Jump to content

insanlığın geleceği için


Recommended Posts

başlıkda gayet açık görüşüm

kapitalist sömürgeci köleci siyonist bu düzende kurtuluş sosyalizm olur fakat ne yazıkki tarif edicek olursak tanrısal sosyalist düzen şeytani kapitalist siyonist düzen tarafından yerin dibine gömüldü

aynı enkinin tanrı konumundan şeytan konumuna itilmesi sosyalizme uygulandı

insanlığın geleceği ne olur fikirleriniz varmı?

İnsanlar uyandıkça kapitalizmin emperyalist tarafı sömürüye devam edemeyecektir.

Bu durumda ülkenin sosyalizme yönelmesi iddiası bana tutarsız gibi geliyor.

Kapitalizmden kurtulmak için sosyalist olmak gerekmez.

Diğer bir kapitalist olmak yeter ki dünyada artık öyle bir eğilim vardır.

Soğuk savaş sırasında kapitalizmden kurtulmak demek sosyalist olmak demekti..

Ama artık buna gerek olmadığını biliyoruz.

Önemli olan bir ülkenin sömürü düzenine hayır demesidir.

Sömürüye hayır demek için illa sosyalist olmaya neden gerek olsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 43
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Kapitalizmin "sömürü" düzeni olduğu yalandır. İnsanlar birbirleriyle ticari ilişkiye girerler, zorlama olmaksızın birbiryle alışveriş yaparlar. Bunda ahlak dışı hiçbir durum yoktur.

Sosyalistlerin kapitalizmin "sömürü" olduğuna dair iki tezleri vardır. Bir; mülkiyet diye bir hak yoktur o zaman mülkiyet hırsızlıktır. İkincisi ise Marxın artı-değer analizidir. Marxın anrtı*değer analizi 19.yuzyılın ekonomisindeki değer teorisine dayandığı için, günümüzdeki marjinal fayda teorisi ışığında geçersizdir.

Doğal olan sistem, herkesin kendinden ve kendi ailesinden sorumlu olmasıdır. Devlet, Locke'un teorisinde olduğu gibi, insanların canını ve malını korumak için yapılan bir toplumsal sözleşmedir. Devletin bundan daha fazla bir görevi olmamalıdır.

Fakir insanlara yardım zorlanmamalıdır. Sadaka vermek istiyen gönüllü verir. Yardım dernekleri kurmak istiyen kurar. Ama zorla insanlardan vergi alıp bir fon oluşturup, işsiszlere maaş bağlamak adil değildir. Aynı zihniyet sağlıkta da vardır. Buna göre devlet eliyle bir sigorta şirketi kurulmakta, ve herkes zorla bu sigoartaya kayıt edilmektedir. Herkesden zorla prim alınmakta, bunun karşılığında ise sağlık hizmetlerinden para alınmamaktadır. Bence sigorta işine devlet girmemelidir. Özel sigorta şirketleri olmalı, bunlara da canı istiyen üye olmalıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kapitalizmin "sömürü" düzeni olduğu yalandır. İnsanlar birbirleriyle ticari ilişkiye girerler, zorlama olmaksızın birbiryle alışveriş yaparlar. Bunda ahlak dışı hiçbir durum yoktur.

O kadar adil bir düzendir yani kapitalizm öyle mi?

Üretim araçlarının mülkiyeti kimdeyse onun borusu öter kapitalizmde. Bu mülkiyette nesiller boyu babadan oğula geçer. (ne kadar adil)

Gelir dağılımındaki uçurumlar kapitalizmin engel olamayacağı sorunlardandır.

İşçi çalışma şartlarından yaşam standartlarından memnun değilse git kendi işini yap diyemezsin işçi sınıfı varolmak zorundadır

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kapitalizmin "sömürü" düzeni olduğu yalandır. İnsanlar birbirleriyle ticari ilişkiye girerler, zorlama olmaksızın birbiryle alışveriş yaparlar. Bunda ahlak dışı hiçbir durum yoktur.

Sosyalistlerin kapitalizmin "sömürü" olduğuna dair iki tezleri vardır. Bir; mülkiyet diye bir hak yoktur o zaman mülkiyet hırsızlıktır. İkincisi ise Marxın artı-değer analizidir. Marxın anrtı*değer analizi 19.yuzyılın ekonomisindeki değer teorisine dayandığı için, günümüzdeki marjinal fayda teorisi ışığında geçersizdir.

....

Ludwig,

Marjinal fayda teorisini bize anlatır mısın? nedir?

İnsanların ticaret yapmasını Marx nerede ahlak dışı olarak nitelemiştir? bunu da bir açıklar mısın?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Üretim araçlarının mülkiyeti kimdeyse onun borusu öter kapitalizmde. Bu mülkiyette nesiller boyu babadan oğula geçer. (ne kadar adil)

Yani sen istiyorsun ki adam malını dilediğine hibe edemesin. Sana vermiyorsa, başkasına, hatta kendi öz çocuğuna bile bırakamasın. Diyporsun ki sana yar olmayacaksa kişmseye yar olmasın. Bu sadece senin iğrenç kıskançlığın ve bencilliğindir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ludwig,

Marjinal fayda teorisini bize anlatır mısın? nedir?

İnsanların ticaret yapmasını Marx nerede ahlak dışı olarak nitelemiştir? bunu da bir açıklar mısın?

Çok iyi bilmiyorum ama, bildiğim kadarıyla marjinalden kasıt bir ürünün piyasadaki son kalan birminin, bir alıcı için değeridir. Tabiki bu alıcıdan alıcıya değişeceği için, çünkü, o alıcıya olan faydasına bağlı olacağı için, bir malın objektif bir değeri yoktur.

Günümüzde ekonomistler marjinal fayda teorisni kabul etmektedirler. Marxın devrinde, Adam Smith dahil, ta Locke'tan beri ekonomistler malın objektif bir değeri olduğuna, bunun da o mala harcanmış emeğe eşit olduğuna inanıyorlardı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İyi ama sayın Ludwig, "Emek-Değer Teorisi"ni ve onun geçerliliğine son verdiğini iddia ettiğiniz "Marjinal Fayda Kuramı"nı bilmeden nasıl Marxizme karşı bayrak açabiliyorsunuz! Üstelik hayli iddialı bir üslup ve pek çok başlıkla...

Demek ki markxizme yönelik görüşleriniz, marksistlerle olan şahsi problemlerinizden kaynaklanıyor çoğunlukla.

Siz eski bir marksist olmalısınız. Sonra baya kötü bir biçimde marksizmden kopmuş birisi. Veya çok yakınında epeyce marksist bulunan birisisiniz. Bilimsellikten uzak yorumlarınız için benim aklıma başka bir neden gelmiyor.

Günümüzde ekonomistlerin Marjinal fayda teorisini kabul ettiklerini nereden çıkarıyorsunuz? Böyle bir genelleme nasıl yapılabilir! yapılamaz. Böyle bir şey yok.

Mesela umumi kabulde, Ricardo ve Smith emek değer teorisini kurmuş insanlardır. Ve ikisi birden liberaldi.

Marx, değer teorisini onların görüşleri üzerine bina etmiştir. Ve kapital'in dipnotlarına baktığınızda, 18. asrın başında yaşamış, ismi bugün anılmayan farklı meslek gruplarından insnaların dahi ekonomi üzerine görüşlerinin Marx'ı etkilediğini görürüz.

Siz çok temel bir hata yapıyorsunuz. Mesela artı-değer teorisini Marxist değer teorisinin bir ayağı gibi görüyorsunuz. Halbuki artı değer teorisinin emek değer teorisi ile doğrudan bir bağı yoktur. Yani emek değer teorisi geçerliğini yitirse bile artı değer teorisi ayakta kalabilir veya tersinden artı değer teorisi yok olur ama emek değer teorisine zerre zarar vermeyebilir.

Hem malların değiş tokuşu, alışveriş neden kapitalist bir sistemi öngörsün. Sosyalizm herkesin kendine yeteceği ürünü kendisinin üretmesi demek midir? Bunu böyle mi anlıyorsunuz.

Bakın ne demişsiniz:

Kapitalizmin "sömürü" düzeni olduğu yalandır. İnsanlar birbirleriyle ticari ilişkiye girerler, zorlama olmaksızın birbiryle alışveriş yaparlar. Bunda ahlak dışı hiçbir durum yoktur.

Yani siz ticaret veya alışverişin daha genel biçimde ifade etmek gerekirse değişimin, Marks veya takipçileri tarafından "sömürü" olarak değerlendirildiğini iddia ediyorsunuz. Böyle bir şey de yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fuzulı bey, benim bildiğim, artı-değer analizi tamamen emek-değer teorisi üzerine kuruludur. Çünkü diyor ki, işveren malın üzerine koyduğu kârını işçinin hakkından alır, Ama "işçinin hakkı" nı da nerden buluyor? Üretilen malın piyasadaki değerinden. Çünkü Marxa göre bu değerden işçinin "hakkının" ne olduğu çıkar, çünkü malın değeri direk olarak işçinin emeğine tabidir.

Marjinal fayda teorisiyle olaya baktığımızda bir "artı-değer" yahut "sömürme" görülmemektedir. Burda sadece işverenle işçi arasında bir sözleşme var. Her iki taraf da sözleşmeye uyduğu müddetçe ahlak dışı bir durum yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Fuzulı bey, benim bildiğim, artı-değer analizi tamamen emek-değer teorisi üzerine kuruludur. Çünkü diyor ki, işveren malın üzerine koyduğu kârını işçinin hakkından alır, Ama "işçinin hakkı" nı da nerden buluyor? Üretilen malın piyasadaki değerinden. Çünkü Marxa göre bu değerden işçinin "hakkının" ne olduğu çıkar, çünkü malın değeri direk olarak işçinin emeğine tabidir.

Marjinal fayda teorisiyle olaya baktığımızda bir "artı-değer" yahut "sömürme" görülmemektedir. Burda sadece işverenle işçi arasında bir sözleşme var. Her iki taraf da sözleşmeye uyduğu müddetçe ahlak dışı bir durum yoktur.

Artı-değer kavramı sömürüye işaret eder. Ve bu haliyle malın değeri, kullanım değeri, değişim değeri türünden kavramlarla doğrudan bir ilintisi yoktur.

Değer teorisi denildiğinde malın "kullanım değeri-değişim değeri" anlaşılır.

Artı değerin malın fiyatıyla veya piyasa değeriyle bir alakası yoktur.

Marksistlerin de sıklıkla karıştırdığı şey budur.

"Artı değer" üretim sürecinde, mal daha piyasaya sürülmeden ortaya çıkar ve malın değerini belirleyen şeyin ne olduğundan bağımsızdır.

Marjinal fayda kuramı ise en kabaca haliyle anlattığınız gibidir sayın Ludwig.

Marjinal fayda kuramı kardinal ve ordinal fayda olmak üzere iki temel kavram üzerinden açıklanır. bu kavramları açıklamak için destek olarak farksızlık eğrileri kullanılır.

Marjinal fayda fonksiyonu, toplam fayda fonksiyonunun türevidir.

MArjinal fayda teorisi değeri tüketim üzerinden açıklar ve fiyat kavramına yakınlaştırır.

Emek değer teorisi ise değeri üretim üzerinden açıklar ve fiyatı, değerin bir biçimi olarak ifade eder.

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

http://en.wikipedia.org/wiki/Surplus_value...arx.27s_concept

"The most fundamental criticism of Marx's theory of value is offered by Austrian economics, which holds that the value is purely subjective, and cannot be derived from labor, surplus or otherwise. The labor itself can be productive, resulting in creation of goods which are desired by other people, or destructive, merely wasting resources on creation of goods nobody wants - this phenomenon was quite evident in the socialist economies. Thus, we can say if something has value only by observing voluntary exchange between people. When such exchange is prevented, there is no way to tell if the labor is creative or destructive, and so it is impossible to direct the efforts towards creation of value. This impossibility of economic calculation was famously proposed by Ludwig von Mises in 1929 as the reason for imminent failure of socialist economies, in stark contrast to predictions of Marx's theory."

Bu arada sizi "Sosyalizm kölelik düzenidir" yazımı okumaya davet ediyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın Ludwig,

Bu alıntı hiç bir iddianızı kanıtlamaz. Marx Kapital'in ilk cildinin hemen başlarında, nispi ve eşdeğer başlıkları altında, "kullanım değeri olmayan bir malın değeri de olmaz" diyerek zaten sizin bu alıntıladığınız kısmı vuruglamıştır. Bu alıntıdan yola çıkılarak Marksist değer teorisini çürütemezsiniz. Zaten o alıntıdaki iddia, marksist değer teorisine yönelik değil, reel sosyalizm uygulamalarına yöneliktir.

Tekrar ediyorum. Artı değer bir vak'adır ve karşı çıkılamaz.

Marjinal fayda teorisi geçerli olsa dahi artı değer yadsınmaz.

Zira çok yalın bir gerçeklik üzerine kuruludur.

Emek sarfedenlerin, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan çalışma süresinden fazla çalışmaları ve çalıştırılmaları gerçeği üzerine...Artı değer bu fazlalık emekten doğar.

Mal piyasada satılmasa dahi fazlalık emek üretilmiş ve ona el konulmuştur.

Siz marjinal fayda teorisinin ön kabullerini bilseydiniz acaba bu kadar rahat savunabilir miydiniz onu?

Mesela kardinalciler herhangi bir maldan elde ettiğiniz faydanın sayısal olarak ölçülebileceğini iddia etmektedir. Hatta bunun bir birimini bile uydurmuşlardır. 1 adet bilgisayardan el ettiğiniz fayda kaçtır sayın Ludwig? :) Sizin marjinalciler bunun ölçülebileceğini iddia etmişlerdir.

Marksizmi yıkmak için çok daha güçlü argümanlara ihtiyacınız var.

Dediğiniz yazıyı da okuyayım bakalım.

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Emek sarfedenlerin, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan çalışma süresinden fazla çalışmaları ve çalıştırılmaları gerçeği üzerine...Artı değer bu fazlalık emekten doğar.

Mal piyasada satılmasa dahi fazlalık emek üretilmiş ve ona el konulmuştur.

Bana açıklyabilirmisiniz nasıl oluyor da insanlar "çalıştırılıyor" ve onların hakkına "el konuluyor"? Çünkü ortada sadece bir anlaşma kontrat var: "Şu kadar işi yaparsan şu kadar para veririm, kabul mu?" "Kabul".... Nerde zorla çalıştırma, hakka el koyma falan? Açıklarmısın?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ensesi sekiz katmerli herifler pişkin pişkin "Dağ benim, taş benim, itin s.çtığı b.k benim. Ya üç kuruşa geberinceye kadar çalışırsın, ya o b.ku bile parasını ödemeden yiyemezsin." diyecek ve bunun adı sömürü olmayacak öyle mi? "İster acılar içinde yaşa, ister öl" demek özgürlük ya da demokrasi değildir ludwig.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kontrat ve sözleşme yapma özgürlüğü, adil bir sistemin cari olduğunun ifadesi değildir Ludwig.

Kontratın tarafları, tarafların içinde bulunduğu şartlar ve yine tarafların doğal hakları görmezden gelinerek adil bir kontrat yapılamaz.

Türk romancılığının zirvelerinden biri kanımca, Metin Kaçan'ın "Ağır roman" isimli romanıdır.

Bu romanın bir bölümünde Tıbı lakaplı şahsiyet, cebren ve hile ile ahırını zorbalara satması için kontrat imzalamaya zorlanmıştır.

İşte Kapitalizmin kontrat özgürlüğü. Şartlar eşit değil. Fırsat eşitsizliği söz konusu. kişinin kişilik hakları, doğal hukuk ihlal edilmiş. Ne özgürlüğünden bahsediyorsunuz!

Kapitalistler, zorbaların tıbı'ya yaptığı gibi, bizim elimizi kolumuz bağlayarak sözleşme imzalatmıyor. Çünkü taktıkları düşünsel ve tarihsel prangalar fazlasıyla yeterli.

Gerisi, bu prangaların yarattığı "çirrkinliği", estetik vicdanlara zarar vermemesi için örtmeye bakıyor. Ki bunu da çok iyi yapıyorlar.

Yapıyorlar ki pek çok okur yazarı bile kandırabiliyorlar.

Sıradan bir okur yazar bile bu adaletsizliği rahatlıkla görebilir, vicdanı kararmamışsa.

ama gelin görün ki entellektüeller bile körleşir, körleştirilir.

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Zengin insanların fakir insanlar üzerinde hakları, çıkarları olabiliyorsa borcu neden olmasın? O fabrikalara, madenlere, lokanta ve market zincirlerine, petrol işletmelerine nasıl sahip oluyor zenginler? Fakirlerle başka bir kontrat yaparak...

Zooplanktonlar "hadi ölelim de binlerce yıl sonra petrol oluruz, birileri de bizim üzerimizden zengin olur" demediler.

Altın elementi biz ona değer biçene kadar mızrağın başına bile takılacak kadar kıymetli değildi.

İçinde işçi olmayan bir fabrika ne işe yarar?

Son olarak siz kim oluyorsunuz da dünyadaki bazı şeylerin size ait olduğunu söylemeye cüret ediyorsunuz?

tarihinde thecrow tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu romanın bir bölümünde Tıbı lakaplı şahsiyet, cebren ve hile ile ahırını zorbalara satması için kontrat imzalamaya zorlanmıştır.

Elbetteki bu adil bir kontrat değildir. Ben böylemi olsun dedim?

Kontratın tarafları, tarafların içinde bulunduğu şartlar ve yine tarafların doğal hakları görmezden gelinerek adil bir kontrat yapılamaz.

Doğal haklar derken? Doğal hakları sosyalistlerin adamı JJ Rousseau reddetmiştir. Locke'un doğal durum teorisinde vardır sadece "doğal haklar".

Sonuç olarak hem Fuzuli hem Thecrow şikayet ettiği durum, insanların hayata eşit olarak başlamamasıdır. Bir insan fakir bir ailede doğabiliyor, ve bir diğeri zengin bir ailede doğabiliyor. Eğerki itirazınız bunaysa o zaman sizin derdiniz kapitalizmle değil Allahladır. Çünkü "beni niye böyle sefil yarattın Tanrım" derdindesiniz.

Bir antikapitalistin tek geçerli itirazı şu olabilir: Bu zenginlik tarihte izi sürüldüğünde ilk çağlarda haksız bir şekilde zorbalıkla, kaba kuvvetle, zorla mal zaptetmeyle ele geçirilmiş olabilir. Mesela özellikle aristokratların kraliyetlerin, zamanında nesiller öncesinde atalarının zorla mal zapteden bir zorba olduğu öne sürülebilir. Fakat burda adalet yapabilmek, kimin kimden mal zaptettiğini bilmek gerekir. Her zengin illa bir zorbanın torunu değildir. Bugunku Rockefellerlerin büyük dedesi çulsuzun tekiydi. Dişinle tırnağınla girişimciliğiyle bir servet yaptı, bunu da hakkıyla torunlarına bıraktı.

Farzedelimki bir mucizeyle bugün dünyada herkes maddi olarak eşit oldu. Sizi temin ederimki o noktadan itibaren gene eşitsizlik başlayacaktır. Kimi akıllı yatırım yapar, kimi çarçur eder. Ticarette şans faktörü de vardır.

Siz eğer dünyanın adaletsizliğinden yakınıyorsanız ben size iki diğer "adaletsizlik" daha söyleyim. Mesela dış görünüz güzelliği ve sağlık. Kimi daha güzeldir kimi daha çirkindir. Çirkin bir erkeğin kadınlarca reddedilmesi ona ne kadar acı verecektir. O zaman diyelimmi ki burda eşitlik yapacaz. her kadın dış görünüşe bakmadan istiyen her erkeğe verecek? Yahut diyelimmi ki herkese zorla peçe taktıracaz. Durumu herkesçe adil yapacaz.

Yahut sağlık durmunu düşün. Kimi öyle genlerle doğuyor ki belli hastalıklara daha yatkın oluyor. Kimi daha çocuk yaşta lösemi oluyor. Kimi kör, sağır doğuyor. Hadi burda nasıl "eşitlik" yahut "adalet" yapacaksın? Herkesi eşit derecede mi sakatlayacaksın?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mesela kör adamın kör olarak doğmuş olmasından faydalanıp, kıçına parmak, enseye şaplak atıp kaçmayacaksın. Yaparsan da bi cezası olacak. Topal adamın sana yetişemeyeceği bir mesafeden üzerine işemeyeceksin, sağır adamın anasına bağıra bağıra küfür etmeyeceksin. Onlarında seninle aynı haklara sahip olduğunu bileceksin...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın Ludwig

Sosyalistlerin üretim biçimi ile ilgili sorunları, üretimin sadece üretime içkin bir biçim olarak kalamamasından kaynaklanıyor.

Yani üretim biçimi, etikten sanata pek çok alanda bariz bir belirleyiciliğe sahip.

Çünkü üretim, en temel güdümüz olan "diri kalmak" ile doğrudan ilişkili.

Sorun eşitsizliği ortadan kaldırmak, herkesin shaip olduğu gömlek sayısını eşitlemekten ibaret değil.

Bunu böyle algılıyorsanız zaten çok daha baştan başlamalıyız.

Sorun birinin ihtiyacından fazla gömlek sahibi olmaya çalışmasının önüne geçebilmek. Onu bu irrasyonel güdüyle yüzleştirebilmek. Bunu yapamayanlar elbette bir başka insanı, sırf dezavantajlı koşullara sahip olduğu için ezmeyi meşru addederler.

Halbuki o insanın güçsüz ve dezavantajlı bir pozisyonda kalmasına neden olan çevresel şartların, güçlüler tarafından dokunduğunu, işlendiğini görmezler, görmek istemiyor da olabilirler.

Mal, mülk, şan şöhret peşinde koşanlar, lüks arabalarla güzel kızları tavlamaktan, hergün sevgili değiştirmekten onur duyanların anlayamayacağı bir şey bu.

Bunlardan etrafımda çok var.

İnsanlığın bugün mahkum edildiği cehaletin en açık ifadesi bu.

Ufku daraltılmış, vahşi yığınlar üretmekten başka ne halta yarıyor kapitalizm.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...