Jump to content

Recommended Posts

Ramazan aslında "ramadan"dır

yani d (dad) harfi ile yazılır ve ona göre telaffuz edilir.

Şimdi lütfen şu kaynağa bakın:  http://www.studyquran.co.uk/PRLonline.htm

 

Türkçeye ramazanlamak* diye çevirebileceğimiz bir fiil var orada;

anlamı: insanların köz gibi sıcak havada halsiz kalan av hayvanlarını elleriyle gaddarca yakalayıp öldürmesi.

Ne ihramı Allah aşkına. 5:94-95'te bu gaddarlık haram kılınıyor:

 

Allah sizi ELLERiNiZiN ulaşabildiği av hayvanı türünden bişey ile sınar -liyebluvennekum allahu bişey'in mines saydi tenâluhu EYDîKUM (5:94) 

Av hayvanı öldürmeyin haramlara (haram aylara) girdiğinizde -lâ taktulus sayde ve entum hurum (5:94)

 

Bu gerçeğe inat, 5:95'in Diyanet meali:

ihramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. 

Yuh! 

_________________________________________________________

 

*Ra-Miim-Dad, tanım 5:

 

He drove the gazelles upon the ground or stones vehemently heated by the sun

until their hoofs became dissundered, or dislocated, and so they were taken...

.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 52
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

 

 

11 saat önce, mr.jk yazdı:

HATEK'e bir cevap;

 

"Allah herşeyi bilir" ifadesindeki "şey" zaten olan'dır. Olmayan'a "şey" denmez. Birşey olacak ki Allah bilecek, ama bu sadece bizim imtihanımız içinde yapacağımız davranışları kapsıyor, yoksa Allah gayb'ı bilendir, yani bizim duyu organlarımızla bilemediğimiz kıyamet günü vs. Allah onları biliyor muhakkak.


Allah indindeki şey,, bizim anladığımız "eşyâ" gibi maddî varlıklarla sınırlı değildir.
Allah indinde soyut varlıklar da bir şey'dir.
Meselâ niyetimiz,, iyi ve kötü temennîlerimiz, meleklerin bile bildiği kayda geçirdiği bir gerçekliktir.
Meleklerin bildiğini Allah bilmez mi?
Allah'ın her şeyi bilmesi sâdece olan şeyler için geçerli değildir. Bütün muhtemelleri de bilir.
Allah, bir şey olmadan önce de elbette ne olacağını bilir.
HATEK'e Cevap diye yazdığın yukarıdaki iki satır kendi içinde çelişkilidir.
Çünkü "Ta ki bilelim" vurgusu kafanızı karıştırmış. 
Mes'elenin çözümünü bir bilenden dinlememişsin.
 

11 saat önce, mr.jk yazdı:

"Sizi deneyeceğiz ki, içinizden cihad edenleri, zorluklara göğüs gerenleri ortaya çıkaralım ve size ait haberleri de (söz ve iddiaları) deneyerek açıklığa kavuşturalım."


Hocam hocam deyip, yanlış adama soru soruyorsun. 

"Ta ki bilelim" vurgusundaki mes'ele, Abdül bayındır gillerin ve klasik ilâhiyatçıların tevehhüm ettikleri gibi değildir.
Bu mes'eleyi Ebu Bekir Sıfil ile Bayındır 2 saat boyunca tartışmışlardır. Bayındır, yukarda Hasan Akçay gibi  "Allah bilmiyor" diyerek sapıtmış.
Sifil de "ta ki bilelim" ifâdesini görmezden gelerek, ifâdenin üzerini örtmeye çalışmıştır.
Çünkü Sifil de "Ta ki bilelim" ifâdesinin Allah'ın Zât'ına taalluk eden anlamını hiç bilmemektedir.

Yukarıdaki âyetteki  "Tâ ki bilelim" vurgusu, önemsenmeyecek bir husûs olamaz? 
Herkes Kur'ân hakkında, anlamadığı hâlde biliyormuş gibi konuşabilir fakat herkes Kur'ânda tenâkuz gibi gözüken yerleri açıklayamaz.
Bunlar tâbir'i câizse teknik mevzûlardır. Ve Teknik mevzûlar, câhillerin konu hakkında zevzeklik yapmasına, müdâhil olmasına izin vermez.
Teknik mevzû derken şunu kastediyorum. Topluma bakın, herkes siyâsetten târihten ve dînden sürekli konuşur çünkü neyin doğru neyin yanlış olduğu,
çoğu insân için flû bir alandır. Fakat onlara, "gel şu elektrik panosundaki kısa devreyi hallet desen" konu hakkında bilgisi olmadığını i'tirâf eder ve panoya bulaşmaz.
Bunun gibi i'tikada taalluk eden mevzûlar o kadar önemlidir ki, akıllı kişi bu gibi çelişkili gözüken mevzûlarda Allah hakkındaki bilgisinin sağlamasını yapmalıdır.
Ve düşünmelidir ki; Kur'ândan anladığım çoğu şeylerin doğruluğu  da şüpheli olabilir.
"Ta ki bilelim vurgusu, sizin de belirttiğiniz gibi, marîfetullaha taalluk eden, Kader anlayışına taalluk eden, muamelat konularından daha öncelikli bir konudur.
Hızır-Mûsâ kıssâsı ve yaşanan hâdiseler de bu kapsamdadır. Kur'ân ve Allah anlayışımızdaki doğruluğun sağlamasının yapılabileceği bir konulardandır.
İnsâflı olan mü'minler, "Ya ben bu işi çözemiyorum" diyerek Diğer konulardaki Kur'ân algılarını putlaştırmayıp, temkinli olurlar. Gerçeği arama bilincinde olurlar.
Çoğu ilâhiyatçının Allah ve Kur'ân anlayışı ile, Hızır Mûsâ kıssâsında verilen bilgiler çelişir.
Yanlışı kendilerinde aramak yerine çeşitli çıkış yolları araştırırlar fakat başaramazlar.
Kur'ândan Hızır-Mûsâ kıssâsını çıkaralım diyenler bile olmuştur.

"Ta ki bilelim" mes'elesini, ayrı bir başlıkta açıklamak gerekir.
Fakat bu mes'ele gibi,, sırrlarla yüklü çözümleri,, "nâ ehil" olanlara duyurmanın hoşnutsuzluğunun çelişkisi içindeyim. 
Ya'nî konu hakkında açıklama yapmaya çok da istekli değilim, bu gibi değerli bilgileri ehil olmayanlardan kıskanıyorum.
 

tarihinde HATEM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 19.03.2019 at 20:09, Tengrizm18 yazdı:

Muhammed'in yaşadığına dair kanıt yoktur.Dolayısı ile tüm hadislerde uydurmadır.Yani Muhammed yaşamamıştır,ve yaşadığına dair arkeolojik kanıtta yoktur.

mezarı bile yok, mezarı oldugu iddia edilen yerde, Medine-i Münevvere ‘de Ravza-i Mutahhara’dadır. burada kabrin içinde oldugu

 iddia edilsede, ne bir dna kaydı nede kemik parçaları bulunmuyor, içinde ne oldug? bile belli değil.

3000 yıl önce yaşamış firavunların mumyalanmış dnaları bile ispatlı iken 1400 yıl önce peygamber oldugu iddis edilen

muhamemedin mezarı bile yok..arapları kandırmak kolay,çünkü avrupalı değiller.

eski mısırlıların ve sümerlerin bile peygamber olarak gördükleri firavun hükümdarlarını 

gelecek nesillere ispatlamak için mumyalama teknıgı kullanılıyordu.

araplar ise peygamberlerini koruyamamış, çünkü belkide mezhepçilikten dolayı, muhammede düşman olanlar

 vardı sahabeler dönemi bana gerçek tarihe bakarsak, mekkede medinede mezhepçilik başladıgı için, 

şiiler ve sünniler arasında ciddi anlamda düşmanlık vardı.. bu yüzden muhammedi eceliyle değil şiiler tarafından öldürülmüş olabilir.. 

dahada önemlisi,muhamed yaşasa bile peygamber olduguna dair kanıtlar da yoktur.

büyük oalsılıkla şiiler onu değil aliyi peygamber olarak kabul etmişlerdi... günümüzde hala bu düşmanlık devam ediyor.. 

 

% 100 kanıt olmadan bırakın peygamberi tanrıya bile inanmak çılgınlık....aptallık saflıktır..

yada farklı birşeydir, çıkar amaçlı bir düşüncedir.. başka  ihtimal yoktur. eğer akli  dengeniz yerindeyse..

tarihinde karamsarhuman tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
11 dakika önce, HATEM yazdı:

 

 


Allah indindeki şey,, bizim anladığımız "eşyâ" gibi maddî varlıklarla sınırlı değildir.
Allah indinde soyut varlıklar da bir şey'dir.
Meselâ niyetimiz,, iyi ve kötü temennîlerimiz, meleklerin bile bildiği kayda geçirdiği bir gerçekliktir.
Meleklerin bildiğini Allah bilmez mi?
Allah'ın her şeyi bilmesi sâdece olan şeyler için geçerli değildir. Bütün muhtemelleri de bilir.
Allah, bir şey olmadan önce de elbette ne olacağını bilir.
HATEK'e Cevap diye yazdığın yukarıdaki iki satır kendi içinde çelişkilidir.
Çünkü "Ta ki bilelim" vurgusu kafanızı karıştırmış. 
Mes'elenin çözümünü bir bilenden dinlememişsin.
 


Hocam hocam deyip, yanlış adama soru soruyorsun. 

"Ta ki bilelim" vurgusundaki mes'ele, Abdül bayındır gillerin ve klasik ilâhiyatçıların tevehhüm ettikleri gibi değildir.
Bu mes'eleyi Ebu Bekir Sıfil ile Bayındır 2 saat boyunca tartışmışlardır. Bayındır, yukarda Hasan Akçay gibi  "Allah bilmiyor" diyerek sapıtmış.
Sifil de "ta ki bilelim" ifâdesini görmezden gelerek, ifâdenin üzerini örtmeye çalışmıştır.
Çünkü Sifil de "Ta ki bilelim" ifâdesinin Allah'ın Zât'ına taalluk eden anlamını hiç bilmemektedir.

Yukarıdaki âyetteki  "Tâ ki bilelim" vurgusu, önemsenmeyecek bir husûs olamaz? 
Herkes Kur'ân hakkında, anlamadığı hâlde biliyormuş gibi konuşabilir fakat herkes Kur'ânda tenâkuz gibi gözüken yerleri açıklayamaz.
Bunlar tâbir'i câizse teknik mevzûlardır. Ve Teknik mevzûlar, câhillerin konu hakkında zevzeklik yapmasına, müdâhil olmasına izin vermez.
Teknik mevzû derken şunu kastediyorum. Topluma bakın, herkes siyâsetten târihten ve dînden sürekli konuşur çünkü neyin doğru neyin yanlış olduğu,
çoğu insân için flû bir alandır. Fakat onlara, "gel şu elektrik panosundaki kısa devreyi hallet desen" konu hakkında bilgisi olmadığını i'tirâf eder ve panoya bulaşmaz.
Bunun gibi i'tikada taalluk eden mevzûlar o kadar önemlidir ki, akıllı kişi bu gibi çelişkili gözüken mevzûlarda Allah hakkındaki bilgisinin sağlamasını yapmalıdır.
Ve düşünmelidir ki; Kur'ândan anladığım çoğu şeylerin doğruluğu  da şüpheli olabilir.
"Ta ki bilelim vurgusu, sizin de belirttiğiniz gibi, marîfetullaha taalluk eden, Kader anlayışına taalluk eden, muamelat konularından daha öncelikli bir konudur.
Hızır-Mûsâ kıssâsı ve yaşanan hâdiseler de bu kapsamdadır. Kur'ân ve Allah anlayışımızdaki doğruluğun sağlamasının yapılabileceği bir konulardandır.
İnsâflı olan mü'minler, "Ya ben bu işi çözemiyorum" diyerek Diğer konulardaki Kur'ân algılarını putlaştırmayıp, temkinli olurlar. Gerçeği arama bilincinde olurlar.
Çoğu ilâhiyatçının Allah ve Kur'ân anlayışı ile, Hızır Mûsâ kıssâsında verilen bilgiler çelişir.
Yanlışı kendilerinde aramak yerine çeşitli çıkış yolları araştırırlar fakat başaramazlar.
Kur'ândan Hızır-Mûsâ kıssâsını çıkaralım diyenler bile olmuştur.

 

HATEM yazacaktım kusura bakmayın yanlış yazmışım o vakitte..

 

"Allah herşeyi bilir" ifadesindeki "şey" sizin açıkladığınız şekilde olabilir. Fakat diğer açıklamalarınız yani ayette hatta birçok ayette geçen "Ta ki bilelim" ifadelerine bir cevap göremedim. "Allah'ın zatına taalluk eden anlamı" demişsiniz, bu ne demek?

Bu Kuran bize indi değil mi, biz okuyalım diye indi değil mi, elbette bizim anlayamayacağımız, belki bizim beynimizi yakacak "ezeli olma ebedi olma" veya zamanın izafi oluş ile ilgili ayetleri veya "elif lam mim" ile başlayan ayetlerin tam manasını bilemeyiz ama "ta ki bilelim" ifadesini de bilelim artık değil mi? Allah "Ta ki bilelim" demesiydi "ortaya çıkarma" deseydi o zaman, neden "ta ki bilelim" veya "biz bilene kadar" ifadelerini kullanmış Allahu Teala? 

 

Tamam o zaman Allah herşeyi bilir demeye devam edelim, "ta ki bilinceye kadar" ifadesini de görmeyelim, biz anlamayız kafamız ermez diyerek yutalım..Madem bizim yapacaklarımızı Allah biliyorsa neden meleklerine yazdırıyor her hareketimizi? Meleklerle yazdırmaya ne gerek var zaten ne yapacağımız belli değil mi? 

Veya madem bizim cennete / cehenneme gideceğimiz belli neden yaşıyoruz gibi sorulara nasıl cevap vereceğiz. Veya bu soruları size sorayım, madem ne yapacağımız belli ise melekler neden bizim davranışlarımızı yazıyor? Meleklere eziyet olsun diye mi, şeklindeki ifadeleri kullanmıyorum çünkü ateist veya dini inkar eden biri değilim, ne olduğunu öğrenmeye çalışan kendi halinde bir müslümanım sadece.

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

 

 

Sevgili fezadabirtürk,

 

Diyanetin çevirmenleri

5:2'deki

"izâ halletum fastâdû" ifadesini 

"ihramdan çıktığınızda avlanın" diye çevirmişler Türkçeye 

ama lütfen bakın Arapça metinde ihram yok. 

 

Uydurmuşlar.

 

O kadar kolay inanıvermeyelim, kardeşim;

gözlerimiz var, bakalım ve görelim biraz;

aklımızın sesine kulak verelim, aklımıza saygı gösterelim biraz. 

 :)

kara avı yasak ,ama dana boğazlamak ,kavurma yemek serbest.deniz avı da serbest.onların üreme mevsimi yok mu ?

حُرُمٌ Hurumun ihramda iken 

 

ح ر م

 

http://kuranharitasi.com/kuran.aspx?sureno=5&ayetno=1

http://kuranharitasi.com/kokler.aspx?kok=Hrm#(5:1:18)

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
27 minutes ago, fezadabirtürk said:

 :)

kara avı yasak ,ama dana boğazlamak ,kavurma yemek serbest.deniz avı da serbest.onların üreme mevsimi yok mu ?

حُرُمٌ Hurumun ihramda iken 

 

ح ر م

 

http://kuranharitasi.com/kuran.aspx?sureno=5&ayetno=1

http://kuranharitasi.com/kokler.aspx?kok=Hrm#(5:1:18)

 

 

Bunlar

çarpıtılan kelimelere Kur'an'ın dışından kılıf uyduranlar, 

şıracının şahidi olan bozacılar. 

 

Siz Kur'an'a bakın, örneğin, Tevbe 36'ya bakın:

 

Ayların sayısı 12 aydır, 

dört haramlar onlardandır  (minhé arbeatun hurum).

 

Arbeatun hurum 

ihram giymiş birileri değil 

dört haram aydır.

 

Akıl var izan var.

 

Abdülaziz Bayındır

videoya alınan bir dersinde

şunu söylüyor:

 

Ben hacca bir kaç kerecik gittim, 20 (yirmi) kere filan

umreyi ise çok yaptım, sayısını bilemiyceğim kadar.

Ammaa... ihramlı olunan o yerlerde hiç av hayvanı görmedim

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

 

 

Bunlar

çarpıtılan kelimelere Kur'an'ın dışından kılıf uyduranlar, 

şıracının şahidi olan bozacılar. 

 

Siz Kur'an'a bakın, örneğin, Tevbe 36'ya bakın:

 

Ayların sayısı 12 aydır, 

dört haramlar onlardandır  (minhé arbeatun hurum).

 

Arbeatun hurum 

ihram giymiş birileri değil 

dört haram aydır.

 

Akıl var izan var.

 

Abdülaziz Bayındır

videoya alınan bir dersinde

şunu söylüyor:

 

Ben hacca bir kaç kerecik gittim, 20 (yirmi) kere filan

umreyi ise çok yaptım, sayısını bilemiyceğim kadar.

Ammaa... ihramlı olunan o yerlerde hiç av hayvanı görmedim

 

Amacınız ne bilmiyorum .

Müslüman iseniz,İslama ihanet ettiğiniz kesin.tabi bilmeyerek.aksi halde müslüman olduğunuza inanmazsınız.

Elmalı Hamdi Yazır' ı bile sollamışsınız.ne diyelim...arapça siteler bile ihramdan,av yasağından bahsediyor.

yönünüzü tarif edinde ,secde ediyim.

Siz insanları aptal mı zannediyorsunuz ? 

Siz Reformistler...

hepinize sesleniyorum...

bilgiye ulaşmak artık çok kolay.

herneyse amacınız,

artık çok geç,

hakikat gün yüzüne çıkacak.

boya badana işi bitti.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, mr.jk yazdı:

"Allah herşeyi bilir" ifadesindeki "şey" sizin açıkladığınız şekilde olabilir. Fakat diğer açıklamalarınız yani ayette hatta birçok ayette geçen "Ta ki bilelim" ifadelerine bir cevap göremedim.


Mes'elenin anlaşılması ve çözümüyle ilgili bir açıklama yapmadım.
Ayrı bir başlıkta açıklanması gerekli mühimm bir konu olduğunu belirttim.

 

1 saat önce, mr.jk yazdı:

"Allah'ın zatına taalluk eden anlamı" demişsiniz, bu ne demek?


"Ta ki bilelim" ifâdesi, Allah'ın kullarına çok yakın olduğu bilgisinin idrâkiyle çözülebilecek bir mes'ele olduğu için
Doğrudan Allah ile irtibâtlı olduğu için, "Allah'ın zatına taalluk eden" ifâdesini kullandım.
Mes'ele hakkında açıklama yaparsam ne söylediğim daha iyi anlaşılacaktır.
 

 

1 saat önce, mr.jk yazdı:

Bu Kuran bize indi değil mi, biz okuyalım diye indi değil mi, elbette bizim anlayamayacağımız, belki bizim beynimizi yakacak "ezeli olma ebedi olma" veya zamanın izafi oluş ile ilgili ayetleri veya "elif lam mim" ile başlayan ayetlerin tam manasını bilemeyiz ama "ta ki bilelim" ifadesini de bilelim artık değil mi? Allah "Ta ki bilelim" demesiydi "ortaya çıkarma" deseydi o zaman, neden "ta ki bilelim" veya "biz bilene kadar" ifadelerini kullanmış Allahu Teala? 


Allah'ın bilmesini istediği kişiler biliyor. Kulluğunu yapmana yetecek bilgileri Kur'ândan biliyorsun. 
Bildiklerinle amel et, Allah bilmediklerini öğretir. 

"Tâ ki bilelim" Mes'elesi için Ayrı bir başlık açmazsam,, Konuyu sana şu Nasreddîn Hoca nüktesiyle açıklayayım. Belki mes'eleyi çözebilirsin.
Nasreddin hoca rivâyete gore bir gun damdan düşmüş
Ve başına toplanıp halini soranlara: 
"Aranizda hic damdan dusen var mi?" diye sual edip
"Yok" cevabini alınca
"Bana damdan düşen birini getirin" diyerek 
İnsanin hâlini yanlız aynı sey daha Önce başına gelmiş biri anlar"
demek istemistir.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, HATEM yazdı:


Mes'elenin anlaşılması ve çözümüyle ilgili bir açıklama yapmadım.
Ayrı bir başlıkta açıklanması gerekli mühimm bir konu olduğunu belirttim.

 


"Ta ki bilelim" ifâdesi, Allah'ın kullarına çok yakın olduğu bilgisinin idrâkiyle çözülebilecek bir mes'ele olduğu için
Doğrudan Allah ile irtibâtlı olduğu için, "Allah'ın zatına taalluk eden" ifâdesini kullandım.
Mes'ele hakkında açıklama yaparsam ne söylediğim daha iyi anlaşılacaktır.
 

 


Allah'ın bilmesini istediği kişiler biliyor. Kulluğunu yapmana yetecek bilgileri Kur'ândan biliyorsun. 
Bildiklerinle amel et, Allah bilmediklerini öğretir. 

"Tâ ki bilelim" Mes'elesi için Ayrı bir başlık açmazsam,, Konuyu sana şu Nasreddîn Hoca nüktesiyle açıklayayım. Belki mes'eleyi çözebilirsin.
Nasreddin hoca rivâyete gore bir gun damdan düşmüş
Ve başına toplanıp halini soranlara: 
"Aranizda hic damdan dusen var mi?" diye sual edip
"Yok" cevabini alınca
"Bana damdan düşen birini getirin" diyerek 
İnsanin hâlini yanlız aynı sey daha Önce başına gelmiş biri anlar"
demek istemistir.

 

 

Bu konu ile ilgili hala kafamda hiçbir şey netleşmedi. Soruma cevap veremedin şeklinde bir suçlama değil bu yanlış anlamayın, bize inmiş bir Kuran neden bizim algılarımız ters düşen kelimelerle anlatılmış onu çözemiyorum. Sadece ilgili ayetlerdeki "Ta ki bilelim" veya "bilelim diye" olarak çevrilmesi gereken kelimeler değil, anlam olarak da Allah'ın bilmediği durumlara ilişkin ayetler de var. Mesela Kehf 80 ayet;

 

“Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.”..

 

Burada geçen "korkmak" fiilini hiç söylemiyorum bile. Allah korkar mı? Neyse konuyu bulandırmayalım. Buradaki anlama bakarsak çocuğun kendi ailesini azgınlığa sürükleyip sürüklemeyeceğini Allah bilmiyor mu, neden endişe ediyor? Hatta sanırım bu olaydan sonra Allah bu çocuğun canını alıyor yanlış bilmiyorsam. E şimdi bunlara ne diyeceğiz? 

 

Ben hiçbirşey anlamadım, bu ayetler varken de hiçbirşey anlayacağımı sanmıyorum, inşAllah anlarım. İşte bu yüzden Abdulaziz Bayındır'ın sözlerine dikkate değer buluyor insan..Madem Allah bizim ne yapacağımızı biliyor neden meleklerine tekrar yazdırıyor?..İnsanın Abdulaziz hocaya hak veresi geliyor kimse kusura bakmasın.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, mr.jk yazdı:

Bu konu ile ilgili hala kafamda hiçbir şey netleşmedi. Soruma cevap veremedin şeklinde bir suçlama değil bu yanlış anlamayın,


Ben daha cevap vermedim.
Nasreddîn Hoca Fıkrasından mes'elenin çözümü gizliydi fakat görmek biraz zor.

 

1 saat önce, mr.jk yazdı:

bize inmiş bir Kuran neden bizim algılarımız ters düşen kelimelerle anlatılmış onu çözemiyorum.

 Kur'ân, doğrudan bize inmiş bir kitap değildir. 
Doğrudan muhatab peygamber Efendimizdir.
Peygamber Efendimizin çevresi, Peygamberimizin açılımı olması sebebiyle. Ashâb da bu muhâtablığa dâhildir, devrin müşrîkleri de...

Müslümânlıktan maksâd,, Abdül Bayındır gibi her sabah kahvaltımızı yapıp, vakfa gelip, koltuğumuza kurulup, Önümüze Mushâfı açıp, Kamerayı kurup, karşımıza seyircileri Alıp,, Kur'ân'ı anladım edâsıyla akşama kadar konuşmak değildir. İslâmda böyle bişey yok... Bilmediklerini öğrenmenin yolu, bildiklerinle amel etmektir. Bundan sonra kitap okumak faydalı olabilir.
İkrâ sûresindeki "oku" emri de "Aç kitabı oku, anlamaya çalış" anlamında değildir. Nasıl olsun ki; Ne Peygamber okuma biliyordu, Ne de Cebrâil, elinde sayfalar tutmuş olduğu hâlde "Oku" diyordu... Çevresini okuyan kişi ancak Kur'ânı anlar.

Kur'ân, muhteşem ifâdeler ile mu'cîze anlatımlar ile dolu. Bunu ancak âyeti kerîmeyi anladığın zamân yaşarsın.
Anlatılmak isteneni anladığın zamân, "Tâki bilelim" ifâdesinin başka hiç bir kelîmeyle anlatılamayacağını görürsün.

 

 

1 saat önce, mr.jk yazdı:

Ta ki bilelim" veya "bilelim diye" olarak çevrilmesi gereken kelimeler değil, anlam olarak da Allah'ın bilmediği durumlara ilişkin ayetler de var. Mesela Kehf 80 ayet;


Konuya biraz gireyim, bir işâret vereyim.
Ba'zı bilgiler vardır ki, bu bilgiler önceden bilinemez.  Bir düşün bakalım, Bunlar hangi bilgilerdir? Nasreddîn Hoca hikâyesini hatırla.
Ve ilginç olan şu ki; Allah (c.c.) her şeyi bilir. Önceden bilinemeyenleri de bilir. Ama dikkat et "İlmen bilir". (bak bu da ikinci işâretti)
 

1 saat önce, mr.jk yazdı:

Kehf 80 ayet; “Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.”..


Âcizâne, burada çözümsüz gibi gözüken konuyu Allah'ın izniyle açıkladım. Dikkatli okursan, İnşAllah faydalanırsın.
 

 

 

2 saat önce, mr.jk yazdı:

Burada geçen "korkmak" fiilini hiç söylemiyorum bile. Allah korkar mı?


Ne demek söylemiyorum.
"Korktuk" Lafzı Allah'a âiddir.
Bunu sorgulamayacak ve bu konuda araştırıcı olmayacak da ne yapacaksın? "Hızır Kısâsını Kaldıralım Kur'ândan" diyen Dingiller gibi,
"Allah Gaybı bilmez diyen" kendini bilmezler gibi sapıtacak mısın?
Allah'ın "Korktuk" buyurması çok daha geniş anlatılabilir, ben sana Allah'ın korkmasını kısaca îzâh edeyim.
Allah (c.c.), kuluna şah damarından daha yakın olduğu için kulunun korkusuna "eşlik" eder.
Yine bunun gibi, Allah (c.c.) varlığın gerçek sâhibi olduğu için, Kul namaz kılarken yine kuluna eşlîk eder.
Dikkat edersen, Kıskanarak, açıklamak istemediğim "ta ki bilelim" in ne demek olduğu burada biraz daha açığa çıktı.
 

 

2 saat önce, mr.jk yazdı:

Buradaki anlama bakarsak çocuğun kendi ailesini azgınlığa sürükleyip sürüklemeyeceğini Allah bilmiyor mu, neden endişe ediyor?


Cevâbını yazıda verdim. Endîşenin sebebini anlattım.

 

2 saat önce, mr.jk yazdı:

Ben hiçbirşey anlamadım, bu ayetler varken de hiçbirşey anlayacağımı sanmıyorum, inşAllah anlarım.


Rahat ol, İlâhiyyatçılarda birşey anlamıyor çakma tarîkatçılar da anlamıyor. Ama Maaş almaya devâm ediyorlar.
Hattâ vakıf adı altında ba"V"ış bile alıyorlar. Çakma tarikatçılarda bilgisizliklerine rağmen işlerini yürütüyorlar.

Doğru soruların cevaplarını doğru yerde ararsan, Ve kalbinde tevhîde isti'dâd varsa
ya'nî  yaratılmadan önceki yokluk hâlini kendi hakkın olarak görüp, Varlığını (emâneti) gerçek sâhibine fedâ edebilecek bir şuur içindeysen.
Allah'ın gören gözüi işiten kulağı olmak sûretiyle anlaman mümkündür. Bunun dışında sırf kendi aklınla, Allah kelâmını anlayamazssın.

 

2 saat önce, mr.jk yazdı:

İşte bu yüzden Abdulaziz Bayındır'ın sözlerine dikkate değer buluyor insan..


Abdü'l-Bayındırın dikkate değer en önemli özelliği,, sapıtmasıdır...
Bu adam örnek alınır mı?
Düşün şimdi.
Kur'ânda yüz yerde, "Allah herşeyi bilir" buyruluyor.
Birkaç yerde de "bilelim" buyruluyor.
Zerre kadar aklı olan adam, bu çelişkili gibi gözüken husûsta, "Allah Gaybı bilmez" sonucunu, hükmünü çıkarabilir mi?
Gaybı bilmez dediğin zamân yüz âyetle çelişiyorsun.
E anlasana "Bilelim" buyrulan yerde başka bir amaç var.
"Buradaki maksadı anlayamadım" de bilmiyorum" de çık işin içinden. Çünkü doğrusu bu, bilmiyorsun.
Sapıtmak uğruna ukâlâlık niye yapıyorsun?
Şu islâmiyetin, senin Egon kadar bir değeri yok mu senin gözünde? Yazık...

En azından,, Ebû bekir Sifil de konuyu bilmese de, o da câhilliğini başka şekilde örtmeye çalışsa da,, "Allah Gaybı bilmez" deme eşekliğine düşmüyor.

 

2 saat önce, mr.jk yazdı:

Madem Allah bizim ne yapacağımızı biliyor neden meleklerine tekrar yazdırıyor?..İnsanın Abdulaziz hocaya hak veresi geliyor kimse kusura bakmasın.


Herâlde ben sana boşuna nefes tükettim, 
Allah Sana mahşerde hesap günü neyi gösterecek, Zât'ının içindeki bilgiyi mi gösterecek?
Meleklerin yazdıklarını, Kayıt kuyutları gösterecek. Bundan daha doğal ne olabilir.
Bir müslümân, Ateistlerin sorduğu sorular gibi soru sorar mı? 
Kötü yola düşmeye meyilli olanlardan başkası, Bayındır'a hak vermez.
Allah kurtarsın.
 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, HATEM yazdı:

Kur'ân, doğrudan bize inmiş bir kitap değildir. 
Doğrudan muhatab peygamber Efendimizdir.
Peygamber Efendimizin çevresi, Peygamberimizin açılımı olması sebebiyle. Ashâb da bu muhâtablığa dâhildir, devrin müşrîkleri de...

Kuran "doğrudan" peygamberi muhattap alıyorsa Fatiha suresi'ndeki "bizi doğru yola ilet" ifadesindeki muhattap kimdir?

Ya da muhattap alınan peygamber ise, avrupada yaşayan hırisrtiyan olarak doğmuş adamın muhattabı tahrif edilen İncil mi olmak zorundadır ?  "Oku" emri peygambere indirilen ayetleri insanlara oku anlamında söylenmiştir. Muhattap; peygamber dahil olmak üzere Kuran'ın ulaştığı bütün insanlıktır.

11 saat önce, HATEM yazdı:

Müslümânlıktan maksâd,, Abdül Bayındır gibi her sabah kahvaltımızı yapıp, vakfa gelip, koltuğumuza kurulup, Önümüze Mushâfı açıp, Kamerayı kurup, karşımıza seyircileri Alıp,, Kur'ân'ı anladım edâsıyla akşama kadar konuşmak değildir. İslâmda böyle bişey yok... Bilmediklerini öğrenmenin yolu, bildiklerinle amel etmektir. Bundan sonra kitap okumak faydalı olabilir.
İkrâ sûresindeki "oku" emri de "Aç kitabı oku, anlamaya çalış" anlamında değildir. Nasıl olsun ki; Ne Peygamber okuma biliyordu, Ne de Cebrâil, elinde sayfalar tutmuş olduğu hâlde "Oku" diyordu... Çevresini okuyan kişi ancak Kur'ânı anlar.

 

Abdulaziz hoca babam değil akrabam değil, adama sorular soruluyor, o da cevap veriyor. Adamın cevaplarını beğenmiyorsun diye Kuran ile ilgili araştırma yapmasına da mı karşısın? Ben kendisinin imsakiyesini takip ediyorum, ona göre ibadetlerimi yapıyorum. O senin karşı çıktığın davranış olan Kuran'ı açıp okumasaydı bize gecenin kör vaktinde sabah namazı diye gece namazı kıldıran diyanetin palavralarından nasıl kurtulacaktık? Bildiklerimizle amel etseydik diyanetin sabah ezanına kadar yatsı namazı kılınabiir fetvasının saçmalığından nasıl kurtulacaktık acaba? 

12 saat önce, HATEM yazdı:

Konuya biraz gireyim, bir işâret vereyim.
Ba'zı bilgiler vardır ki, bu bilgiler önceden bilinemez.  Bir düşün bakalım, Bunlar hangi bilgilerdir? Nasreddîn Hoca hikâyesini hatırla.
Ve ilginç olan şu ki; Allah (c.c.) her şeyi bilir. Önceden bilinemeyenleri de bilir. Ama dikkat et "İlmen bilir". (bak bu da ikinci işâretti)

Valla konuya girsen iyi olur artık 2 gün geçti hala konuya gireceksin diye bekliyorum. Allah herşeyi bilir ama "ilmen bilir" ne demek? Bilmenin bir tane şekli var zaten.

 

12 saat önce, HATEM yazdı:

Allah (c.c.), kuluna şah damarından daha yakın olduğu için kulunun korkusuna "eşlik" eder.
Yine bunun gibi, Allah (c.c.) varlığın gerçek sâhibi olduğu için, Kul namaz kılarken yine kuluna eşlîk eder.
Dikkat edersen, Kıskanarak, açıklamak istemediğim "ta ki bilelim" in ne demek olduğu burada biraz daha açığa çıktı.

Kehf Suresi'ndeki olaydan kul ile eşlik edilmiş bir durum yok ama dikkatini çekerim. Kulu ile beraber "çocuğun ailesini azdıracağı" ndan bahsetmiyor, bu korkudan tek başına bahsediyor, hani hangi kul ile beraber o ayette?

 

12 saat önce, HATEM yazdı:

Abdü'l-Bayındırın dikkate değer en önemli özelliği,, sapıtmasıdır...
Bu adam örnek alınır mı?
Düşün şimdi.
Kur'ânda yüz yerde, "Allah herşeyi bilir" buyruluyor.
Birkaç yerde de "bilelim" buyruluyor.
Zerre kadar aklı olan adam, bu çelişkili gibi gözüken husûsta, "Allah Gaybı bilmez" sonucunu, hükmünü çıkarabilir mi?
Gaybı bilmez dediğin zamân yüz âyetle çelişiyorsun.
E anlasana "Bilelim" buyrulan yerde başka bir amaç var.
"Buradaki maksadı anlayamadım" de bilmiyorum" de çık işin içinden. Çünkü doğrusu bu, bilmiyorsun.
Sapıtmak uğruna ukâlâlık niye yapıyorsun?
Şu islâmiyetin, senin Egon kadar bir değeri yok mu senin gözünde? Yazık...

En azından,, Ebû bekir Sifil de konuyu bilmese de, o da câhilliğini başka şekilde örtmeye çalışsa da,, "Allah Gaybı bilmez" deme eşekliğine düşmüyor.

 

Abdulaziz "Allah gaybı bilmez" demiyor, dikkatli dinlememişsin. Allah gaybı bilir diyor. Gayb insanların duyu organları ve bilgisi ile bilemeyeceği şeylerdir, Allah bunları elbette  bilir diyor, tekrar dinlemeni öneririm sana.

12 saat önce, HATEM yazdı:

Anlatılmak isteneni anladığın zamân, "Tâki bilelim" ifâdesinin başka hiç bir kelîmeyle anlatılamayacağını görürsün.

 

İlgili ayetlerde "ta ki bilelim" veya "biz bilinceye kadar" şeklindeki ifadeleri tahrif ederek anlamını değiştirerek "ortaya çıkaralım" "açıklığa kavuşturalım" şeklinde meal verilmiş zaten, gayet güzel açıklanıyor işte...

 

Son olarak yaptığın açıklamalar beni hiç tatmin etmedi, Allah bize şahdamarından daha yakın olduğu için "ta ki bilelim" veya "bilelim diye" ifadelerini kullanmış diyorsun ama ilgili ayetlerde bizimle birlikte olduğu durumlar yok. Kehf Suresi'nden örnek verdim, o olayda Allah'ın kulu ile beraber olduğu bir durum yok.

 

Ben araştırmaya ve sormaya sorgulamaya üstelik KURAN'dan cevabı bulmaya, bildiklerimle amel edip öğrenmeye değil, araştırıp sorgulayarak öğrenme çabalarıma devam edeceğim.

 

Konu ile ilgili başka türlü açıklamaların yoksa alıntı yapıp cevap vermene  gerek yok. sağlıcakla..

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, mr.jk yazdı:

Abdulaziz "Allah gaybı bilmez" demiyor, dikkatli dinlememişsin. Allah gaybı bilir diyor. Gayb insanların duyu organları ve bilgisi ile bilemeyeceği şeylerdir, Allah bunları elbette  bilir diyor, tekrar dinlemeni öneririm sana.

 

 

 

3 saat önce, mr.jk yazdı:

Konu ile ilgili başka türlü açıklamaların yoksa alıntı yapıp cevap vermene  gerek yok. sağlıcakla..


Hâlâ, konu ile ilgili açıklama yapmış değilim. Sâdece birkaç önemli işâret vermiştim.


Doğruyu i'tirâf etmek gerekirse, sende bir ışık yok.
"Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar." (Bakara 255)

Fıtratına uygun olarak, doğru yerdesin ve mürşîdini bulmuşsun.
Abdü'l_Bayındır'ı tâkib etmeye devâm et.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, HATEM yazdı:

 

 

 


Hâlâ, konu ile ilgili açıklama yapmış değilim. Sâdece birkaç önemli işâret vermiştim.


Doğruyu i'tirâf etmek gerekirse, sende bir ışık yok.
"Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar." (Bakara 255)

Fıtratına uygun olarak, doğru yerdesin ve mürşîdini bulmuşsun.
Abdü'l_Bayındır'ı tâkib etmeye devâm et.

 

Öncelikle tarzın ve tartışma uslübun hiç hoş değil. Ben buraya kafamda soru işareti olan bir konu hakkında farklı fikirler okumak ve öğrenmek için geldim. Benim temel amacım buydu ve hala da bu. Burada laf ebeliği yapmaya gelmedim. Ayrıca ben bu soruyu sana da sormadım, seni tanımıyorum bile. Hasan Akçay'a soru sordum, o cevap vermeyince sen cevaplamak adına tartışmaya girdin.

Kaç mesaj geçti hala cevap vereceksin, birkaç şey dedin; Allah o ayetlerde kullarına çok yakın olduğu için kulları ile beraber ifade ediyor tarzında birşeyler söyledin. Bende sana bu cevabına karşıt olarak Kehf Suresindeki canını alan çocukla ilgili ayeti örnek gösterdim, bu ayette senin dediğin gibi Allah'ın kulu ile beraber olduğu bir durum yok dedim, sen buna cevap verdin mi? Hayır.

 

Cevap veremiyorsun, çünkü konuyu sende bilmiyorsun, bilmiş gibi yapıyorsun, bilmiş gibi yapıp konuyu sürekli başka yerlere peygambere Abdulaziz'e falan saptırmaya çalışıyorsun. Israrla cevap  isteyince "daha cevap vermedim ki" diyorsun. Ne İkra'daki OKU ifadesinden haberin var, ne Kuran'ın kime indiğinden haberin var. Sürekli kendini bilmiş gibi gösteriyorsun odur budur şudur diyerek ama dediğim gibi senin daha OKU ifadesinden bile haberin yok, Kuran'ın kimeindiğini bile bilmiyorsun. 

Tüm gün Kuran ile ilgilenen kişiyi bile eleştiriyorsun, sana kalsa Kuran da okunmaz, bildiklerinle amel et, bilmediklerine bulaşma..Senin kafa bu!

 

Son olarak bak burada Abdulaziz Bayındır'ın Allah gaybı bilir diye net ifadesi var, sağır değilsen duyarsın, beynin varsa da anlarsın.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...