Jump to content

Taksonomi (sınıflandırma, kategorize etme) nedir? Neden ihtiyaç duyarız?


Recommended Posts

18 hours ago, memjan21 said:

Canlılık ile cansızsik iç içe mıdır? Bunu nasıl anlatabilirsiniz sayın drekinci?

 

Böyle abes ve uzun işlere gerek yok.

 

Basit. Eline bir yumurta al ve bak.

 

Canlı mı, cansız mı? Yoksa "ey yumurtaya can veren allahım" diye hayretler içinde kalıp şaşkına mı döneceğiz?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 dakika önce, anibal yazdı:

 

Böyle abes ve uzun işlere gerek yok.

 

Basit. Eline bir yumurta al ve bak.

 

Canlı mı, cansız mı? Yoksa "ey yumurtaya can veren allahım" diye hayretler içinde kalıp şaşkına mı döneceğiz?

 

Benimde anlayamadiğım şey nasıl anlatılabilir? Peki sence canlı mıyız, yoksa cansız mı? Ya da belirli bir zaman arasına sıkışmış neyiz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, anibal yazdı:

 

Taksonominin böyle bir konusu falan yok, taksonomi ne sen ne de senden başkaları ile uğraşır. 

 

Basit, bilinen algısal olguları bilimsel realite ile karıştırma, onlar nesnelleştirme safsatasına düşüyorsun. Bu dediklerinin "Aklını göster o zaman" tribinden bir farkı yok. Canlı diye bir şey yok, o, senin aklın nasıl vücudunun bir fonksiyonu ise, aynı şekilde maddenin bir fonksiyonu.

 

Eğer, bir zaman makinesi icat edip geçmişe, mesela eski yunana gidebilseydin. Giderken yanında ASIMO gibi bir robot götürseydin, herkes en kutsal şeyinin, artık Zeus'mu olur, Şarap küpü mü her ne ise, onun canlı olduğuna yemin ederdi. 

 

 

Taksonomi canlılar için de yapılabilir cansızlar için de. Şeylerin doğasını anlamak için yapılan bir sınıflandırmadır. Onlar her şey olabilir ama canlılar ve cansızlar birlikte sınıflandırılmazlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, memjan21 said:

Benimde anlayamadiğım şey nasıl anlatılabilir? Peki sence canlı mıyız, yoksa cansız mı? Ya da belirli bir zaman arasına sıkışmış neyiz?

 

Hem canlıyız, hem cansız...

 

Olayın sadece bir adlandırma, tarif etme konusu olduğunu anlaman lazım, hepsi bu.

 

Canlı kelimesinin kökeni karıştırılıyor. Bu kelime, belli bir taksonomiyi değil, belli bir durumu, hareketli, işler olma durumunu ifade etmek için kullanılıyor. Bugünde bu kelimenin anlamı çarpıtılıp, kafalar karıştırılıyor. 

 

Ateşi canlı tut derken, ne denmek, nereye varmak istenmektedir mesela?

 

Mikrofon kablosunun canlı ucu var, yanardağın canlısı var, canlı yayın var, canlı müzik var falan. Bunlar bu terimin aslında ne olduğunu anlamayı kolaylaştırır. 

 

Taksonomide, mevzu, bir kökten yayılan dallardır. Böyle düşünülmesi istenir, görülür. Ama doğrusu, taksonomi, yani daha doğru tabiri ile kladistik böyle bir yapıda gösterilmez. Taksonomi, alanlar ile çalışır. Bunların tepesinde alanlar gelir. Hayvanlar, bitkiler falan falan diyelim, en iyi bilinen tanımı ile. Bir kökten yayılma durumu söz konusu değildir aslen.

 

Ve taksonomi de, bu alanların toplamına hayat denir. 

 

Kafayı karıştırıran şey, bu üsttekinin dallara ayrılıp, alan, sınıf, tür, aile vs. gibi ayrılmadıklarıdır. İşin doğrusu, olay tersten çalışır. Yani, mesela, at inek vs. topla, memeliler, memeliler ile sürüngenleri topla, sana omurgalılar falan falan. Böyle giderek alttatn yukarı doğru toplar, toplar, üsttekine ulaşırsın. En tepede de, hayat gelir, ama bu hayatın tanımı, yani canlı olmanın diyelim, altındaki alanlarda yer almkatna ibarettir. Yani, "ahanda şöyle şöyle olan şey canlıdır" denip, sonra da bu dallara ayrılmaz. Canlıydı, değildi diye absürt bir kafaya da girilmez, altındaki gruplar oluşturulur gider.

 

Peki o gruplara neyi sokacaz, bu mu soru? Basit, bu gurubu önce tanımlayacaksın. Yani şu özellikleri olan, bu özellikleri olan falan gibi. 

 

Bu malum hayattan türlere doğru olan gruplama, bir projeksiyondur. Her zaman her işi görmez, aslen çok fazla şeyde anlatmaz. Sadece, bilinmeyen şeylerin gruplanıp daha bilinir hale gelmesini sağlar. Basitçe, bugün yeni br şey keşfetsem, bu bu nedir, neye benzer falan sorusu önümde yer alır. Bende derim, kelebekler sınıfından, yılan türünden vs. İşte tüm olay budur aslında. 

 

Diğer yandan taksonominin bir sürü farklı projeksiyonu da vardır. Örneğin, soğuk kanlı / sıcak kanlı olmak üzerinden giden bir sunum daha mevcuttur. Ve bu sandığınız gibi, canlıları ikiye bölmez, baya karışık bir ağaç gösterir. Başka bir mevzu da, örneğin kafasındaki deliklerin sayısıdır. Bu sık kullanılan, bilhassa paleontolojide çok faydalı bir gruplamadır. Bu sayede, ufacık bir kemik parçasından hangi tür olduğunu falan baya tespit edebilirsiniz. 

 

Bu noktada, şu şu özellikler olanları alacaz, aha bu canlı diyerek gruplamaya dahil edeceğiz dersen, şu sorunla karşılaşırsın. Bu bahsettiğiniz, hayvan->omurgalı->memeli->primat->insan gibi silsile önemlidir. Sizin oluşturduğunuz gurubu bu silsilenin içine yerleştirebilmelisiniz. İşte canlı denen şey, bu silsileye katılabilen bir şeydir, en basit tanımıyla. Nasıl mı katıcaz, basitçe, bilinen tek yol, evrimsel olarak aynı atadan geliyor olmak. Bu işin başka yolu yok, özetle anlatılırsa. 

 

Yani, taksonomik gruplara, hiyerarşiye, bir şeyi eklemeniz için yeter ve şart koşul, o ağaçtaki diğer herşeyle aynı ortak atadan evrimleşip gelmektir. 

 

Bunun dışında efenim şu canlı mı, değil mi, bunlar başka tartışmaların konusu olabilir, ama taksonominin konusu değildir. Sağda solda duyarsınız, evrimsel biyoloji, evrimsel hücre bilimi falan falan. İşte bunlar, konuyu bu taksonomi çerçevesinde inceleyen disiplinlerdir. 

 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili anibal.

Ayık kafa ile sarhoş kafa arasındaki farkı çok iyi biliyorum. Beni en çok sarhoş kafam  yanıltmıştır.

Sarhoş kafa ile yaptığın iletiyi daha çok sevdim.

"Basit, bilinen algısal olgular realite değil ise. ya algılarımız yanılıyor veya bilim yanılıyor demektir. 

Algılarımıza hitap etmeyen şeyler hakkında ne söylersek palavradan öte gitmez. Evet algılarımızın da bir sınırı vardır ama. sahip olduğumuz .bilimsel ve teknolojik imkanlar ile bunları algı sınırlarımıza sokmak zorunluluğu vardır. Olgıları bu sınırlar dahiline aldığımız oranda gerçeğe daha çok yaklaşırız.  Algı sınırlarımıza sokmadan, deney, gözlem ve ölçüm yapamadan ileri süreceğimiz her şey hayal mahsulü, palavra veya en hafif deyimi ile teoriden öte gitmez. Teori ilerde deney ,gözlem ve ölçüm kapsamına alınabildikca bilimsel bir sonuca ulaşılır. Teori ya yanlışlanır. ya eksik bulunur veya doğrulanır.,

Asimo ile canlı davranışlarına büyük oranda yaklaşabiliriz. Ancak Asimo veya ondan daha ileri bir yazılıma sahip robota canlık dersek en azından kendimizi aldatırız.

Bırak Asimoyu eski yunan dönemine televizyon ile gidebilseydik. Tanrı Zeus'un papucu dama atılırdı.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, drekinci said:

Sevgili anibal.

Ayık kafa ile sarhoş kafa arasındaki farkı çok iyi biliyorum. Beni en çok sarhoş kafam  yanıltmıştır.

Sarhoş kafa ile yaptığın iletiyi daha çok sevdim.

"Basit, bilinen algısal olgular realite değil ise. ya algılarımız yanılıyor veya bilim yanılıyor demektir. 

Algılarımıza hitap etmeyen şeyler hakkında ne söylersek palavradan öte gitmez. Evet algılarımızın da bir sınırı vardır ama. sahip olduğumuz .bilimsel ve teknolojik imkanlar ile bunları algı sınırlarımıza sokmak zorunluluğu vardır. Olgıları bu sınırlar dahiline aldığımız oranda gerçeğe daha çok yaklaşırız.  Algı sınırlarımıza sokmadan, deney, gözlem ve ölçüm yapamadan ileri süreceğimiz her şey hayal mahsulü, palavra veya en hafif deyimi ile teoriden öte gitmez. Teori ilerde deney ,gözlem ve ölçüm kapsamına alınabildikca bilimsel bir sonuca ulaşılır. Teori ya yanlışlanır. ya eksik bulunur veya doğrulanır.,

Asimo ile canlı davranışlarına büyük oranda yaklaşabiliriz. Ancak Asimo veya ondan daha ileri bir yazılıma sahip robota canlık dersek en azından kendimizi aldatırız.

Bırak Asimoyu eski yunan dönemine televizyon ile gidebilseydik. Tanrı Zeus'un papucu dama atılırdı.

 

 

Bunda biraz, hatta bir hayli yamuk ve abes çıkarım söz konusu.

 

Algılarımız, yanılmakla meşhurdur, hala da öyleler. Hala dünya düz diyenler ve algısına kananlar var malum. 

 

Olguların, algılardan arındırılması işine biz, ölçme diyoruz. Ölçmenin de en rasyonel olan hali, matematiktir mesela. Ve ölçme ile matematiği endekslemiş olmak, bize o algılarımızın hatalarından bağımsız şekilde gerçeği görebilme, bulabilme imkanını sağlar.

 

Bir ölçümün başarılı olabilmesi için, olabildiğince algılardan arınmış, bilhassa kişiden (şahıs veya nesne olarak) bağımsız olması istenir. Öyle ki, bu yüzden, metre, kilogram falan denen şeyler var, onlarda özel müzelerde saklanıyor. Hoş, artık o ölçümlerinde tarifi değişti, nesnel olmaktan bir hayli kurtuldu, o ayrı mesele. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili anibal.

Mesele algılarımızın yanılması değil ki. ister matematikle ister ölçüm aygıtlarıyla olsun mesele ölçüp biçerek akıl ve mantık kullanarak gerçeğe daha çok yaklaşmaktır. Yanılgılarımızı esas alarak bir yere varamayız. Her türlü ölçüm son çözümlemede insan için, insan bilinci içindir. Zaten yanılgılardan kurtulmak için ölçümler yapar, matematik ve mantık kullanırız.

Kişiden bağımsız ölçüm ne demektir? Böyle bir şey mümkün mü? Algıdan anladığın yalnızca 5 duyu mu? Aklı, mantığı ve bilinci nereye koymak gerek. Kişiden bağımsız duyular, akıl, mantık ve matematik mümkün mü?

En iyisi sen ayık kafa ile bu konuyu biraz daha düşün!

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 hours ago, drekinci said:

Sevgili anibal.

Mesele algılarımızın yanılması değil ki. ister matematikle ister ölçüm aygıtlarıyla olsun mesele ölçüp biçerek akıl ve mantık kullanarak gerçeğe daha çok yaklaşmaktır. Yanılgılarımızı esas alarak bir yere varamayız. Her türlü ölçüm son çözümlemede insan için, insan bilinci içindir. Zaten yanılgılardan kurtulmak için ölçümler yapar, matematik ve mantık kullanırız.

Kişiden bağımsız ölçüm ne demektir? Böyle bir şey mümkün mü? Algıdan anladığın yalnızca 5 duyu mu? Aklı, mantığı ve bilinci nereye koymak gerek. Kişiden bağımsız duyular, akıl, mantık ve matematik mümkün mü?

En iyisi sen ayık kafa ile bu konuyu biraz daha düşün!

 

Bir ölçümün kabul edilebilirlik kuralı, Kişiden bağımsız olmasıdır aslen. Bu, kim ölçerse ölçsün, aynı sonuç çıkmalı demektir. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

sevliği anibal.

Kişiden kastımız Ahmet, Mehmet değil.

insandır!

Ölçüm yapan insandır. İnsan bilincidir.

İnsan bilincidir objektif gerçeklere yaklaşmak isteyen, doğruyu öğrenmek isteyen.

İnsandır ölçüm aletlerini yapan. Matematiği, aklı ve mantığı kullanan ve böylece algı sınırlarımızın ötesine geçebilen.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
On 01.06.2019 at 16:04, anibal yazdı:

 

Böyle abes ve uzun işlere gerek yok.

 

Basit. Eline bir yumurta al ve bak.

 

Canlı mı, cansız mı? Yoksa "ey yumurtaya can veren allahım" diye hayretler içinde kalıp şaşkına mı döneceğiz?

 

Bu kadar basit. Bir yumurta canlı, cansız ve canlı olabilecek potansiyel üçlüsünü bir arada gösterebilen örneklerden biri..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...