Jump to content

asosyallik


Recommended Posts

2 saat önce, teogoni yazdı:

Benim ilgilendiğim kısım asosyalliğin dinamikleri. Son paragraflar ilgimi çekti o yüzden. Asosyalken sanki hayata canlı baglanamiyorsun. Pilin voltajı düşüyor. Acı cekiyorsun. Sosyalken sanki kendi kendine enerji üretmeye başlıyorsun. Şuan mesela yaptığım şey. Konuşmaya ulaşmak. Forum aracılığı ile. 

 

Normalde herkesle sosyal olamıyorum. Normal çalışan beynim zayıf. Çok az tek tük arkadaşla hep bu zamana kadar geldim. İlkokulda sosyaldim. Orta 1 de sosyaldim. Orta 2 de seçilmiş çalışkanlar sınıfı diye bir sınıfa verdiler. Orada ilk defa yalıtılmış hissettim kendimi. Yanımda bir arkadas vardı kendi sinifimdan. Onun dışında kimseyle doğru düzgün arkadaş olamadım. Orta 1de de sadece oturduğum sıradaki 3 arkadaş etkileşim halinde olurduk. Orada da diğer çocukları kendimden üstün gorurdum. Köy den şehir merkezine gelirdim okula. Belki de ondandi. Onlar benim bilmediğim şeylerden bahsederler di. Küçüklüğünden beri bu vardı bende. Dışardan gelen başka çocuklar benden üstün olurdu hep gözümde. Aynı zamanda korkaklık vardi. Başka çocuklar beni dovebilir diye korkardim. Şimdi düşünüyorum acaba küçükken çocuklardan yediğim dayaklar mi bendeki özgüven duygusunu zedelemis. Annem derdi mahalledeki çocuklarla kavga çıkınca dayak yerdin. O da beni koruyamazmis. O da ozguvensiz. Çocuğu için komşuya laf edemeyen bir tip. Evde ağlarmış. 

 

Bunu uzun uzun yazssam yorumlar yapsa burdaki arkadaslar çok istiyorum.

 

Yani merak ettiğim. Aslında sosyallik her türlü alandaki özgüven medeni cesaret gibi şeylerin temelinde en ilkel düzeyde organizma hayata geldiğinde akranlarıyla ilk karşılaştığında giriştiği güç mücadelesi mi var? 

 

Mesela dayak yediği zaman. Eziliyor. Ve artık orada korkaklık başlıyor. Ve bu korkaklık. Kendini her alanda akranlarindan asagida konumlandırma Sina mi neden oluyor? 

 

 

Akşam yazacaktım aslında ama zamanım yoktu. 

 

Senin sorunun asosyallik değil. Sosyal fobinin ağır olmayan hali var sende. Ama esas ve önemli sorunun anksiyete. Geçmişte bir ara panik atağım da vardı demişsin mesela bir yerde.

Bunlar yanında depresyonu da getirir ki arada bir ağır depresyona giriyorsun.

 

Anksiyetenin çeşitli türleri vardır, bilirsin belki. Sendekiler aşağı yukarı belli. Örneğin sosyal fobi bunlardan biri. Herhangi bir ortamda başkaları hakkımda ne der, ne düşünür diye ciddi biçimde kaygılanmak, kendini güvende hissetmemek, aşağılanacağını, reddedileceğini düşünmek, yargılanacağına inanmak vb kaygıların var. Bunları asosyallikle değil

sosyal kaygı bozukluğuyla, genel adıyla sosyal fobiyle açıklarız daha çok. Şunu da ekleyeyim, sosyal fobi olmaksızın ansiyete bozukluğu da sana bunları düşündürür ve hissettirir. Sosyal fobin olması şart değil. Doktor ayırıcı tanıları bilir ve değerlendirir. Ben bilgi olsun diye yazıyorum.

Ama sendeki tek sorun bu değil, örneğin depresyon eşlik ediyor, anksiyeten dönem dönem çok atıyor, belli ki arada bir panik bozukluk eşlik ediyor. Belki travmatik stres bozukluğun da vardır, bilemiyorum. İyi bir doktorun incelemesi lazım. 

 

Çözümleri var. Yalnızca ilaçla halledemezsin ama. İlaçla birlikte terapi de almak durumundasın. 

Lütfen iyi bir doktor ve bir terapist bul kendine. Doktorun var sanıyorum ama bir terapist de bulmalısın. Doktorun kendisi terapi yapmıyorsa sana iyi birini önerebilir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 66
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

16 saat önce, Khan yazdı:

Psikolojiyi saf biyolojiye-evrime-genetiğe indirgemek kara cehâlettir.

 

Anibal bir biyolog ve biyologların insanı sadece biyolojiye indirgemek gibi bir yaklaşımları da olduğu doğru. Bundan ben de bazen yakınırım. 

 

Ama adam burada tastamam doğru bir şey söylemiş. İnsan biyoloji, genetik ve geçirdiği evrimden ibaret...İyi ve kötü bütün özelliklerimiz, alt yapımız, eğilimlerimiz vb her şey birbiriyle direkt ilintili. İnsanın formülü belli: Fenotip=Genotip+çevre. Evrimse bunların hepsini direkt içerir. Yani ruhsal hastalıkları genetik veya biyolojiden koparsak da çevreye (aile, yakın-uzak çevre, mahalle, okul, sosyal alanlarımız, iş alanımız, toplumumuz vs) geldiğimizde yine onlara ve elbette evrime yakalanırız. 

Böyle bakmazsak asosyalliği de tartışamayız diğer sorunları da. Depresyona bile böyle bakmak lazım. Böyle bakmaz ve derğelendirmezsek felsefik fantezilerin etrafında döner dururuz ki yüzlerce yıldır zaten dönüyoruz. İnsanın beyni genetik alt yapısından, yüz binlerce, milyonlarca yıllık evriminden, biyolojisinden yalıtık değil ki. 

Evrimsel psikoloji zaten var ama evrimsel psikiyatri diye bir şey de var artık. Yayılacak, bu psikiyatrist milleti de hastalıkları daha geniş bakarak değerlendirecek ve daha başarılı tedaviler uygulayacak. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, teogoni said:

Benim ilgilendiğim kısım asosyalliğin dinamikleri. Son paragraflar ilgimi çekti o yüzden. Asosyalken sanki hayata canlı baglanamiyorsun. Pilin voltajı düşüyor. Acı cekiyorsun. Sosyalken sanki kendi kendine enerji üretmeye başlıyorsun. Şuan mesela yaptığım şey. Konuşmaya ulaşmak. Forum aracılığı ile. 

 

Normalde herkesle sosyal olamıyorum. Normal çalışan beynim zayıf. Çok az tek tük arkadaşla hep bu zamana kadar geldim. İlkokulda sosyaldim. Orta 1 de sosyaldim. Orta 2 de seçilmiş çalışkanlar sınıfı diye bir sınıfa verdiler. Orada ilk defa yalıtılmış hissettim kendimi. Yanımda bir arkadas vardı kendi sinifimdan. Onun dışında kimseyle doğru düzgün arkadaş olamadım. Orta 1de de sadece oturduğum sıradaki 3 arkadaş etkileşim halinde olurduk. Orada da diğer çocukları kendimden üstün gorurdum. Köy den şehir merkezine gelirdim okula. Belki de ondandi. Onlar benim bilmediğim şeylerden bahsederler di. Küçüklüğünden beri bu vardı bende. Dışardan gelen başka çocuklar benden üstün olurdu hep gözümde. Aynı zamanda korkaklık vardi. Başka çocuklar beni dovebilir diye korkardim. Şimdi düşünüyorum acaba küçükken çocuklardan yediğim dayaklar mi bendeki özgüven duygusunu zedelemis. Annem derdi mahalledeki çocuklarla kavga çıkınca dayak yerdin. O da beni koruyamazmis. O da ozguvensiz. Çocuğu için komşuya laf edemeyen bir tip. Evde ağlarmış. 

 

Bunu uzun uzun yazssam yorumlar yapsa burdaki arkadaslar çok istiyorum.

 

Yani merak ettiğim. Aslında sosyallik her türlü alandaki özgüven medeni cesaret gibi şeylerin temelinde en ilkel düzeyde organizma hayata geldiğinde akranlarıyla ilk karşılaştığında giriştiği güç mücadelesi mi var? 

 

Mesela dayak yediği zaman. Eziliyor. Ve artık orada korkaklık başlıyor. Ve bu korkaklık. Kendini her alanda akranlarindan asagida konumlandırma Sina mi neden oluyor? 

 

 

Sorun şu ki, bunlar dinamik falan değil, sadece balon, şişirme bir takım laflar.

 

Sorunların var, ok. Çaresi diyorsan, önce bunlara yol açan evrimsel süreçleri bulmalısın.

 

Sokakta gidip kime sorsan, amanda çocuk tecavüzcüleri der, asacan onları ,benzin döküp yakacan bak bir daha oluyor mu der.

 

Ama cezaların tarihin hiç bir anında suçları engelleyemediği ortada durur. Fakat insanlar bunu görmez, hala daha çok ceza dersek, suçlar kesilir gibi saçmalıklarda boğulur gider. 

 

Tabi, bu saçmalık sürerken, olan tecavüz edilen zavallılara olur, o başka mesele. 

 

Senin durumunda o. Sana buradan bu şekilde verilecek tavsiyeler, yarana merhem olmayacak. Ki olmamıştır, her tarafa hala senin gibi olan insanlarla doludur. 

 

Öncelikle türüne bak. Bir kadın ile erkek arasındaki fark,  erkek şempanze ile erkek insan arasındaki farktan daha büyük. YAni, kadın için doğru olan, senin için olmayacaktır. 

 

Sonra türünün, yani, mesela bir insan erkeği olarak, yapması gerekenlere bak. Uzatmayayım, seni düşündüğümden değil, kendimi düşündüğümden, üşeniyorum dedim ya. Doğaya dön, özüne dön. Çözümü orada bulursun. Ama önce döneceğin öz, doğa nedir, onu bir öğren.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Akşam yazacaktım aslında ama zamanım yoktu. 

 

Senin sorunun asosyallik değil. Sosyal fobinin ağır olmayan hali var sende. Ama esas ve önemli sorunun anksiyete. Geçmişte bir ara panik atağım da vardı demişsin mesela bir yerde.

Bunlar yanında depresyonu da getirir ki arada bir ağır depresyona giriyorsun.

 

Anksiyetenin çeşitli türleri vardır, bilirsin belki. Sendekiler aşağı yukarı belli. Örneğin sosyal fobi bunlardan biri. Herhangi bir ortamda başkaları hakkımda ne der, ne düşünür diye ciddi biçimde kaygılanmak, kendini güvende hissetmemek, aşağılanacağını, reddedileceğini düşünmek, yargılanacağına inanmak vb kaygıların var. Bunları asosyallikle değil

sosyal kaygı bozukluğuyla, genel adıyla sosyal fobiyle açıklarız daha çok. Şunu da ekleyeyim, sosyal fobi olmaksızın ansiyete bozukluğu da sana bunları düşündürür ve hissettirir. Sosyal fobin olması şart değil. Doktor ayırıcı tanıları bilir ve değerlendirir. Ben bilgi olsun diye yazıyorum.

Ama sendeki tek sorun bu değil, örneğin depresyon eşlik ediyor, anksiyeten dönem dönem çok atıyor, belli ki arada bir panik bozukluk eşlik ediyor. Belki travmatik stres bozukluğun da vardır, bilemiyorum. İyi bir doktorun incelemesi lazım. 

 

Çözümleri var. Yalnızca ilaçla halledemezsin ama. İlaçla birlikte terapi de almak durumundasın. 

Lütfen iyi bir doktor ve bir terapist bul kendine. Doktorun var sanıyorum ama bir terapist de bulmalısın. Doktorun kendisi terapi yapmıyorsa sana iyi birini önerebilir. 

Müthiş bir tespitti çok teşekkürler. Bu cevap için çok teşekkürler. Tekrar tekrar okudum. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Akşam yazacaktım aslında ama zamanım yoktu. 

 

Senin sorunun asosyallik değil. Sosyal fobinin ağır olmayan hali var sende. Ama esas ve önemli sorunun anksiyete. Geçmişte bir ara panik atağım da vardı demişsin mesela bir yerde.

Bunlar yanında depresyonu da getirir ki arada bir ağır depresyona giriyorsun.

 

Anksiyetenin çeşitli türleri vardır, bilirsin belki. Sendekiler aşağı yukarı belli. Örneğin sosyal fobi bunlardan biri. Herhangi bir ortamda başkaları hakkımda ne der, ne düşünür diye ciddi biçimde kaygılanmak, kendini güvende hissetmemek, aşağılanacağını, reddedileceğini düşünmek, yargılanacağına inanmak vb kaygıların var. Bunları asosyallikle değil

sosyal kaygı bozukluğuyla, genel adıyla sosyal fobiyle açıklarız daha çok. Şunu da ekleyeyim, sosyal fobi olmaksızın ansiyete bozukluğu da sana bunları düşündürür ve hissettirir. Sosyal fobin olması şart değil. Doktor ayırıcı tanıları bilir ve değerlendirir. Ben bilgi olsun diye yazıyorum.

Ama sendeki tek sorun bu değil, örneğin depresyon eşlik ediyor, anksiyeten dönem dönem çok atıyor, belli ki arada bir panik bozukluk eşlik ediyor. Belki travmatik stres bozukluğun da vardır, bilemiyorum. İyi bir doktorun incelemesi lazım. 

 

Çözümleri var. Yalnızca ilaçla halledemezsin ama. İlaçla birlikte terapi de almak durumundasın. 

Lütfen iyi bir doktor ve bir terapist bul kendine. Doktorun var sanıyorum ama bir terapist de bulmalısın. Doktorun kendisi terapi yapmıyorsa sana iyi birini önerebilir. 

Öyle birşey var ki bende.  Bir kişiyle karşılıklı konuşurken güzel konuşuyorum. Bir 3. kişi geldi mi ya da ortam kalabalıksa. Ben direk felç oluyorum. Bir yerde 3 lü 5 li zor oturuyorum. Aşırı huzursuz hisediyorum. Otobüslerde toplu yerlerde diyalog kurmadan müthiş zorlanıyorum. Mesela birine yardım etmek gerekecek toplu taşımadaysa yapamıyorum. Tahtada sunum gibi şeylerde yok oluyorum. Varlık gösteremiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 saat önce, Khan yazdı:

Ne şekilde sosyalleşiyorlar?

Gerçek kimlikleri biliniyor hâlde mi, yoksa bir takma ad altında hayallerindeki kişi olarak çekinmeden-utanmadan yazdığı hâlde mi?

Göz teması ve fiziksel olarak topluluk hâlinde bulunduğunda hissettiği sosyal fobi veya bastıran sıkıntı ile mi?

 

Kendilerini saklama ihtiyacında olan asosyaller ile biraz içe dönük, kendine zaman ayırmak isteyen kişileri karıştırmadığını umuyorum.

 

Üstteki girdide yazdıklarım ise insanı çok yüzeysel, hayvanî olarak ele almak oldu ve uçlara yakın noktalarda olanlardan bahsettim.

Asosyallikten içe dönüklüğe bir aralık vardır.

Kimisi normale yakındır ayırt edilmez, kimisi ise net bellidir.

Ben meselsa saklanma eğilmindeyim. Diyalog kurmak istemiyorum. Ama bu zaman zaman azalıyor bazen hatta geçiyor gibi oluyor. Sonra bazen aşırı oluyor kara bulut gibi tepeme çöküyor. Ama antidepresan alınca 1 ayda hepsi geçiyor. Demir gibi oluyorum. Kimmiş gelsin diyorum. İlaçsız nasıl olacak bu işler bilemiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Khan yazdı:

Paragrafın ilk ve orta kısmı zorla uydurma. Nasıl bağlasam diye kırk takla attım.

Tek başına iken motivasyonsuz hissetmen, lakin insanlarla birlikte iken enerjik ve üretken olman benim durumuma benzerlik gösteriyor.

Sadece insanlardan onay ve takdir alarak motive oluyorsan durum bir miktar kötü.

 

Kendine bariyerler koymuşsundur. Çekingenlik kendini bir koruma mekanizması.

"beynim zayıf" diye bir tabir duymadım. Anlamsız kavramlar icat etmemeni tavsiye ediyorum. "Güçlü beyin" ne, "Zayıf beyin" ne?

 

Geçmişte yaşadığın bu olayları ben aklına getirdim diye düşünüyorum.

Eğer ben aklına getirmedim, sen iç dünyanda bunlara takılı kaldıysan sorunlar var.

Öğrenilmiş çaresizlik yaşamadığını umuyorum.

 

Haklısın çok dağınık yazmışım. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mese

3 saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Anibal bir biyolog ve biyologların insanı sadece biyolojiye indirgemek gibi bir yaklaşımları da olduğu doğru. Bundan ben de bazen yakınırım. 

 

Ama adam burada tastamam doğru bir şey söylemiş. İnsan biyoloji, genetik ve geçirdiği evrimden ibaret...İyi ve kötü bütün özelliklerimiz, alt yapımız, eğilimlerimiz vb her şey birbiriyle direkt ilintili. İnsanın formülü belli: Fenotip=Genotip+çevre. Evrimse bunların hepsini direkt içerir. Yani ruhsal hastalıkları genetik veya biyolojiden koparsak da çevreye (aile, yakın-uzak çevre, mahalle, okul, sosyal alanlarımız, iş alanımız, toplumumuz vs) geldiğimizde yine onlara ve elbette evrime yakalanırız. 

Böyle bakmazsak asosyalliği de tartışamayız diğer sorunları da. Depresyona bile böyle bakmak lazım. Böyle bakmaz ve derğelendirmezsek felsefik fantezilerin etrafında döner dururuz ki yüzlerce yıldır zaten dönüyoruz. İnsanın beyni genetik alt yapısından, yüz binlerce, milyonlarca yıllık evriminden, biyolojisinden yalıtık değil ki. 

Evrimsel psikoloji zaten var ama evrimsel psikiyatri diye bir şey de var artık. Yayılacak, bu psikiyatrist milleti de hastalıkları daha geniş bakarak değerlendirecek ve daha başarılı tedaviler uygulayacak. 

 

Mesela yakınlık kurduğum arkadaşım var diyelim. Onunla konuşurken otobüste olsak rahatım. Ona odaklanıp otobüsü unutabiliyorum. Ama neden otobüste hiç tanımadığım biri bana birşey sorduğunda sadece ona odaklanıp otobüsü unutup onunla konuşamıyorum. Kafam neden dumura uğruyor. Sanki bütün otobüs bizi izliyor gibi oluyor. Halbuki samimi olduğum arkadaşımla konuşurken de bütün otobüs izliyor. Acaba ben samimi olduğum arkadaş üzerinden kendimi güvende mi hissediyorum. Yani ona bağımlı mı hareket ediyorum. Kendimden güven rahatlık alamıyorum. Alabilsem tanımadığım kişi ile de tanımadığım insanlar arasında da rahat konuşabilirdim değil mİ? Buradaki kendini güvensiz hissetme durumu taa çocukluktaki anne ile çocuğun arasındaki güvenli bağlanmaya kadar gidiyor mu? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, teogoni yazdı:

Öyle birşey var ki bende.  Bir kişiyle karşılıklı konuşurken güzel konuşuyorum. Bir 3. kişi geldi mi ya da ortam kalabalıksa. Ben direk felç oluyorum. Bir yerde 3 lü 5 li zor oturuyorum. Aşırı huzursuz hisediyorum. Otobüslerde toplu yerlerde diyalog kurmadan müthiş zorlanıyorum. Mesela birine yardım etmek gerekecek toplu taşımadaysa yapamıyorum. Tahtada sunum gibi şeylerde yok oluyorum. Varlık gösteremiyorum.

Aynı sorunlar bendede var ama sebepleri farklı.

Tahtada sunum yapamamın sebebi hafızamın kötü olması.
Ezbere dayalı olunca sunum yapamıyorum.
Ama bir mesleği anlatırken sorun olmuyor.
Hem belgeler önünde oluyor hemde uygulama yoluyla anlattığın için  konuşman gerekmiyor. 

Bağırarak konuşmaktanda nefret ediyorum.
Aslında konuşmayı gereksiz buluyorum.
Askerde futbol sahasında  karşıdaki kişiye bağırarak konuşturdular beni.Hiçbir faydası olmadı. :)

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 14.08.2019 at 17:04, Türk Ateist said:

Anibal bir biyolog ve biyologların insanı sadece biyolojiye indirgemek gibi bir yaklaşımları da olduğu doğru.

İllaki yorum yazacak diye saçmalıyor. Dolaylı, direkt konuyla ilgili olmasa bile uzaktan, oradan buradan bir şeyler buluyor, getiriyor evrime bağlıyor. Uçakla uçabilmemizi bile evrime bağladı, konuyla ne alakası varsa.

İktisadı da biyoloji-evrim ile incelesin, edebiyatı da biyoloji-evrim ile incelesin. Sonuçta evrimimiz sonucu bunlara sahip olduk değil mi?

 

On 14.08.2019 at 17:04, Türk Ateist said:

Ama adam burada tastamam doğru bir şey söylemiş. İnsan biyoloji, genetik ve geçirdiği evrimden ibaret...İyi ve kötü bütün özelliklerimiz, alt yapımız, eğilimlerimiz vb her şey birbiriyle direkt ilintili. İnsanın formülü belli: Fenotip=Genotip+çevre. Evrimse bunların hepsini direkt içerir. Yani ruhsal hastalıkları genetik veya biyolojiden koparsak da çevreye (aile, yakın-uzak çevre, mahalle, okul, sosyal alanlarımız, iş alanımız, toplumumuz vs) geldiğimizde yine onlara ve elbette evrime yakalanırız. 

Kişinin yarattığı iç dünyayı nasıl ele alacaksın? Mesela iç objeleri (internal objects). Bilinci nasıl ele alacaksın?

 

On 13.08.2019 at 20:55, Khan said:

Kendilerini saklama ihtiyacında olan asosyaller

On 14.08.2019 at 20:34, teogoni said:

Ben meselsa saklanma eğilmindeyim.

Bunu tam olarak toplumdan kaçmak değil; gizli-gizemli olmaya çalışmak veya sahte kişilik (false-self) yaratıp olmadığı biri gibi davranmak anlamında yazmak istemiştim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 saat önce, Khan yazdı:

İllaki yorum yazacak diye saçmalıyor. Dolaylı, direkt konuyla ilgili olmasa bile uzaktan, oradan buradan bir şeyler buluyor, getiriyor evrime bağlıyor. Uçakla uçabilmemizi bile evrime bağladı, konuyla ne alakası varsa.

İktisadı da biyoloji-evrim ile incelesin, edebiyatı da biyoloji-evrim ile incelesin. Sonuçta evrimimiz sonucu bunlara sahip olduk değil mi?

 

Kişinin yarattığı iç dünyayı nasıl ele alacaksın? Mesela iç objeleri (internal objects). Bilinci nasıl ele alacaksın?

 

Bunu tam olarak toplumdan kaçmak değil; gizli-gizemli olmaya çalışmak veya sahte kişilik (false-self) yaratıp olmadığı biri gibi davranmak anlamında yazmak istemiştim.

 

Psikolojinin amaç ve işlevlerinin başında "Tanımlama, ne olduğunu ortaya koyma" vardır. Bunu evrimsel köken, geçmiş ve süreci bilmeden yapabilmemiz çok zor. Bugüne dek o yüzden saçma sapan Freudyen görüşler etrafında döndü durdu psikoloji. Hastalıklar boşlukta, kendiliğinden ortaya çıkıyormuş, bilinç dediğimiz şey ne olduğu bilinmeyen sihirli bir şeymiş gibi anlatıldı. 

 

İnsan davranışlarının belirleyicileri belli.

Birinci biyolojik. Sonra evrimsel, davranışsal, bilişsel, psikodinamik ve sosyokültürel etkenler. Bu etkenleri kullanarak bir tanımlama, açıklama hatta tahmin yapar, sonra da durumu kontrol altına alırız. 

Çağdaş psikoloji akımlarına bakarsanız bu faktörlerin tümünü bir arada görürsünüz. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 16.08.2019 at 00:14, Khan said:

İllaki yorum yazacak diye saçmalıyor. Dolaylı, direkt konuyla ilgili olmasa bile uzaktan, oradan buradan bir şeyler buluyor, getiriyor evrime bağlıyor. Uçakla uçabilmemizi bile evrime bağladı, konuyla ne alakası varsa.

İktisadı da biyoloji-evrim ile incelesin, edebiyatı da biyoloji-evrim ile incelesin. Sonuçta evrimimiz sonucu bunlara sahip olduk değil mi?

 

Kişinin yarattığı iç dünyayı nasıl ele alacaksın? Mesela iç objeleri (internal objects). Bilinci nasıl ele alacaksın?

 

Bunu tam olarak toplumdan kaçmak değil; gizli-gizemli olmaya çalışmak veya sahte kişilik (false-self) yaratıp olmadığı biri gibi davranmak anlamında yazmak istemiştim.

 

Bak geri zekalı, iktisadı da biyoloji-evrimle incelemediğin için, sen veya her kimse, o komünizm, sosyalizm hayalleri, ardında tonla açlık, sefalet, kan ve gözyaşı bırakıp yok olup gitti. Eğer, azıcık insanın evrimini biliyor, anlıyor olaydılar, belki daha iyi bir ekonomimiz olmazdı, ama o acılar, sefalet falan olmazdı. Gerçi, öyle olmasa, nataşalar karadeniz erkeklerini mesut etmişte olmazdı ama, o başka mevzu. 

 

İç dünya, bilinç, zart zurt dediğin şeyler, işte evrimin varettiği biyolojinin ta kendisidir. O ufak aklının almadığı şey bu. 

 

Evet, edebiyatı da biyoloji-evrimle incele. Bak ne çok şey bulacaksın, bir gör. Sen gibi bir bok bildiğini sanan salaklar yok iyi ki dünyada, birileri oturup bunları araştırıyor işte güzel güzel. 

 

51WOfzMJKvL._SX322_BO1,204,203,200_.jpg

 

https://www.amazon.com/Useful-Fictions-Evolution-Literature-Frontiers/dp/0803230265

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Psikolojinin amaç ve işlevlerinin başında "Tanımlama, ne olduğunu ortaya koyma" vardır. Bunu evrimsel köken, geçmiş ve süreci bilmeden yapabilmemiz çok zor. Bugüne dek o yüzden saçma sapan Freudyen görüşler etrafında döndü durdu psikoloji. Hastalıklar boşlukta, kendiliğinden ortaya çıkıyormuş, bilinç dediğimiz şey ne olduğu bilinmeyen sihirli bir şeymiş gibi anlatıldı. 

 

İnsan davranışlarının belirleyicileri belli.

Birinci biyolojik. Sonra evrimsel, davranışsal, bilişsel, psikodinamik ve sosyokültürel etkenler. Bu etkenleri kullanarak bir tanımlama, açıklama hatta tahmin yapar, sonra da durumu kontrol altına alırız. 

Çağdaş psikoloji akımlarına bakarsanız bu faktörlerin tümünü bir arada görürsünüz. 

 

Türk Ateist imzan muhteşem. İlk gördüğümde incelemeden dindar bir imza sandım. :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 14.08.2019 at 21:59, mirasyedi yazdı:

Aynı sorunlar bendede var ama sebepleri farklı.

Tahtada sunum yapamamın sebebi hafızamın kötü olması.
Ezbere dayalı olunca sunum yapamıyorum.
Ama bir mesleği anlatırken sorun olmuyor.
Hem belgeler önünde oluyor hemde uygulama yoluyla anlattığın için  konuşman gerekmiyor. 

Bağırarak konuşmaktanda nefret ediyorum.
Aslında konuşmayı gereksiz buluyorum.
Askerde futbol sahasında  karşıdaki kişiye bağırarak konuşturdular beni.Hiçbir faydası olmadı. :)

 

Kardeşim ben benle aynı adam arıyorum. Benle aynı kaderi paylaşan adam yok mu? :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 hours ago, anibal said:

Bak geri zekalı, iktisadı da biyoloji-evrimle incelemediğin için, sen veya her kimse, o komünizm, sosyalizm hayalleri, ardında tonla açlık, sefalet, kan ve gözyaşı bırakıp yok olup gitti. Eğer, azıcık insanın evrimini biliyor, anlıyor olaydılar, belki daha iyi bir ekonomimiz olmazdı, ama o acılar, sefalet falan olmazdı.

Bir s.kt.r git, sallamak parayla değil. Neyi neyle bağlayıp bu sonuca ulaştın hiç bir açıklama yapmadan? Komünizm ve sosyalizmi evrime nasıl bağladın? Arkasındaki kanıt ne?

 

 

12 hours ago, anibal said:

İç dünya, bilinç, zart zurt dediğin şeyler, işte evrimin varettiği biyolojinin ta kendisidir. O ufak aklının almadığı şey bu. 

Yazdığımın aynısını tekrar tekrar yapıyorsun. Evrimsel süreçlerle bunlara sahip olmuş olabiliriz. Ancak evrim zaten bireyleri incelemez.

Kişi dış dünyadan tecrübe ettiklerini kendi dünyasına alır, kendine göre bir mantık silsilesi yaratır ve buna göre kişiliği oluşur, gelişir.

Biyoloji bireylerin yaptıkları çıkarımlar, akıl yürütmeleri ile ilgileniyor mu? Ya da bunların ruhsal hastalıklarda nasıl rol oynadığıyla?

Hissettiklerini ele almıyorum çünkü duyguların (korku, stres, mutluluk, coşku vs.) hormonal sonuçları var. İkisi el-ele yürüyor.

 

12 hours ago, anibal said:

Evet, edebiyatı da biyoloji-evrimle incele. Bak ne çok şey bulacaksın, bir gör. Sen gibi bir bok bildiğini sanan salaklar yok iyi ki dünyada, birileri oturup bunları araştırıyor işte güzel güzel. 

Ver kitap linkini olsun bu iş. Okumam lazım. Ondan sonra tartışırız.

 

Hâlâ asosyallik ile ilgili bir şey yazmadın. Konu laf dalaşına girdi.

 

 

 

47 minutes ago, teogoni said:

Çoğu şey ileride evrime indirgenecek. Doğayı açıklamada Evrimin de temelinde Entropi diye birşey var. Gerisi çöp. İnsan aklının ürettiği geçici kuruntular.

Bu nereden çıktı? Evrimin tanımı belli. Evrimi inanca mı çevirdin?

Basit olduğu için "evrim"in ne olduğu hakkında şu linki vereyim (kavramlar iç içe girdi):

https://evrimagaci.org/evrim-nedir-5509

 

Kuruntu kavramına iyice eğil ama. Kaygılarının temeli.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Khan said:

Bir s.kt.r git, sallamak parayla değil. Neyi neyle bağlayıp bu sonuca ulaştın hiç bir açıklama yapmadan? Komünizm ve sosyalizmi evrime nasıl bağladın? Arkasındaki kanıt ne?

 

 

Yazdığımın aynısını tekrar tekrar yapıyorsun. Evrimsel süreçlerle bunlara sahip olmuş olabiliriz. Ancak evrim zaten bireyleri incelemez.

Kişi dış dünyadan tecrübe ettiklerini kendi dünyasına alır, kendine göre bir mantık silsilesi yaratır ve buna göre kişiliği oluşur, gelişir.

Biyoloji bireylerin yaptıkları çıkarımlar, akıl yürütmeleri ile ilgileniyor mu? Ya da bunların ruhsal hastalıklarda nasıl rol oynadığıyla?

Hissettiklerini ele almıyorum çünkü duyguların (korku, stres, mutluluk, coşku vs.) hormonal sonuçları var. İkisi el-ele yürüyor.

 

Ver kitap linkini olsun bu iş. Okumam lazım. Ondan sonra tartışırız.

 

Hâlâ asosyallik ile ilgili bir şey yazmadın. Konu laf dalaşına girdi.

 

 

 

Bu nereden çıktı? Evrimin tanımı belli. Evrimi inanca mı çevirdin?

Basit olduğu için "evrim"in ne olduğu hakkında şu linki vereyim (kavramlar iç içe girdi):

https://evrimagaci.org/evrim-nedir-5509

 

Kuruntu kavramına iyice eğil ama. Kaygılarının temeli.

 

 

 

Laf söyleyen bir göt lalesi işte...  "Komünizm ve sosyalizmi evrime nasıl bağladın? Arkasındaki kanıt ne?" Sen insan sürü davranışları hakkında bir halt bilir misin? Kaç saat antropoloji dersi aldın ki, bunu anlayacak aklın, bilgin olsun, dangalak? 

 

Götün var ve osuruyor, ama bilgi, fikri ürettim sanıyorsun, hepsi bu.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 hours ago, anibal said:

Laf söyleyen bir göt lalesi işte...  "Komünizm ve sosyalizmi evrime nasıl bağladın? Arkasındaki kanıt ne?" Sen insan sürü davranışları hakkında bir halt bilir misin? Kaç saat antropoloji dersi aldın ki, bunu anlayacak aklın, bilgin olsun, dangalak? 

 

Götün var ve osuruyor, ama bilgi, fikri ürettim sanıyorsun, hepsi bu.

Yine cevap hariç her şey var. Bırak şimdi yok bu kadar ders aldım, yok şunu yaptım vs. kendini övmeyi.

 

Laf dalaşını da geç. Asosyalliği hâlâ yazacaksın. Üşengeçliğin geçmedi mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, Khan said:

Yine cevap hariç her şey var. Bırak şimdi yok bu kadar ders aldım, yok şunu yaptım vs. kendini övmeyi.

 

Laf dalaşını da geç. Asosyalliği hâlâ yazacaksın. Üşengeçliğin geçmedi mi?

 

Sana cevabı verdik zaten, git biraz antropolji oku dedik, daha ne istiyorsun, dallama?

 

Birde işim gücüm yok, sana asosyalliği yazacakmışım... 

 

Al, bugünkü kemiğin, idare et bununla bir vakit:

 

https://www.marxists.org/reference/archive/bernstein/works/1899/evsoc/ch01.htm

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 minutes ago, anibal said:

Sana cevabı verdik zaten, git biraz antropolji oku dedik, daha ne istiyorsun, dallama?

 

Birde işim gücüm yok, sana asosyalliği yazacakmışım...

TDK'dan alıntı:

şarlatan
Fransızca charlatan

1. isim Kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarını överek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse:
      "Kim namuslu, kim dalavereci, kim şarlatan, laf ebesi ve dalkavuk, biliyordu." - Tarık Buğra

2. isim Bilir geçinen kimse:
      "Ben şarlatan değilim, oğlum. Bu illetin devası bendedir." - Peyami Safa

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...