Jump to content

Dinin İknası


Recommended Posts

2 minutes ago, Yeni Üye said:

Mahkeme elbette kurulacaktır. Herkes yapıp ettiğini elbette görecektir. 

 

Emin misin? İnandığın kitapta bak ne diyor?

 

Kasas 78. Kârûn, “Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir” dedi. O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir).

 

Kehf 105. Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.

 

Yani inandığın kitapta senin dediğin gibi herkes için mahkeme kurulacak yazmıyor.

 

6 minutes ago, Yeni Üye said:

Hala Tanrının ne yapacağı konusunda ahkam kesiyorsunuz.

 

İnandığın tanrının ne yapacağı hakkında ahkam kesen sensin aslında. İnandığın tanrının kime ne yapacağı gönderdiğini iddia ettiğiniz kitapta yazıyor işte, ne diye kitaba baş vurmak yerine kafandan sallıyorsun. Bu sana göre büyük günah değil mi? Hatta şirke girmiyor mu?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 56
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

14 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

Hala Tanrının ne yapacağı konusunda ahkam kesiyorsunuz. Onu yapacak, bunu yapacak diyorsunuz. Kitabın ona inanana hitap ettiği inceliğini gözden kaçırıyorsunuz. Tanrı mesajına inanan kendine çeki düzen verir ve kendini yargılar. Kendi dışındakilerini yargılamaz ya da Tanrının ne yapacağına dair ahkam kesmez. Ne bir inananın ne de bir peygamberin o cennete gidecek, bu cehenneme gidecek diye hüküm verme görevi ve yetkisi vardır. Herkesin kendi derdinde olacağı bir günden bahsediyoruz. Bir mümin için en büyük edepsizlik o gün hakkında kendi dışındaki bir insanı yargılamaya kalkmaktır. 

 

Mesaj belli. Hesap günü kesindir. Mahkeme elbette kurulacaktır. Herkes yapıp ettiğini elbette görecektir. Yargı elbette verilecektir. İnanacaksan buna inan ve kendin için gereğini yap. İnanmazsan da neye inanıyorsan onun gereğini yaparsın. Her halükarda inandığın şeyle muamele edileceksin. Öldükten sonra bir şey görmeyeceğim diye inanırsan görüp göreceğin dünya olacak işte. Öldükten sonrası için bir nasibin olmayacak.

Deist mesajlar veriyorsun, Kuran’ı vicdanen red ettiğin belli. Doğru yoldasın.

Benim inancım yere düşmüş pozitif düşünceli putperesti, ateisti elinden tutup ayağa kaldırabilmek, yalancı, hırsız, pedofil, negatif, cahil müslüman, hristiyan, yahudinin yüzüne tükürebilmektir. Bunları yaparken de akıl ve bilim rehberim, kutsal kitabımdır.

Tanrım da, ilahi mahkeme de “zamandır”, o bana hak ettiğim cenneti elbette verir.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 dakika önce, sağduyu yazdı:

Yani inandığın kitapta senin dediğin gibi herkes için mahkeme kurulacak yazmıyor.

 

 

Her detaya, her lafza takılıyor, kafanıza göre yorumluyorsunuz ama manaya bir türlü yaklaşmıyor, esas mesajı ısrarla ıskalıyorsunuz. Bunun sebebi kuranı kalbinizle okumamanız. Esas mesaj alıntı yaptığınız kehf suresinin sonunda.

 

De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım; ancak bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işleşin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 minutes ago, Yeni Üye said:

 

Her detaya, her lafza takılıyor, kafanıza göre yorumluyorsunuz ama manaya bir türlü yaklaşmıyor, esas mesajı ısrarla ıskalıyorsunuz. Bunun sebebi kuranı kalbinizle okumamanız. Esas mesaj alıntı yaptığınız kehf suresinin sonunda.

 

De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım; ancak bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işleşin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın.

 

 

 

 

 

Ben hiç bir şeyi kalbimle okumam, beynimle okurum. Kalp dediğin şey alt tarafı kan pompalayan bir organ. Düşünmekle, anlamakla, akıl ve mantıkla hiç bir alakası yok kalbin. Sadece yüzyıllara yayılmış genel bir yanılgı.

 

Yani sana göre verdiğim şu ayetler esas mesajdan sayılmıyor, ha?

 

Kasas 78. Kârûn, “Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir” dedi. O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir).

 

Kehf 105. Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.

 

Bu ayetler sana ne anlatıyor?

 

Bir de merak ettiğim, bir insanın sırf başka bir insana inanmadı diye sonsuza kadar yakılması gerektiği fikrini nasıl içinize sindirebiliyorsunuz, nasıl kabul edebiliyorsunuz? Bu soruya cevap vermeden önce şu soruyu da cevaplaman lazım: Kuran'a göre bir insan "Muhammed bir yalancıdır, ben Muhammed'e inanmıyorum" derse akıbeti ne olacak?

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
6 dakika önce, sağduyu yazdı:

Bu ayetler sana ne anlatıyor?

 

Bu ayetler bana beni anlatıyor. Kafir de benim içimde, münafık ta, mümin de, muhsin de. Öyle olmasa, kendilerine hitap etmese neden müslümanlar bu ayetleri okurken hüngür hüngür ağlasınlar?

 

Yargı sadece O'na aittir. Benden ısrarla kutsal kitabı bir başkası hesabına pay çıkarmam için okumamı istiyorsunuz. Ben de size diyorum ki ben bir inanan olarak Kutsal kitabı kendi hesabıma ve payıma okurum. Hem Tanrı ya inanıyorum deyip, hem de onun adına onun yarattığını yargılamak için kitabını okumak nasıl bir iman olabilir ki? 

 

Ayrıca, Tanrı'nın senin hakkında kabul etmeyeceğin ya da kabul edilebilir bulmayacağın bir hüküm vereceğini düşünme. Bilakis O gün kişiye kendi nefsi hesap görücü olarak yetecek. Kendi hesabımızı kendimiz görüp, kendi notumuzu kendimiz vereceğiz. Ayıplayan Tanrı'nın hükmünü değil kendi nefsini ayıplayacak. O ne olacak, bu ne olacak diye teorik sorularla kendimizi yormaya gerek yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
56 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

 

Her detaya, her lafza takılıyor, kafanıza göre yorumluyorsunuz ama manaya bir türlü yaklaşmıyor, esas mesajı ısrarla ıskalıyorsunuz. Bunun sebebi kuranı kalbinizle okumamanız. Esas mesaj alıntı yaptığınız kehf suresinin sonunda.

 

De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım; ancak bana tanrınızın tek bir Tanrı olduğu vahyolunuyor. Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işleşin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın.

 

 

 

 

 

Kafaya göre yorumlayan sensin.

 

Bak kitabın ne yazıyor: Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir. (BEYYİNE/6)

 

Ebedi olarak kalacaklar cehennemde diyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
25 minutes ago, Yeni Üye said:

 

Bu ayetler bana beni anlatıyor. Kafir de benim içimde, münafık ta, mümin de, muhsin de. Öyle olmasa, kendilerine hitap etmese neden müslümanlar bu ayetleri okurken hüngür hüngür ağlasınlar?

 

Bu ayetler bana beni anlatıyor ne demek? Yahu bir soruya da şöyle düzgün ve net bir cevap verin, tüm yaptığınız lafı eveleyip gevelemek, dolandırmak. Ayrıca şu ayetleri dinleyip hüngür hüngür ağlayanlara insan demek imkansız, onlar ancak olsa olsa bu ayetleri duyunca ağlamaya programlanmış beyinsiz robotlardır sadece. Ki bu hüngür hüngür ağlayanlar eminim ki ayette neyden bahsedildiğinden bile habersizler.

 

Kasas 78. Kârûn, “Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir” dedi. O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir).

 

Kehf 105. Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.

 

Ayetler ortada, bu ayetlerde ne anlatılıyor? Adam gibi cevap vereceksen cevap ver, dansöz gibi kıvıracaksan hiç cevap verme.

 

25 minutes ago, Yeni Üye said:

Yargı sadece O'na aittir. Benden ısrarla kutsal kitabı bir başkası hesabına pay çıkarmam için okumamı istiyorsunuz. Ben de size diyorum ki ben bir inanan olarak Kutsal kitabı kendi hesabıma ve payıma okurum. Hem Tanrı ya inanıyorum deyip, hem de onun adına onun yarattığını yargılamak için kitabını okumak nasıl bir iman olabilir ki? 

 

İşte siz dincilerin en büyük yanlışı da bu, ortada tanrı manrı yok, bir arap bedevisinin kıçından salladığı palavralar var. Bu kadar açık ve net bir gerçeği bile göremeyecek hale getirilmişsiniz. 1400 yıl önceki araplar elinize bir kitap vermiş, işte bu kitapta yazan her şey doğrudur demiş, hiç düşünmeden bu saçmalığa inanıyorsunuz.

 

Bir arap bedevisinin "Bana inanmayan herkesi Allah adında bir tanrı sonsuza kadar yakacak." şeklindeki deli saçması bir iddiaya hangi akıl, hangi mantıkla inanıyorsunuz?

 

25 minutes ago, Yeni Üye said:

Ayrıca, Tanrı'nın senin hakkında kabul etmeyeceğin ya da kabul edilebilir bulmayacağın bir hüküm vereceğini düşünme. Bilakis O gün kişiye kendi nefsi hesap görücü olarak yetecek. Kendi hesabımızı kendimiz görüp, kendi notumuzu kendimiz vereceğiz. Ayıplayan Tanrı'nın hükmünü değil kendi nefsini ayıplayacak. O ne olacak, bu ne olacak diye teorik sorularla kendimizi yormaya gerek yok.

 

Yahu ortada bir tanrı olsa benim onun kararlarını kabul edip etmemem diye bir şey zaten söz konusu olmaz. Etsem ne olacak, etmesem ne olacak, sonsuz gücü olduğu iddia edilen bir varlığa karşı ne yapılabilir?

 

Ayrıca ortada bir tanrı olsa ne yapacağını da sana soracak değil, senin ne düşündüğünü de önemseyecek değil. Mesela senin kıçına kazığı sokup sonsuza kadar kebap çevirme yapar, sen ister kabul et ister etme.

 

Yukarıda da anlattığım gibi, ortada tanrı manrı yok, YOK. Sadece yağmacı, 12 karılı bir arap bedevisin kıçından salladığı palavralar var. Elinde Allah adında bir tanrı olduğuna ve Muhammed adlı bir arap çapulcusunu elçi seçtiğine dair 1400 yıl önceki arapların palavralarından başka ne var?

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
15 dakika önce, sağduyu yazdı:

Allah adında bir tanrı olduğuna ve Muhammed adlı bir arap çapulcusunu elçi seçtiğine dair 1400 yıl önceki arapların palavralarından başka ne var?

Yahu Muhammed denen adam zaten palavradır, bu zatın yaşadığı dönemde görüldüğüne tanık olan bir tek kanıt bile yoktur.

 

Muhammed emevi icadıdır, İspanya’ya kadar gitmelerinden niyeti anlayabilirsin.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 minutes ago, Abdülmalik said:

Yahu Muhammed denen adam zaten palavradır, bu zatın yaşadığı dönemde görüldüğüne tanık olan bir tek kanıt bile yoktur.

 

Muhammed emevi icadıdır, İspanya’ya kadar gitmelerinden niyeti anlayabilirsin.

 

Muhammed yaşadı, yaşamadı tartışmaları ile konuyu dağıtmaya gerek yok, yaşayıp yaşamadığının da önemi yok, ortada İslam diye bir din var, asıl tartışılması gereken İslam'ın ortaya koyduğu iddia.

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

Muhammed yaşadı, yaşamadı tartışmaları ile konuyu dağıtmaya gerek yok, yaşayıp yaşamadığının da önemi yok, ortada İslam diye bir din var, asıl tartışılması gereken İslam'ın ortaya koyduğu iddia.

Bu önemli, bu dine saçmalıklarına rağmen inanıyorlar, çünkü cennet ve ölümsüzlük vaad ediyor, Muhammed’den vurmak iyi fikir ve bu adamın yaşadığına dair ikna edici bir kanıt bulunmuyor, bu belki ikna edici olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammedin fiziksel anlamda yaşayıp yaşamadığı istikametindeki düşünceler Müslümanların ilgi alanına pek girmez, çünkü onlara göre bu zat 100% yaşamıştır, 100% herşeye gücü yeten tanrının çok sevdiği elçisidir, 100% doğruyu söylemiştir, 100% son dinin son peygamberidir, 100% diğer dinler tü kakadır ve 100% kıyamete kadar bu dinden gayri başka bir din indirilmeyecektir.

 

Müslümanların açısından özetle durum bundan ibaret, haliyle safkan müslümanlar "dediğim dedik, kestiğim kestik" modundan çıkmaktan acizdirler. Bunu gözlemi, buraya damlayan müslümanların her iletisinde görmeniz mümkün.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, Abdülmalik said:

Bu önemli, bu dine saçmalıklarına rağmen inanıyorlar, çünkü cennet ve ölümsüzlük vaad ediyor, Muhammed’den vurmak iyi fikir ve bu adamın yaşadığına dair ikna edici bir kanıt bulunmuyor, bu belki ikna edici olabilir.

 

Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir. 

 

Muhammedin yaşamadığı üzerine bir yerlerde bir takım tartışmalar yapılabilir, yapılıyordu da. Ama sonuç, tartışmaktan, havanda su dövmekten öteye gitmez, gitmiyorda. 

 

Muhammedin yaşayıp yaşamadığına dair, en iyi başlangıç noktası, kuran dene, onun sözleri (iddiaya göre) olacaktır. Bu sözlere bakınca, kronolojik olarak, kurgu olması pek olası olmayan bir psikolojik eğri görüyoruz. İlk dönemki sözleri, neden onları söylemiş olacağı, devamında gelen sözler, gücü ele geçirince olan 180 derece çark etmeler vs. vs. Tipik bir insan davranış modeline uyuyor. O halde, muhammedin yaşamış olabileceği ihtimali gayet güçlü şekilde ortaya çıkıyor. Bu elbette, yaşadığını göstermez, ancak, yaşamış olması ihtimalinin yok sayılamayacağı gerçeğini de önümüze koyuyor. 

 

Ama aynısını, Hz. Yunus dedikleri kişi için, Musa için, Yusuf için söyleyemiyoruz. Kurguları o kadar masalsı ki, bunun uydurmadan ibaret olduğu apaçık sırıtıyor. Bu, belki bir kaçı için, efsaneyi oluşturan bir çekirdek kişi olabileceği anlamına gelsede, bu kişilerin yaşamış olması pek olası değil. Ama aynı şeyi, muhammed için söylemek mümkün değil.

 

İşte bu nedenle, tartışmayı bu yöne çekmeye çalışmak, abesle iştigal olacaktır. Özel veya bir nevi tüzel kişide olsa, muhammed bir gerçektir. Ve her zaman gerçeklerle uğraşmak somut bir yere varabilmenin yeğane yolu olmuştur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 saat önce, sağduyu yazdı:

Elinde Allah adında bir tanrı olduğuna ve Muhammed adlı bir arap çapulcusunu elçi seçtiğine dair 1400 yıl önceki arapların palavralarından başka ne var?

 

Benim için Tanrının varlığı bedihi(apaçık). Tanrının varlığı denince nasıl bir delil nasıl bir bilgi bekliyor ve umuyorsunuz bilemiyorum ama arayan için Tanrıya giden yollar ve deliller sınırsızdır. Yaratılmışların nefesleri adedince Ona giden yol vardır. O yarattığı şeylere uzak değil ki, Onu uzaklarda ya da dışarıda kitaplarda, birilerinin sözünde arayıp bulayım. Senden, benden, yarattığı her şeyden Ona giden bir yol elbette vardır. Herkes için bu yol farklıdır. Benim yolum senin yolunun aynı değil ki, bende böyle olacak diye sende de öyle olsun. Mesele bu yolu usulünce aramak, kapıyı edep dairesinde tıklamak. 

 

Ben Tanrı var mıdır, delili nedir sorusunu sormadım. Şüphe duymadım ki delil sorayım. Benim için abes olan: İlim var, Rahmet var, Gerçek var, Kudret var, Hayat var, İrade var, İyilik var, Kötülük var, İçimdeki terazi var, her şey var ama Tanrı yok demek. Bana göre belki ben yokum, belki ilüzyonum, simülasyonum, evrendeki herşey de öyle ama Tanrı muhakkak var. Kendi varlığımdan emin olduğumdan daha fazla Onun varlığından eminim.

Sen soruyorsun. Sorabilirsin. Hakkındır. Sen peşin red ve inkar mantığıyla yaklaşmıyorsan Tanrı sana cevabını vermelidir. Bu da Onun üstüne düşen ve Onun bileceği bir şey. 

 

Ben sana kendi hikayemden bir an paylaşayım. Dedim ki Allah'ım peygamberin varlığı benim için bir rivayetten ibaret. Halbuki iman öyle bir şey değil. Kesinlik ister. Böyle bir insan yaşadı mı? Yaşadıysa bu insanın iyi ve doğru sözlü olduğunu nasıl bileceğim? O sabah bir perde gerisinde bir silüet, bir karikatür gibi beliren bir ruhaniyet olarak peygamber rüyamı teşrif etti. O tecrübe, duygu yoğunluğu, huzur içerisinde bütün sorular da anlamını yitirdi. İman bütün soruları cevaplandırdığın an değildir. Bütün soruların anlamını yitirdiği andır. 

 

Tekrar ediyorum İman aklın işi değildir. İman bütün varlığın ve kalbin işidir. Aklın işi olsa zaten kesin olamaz. Hangi akli bilgi var ki kesin olsun? Atom kesin mi? değil, fizik kesin mi? Değil. Hiç bir bilimsel bilgi kesin değil. Kesin olan bir tek bilgi senin varlığının bilgisi. Onu da akli ve lafzi kalıplara dökemezsin. Sadece sen bilirsin. Yani sağduyu olmak nedir anlat desem anlatılmaz. Anlatılsa da gerçeğinin yerini tutmaz. İman böyledir işte. Bilmek için olmak lazım.

 

Birisi Muhammed yalancıdır dese olur. Peygamberi tanıyanların ve davete direk muhatap olanların bunu demesiyle bugün yaşayan birinin bunu demesi farklıdır. Peygamberi tanıyanlar onun doğru söylediğini biliyordu. Ama kibirleri ve inatları yüzünden kabul etmiyorlardı. Ebu cehil ne diyordu biliyor musun? ZENCİ BİR KÖLEYLE BENİ BİR TUTAN DİN OLMAZ OLSUN diyordu. Böyle bir adamın inkarı ile yaşadığı çevre, kültür, şartlar, muhatap kaldığı propoganda ya da üzerinden zaman geçtiği ve gerçekliğine ulaşamadığı için Muhammed peygamberi kabul etmeyen birinin durumu elbette farklıdır. Senin yalancı demen bir şeyi değiştirmez. O geldi ve isteyenler için en yüksek mertebelere ulaştıracak imanı, bilgiyi ve hikmeti getirdi. Ulaşabilene mübarek olsun. Ulaşamayan da ulaşanların hatırına affolunur inşallah.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Yeni Üye said:

Benim için Tanrının varlığı bedihi(apaçık). Tanrının varlığı denince nasıl bir delil nasıl bir bilgi bekliyor ve umuyorsunuz bilemiyorum ama arayan için Tanrıya giden yollar ve deliller sınırsızdır. Yaratılmışların nefesleri adedince Ona giden yol vardır. O yarattığı şeylere uzak değil ki, Onu uzaklarda ya da dışarıda kitaplarda, birilerinin sözünde arayıp bulayım. Senden, benden, yarattığı her şeyden Ona giden bir yol elbette vardır. Herkes için bu yol farklıdır. Benim yolum senin yolunun aynı değil ki, bende böyle olacak diye sende de öyle olsun. Mesele bu yolu usulünce aramak, kapıyı edep dairesinde tıklamak. 

 

Nasıl bir delil bekliyorum, mesela çıkıp ben buradayım, sizi ben yarattım diyebilir. Kalanı boş laftan spekülasyondan ibarettir, hiç bir değeri, geçerliliği yoktur.

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

Ben Tanrı var mıdır, delili nedir sorusunu sormadım. Şüphe duymadım ki delil sorayım. Benim için abes olan: İlim var, Rahmet var, Gerçek var, Kudret var, Hayat var, İrade var, İyilik var, Kötülük var, İçimdeki terazi var, her şey var ama Tanrı yok demek. Bana göre belki ben yokum, belki ilüzyonum, simülasyonum, evrendeki herşey de öyle ama Tanrı muhakkak var. Kendi varlığımdan emin olduğumdan daha fazla Onun varlığından eminim.

Sen soruyorsun. Sorabilirsin. Hakkındır. Sen peşin red ve inkar mantığıyla yaklaşmıyorsan Tanrı sana cevabını vermelidir. Bu da Onun üstüne düşen ve Onun bileceği bir şey. 

 

Bazı insanlar körü körüne inanır çünkü öyle programlanmıştır, bazı insanlar kanıt ister benim gibi. Şimdiye kadar hiç bir tanrı da çıkıp cevap vermedi.

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

Ben sana kendi hikayemden bir an paylaşayım. Dedim ki Allah'ım peygamberin varlığı benim için bir rivayetten ibaret. Halbuki iman öyle bir şey değil. Kesinlik ister. Böyle bir insan yaşadı mı? Yaşadıysa bu insanın iyi ve doğru sözlü olduğunu nasıl bileceğim? O sabah bir perde gerisinde bir silüet, bir karikatür gibi beliren bir ruhaniyet olarak peygamber rüyamı teşrif etti. O tecrübe, duygu yoğunluğu, huzur içerisinde bütün sorular da anlamını yitirdi. İman bütün soruları cevaplandırdığın an değildir. Bütün soruların anlamını yitirdiği andır. 

 

Yani bir rüya gördün diye arapların palavraları senin için bir anda reddedilemez gerçek haline geldi ha? Sakın o gördüğün rüya bebekliğinden itibaren yapılan telkinin, beyin yıkamanın sonucu olmasın?

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

Tekrar ediyorum İman aklın işi değildir. İman bütün varlığın ve kalbin işidir. Aklın işi olsa zaten kesin olamaz. Hangi akli bilgi var ki kesin olsun? Atom kesin mi? değil, fizik kesin mi? Değil. Hiç bir bilimsel bilgi kesin değil. Kesin olan bir tek bilgi senin varlığının bilgisi. Onu da akli ve lafzi kalıplara dökemezsin. Sadece sen bilirsin. Yani sağduyu olmak nedir anlat desem anlatılmaz. Anlatılsa da gerçeğinin yerini tutmaz. İman böyledir işte. Bilmek için olmak lazım.

 

O kesin, hangi aklı başında insan körü körüne arapların palavralarının peşine düşer? Akıl ve bilgi ile iman ters orantılıdır, insan akıllandıkça bilinçlendikçe iman azalır, en sonunda hakkettiği yere yani çöpe gider.

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

Birisi Muhammed yalancıdır dese olur.

 

Peki Muhammed yalancıdır diye birisi hakkında İslam ne diyor?

 

3 hours ago, Yeni Üye said:

Peygamberi tanıyanların ve davete direk muhatap olanların bunu demesiyle bugün yaşayan birinin bunu demesi farklıdır. Peygamberi tanıyanlar onun doğru söylediğini biliyordu. Ama kibirleri ve inatları yüzünden kabul etmiyorlardı. Ebu cehil ne diyordu biliyor musun? ZENCİ BİR KÖLEYLE BENİ BİR TUTAN DİN OLMAZ OLSUN diyordu. Böyle bir adamın inkarı ile yaşadığı çevre, kültür, şartlar, muhatap kaldığı propoganda ya da üzerinden zaman geçtiği ve gerçekliğine ulaşamadığı için Muhammed peygamberi kabul etmeyen birinin durumu elbette farklıdır. Senin yalancı demen bir şeyi değiştirmez. O geldi ve isteyenler için en yüksek mertebelere ulaştıracak imanı, bilgiyi ve hikmeti getirdi. Ulaşabilene mübarek olsun. Ulaşamayan da ulaşanların hatırına affolunur inşallah.

 

Kuran da da Ebu Cehil ile aynı fikirde.

 

Nahl 75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.

 

Bunlar da bonus:

 

2776 - Ebu Ümâme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Üç kişi vardır ki, onların namazları kulaklarını öte geçmez:
1) Dönünceye kadar, kaçan köle.
2) Geceyi, kocası kendisine dargın olarak geçiren kadın.
3) Kavminin nefret ettiği imam. ''
Tirmizî, Salât 266, (360).

 

2828 - Târık İbnu Şihâb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Cum'a namazı, dört kişi hâriç geri kalan her müslüman üzerine cemaat içinde yapması gereken vâcib bir hakk'dır. Cumadan istisna edilen bu dört kişi şunlardır: Köle, kadın, çocuk ve hasta."
Ebu Dâvud, Salât 215, (1067).

 

387 - İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim: "Kim döllemesi yapılmış bir hurmalık satarsa (bir başka rivayette satın alırsa) bunun meyvesi satana aittir. Satın alan kendisinin olacak diye şart koşmuşsa o haric (bu durumda meyve müşterinindir). Kim de bir köle satarsa, kölenin malı satanındır, burda da satın alan "benim olacak" diye şart koşmuşsa o hariç, bu takdirde kölenin malı varsa müşterinin olur."
Buhârî, Büyü 90, 92, Şürb 17, Şürüt 2; Müslim, Büyü 77, (1543); Muvatta, Büyü 9 (2, 617); Tirmizi, Büyü 25, (1244); Ebu Dâvud, İcâre 44, (3433, 4434); Nesâî, Büyü 75, (7, 296).

 

4148 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam, kölesini " benden sonra hür olsun" diye azad etmişti. Sonradan ona ihtiyacı doğdu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm köleyi alarak: "Bunu benden kim satın alacak?" dedi. Nuaym İbnu Abdillah İBni'n-Nehham radıyallahu anh şu şu miktar fiyata satın aldı. Resulullah o parayı (köle sahibine) verdi."
Buhari, Büyü 59, 110, İstikraz 16, Husumat 2, Itk 9, Kefaretu'l-Eyman 7, İkrah 4, Ahkam 32; Müslim, Eyman 41, (997); Ebu Davud, Itk 9, (3955, 3956, 3957); Tirmizi, Büyü 11, (1219); Nesai, Büyü 94, (7, 304).

 

5619 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hangi köle, efendilerinin izni olmadan evlenirse zânidir."
Ebu Dâvud, Nikâh 17, (2078); Tirmizi, Nikâh 20, (1111, 1112).

 

4136 - İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam, öleceği sıra, kendine ait altı köleyi azad etti. Onlardan başka malı da yoktu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onları çağırdı. Onları üç gruba ayırdı, sonra aralarında kur'a çekti. İkisini azad etti. dördünü köle olarak bıraktı. Adamı da şiddetle azarladı."
Müslim, Eyman 56, (1668); Muvatta, Itk 3, (2, 774); Tirmizi, Ahkam 27, (1364); Ebu Davud, Itk 10, (3958- 3961); Nesai, Cenaiz 65, (4, 64).

 

Bu da veda hutbesinden:

 

"Ey insanlar!

"Cenab-i Hakk her hak sahibine hakkini vermistir. Her insanin mirastan hissesini ayirmistir. Mirasciya vasiyet

etmeye lüzüm yoktur. Cocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir. Zina eden kimse icin mahrumiyet vardir.

Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba ( Bir yere, bir kimseye mensub olmak. Maiyyetine girmek. Bağlanmak. ) kalkan köle, Allah'in,

meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin. Cenab-i Hakk, bu gibi insanlarin ne tevbelerini, ne de adalet

ve sehadetlerini kabul eder.

 

Bunlar sadece bir kısmı, bunlar gibi ne hadisler var.

 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

Nasıl bir delil bekliyorum, mesela çıkıp ben buradayım, sizi ben yarattım diyebilir. Kalanı boş laftan spekülasyondan ibarettir, hiç bir değeri, geçerliliği yoktur.

 

 

Bazı insanlar körü körüne inanır çünkü öyle programlanmıştır, bazı insanlar kanıt ister benim gibi. Şimdiye kadar hiç bir tanrı da çıkıp cevap vermedi.

 

 

Yani bir rüya gördün diye arapların palavraları senin için bir anda reddedilemez gerçek haline geldi ha? Sakın o gördüğün rüya bebekliğinden itibaren yapılan telkinin, beyin yıkamanın sonucu olmasın?

 

 

O kesin, hangi aklı başında insan körü körüne arapların palavralarının peşine düşer? Akıl ve bilgi ile iman ters orantılıdır, insan akıllandıkça bilinçlendikçe iman azalır, en sonunda hakkettiği yere yani çöpe gider.

 

 

Peki Muhammed yalancıdır diye birisi hakkında İslam ne diyor?

 

 

Kuran da da Ebu Cehil ile aynı fikirde.

 

Nahl 75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.

 

Bunlar da bonus:

 

2776 - Ebu Ümâme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Üç kişi vardır ki, onların namazları kulaklarını öte geçmez:
1) Dönünceye kadar, kaçan köle.
2) Geceyi, kocası kendisine dargın olarak geçiren kadın.
3) Kavminin nefret ettiği imam. ''
Tirmizî, Salât 266, (360).

 

2828 - Târık İbnu Şihâb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdularki: "Cum'a namazı, dört kişi hâriç geri kalan her müslüman üzerine cemaat içinde yapması gereken vâcib bir hakk'dır. Cumadan istisna edilen bu dört kişi şunlardır: Köle, kadın, çocuk ve hasta."
Ebu Dâvud, Salât 215, (1067).

 

387 - İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim: "Kim döllemesi yapılmış bir hurmalık satarsa (bir başka rivayette satın alırsa) bunun meyvesi satana aittir. Satın alan kendisinin olacak diye şart koşmuşsa o haric (bu durumda meyve müşterinindir). Kim de bir köle satarsa, kölenin malı satanındır, burda da satın alan "benim olacak" diye şart koşmuşsa o hariç, bu takdirde kölenin malı varsa müşterinin olur."
Buhârî, Büyü 90, 92, Şürb 17, Şürüt 2; Müslim, Büyü 77, (1543); Muvatta, Büyü 9 (2, 617); Tirmizi, Büyü 25, (1244); Ebu Dâvud, İcâre 44, (3433, 4434); Nesâî, Büyü 75, (7, 296).

 

4148 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam, kölesini " benden sonra hür olsun" diye azad etmişti. Sonradan ona ihtiyacı doğdu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm köleyi alarak: "Bunu benden kim satın alacak?" dedi. Nuaym İbnu Abdillah İBni'n-Nehham radıyallahu anh şu şu miktar fiyata satın aldı. Resulullah o parayı (köle sahibine) verdi."
Buhari, Büyü 59, 110, İstikraz 16, Husumat 2, Itk 9, Kefaretu'l-Eyman 7, İkrah 4, Ahkam 32; Müslim, Eyman 41, (997); Ebu Davud, Itk 9, (3955, 3956, 3957); Tirmizi, Büyü 11, (1219); Nesai, Büyü 94, (7, 304).

 

5619 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hangi köle, efendilerinin izni olmadan evlenirse zânidir."
Ebu Dâvud, Nikâh 17, (2078); Tirmizi, Nikâh 20, (1111, 1112).

 

4136 - İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam, öleceği sıra, kendine ait altı köleyi azad etti. Onlardan başka malı da yoktu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onları çağırdı. Onları üç gruba ayırdı, sonra aralarında kur'a çekti. İkisini azad etti. dördünü köle olarak bıraktı. Adamı da şiddetle azarladı."
Müslim, Eyman 56, (1668); Muvatta, Itk 3, (2, 774); Tirmizi, Ahkam 27, (1364); Ebu Davud, Itk 10, (3958- 3961); Nesai, Cenaiz 65, (4, 64).

 

Bu da veda hutbesinden:

 

"Ey insanlar!

"Cenab-i Hakk her hak sahibine hakkini vermistir. Her insanin mirastan hissesini ayirmistir. Mirasciya vasiyet

etmeye lüzüm yoktur. Cocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir. Zina eden kimse icin mahrumiyet vardir.

Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba ( Bir yere, bir kimseye mensub olmak. Maiyyetine girmek. Bağlanmak. ) kalkan köle, Allah'in,

meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin. Cenab-i Hakk, bu gibi insanlarin ne tevbelerini, ne de adalet

ve sehadetlerini kabul eder.

 

Bunlar sadece bir kısmı, bunlar gibi ne hadisler var.

 

 

 

 

 

 

 

nahl  75  te  bahsedileni  bi  araştırın lütfen 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 minute ago, akılsızşuursuzatom said:

nahl  75  te  bahsedileni  bi  araştırın lütfen 

 

Nesini araştırayım?

 

Nahl 75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.

 

Ayet gayet açık.

Link to post
Sitelerde Paylaş
22 dakika önce, sağduyu yazdı:

 

Nesini araştırayım?

 

Nahl 75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler.

 

Ayet gayet açık.

bir 5 dk  nizi  ayirin  ne. olacak  

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 minutes ago, akılsızşuursuzatom said:

bir 5 dk  nizi  ayirin  ne. olacak  

 

Sen ayır, araştır, ne bulduğunu yaz. Neden kendin yapman gereken şeyi benim üzerime yüklemeye çalışıyorsun?

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...