Jump to content

FİL SÛRESİ, HRİSTİYAN EBREHE, FİL ASHÂBI, FİL, PUT, MÜŞRÎK MEKKE, KÂBE'NİN KORUNMASI - KORUNMAMASI


Recommended Posts

  • İleti 119
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

9 saat önce, HATEM yazdı:


Verdiğin cevap senin vicdânını tatmîn ediyorsa Ya'nî, verdiğin cevâbın doğru ve yeterli olduğuna kendin inanıyorsan,, @HATEM diyerek değil,, benim yazdıklarımı alıntılayıp onun altına cevap vermen gerekir. Böylece herkes, verdiğin cevâbın yeterliliğini kendine göre test etme imkânı bulur.
Sen/siz neden böyle yapmıyorsunuz? Sorusunun cevâbını vereyim:
1- Yazdığın cevabı kendinde yeterli görmüyor, inanmıyorsun.
2- "HATEM'i yakında sayfadan attırırız, yazılarını da uçururuz, Gerçeklerin üstünü bu yöntemle örteriz. Gargaralarımıza devâm ederiz" diye düşünüyorsunuz.

Cevap verme stilimi ne yapıcan?

Cevabım oldukça yeterlidir. Senin gibi saçma İslami sitelerden kopyala yapıştır ezber cevaplar vermedim, iyice araştırıp, emin olduktan sonra yazıyorum. 

Gerçeklerin üstünü niye örteyim? Ben salakmıyım? İslamda en ufak gerçeklik görsem senden daha çok inanırım merak etme.

Sen bana şunun cevabını versene.

Kabeyi ilk kim yaptı? 

Adem, İbrahim?

Hangisi?

Masalınızın tutarlı olması için ilk Adem’in yapmış olması gerekiyor, ama Kurana göre bunu İbrahim yapıyor. 

İbrahimden önce Kabe yok muydu? Yoksa niye yoktu?

İbrahimden önce Kabe var mıydı? Varsa niye yok oldu? Allah niye koruyamadı?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, HATEM yazdı:


Sana cevap bile verilmez de, âkil olmaman vesîlesiyle yaptığın i'tirâzlardan bizde yeni ilimler tecellî ediyor.
 


O kadar ilkel bir beyne sâhipsin ki, Ya da nâmertçe tartışmak kanında var. Yaptığın alıntı,, (büyük harf değil) büyük boyutlarla sergilenmeyi hakediyor. Ama sen paragrafın yarısını kopyalıyorsun.

Kâbe'yi inkâr etmenin akılsızlığı ve senin akılsızlığın, sansürlediğin cümlede gizli.

"Çünkü Araplar her seyden önce soylarina önem verirler idi. Bir kabilenin en çok övündügü sey nesebi yani soyuydu."

İYİ BAK

 

ADNAN'ın iki oğlu olmuştur. Onlar: MAAD ve Âk'tır. MAAD’ın dört oğlu vardır:
NİZAR, Kudâa, Kunus ve İyâd. NİZAR’ın da üç oğlu olmuştur. İsimleri:
MUDAR, Rabia ve Enmâr'dır. MUDAR'ın iki oğlu vardır. Bunlar:
İLYAS ve Aylân'dır. İLYAS’ın üç oğlu dünyaya gelmiştir. İsimleri:
MÜDRİKE, Tabîha ve Kamaa'dır. MÜDRİKE’nin iki oğiu olmuştur. Adları:
HUZEYME ve Hüzeyl'dir. HÜZEYME’NİN de dört oğlu olmuştur: Onlar:
KİNANE, Esed, Esede ve Hûn'dur. KİNANE isimli dedesinin dört oğlu vardır:
NADR, Mâlik, Abdi Menâf ve Milkân. NADR'ın iki oğlu olmuştur. İsimleri:
MÂLİK ve Yahlud'tur. MÂLİK’in tek oğlu vardır. O da
FİHR'dir. Bu zâtın dört oğlu dünyaya gelmiştir. İsimleri:
GÂLİB, Muhârib, Hâris ve Esed'tir. GÂLİB'in iki oğlu olmuştur. Onlar:
LÜEYY ve Teym'dir. LÜEYY’in dört oğlu bulunmaktadır. Adları:
KA'B, Âmir, Sâme ve Avf'tır. KA'B’ın da üç oğlu dünyaya gelmiştir. Onlar:
MÜRRE, Adiy, Husayn'dır. MÜRRE'nin üç oğlu bulunmaktadır. İsimleri:
KİLÂB, Teym ve Yakaza'dır. KİLÂB’ın da iki oğlu vardır:
KUSAY, Zühre: KUSAY’ın dört oğlu iki kızı vardır. İsimleri:
ABDİ MENÂF, Abdüddâr, Abdüluzzâ, Abdi Kusay. Kızları: Tahmür, Berre'dir. ABDİ MENÂF'ın'dört oğlu dünyaya gelmiştir. Adları:
HÂŞİM, Abdüşşems, Muttalib ve Nevfel'dir. HÂŞİM'in dört oğlu ve beş tane kızı vardır. İsimleri:
ABDÜLMUTTALİB (ŞEYBE), Esed, Ebû Sayfî. Kızları: Şifâ, Hâlide, Zaife, Rukayye ve Hayye'dir. Peygamberimizin dedesi Abdül-Muttalib'in on oğlu ve altı kızı bulunmaktadır. Bu çocukların hepsi bir anneden olmadığı için onları annelerine göre sıralandırmak istiyoruz:
ABDULLAH, Ebû Tâlib, Zübeyr; Ümmü Hakim Beyzâ, Atika, Ervâ, Berre. Bunların anneleri Fâtıma'dır. Abbâs, Dırâr. Bu iki oğlunun annesi Nüteyle'dir. Hamza, Mukavvim, Hacı adlı oğulları ile Safiyye adındaki kızlarının annesi ise Hâle'dir. Hâris adındaki oğlunun annesi Semrâ'dır. Ebû Leheb (Abdüluzza). Bunun annesi Lübni'dir.
Hz. Âmine'nin annesi Berre, onun annesi ise Ümmü Habib'tiba tarafına gelince, Hz. Âmine'nin babası Vehb, onun babası Abdi Menâf, onun babası da Zühre'dir. Hz. Abdullah'ın baba şeceresi açıklanmış bulunmaktadır. Annesi Fâtıma, onun vâlidesi Sahre, onun annesi Tahmür'dür. Her ikisinin soyu KİLAB'da birleşmektedir.



BU İNSÂNLARIN KÂBESİNİN GERÇEKLİĞİNİ SORGULAYAN KİM VARSA HEPSİ RÛH HASTASIDIR.

Sen Dedenin Dedesinin ismini bile bilmezsin.
Adını yaz desem, buraya kendi adını bile yazamazssın.

 

:D yunan mitolojisini okuyorsunuz ve görüyorsunuz ki, en az bu kadar sağlam bir secere sunmaktadırlar. bu da demektir ki: yunan mitolojisi denilen şey aslında gerçektir ve yunan tanrıları da gerçekten vardır.

 

yunan tanrıları varsa, sizin tanrınız uydurmadır ve yoktur. çünkü masala göre tek tanrı sizinkidir; ama anlıyoruz ki, sağlam secere sunulması nedeni ile yunan tanrıları gerçektir. bu durumda sizinki uydurmadır. 

 

bir secere sunulması, anılan isimlerin gerçekliğini göstermez. dayandığınız şey şu idi:  Her seyden önce bir milletin tarihinden habersiz olmasi beklenemez. Böylece Arap’larin da tarih bilgileri kesinlikle güvenilirdir.

 

bu kafa dinlere, masallara, gulyabanilere inanmasın da, kim inansın ? en son bir sıkmabaş bacımız diyordu ya, çiftlikbanka para kaptırma nedeni olarak: bunca insan salak olamaz dedik, güvendik.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 16.03.2019 at 23:44, HATEM said:

Çok fecî ortalar yapıyorsun fakat kendi kalene doğru,, gol atmaktan da bıktım.
Sorunlarınızla uğraşmaktan Cevaplara bir türlü geçemiyoruz.
 


Buradaki ateistlere sürekli bunu tekrârlıyorum; "Benimle tartışırken ezberlerinizle gelmeyin, ezberlerinizi bozarım. Banttan yayınlarla olmaz, canlı canlı düşünmeniz gerekiyor. Yazdıklarımı anlamıyorsan benimle tartışma, ben senin yazdıklarını anlıyorum ve seninle zevkle tartışıyorum.

Bak son hakkın, dördüncü kez yazmayacağım. Bu üç oluyor.

Ben hristiyânların tevâtürle elde ettikleri haberleri yalanlayacak kadar akılsız değilim.
İncîllerde anlatılan bütün hâdiselerin genel anlamda doğruluğuna inanıyorum. (İncîllerden gâvur-hristiyânların çıkarttıkları yorumların çoğu saçma sapandır, tartışmalıdır, tartışırım)
Çarmıh öncesi sorgulama, eziyet, çarmıh, Çarmıh sonrası oyuk mezardan "gayb" olma... Bunların hepsi doğrudur.
Daha nasıl anlatayım önceki iki sefer de bunu anlatmıştım.
Askerlerin Çarmıh öncesinde Hz. îsâ'yı tutuklamaya geldiklerinde, "göğe yükseltilmesi" iddiâsının ise uydurma olduğunu söylüyorum.
Detaylı anlattığım zamân anlamadığın için daha fazla detâya girmeyeyim. Fakat şunu bir daha söyleyeyim. Hristiyânların Çarmıh sonrası yükselme inancı tevâtür olduğu için inanıyorum.
Birkısım müslümânların bir iddiâsı olarak,, Hz. Îsâ'nın Sorgu ve Çarmıh öncesi göğe yükselmesi, tevâtür olmadığı için, ahad hadis bile olmadığı için tâmm bir uydurma olduğu için kabûl etmiyorum,  inanmıyorum.
Sana burda, Göğe yükselme vesîlesiyle,  tevâtürün ()mütevâtir bilginin)  önemini anlatmaya çalışıyorum.
 

 


Peygamberliğin ilk yıllarında en başlarda inmiş bir sûreden bahsediyoruz.
Peygamberliğin altıncı yılında hz. Ömer Müslümân oldu.
Altı yılda toplam 40 müslümân îmân etti.
Ey akılcı kişi, müslümânların en zayıf olduğu yıllarda, Fil sûresinde anlatılanlarda en ufak bir yanlış olsa, Peygambere 40 kişi değil 4 kişi bile inanmazdı.
 

 


Sana daha önce işâret ettim. Bizim hadîs ilmimiz eşsizdir. Târih ilmiyle uğraşanların verdiği bilgilerden çok daha sıhatli ve detaylı bilgilere sâhibiz.

Akılcı olma, akıllı ol.
 

Kâfirlerde ateistlerde akıl olmaz.
Akıl, kalpte olan bir nûrdur. Doğru ile yanlışı ayırır, İbret alır, geleceği düşünür.
Sizde ve bizde müşterek olan akıl değil zekâdır. Bu, Dünyevî işleri görmeye yarar.

Kalpte bir nûr olan, ve sâdece mü'minlerde bulunan ve insânların birbirlerine göre üstünlüğünü belirleyen en önemli ölçüt olan akıl (ışık),, mahşer gününde, kiminin ayak ucunda bir nokta kadar kimininde güneş kadar olacak.
Gerçek bir ışık olan bu akıl bile, Allah yolunda bir müddet sonra yol kesici olur.
Cebrâil âleyhisselâm, En yüce aklın somutlaşmış şeklidir. En yüce akıl bile, Mi'râcta Peygamberimize eşlik edememiş, ancak Sidreyi müntehâya kadar refâkat edebilmiş.

İnsânların ihtilâflarının kaynağı hep akıldır.
Duyu organlarında (hissetme, işitme, görme, tad alma, koklama) ihtilâf olmaz ittifâk vardır her zamân. Fakat bu verileri işleyen ve farklı tecrübelere sâhip olan akıllar çoğunlukla ihtilâf ederler.


 

 

Öncelikle: hristiyan olmuşsun galiba, tebrik ederim. Ama benim gözümde hepsi aynı saçmalık. 

 

Şahsi saldırıların, pasif agresifliğin, bir dediğini ikincide değiştirmen ve diğer muhtelif kişilik bozuklulklarını bir kenara bırakıyorum.

 

Benim "akılcı düşünce"'den kastım şu: (üçüncü tekrardır)

 

Gelin bu rivayetmiş, çok çok doğru harbi sahi müthiş inanılmaz gerçekçi ve imanla hiç bir ilgisi olmayan hadismiş, birbirini kötülemeymiş, binbir gece masallarıymış, böyle debelenmeyi bırakalım, başarılı toplumlar gibi elle tutulur gerçeklere ve geleceğe bakalım. 

 

Yedi yaşında çocuk da masal uydurup gerçek olduğuna başkalarını ikna etmeye çalışır. Onun da ikna yöntemi seninle aynı:

- bana inanmayan aptaldır 

- inanmıyorsun çünkü inanmak istemiyorsun

- senin üstünde inanmama büyüsü var

 

Şimdi bana şunu söyle:

 

"Ben seni öldürmek istemiyorum, beraber barış içinde yaşayalım" demek için bu kadar saçmalığa gerek var mı?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

Cevaplanması farz-ı kifâye olan ve şimdiye kadar cevaplanamamış böyle bir soru ile karşılaştığım için mutluydum. 
Cevap yazısına çalışırken aranan cevapların sûrenin içinde gizli olduğunu gördüm. Kelîme kelîme anâliz netîcesinde muhteşem ilimler tecellî etti. Bu kısacık sûreye sığdırılmış anlamları görünce ben de hayret ettim. Sûredeki Her bir kelîmenin anahtar gibi olduğunu gördüm,  bu kelîmeleri açıklamak îcâb etti. Ve Cevap yazısı çok genişledi. Ben de Hayvanat bahçesinde senfoni vermek yerine, diğer önemli gibi gözüken ateist sorularla bu soruyu birleştirerek kitap şeklinde yayınlama karârı aldım. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, HATEM yazdı:

Cevaplanması farz-ı kifâye olan ve şimdiye kadar cevaplanamamış böyle bir soru ile karşılaştığım için mutluydum. 
Cevap yazısına çalışırken aranan cevapların sûrenin içinde gizli olduğunu gördüm. Kelîme kelîme anâliz netîcesinde muhteşem ilimler tecellî etti. Bu kısacık sûreye sığdırılmış anlamları görünce ben de hayret ettim. Sûredeki Her bir kelîmenin anahtar gibi olduğunu gördüm,  bu kelîmeleri açıklamak îcâb etti. Ve Cevap yazısı çok genişledi. Ben de Hayvanat bahçesinde senfoni vermek yerine, diğer önemli gibi gözüken ateist sorularla bu soruyu birleştirerek kitap şeklinde yayınlama karârı aldım. 

Ne mutlu sana kendin çalıp kendin oynuyorsun.:0_80cbc_37a71a73_L:

tarihinde priest of nature tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, priest of nature yazdı:

Ne mutlu sana kendin çalıp kendin oynuyorsun.:0_80cbc_37a71a73_L:


Bu duruma çalıp oynamak değil de
Dövüp bayıltmak benzetmesi daha uygun düşer, hâliyle bir yalnızlık var.

Doğrudur yalnız olduğum...
Adam dövmekten ellerimin yorulduğu,
Ve omurgalı bir rakip bulamadığım...

Lezzetli dayak sahneleri izlemek istiyorsan HATEM in tartışmalarını inceleyebilirsin.
Ayrıca Hurrican ı da inceleyebilirsin, banlamışlardı ama yazılar duruyor.
Bir de Kataküteist vardı, O hesapta da fecî dayaklar atmıştım,

Organizasyon komitesinin çarkına çomak soktuğum için dayanamadılar  Kataküteisti yasaklamakla kalmayıp bütün kayıtları da sildiler.

Emek verdiğimiz Yazıları silmek gibi bir alçaklık yaptıkları için O hesaptaki kemik kırma, bayıltma sahnelerini mâlesef izleyemessin. (Kitap yazmak istememin sebeblerinden birisi de budur)

Bu sitede Karşıma çıkıp yumruk sallayabilecek Bir Teflon görünüyordu, o da Hurricân rumuzundayken Ringden kaçmıştı. HATEM Rumuzundaykene çok bayılttım, Herhalde daha ayılamadığı ve korktuğu için "Ebrehe Arena" nın yakınından bile geçip daha kendini ezdirmiyor. 
 


 

Link to post
Sitelerde Paylaş
56 minutes ago, HATEM said:


Bu duruma çalıp oynamak değil de
Dövüp bayıltmak benzetmesi daha uygun düşer, hâliyle bir yalnızlık var.

Doğrudur yalnız olduğum...
Adam dövmekten ellerimin yorulduğu,
Ve omurgalı bir rakip bulamadığım...

Lezzetli dayak sahneleri izlemek istiyorsan HATEM in tartışmalarını inceleyebilirsin.
Ayrıca Hurrican ı da inceleyebilirsin, banlamışlardı ama yazılar duruyor.
Bir de Kataküteist vardı, O hesapta da fecî dayaklar atmıştım,

Organizasyon komitesinin çarkına çomak soktuğum için dayanamadılar  Kataküteisti yasaklamakla kalmayıp bütün kayıtları da sildiler.

Emek verdiğimiz Yazıları silmek gibi bir alçaklık yaptıkları için O hesaptaki kemik kırma, bayıltma sahnelerini mâlesef izleyemessin. (Kitap yazmak istememin sebeblerinden birisi de budur)

Bu sitede Karşıma çıkıp yumruk sallayabilecek Bir Teflon görünüyordu, o da Hurricân rumuzundayken Ringden kaçmıştı. HATEM Rumuzundaykene çok bayılttım, Herhalde daha ayılamadığı ve korktuğu için "Ebrehe Arena" nın yakınından bile geçip daha kendini ezdirmiyor. 

 

 

Çene iyi çalışıyor ama beyin için aynı şeyi söylemek imkansız. Kaç yaşındasın sen, altı mı? Kendini bu kadar övenlerin aslında kof bir kütükten ibaret olduğunu, aşağılık duygusunun belirtilerinden birisi olduğunu da mı bilmiyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, kavak yazdı:

Malum tanrı kendini öve öve bitiremezken, müritleri ara sıra azıcık kibirlenmiş, bunu onlara fazla görmeyin efendim.:D

 

 


 

'' Tıp fakültesinde ilk kez kadavra başına toplanan öğrenciler, baya bir merak ve ilgiyle kadavrayı incelemektedirler..
Profesör dersine başlar..

'Tıpta iki şey doktorlar için çok önemlidir, ilki insan vücudu ile ilgili hiç bir şey sizin için iğrenç olmamalıdır..'
Örneğin, der ve parmağını cesedin kıçına sokar ve çıkartıp kendi ağzına götürür..
'Hadi bakalım şimdi sizlerde aynı şeyi yapınız..!'
Öğrenciler şok içinde, hepsi duraksarlar ama bakarlar ki profesör çok ciddi, istemeye istemeye hepsi sırayla kadavranın kıçını parmaklayıp sonrada emerler..

Öğrencilerin hepsi bu işin tadına bakıp berbat bir hale gelmişken, profesör konuşmasını sürdürür;
'Bir tıp doktoru için ikinci en önemli nokta gözlemdir' der ve devam eder;
'Ben kadavranın kıçına orta parmağımı soktum ama kendi ağzıma işaret parmağımı götürdüm..'
Şimdi bir doktor için, dikkat etmenin ne kadar önemli olduğunu da öğrenmiş bulunuyorsunuz..!'
Neymiş..?
Sonuç olarak, işimizi dikkatli yapmazsak boku yeriz.. ''


Yazımı Dikkatli okusaydın Kendimi değil İsmimi övdüğümü görürdün.  Aslında İsmimi övmekte değil, (İsmimin ancak Hz. Aliyle bağlantısından bir övgü payı çıkarmam sözkonusu olabilir. ) Ben sâdece  Ali isminin anlamına dikkat çektim. Ali ismi "Ulvî" (yüce) olmaktan gelir.

Bütün isimlerin gerçek sâhibi Hakk Teâlâ olduğu için, Çünkü Varlığın kendisi Hakk Teâlâdır.
Bütün Ali adıyla isimlenmiş olanları kastederek söylüyorum,, Ali lerle çatışan alçaklığa düşer. Ali leri dinleyen, saygılı olan veyâ dikkat edin Ali'lere sabreden, eziyetlerine katlanan, yücelir yükselir.

İslâm Aklı, Genel mantığın Üstündedir. Ledünnî ilmin fıkhı da  Aklın Fıkhının üstündedir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 dakika önce, HATEM yazdı:


 

'' Tıp fakültesinde ilk kez kadavra başına toplanan öğrenciler, baya bir merak ve ilgiyle kadavrayı incelemektedirler..
Profesör dersine başlar..

'Tıpta iki şey doktorlar için çok önemlidir, ilki insan vücudu ile ilgili hiç bir şey sizin için iğrenç olmamalıdır..'
Örneğin, der ve parmağını cesedin kıçına sokar ve çıkartıp kendi ağzına götürür..
'Hadi bakalım şimdi sizlerde aynı şeyi yapınız..!'
Öğrenciler şok içinde, hepsi duraksarlar ama bakarlar ki profesör çok ciddi, istemeye istemeye hepsi sırayla kadavranın kıçını parmaklayıp sonrada emerler..

Öğrencilerin hepsi bu işin tadına bakıp berbat bir hale gelmişken, profesör konuşmasını sürdürür;
'Bir tıp doktoru için ikinci en önemli nokta gözlemdir' der ve devam eder;
'Ben kadavranın kıçına orta parmağımı soktum ama kendi ağzıma işaret parmağımı götürdüm..'
Şimdi bir doktor için, dikkat etmenin ne kadar önemli olduğunu da öğrenmiş bulunuyorsunuz..!'
Neymiş..?
Sonuç olarak, işimizi dikkatli yapmazsak boku yeriz.. ''


Yazımı Dikkatli okusaydın Kendimi değil İsmimi övdüğümü görürdün.  Aslında İsmimi övmekte değil, (İsmimin ancak Hz. Aliyle bağlantısından bir övgü payı çıkarmam sözkonusu olabilir. ) Ben sâdece  Ali isminin anlamına dikkat çektim. Ali ismi "Ulvî" (yüce) olmaktan gelir.

Bütün isimlerin gerçek sâhibi Hakk Teâlâ olduğu için, Çünkü Varlığın kendisi Hakk Teâlâdır.
Bütün Ali adıyla isimlenmiş olanları kastederek söylüyorum,, Ali lerle çatışan alçaklığa düşer. Ali leri dinleyen, saygılı olan veyâ dikkat edin Ali'lere sabreden, eziyetlerine katlanan, yücelir yükselir.

İslâm Aklı, Genel mantığın Üstündedir. Ledünnî ilmin fıkhı da  Aklın Fıkhının üstündedir. 

 

2 saat önce, kavak yazdı:

Malum tanrı kendini öve öve bitiremezken, müritleri ara sıra azıcık kibirlenmiş, bunu onlara fazla görmeyin efendim.:D

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, HATEM said:

Yazımı Dikkatli okusaydın Kendimi değil İsmimi övdüğümü görürdün.  Aslında İsmimi övmekte değil, (İsmimin ancak Hz. Aliyle bağlantısından bir övgü payı çıkarmam sözkonusu olabilir. ) Ben sâdece  Ali isminin anlamına dikkat çektim. Ali ismi "Ulvî" (yüce) olmaktan gelir.

Bütün isimlerin gerçek sâhibi Hakk Teâlâ olduğu için, Çünkü Varlığın kendisi Hakk Teâlâdır.
Bütün Ali adıyla isimlenmiş olanları kastederek söylüyorum,, Ali lerle çatışan alçaklığa düşer. Ali leri dinleyen, saygılı olan veyâ dikkat edin Ali'lere sabreden, eziyetlerine katlanan, yücelir yükselir.

İslâm Aklı, Genel mantığın Üstündedir. Ledünnî ilmin fıkhı da  Aklın Fıkhının üstündedir. 

 

Artık iyice emin oldum, sende kesin aşağılık duygusu var. Yahu nasıl bir insan bir isimle övünebilir ki? Kendisinde övünecek bir nitelik bulamayan silik, ezik, ahmak birisi ancak isimle övünür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah, Kabeye verdiği değeri peygamberlerine  vermemişmi ki  peygamberlerini öldürebilmişlerde Kabe' ye dokunamamışlar ?

hadi sıradan insanları geçtim peygamberlerin Kabe kadar değerleri yokmuydu ? 

İnsan olmasa  kabenin ne ehemmiyeti kalır ? Her kutsal mekan insanla değerli (olmalı). İnsan olmasada olur ise kutsal mekanları Tanrı eğlence için mi yarattı ? ."Biz yeri göğü eğlence için yaratmadık " dediğine göre hayır. .  Demekki Yer gök  insanlar için yaratıldı .

 Kabe istisna olamaz herhalde. 

 Cihadı emret ,İnsanlardan hayatlarını ortaya koymasını bekle ,dağların yüklenmek istemediği yükü insana yükle , sonra yerinde sabit kalan , hiç emek sarfetmeyen,acı keder bilmeyen taş toprak (kabe) savunulmayı , korunmayı hak etsin. 

Dünya magma halindeyken Kabe varmıydı ? Kıyamet koptuğunda Kabe yerinde duracak mı ?  Yoksa ve durmayacaksa kıymetden mi düştü ? 

Velev ki Fil süresinde ki olaylar gerçekleşmiş olsun, kanıtlama imkanımız  yok . Bu sureyi inkar edersen kafirsin ve cehenneme gidersin. Kabeyi kurtaran Allah , fil suresini inkar eden insana acımayacağını Kuran da söylüyor. (Ayetlerimizin bazılarına inanıp bazılarını inkar mı ediyordunuz?  diye tehditle biten ayetden bahsediyorum )  

Allah  ağır yükü önce dağlara yüklemiş, dağlar kabul etmeyince insan yüklenmiş. Demekki  Allah Önce dağları muhatap almış. Allah Sabit dağlardan ne bekledi bilemiyorum ama dağların taşların insandan daha değerli olduğunu düşünmeye başladım.Fil sureside bu düşüncemi kuvvetlendiriyor.

İncil de Gökten inen kutsal kent  Yeruşalim küp şeklinde tasvir edilir yanlış hatırlamıyorsam. Bu bakımdan Kabe nin şeklinin küp olması  ayrıca irdelenebilir .

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, fezadabirtürk yazdı:

Allah, Kabeye verdiği değeri peygamberlerine  vermemişmi ki  peygamberlerini öldürebilmişlerde Kabe' ye dokunamamışlar ?

hadi sıradan insanları geçtim peygamberlerin Kabe kadar değerleri yokmuydu ? 

İnsan olmasa  kabenin ne ehemmiyeti kalır ? Her kutsal mekan insanla değerli (olmalı). İnsan olmasada olur ise kutsal mekanları Tanrı eğlence için mi yarattı ? ."Biz yeri göğü eğlence için yaratmadık " dediğine göre hayır. .  Demekki Yer gök  insanlar için yaratıldı .

 Kabe istisna olamaz herhalde. 

 Cihadı emret ,İnsanlardan hayatlarını ortaya koymasını bekle ,dağların yüklenmek istemediği yükü insana yükle , sonra yerinde sabit kalan , hiç emek sarfetmeyen,acı keder bilmeyen taş toprak (kabe) savunulmayı , korunmayı hak etsin. 

Dünya magma halindeyken Kabe varmıydı ? Kıyamet koptuğunda Kabe yerinde duracak mı ?  Yoksa ve durmayacaksa kıymetden mi düştü ? 

Velev ki Fil süresinde ki olaylar gerçekleşmiş olsun, kanıtlama imkanımız  yok . Bu sureyi inkar edersen kafirsin ve cehenneme gidersin. Kabeyi kurtaran Allah , fil suresini inkar eden insana acımayacağını Kuran da söylüyor. (Ayetlerimizin bazılarına inanıp bazılarını inkar mı ediyordunuz?  diye tehditle biten ayetden bahsediyorum )  

Allah  ağır yükü önce dağlara yüklemiş, dağlar kabul etmeyince insan yüklenmiş. Demekki  Allah Önce dağları muhatap almış. Allah Sabit dağlardan ne bekledi bilemiyorum ama dağların taşların insandan daha değerli olduğunu düşünmeye başladım.Fil sureside bu düşüncemi kuvvetlendiriyor.

İncil de Gökten inen kutsal kent  Yeruşalim küp şeklinde tasvir edilir yanlış hatırlamıyorsam. Bu bakımdan Kabe nin şeklinin küp olması  ayrıca irdelenebilir .

 

 

 

 


Çok Güzel ortalar,, Konuyu sonlandırmıştım ama bu ortalara kayıtsız kalamayacağım.
Bu konuları bir kitapta anlatma isteğimin daha mâkul olduğunu, vereceğim kısa cevaplarla umarım sizde göreceksiniz.
Ayrıca, bir mantık ihtivâ eden soruların hastasıyım.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 14.04.2019 at 06:42, fezadabirtürk yazdı:

 


Başlangıç Cümlelerin şu sorunun cevâbını arıyor: 
Allah katında İnsân mı Kıymetli Yoksa Kâbe mi?

Elbette insân daha kıymetlidir.


Bu hükme Çarpıcı bir açıklama ilâve edeyim.

Kâbe, îmân evidir (ilk mescîd... Mescîd-i Aksâ, Kâbe'den 40 sene sonra inşâ edilmiştir).
Kâbe, îmân evi olduğu için,, içinde Allah'a ibâdet edildiği için Allah'ın evidir.


İnsânın varlığında îmânın konum ve mahalli,, kalptir.
Ancak mü'minin kalbi, Allah'ın azâmetini ve celâlini sığdırmıştır.

Kalp, Allah'ı sığdırdığı için, arş ve dahi Kâbe kalbin bir köşesinde bulunur, mümin onun farkına bile varmaz hafif geldiği için arşın bulunduğunu bile bilmez.


Melekler arşı taşımaktan aciz kalmışlardır. Mü'minin kalbini ise hiç bir melek taşıyamaz. Çünkü Mü'minin kalbi Allah'ı sığdırmıştır.
 

On 14.04.2019 at 06:42, fezadabirtürk yazdı:

 


Ebrehe'nin saldırısında Doğrudan Kâbe'nin korunması amaçlanmamıştır.
Dikkat edin diyorum ki; "Ebrehe'nin saldırısına karşı Allah Doğrudan Kâbe'nin korunması amaçlanmamıştır."
Amaç, Kâbe'nin korunması değildi. Mes'elenin Odağında Peygamber Efendimiz var.

Fil sûresini Dikkatle inceleyince bu görülüyor.


 

On 14.04.2019 at 06:42, fezadabirtürk yazdı:

Her kutsal mekan insanla değerli (olmalı). İnsan olmasada olur ise kutsal mekanları Tanrı eğlence için mi yarattı ?
 


Her kutsal mekan, insânla değerlidir. Çünkü insânlar ibâdet yapılan mekânın rûhudur.
Kâbe de, bir Mescîd olarak inşâ edilmişti. Bu Yapıda, İlk Peygamber Hazret-i Âdem ve Mü'minlerin atası hz. İbrâhimin himmeti vardır. Vefât etmiş olsalar da Bu yapının rûhunda Peygamberlerin veliylerin mü'minlerin tasarrufu ve harcı devâm etmektedir.
Kâbe'nin Güncel önemi, Asrımızdaki (her devirde bir kişi) İnsân-ı Kâmilin (Kutub) Kalbinin tafsîlâtı (açılımı) olmasıdır. 
Bir iki cümleyle bu konunun anlaşılması imkânsızdır. Çok uzun anlatmak gerekir. 
Ben  Bilinç konusunda 20 30 cümleyle konuyu anlatmaya başlamışken, Fantaziyle kafayı sıyırmakla suçlanmıştım. Ben de hayvanat bahçesinde konser vermeyi bırakmıştım.

 

 

On 14.04.2019 at 06:42, fezadabirtürk yazdı:

Biz yeri göğü eğlence için yaratmadık " dediğine göre hayır. .  Demekki Yer gök  insanlar için yaratıldı .


Evet.

 

On 14.04.2019 at 06:42, fezadabirtürk yazdı:

Kabe istisna olamaz herhalde. 


Olamaz.
Her İnsânda Hem Kâinât hem de Hakk Teâlâ meknûzdur.
Diğer insânlarda Hakk'ın muhtelif bir ismi tecellî eder.
İnsân-ı Kâmillerde ise Allah'ın Zât'ı veyâ Zât'î isimleri tecellî eder.
Hangi insâna Yönelirseniz Allah'ın bir vechini (yüzünü) görür,  dolaylı olarak Allah'ı görebilirsiniz.
İnsân-ı Kâmilde ise Allah'a doğrudan yol bulursunuz.
Kâbe, İnsân-ı Kâmilin kalbinin bir açılımı olmasıyla, Sonsuz isimler ve fiiller tecellîsi olan Kâinâtta, Zât'a (Hakka) doğrudan açılan bir kapı gibidir. 

Her insânın Tanrı inancı, O insânın varlığının bir i'cadı olduğu için veyâ kendi kapasitesinin bir sonucu olduğu için, Veyâ İnsân bir fabrikaya benzetilirse İnsânın inancı O fabrikanın bir ürünü olduğu için, Fabrika,, Ürünün üstünde ve üründen değerlidir. Ya'nî Kişinin nefsini (Kendini) bilmesi, Allah'ı bilmesinden daha büyük bir bilgidir. Her insânın Tanrı inancı veyâ bilgisi , Kendisini bilmenin ancak bir dalıdır (şubesidir, parçasıdır)
O halde İnsân her şeyin üstündedir, Kâinâtında üstündedir.
İnsânın En büyük sırrı Allah'tır. Allah'ın (c.c.) En büyük sırrı da insândır.

 

On 14.04.2019 at 06:42, fezadabirtürk yazdı:

Allah  ağır yükü önce dağlara yüklemiş, dağlar kabul etmeyince insan yüklenmiş. Demekki  Allah Önce dağları muhatap almış. Allah Sabit dağlardan ne bekledi bilemiyorum ama dağların taşların insandan daha değerli olduğunu düşünmeye başladım.Fil sureside bu düşüncemi kuvvetlendiriyor.


Dağlar ve Gökler, içinde Kâinâtı saklamadığı için Emâneti yüklenemezlerdi.  Fakat Dağların ve Göklerin dâhil olduğu eşyânın (maddenin), İnsândan üstün olan bir özelliği sebebiyle önce onlara teklîf yapıldı. Maddenin (ma'denlerin), insândan üstün olan özelliği; Allah'ın İrâdesine (emrine), boyun eğmekte itâat etmekte kusursuz oluşlarıdır. Dağlar ve gökler, İnsân gibi kapsayıcı bir varlığa sâhip olsalardı, Allah'a itâatteki yetkinlikleri sebebiyle Emâneti onlara vermek doğru olurdu. Allah'a itâat ve kullukta, ma'denlerden sonra bitkiler daha sonra hayvânlar gelir. Allah'a boyun eğme ve itâatte,, emre imtisâl etme fazîletinde, insânlar ve cinnler en geridedir.

Dağların taşların, Allah'a teslîmiyet cihetiyle böyle bir üstünlükleri var. Fakat hepsini (ma'den, bitki hayvân ve hattâ insânları) ve bütün Kâinâtı insânın içinde bilmek gerekir.

En güzel şekilde yaratılandan (İnsândan) daha güzeli ve daha değerlisi olmaz. 
Ama İnsânın Çevresinden bağımsız olmadığını, Çevresiyle ve âlemle bir bütün olduğunu bilmek gerekir. İnsânı Dağdan taştan, bitki ve hayvânlardan ve diğer insânlardan ayrı ve bağımsız telakkî etmek yanlış olur. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...