimizi vurgulamaktaydı.

 

YAHUDİLERLE SAVAŞMADIK

 

Genel Başkanımız, şunları söylüyordu: ‘Biz Türklerin, tarihte savaşmadığı milletlerden birisi de Yahudilerdir. İspanya'da, Engizisyon Mahkemeleri'nde Müslümanlar ve Yahudiler katledilirken, biz Padişah Yıldırım Bayezid döneminde, bu iki dinin mağdurlarını gemilerle Türkiye'ye getirmişiz. Hatta, Yavuz Sultan Selim de Ortadoğu seferine çıkarken, bir Yahudi zengininden borç altın almış. Dünyada cami, kilise ve sinagogun yan yana olduğu şehir, İstanbul'dur. Ayrıca Yahudiler, bugün dünyada etkin üç büyük güç merkezine hákimdir. Bunlar, finans merkezleri, basın ve üniversitelerdir. Bu gücü dikkate almalıyız. Bize düşman olan milletler ve lobiler irdelenirken bu güçleri hesapta tutmalıyız. Yahudiler konusunda, ülkemize karşı en fazla dayatma Müslüman Arap ülkelerinden ve Farslardan gelmektedir. Ancak, bu Arap ülkelerinin çoğu, uluslararası platformlarda maalesef Yunanistan'la birlikte hareket etmektedir. Yunanistan'la anlaşmalar yaparak PKK'yı besleyen Suriye, bize dost mudur?

 

PARAŞÜTLERİNİ VERDİLER

 

Biz, asırlar boyu ‘Kutsal Topraklar'ı bekledik, savunduk, savaştık ve şehit verdik. Oysa onlar, Hıristiyan İngilizler ile işbirliği yaptılar. Onların büyük bir bölümü bizi sevmez. İngiliz Kraliyet Ailesi'nin mücevherlerinin çoğu, Arap ülkelerinden hediye olarak gelir. Kralları, ABD Başkanı Reagan'la diz çökmüş bir vaziyette viski kadehi tokuşturur, ama Türkiye gündeme gelince sırt dönülür. Bütün bu şartlar altında Yahudilerle iyi ilişkiler kurmak zorundayız. Yahudiler, Kıbrıs savaşı sırasında, Hayfa kumsallarındaki paraşütlerini Ankara Esenboğa'ya döktüler, bize yardımcı oldular.' Rahmetli Genel Başkanımız, bu değerlendirmeler ışığında İstanbul'daki sinagoga gitmemizi emrettiler. Ben kendilerine, ‘Hayırdır efendim' diyerek yüzüne bakınca, güldü ve şunları söyledi: ‘Bizi tenkit ederler, aleyhimize konuşurlar diye korkma. Osmanlı döneminde bu sinagog açılışlarına vezirler ve paşalar katıldı. Hatta bu törenlerde, Osmanlı ordularının muzaffer olması için dualar edildi. O bakımdan bu davete katılacağız.'

 

ÜLKÜCÜ MUSEVİLER

 

Tören bitti. Sinagogdan ayrılırken bir sürprizle karşılaştık. Yaklaşık 50 kadar genç, bozkurt işareti yaparak, ‘Başbuğ Türkeş' diye slogan atıyorlardı. Sinagog, adeta MHP'nin miting alanına dönmüştü. Genel Başkanımız da bu gençlere aynı şekilde bozkurt işareti yaparak cevap veriyordu. Gençlerin kimler olduklarını pek anlayamamıştım. Onları, ülkücü gençler zannediyordum. Genel Başkan'a hemen oracıkta, ‘Efendim, buraya geleceğimizi kimse bilmiyordu. Bu gençler, nereden haber aldı? Sayıları da pek fazla değilmiş. Bunlar, semtin Ülkü Ocakları mensupları mı acaba' dedim. Rahmetli gülerek, şu cevabı verdi: Yok Rıza, bunlar bizim gençlerimiz değil; bunlar Musa'nın bozkurtları.’’

 

Böyle karşılandılar

 

Türkeş ve Rıza Müftüoğlu, Balat'taki Ahrida Sinagogu'nda işte böyle karşılanmışlardı. Müftüoğlu anlatıyor: ‘‘Törene katıldık. Yahudi vatandaşlarımız tarafından çok sıcak şekilde karşılandık. Bir ara dualar okunurken, ben, ilk defa böyle bir ibadethaneye geldiğim için sürekli kelime-i şahadet getirmeye başladım. Bir ara rahmetlinin kulağına eğildim, ‘Efendim ben kelime-i şehadet getiriyorum, Fatiha okuyorum; ne olur ne olmaz diye' dedim. Kendileri bana aynen şunu söylediler: ‘Oğlum, ben de bildiğim bütün duaları okuyorum.'

"Türkle Kürt etle tırnak gibi kardeştir, kız alıp vermişiz, biz ne kadar Türksek onlarda o kadar Türk, onlar ne kadar Kürtse biz de o kadar Kürdüz ALPARSLAN Türkeş TAKMA ADLI (hüseyin feyzullah)

 

Kürtler bizim öz kardeşlerimizdir. Biz onları herkesten fazla sever, düşünürüz. Onlar da elhamdülillah müslümandırlar, hepimiz aynı kıbleye secde ediyoruz, hepimiz aynı peygamberin ümmetiyiz, aynı kutsal kitaba bağlıyız." ALPARSLAN Türkeş TAKMA ADLI (hüseyin feyzullah)

 

 

"Laz, kürd, Çerkez, Abaza, Çeçen bir agacin dallarıdır ve bu ağacın adida TÜRK'tür. Eğer bizden Kürdü, Lazı Arabı Çerkezi ayırırnı geriye ne kalir ? kuru ve dalsı bir agaç! kısacası sonumuzu kendimiz hazırlamış oluruz." ALPARSLAN Türkeş TAKMA ADLI (hüseyin feyzullah)

 

DÖRT NALA GELİP UZAK ASYADAN , AKDENİZE BİR KISRAK BAŞI GİBİ UZANAN BU MEMLEKET BİZİM. HİKMETOF'UN BU ŞİİRİNİ ALPARSLAN Türkeş TAKMA ADLI HÜSEYİN FEYZULLAH OKUMUŞTU...

 

KÜRTLERLE BİN YILDIR ANADOLU ÇOĞRAFYASINDA YAŞIYORUZ. HERŞEYİMİZ BİR; FİZİKSEL ÖZELLİKLERİMİZ, GİYİM-KUŞAMIMIZ, OTURUP KALKMAMIZ, GELENEK VE TÖRELERİMİZ, BU KADAR BİRBİRİNE BENZEYEN VE AKRABA OLMUŞ İKİ HALKI AYIRMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ. BABASININ OĞLU TUĞRUL TÜRKEŞ (ARMUT DİBİNE DÜŞERMİŞ)

 

"Kürtlerin Türk olduklarını isbat etmek için yüzlerce kitap yazıldı, binlerce nutuk atıldı. Buna tepki olarak, rahmetli Alparslan Türkeş’in bana anlattığına göre, merhum Atsız’dan gelmiş ve her zamanki sert uslûbu, Diyarbakır’da seçim kampanyası yürüten Türkeş’i zor durumda bırakmış. Ondan mıdır nedir, Aydınlar Ocağı’nda bir konferansında, sonradan tekrar tekrar söylediği “Onlar ne kadar Türklerse ben de onlar kadar Kürdüm” sloganını ortaya attı. (o tarihte partisini kurmuş, siyasete atılmıştı)". Reha Oğuz

 

Türkeş :...Tarih boyunca Araplar Türklerin başına bela oldu ama yahudiler Türklerin arasında pek sorun çıkmadı...Bu günkü şartlarda Türkiyenin İsrail ile dost olması gerekir ( 12 Nisan 1994) Türkeş 

Musa'nın bozkurtları Türkeş, 1992 yılında İstanbul Balat'taki sinagogu ziyaret etmişti. Sinagogdaki dini törenden ayrılırken, gençler kendisini ‘Başbuğ Türkeş’ tezahüratı ve ‘bozkurt selamı’ ile uğurluyordu. Türkeş, bu gençlerin kimliğini şöyle açıklıyordu: ‘‘Musa'nın Bozkurtları.’’ ALPARSLAN Türkeş, aktif siyaset yıllarında aldığı bazı kararlarla kamuoyunu, hatta kendi siyasi tabanını dahi zaman zaman şaşırtıyordu.

-

Nitekim, ‘Türk milliyetçiliğinin lideri’ olarak kamuoyuna sunulan Türkeş, özellikle 12 Eylül İhtilali'nden sonraki siyaset döneminde, Yahudiler ve Ermeniler il dostluk ilişkileri kuruyor, MHP Lideri'nin bu tavrı merakla izleniyordu. Türkeş, 1992 yılında, İstanbul'daki Yahudi cemaati yöneticileri tarafından Balat Sinagogu'ndaki bir törene davet edildi. Daveti, kabul eden Türkeş, yanına yardımcısı Rıza Müftüoğlu'nu alarak Balat Sinagogu'na gitti. Bakalım, bu davette neler olmuş... Yine Rıza Müftüoğlu'ndan dinleyelim: ‘‘Genel Başkanımız, özellikle Yahudilerle ilişkilere çok önem veriyordu. Bu konuları gündeme getirirken, dünyada üç güçlü lobinin varlığından söz ediyor, bunları, ‘Yahudiler, Ermeniler ve Rumlar' şeklinde sıralıyordu.

-

Başbuğ'un değerlendirmelerine göre, Rum lobisi, Ermeni lobisini yanına alarak sürekli Türkiye aleyhinde çalışmaktaydı. Bizim, bu birleşik güçle ancak Yahudi lobisini yanımıza alarak mücadele edebileceğimizi vurgulamaktaydı. YAHUDİLERLE SAVAŞMADIK Genel Başkanımız, şunları söylüyordu: ‘Biz Türklerin, tarihte savaşmadığı milletlerden birisi de Yahudilerdir. İspanya'da, Engizisyon Mahkemeleri'nde Müslümanlar ve Yahudiler katledilirken, biz Padişah Yıldırım Bayezid döneminde, bu iki dinin mağdurlarını gemilerle Türkiye'ye getirmişiz. Hatta, Yavuz Sultan Selim de Ortadoğu seferine çıkarken, bir Yahudi zengininden borç altın almış. Dünyada cami, kilise ve sinagogun yan yana olduğu şehir, İstanbul'dur. Ayrıca Yahudiler, bugün dünyada etkin üç büyük güç merkezine hákimdir.

-

Bunlar, finans merkezleri, basın ve üniversitelerdir. Bu gücü dikkate almalıyız. Bize düşman olan milletler ve lobiler irdelenirken bu güçleri hesapta tutmalıyız. Yahudiler konusunda, ülkemize karşı en fazla dayatma Müslüman Arap ülkelerinden ve Farslardan gelmektedir. Ancak, bu Arap ülkelerinin çoğu, uluslararası platformlarda maalesef Yunanistan'la birlikte hareket etmektedir. Yunanistan'la anlaşmalar yaparak PKK'yı besleyen Suriye, bize dost mudur? PARAŞÜTLERİNİ VERDİLER Biz, asırlar boyu ‘Kutsal Topraklar'ı bekledik, savunduk, savaştık ve şehit verdik. Oysa onlar, Hıristiyan İngilizler ile işbirliği yaptılar. Onların büyük bir bölümü bizi sevmez. İngiliz Kraliyet Ailesi'nin mücevherlerinin çoğu, Arap ülkelerinden hediye olarak gelir.

-

Kralları, ABD Başkanı Reagan'la diz çökmüş bir vaziyette viski kadehi tokuşturur, ama Türkiye gündeme gelince sırt dönülür. Bütün bu şartlar altında Yahudilerle iyi ilişkiler kurmak zorundayız. Yahudiler, Kıbrıs savaşı sırasında, Hayfa kumsallarındaki paraşütlerini Ankara Esenboğa'ya döktüler, bize yardımcı oldular.' Rahmetli Genel Başkanımız, bu değerlendirmeler ışığında İstanbul'daki sinagoga gitmemizi emrettiler. Ben kendilerine, ‘Hayırdır efendim' diyerek yüzüne bakınca, güldü ve şunları söyledi: ‘Bizi tenkit ederler, aleyhimize konuşurlar diye korkma. Osmanlı döneminde bu sinagog açılışlarına vezirler ve paşalar katıldı. Hatta bu törenlerde, Osmanlı ordularının muzaffer olması için dualar edildi. O bakımdan bu davete katılacağız.' ÜLKÜCÜ MUSEVİLER Tören bitti.

-

Sinagogdan ayrılırken bir sürprizle karşılaştık. Yaklaşık 50 kadar genç, bozkurt işareti yaparak, ‘Başbuğ Türkeş' diye slogan atıyorlardı. Sinagog, adeta MHP'nin miting alanına dönmüştü. Genel Başkanımız da bu gençlere aynı şekilde bozkurt işareti yaparak cevap veriyordu. Gençlerin kimler olduklarını pek anlayamamıştım. Onları, ülkücü gençler zannediyordum. Genel Başkan'a hemen oracıkta, ‘Efendim, buraya geleceğimizi kimse bilmiyordu. Bu gençler, nereden haber aldı? Sayıları da pek fazla değilmiş. Bunlar, semtin Ülkü Ocakları mensupları mı acaba' dedim. Rahmetli gülerek, şu cevabı verdi: Yok Rıza, bunlar bizim gençlerimiz değil; bunlar Musa'nın bozkurtları.’

-

’ Böyle karşılandılar Türkeş ve Rıza Müftüoğlu, Balat'taki Ahrida Sinagogu'nda işte böyle karşılanmışlardı. Müftüoğlu anlatıyor: ‘‘Törene katıldık. Yahudi vatandaşlarımız tarafından çok sıcak şekilde karşılandık. Bir ara dualar okunurken, ben, ilk defa böyle bir ibadethaneye geldiğim için sürekli kelime-i şahadet getirmeye başladım. Bir ara rahmetlinin kulağına eğildim, ‘Efendim ben kelime-i şehadet getiriyorum, Fatiha okuyorum; ne olur ne olmaz diye' dedim. Kendileri bana aynen şunu söylediler: ‘Oğlum, ben de bildiğim bütün duaları okuyorum.'

"Türkle Kürt etle tırnak gibi kardeştir, kız alıp vermişiz, biz ne kadar Türksek onlarda o kadar Türk, onlar ne kadar Kürtse biz de o kadar Kürdüz ALPARSLAN Türkeş TAKMA ADLI (hüseyin feyzullah) Kürtler bizim öz kardeşlerimizdir.

-

Biz onları herkesten fazla sever, düşünürüz. Onlar da elhamdülillah müslümandırlar, hepimiz aynı kıbleye secde ediyoruz, hepimiz aynı peygamberin ümmetiyiz, aynı kutsal kitaba bağlıyız." ALPARSLAN Türkeş TAKMA ADLI (hüseyin feyzullah) "Laz, kürd, Çerkez, Abaza, Çeçen bir agacin dallarıdır ve bu ağacın adida TÜRK'tür. Eğer bizden Kürdü, Lazı Arabı Çerkezi ayırırnı geriye ne kalir ? kuru ve dalsı bir agaç! kısacası sonumuzu kendimiz hazırlamış oluruz." ALPARSLAN Türkeş TAKMA ADLI (hüseyin feyzullah) DÖRT NALA GELİP UZAK ASYADAN , AKDENİZE BİR KISRAK BAŞI GİBİ UZANAN BU MEMLEKET BİZİM. HİKMETOF'UN BU ŞİİRİNİ ALPARSLAN Türkeş TAKMA ADLI HÜSEYİN FEYZULLAH OKUMUŞTU... KÜRTLERLE BİN YILDIR ANADOLU ÇOĞRAFYASINDA YAŞIYORUZ.

-

HERŞEYİMİZ BİR; FİZİKSEL ÖZELLİKLERİMİZ, GİYİM-KUŞAMIMIZ, OTURUP KALKMAMIZ, GELENEK VE TÖRELERİMİZ, BU KADAR BİRBİRİNE BENZEYEN VE AKRABA OLMUŞ İKİ HALKI AYIRMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ. BABASININ OĞLU TUĞRUL TÜRKEŞ (ARMUT DİBİNE DÜŞERMİŞ) "Kürtlerin Türk olduklarını isbat etmek için yüzlerce kitap yazıldı, binlerce nutuk atıldı. Buna tepki olarak, rahmetli Alparslan Türkeş’in bana anlattığına göre, merhum Atsız’dan gelmiş ve her zamanki sert uslûbu, Diyarbakır’da seçim kampanyası yürüten Türkeş’i zor durumda bırakmış. Ondan mıdır nedir, Aydınlar Ocağı’nda bir konferansında, sonradan tekrar tekrar söylediği “Onlar ne kadar Türklerse ben de onlar kadar Kürdüm” sloganını ortaya attı. (o tarihte partisini kurmuş, siyasete atılmıştı)". Reha Oğuz Türkeş :...Tarih boyunca Araplar Türklerin başına bela oldu ama yahudiler Türklerin arasında pek sorun çıkmadı...Bu günkü şartlarda Türkiyenin İsrail ile dost olması gerekir ( 12 Nisan 1994) Türkeş 

Karabağı işgal ederek Azerbaycan Türklerini katleden Ermeniler bir yıl sonra buğday sıkıntısına girince Ermenistan'a buğday yardımı yapılıyor. Türk milliyetçilerinin bu duruma tepki vermemesi için Alparslan Türkeş'i ziyaret eden Ermeni Samson Özararat'a Türkeş şunları söylüyor:

 

Ermenilerle 600 senelik beraberliğimiz var. Birlikte türküler, yemekler icad ettik. Kız aldık, kız verdik.

 

Malazgirt savaşını Türklerin Ermenilerle birlikte kazandığını biliyormusun?

 

İstanbul'un alınmasında Ermenilerin yaptığı kahramanlıklardan haberin varmı?

 

Çanakkalede Ermenilerde bizim için savaştı.

 

Bunları söyleyen Türkeş ayağa kalkarak Ermeni Samson Özararat'ı yanaklarından öpmüş.

Kitapta Haldun Simavi, Alparslan Türkeş dostluğu şöyle anlatılıyor: "Haldun Simavi, ortalık sütliman olunca Başbakanlık Müsteşarı Alparslan Türkeş'den randevu istedi. Saatlerce süren baş başa görüşmenin ardından Türkeş, ziyaretçisini kapıya kadar uğurladı. Haldun Simavi görüşmeden memnun ayrılmıştı. Dostluk yolunda temel atılmıştı. Nitekim Haldun Simavi, Alparsan Türkeş'le dostluğunu ilerki yıllarda da muhafaza etti.

 

EROL SİMAVİ 'MASONUM' DEDİ Erol Simavi'ye gelince, 1988 yılında Hürriyet gazetesinin 40'ıncı kuruluş yıldönümünde gazeteci Emin Çölaşan'a konuşan Erol Simavi, kamuoyuna mason olduğunu açıklayacak, hatta kendi masonluğunu itiraf etmekle yetinmeyerek, Alparslan Türkeş'in mason birader olabilmek için yardımını istediğini de iddia edecekti: '27 Mayıs ihtilali olmuştu. 9 Kasım 1960 Çarşamba günüydü. Sıkıyönetimden aradılar. Milli Birlik Komitesi üyesi Albay Alparslan Türkeş görüşmek istiyormuş. Florya'ya gittik. Komite içinde darbe yapacaklarını anlattı. Mason olduğumu öğrenince, kendisini de masonluğa almamız için ısrar etti'.."

 

http://www.sabah.com.tr/2004/12/10/gnd109.html

Türkeş'i, kim severse sevsin veya başbuğ derse desin; biz bununla ilgilenmiyoruz. Bizim sorunumuz, kendisine Türkçüyüm diyerek hatta ülkücülüğü eleştirerek Türkeş'e başbuğ diyenlerledir. Yoksa nasıl komünistlerle direk işimiz yoksa ülküsüzlerle de işimiz yoktur. Bunun yanında bizim Türkeş'le değil yanlış fikir ve uygulamarıyla sorunumuz vardır. Bu yanlış fikir ve uygulamaların Türk milliyetçiliğine vermiş olduğu zararlarlar da bizi ilgilendirir. Türklüğe ve Türk milliyetçiliğine zarar veren babam da olsa onu takmazdım. O yüzden Türkeş'in yanlışlarının eleştirilmesi birilerine dokunuyorsa bu bizi ilgilendirmez. Bu konuda bize tehdit de, kurşun da sökmez.

 

Benim teşkilatımda bu tip adamlar olamazdı. O yüzden de teşkilattan ayrıldım. Türkeş'in yüzünden Türkçülük baltalanmış ve Osmanlıcılık anlayışı yeniden hakim kılınmıştır. Biz Atsızcılar bu adama "başbuğ" diyenleri Türkçü kabul etmiyoruz yoksa ülküsüzler demiş dememiş umurumuzda değil. 

Karabağı işgal ederek Azerbaycan Türklerini katleden Ermeniler bir yıl sonra buğday sıkıntısına girince Ermenistan'a buğday yardımı yapılıyor. Türk milliyetçilerinin bu duruma tepki vermemesi için Alparslan Türkeş'i ziyaret eden Ermeni Samson Özararat'a Türkeş şunları söylüyor: Ermenilerle 600 senelik beraberliğimiz var.

-

Birlikte türküler, yemekler icad ettik. Kız aldık, kız verdik. Malazgirt savaşını Türklerin Ermenilerle birlikte kazandığını biliyormusun? İstanbul'un alınmasında Ermenilerin yaptığı kahramanlıklardan haberin varmı? Çanakkalede Ermenilerde bizim için savaştı. Bunları söyleyen Türkeş ayağa kalkarak Ermeni Samson Özararat'ı yanaklarından öpmüş.  

Kitapta Haldun Simavi, Alparslan Türkeş dostluğu şöyle anlatılıyor: "Haldun Simavi, ortalık sütliman olunca Başbakanlık Müsteşarı Alparslan Türkeş'den randevu istedi. Saatlerce süren baş başa görüşmenin ardından Türkeş, ziyaretçisini kapıya kadar uğurladı. Haldun Simavi görüşmeden memnun ayrılmıştı. Dostluk yolunda temel atılmıştı. Nitekim Haldun Simavi, Alparsan Türkeş'le dostluğunu ilerki yıllarda da muhafaza etti.

-

EROL SİMAVİ 'MASONUM' DEDİ Erol Simavi'ye gelince, 1988 yılında Hürriyet gazetesinin 40'ıncı kuruluş yıldönümünde gazeteci Emin Çölaşan'a konuşan Erol Simavi, kamuoyuna mason olduğunu açıklayacak, hatta kendi masonluğunu itiraf etmekle yetinmeyerek, Alparslan Türkeş'in mason birader olabilmek için yardımını istediğini de iddia edecekti: '27 Mayıs ihtilali olmuştu. 9 Kasım 1960 Çarşamba günüydü. Sıkıyönetimden aradılar. Milli Birlik Komitesi üyesi Albay Alparslan Türkeş görüşmek istiyormuş. Florya'ya gittik. Komite içinde darbe yapacaklarını anlattı. Mason olduğumu öğrenince, kendisini de masonluğa almamız için ısrar etti'.." http://www.sabah.com.tr/2004/12/10/gnd109.html Türkeş'i, kim severse sevsin veya başbuğ derse desin; biz bununla ilgilenmiyoruz.

-

Bizim sorunumuz, kendisine Türkçüyüm diyerek hatta ülkücülüğü eleştirerek Türkeş'e başbuğ diyenlerledir. Yoksa nasıl komünistlerle direk işimiz yoksa ülküsüzlerle de işimiz yoktur. Bunun yanında bizim Türkeş'le değil yanlış fikir ve uygulamarıyla sorunumuz vardır. Bu yanlış fikir ve uygulamaların Türk milliyetçiliğine vermiş olduğu zararlarlar da bizi ilgilendirir. Türklüğe ve Türk milliyetçiliğine zarar veren babam da olsa onu takmazdım. O yüzden Türkeş'in yanlışlarının eleştirilmesi birilerine dokunuyorsa bu bizi ilgilendirmez. Bu konuda bize tehdit de, kurşun da sökmez. Benim teşkilatımda bu tip adamlar olamazdı. O yüzden de teşkilattan ayrıldım. Türkeş'in yüzünden Türkçülük baltalanmış ve Osmanlıcılık anlayışı yeniden hakim kılınmıştır. Biz Atsızcılar bu adama "başbuğ" diyenleri Türkçü kabul etmiyoruz yoksa ülküsüzler demiş dememiş umurumuzda değil.

 

156583_147909548590019_3466618_n.jpg?_nc

156011_147920208588953_3210463_n.jpg?_nc


 
tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkeş itinin 27 Mayıs Devrimi ile hiçbir ilgisi yoktur. Bilakis kendisi bu devrimi baltalamak için son anda darbeye katılmış yani aralarına sızmıştır. Darbeden sonra Menderes itinin asılmaması için de elinden geleni yapmıştır.

 

Türkeş bir CIA ajanıdır ve Ülkücülük de bir Amerikan projesidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Faşist Ateist yazdı:

Türkeş itinin 27 Mayıs Devrimi ile hiçbir ilgisi yoktur. Bilakis kendisi bu devrimi baltalamak için son anda darbeye katılmış yani aralarına sızmıştır. Darbeden sonra Menderes itinin asılmaması için de elinden geleni yapmıştır.

 

Türkeş bir CIA ajanıdır ve Ülkücülük de bir Amerikan projesidir.

 

Amaçları genel olarak neydi sence?

 

Ve başarılı oldular mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, adalet123 yazdı:

 

Amaçları genel olarak neydi sence?

 

Ve başarılı oldular mı?

Oldular tabi ki. Türkiye'yi Menderes denen itin diktatörlüğünden kurtardılar. 

 

1961 anayasası gelmiş geçmiş en özgürlükçü anayasalardan birisidir. Öyle ki sağladığı özgürlük ülkeye bol gelmiş ve anarşinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Faşist Ateist yazdı:

Oldular tabi ki. Türkiye'yi Menderes denen itin diktatörlüğünden kurtardılar. 

 

1961 anayasası gelmiş geçmiş en özgürlükçü anayasalardan birisidir. Öyle ki sağladığı özgürlük ülkeye bol gelmiş ve anarşinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 

 

İyi de sen cia ajanı diyorsun sonra da diktatörlükten kurtarıldı ülke diyorsun.

 

Türkeş,türkiye zararına neler yapmıştır sence?

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, adalet123 yazdı:

 

İyi de sen cia ajanı diyorsun sonra da diktatörlükten kurtarıldı ülke diyorsun.

 

Türkeş,türkiye zararına neler yapmıştır sence?

Yukarıda söyledim ya işte. Türkeş 27 Mayısçıların arasına sızmış bir köstebektir. Amacı Menderes'in idamına engel olmaktı. 27 Mayıs'ı Türkeş yapmamıştır yani. 27 Mayıs Devrimi Cemal Gürsel ve arkadaşlarının eseridir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...