Jump to content

Recommended Posts

  • İleti 79
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

1 minute ago, Kafkaslı said:

 

 

Anibal peki genlerin ve beynin işleyişinin yarattığı farklar ne olacak, örneğin bu durumda birisi pedofili olarak da kabul mu görecek? Bu adamın doğası budur mu diyeceğiz?

 

Demek istediğini anlıyorum, toplumları ya da insanları çoğu zaman birbirine karşı kışkırtan ahlaka farklı bakılması diyorsun ancak bu doğuştan getirilene ne kadar güvenilebilir kısmı pek aklıma yatmıyor. 

 

Olabilir...

 

O adamın doğası pedofili değil ki? Eğer doğamızda pedofili olsaydı, bugün bunu tartışıyor olmazdık. 

 

Ahlak kavramı, bizim sürü içi ilişkilerimizi düzenler ki bunlara sürü güdüsü denir. Bu da bir türlü anlaşılmaz, anlamak zor değildir. Basitçe, "sana kötülük yapana, sen iyilik yap". Bunu sana öğretirim. Baktığında, ama bu ahmaklık diye düşünülür mesela. Fakat bunu sürüdeki herkese öğretirsen, sen o iyilik yapılan tarafta olursun aynı zamanda. 

 

Tabi bu bir örnek. Sürü güdülerimiz içersinde, ayıplamak gibi, utanmak gibi bir şeylerde var. Bunlarda, işte o tür durumları engelleyen hususlar olacaktır. Fakat burada işin içine felsefe girerse, işin içinden çıkılmaz bir hal ortaya çıkar.

 

Bunun en güzel örneği, zeyneb vakasıdır. Muhammed, evlatlığının karısını hamur açarken görür ve çok beğenir. Ama devrin adetlerien göre, birinin evlatlığının karısı ile yatması, evlenmesi ayıptır, yani yasaktır. Muhammed hemen bir ayet uydurur, allah buna izin veriyor der, zeydi karısından boşatıp evlenir, iddet müddetini dahi beklemeden yatağa atar. 

 

İşte bunun gibi, ayıbı kapatabilecek bir felsefe varsa, onlar süratle ayıp olmaktan çıkarılacak, toplumun gerçeği olacaktır. Benzer durumlar, her tür felsefe için geçerlidir. Dini felsefe, milliyetçilik felsefesi, pragmatizm felsefesi falan falan... İyi ahlak için tek gereken, ahlakı hiç bir felsefeye dayandırmamaktır. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 minutes ago, ateistik said:

Örnek verebilir misin?

 

Mesela, marketten bir şey alıp yiyip çöpe atmak, ama parasını vermemek hakkında ne düşünürsün?

 

Markette çok var ama onlardan, ne olacak bir tane eksilse?

tarihinde anibal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
15 dakika önce, anibal yazdı:

 

Mesela, marketten bir şey alıp yiyip çöpe atmak, ama parasını vermemek hakkında ne düşünürsün?

 

Markette çok var ama onlardan, ne olacak bir tane eksilse?

Ama bak kendin örnek veriyorsun

 

Adam parasını ödememeye meyilli fakat market sahibi bunun hakkında ne düşünürdü?

 

Bu toplumda bir anlaşmazlığa sebep olmaz mı burada olaya felsefe ve akılın girmesi gerekmez mi?

 

"Evladım bak herkes parasını ödemeden yiyecek alsaydı markette yiyecek kalmazdı ve aç kalırdık Bu nedenle parasını ödemelisin"

 

gibi

Link to post
Sitelerde Paylaş
Just now, ateistik said:

Ama bak kendin örnek veriyorsun

 

Adam parasını ödememeye meyilli fakat market sahibi bunun hakkında ne düşünürdü?

 

Bu toplumda bir anlaşmazlığa sebep olmaz mı burada olaya felsefe ve akılın girmesi gerekmez mi?

 

"Evladım bak herkes parasını ödemeden yiyecek alsaydı markette yiyecek kalmazdı ve aç kalırdık Bu nedenle parasını ödemelisin"

 

gibi

 

Önemli olan senin ne düşündüğün. 

 

Anlaşılan orada bir yerlerde bir terslik olduğunu düşünüp, hissedebiliyorsun. 

 

Toplumda anlaşmazlığa sebep olan, belki, zamanında bir takım abes, absürt felsefelerin, aklın toplumun ahlaki sistemini bozup atmış olmasıdır. Bu genelde gözden kaçan bir husustur. 

 

İnsan, gene diğer canlılar gibi, akıl, mantık, ahlak, duygular vb. şeylerle birlikte ayrılamaz bir bütün. Yavaş yavaş bunlar, felsefelerin yularından kurtuluyor. İlk kurtulan akıl oldu mesela, dünyanın nesi düz lan dedik ve aya gittik. Azrail kim yaaa dedik, bir sürü hastalığa şifa bulduk. Sonra mantığa geldi sıra, mantığı baştan keşfettik, bilgisayarları icat ettik falan. 

 

Ve apaçık görünen şey de şu, insan kendindeki ahlakı aynı şekilde keşfedecek. Şansımıza aklımızı keşfetmiş olmamız bize bunu sağlayan şey.

 

Akıl, işin içine girer. Bu iyi, şu kötü belirler kolayca. Ama onu gidip ahlakına değilde, gene aklına sorarsa, tecavüz işler, toplumu batırır çıkar. Bu tarih boyunca görülmüş, yaşanmış şeylerdir. Özellikle dindarlığın arttığı, fazla olduğu yerlere, coğrafyalara bakarsan, bunu da canlı canlı görürsün.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlak konusu çok fazla anlaşılmıyor ve fazla dağılıyor. 

 

Özellikle felsefe ile ilgisi. 

 

Felsefe, bizim beyin fonksiyonumuz. Ahlakta öyle. Ama ikisi farklı mekanizmalar. Siz birini diğerine üstün kılmaya çalışırsanız, bu da muhakkak bir çatışmaya yol açar ve her ikisinide batırırsınız.

 

Bu, yobaz diye baktığımız, kara cahil dediğimiz kişilerin, toplumların temel sorunudur. Bunlarda, ahlaki öngörülerin din gibi bir felsefeyle belirlenmeye çıkması, öyle bir kargaşaya yol açar ki, bireylerin akıl kabiliyetleri de, ahlak halleri kadar dumura uğrar çıkar. İkisini birbirine karıştırmak, toplumu sadece ahlaksız kılmaz, aynı zamanda akılsız da yapar. 

 

Eğer bunlar kendi sahalarına bırakılırsa, orada insanlık alır başını gider. Ki batının ilerlemesinin sebebi budur. Batı, dini özellikle, ahlak öngörülerinden önemli ölçüde çekip çıkarmayı başarmıştır. Bu da sadece aklı geliştirmekle kalmamış, ahlakı da önemli ölçüde iyileştirmiştir. O kadar ki... Vatikan, pedofili ile meşhur bir kurumken, hem çocuk tecavüzüne karşı yasalar, hem evrimi tanıma yoluna girmiş, girmek zorunda kalmıştır. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 14.04.2019 at 16:27, memjan21 yazdı:

Dilin önemi nedir hayatımız da? Örneğin, dil doğru algılanmış olsaydı, felsefeye gerek kalır mıydı? Veyahut bir hayvani neden anlayamıyoruz? Dilini mi yoksa Zihni mı anlayamadığımiz için?

Dünyada tek dil tek alfabe olmasını isterdim.

Dünyada yüzlerce dil var.

İnternette sadece türkçe ve ingilizce sayfalara bakıyorum.

Tek dil ve alfabe olsaydı bütün dünya ülkelerinin internet sayfalarına bakabilirdim.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, anibal yazdı:

Bu, yobaz diye baktığımız, kara cahil dediğimiz kişilerin, toplumların temel sorunudur. Bunlarda, ahlaki öngörülerin din gibi bir felsefeyle belirlenmeye çıkması, öyle bir kargaşaya yol açar ki, bireylerin akıl kabiliyetleri de, ahlak halleri kadar dumura uğrar çıkar. İkisini birbirine karıştırmak, toplumu sadece ahlaksız kılmaz, aynı zamanda akılsız da yapar. 

 

Eğer bunlar kendi sahalarına bırakılırsa, orada insanlık alır başını gider. Ki batının ilerlemesinin sebebi budur. Batı, dini özellikle, ahlak öngörülerinden önemli ölçüde çekip çıkarmayı başarmıştır. Bu da sadece aklı geliştirmekle kalmamış, ahlakı da önemli ölçüde iyileştirmiştir. O kadar ki... Vatikan, pedofili ile meşhur bir kurumken, hem çocuk tecavüzüne karşı yasalar, hem evrimi tanıma yoluna girmiş, girmek zorunda kalmıştır. 

 

 

Ahlaki değerleri kendi haline bıraktığımız zaman doğal seçilime güvenmek zorunda kalmıyor muyuz, peki garantisi mi var ahlaki olmayan davranışların ortaya çıkmayacağının yani evrimsel açıdan sence ahlak daha iyi bir noktada mı yoksa yerinde sayıyor hatta daha kötüye mi gidiyor?

 

'Mini etek başlığında @adalet123 laf atanı yere yatırıp tekmelemekten bahsediyor, işte tam da söylemek istediğim buydu. Laf atmayı ahlaksızlık kabul ediyoruz fakat tekmelemek ne kadar ahlaklı? İşte tam bu noktada felsefenin devreye girmesi gerekmez mi? 

 

Cidden kafa karıştırıcı bir mevzu...

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Kafkaslı said:

 

Ahlaki değerleri kendi haline bıraktığımız zaman doğal seçilime güvenmek zorunda kalmıyor muyuz, peki garantisi mi var ahlaki olmayan davranışların ortaya çıkmayacağının yani evrimsel açıdan sence ahlak daha iyi bir noktada mı yoksa yerinde sayıyor hatta daha kötüye mi gidiyor?

 

'Mini etek başlığında @adalet123 laf atanı yere yatırıp tekmelemekten bahsediyor, işte tam da söylemek istediğim buydu. Laf atmayı ahlaksızlık kabul ediyoruz fakat tekmelemek ne kadar ahlaklı? İşte tam bu noktada felsefenin devreye girmesi gerekmez mi? 

 

Cidden kafa karıştırıcı bir mevzu...

 

Burada soru şu: O ahlaki olmayan dediğimiz davranışların ahlaki olup olmadığını neye göre söylüyoruz? Sıkıntı da burada ve tersinde başlar: Bir davranışın ahlaki olduğunu neye göre iddia ediyoruz? Mesela, bir kadını/kızı parasını verip satın alıp, güzelce becermek, sonra da götürüp satmak bugün bile ahlaklı görülebiliyor, islam ülkelerinde. 

 

Laf atmak, ahlaksızlık noktasından farklı bir ciheti olan bir nokta. Bu noktada, asıl husus, rahatsızlık verme konusu. Tabi, gene doğamız gereği, kadınımızı kıskanırız, o yüzden de dayağı atarız. Ha, bu da eğer normal kalıplarda kaldığımız durumda, karşı taraf tarafından bilinir, dayaktan çekindiği kadar, yolun ortasında madara olmaktan da çekinir. Yani illa dayak gerekmez, utandırma, mahcubiyet falanda ahlak olgusunun var ettiği şeylerdir. Ve gerçekten güçlü mekanizmalardır, tabi, mesela dinler tarafından arsızlık ve yüzsüzlük kişiye aşılanmamışla, ayrıca, "ben sadece allaha hesap veririm" gibi basit şeylerle, "tövbe eder kurtulurum" gibi ucuz ayaklarla bu mekanizmalar iğdiş edilmemişse.  

 

Binlerce senedir, bir şekilde felsefe devreye giriyor ve varılan sonuç genelde bir iki nesil sonra ahlaksızlık olarak görülüyor. Bu böyle gitmez. 

 

Meşhur bir tartışma vardır: "Amanda din yoksa, adamın kız kardeşi ile yatmasını ne engelleyecek, demek siz bacılarınızı düzenlersiniz, atayizler..."

 

Soru şu, basit bir soru: Eğer bu davranışın kötü bir tarafı yoksa, "atayiz" kötü bir iş mi yapmış olacak? Yoksa, acaba, bu davranış çok normal, çok doğal bir şey ise, o zaman, bu dinciler kız kardeşlerini elleriyle birilerine neden verip düzdürürler?

 

Felsefe ile çıkabilir misin, pek bilemiyorum. Ama basit bir cevabı var. Evrimsel geçmişimize bakarsak, bize yakın türlerin, mesela şempanzelerin falan aynı şekilde kardeş-ana-çocukları ile ilişkiye girmediklerini görürüz. Demek ki, bu bizim türümüzün kötü gördüğü, doğamızdan gelen bir mevzu. Bunun bilinmesi de gerekmiyor, bazı dincileri saymazsak, kimse, ki hayatında hiç din görmemiş, ilkel amazon kabilesinde bile kardeşler ilişkiye girmiyor. Giren de kınanıyor. 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, anibal yazdı:

Burada soru şu: O ahlaki olmayan dediğimiz davranışların ahlaki olup olmadığını neye göre söylüyoruz? Sıkıntı da burada ve tersinde başlar: Bir davranışın ahlaki olduğunu neye göre iddia ediyoruz? 

 

Laf atmak, ahlaksızlık noktasından farklı bir ciheti olan bir nokta. Bu noktada, asıl husus, rahatsızlık verme konusu. Tabi, gene doğamız gereği, kadınımızı kıskanırız, o yüzden de dayağı atarız.  

 

Binlerce senedir, bir şekilde felsefe devreye giriyor ve varılan sonuç genelde bir iki nesil sonra ahlaksızlık olarak görülüyor. Bu böyle gitmez. 

 

Felsefe ile çıkabilir misin, pek bilemiyorum. Ama basit bir cevabı var. Evrimsel geçmişimize bakarsak, bize yakın türlerin, mesela şempanzelerin falan aynı şekilde kardeş-ana-çocukları ile ilişkiye girmediklerini görürüz. Demek ki, bu bizim türümüzün kötü gördüğü, doğamızdan gelen bir mevzu. Bunun bilinmesi de gerekmiyor, bazı dincileri saymazsak, kimse, ki hayatında hiç din görmemiş, ilkel amazon kabilesinde bile kardeşler ilişkiye girmiyor. Giren de kınanıyor. 

 

 

Ahlaki olan ve olmayan davranışları değerlendirirken dikkate aldığımız kriter esas olarak, yaptığımız davranışın ortada var olan soruna çözüm getirip getirmeyeceğidir yani daha doğrusu "Bize faydası kadar karşı taraf açısından da iyi olacak mıdır?" mantığı ile hareket etmektir.  Ahlak felsefesi adına çok başarılı çalışmaları olan Bernard Williams tarafından kaleme alınan bir kitap var. "Making Sense of Humanity: And Other Philosophical Papers" isimli

bu kitap, neyin ahlaken savunulabilir olacağına kapsamlı şekilde ışık tutuyor. 

 

Laf atmak dediğimiz davranış, ahlaksızlık değil de nedir? Bir kadın hangi sebeple böyle bir davranışı hak edebilir ki? Kadının özgür alanına müdahale değil midir ve karşıdaki kişinin ahlak seviyesinin çok düşük olduğunu göstermez mi?

 

Ahlak ve etik, bu tip durumlarda devreye girmezse ve insanı kendi doğasına bırakmaya kalkarsak, bana göre yukarıdaki gibi örnekler ya karakolda ya da mezarlıkta biter. Sonuçta şiddet, mutlaka yeni bir şiddeti doğuracaktır. 

 

Sen başka başlıkta şöyle bir ifade kullanmıştın: Vicdanen karar vermek, insanı yanlış seçimden kurtarır. İşte bahsettiğim ahlaki olanı seçerken de bir bakıma vicdani olanı seçmiş oluyoruz. 

 

Felsefe özgürlük getirir, amacı sınır koymak değildir ancak bunu yaparken tek bir insan açısından değil, diğer insanlar açısından da en faydalı şekilde yapmaya çalışır. Sen bu durumu insan doğasına müdahale kabul ediyor olabilirsin ancak günümüz şartlarında bana kalırsa başka türlüsü mümkün görünmüyor. 

tarihinde Kafkaslı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
19 minutes ago, Kafkaslı said:

 

Ahlaki olan ve olmayan davranışları değerlendirirken dikkate aldığımız kriter esas olarak, yaptığımız davranışın ortada var olan soruna çözüm getirip getirmeyeceğidir yani daha doğrusu "Bize faydası kadar karşı taraf açısından da iyi olacak mıdır?" mantığı ile hareket etmektir.  Ahlak felsefesi adına çok başarılı çalışmaları olan Bernard Williams tarafından kaleme alınan bir kitap var. "Making Sense of Humanity: And Other Philosophical Papers" isimli

bu kitap, neyin ahlaken savunulabilir olacağına kapsamlı şekilde ışık tutuyor. 

 

Laf atmak dediğimiz davranış, ahlaksızlık değil de nedir? Bir kadın hangi sebeple böyle bir davranışı hak edebilir ki? Kadının özgür alanına müdahale değil midir ve karşıdaki kişinin ahlak seviyesinin çok düşük olduğunu göstermez mi?

 

Ahlak ve etik, bu tip durumlarda devreye girmezse ve insanı kendi doğasına bırakmaya kalkarsak, bana göre yukarıdaki gibi örnekler ya karakolda ya da mezarlıkta biter. Sonuçta şiddet, mutlaka yeni bir şiddeti doğuracaktır. 

 

Sen başka başlıkta şöyle bir ifade kullanmıştın: Vicdanen karar vermek, insanı yanlış seçimden kurtarır. İşte bahsettiğim ahlaki olanı seçerken de bir bakıma vicdani olanı seçmiş oluyoruz. 

 

Felsefe özgürlük getirir, amacı sınır koymak değildir ancak bunu yaparken tek bir insan açısından değil, diğer insanlar açısından da en faydalı şekilde yapmaya çalışır. Sen bu durumu insan doğasına müdahale kabul ediyor olabilirsin ancak günümüz şartlarında bana kalırsa başka türlüsü mümkün görünmüyor. 

 

İşte bu işler, maalesef böyle olmuyor. Mesela, Ömer denen şahıs, neydiyse sorun, o soruna faydası olması için, tüm müslüman kadınların çarşafa girmesine vesile olmuştur.

 

Evet, mini etek giymek ya da giymemek hangi sorunu çözecektir? Ama daha önemli soru şudur: Başkalarının sorunlarını çözmek için sen neden sorun sahibi olasın? 

 

Şimdi o mantıkla hareket edelim. O halde abazalık sorunumu çözmek için gidip komşunun karısına tecavüz etmem, ahlaklı bir iş oluverir.

 

Neyin ahlaklı veya ahlaksız olarak savunulabileceği, ancak birilerinin keyfine geleni topluma dikte etmesi demek olacaktır. Olmuştur da, hala da olmaktadır. 

 

Bak, kendin diyorsun, laf atmak ahlaksızlıktır. Kesinlikle hemfikirim, ama konu bu mevzuyu bilimsel olarak inceleyebilmek. Neye istinaden bunu diyoruz? 

 

Aslında konu çok basit. Bilmem kaç seneden beridir, insanın doğasına bırakılmadığı için, bu ahlaksızlıkları her gün yaşayabiliyoruz. Gözden kaçan şey bu. Binlerce senedir çeşitli felsefeler ahlakımız şekillendirmeye çıktıkları için, bugün o eleman, laf atmayı normalleştirebiliyor işte. Bırak onu, tecavüz edilip vahşice öldürülmeni bile normalleştirebiliyor:

 

nihat doÄan özgecan tweet ile ilgili görsel sonucu

 

İşte, bunların sebebi, birilerinin zamanında insanın ahlakını yok etmeye çıkıp, bunu da başarıp, kendi akıllarını ahlak yerine koymuş olmaları. 

 

En başından beri bahsettiğimiz şey hep gözden kaçıyor: Felsefe ile ahlak yapmaya çıkarsan, ahlaksızlığı meşrulaştırmış olursun, başka hiç bir şey olmaz.

 

Felsefe, bazı şeylere yetmez. iyidir, hoştur, başka mevzu. Ama insan biyolojik bir varlıktır ve bunun bilinerek davranış değerlendirmelerinin yapılması gerekir. Ve ahlak, doğal olarak, doğuştan sahip olduğumuz bir şeydir, yerine ne koymaya çıkarsan çık, sonucu ahlaksızlık olacaktır. Aynısı, şu malum suçlar mevzusu içinde geçerlidir. Verilecek hiç bir ceza, hiç bir kanun, temel olarak suçları önleyemez. Ki önlediği de görülmemiştir henüz, hiç bir yerde, hiç bir zaman. Suçları ahlak ile karıştıramayız tabi. Ama suçları engelleyeceksek, bu gerçeği bilmek ve insan biyolojisine göre davranış modelleri geliştirmek zorundayız. 

 

Atlanta'da, dur sen demişler, şehrin bilgilerini bir yapay zekaya vermişler. Şehirde nerde suç işlenebilir, nerde önlem almak lazım gibi. Başlangıçta, program polislerin zaten bildiği şeyleri söylemiş, bar, oyun salonu falan. Ama sonra, bir kaç yer daha söylemiş, polislerin hiç düşünmediği, aklına gelmeyen yerler. Mesela ortak çamaşırhaneler. Polisler de buralarda önlem almaya başlayınca, suç oranları %40 aşağı düşmüş.

 

Buradaki mevzu, amanda ne yapay zeka değil. Suç kavramı biliniyor, cezası falanda biliniyor olmasına rağmen, insanların suç işlemeleri. Ama bunun gayet belirlenebilir olması ve önlenebilmesi. Bunun sebebi, işte o biyolojik makineden ibaret oluşumuz. 

 

Sorunun aslı da, o makineye müdahale edersen, bozulur, puflar, kalmaz ortada. Yaşanan da budur, aman en bir uçan ve kaçan ahlakı koyacaz derken, o makineleri bozup, insanları ahlaksız, ahlaktan mahrum hale getirdik. 

 

Bu konuyu önce bir iyi anlamak gerekiyor. Bugün, çok çok az insan ahlakı kendi doğal haliyle yaşayabiliyor. Ama en kötüsü, insandaki bu ahlak mekanizmasını yüceltecek ve onun seçim kriterlerine uyan şekilde genişletecek toplumsal dinamikleri ortaya koyamamış olmamız. Ve sonuçta, malum işte. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 saat önce, anibal yazdı:

 

İşte bu işler, maalesef böyle olmuyor. Mesela, Ömer denen şahıs, neydiyse sorun, o soruna faydası olması için, tüm müslüman kadınların çarşafa girmesine vesile olmuştur.

 

Evet, mini etek giymek ya da giymemek hangi sorunu çözecektir? Ama daha önemli soru şudur: Başkalarının sorunlarını çözmek için sen neden sorun sahibi olasın? 

 

Şimdi o mantıkla hareket edelim. O halde abazalık sorunumu çözmek için gidip komşunun karısına tecavüz etmem, ahlaklı bir iş oluverir.

 

Neyin ahlaklı veya ahlaksız olarak savunulabileceği, ancak birilerinin keyfine geleni topluma dikte etmesi demek olacaktır. Olmuştur da, hala da olmaktadır. 

 

Bak, kendin diyorsun, laf atmak ahlaksızlıktır. Kesinlikle hemfikirim, ama konu bu mevzuyu bilimsel olarak inceleyebilmek. Neye istinaden bunu diyoruz? 

 

Aslında konu çok basit. Bilmem kaç seneden beridir, insanın doğasına bırakılmadığı için, bu ahlaksızlıkları her gün yaşayabiliyoruz. Gözden kaçan şey bu. Binlerce senedir çeşitli felsefeler ahlakımız şekillendirmeye çıktıkları için, bugün o eleman, laf atmayı normalleştirebiliyor işte. Bırak onu, tecavüz edilip vahşice öldürülmeni bile normalleştirebiliyor:

 

nihat doÄan özgecan tweet ile ilgili görsel sonucu

 

İşte, bunların sebebi, birilerinin zamanında insanın ahlakını yok etmeye çıkıp, bunu da başarıp, kendi akıllarını ahlak yerine koymuş olmaları. 

 

En başından beri bahsettiğimiz şey hep gözden kaçıyor: Felsefe ile ahlak yapmaya çıkarsan, ahlaksızlığı meşrulaştırmış olursun, başka hiç bir şey olmaz.

 

Felsefe, bazı şeylere yetmez. iyidir, hoştur, başka mevzu. Ama insan biyolojik bir varlıktır ve bunun bilinerek davranış değerlendirmelerinin yapılması gerekir. Ve ahlak, doğal olarak, doğuştan sahip olduğumuz bir şeydir, yerine ne koymaya çıkarsan çık, sonucu ahlaksızlık olacaktır. Aynısı, şu malum suçlar mevzusu içinde geçerlidir. Verilecek hiç bir ceza, hiç bir kanun, temel olarak suçları önleyemez. Ki önlediği de görülmemiştir henüz, hiç bir yerde, hiç bir zaman. Suçları ahlak ile karıştıramayız tabi. Ama suçları engelleyeceksek, bu gerçeği bilmek ve insan biyolojisine göre davranış modelleri geliştirmek zorundayız. 

 

Atlanta'da, dur sen demişler, şehrin bilgilerini bir yapay zekaya vermişler. Şehirde nerde suç işlenebilir, nerde önlem almak lazım gibi. Başlangıçta, program polislerin zaten bildiği şeyleri söylemiş, bar, oyun salonu falan. Ama sonra, bir kaç yer daha söylemiş, polislerin hiç düşünmediği, aklına gelmeyen yerler. Mesela ortak çamaşırhaneler. Polisler de buralarda önlem almaya başlayınca, suç oranları %40 aşağı düşmüş.

 

Buradaki mevzu, amanda ne yapay zeka değil. Suç kavramı biliniyor, cezası falanda biliniyor olmasına rağmen, insanların suç işlemeleri. Ama bunun gayet belirlenebilir olması ve önlenebilmesi. Bunun sebebi, işte o biyolojik makineden ibaret oluşumuz. 

 

Sorunun aslı da, o makineye müdahale edersen, bozulur, puflar, kalmaz ortada. Yaşanan da budur, aman en bir uçan ve kaçan ahlakı koyacaz derken, o makineleri bozup, insanları ahlaksız, ahlaktan mahrum hale getirdik. 

 

Bu konuyu önce bir iyi anlamak gerekiyor. Bugün, çok çok az insan ahlakı kendi doğal haliyle yaşayabiliyor. Ama en kötüsü, insandaki bu ahlak mekanizmasını yüceltecek ve onun seçim kriterlerine uyan şekilde genişletecek toplumsal dinamikleri ortaya koyamamış olmamız. Ve sonuçta, malum işte. 

 

Mantık hatası yapıyorsun, ben sana 'her iki taraf için de iyi olacak olanlar' diyorum sen ise "Adam gider komşusuna tecavüz eder ve bunu ahlaklı kabul eder." diyorsun, iyi de zaten taraflardan birisi için bu eylem zararlı, nasıl ahlaklı kabul edilebilir ki?

 

İnsan doğasına geri dönmenin bazı riskleri yok mudur? Örneğin bir araştırmada okumuştum geçen senelerde ve yarasalar üzerinde bir deney yapılmıştı. Yarasalar kendi yavruları ile beraber başka yavruları da beslerken, bu sisteme müdahale edip kan taşıdıkları keseleri hava ile doldurmuşlar ve yarasalar diğer yavruları besleyememiş, hal böyle olunca diğer yarasalar da 'bu besleme yapmayan yarasaların yavrularını' beslemeyi bırakmış yani kısasa kısas yapmışlar. Peki insan doğası da böyle değil midir? Sen birine zarar verdin diye o da sana zarar vermeyi ister fakat işte yasalar veya etik kurallar buna engel olmaktadır. Engel olunmamalı ve herkes kendi kanunlarını mı hayata geçirmeli peki? 

 

Felsefe akla mantığa uygun olmayan ya da insanların özgürlüklerini faydasız yere kısıtlamaya çalışan önerilerde bulunmaz.

 

Senin şu dediğine katılıyorum, suçu önleyici tedbirler mutlaka insan doğasına uygun yöntemler ile belirlenmeli fakat toplum içinde insanların birbirlerine karşı haklarını savunan bir takım kurallar da olmak zorunda ki birisi laf atmasın, diğeri de atılsa bile tepkisini şiddetle göstermesin ve zaten eğitim düzeyi yükselebilse, doğal olarak başkalarının yaşam alanına müdahale eden tipler de büyük ölçüde azalacaktır.

tarihinde Kafkaslı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 minutes ago, Kafkaslı said:

 

Mantık hatası yapıyorsun, ben sana 'her iki taraf için de iyi olcak olanlar' diyorum sen ise "Adam gider komşusuna tecavüz eder ve bunu ahlaklı kabul eder." diyorsun, iyi de zaten taraflardan birisi için bu eylem zararlı, nasıl ahlaklı kabul edilebilir ki?

 

İnsan doğasına geri dönmenin bazı riskleri yok mudur? Örneğin bir araştırmada okumuştum geçen senelerde ve yarasalar üzerinde bir deney yapılmıştı. Yarasalar kendi yavruları ile beraber başka yavruları da beslerken bu sisteme müdahale edip, kan taşıdıkları keseleri hava ile doldurmuşlar ve yarasalar diğer yavruları besleyememiş, hal böyle olunca diğer yarasalar da bu beslenemeyen yarasaların yavrularını beslemeyi bırakmış yani kıssasa kıssas yapmışlar. Peki insan doğası da böyle değil midir? Sen birine zarar verdin diye o da sana zarar vermeyi ister fakat işte yasalar veya etik kurallar buna engel olmaktadır. Engel olunmamalı ve herkes kendi kanunlarını mı hayata geçirmeli? 

 

Felsefe akla mantığa uygun olmayan ya da insanların özgürlüklerini faydasız yere kısıtlamaya çalışan önerilerde bulunmaz.

 

Senin şu dediğine katılıyorum, suçu önleyici tedbirler mutlaka insan doğasına uygun yöntemler ile belirlenmeli fakat toplum içinde insanların birbirlerine karşı haklarını savunan bir takım kurallar da olmak zorunda ki birisi laf atmasın, diğeri de atılsa bile tepkisini şiddetle göstermesin ki zaten eğitim düzeyi yükselebilse doğal olarak başkalarının yaşam alanına müdahale eden tipler de büyük ölçüde azalacaktır.

 

Karıştırılan konu bu zaten, şu mantık hatası yapıyorsun denen yer. Komşu müşrik, karısı da zaten caiz. Yani, mesela islam felsefesine göre, bu yapılmış ve binlerce sene ahlak olarak uygulanagelmiş şey. İş felsefeye bindi mi, ona da bir kulp bulunur, yeter ki adamın komşunun karısında gözü olsun. Hep dediğimiz şey bu. Hiç insan evlatlığının karısına göz koyar mı? Muhammed koymuş işte, millette ayıplayınca "kitabına" -o kitaba kuran deniyor malum- uydurmuş: "Neticede, Zeyd eşini boşayıp onunla ilişkisini kestikten sonra, Biz onu sana nikâhladık ki, bundan böyle evlatlıkları, eşleriyle ilişkilerini kestikleri, onları boşadıkları zaman, o kadınlarla evlenmek hususunda müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri her zaman gerçekleşir." Sonra da koşa koşa gidip zeynebi halletmiş. Ve bu da artık "gayet ahlaklı" bir şey olarak islam felsefesinde yer almış gelmiş.

 

İnsan doğasına geri dönmenin riskleri yoktur. Zira o zaten insanın doğasıdır. Gözden kaçan şey, öncelikle ahlaksızlık dediğimiz şeyin var olduğu, herkesin içinde bu var. Kötülük, haksızlık şu bu etme dürtüsü, güdüsü. Doğa buna karşı ne önlem almış, işte dediğimiz ahlak mevzusunu var etmiş sürü canlısının içine koymuş. Senin dediğin şey, o halihazır ve çok etkili mekanizmayı iğdiş edelim, kafamıza göre bir şey koyalım. Bu işlemez, çünkü insanın içindeki ahlaksız orada dururken, ahlakı yok etmiş olursun. Birinci nesil belki hadi, ama ikinic nesil, ahlaksız yetişir ve o ahlak kuralı diye koymaya çıktığın aklı, işte o ahlaksız tarafından himaye ve idare ediliyor olur. Sonuç, ikinci nesil, en pis işleri yapar, buna da en bir süper ahlak der. 

 

Yasalar o zararlara engel olamaz. Olamamıştır da, sanki yasa mı yoktu, adam ufacık çocuğa öldüresiye tecavüz edip kapının önüne koymuş dün k.çekmecede? Kaçırdığın şey, sürü karşılıklı ilkesi. Sürüye, yani özelimizde insana başkasına zarar vermemeyi öğretebilirsin. Senin sorun ise "iyide bize zarar verene...." Eğer sen tüm sürüye "başkasına zarar verme" düsturunu öğretebildiysen, zaten sana zarar veren olmayacaktır ki. Bunun da yolu o öğreteceğin şeyin, öğretmek değil, içindeki sürü güdülerini, kendi ahlakını yücelten, besleyen şey olmasıdır. 

 

Felsefe, tarih boyu, insanların özgürlüklerini falan kısıtlayıp, faydasız işler yaptırıp durmuştur. Bu da anlaşılmaz, neden böyledir, bu ne iştir? Fayda diyorsun ya. İşte o fayda, çok zaman birilerinin şahsi faydası olacaktır. Gene çok zaman o fayda, popülasyonun belli kesimlerinin, belli gruplarının faydasına döner. Ve hooop, bakarsın, o fayda, diğer tarafı düşünemeden, bir felsefe olmuş oluverir. İnsan doğası diyoruz ya, işte o doğada, "herkes eşit faydalanmalı" kavramı yok. İşte felsefe ile "pek bir şukela felsefe yaptık, bu süper" denen komünizmin çuvallama sebebi de budur. 

 

Basitçe, pek iyi, pek güzel, pek hoş olan komünizm, insan doğasına uymadığı için, çuvallamıştır ki, ahlakta böyle felsefeye dayanırsa, duman olacaktır.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Kafkaslı yazdı:

 

Mantık hatası yapıyorsun, ben sana 'her iki taraf için de iyi olacak olanlar' diyorum sen ise "Adam gider komşusuna tecavüz eder ve bunu ahlaklı kabul eder." diyorsun, iyi de zaten taraflardan birisi için bu eylem zararlı, nasıl ahlaklı kabul edilebilir ki?

 

İnsan doğasına geri dönmenin bazı riskleri yok mudur? Örneğin bir araştırmada okumuştum geçen senelerde ve yarasalar üzerinde bir deney yapılmıştı. Yarasalar kendi yavruları ile beraber başka yavruları da beslerken, bu sisteme müdahale edip kan taşıdıkları keseleri hava ile doldurmuşlar ve yarasalar diğer yavruları besleyememiş, hal böyle olunca diğer yarasalar da 'bu besleme yapmayan yarasaların yavrularını' beslemeyi bırakmış yani kısasa kısas yapmışlar. Peki insan doğası da böyle değil midir? Sen birine zarar verdin diye o da sana zarar vermeyi ister fakat işte yasalar veya etik kurallar buna engel olmaktadır. Engel olunmamalı ve herkes kendi kanunlarını mı hayata geçirmeli peki? 

 

Felsefe akla mantığa uygun olmayan ya da insanların özgürlüklerini faydasız yere kısıtlamaya çalışan önerilerde bulunmaz.

 

Senin şu dediğine katılıyorum, suçu önleyici tedbirler mutlaka insan doğasına uygun yöntemler ile belirlenmeli fakat toplum içinde insanların birbirlerine karşı haklarını savunan bir takım kurallar da olmak zorunda ki birisi laf atmasın, diğeri de atılsa bile tepkisini şiddetle göstermesin ve zaten eğitim düzeyi yükselebilse, doğal olarak başkalarının yaşam alanına müdahale eden tipler de büyük ölçüde azalacaktır.

Felsefe inanın özgür doğasını parçalar. Ona davranışlar kazandırir. Aslında şöyle de bakmak gerekir. Bizim fikirlerimiz yok. Dünyaya da evrene de ve evrenlerin ötesine de hatta ve hatta tanrı hakkıda dâhi tek bir fikrinlmiz yok. Bizler fikir savunuculariyiz. Bize ait bı şey yok. 

tarihinde memjan21 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
7 saat önce, anibal yazdı:

Kaçırdığın şey, sürü karşılıklı ilkesi. Sürüye, yani özelimizde insana başkasına zarar vermemeyi öğretebilirsin. Senin sorun ise "iyide bize zarar verene...." Eğer sen tüm sürüye "başkasına zarar verme" düsturunu öğretebildiysen, zaten sana zarar veren olmayacaktır ki. Bunun da yolu o öğreteceğin şeyin, öğretmek değil, içindeki sürü güdülerini, kendi ahlakını yücelten, besleyen şey olmasıdır. 

 

Basitçe, pek iyi, pek güzel, pek hoş olan komünizm, insan doğasına uymadığı için, çuvallamıştır ki, ahlakta böyle felsefeye dayanırsa, duman olacaktır.

 

 

6 saat önce, memjan21 yazdı:

Felsefe inanın özgür doğasını parçalar. Ona davranışlar kazandırir. 

 

Söylenmek istenenleri gayet iyi anlıyorum ancak zihnimde yerine tam manası ile oturtabilmem için evrimsel psikoloji ve sosyobiyoloji üzerine biraz daha fazla okuma yapmam gerekiyor anlaşılan, durum onu gösteriyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 hours ago, Kafkaslı said:

 

 

Söylenmek istenenleri gayet iyi anlıyorum ancak zihnimde yerine tam manası ile oturtabilmem için evrimsel psikoloji ve sosyobiyoloji üzerine biraz daha fazla okuma yapmam gerekiyor anlaşılan, durum onu gösteriyor. 

Eminim çok faydası olacaktır.

 

Ayrıca, hayvan davranışları, "animal behaviour" üzerine bir şeyler öğrenmek faydalı olacaktır. Genelde anlaşılmaz, ama insanda sadece bir hayvandır. 

 

Birey ve sosyal olarak ayrı düşünmek çok zor. Hatta, birey, sürü gibi de gidilemez, bir canlı, ekosistemi ile birlktedir, yani sadece bireyi, sadece sosyal bağlantıları değil, aynı zamanda çevreyle, mesela kedilerle, sineklerle falan dahi olan ilişkileri de gözönüne almak gerekir. Velakin, ahlak sürü içi ilişkilere dair olunca, genelde sadece o taraftan bakılmaya çalışılır. 

 

Şu örneğe bakalım.

 

Neymiş, ayıplar saklanacakmış, allahta böyle yapanı bağışlayacakmış. 

 

Burada asıl soru, bunu diyen lavuğun aslında saklanması gereken ne ayıplarının olduğudur. Eğer ahlakı böyle "düşünenlere" bırakacaksak, ahlaksızlıktan başka hiç bir şey kalmayacaktır elimizde. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, anibal yazdı:

Eminim çok faydası olacaktır. Ayrıca, hayvan davranışları, "animal behaviour" üzerine bir şeyler öğrenmek faydalı olacaktır. Genelde anlaşılmaz, ama insanda sadece bir hayvandır. 

 

Birey ve sosyal olarak ayrı düşünmek çok zor. Hatta, birey, sürü gibi de gidilemez, bir canlı, ekosistemi ile birlktedir, yani sadece bireyi, sadece sosyal bağlantıları değil, aynı zamanda çevreyle, mesela kedilerle, sineklerle falan dahi olan ilişkileri de gözönüne almak gerekir. Velakin, ahlak sürü içi ilişkilere dair olunca, genelde sadece o taraftan bakılmaya çalışılır. 

 

Bu yönde araştırma yapacağım çünkü ahlaki değerlerin değişken olması uzun zamandır aklıma takılan bir konu ve tabii ki suç işlenmeden önlem alınması esas olmalıdır. 

 

Genetiği değiştirilen bebekler konusunda biliyorsun ki bilim dünyası ikiye bölündü ve çoğunluk bunun hem etik dışı hem de insani olmadığını savundu. Hepimizin bildiği üzere bilim insanlarının hepsi insanlığın hayrına işler yapmıyor yani yukarıdaki gibi etik dışı çalışma yapanlar da var. Sen ve senin gibi düşünenler insan doğasına müdahale olmasın diyorsunuz fakat bir taraftan genler değiştiriliyor, işte bu noktada ortaya tuhaf bir durum çıkmıyor mu? Bilim ilerledikçe müdahale oranı daha da artıyor sanki ve madem yanlış, bu işler nasıl önlenecek?

tarihinde Kafkaslı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Kafkaslı said:

 

Bu yönde araştırma yapacağım çünkü ahlaki değerlerin değişken olması uzun zamandır aklıma takılan bir konu ve tabii ki suç işlenmeden önlem alınması esas olmalıdır. 

 

Genetiği değiştirilen bebekler konusunda biliyorsun ki bilim dünyası ikiye bölündü ve çoğunluk bunun hem etik dışı hem de insani olmadığını savundu. Hepimizin bildiği üzere bilim insanlarının hepsi insanlığın hayrına işler yapmıyor yani yukarıdaki gibi etik dışı çalışma yapanlar da var. Sen ve senin gibi düşünenler insan doğasına müdahale olmasın diyorsunuz fakat bir taraftan genler değiştiriliyor, işte bu noktada ortaya tuhaf bir durum çıkmıyor mu? Bilim ilerledikçe müdahale oranı daha da artıyor sanki ve madem yanlış, bu işler nasıl önlenecek?

 

İnsan doğasına müdahale etmenin çok yolu var ve ediliyorda zaten bol bol.

 

Defaten yazdığım bir mevzu vardır:

 

Fenotip = Genotip + Çevre

 

Yani, herhangi bir canlı birey, genetiği kadar çevresinin de toplamıdır. Biri değişirse, canlı değişir. 

 

Benim gözümde, ha genetiği değiştirmişsin, ha çevreyi, farketmiyor. Teknik olarak, genetiği değiştirmek zor, pek kolay değil, evrimsel süreç ister, nesillerce seçmen lazım. Dur aha şu geni aktarıvereyim diyerek, basitçe bir özellik eklemek falan olası olmaz o kadar. En azından, belki, karanlıkta parlayan insanlar yapmak falan bir yere kadar mümkündür ama, sonuçlarını öngörmek çok zordur. O yüzden, daha kolay olan çevreyi değiştirmek, daha garantilidir. 

 

Genetiği değiştirerek, kurdu, köpeğe çevirdik mesela. Aynısı insana da olabilir, olacaktırda. Ne kadar etik falan diye debelensekte, bu olacak, kaçınılmaz. Konu şu. Balinalar ya da pandaların nesli tükenmesin diye yırtınan insanoğlu, kendi neslinin tükenmesine izin verecek mi, bunu isteyecek mi? Zira, öyle yapmak, bilfiil insan neslinin soyunun tükenmesi demek olur, insan 2.0 falan bile olmaz o yeni şey, başka bir tür olur. 

 

Bilimin, maalesef, hayra çalışmak ya da bir şeyi iyi, kötü, hayırlı falan gibi sınıflamak hali yok. Bilim, bilmektir, yapmaktır. Doğrusu neyse, o, bilim buna bakar, faydası olsa da, olmasa da. 

 

Benim dediğim, insan doğasına dokunulmasın falan değil. Söylediğim şey, sen insan doğasına uymayan şeyler yaparsan, insana oturmaz, denk gelmez, insanda rahat edemez, üstelik üstünde tutmaz, atar onu. Ahlak, zaten insanın doğasında olan bir şey. Bozarsan, oynarsan, insan otu atar geçer, ahlaksızın teki olur ki, bugün geldiğimiz nokta bu. Özellikle dinciler başta olmak üzere, ahlaksızlık adam boyu üzerimizde, fark bile etmiyoruz. 

 

Adam beş vakit namaza koşuyor. Ortağım benim yahu, yabancı da değil. Ama bir yandan da bilmem kimin yeğenini, berikinin oğlunu işe yerleştirmek, hani iş dediysem savcı, müdür falan gibi için de koşturuyor. Ahlak bunun neresinde, çalışmış, çabalamış olanın hakkını gasp etmek değil mi bu? İşin acı tarafı da ne, basbaya bunu yaptığının ve kul hakkı yenmesine vesile olduğunun farkında değil, hissetmiyor bile. 

 

İnsana müdahale etmek yanlış değil, yapıyoruz zaten, ama genetik, ama ilaçla, ama çevresiyle. Önemli olan, eğer ahlak gibi sürünün ortak menfaatlerini koruyan bir mekanizma ise konu, burada olayın ancak insanın kendi doğasındaki vicdan, ahlak vs. sisteminin işe yarayabilecek olması. Kafamıza göre, ona müdahale etmek, ancak onu telef eder, devre dışı bırakır, hepsi o olur.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...