HATEM 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi (düzenlendi) 25 dakika önce, karamsarhuman yazdı: bunu akp iddia ediyorsa kesin! yalandır.. bende ciddi birşey zannettim. .1920 de ankarada kurulan meclis üyelerinin çoğu zaten anadolu insanlarıydı..bir tek kazım karabekir ve enver paşa batılıydı.. osmanlı artıgından kalan askerlerin % 76 sı anadolu insanıydı veya kürttü... ., ,şu an bile ankarayı karış karış gezseniz, bir tek batılı, insan göremezsiniz, hepsi ya karadenizden yada güney dogudan veya dogu anadoludan göç eden, insanlardan oluşur.... 11 dakika önce, karamsarhuman yazdı: çanakkale savaşında savaşan askerlerin tamamı doğu illerinden cepheye gelmiştir, beyler, iyice saçmaladınız, magazın forever oldunuz hepiniz, çanakkale savaşında çok az batılı asker vardo cephede, zaten çogu yaşlı idi. çanakkle cephesinde askerilerin yarısı kürt ve lazdı. diğerleride anadolu çocuguydu. atatürk neden böyle birşey yapsın? aşık veyseli sırf ideolojısı farklı diye ,(sağ sol meselesi yüüznden) görüşmesin, atatürkü kötü göstemek içn hazırlanmış senaryolar bunlar inandınızmı yoksa? samsunda ing. taburunun ne işi var? abartmayın beyler... Nasıl bir Ârızâsın sen? Kafandaki sakatlık hakkında raporlarını paylaşabilir misin? Haziran 23, 2019 tarihinde HATEM tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
karamsarhuman 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi (düzenlendi) arkadaşlar, int gördüğünüz her kaynaga inanmayın, aramızda zaten yeterince aptal insanlar var.. ingilizler taburları yalnızca istanbula kurulmuştur, akit gazatesi, başta olmak üzere bu tarz kaynak yapan medyalar, tarihi saptırmaktadır. samsunda ing. taburu ve karakolları geçekten oslaydı milli mücadele için atatürk samsunu seçmezdi değilmi? samsun aslında milli mücadele için en güvenli yerdi.. Haziran 23, 2019 tarihinde karamsarhuman tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
karamsarhuman 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi (düzenlendi) 19 mayıs 1919 da atatürk adımını atar atmaz, samsunun tamamını karargah olarak kullanmıştır.. araştırınız, ama internette değil, bizzat kaynagından öğreniniz. M. Kemal Paşa'nın 18 Mayıs 1919 günü tutuklanmasıyla ilgili bir bilgi yoktur.aspargastır yalandır. Kaynak: Silahlı Kuvvetler Dergisi Yıl 103 Mayıs 1984 Sayı:291 Em. Hava Albay Kemal İntepe' nin yukarıda tarih ve sayısı yazılı Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde yayınlanan yazısı aşağıda bilginize sunulmuştur. Ayrıca ekte de derginin ilgili sayfalarının fotokopisi bulunmaktadır. Bu yazı, Kurtuluş Savaşımızın başladığı gün 19 Mayıs 1919 sabahı gerçekleşen tarihi bir olayı anlatmaktadır. Daha Samsun'a çıkış esnasında Kurtuluş Savaşını başlamadan bitirmek isteyen İngilizlerin, kimsenin aklına gelmeyecek bir hadisenin gerçekleşmesiyle bu emellerine ulaşamamalarını bizzat yaşayan kişinin ağzından okuyacaksınız. İnsan bu yazıyı okuyunca Sarı saçlım mavi gözlüm nerdesin... demekten kendini alamıyor... samsuna ingilizler asker çıkarmamıştır. yani işgal yoktur şimdi atıcagım pdfde bunu fazlasıyla ispatlıyor. ingiliz taburu diye iddia ettikleri aslında, osmanlının karadenız sularında esir aldıgı ing askerleriydi.. tarihte hiç bir zaman samsunda ing askeri işgalci kuvvet olmamıştır. aksine bir kaç taburdan oluşan esirler vardı..dahasonrada atatürk bu esirleri istanbula yollamıştır. ama her nedense bu bilgiye yer verilmemiş, denmiştir. zaten esir alıcak ne tabur var nede ing askeri. işin aslı! bu ne yazıkkı.. TARİHSEL KAYNAKLAR NE DİYOR PEKİ? Pek çok şey diyorlar, ama hiçbirinde böyle bir gelişmeden söz edildiğini duyan olmamış. Mesela Atatürk, “Nutuk”ta kendisine daha ilk adımda teslim olan İngiliz taburundan söz etmiyor. Yayınlanmış yüzlerce, binlerce sayfalık belgenin hiçbirinde böyle bir olaydan söz edilmiyor. Ne İngiliz işgal kuvvetlerinin kendi iç yazışmalarında böyle bir tutuklama emrine yer veriliyor, ne de İngiliz ve Osmanlı arşivlerinde böyle bir bilgiye rast gelinmiş. Mesela Atatürk, hiçbir zaman bir İngiliz taburunu samsunda olduğuna dair, bilgiler İstanbul’a yazmamıştır. Herhalde İngilizlerin haberi olmaması için! Dahası Bilâl Şimsir’in hazırladığı “İngiliz Belgelerinde Atatürk” kitabında da (TTK yayını) bu yönde bir belge bulunmamaktadır. Hatta 21 Mayıs tarihli bir belgede yüzbaşı Hurst Samsun’dan Calthorpe’a yazdığı raporda, Atatürk’ün Samsun’a vardığını bile bildirmektedir! Gotthard Jaeschke’nin “Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri” kitabında da (TTK yayınıdır) aynı bilgilerle karşılaşılmaktadır. Hurst kim midir? Samsun’daki İngiliz kuvvetinin başındaki kişidir! Hadi sallayın sallayın da, bari duvara vurmayın! SİLÂHLI KUVVETLER DERGİSİ’NDE YAYINLANMIŞ Öyküyü bizzat Salter’den işittiğini iddia ederek nakleden Kemal İntepe’nin yazısının Silâhlı Kuvvetler Dergisi’nde yayınlandığı belirtiliyor; beni doğrusu yazının kendisinden çok böyle bir dergide hiçbir süzgeçten geçirilmeksizin yayınlanmış olması şaşırtır. Derginin yayın tarihi de 1984’müş. Tam olarak 12 Eylül sonrası; e yakışır doğrusu. Garip olan bu tarihî gerçeğin neden yirmi beş yıl kadar gözlerden uzak kalabildiğini anlamak; sonra birden bire neden piyasaya arzı endam ettiğini bilebilmek. Yanıtı hazır: ulusalcılığın mitoloji yaratma tarihine (yoksa yarışına mı demeliydim) bakınız, her şeyi orada göreceksiniz. Fakat biraz da izan lazım tabiî. Acaba bunları yazanlar, kendi yazdıklarına gerçekten de inanıyorlar mı? Yoksa bir zamanlar Türk Tarih Kongresi’nde söylendiği gibi, tarihin sadece arzu edilir şekilde yazılmasının daha doğru olduğunu mu düşünüyorlar. Evet yanlış okumadınız; uydurukçuluk yeni bir şey değil kesinlikle. Aksine resmî tarih tezlerinin ortaya konulduğu 1930’lar Türkiyesinde gerçekleşen tarih kongrelerinde bazı üyeler, geçmişe ilişkin bilgilerin gerçek olup olmadığının o kadar da önemli olmadığını, önemli olanın sadece işe yarar bir tarih inşa etmekten geçtiğini bile söylemişlerdi. Galiba sıra artık torunlarına geldi! Haziran 23, 2019 tarihinde karamsarhuman tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
bilgivehis 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi 1 saat önce, HATEM yazdı: Onlar târihçi değil ki, neyse onlar başka birşey... Samsun'dan Kurtuluş Mücâdelesi başlatanlar târihçi olabilir mi? Samsun'da İngiliz taburu var. Anadolu'da İngiliz karakolları var... İstanbul'dan İngiliz vizesiyle yola çıkılıyor, Samsun da İngiliz onayıyla karaya iniliyor. Her şey İngilizin planına uygun olarak tamamlandıktan sonra da, Muteber târihçilerin 19 Mayıs ta Milli Mücâdeleyi başlattık diyorlar. Ege Üniversitesi tarih bölümünden mezun olan Doç.Dr.OKTAY GÖKDEMİR tarihçi değil(?). 40 yıldır bir tane dahi yanlışına tanık olunmamış, Binalinin dahi önerdiği UĞUR DÜNDAR yalancı, rüşvetçi(?). İngilizlerin anasını belleyen, halk ile kurtuluş savaşı yapan Atatürk'ü İngilizler Samsuna indirdi(?). Bugüne kadar kimseye bir şey demedim ama sen harbiden yavşağın tekisin. Link to post Sitelerde Paylaş
malta erigi 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi 9 minutes ago, bilgivehis said: Ege Üniversitesi tarih bölümünden mezun olan Doç.Dr.OKTAY GÖKDEMİR tarihçi değil(?). 40 yıldır bir tane dahi yanlışına tanık olunmamış, Binalinin dahi önerdiği UĞUR DÜNDAR yalancı, rüşvetçi(?). İngilizlerin anasını belleyen, halk ile kurtuluş savaşı yapan Atatürk'ü İngilizler Samsuna indirdi(?). Bugüne kadar kimseye bir şey demedim ama sen harbiden yavşağın tekisin. Ülkenin kurucu ve kurtarıcısına 'ingiliz casusu' diyen bu adam bir de bana 'hain' diyecek kadar yüzsüz. Tam anlamıyla klasik islamcı ahlaksızlığı. Link to post Sitelerde Paylaş
karamsarhuman 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi (düzenlendi) atatürkün samsuna tayin emridir. orjinaldir... siz hiç bu arapça yazıda, ingilizlerle ilgili birşey görüyormusunuz?Ne 19 Mayıs 1919 emperyalizme karşı verilmiş bir kurtuluş savaşıdır, ne Mustafa Kemal Samsun’a gizli saklı gitmiştir. 19 MAYIS 1919 SAMSUN Mustafa Kemal’in 9.Ordu (12 Haziran 1919’dan başlayarakbu unvan 3.Ordu olarak değiştirilmiştir) Müfettişliğine atanmasıyla ilgili yönetmelik Meclis-i Vükela[1] tarafından 6 Mayıs 1919’da onaylanır. Yani Kemalistlerce 1930’lardan sonra yazılan yeni resmi tarihe göre ’’vatan haini’’ ilan edilmiş İstanbul’daki mecliste alınmış bir karardır, Mustafa Kemal’in Samsun’a gidişi. Üstelik de bu onayla Mustafa Kemal’e verilen yetki, askeri yönden ’’başkomutanlık’’, mülki idare yönünden “Genel Vali” yetkisidir. Sadi Borak’ın Atatürk adlı kitabında Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçmeden önce 6 Mayıs 1919’da Harbiye Nazırı Şakir Paşa ile yaptığı görüşme[2] şöyle aktarılır: “Şakir Paşa bir dosya uzattı bana, (sonra): ‘Bunu okur musunuz?’ dedi. Dosyayı baştan nihayete kadar gözden geçirdim: Özeti şuydu. ‘Samsun ve bölgesinde birçok Rum köyleri Türkler tarafından her gün tecavüze uğramaktadır. Osmanlı Hükümeti bu vahşi saldırıların önüne geçememektedir. Bu bölgenin güven ve huzurunu sağlamak, insanlık adına borcumuzdur.’ (İşgal kuvvetleri subayı) Raporlar İstanbul Hükümeti’ne verilirken bir de protesto ilave edilmişti: Bu tecavüzleri engellemek lazımdır. Eğer siz acizseniz, görevi üstümüze alacağız.” Görüldüğü üzere öncelikle Karadeniz’de yaşanan duruma dair bir tespitte bulunulmaktadır. Rum köyleri, her gün tecavüze uğramaktadır. Ve Osmanlı yönetiminin bu konuda aciz olduğu iddiasıyla İngilizler, bir uyarıda bulunmuşlardır. Anlaşıldığı üzere İngiliz yönetimi işgali İstanbul ile sınırlı tutmak istemektedir. Oysa Mondros Mütarekesi Antlaşma maddeleri gereği, pekala İngiliz askerleri sözde bu aciziyeti ortadan kaldırmak için kendileri de Karadeniz’de “önlem alabileceklerken” Osmanlı yönetimini uyarmışlardır.neden?? çünkü samsumda ing.. taburu yokta ondan.. İşin ilginç yanı ise Osmanlı Hükümeti’nin hakkında arama kararları aldığı hatta idamla yargılanmasını talep ettiği “Kuvayi Milliyeci” subayların bu göreve hem de İstanbul Hükümeti tarafından uygun görülmeleridir. Haziran 23, 2019 tarihinde karamsarhuman tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
karamsarhuman 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi (düzenlendi) görüldüğü gibi kurtuluş savasında fransızların ingilizlerin ve yünanlıların işgal ettikleri ve taburu oldugu alanlar açıkça görülüyor, samsunda görüldüğü gibi ing taburu yok aslada olmadı!! fazla söze gerek varmı? bu tarz yalanlar akit1 gazetesinin ve arap sevicilerin basında ve medyada, aspargas haberleridir,bunlara itibar etmeyiniz.. . sadece bandırma işgal altında oldugu için ordan binerken gemiye gizlenmek zorunda kalmıştır, yosa samsunda atatürkü tüm samsun halkı karşılamıştır.. Haziran 23, 2019 tarihinde karamsarhuman tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
teflon 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi 28 minutes ago, bilgivehis said: Ege Üniversitesi tarih bölümünden mezun olan Doç.Dr.OKTAY GÖKDEMİR tarihçi değil(?). 40 yıldır bir tane dahi yanlışına tanık olunmamış, Binalinin dahi önerdiği UĞUR DÜNDAR yalancı, rüşvetçi(?). İngilizlerin anasını belleyen, halk ile kurtuluş savaşı yapan Atatürk'ü İngilizler Samsuna indirdi(?). Bugüne kadar kimseye bir şey demedim ama sen harbiden yavşağın tekisin. Link to post Sitelerde Paylaş
HATEM 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi Link to post Sitelerde Paylaş
HATEM 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi Link to post Sitelerde Paylaş
HATEM 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi Link to post Sitelerde Paylaş
HATEM 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi Tevfik GÜNGÖR: Boğazlar İngilizlerin kontrolüne geçti. İngilizler Çanakkale, Musul, Batum, Antep, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Merzifon, Urla ve Kars’ı işgal ettiler. https://www.dunya.com/kose-yazisi/milli-mucadele-basladiginda-anadolu-isgal-altinda-idi/327605 Link to post Sitelerde Paylaş
HATEM 0 Haziran 23, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 23, 2019 gönderildi CEMİL KOÇAK Samsun'daki İngiliz taburu Atatürk'e teslim mi oldu 22 Haziran 2012 BİRİ İNGİLİZLERE SAVAŞI KAZANDIKLARINI SÖYLEMELİ Efendim, hikâye filmlik. Birkaç sene oluyor piyasaya çıkalı. Piyasa da piyasa ha; ne koyarsan satılıyor. Onun için fazla özene de gerek yok. Alıcısı olduktan sonra her malın kaliteli olması için neden de yok. Maksat satış olsun. Tekrarlayacağım izninizle: evet, ulusalcı cephenin yeni bir Atatürk imgesi oluşturması gerekiyor anlaşılan; klasik, geleneksel Atatürk öyküleri artık pek öyle doyurmuyor gibi. Neden mi? Basit bir nedenden dolayı; çünkü resmî ideoloji ve tarih, o kadar çok yerden su alıyor ki, maşallah Titanik gibi batmakta. Delikler hem çok hem de geniş. Bunları yeniden onarmak için daha da büyük, daha da inanılmaz, daha da efsanevî öyküler bulup derlemek, eski kurgunun içine yerleştirmek lâzım. İyi de, bunlar nereden toplanacak? Kaynaklar belli ve hepsi tüketilmiş durumda. O halde, durumdan vazife çıkarmak ve artık düpedüz uydurmak gerekir. Nasıl olsa genişçe bir kitle bu uydurmaları ağzı açık beklemektedir. Yutturmak için de öyle işi ciddiye almak gerekmez; uydur uydur söyle yani; tarih değil mi zaten, başka nasıl olabilir ki? Samsun vizesini İngilizler verdi Kısa süre öncesine kadar bunu bilmiyorduk; iyi ki söylendi de öğrendik. Yoksa bir başka karizmatik öyküden yoksun kalacaktık. Tamam uzatmıyorum artık ve öyküye geliyorum. Efendim, 19 Mayıs sabahı Samsun’a varan Atatürk’ü tutuklamak için Samsun’daki İngiliz tabur komutanına İstanbul’daki İngiliz işgal güçleri komutanlığınca emir verilmiş. Neden, bilemiyoruz. Çünkü, Atatürk’ün Samsun’a gitmesine izin veren bizzat İngiliz işgal kuvvetleriydi. Eğer vize vermeselerdi, az daha Bandırma İstanbul’dan ayrılamayacaktı bile. Nedense fikirlerini değiştirdikleri anlaşılıyor; üstelik sadece birkaç saat içinde. Arkalarından seslenmek yerine, daha önce yazdığım şekilde, Deniz Feneri Operasyonu’nu düzenlemişler, ama sonuç tabiî fiyasko olunca; başkaca bir ihtimal kalmadığından olacak, bu kez tutuklanmasını emretmişler. Gerçekten de Samsun’da İngiliz işgal kuvvetleri vardı; hatta kısa bir süre önce buradaki işgal gücü tabur düzeyine de yükseltilmişti. Yine de Atatürk’ün Karadeniz kıyısının işgale uğramış yegane limanına çıkmak istemesi, hemencecik İngilizlerin eline düşme tehdit ve riskini göze almış olması düşündürücüdür. Nitekim kendisini avlamak isteyen İngilizler, neden onu İstanbul’da mesela işgal komutanlığının bulunduğu Pera Palas’ta kalırken yakalamaz, hatta Samsun’a gitmesi için vize verir hiç anlaşılamaz. O kadar ki, vizeyi veren İngiliz subayı, Bandırma yolcularını görüp de, kuşkulanıp üstlerini uyarmış olmasına rağmen! İngiliz subayı: “taburum emrinizdedir!” Her neyse, zararın neresinden dönülürse kârdır; tabur komutanı Salter, derhal emri yerine getirmek üzere şehre iner; yani Samsun’a. Artık bu ne demekse; zaten tabur kentte değil midir? Kendisi mi şehir dışındadır, bilemeyiz. Birden şehirde siyah çizmeli, siyah kalpaklı, kilot pantalonlu, ama tabiî sert bakışlı insanlarla karşılaşır ve aniden bunların Türk subayları olduğunu anlar. Demek o zamana kadar hiç Osmanlı subayı görmemiştir; asker kıyafetini tanımaz ya da bizim subaylar tebdili kıyafet gezmektedir her nedense. İskeleye iner ki, ana baba günüdür. Sabah namazından çıkan herkes oradadır artık. Tuhaf, çünkü Bandırma’nın kalabalıklar tarafından karşılanmadığını da biliyoruz. Belki Salter hiç kalabalık görmemişti o zamana kadar. Silâhlı subaylar da İngilizleri çevirmişlerdir. İskelede tutuklamanın güç olacağını görünce Salter, motoruna atlar, gemiye çıkar, ama yanında getirdiği askerlerini geride bırakır; sadece Rum tercümanını almıştır yanına. Atatürk’ün karşısına çıktığında heyecandan ne diyeceğini bilemez ve kısa bir süre sonra Kâzım Karabekir’in Erzurum’da söyleyeceği şu cümleyi kurar kendiliğinden: “Taburum emrinizdedir.” Osmanlı Harbiyesi'nin göremediği Belki de bu söz sonradan dalga dalga yayıldı ve ta Erzurum’a kadar ulaştı, Karabekir’in de kulağına geldi, nitekim o da öyle diyecektir: “Kolordum emrinizdedir paşam”. Salter neden böyle demiştir; kendisi de bilmez; fakat mavi gözlü, sert bakışlı kişiyle karşılaştığı andır bu. Nedense o kadar sert bakışlı subayla iskelede karşılaştığında bunu demek aklından geçmemiştir. Neden mi? Belki de onlar sadece sert bakışlıydı da ondan. Fakat gözleri mavi değildi! Hem mavi gözlü, hem de sert bakışlı subaylara İngilizler dayanamayıp teslim oluyorlar da ondan. Ah, bunu Osmanlı harbiyesi birinci dünya savaşında bilseydi, bütün komutanlarını sarı saçlı ve mavi gözlülerden seçseydi, belki de savaşın kaderini bir saç rengi ile göz rengi bile değiştirebilirdi. Ah Enver ah, bizi nelerden mahrum ettin! Salter, bir kadına esir düşüyor E tabiî, teslim olduğuna göre bütün tabur esarete uğrar. Çorum’da, Çankırı’da ve Kastamonu’da kurulan esir kamplarına yerleştirilir. Tuhaf, çünkü bütün İngiliz tutsaklar, Mondros ateşkes anlaşmasına göre serbest bırakılmışlardır zaten, ortada bir esir kampı kalmamıştır. Üstelik esir kampı, daha bu sırada Atatürk’ün emrindedir! Salter, Ankara’da nedense dört yıl bir kadının gözetiminde kalır. Bir Türk kadını, subayı göz hapsine almıştır; siz onun hizmetçi olduğuna bakmayın, aslında sıksa suyunu çıkaracak kadar da kuvvetlidir. Bu tanım bizzat Salter’in. İngiliz subayına hizmet eden bir Türk kadını, pek öyle kabul edilebilir bir şey değil, öykünün bu kısmı biraz rahatsızlık verici. Çünkü bu hanımla dört yıl aynı evde oturduğunu söylüyor ki, umarım hepsi o kadardır! Öykü birden daha da garip bir hal alıyor; çünkü Salter’e soracak olursanız, dört yıl Ankara’da kalmış; fakat savaş bitince diye devam ediyor, kendilerinin Malta’daki Türk esirleriyle değiştirildiklerini belirtiyor. Oysa Malta’dakiler daha 1921 yılının Ekim ayında serbest bırakılmışlardı; üstelik İngiliz subaylarıyla değiş tokuş edilmişlerdi. Hayret, Salter’in hafızası zayıf, insan ne kadar tutsak kaldığını doğru hatırlayamaz mı? Göz yaşartıcı savunma Salter, ülkesine döner ve tutuklanır. Ne de olsa savaşı kazanan ordunun subayı olarak kaybedenlere karşı sadece bir çift mavi göz ve sert bakış karşısında esir olmayı kabullenmiştir. Savunmasında İngiliz politikasının başarısızlığını konu eder, savunması işe yarar ve beraat eder. İngiliz adaleti yerine gelmiştir! Sonra Ankara’da yeniden Atatürk’ü ziyaret eder. Ama o da ne? Bir çift mavi göz karşısında taburuyla teslim olan bu subay, aradan yıllar geçtikten sonra yeniden göreve davet edilmez mi? Üstelik istihbarat subayı olarak. Salter bu kez ikinci dünya savaşı sırasında İngiliz hava kuvvetlerinde uçuş eğitimi almak üzere gelen Türk pilotlarıyla birlikte olacaktır. İngilizlerin Salter’e güven duymaları boşuna değildir; sahi Allahaşkına bu İngilizler nasıl savaş kazanıyorlar yahu? TARİHSEL KAYNAKLAR NE DİYOR PEKİ? Pek çok şey diyorlar, ama hiçbirinde böyle bir gelişmeden söz edildiğini duyan olmamış. Mesela Atatürk, “Nutuk”ta kendisine daha ilk adımda teslim olan İngiliz taburundan söz etmiyor. Yayınlanmış yüzlerce, binlerce sayfalık belgenin hiçbirinde böyle bir olaydan söz edilmiyor. Ne İngiliz işgal kuvvetlerinin kendi iç yazışmalarında böyle bir tutuklama emrine yer veriliyor, ne de İngiliz ve Osmanlı arşivlerinde böyle bir bilgiye rast gelinmiş. Mesela Atatürk, hiçbir zaman bir İngiliz taburunu esir aldığını İstanbul’a yazmamıştır. Herhalde İngilizlerin haberi olmaması için! Dahası Bilâl Şimsir’in hazırladığı “İngiliz Belgelerinde Atatürk” kitabında da (TTK yayını) bu yönde bir belge bulunmamaktadır. Hatta 21 Mayıs tarihli bir belgede yüzbaşı Hurst Samsun’dan Calthorpe’a yazdığı raporda, Atatürk’ün Samsun’a vardığını bile bildirmektedir! Gotthard Jaeschke’nin “Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri” kitabında da (TTK yayınıdır) aynı bilgilerle karşılaşılmaktadır. Hurst kim midir? Samsun’daki İngiliz kuvvetinin başındaki kişidir! Hadi sallayın sallayın da, bari duvara vurmayın! SİLÂHLI KUVVETLER DERGİSİ’NDE YAYINLANMIŞ Öyküyü bizzat Salter’den işittiğini iddia ederek nakleden Kemal İntepe’nin yazısının Silâhlı Kuvvetler Dergisi’nde yayınlandığı belirtiliyor; beni doğrusu yazının kendisinden çok böyle bir dergide hiçbir süzgeçten geçirilmeksizin yayınlanmış olması şaşırtır. Derginin yayın tarihi de 1984’müş. Tam olarak 12 Eylül sonrası; e yakışır doğrusu. Garip olan bu tarihî gerçeğin neden yirmi beş yıl kadar gözlerden uzak kalabildiğini anlamak; sonra birden bire neden piyasaya arzı endam ettiğini bilebilmek. Yanıtı hazır: ulusalcılığın mitoloji yaratma tarihine (yoksa yarışına mı demeliydim) bakınız, her şeyi orada göreceksiniz. Fakat biraz da izan lazım tabiî. Acaba bunları yazanlar, kendi yazdıklarına gerçekten de inanıyorlar mı? Yoksa bir zamanlar Türk Tarih Kongresi’nde söylendiği gibi, tarihin sadece arzu edilir şekilde yazılmasının daha doğru olduğunu mu düşünüyorlar. Evet yanlış okumadınız; uydurukçuluk yeni bir şey değil kesinlikle. Aksine resmî tarih tezlerinin ortaya konulduğu 1930’lar Türkiyesinde gerçekleşen tarih kongrelerinde bazı üyeler, geçmişe ilişkin bilgilerin gerçek olup olmadığının o kadar da önemli olmadığını, önemli olanın sadece işe yarar bir tarih inşa etmekten geçtiğini bile söylemişlerdi. Galiba sıra artık torunlarına geldi! Link to post Sitelerde Paylaş
karamsarhuman 0 Haziran 24, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Haziran 24, 2019 gönderildi (düzenlendi) hatem adlı şahış resmen provakasyon yapmaktadır, gösterdiği kanıt oldugunu düşündüğü herşey felsefeden ibarettir. arkadaşlar derin düşünün, atatürk ingiliz ajanı olsaydı, şu an türkiye mandadevleti olurdu. sevr devam eder, lozan anlaşması asla imzalanmazdı. ayrıca dahada önemlisi, ingiliz ajanı olan ve ingilzlerle işbirliği yapan 6 . vahdettindir, yani saray hükümetidir. atatürk aksine çanakkalede destan yazmış ingilzlere karşı 250.000 şehitle savaşı kazanmıştır, ingilizlere kök söktüren adama iftita atmanın sonucu agır sonuçlar doğurmuştur, çoğu iddia sahibi şahıslar idam edilmiştir. aldıgı kaynakarı tek tek inceledim, kadir mısırlıoglu zihniyetinde ve akit gazetesinin provakasyonları ile oluşan basın ve medyanın işbirliği ile atatürke yapılan hakaret kelimesi az olur resmen ihanettir. atatürk olmasaydı.. 1: tayyıb olmazdı. 2: kadir mısırlıoğlu yünanistanda, yünanlılar tarafından köle olarak çalıştırılırdı. 3: eğer atatürk gerçekten ing. ajanı olsaydı, işte böyle bir harita ile yaşıyor olucaktık. dikkatinizi çekerim ağzı olan konuşmasın ayıptır ayıp, . eğer ajan olsaydı şu anki harita bu olucaktı. işte size en gerçekçi ispatlar bu haritaların ve anlaşmaların değiştiği zamanlardır.. gerçek ing. ajanları 6. vahdettin ve saray hükümetidir. lozandan sonra ülkeden ingiltereye kaçmışlardır. çünkü ajandırlar hepsini tek tek göstericem. Haziran 24, 2019 tarihinde karamsarhuman tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
karamsarhuman 0 Haziran 24, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Haziran 24, 2019 gönderildi (düzenlendi) işte gerçek lozan haritası, bu harita atatürkün türk topraklarına katıgı kerkük ırak ve süriye daha sonra saray zihniyeti olan zihniyetler tarafından geri çekilerek dahada küçültülmüştür, ger.ek lozan haritasında ıragın yarsı suriyenın yarısı, türk topragıydı, misaki milli sınırlarını bozan zihniyetler hala günümüzde, basın ve yayınla sahte ve asılsız haberlerlerle atatürkü karalama kampanyasına devam etmektedirler. misaki milli sınırı aksine 1920 değil lozanda imzalanmıştır. daha sonrada küçültülmüş ve şimdiki halini almıştır, bu olay atatürk öldükten sonra araplara bırakılan topraklardır.. Haziran 24, 2019 tarihinde karamsarhuman tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
karamsarhuman 0 Haziran 24, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Haziran 24, 2019 gönderildi https://www.ozelburoistihbarat.com/tarih/tarih-ataturke-atilan-iftiralar-ve-cevaplari-1195 Link to post Sitelerde Paylaş
bilgivehis 0 Haziran 24, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 24, 2019 gönderildi 16 saat önce, HATEM yazdı: Ülke tamamen İngilizlerin işgalinde, her yerde ajanlar, askerler, herkes gözleniyor, takip ediliyor, böylesi bir durumda kimsenin bir yere gitme ihtimali sıfır. İngilizler Karadeniz bölgesinde Rumları kışkırtıyor, Rumlar Türklerin direnişiyle karşılaşınca İngilizler bu direnişin durdurulması için hain padişaha emir veriyor. Bu sırada Atatürk kurtuluş başlatma planları yapıyor, kurtuluşu başlatması için İstanbul'dan Anadoluya gitmesi gerekiyor, izinsiz kimse bir yere gidemediği için İngilizlerin hain padişaha Türklerin direnişini durdurun emrini fırsat sayıyor. Bu fırsatı hain padişaha ve hain damata yakın olan ama aynı zamanda kendisinin de güvenilir arkadaşları olanları Atatürk devreye sokuyor ve Anadoluya gidecek kişi kendisinin olmasını bu şekilde sağlıyor. Padişah Atatürk'ü Rumlara karşı direniş gösteren ve Teğmen Hamdi gibi işgale karşı dağa çıkanları etkisiz yapması için gönderiyor, oysa Atatürk çok önceden planladığı ve bir çok asker arkadaşıyla planladığı kurtuluş savaşını başlatmak için gidiyor. Bunu da İngilizlerle birlikte yedi düveli yenilgiye uğratarak açık ve net şekilde gösteriyor. Kurtuluş savaşı için gitmiş ve bunu da başarmış büyük bir komutan için "Onu ingilizler indirdi-bindirdi" gibi onun bu zaferini küçük düşürecek beyanlarda bulunanlar ancak onun soktuğu yarayı geçiremeyen hainler, inkarcılar, sahtekarlar, iftiracılar, dinciler, yalancılardan ibarettir. O olmasaydı şu anda babanı Yunanistanda veya İngilterede ya da başka deliklerde arıyor olacaktın. O olmasaydı halen Yunanistanın süngüsü altında namaz kılıyor olacaktın, tabi izin verirlerse ve baban Yunan veya İngiliz olacağı için namaz da olmayacaktı. Link to post Sitelerde Paylaş
uygur 0 Haziran 24, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 24, 2019 gönderildi On 23.06.2019 at 08:18, karamsarhuman yazdı: 2 RESİM HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? bir yanda cepheye mermi taşıyan onurlu şerefli ve namuslu türk ve kürt kadınları, diğer yandan savaşta vatanının anından satan onursuz şerefsiz ve namussuz suriyeliler.. Balkan göçmenleride suriyeliler gibi kaçtı. Kaçtı diye aşağılamamak lazım. Suriyelilerin ayrıca hem devlet baskısı var hemde terorist grupların baskısı var sığınacak yerleri yok. Link to post Sitelerde Paylaş
bilgivehis 0 Haziran 24, 2019 gönderildi Raporla Share Haziran 24, 2019 gönderildi 33 dakika önce, uygur yazdı: Suriyelilerin ayrıca hem devlet baskısı var hemde terorist grupların baskısı var sığınacak yerleri yok. Suriyelilerin düştüğü çaresiz durum başka, ülke gerçekleri başka şeylerdir, birbirine karıştırmamak lazım. Bir kediyi sıkıştığı yerden kurtarmaya kalktığında seni tırmalar, bugünkü iktidar da Suriyeliler üzerinde mazlum sıfatını kullanarak kedinin sürekli tırmalamasına çalışıyor. Bunu nasıl yapıyor, Suriyeliler ve gençleri burada zevkisefa sürerken bizim yoksul memedimiz onların yerine ölmeye gidiyor. Bu durumda hem mazlumluk hem çaresizlik nedenleri gerekçe olmaktan çıkarak resmen bizleri enayi yerine koymak oluyor. Suriyelilerin burada bulunmasına bu taraftan baktığımızda mazlum ve enayi duruma düşen açıkça bizler oluyoruz. Suriyelilerin varlığı da sorun ama bizim asıl sorunumuz Suriyeliler değil, onların bizleri tırmalaması için her türlü ortamı yaratan siyasi ayaktır. Bu yüzden Suriyeliler diktatöre köpek olup kuyruk sallayacaklarına gidip Esadın ordusunda adam gibi vatanları için savaşsınlar. Bunu yapmadıkları için onları değersiz ve onursuz görüyoruz, çünkü açık ve net olarak öyleler. Link to post Sitelerde Paylaş
karamsarhuman 0 Haziran 24, 2019 gönderildi Yazar Raporla Share Haziran 24, 2019 gönderildi (düzenlendi) 2 saat önce, bilgivehis yazdı: Bu yüzden Suriyeliler diktatöre köpek olup kuyruk sallayacaklarına gidip Esadın ordusunda adam gibi vatanları için savaşsınlar. Bunu yapmadıkları için onları değersiz ve onursuz görüyoruz, çünkü açık ve net olarak öyleler. bilgevahis, tek kelimeyle muhteşem bir yorum, bravo... işte bu yüzden vatan haini diyoruz, türkiyeye sığınan mültecilerin % 79 u canlı bomba ve teröristlerden oluşuyor... Haziran 24, 2019 tarihinde karamsarhuman tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts