Jump to content

Tek tanrılı dinlerin kökeni sümer mi ?


Recommended Posts

  • İleti 65
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Marduk, uydurma bir tanrıdır. Tek tanrıcılığın kökeni falanda onunla alakalı değildir.

 

Gerçi olay biraz daha karmaşık tabi. Marduk, sümerler falan devrinde, babillilerin tanrılarından biri. Mezopotamya'nın kendi kendini kurutmasıyla, oradaki diğer dinler gibi, o da tarihe gömülüp gitmiştir.

 

Bugünkü tek tanrılı dinlerin kökeni, doğrudan değil, gene bir sürü karmaşık yollarla, eski mısırdan gelir, akheneton'dan. Bu dinleri incelerseniz, zaten hepsinin mısırdan geldiğini görmek zor değildir. Bu dönem, marduktan yaklaşık 200 senen sonra falan gerçekleşmiş olsa da, babillilerin yokoluşu ile, meydan bu akıma kalmıştır. İlerleyen dönemdeki hitit vs. ile mısır arasındaki ilişkiler, o eski sümer dinlerinden bir şeylerin de bu dinlere karışmasına sebep olmuştur, nuh tufanı masalı falan gibi. 

 

Tek tanrılı dinlerin kökenine ulaşınca, eski mısır ve aton dinini görsekte, bugünkü dinler o dinin devamı falan değil, o mardukta dahil, bölgedeki bir sürü dinin ve paganizmin bir karışımı olarak ortaya çıkmıştır. Tevrat, yani bu musa falan hikayesi, mısırda değil, eski babillilerin yaşadığı bölgede anlatılmıştır. Ve bunun kökenleri, en fazla milattan önce 600 yıllarına gider. Tanrı tarafı, mısırlı olan, ama hikayeleri daha çok mezopotamya ve havalisi olan bir şeydir tevrat. Tahminen, mısırdan kaçıp gelen yada, firavunların mısır seferleri sonrası oralarda kalan kimselerin ürettiği bir din olması kuvvetle muhtemel, bu tek tanrılı dinlerin. 

 

Kadeş anlaşması, pek bilinmez, ama tarihin en önemli anlaşmasıdır. Şu gözden kaçar, M.Ö. 13. YY'da akheneton ve tek tanrılı dini vardı. Hemen ardından, kadeş antlaşması yapıldı ve mezopotamya/anadolu ile mısır arasında ilişkiler başladı. Mısır'da ise, hala o tek tanrılı dini silmeye çalışıyordu firavun bir yandan. Bu durumda, mısırda o aton dinine sadık kalan kitlelerin, babil topraklarına kayması, göçmesi beklenmeyecek bir şey değil. Ve onlarda, o mısır tanrısı ile, oradaki dini harmanlayıp, bu tek tanrılı dinleri çıkardılar. Bir çok eski babil tanrısı da, tahminen peygamber falan olarak, o dine geçmiş oldu.

 

Yani, görünen, en makul izahat bu şekilde. Ama emin olmak, zor, zira yeterince buluntu yok. ama apaçık ortada olan bir şey, tek tanrılı dinlere ait şekillenmeyi, marduktan çok çok sonra görüyor olmamız. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 saat önce, anibal yazdı:

Marduk, uydurma bir tanrıdır. Tek tanrıcılığın kökeni falanda onunla alakalı değildir.

 

Gerçi olay biraz daha karmaşık tabi. Marduk, sümerler falan devrinde, babillilerin tanrılarından biri. Mezopotamya'nın kendi kendini kurutmasıyla, oradaki diğer dinler gibi, o da tarihe gömülüp gitmiştir.

 

Bugünkü tek tanrılı dinlerin kökeni, doğrudan değil, gene bir sürü karmaşık yollarla, eski mısırdan gelir, akheneton'dan. Bu dinleri incelerseniz, zaten hepsinin mısırdan geldiğini görmek zor değildir. Bu dönem, marduktan yaklaşık 200 senen sonra falan gerçekleşmiş olsa da, babillilerin yokoluşu ile, meydan bu akıma kalmıştır. İlerleyen dönemdeki hitit vs. ile mısır arasındaki ilişkiler, o eski sümer dinlerinden bir şeylerin de bu dinlere karışmasına sebep olmuştur, nuh tufanı masalı falan gibi. 

 

Tek tanrılı dinlerin kökenine ulaşınca, eski mısır ve aton dinini görsekte, bugünkü dinler o dinin devamı falan değil, o mardukta dahil, bölgedeki bir sürü dinin ve paganizmin bir karışımı olarak ortaya çıkmıştır. Tevrat, yani bu musa falan hikayesi, mısırda değil, eski babillilerin yaşadığı bölgede anlatılmıştır. Ve bunun kökenleri, en fazla milattan önce 600 yıllarına gider. Tanrı tarafı, mısırlı olan, ama hikayeleri daha çok mezopotamya ve havalisi olan bir şeydir tevrat. Tahminen, mısırdan kaçıp gelen yada, firavunların mısır seferleri sonrası oralarda kalan kimselerin ürettiği bir din olması kuvvetle muhtemel, bu tek tanrılı dinlerin. 

 

Kadeş anlaşması, pek bilinmez, ama tarihin en önemli anlaşmasıdır. Şu gözden kaçar, M.Ö. 13. YY'da akheneton ve tek tanrılı dini vardı. Hemen ardından, kadeş antlaşması yapıldı ve mezopotamya/anadolu ile mısır arasında ilişkiler başladı. Mısır'da ise, hala o tek tanrılı dini silmeye çalışıyordu firavun bir yandan. Bu durumda, mısırda o aton dinine sadık kalan kitlelerin, babil topraklarına kayması, göçmesi beklenmeyecek bir şey değil. Ve onlarda, o mısır tanrısı ile, oradaki dini harmanlayıp, bu tek tanrılı dinleri çıkardılar. Bir çok eski babil tanrısı da, tahminen peygamber falan olarak, o dine geçmiş oldu.

 

Yani, görünen, en makul izahat bu şekilde. Ama emin olmak, zor, zira yeterince buluntu yok. ama apaçık ortada olan bir şey, tek tanrılı dinlere ait şekillenmeyi, marduktan çok çok sonra görüyor olmamız. 

 

Anibal tamamen yok olan halklar var mıdır?

 

Yıkılan bir devletin milleti yeni kurulan başka devleltler içerisinde mi yaşıyor?

 

Yani tarihte bu süreç nasıl işliyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 minute ago, adalet123 said:

 

Anibal tamamen yok olan halklar var mıdır?

 

Yıkılan bir devletin milleti yeni kurulan başka devleltler içerisinde mi yaşıyor?

 

Yani tarihte bu süreç nasıl işliyor?

 

Tamamen yok olan bir sürü halk var. Ama genelde, bir millet, diğerinin içinde asimile oluyor. Bölge için, bir dönüm noktası roma'dır. Roma, milleti öldürmeyi pek sevmez, genelde katliam yapmaz. Sebebi insancıl olmak falan değil tabi, ticaret olsun, vergi alınsın falan. O nedenle, roma devrinden öncesine ayrıca bakmak lazım. O dönemde, genelde ticaret falan yok, şurada verimli toprak var, başında kim varsa o yiyip içiyor. İşte bu nedenle, işgaller genellikle oradaki ahaliyi kırıp geçirmekle sonuçlanıyor. Tabi hepsi bu kadar değil. Bir de malum yağmacılar var, moğollar, vikingler, persler falan gibi. Onlar da genelde milleti kırıp, mallarını gaspetmek yöntemi uyguluyor, ama o kırım çok derin olmuyor.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, anibal yazdı:

 

Tamamen yok olan bir sürü halk var. Ama genelde, bir millet, diğerinin içinde asimile oluyor. Bölge için, bir dönüm noktası roma'dır. Roma, milleti öldürmeyi pek sevmez, genelde katliam yapmaz. Sebebi insancıl olmak falan değil tabi, ticaret olsun, vergi alınsın falan. O nedenle, roma devrinden öncesine ayrıca bakmak lazım. O dönemde, genelde ticaret falan yok, şurada verimli toprak var, başında kim varsa o yiyip içiyor. İşte bu nedenle, işgaller genellikle oradaki ahaliyi kırıp geçirmekle sonuçlanıyor. Tabi hepsi bu kadar değil. Bir de malum yağmacılar var, moğollar, vikingler, persler falan gibi. Onlar da genelde milleti kırıp, mallarını gaspetmek yöntemi uyguluyor, ama o kırım çok derin olmuyor.

 

 

 

Anibal,cevabın için teşekkür ederim.Senin tarih bilgin gerçekten müthiş.Ben kürdüm ve kürt tarihini araştırmak istiyorum.Bu konuda hangi kaynaklara güvenebilirim? Kürt ırkçısı veya kürt düşmanı değilde bilimsel kaynaklara ihtiyacım var.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 11.03.2019 at 19:00, adalet123 said:

 

Anibal,cevabın için teşekkür ederim.Senin tarih bilgin gerçekten müthiş.Ben kürdüm ve kürt tarihini araştırmak istiyorum.Bu konuda hangi kaynaklara güvenebilirim? Kürt ırkçısı veya kürt düşmanı değilde bilimsel kaynaklara ihtiyacım var.

 

Kürt diye bir kavim, ırk yok. Hoş, Türk diye bir ırkta yok. O yüzden tarihi takip etmekte zor.

 

Bugün, suriye kürtleri, türkiye kürtleri, ırak kürtleri vb. hepsi genetik olarak dahi bir hayli farklı. O yüzden kimin tarihini ne kadar süreceğin pek belli değil.

 

Proposed genetic divisions of Middle East - One Family One World DNA Project

 

Velakin, bu genetik halin bize gösterdiği bir şey var. En ince detay, ırak kürtleri bölgesinde görülebilir. Bu bölgede bir kaç benek görülüyor. Bunlarda, incelenince kendisine kürt demeyen izole kalmış topluluklar olarak görülüyor. Diğerlerine bakarsak, aşırı şekilde melezlenmiş olduklarını görebiliyor, ortak bir Y kromozomu veya mtDNA havuzu yok. 

 

Bu durum, kürt olduğunu söyleyen kişilerde belirli bir duruma işaret ediyor. Bunlar, genel olarak yerleşik bir durum oluşturmamış. Anlaşılan o ki, bugün oralarda yaşayanlar, çeşitli şekillerde oralara göç etmiş, oralarda kalmış gruplar. Hatta bu gruplar, bir kaç nesilde bir oradan da başka yerlere göçüp durmuş. 

 

Hal böyle olunca, o bölgenin belli bir ırka dair tarihine bakabilmek pek olası değil. Ancak, bölgenin tarihine bakabiliriz. Mesela deriz, buraya ilk evvel babiller gelmiş, sonra persler onları yok edip yerien geçmiş. Ardından cizvitler gelmiş, sonra onları kovalayan vikingler çıkmış. Vikinglerde dağa kaçmış. Bölgede suya düşmüş. suyu araplar içmiş. Araplar ormana kaçmış. Ormanda yanmış bitmiş kül olmuş. Anladın umarım. O bir tarihçilik konusu ve tarihi kayıtlarda bir hayli yoğun şekilde var. Bu kayıtlarda kürt kavramına raslanmayışı, aslolarak kürt diye bir kavmin olmayışından başka bir şeye işaret etmiyor.

 

Peki kürt ne, yoklar mı yani? Hayır, onlar çok yakın zamanda, bölgede kendine kürt diyerek, bir grup insanı tanımlama noktasında var olmuş insanlar. Onlara yok demek, abesle iştigal olur. Bu tıpkı kureyş gibi bir mevzu. Kureyş, mekkede yaşadığı söylenen bir kabile, aşiret, kavim vs. neyse. Ama bunlara dair kayıt yok ortada. Zira olay şurada, kureyş kelimesi zaten herşeyi açıklıyor. Kureyş, toplanma yeri demek. O bölgede, kabe vs. etrafına sağdan soldan toplanmış insanlara, kureyş denmiş. Bu da sanki bir kavimmiş gibi anılıp gelmiş. Tarih bunlarla doludur genelde. Kişileri, toplulukları, çok defa yaşadıkları bölgeye göre tanımlamak, yeni bir şey. 

 

Yani, kürtlerin, kürt insanların ülkesi değil, kürt ülkesinin insanları. Bu konuyu böyle düşünmek daha doğru olur sanıyorum. Tabi, buradaki kürt yerine, hemen her milletin adını da koyabilirsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On Wed Mar 13 2019 at 11:02, anibal yazdı:

 

Kürt diye bir kavim, ırk yok. Hoş, Türk diye bir ırkta yok. O yüzden tarihi takip etmekte zor.

 

Bugün, suriye kürtleri, türkiye kürtleri, ırak kürtleri vb. hepsi genetik olarak dahi bir hayli farklı. O yüzden kimin tarihini ne kadar süreceğin pek belli değil.

 

Proposed genetic divisions of Middle East - One Family One World DNA Project

 

Velakin, bu genetik halin bize gösterdiği bir şey var. En ince detay, ırak kürtleri bölgesinde görülebilir. Bu bölgede bir kaç benek görülüyor. Bunlarda, incelenince kendisine kürt demeyen izole kalmış topluluklar olarak görülüyor. Diğerlerine bakarsak, aşırı şekilde melezlenmiş olduklarını görebiliyor, ortak bir Y kromozomu veya mtDNA havuzu yok. 

 

Bu durum, kürt olduğunu söyleyen kişilerde belirli bir duruma işaret ediyor. Bunlar, genel olarak yerleşik bir durum oluşturmamış. Anlaşılan o ki, bugün oralarda yaşayanlar, çeşitli şekillerde oralara göç etmiş, oralarda kalmış gruplar. Hatta bu gruplar, bir kaç nesilde bir oradan da başka yerlere göçüp durmuş. 

 

Hal böyle olunca, o bölgenin belli bir ırka dair tarihine bakabilmek pek olası değil. Ancak, bölgenin tarihine bakabiliriz. Mesela deriz, buraya ilk evvel babiller gelmiş, sonra persler onları yok edip yerien geçmiş. Ardından cizvitler gelmiş, sonra onları kovalayan vikingler çıkmış. Vikinglerde dağa kaçmış. Bölgede suya düşmüş. suyu araplar içmiş. Araplar ormana kaçmış. Ormanda yanmış bitmiş kül olmuş. Anladın umarım. O bir tarihçilik konusu ve tarihi kayıtlarda bir hayli yoğun şekilde var. Bu kayıtlarda kürt kavramına raslanmayışı, aslolarak kürt diye bir kavmin olmayışından başka bir şeye işaret etmiyor.

 

Peki kürt ne, yoklar mı yani? Hayır, onlar çok yakın zamanda, bölgede kendine kürt diyerek, bir grup insanı tanımlama noktasında var olmuş insanlar. Onlara yok demek, abesle iştigal olur. Bu tıpkı kureyş gibi bir mevzu. Kureyş, mekkede yaşadığı söylenen bir kabile, aşiret, kavim vs. neyse. Ama bunlara dair kayıt yok ortada. Zira olay şurada, kureyş kelimesi zaten herşeyi açıklıyor. Kureyş, toplanma yeri demek. O bölgede, kabe vs. etrafına sağdan soldan toplanmış insanlara, kureyş denmiş. Bu da sanki bir kavimmiş gibi anılıp gelmiş. Tarih bunlarla doludur genelde. Kişileri, toplulukları, çok defa yaşadıkları bölgeye göre tanımlamak, yeni bir şey. 

 

Yani, kürtlerin, kürt insanların ülkesi değil, kürt ülkesinin insanları. Bu konuyu böyle düşünmek daha doğru olur sanıyorum. Tabi, buradaki kürt yerine, hemen her milletin adını da koyabilirsin.

 

Anibal peki kürtçe hakkında ne düşünüyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, adalet123 said:

 

Anibal peki kürtçe hakkında ne düşünüyorsun?

 

Ben dilbilimci değilim. Ama gördüğüm kadarıyla, kürtçe denen diller, persçeden türemiş diller. Bölge zaten pers bölgesi olarak düşünülürse, bunda da şaşılacak pek bir şey yok. Temel olarak, kürtçe bir iran dili olarak kabul edilebilir. 

 

Pek bilinmez, ama Türkiye'de Kürtçe'nin baskıya alınması, aslolarak iran dillerinin bölgede yaygınlaşmasını önlemek içindi. İran, türkiye ve türklerin ezeli düşmanı olmuştur, bölgede ki bunu orta asyaya doğru genişlet, iran ve türkiye (osmanlı vs.) bir nüfuz, bir güdüm vs. rekabeti her zaman olmuştur. Dış düşmanlar listesinde iran, her zaman bir numara idi, hala öyle mi, resmi olarak bilmiyorum, ama ilk sıralarda olduğuna eminim.

 

Dinamikler, bildiğimizi sandığımızdan çok çok farklı aslında. Çözümler yanlış olsada, sorunlar, ortaya aslolarak bir kürt problemi koyuyor. Ama bu problem, kürtlerden değil, kürtlüğü kullanmaya çalışan özellikle iran ve suriye gibi yerlerden geliyor. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, anibal yazdı:

 

Ben dilbilimci değilim. Ama gördüğüm kadarıyla, kürtçe denen diller, persçeden türemiş diller. Bölge zaten pers bölgesi olarak düşünülürse, bunda da şaşılacak pek bir şey yok. Temel olarak, kürtçe bir iran dili olarak kabul edilebilir. 

 

Pek bilinmez, ama Türkiye'de Kürtçe'nin baskıya alınması, aslolarak iran dillerinin bölgede yaygınlaşmasını önlemek içindi. İran, türkiye ve türklerin ezeli düşmanı olmuştur, bölgede ki bunu orta asyaya doğru genişlet, iran ve türkiye (osmanlı vs.) bir nüfuz, bir güdüm vs. rekabeti her zaman olmuştur. Dış düşmanlar listesinde iran, her zaman bir numara idi, hala öyle mi, resmi olarak bilmiyorum, ama ilk sıralarda olduğuna eminim.

 

Dinamikler, bildiğimizi sandığımızdan çok çok farklı aslında. Çözümler yanlış olsada, sorunlar, ortaya aslolarak bir kürt problemi koyuyor. Ama bu problem, kürtlerden değil, kürtlüğü kullanmaya çalışan özellikle iran ve suriye gibi yerlerden geliyor. 

 

Anibal sen kaç yabancı dil biliyorsun ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 11.03.2019 at 19:12, adalet123 yazdı:

 

Anibal tamamen yok olan halklar var mıdır?

 

Yıkılan bir devletin milleti yeni kurulan başka devleltler içerisinde mi yaşıyor?

 

Yani tarihte bu süreç nasıl işliyor?

Dil bilimci insanlar kurtlerin en eski kavimlerden ve Kürtçenin en eski dillerden birisine sahip olduğunu söylüyorlar. Mesela tanrı isimleri de çok eskidir. Ezda adında bir tanrılari vardır ve Mezopotamya da ki en eski hatta inanılırki ilk dindir.ezdalilik dini, ez ben demektir ez da ise yarattı, verdi demektir. Ezda yaratan, veren anlamındadir. Yani ben yarattım, ben verdim. Ayrıca yazılı ilk destan gilgamis Kürtce yazılmıştir. Mesela ekmek kelimesinin etimolojisine bakarsaniz Kürtçenin önemini anlarsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, adalet123 yazdı:

 

Anibal peki kürtçe hakkında ne düşünüyorsun?

Merhaba. bana ulaşabilirseniz size yardımcı olabilecek, prof dil bilimcileri ve tarihcileri önerebilirim. Kürtler kavim bir halktır. Zerdüştlük ilk din olarak kabul edilir ve Kürtlerin dinidir.selamalar

Link to post
Sitelerde Paylaş
18 minutes ago, memjan21 said:

Dil bilimci insanlar kurtlerin en eski kavimlerden ve Kürtçenin en eski dillerden birisine sahip olduğunu söylüyorlar. Mesela tanrı isimleri de çok eskidir. Ezda adında bir tanrılari vardır ve Mezopotamya da ki en eski hatta inanılırki ilk dindir.ezdalilik dini, ez ben demektir ez da ise yarattı, verdi demektir. Ezda yaratan, veren anlamındadir. Yani ben yarattım, ben verdim. Ayrıca yazılı ilk destan gilgamis Kürtce yazılmıştir. Mesela ekmek kelimesinin etimolojisine bakarsaniz Kürtçenin önemini anlarsiniz.

 

Bir de çıkıp sallamazasanız olmaz di mi?

 

Gılgamış destanı, akatça yazılmıştır ve kürtçe ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. 

 

Oraların eski tanrılarının, oralarda yaşayan insanları dillerine geçmesinden doğal bir şeyde beklenemez. 

 

Ezda tanrı adı değildir, "Yaratan" anlamında bir sıfattır ve yezidilerce kullanılır, bizdeki tanrı terimine denktir. Ve bu da gene eski pers dilinden gelme bir şeydir. 

 

Kürtçenin önemini böyle anlatamazsınız, zira bir sürü kürtçe var. Dahası, bunları birleştirmeye çıkarsanız, karşınıza persçe çıkar, eski pers dili, farsçadan önceki olan.

 

Bugün bir takım insanlar, bu dili ya da bunun bir varyantını konuşuyorsa, bu zaten önemli olabileceği kadar önemlidir. Hal buyken, onu önemli kılmak için, tarih uydurmaya, köken uydurmaya falan giderseniz, bu ancak o dilin önemsizleşmesi ile sonuçlanır. İngilizce, abrojince, türkçe falan ne kadar önemliyse, kürtçe de o kadar önemlidir, eksik değil, fazla da değil. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, anibal yazdı:

 

Bir de çıkıp sallamazasanız olmaz di mi?

 

Gılgamış destanı, akatça yazılmıştır ve kürtçe ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. 

 

Oraların eski tanrılarının, oralarda yaşayan insanları dillerine geçmesinden doğal bir şeyde beklenemez. 

 

Ezda tanrı adı değildir, "Yaratan" anlamında bir sıfattır ve yezidilerce kullanılır, bizdeki tanrı terimine denktir. Ve bu da gene eski pers dilinden gelme bir şeydir. 

 

Kürtçenin önemini böyle anlatamazsınız, zira bir sürü kürtçe var. Dahası, bunları birleştirmeye çıkarsanız, karşınıza persçe çıkar, eski pers dili, farsçadan önceki olan.

 

Bugün bir takım insanlar, bu dili ya da bunun bir varyantını konuşuyorsa, bu zaten önemli olabileceği kadar önemlidir. Hal buyken, onu önemli kılmak için, tarih uydurmaya, köken uydurmaya falan giderseniz, bu ancak o dilin önemsizleşmesi ile sonuçlanır. İngilizce, abrojince, türkçe falan ne kadar önemliyse, kürtçe de o kadar önemlidir, eksik değil, fazla da değil. 

 

 

 

Anibal,zaten zerdüştlükte perslerden geçme değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 minutes ago, adalet123 said:

 

Anibal,zaten zerdüştlükte perslerden geçme değil mi?

 

Değil aslen. Zira zerdüştlük çıktığında, persler çoktan tarih sahnesinden çekilmişti.

 

Tabi buna, devlet falan gibi bakmak lazım. Elbette o dünem yaşayan perslerin hepsi ölüp, yok olup gitmedi, ama başka kavimlere karışıp, asimile olup gittiler. Dilleri bile kalmadı geride doğru dürüst.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, anibal yazdı:

 

Değil aslen. Zira zerdüştlük çıktığında, persler çoktan tarih sahnesinden çekilmişti.

 

Tabi buna, devlet falan gibi bakmak lazım. Elbette o dünem yaşayan perslerin hepsi ölüp, yok olup gitmedi, ama başka kavimlere karışıp, asimile olup gittiler. Dilleri bile kalmadı geride doğru dürüst.

 

Ama kürtlerde bir süre daha devam etti galiba.Kürtlerin islamiyete geçişleri hakkında bilgin var mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 minutes ago, adalet123 said:

 

Ama kürtlerde bir süre daha devam etti galiba.Kürtlerin islamiyete geçişleri hakkında bilgin var mı?

 

Sorun şu ki, tarihte, kürtler diye bir kavme raslanmıyor. Bölgede yaşayanlara kürt denmesi yolu var gibi daha ziyade. Mesela, kürtçe konuşan, ama bölgede olmayan ve kendilerine taktıları isim olarak çok farklı topluluklarda var. 

 

Konu özelinde, çok fazla bilgim yok. Daha doğrusu, bir yerlerde bir şeyler yazıyor ama, bakıyorsunuz, pek aslı astarı yok gibi duruyor. 

 

Ama şu kesin. Bölge, medeniyetin doğduğu bölge. BU bölgede, her zaman birileri olmuştur tarih boyu ve hepside iz bırakacak, adlarını bırakacak medeniyete sahip olmuştur. Bu adlar içinde, kürt adına raslamıyor olmak düşündürücü. Oralar, genelde, hep daha büyük bir hükümdarlığın içinde kalmışlar, görünen o.

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 hours ago, GavsHazretleri said:

Meydan okuyacak Ateist arıyorum.

kuran-islam 10-15 soru sorun hepsini cevaplayayım.

kafanızda ki soru işaretlerini gidermeye geldim.

tevhid inancını yaymaya geldim

 

 

Oooo... Müsloş gelmiş....

 

Hadi yay o zaman?

 

Mesela şuradan başlayabiliriz, allahı kim kanırta kanırta düzdü? Şimşekler sahibi Zeus'mu? Yoksa kudretli çekiciyle Thor'mu?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, anibal yazdı:

 

Bir de çıkıp sallamazasanız olmaz di mi?

 

Gılgamış destanı, akatça yazılmıştır ve kürtçe ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. 

 

Oraların eski tanrılarının, oralarda yaşayan insanları dillerine geçmesinden doğal bir şeyde beklenemez. 

 

Ezda tanrı adı değildir, "Yaratan" anlamında bir sıfattır ve yezidilerce kullanılır, bizdeki tanrı terimine denktir. Ve bu da gene eski pers dilinden gelme bir şeydir. 

 

Kürtçenin önemini böyle anlatamazsınız, zira bir sürü kürtçe var. Dahası, bunları birleştirmeye çıkarsanız, karşınıza persçe çıkar, eski pers dili, farsçadan önceki olan.

 

Bugün bir takım insanlar, bu dili ya da bunun bir varyantını konuşuyorsa, bu zaten önemli olabileceği kadar önemlidir. Hal buyken, onu önemli kılmak için, tarih uydurmaya, köken uydurmaya falan giderseniz, bu ancak o dilin önemsizleşmesi ile sonuçlanır. İngilizce, abrojince, türkçe falan ne kadar önemliyse, kürtçe de o kadar önemlidir, eksik değil, fazla da değil. 

 

 

TARİH AFFETMEZ!

Tarihsel yorumlarda kronolojik aktarım oldukça önemlidir.

Örneğin yazılı kaynaklarda MÖ 550'lerde tanışdığımız Magi/Mecusi dini önderi Zerdüşt ile ilgili bir yorumu MÖ 3.000 yıl öncesine bir zaman ile buluşturacak hiçbir nesnel veri yoktur. Veya "Ari-Arya-Aryan" ırki tanımlara dair bilgi, yine MÖ 520'lerde yazıldığı Hemedan civarında ýüksekçe bir kayaya çivi yazısı ile üç dilde (Ariyaca-Asurice-Elamca) yazıldığı tarihlenen "Bîhîstun Kitabesi" (Duyun Yazıtı) dışında daha eski tarihe ait başka bir yerde kayıt bulunmaz!

Diğer yandan Sasaniler zamanında Şah 1. Şapur zamanında (MS 241-272) yenilenen Magi dini kutsal kitabı "Avesta Zend" bilgileri verdiği bilgiler ile bu tarihsel geçmişi 2.000 yıl daha geriye çeken yorumda bulunulur. Fakat bu yorum da yanlış ve abartı dır!

Doğrusu, vaktinde güncel yazılanlardır. Yani Pers kralı; Kral Dara'nın "Bihistun Kitabesi"ndeki kendi kavmine dair tarihi kayıtları dır.

Çünkü günümüz arkeolijik verileri, en eski medeniyet ve tapınak bilgilerini, 12 bin yıl önce "Yukarı Fırat ve Dicle Nehirleri Platosu'nda" Göbeklitepe'ye, 8- 6 bin yıl öncesi güneyde Hassuna'ya, 5-4 bin yıl öncesi daha sonra Aşağı Mezopotamya da Sümer'e ve Mısır'a tarihi geçmişine indirir.

Ayrıca MÖ 2.000 öncesi Zagros Dağları'nın batısında kültürel soydaşımız Aryan toplulukların kültürel kalıntısı bulunmaz. Yani atalarımız Aryanların batıdaki ilk görünümleri: MÖ 17. yy sonrası dır. Nitekim Anadolu'nun Antik tarihi Hitit, Luvi, Mitanni-Kizzuwatna Ari/Aryan kültürlü halklar ile bu tarihten sonra anlatım kazanır. Öncesinde bölgede kültürel kimliğini tanımlayamadığımız halklar bulunmaktadır. Ayrıca bölgede istilacı konumda olduğu sanılan Akad-Asur ve Kafkas soylu Hurri kabileleri göze çarpmaktadır. Anadolu ve Mezopotamya'da görülen Aryan kültürel soylu "Hititler, Luviler, Mitanniler  ve Hiksoslar" zaten bizlere bölgedeki ilk Aryan tarihi kayıtları verirler. 

Bilindiği üzere Doğu Aryan kültürel soyumuza en yakın olan Aryanlar; Mitanniler ve Hiksoslar dır. Çünkü kültürel milli kodlarımızdaki "Tanrılar Mitra, Nasatya ve Indra'yı", dini olarak Ateşperestliği, "Reenkarnasyon- Ruh Göçü" inançlarını önce bu Doğu Aryan kabileler daha sonraki yüzyıllarda (MÖ 10. yy sonrası ise) "Medler, Persler, Soğdiyalılar, İskitler, Kimmerler" vs. bu coğrafyaya taşırken temsil ederler. Kısacası Kürdlerin milli kültürlerini antik dönemde bu Doğu Aryan kültürlü topluluklar temsil ederler.

Yazılı tarih kayıtları ve arkeolojik buluntular, biz araştırmacılara bu meyanda bir yorum verir. Daha fazlasını değil. Mitanni ve Hiksoslar öncesi bu topraklarda yaşayan halkların bize baki kalan kültürünü temsil etsek de, milattan önce Aryan atalarımıza ait kültürel kalıntı MÖ 17. yy öncesi bu topraklarda yoktur!  Kısacası 4.000 yıldır. Ön Asya'dayız!

Tarih affetmez. Çünkü o, bize rağmen yaşanmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...