Jump to content

hodri meydan diyorum


Recommended Posts

On 26.04.2019 at 20:43, muslumangenc said:

...

 

Acaba Allah Musa ile direk konuşurken, en sevgili kulu ve elçisi Muhammed ile neden Cebrail üzerinden haberleşir?

Bunun nedeni ne olabilir?

tarihinde poiuz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 68
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

6 minutes ago, poiuz said:

 

Acaba Allah Musa ile direk konuşurken, en sevgili kulu ve elçisi Muhammed ile neden Cebrail üzerinden haberleşir?

Bunun nedeni ne olabilir?

herhalde kadir gecesinden haberin yok

peygamberimiz o gece yaratanla konuştu

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 minutes ago, muslumangenc said:

herhalde kadir gecesinden haberin yok

peygamberimiz o gece yaratanla konuştu

 

Bildiğim kadar Kadir gecesi Allah, Cebrail aracılığı ile Muhammede Kuranı vahyeder!

 

Konuştuğu nerde yazıyor? Bulamadım

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 minutes ago, poiuz said:

 

Bildiğim kadar Kadir gecesi Allah, Cebrail aracılığı ile Muhammede Kuranı vahyeder!

 

Konuştuğu nerde yazıyor? Bulamadım

yanılıyosun kardeşim

o gece kabeden kudüse ordan yaratana giden bir yolculuğu oldu

googleden araştırırsan

bir çok kaynakta geçer

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 minutes ago, muslumangenc said:

yanılıyosun kardeşim

o gece kabeden kudüse ordan yaratana giden bir yolculuğu oldu

googleden araştırırsan

bir çok kaynakta geçer

 

Ben sadece Kuran üzerinden gideceğiz sanmıştım :-)

 

Peki bu hadis hakkında ne düşünüyorsun?

"Kim keleri ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır. İkinci vuruşta öldürürse daha az kazanır. Üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap kazanır." 

(Müslim, Selam 147 (2240); Metin Müslim'den alınmadır. Ebu davud, Edeb 175, (5263, 5264); Tirmizî, Ahkâm 1, (1482). Bazı Tirmizî tertibinde Sayd bölümünde 13. babta.)

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 minutes ago, poiuz said:

 

Ben sadece Kuran üzerinden gideceğiz sanmıştım :-)

 

Peki bu hadis hakkında ne düşünüyorsun?

"Kim keleri ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır. İkinci vuruşta öldürürse daha az kazanır. Üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap kazanır." 

(Müslim, Selam 147 (2240); Metin Müslim'den alınmadır. Ebu davud, Edeb 175, (5263, 5264); Tirmizî, Ahkâm 1, (1482). Bazı Tirmizî tertibinde Sayd bölümünde 13. babta.)

 

uydurulmuş hadis

Link to post
Sitelerde Paylaş

 bir hadîs-i şerifte Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki:

“Kim bir serçeyi boş yere sırf eğlence olsun diye öldürürse, kıyamet günü o serçe feryât ederek Allah’a şöyle seslenir:

– Ey Rabbim! Falan beni gereksiz yere öldürdü, herhangi bir fayda için öldürmedi.” (Nesâî, Dahâyâ, 42)

Bu hadislerden anlaşıldığı üzere dinimizde faydalanmak niyetiyle değil de sırf zevk ve eğlence olsun diye hayvanların avlanması ve öldürülmesi uygun görülmemiş, bu durum onların hayat haklarına tecavüz olarak değerlendirilmiştir. Hatta Peygamberimiz bizleri, Allah’ı tesbih eden bir ümmet olarak vasıfladığı karıncaların bile hayat hakkına riayet etmeye çağırmaktadır. (Bûhârî, Cihâd, 152; Müslim, Selâm, 148)[2]

Fahr-i Kâinât insanları, gerek hayvanlara gerekse onların yavrularına karşı daimî bir şefkat ve merhamete davet etmiştir. Abdullah bin Mesût der ki:

Biz bir yolculukta Resûlullah ile beraber idik. Efendimiz bir ihtiyacı için yanımızdan ayrıldı. O sırada bir kuş gördük, iki tane de yavrusu vardı. Biz yavrularını aldık, kuş ise aşağı yukarı çıkıp inerek çırpınmaya başladı.

Neticede Resûl-i Ekrem geldi ve şöyle buyurdu:

“– Kim bu zavallının yavrusunu alarak ona eziyet etti, çabuk yavrusunu geri verin!” (Ebü Dâvûd, Cihâd, 112, Edeb, 163-164)

Amir’den nakledildiğine göre Resûlullah bir gün ashabıyla birlikte otururken elinde üzeri sarılı bir şey bulunan bir adam gelir ve Efendimiz’e şöyle der:

– Ey Allah’ın Resûlü seni görünce buraya geldim. Gelirken bir ağaç kümesinin yanına uğradım. Orada bir kuşun yavrularının seslerini işittim de hemen onları alıp elbisemin arasına sardım. Derken anneleri gelip başımın üzerinde dönmeye başladı. Neticede ben yavrularının üzerini açtım, anne kuş gelip onların üzerine kondu. Ben tekrar üzerlerini örttüm. Şimdi onlar işte burada benimle beraberdir. Nebiyy-i Muhterem:

“– Onları hemen bırak” diye emretti. Adam da bıraktı. Ama anneleri yavrularını terk etmedi. Bunun üzerine Fahr-i Kâinât ashabına sordu:

“– Şu annenin yavrularına şefkatine hayret ediyorsunuz değil mi?” Ashap:

– Evet, yâ Resûlallah, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“– Beni hak ile gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun ki, Allah’ın kullarına karşı rahmeti, şu anne kuşun yavrularına karşı taşıdığı şefkatten daha fazladır. Onları götür, aldığın yere koy, anneleri de beraber olsun” buyurdu. Adam da onları tekrar geri götürdü. (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 1)

Hadisimiz çerçevesinde mesele ele alındığında tabiatta hür bir şekilde yaşamak üzere yaratılan hayvanların kafeslere hapsedilmesi acaba ne kadar doğrudur?

Resûlullâh Mekke’ye gitmek üzere ihramlı olarak Medine’den çıktı. Üsâye nâm mevkîye geldi. Burası Ruveyse ile Arc arasında bir yer idi. Gölgede kıvrılıp uyumakta olan bir ceylan gördü. Resûlullâh bir şahsa, herkes geçinceye kadar ceylanın yanında bekleyip kimseye hayvanı tedirgin ve rahatsız ettirmemesini emretti. (Muvatta’, Hacc, 79; Nesâî, Hacc, 78)

Mekke Fethi’ne doğru gidilirken hayvanlara muâmele husûsunda muhteşem bir tablo sergilendi. Bu tavır, Hâlık’ın nazarıyla mahlûkâta bakış tarzının bir netîcesiydi. Âlemlerin Efendisi on bin kişilik muhteşem ordusuyla Arc mevkiinden hareket edip Talûb’a doğru giderken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashâbından Cuayl bin Sürâka’yı yanına çağırarak onu bu kelb ve yavrularının başına nöbetçi dikti. Anne kelbin ve yavrularının İslâm ordusu tarafından ürkütülmemesi husûsunda tembihte bulundu. (Vâkıdî, II, 804)

Bir keresinde Hz. Aişe annemiz hırçın bir deveye binmişti. Hayvanı sakinleştirmek için onu sert bir şekilde ileri geri götürmeye başladı. Nebiyy-i Muhterem Hz. Âişe’ye:

“– Hayvana yumuşak davran! Çünkü yumuşaklık nerede bulunursa orayı güzelleştirir. Yumuşaklığın bulunmadığı her davranış çirkindir” buyurdu. (Müslim, Birr, 78, 79).

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN HAYVANLARA MERHAMETİ

Efendimiz hayvanlara gösterilen şefkat ve merhametin veya merhametsizliğin insanın ebedi mutluluk veya hüsran vasıtası olabileceğini değişik vesilelerle dile getirmiştir:

Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:

“Vaktiyle bir adam yolda giderken çok susadı. Bir kuyu buldu, içine indi su içti ve dışarı çıktı. Bir de ne görsün, bir köpek, dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalayıp duruyordu. Adam kendi kendine:

– Bu köpek de tıpkı benim gibi pek susamış, deyip hemen kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurdu, onu ağzına alarak yukarıya çıktı ve köpeği suladı. Adamın bu hareketinden Allah Teâlâ hoşnut oldu ve onu bağışladı.” Sahâbîler:

– Ey Allah’ın Resûlü! Bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mı? dediler. Resûl-i Ekrem:

“– Her canlı sebebiyle sevap vardır” buyurdu. (Buhârî, Şürb, 9; Müslim, Selâm 153)

Peygamber Efendimiz’in burada verdiği örnek karşısında, sahâbîlerden bazılarının, “hayvanlara iyilikten dolayı da sevap kazanabilir miyiz?” diye sormaları normaldir. Çünkü bu tür bir davranış o günkü toplumda mevcut değildi. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Nebiyy-i Muhterem bu soruyu soranları ve onlar gibi düşünen bütün insanları, verdiği cevapla ikaz ve irşad etmiştir. Böylece hayvan da olsa mahlûkata yapılacak her iyiliğin Allah’ın rızasına ve mağfiretine vesîle olacağını anlamaktayız. Bağışlanma ise saâdet vesilesidir.

Dikkat çekici bir diğer hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmuştur:

“Bir kadın, ölünceye kadar hapsettiği bir kedi yüzünden azâba uğradı ve bu sebeple cehenneme girdi. Hayvanı hapsettiğinde ona bir şey yedirmemiş, içirmemiş, yerdeki haşereleri yemesine bile izin ve imkân vermemişti.” (Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Selâm, 151)

Bazen, hırçın hayvanları sırf terbiye etmek için belli kısıtlamalara tabi tutmak gerekebilir. Ancak burada aşırıya kaçmamaya dikkat edilmelidir. Savunmasızdır diye hayvana eziyet edilmesi İslâm’ın ruhuna aykırı bir davranıştır. Bu zulmün, dünyada veya âhirette hesabı mutlaka sorulur.

Mâliki olduğumuz hayvanların iyi beslenmesi, taşıyabilecekleri kadar yük vurulması, istirahatlerine gerekli önemin verilmesi de Peygamberimiz’in üzerinde özenle durduğu hususlardandır. Bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

“Otu bol yerlerde yolculuk yaptığınız zaman, otlardan istifade etmeleri için develere imkân verin. Çorak ve otsuz yerlerde yolculuk ederseniz, takattan düşmeden gidilecek yere varmaları için develeri süratlice sürün. Gece mola verip yatacağınız zaman yoldan ayrılıp bir kenara çekilin. Zira yol, hayvanların geçeceği ve böceklerin geceleyeceği yerdir.” (Müslim, İmâre, 178)[3]

Resûllullah Ensar’dan bir kimsenin bahçesine uğramış, orada bir deve görmüştü. Deve, Hz. Peygamber’i görünce inledi ve gözleri yaşardı. Efendimiz devenin yanına gitti, kulaklarının arkasını şefkatle okşadı. Deve sakinleşti. Bunun üzerine Hz. Peygamber:

“– Bu devenin sahibi kimdir? Bu deve kimindir?” diye sordu. Medinelilerden bir delikanlı çıkageldi ve:

– Bu deve benimdir, Ey Allah’ın Resûlü, dedi. Fahr-i Kâinât:

“– Seni sahip kıldığı şu hayvan hakkında Allah’tan korkmuyor musun? O, senin kendisini aç bıraktığını ve çok yorduğunu bana şikâyet ediyor” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 44)

Bu hadîs-i şerifte, insanların şikâyet ve müşkillerini dinleyip çözümler getiren Resûlullah’ın aynı zamanda hayvanlara da aynı muamelede bulunmasının bir örneğini görmekteyiz.

Hayvanların haklarına gösterilen ihtimamın bir başka örneğini Hz. Peygamber’in terbiyesinde büyümüş Enes bin Mâlik hazretlerinin dilinden şöyle dinliyoruz:

“Biz bir yerde konakladığımız zaman develerin yüklerini çözüp onları rahatlatmadan Allah’ı tesbih ve ibadete koyulmazdık.”[4] (Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/2551)

Efendimiz hayvanlara binmiş oldukları halde onlar üzerinde hareketsiz bir şekilde uzun müddet konuşma yapan kimseleri de şöyle uyarmıştır:

“Hayvanlarınızın sırtını minberler olarak kullanmaktan sakının. Zira tek başınıza güçlükle gidebileceğiniz bir yere sizi götürmeleri için Allah onları sizlere musahhar kıldı (emrinize verdi). Arzı da sizin (durma yeriniz) kıldı, öyleyse ihtiyaçlarınızı arz üzerinde görün.” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 55)

Link to post
Sitelerde Paylaş
48 minutes ago, muslumangenc said:

 

uydurulmuş hadis

 

Bir tarfata kertenkele var, taşlamak var, öldürmek var. Bunlar bildiğimiz, bizim de yapabileceğimiz şeyler!

Diğer tarafta kanatlı bir at var, basamaka basamak atla göğe çıkmak var, göğe çıkarken ölmüş peygamberleri görmek var vs.

 

Bana kertenkeleli hadis, kanatlı atla göğe uçmaktan daha gerçekçi geliyor.
Sen hangi hadisin gerçek, hangisinin sahte oldugunu nerden anladın?

 

Bir de dikkatımı çekti... 
Musa, Muhammedin Allah ile namazların rekat sayısı "pazarlığında" Muhammede devamlı akıl verir!!! Sanki Musa Allaha daha yakın gibi, Allahı daha iyi tanıyor gibi. Veya Muhammed o kadar akıllı değil gibi.


Her bakımdan Musa Muhammedden daha üstün gibi ?

Bu Yahudiliğin, yeni gelen islam üzerindeki etkisinden olabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...