Jump to content

Allah:İnsan çok cahil ve zalimdir.


Recommended Posts

28 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

 

Allah sana kızıyor ise bu da bir rahmettir. Seni ve yaptıklarını önemsediğini gösterir. Senden ümidi kesmediğini gösterir.

Yaratmasa, ya da yaratsa ama emretmese, ya da emretse ama yanlışlarımıza kızmasa hepimiz için büyük bir kayıp olurdu. 

Şurada akla,mantığa dayalı bir sözün var mı,imana,atalar dini islama tutsak edilmiş zombi?Bir sürü laf salatası.Saçma sapan söylemler.Bol bol üfürme.Kabul et.Boyun eğ.İsyan etme,neden diye sorma diyip akılsızlığa çağrı yapmalar.Yoktan canlılar yaratıp,bu canlıları düz bir yer ve üstüne kurulan yedi kat gökten oluşan bir modelin içine salan,sonra bu yarattıkları ile uğraşıp,onlara yıldız,yıldırım atan,dolu tanelerini yönlendirip isabet ettiren uyduruk ve gülünç bir tanrı profilidir allah bu arada.Masal olarak kabul edilse neyse,bu saçma masalları senin gibi gerçek olarak sunanlar var.Sıkıntı orada.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 88
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bir saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Arap bedevisi dediğin kişinin dünyada ne büyüklükte bir devrim yaptığını tarafsız bakan herkes görüyor da bir de Mustafa Kemal Paşanın sözleriyle ifade edeyim:

Şimdi olay şu.Bugün bu kadar müslüman varsa bunun nedeni,islamın atalar dini olması.Kuşakların atalar dini islama inanmaya programlanması.İman putuna tutsak edilmesi.İslama duygusal olarak bağlı duruma getirilmesidir.Bu kişiler islamı,geceler boyu düşünüp de,doğru ve gerçek olduğu için seçmediler.Kuran ayetlerini gerçekleyip,doğrulayıp,buradan da allahın varlığına ulaşıp,kanıtlamadılar da.Bu da olanaksız zaten.O yüzden kuran islama iman konusunda atalarınıza uyun,der.Bunu över.Yani senin o devrim olarak gördüğün şey,kuşaktan kuşağa aktarılan büyük bir akılsızlık ve saçmalık.Sen de gelmişsin buraya,bu durumu büyük bir devrim diye övüyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Yeni Üye said:

 

Allah sana kızıyor ise bu da bir rahmettir. Seni ve yaptıklarını önemsediğini gösterir. Senden ümidi kesmediğini gösterir.

Yaratmasa, ya da yaratsa ama emretmese, ya da emretse ama yanlışlarımıza kızmasa hepimiz için büyük bir kayıp olurdu. 

 

Bu Allah insanları daha yaratmadan önce insanların ne olacaklarını, ne yapacaklarını bilmiyor mu? Ne olacaklarını, ne yapacaklarını bildiği insanlardan farklı bir şey olacaklarını, farklı bir şey yapacaklarını mı sanıyor? A olacağını bildiği bir insanın B olacağını mı ümit ediyor bu Allah? Ne çeşit bir salak bu Allah?

 

Yahu insan düşünürken biraz mantık kullanır, çıkarımlarında tutarlı olmaya çalışır, önceki iddialarla çelişmemeye çalışır. Mantık kullansan nasıl saçmaladığını göreceksin ama mantık devre dışı kalmış sende.

 

3 hours ago, Yeni Üye said:

Arap bedevisi dediğin kişinin dünyada ne büyüklükte bir devrim yaptığını tarafsız bakan herkes görüyor da bir de Mustafa Kemal Paşanın sözleriyle ifade edeyim:

 

"Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür, ilâhî âdetlerin görüşlerine bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki sınıfta, iki çağda incelenebilir, tik çağ insanlığın çocukluk ve gençlik çağı, ikinci çağ, insanlığın erginlik ve olgunluk çağıdır. İnsanlık birinci çağda tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddi vasıtalarla kendisiyle ilgilenilmeyi gerekli görür. Allah, kullarının gerekli olan olgunluk noktasına ulaşmasına kadar, içlerinden vasıtalarla, kullarıyla ilgilenmeyi ilâhî gereklilik saymıştır. Onlara Hz. Adem (A.S)’den itibaren kaydedilmiş, kaydedilmemiş sonsuz denecek kadar çok peygamber ve elçi göndermiştir. Fakat peygamberimiz aracılığıyla en son dini ve medeni hakikatları verdikten sonra artık insanlıkla aracı yoluyla temasta bulunmaya gerek görmemiştir. İnsanlığın anlama derecesi, aydınlanma ve olgunlaşması her kulun doğrudan doğruya ilâhî ilhamlarla temas yeteneğine ulaştığım kabul buyurmuştur. Bu sebepledir ki Hz. Muhammed (S.A.V), peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en mükemmel kitaptır."

 

Bu arap bedevisinin büyük bir devrim yapmış olması "Allah adlı bir tanrı beni elçi seçti, bana inanmayan herkesi sonsuza kadar yakacak" şeklindeki iddiasının doğru olduğu anlamına mı geliyor?

 

Ayrıca Atatürk şunları da söylemiş:

 

Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

 

Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur.

 

Muhammed’in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok eski rivayetler vardır. Bunlar artık efsanelere karışmıştır. Hakikatte peygamberin ilk söylediği Kuran ayetinin ne olduğu malum ve belki de mazbut değildir. Kuran sureleri Muhammed’e açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde, birdenbire bir taraftan inmiş değillerdi. Muhammed’in söylediği sureler uzun bir devirde dini düşüncelerinin ürünü olmuştur. Muhammed, bu surelere birçok çalıştıktan ve incelemeler yaptıktan sonra edebi şeklini vermiştir.

 

...Evet, ben bilirim ki insan dinsiz olmaz. Fakat Türk’ün dini tabiattır. Bunu size münevversiniz diye söylüyorum.

 

Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.
Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sâirenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin millî rabıtalarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanlarını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, Ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah’a kendi millî lisanında değil, Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah’a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'ân'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık, cahil hocalar ağzıyla ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan dini hırs ve siyasetlerine âlet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupa'da Allah kelimesinin îlâsı (yüceltilmesi) parolası altında Hıristiyan milletlerini idareleri altına geçirdiler, fakat onların dinlerine ve milliyetlerine ilişmeyi düşünmediler.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed adlı karakterin, hayatı boyunca iki yerde yaşadığı, esas olarak bu iki yerde hakimiyet kurduğu ve sonra da öldüğü söyleniyor.

 

Mekke ve Medine...

 

Mekke'nin nüfusunun yaklaşık 10.000 olduğu söyleniyor. Hadi, Medine'nin nüfusu da 15.000 olsun...

 

Toplam nüfusları yaklaşık 25.000 olan iki arap "kasabası"ndan söz ediyoruz yani...

 

İki arap kasabasında, arapların kendi aralarında idarenin el değiştirmesi, bir ideolojik dönüşüm yaşanması büyük bir politik-askeri başarı mıdır? Çok hayret verici bir olay mıdır?

 

Bu işin çok zor olmadığını daha yakın tarihteki başka bir örnekten de biliyoruz:

 

Vehhabiler, (1800'lü yılların başlarında) sıfırdan başlayıp, kısa sayılabilecek bir sürede tüm arap yarımadası'na hakim oldular! Evvela bir ideoloji hareketi olarak ortaya çıkıp, sonra da politik-askeri egemenlik kurdular... Hem de o toprakları Osmanlı Devleti gibi nisbeten güçlü bir devletin elinden çalarak yaptılar bunu... (Vehhabiler, askeri açıdan daha güçlü olsalardı, ideolojilerini arap yarımadası'nın dışına da taşırmayı başarabilirlerdi muhtemelen)

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Allah sana kızıyor ise bu da bir rahmettir. Seni ve yaptıklarını önemsediğini gösterir. Senden ümidi kesmediğini gösterir.

Yaratmasa, ya da yaratsa ama emretmese, ya da emretse ama yanlışlarımıza kızmasa hepimiz için büyük bir kayıp olurdu. 

Kardeş diğer konular pek ilgimi çekmese bile sadece şunu bir de sana sormak istiyorum ,  '' O ki gökten yıldırımlar gönderir de onunla dilediğini çarpar '' Bu ayeti sen nasıl anlıyorsun veya nasıl anlaşılırsa doğru anlaşılmış olur sence ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 saat önce, Duru akıl yazdı:

Kardeş diğer konular pek ilgimi çekmese bile sadece şunu bir de sana sormak istiyorum ,  '' O ki gökten yıldırımlar gönderir de onunla dilediğini çarpar '' Bu ayeti sen nasıl anlıyorsun veya nasıl anlaşılırsa doğru anlaşılmış olur sence ?

 

Eyvallah hocam. Kur'anı anlama konusunda ilmim yetersiz olmasına rağmen sorduğunuz için ve şeytandan ve nefsimden Allah'a sığınarak anladıklarımı yazmaya çalışacağım.

 

Ra'd suresi. Yani gök gürültüsü suresi. Gök gürültüsü denince ne canlanıyor içimizde? Haşyet. Yani saygı ve korku. Ama aynı zamanda sevinç ve ümit. Evrenin büyüklüğü karşısında duyduğumuz derin bir saygı. Bu büyüklüğe şahitlik etmenin ayrıcalığı. Sonra bu büyüklük karşısında bizim acziyet ve küçüklüğümüz... Gök gürültüsünün, yağmurun ve şimşeklerin getireceği fayda, rahmet ve iyilikleri ümit ediyoruz, onların yol açabileceği afetlerden ve zararlardan korkuyoruz. Şimdi bu iki taraflı duygu yoğunluğu içerisinde bahsettiğiniz ayetleri kendi bağlamı içerisinde, öncesi ve sonrasıyla anlamaya çalışalım.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

1. Elif Lâm Mîm Râ. İşte bunlar Kitab'ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu inanmazlar. 

2. Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş'a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hakkıyla) düzenler, yürütür, âyetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.

3. O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır.(3) O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah'ın varlığını gösteren) deliller vardır.

4. Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok gövdeli ve tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir kavim için (Allah'ın varlığını gösteren) deliller vardır.

5. Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, "Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?" demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

6. Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir.

7. İnkâr edenler, "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır.

8. Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. Her şey O'nun katında bir ölçü iledir.

9. O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir.

10. (O'na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan eşittir.

11. İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah'ın emriyle onu korurlar.(4) Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.

12. O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir.

13. Gök gürlemesi O'na hamd ederek tespih eder. Melekler de O'nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır.

14. Gerçek dua ancak O'nadır. O'ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına ulaşmayacağı hâlde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği kadar cevap verirler. Kâfirlerin duası daima boşa çıkar.

 

Benim bu ayetlerden anladığım şu:

Ey insan, şimşek senin için aynı zamanda hem korku ve zarardır hem de ümit ve fayda. O, yağmur yüklü bulutları müjdeler ve rahmet olur ama gelip Allah ın dilediğini çarpar ve acı bir azap olur. Aslında senin zarar zannettiğin her şey ve senin fayda zannettiğin her şey de şimşek gibidir. Mesela bıçak katilin elinde can alır , cerrahın elinde cana can katar. Mesela mal, mesela çocuklar, mesela arkadaşlar, mesela hayat, mesela ölüm... Bunlar, senin için bir rahmet, dostluk ve yakınlık manasına da gelebilir, azab, işkence ve ayrılık manasına da gelebilir. Hayır zannettiğin şer olabilir, şer zannettiğinden hayır doğabilir. Hayır ve şer çoğu zaman yan yanadır, beraberdir. Bütün bu denklemde en önemli unsur sensin. Sen, buna inanır ve güvenirsen, var olan her şey sana aşina(tanıdık) olur. Yırtıcı hayvanlar, zararlı insanlar ya da yaratılmış her şeyin belasından emin olursun.  Çünkü, mesela yılan da senden korktuğu için ve senin zararından korunmak için sana saldırır. Ama sen yılana aşinalık kazanırsan, kobra bile seninle dost olur. Seni bütün mahlukata, gerçeğe ve var oluşuna aşina kılacak şey imandır. Her şeyin planlayıcısı ve yaratıcısının senin ve başka her şey için bir plan yaptığına ve bu planın senin ve başka her şey için en mükemmel, en güzel plan olduğuna inanırsan, her şey senin yardımcın olur. Her şey sana kolaylık olur. Bütün kapılar önüne açılır. Düşmanının bile senin faydan için çalıştığını görürsün. İnanmazsan da her şey sana zarar olur, her şey sana düşman olur, her şey sana zorluk olur. Anne baban, eşin, kardeşlerin ve çocuklarının bile sana zarar için var olduğunu düşünürsün. İşte böylece Allah ın şiddetli azabını tadarsın.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, sağduyu yazdı:

Bu Allah insanları daha yaratmadan önce insanların ne olacaklarını, ne yapacaklarını bilmiyor mu? Ne olacaklarını, ne yapacaklarını bildiği insanlardan farklı bir şey olacaklarını, farklı bir şey yapacaklarını mı sanıyor? A olacağını bildiği bir insanın B olacağını mı ümit ediyor bu Allah? Ne çeşit bir salak bu Allah?

 

Yahu insan düşünürken biraz mantık kullanır, çıkarımlarında tutarlı olmaya çalışır, önceki iddialarla çelişmemeye çalışır. Mantık kullansan nasıl saçmaladığını göreceksin ama mantık devre dışı kalmış sende.

 

Maşallah, çelişki yakalama konusunda iyisiniz. Siz çatışarak kendiniz oluyorsunuz galiba, ben ise arayı bularak ve çatışmadan kaçarak. Allahı kendi zatında, kendini bildiği gibi bilmekle Allah ı insanla ilişkisi içerisinde bilmek iki farklı seviye. Bunları karıştırınca böyle çelişik ifadeler doğuyor.

 

Allah, zatında kızmaz tabi ki. İnsanla ilişkisinde kızar görünür. Neden kızar görünür? Çünkü bazı kullarının ödülle, bazı kullarının tehditle kendisine inanacağını ve iyi işler yapacağını bilir. Herkesi olacağı şeye(menziline) ulaştırmak için kendi çizdiği kaderde kendi rolünü oynar. Yani planı yapan O, ama planda kendisine de bir rol biçmiş. Bu rol de insan ile ilişkisinde büründüğü rol. Yoksa kendisi olarak var olduğu bir rol değil. İnsanın ne yapacağını, nereye ulaşacağını bilmesi başka, bizim Onun vaatleri ve tehditleriyle oraya ulaşmamız başka ve birbiriyle çelişmeyen şeyler.

Dolayısıyla, sana kızması senden ümidi kesmediğini gösterir ifadesini şöyle anlamak lazım: Senin "tanrı bana kızıyor, demek ki benden ümit kesilmemiş, o zaman ben de düzeleceğimden ve affedileceğimden ümidi kesmeyeyim" şeklinde düşünmen için sana kızıyor. 

Çünkü Tanrının bazılarına kızmayacağı bir gün de gelecek ve o gün bazıları keşke bana kızsa diyecek.

"...Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem veren bir azap vardır. "

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, Duru akıl yazdı:

Bu ayeti sen nasıl anlıyorsun veya nasıl anlaşılırsa doğru anlaşılmış olur sence ?

 

56 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

Her şeyin planlayıcısı ve yaratıcısının senin ve başka her şey için bir plan yaptığına ve bu planın senin ve başka her şey için en mükemmel, en güzel plan olduğuna inanırsan, her şey senin yardımcın olur. Her şey sana kolaylık olur. Bütün kapılar önüne açılır. Düşmanının bile senin faydan için çalıştığını görürsün. İnanmazsan da her şey sana zarar olur, her şey sana düşman olur, her şey sana zorluk olur. Anne baban, eşin, kardeşlerin ve çocuklarının bile sana zarar için var olduğunu düşünürsün. İşte böylece Allah ın şiddetli azabını tadarsın.  

 

Yani işin özeti önceki ayette de belirtildiği gibi sen kendinde olanı değiştirirsen (iman edersen) Allah ta senin durumunu değiştirir (korkunu ümide, yabancılığını aşinalığa, ayrılık ve uzaklığını kavuşma ve yakınlığa tebdil eder.) Sen kendini değiştirmezsen(iman etmezsen) Allah ta seni değiştirmez (seni nefsinle başbaşa bırakır).

 

Şimdi şimşek çarpmasından korkacak mıyız, yoksa korkmayacak mıyız? İnanıyorsak korkmayacağız. Çünkü çarpsa da hayırdır, çarpmasa da. İnanmıyorsak korkacağız. Çünkü çarpsa da zarardır çarpmasa da.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Yeni Üye said:

 

Maşallah, çelişki yakalama konusunda iyisiniz. Siz çatışarak kendiniz oluyorsunuz galiba, ben ise arayı bularak ve çatışmadan kaçarak. Allahı kendi zatında, kendini bildiği gibi bilmekle Allah ı insanla ilişkisi içerisinde bilmek iki farklı seviye. Bunları karıştırınca böyle çelişik ifadeler doğuyor.
 

 

Sen de bahane bulma, kıvırma konusunda iyisin. Neyin doğru neyin yanlış olduğu soru sorarak, mantıklı akıl yürütülerek bulunur, bahane üreterek, çelişkileri görmezden gelerek, kıvırarak, kendini kandırarak değil.

 

Neymiş, Allah zatında kızmaşmış ama kızar gibi görünürmüş. Oyuncu mu bu Allah? Rol mü yapıyor? Taklitçi mi?

 

2 hours ago, Yeni Üye said:

Allah, zatında kızmaz tabi ki. İnsanla ilişkisinde kızar görünür. Neden kızar görünür? Çünkü bazı kullarının ödülle, bazı kullarının tehditle kendisine inanacağını ve iyi işler yapacağını bilir. Herkesi olacağı şeye(menziline) ulaştırmak için kendi çizdiği kaderde kendi rolünü oynar. Yani planı yapan O, ama planda kendisine de bir rol biçmiş. Bu rol de insan ile ilişkisinde büründüğü rol. Yoksa kendisi olarak var olduğu bir rol değil. İnsanın ne yapacağını, nereye ulaşacağını bilmesi başka, bizim Onun vaatleri ve tehditleriyle oraya ulaşmamız başka ve birbiriyle çelişmeyen şeyler.

Dolayısıyla, sana kızması senden ümidi kesmediğini gösterir ifadesini şöyle anlamak lazım: Senin "tanrı bana kızıyor, demek ki benden ümit kesilmemiş, o zaman ben de düzeleceğimden ve affedileceğimden ümidi kesmeyeyim" şeklinde düşünmen için sana kızıyor. 

Çünkü Tanrının bazılarına kızmayacağı bir gün de gelecek ve o gün bazıları keşke bana kızsa diyecek.

"...Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem veren bir azap vardır. "

 

Hala akıl ve mantık devre dışı. Yahu bu Allah her şeyi bilmiyor mu? Ödülle veya tehditle ne olacağını, nasıl davranacağını bildiği insanların farklı davranacağını mı sanıyor? İyice salak ve hayalperest yaptın Allah'ını.

 

Bir de plan yapmış, herkese bir rol vermiş ama buna rağmen hala ödül veya tehditle kendi biçtiği rolün dışında davranmasını bekliyormuş Allah.

 

Açlıktan ölen bir bebeğin, bir sapık tarafından tecavüz edilip eziyet edilerek öldürülen bir çocuğun bu plandaki rolü ne peki? Açlıktan ölmek veya tecavüz edilerek acı içinde ölmek mi? Peki her şeye gücü yeten, hiç bir şeye muhtaç olmayan, her şeyi bilen Allah neden planında böyle bir sahne tasarlamış? Böyle bir sahne tasarlamanın amacı ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Yeni Üye said:

Yani işin özeti önceki ayette de belirtildiği gibi sen kendinde olanı değiştirirsen (iman edersen) Allah ta senin durumunu değiştirir (korkunu ümide, yabancılığını aşinalığa, ayrılık ve uzaklığını kavuşma ve yakınlığa tebdil eder.) Sen kendini değiştirmezsen(iman etmezsen) Allah ta seni değiştirmez (seni nefsinle başbaşa bırakır).

 

Allah her şeyi biliyor mu, bilmiyor mu?

 

Bir de plan, plan deyip duruyorsun. Peki Allah'ın planı ne ve neden plan yapmış? Amacı ne? Bu plan hep zihninde miydi yoksa sonradan mı yapmış?

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

 

Yani işin özeti önceki ayette de belirtildiği gibi sen kendinde olanı değiştirirsen (iman edersen)

Atalarınca akılsızlık dini islama inanmaya programlanmış,atalarının inanç ve öğretilerinin tutsağı olmuş,imana tutsak edilmiş,kuranın içinde ne yazıyorsa katılmak,gerçek ve doğru olarak görmek zorunda bırakılmış aklını kullanmayan,gerçekliği ve doğruluğu olmayan üfürmeleri pişkin pişkin gerçekmiş ve doğruymuş gibi sunan zombiden akılsızlığa çağrılar devam ediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Sen, buna inanır ve güvenirsen, var olan her şey sana aşina(tanıdık) olur. Yırtıcı hayvanlar, zararlı insanlar ya da yaratılmış her şeyin belasından emin olursun.  Çünkü, mesela yılan da senden korktuğu için ve senin zararından korunmak için sana saldırır. 

54 yaşındaki Wa Tiba, dünyada kimsenin hayal bile edemeyeceği bir şekilde öldü. Endonezya'daki Persiapan Lawela köylüleri, sekiz metrelik bir piton gördüklerinde yılanın hareket etmekte zorlandığını fark ettiler.

Dev yılanın karnını yarıp içine baktıklarında ise iki çocuk annesi Wa Tiba'nın piton tarafından yutulduğunu gördüler. Elbiseleri ve takıları bile üzerinde olan kadının cansız bedeni yılanın içinden çıkarıldı.

 

Yo yılan yemek için de saldırır,her haltta bir hikmet,bir bilgelik arayan zombi.

 

http://www.milliyet.com.tr/dunya/son-dakika-yilan-iki-cocuk-annesi-kadini-yuttu-pitonu-o-halde-gorunce-2689567

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Mesela bıçak katilin elinde can alır , cerrahın elinde cana can katar.

Bak bu görüntüde,deveyi bıçağıyla kesmeye çalışan adama deve tekme atıyor,can acısıyla.Adam da ölmüş.Şimdi sana göre,bu insanı etçil bir şekilde tasarlayan da,o yesin diye deveyi yoktan var eden de bu inandığın allah.Yalaka ve yancılığını yaptığın,yedi katlı bir göğün üstünde oturan o kibir anıtı buna neden olmuş.Bu düzeni oluşturandan,canlıların birbirini yediği bir düzen kurandan,yeryüzünü acıya boğandan,toprağı kan ve gözyaşına bulayandan daha katil kim olabilir?Sizi öyle ya da böyle öldüreceğim diyenden daha katil kim olabilir?Sivrisinekler ve onlarla enfekte olan sıtma parazitleri her yıl yüzbinlerce kişinin ölümüne neden oluyorlar.Şimdi sana göre,allah hokus pokus diyerek bu canlıları tasarlayıp,yoktan var edip,yeryüzüne salmış ya hani.Bunları yeryüzüne salandan daha acımasız,daha katil kim olabilir?Ama o yaptıklarından sorumlu değil.O eleştirilemez ve haklı.Ne de olsa yaratıcıymış.Yaratmak onu haklı ve eleştirilmez yapıyormuş.Bu nedenle onun yalaka ve yancılığı yapılmalıymış.

 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Şimdi şimşek çarpmasından korkacak mıyız, yoksa korkmayacak mıyız? İnanıyorsak korkmayacağız. Çünkü çarpsa da hayırdır, çarpmasa da. İnanmıyorsak korkacağız. Çünkü çarpsa da zarardır çarpmasa da.

Ne kadar değerli,anlamlı,içi dolu sözler bunlar böyle ya.Şu sözlerdeki bilgeliğe bir bakın.Etkilenmemek elde değil,gerçekten.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Maşallah, çelişki yakalama konusunda iyisiniz. Siz çatışarak kendiniz oluyorsunuz galiba, ben ise arayı bularak ve çatışmadan kaçarak. Allahı kendi zatında, kendini bildiği gibi bilmekle Allah ı insanla ilişkisi içerisinde bilmek iki farklı seviye. Bunları karıştırınca böyle çelişik ifadeler doğuyor.

 

Allah, zatında kızmaz tabi ki. İnsanla ilişkisinde kızar görünür. Neden kızar görünür? Çünkü bazı kullarının ödülle, bazı kullarının tehditle kendisine inanacağını ve iyi işler yapacağını bilir. Herkesi olacağı şeye(menziline) ulaştırmak için kendi çizdiği kaderde kendi rolünü oynar. Yani planı yapan O, ama planda kendisine de bir rol biçmiş. Bu rol de insan ile ilişkisinde büründüğü rol. Yoksa kendisi olarak var olduğu bir rol değil. İnsanın ne yapacağını, nereye ulaşacağını bilmesi başka, bizim Onun vaatleri ve tehditleriyle oraya ulaşmamız başka ve birbiriyle çelişmeyen şeyler.

Dolayısıyla, sana kızması senden ümidi kesmediğini gösterir ifadesini şöyle anlamak lazım: Senin "tanrı bana kızıyor, demek ki benden ümit kesilmemiş, o zaman ben de düzeleceğimden ve affedileceğimden ümidi kesmeyeyim" şeklinde düşünmen için sana kızıyor. 

Çünkü Tanrının bazılarına kızmayacağı bir gün de gelecek ve o gün bazıları keşke bana kızsa diyecek.

"...Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem veren bir azap vardır. "

Onlar ki, kendilerine gelmiş açık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Bu Allah katında da iman edenlerin yanında da büyük bir öfkeye yol açar. İşte Allah her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler."Mumin 35

 

Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öc aldık, hepsini suda boğduk.Zuhruf 55

 

Allah için öfkelenir,kızar yazıyor kuranda,bu gelmiş kızar gibi,öfkelenir gibi görünür diyor.Kuranın en büyük mucizelerinden biride mantıksız,akıl dışı,yalan yanlış,saçmalık,tutarsızlık dolu içeriğiyle kuranı değiştirmeye itmesi,kuranla ters düşen,müslüman olmayan,ama kendine müslüman diyen tipleri türetmesidir.Bu örnekte olduğu gibi.Düşün yani.Allah öfkelenir,kızar yazıyor kuranda.Bu yok canım öyle şey olur mu diyor.Bu kişi aynı zamanda kendine müslüman,diyor.O yüzden bu tür tutarsız kişilere laf anlatmak epeyi zor bir iştir.

 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, sağduyu yazdı:

Allah her şeyi biliyor mu, bilmiyor mu?

 

 

Biliyor mu derken? Onun perspektifinden bakarsan senaryoyu O yazmış zaten. Oyuncuları ve rolleri de belirlemiş ve ortaya çıkarmış, onlar da rollerini oynuyor. Her şey Onun iradesi dahilinde, öngördüğü ve emrettiği şeklide oluyor.

 

Ama bizim perspektifimizden bakarsan performansımızın sonucu bizim tercihlerimize ve gayretimize(çalışmamıza) bağlı. Çünkü biz onun yazdığı oyunda, onun yazdığı şekilde oynuyoruz ama oyunun ilerleyişini ve sonucunu bilmiyoruz. Senaryo belli ama bize kapalı(örtülü). Bu örtü bize kendi amellerimizle ve kazandıklarımızla açılıyor. Biz ve tercihlerimiz onun yazdığı kaderin bir parçası olarak var oluyoruz. O da bizim perspektifimizden bizi gayretlendirmek için uyarılar ve ödüllerle oyuna dahil oluyor. Bazı şeyleri var ettiği ve razı olduğunu, bazı şeyleri ise var etmesine rağmen razı olmadığını bildiriyor. Bu bildirimler, tehdit ve müjdeler sonucu değiştirmiyor, sadece belli olan sonucun ortaya çıkmasında etken unsur oluyor. Yani bir kısım insan tehditlerle inanacağı için tehdit ediyor. Onlar da tehditlerle inanıyor. Bir kısım insanın da inanmayacağı belli. Onlar da her şeye rağmen inanmıyor.

 

Bütün bunlar neden oluyor? Gizli bir hazine gizli bir potansiyel değişik yönleriyle alemlerde açığa çıkıyor, görünür oluyor, biliniyor. Tanrı dediğimiz zatı ve esası hakkında hiç kimsenin bir şey bilmediği ve bir şey konuşamayacağı bir hakikat. Nice olduğunu sadece ve sadece kendisinin bildiği bir hakikat. Hep, var ettiği şeyler üzerinden görünür oluyor. Herkes Onu, Onun istediği kadarıyla bilebilir. Ve bu bilgi (marifet) Ona olan yakınlığımız arttıkça artar ama hiç kimse Onu olduğu gibi bilemez. Yani işin özeti biz bir yönüyle Tanrı'dan bağımsız aktörler gibi görünsek te aslında hepimiz Onun kendini gösterdiği sahnede Onun kendini gösterdiği biçimlerden bir biçimiz. O ise dilediğini yapıyor. Beni niye daha zeki yapmadın, beni niye daha yakışıklı yapmadın, beni niye daha sağlıklı yapmadın, beni niye bu kadar asabi yaptın, başkaları çok çalışmadan yapabiliyorken benim niye çok çalışmam gerekiyor diyebiliyor muyuz? Diyebiliyoruz ama sadece kendi kendimize söylenmekten öteye geçmiyor. O yüzden ben size teslim olun demiyorum. Her şeyinizle teslim olmuşsunuz zaten. Bari farkına varın diyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
41 dakika önce, Buzul yazdı:

O yüzden bu tür tutarsız kişilere laf anlatmak epeyi zor bir iştir.

 

Buzul bey, çocuk sahibi olmayı falan kötülüyorsunuz ama çocuk yetiştirme üzerinden bir örnek vereceğim size.

 

Öfkelenmek insan için acziyet göstergesidir ve kamil insanlar öfkelenmez ama mesela çocuk bir hata yaptığında hakikatte öfkelenmesen bile ona öfkelendiğini göstermelisin. Yani mecazen de olsa öfkelenmelisin. Bunu yapmazsan, onu olgun bir birey var sayar, kendi hayatı, kendi yaptıkları kendini ilgilendirir, karışmam dersen çocuğa kötülük yapmış olursun. Çünkü çocuk senin öfkelendiğini görünce bireysel ve sosyal kötünün farkına varır. Böyle böyle öğrenir. Terbiye olur. O yüzden en güzel terbiye biçimi tatlı sert terbiyedir. Ödülü vaad etmek ve kullanmak, Sopayı göstermek ama kullanmamaktır. Tanrı'nın insanlara kelamında gözettiği ve öğrettiği husus da budur. Yoksa O alemlerden müstağnidir. Basit kulcuklarının yaptıklarına öfkelendiğini söylemesi mecazen ve insani anlatım açısındandır. Hakiki öfke değildir.  

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
29 dakika önce, Yeni Üye yazdı:

 

Buzul bey, çocuk sahibi olmayı falan kötülüyorsunuz ama çocuk yetiştirme üzerinden bir örnek vereceğim size.

 

Öfkelenmek insan için acziyet göstergesidir ve kamil insanlar öfkelenmez ama mesela çocuk bir hata yaptığında hakikatte öfkelenmesen bile ona öfkelendiğini göstermelisin. Yani mecazen de olsa öfkelenmelisin. Bunu yapmazsan, onu olgun bir birey var sayar, kendi hayatı, kendi yaptıkları kendini ilgilendirir, karışmam dersen çocuğa kötülük yapmış olursun. Çünkü çocuk senin öfkelendiğini görünce şekilde bireysel ve sosyal kötünün farkına varır. Böyle böyle öğrenir. Terbiye olur. O yüzden en güzel terbiye biçimi tatlı sert terbiyedir. Sopayı göstermek ama kullanmamaktır. Tanrı'nın insanlara kelamında gözettiği ve öğrettiği husus da budur. Yoksa O alemlerden müstağnidir. Basit kulcuklarının yaptıklarına öfkelendiğini söylemesi mecazen ve insani anlatım açısındandır. Hakiki öfke değildir.  

Onlar ki, kendilerine gelmiş açık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Bu Allah katında da iman edenlerin yanında da büyük bir öfkeye yol açar. İşte Allah her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler."Mumin 35

 

Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öc aldık, hepsini suda boğduk.Zuhruf 55

 

Allah için bildiğin öfkelenir,kızar,öç alır yazıyor işte.Daha ne laf salatası yapıyorsun?Kuranla ters düşen müslüman olmaz.Ayrıca allah mı dedi sana bu mecaz,gerçek öfke değil bu diye?Vahiy mi aldın?Yok.Öyleyse allah adına sözler uydurmak da dinden çıkmak anlamına gelir.İnandığın allah adına sözler uydurup kuranı değiştirip,bozmak dinden çıkartır.Allah adına yalanlar uydurma.

 

Onlardan bir grup var ki, kitapta olmayan bir şeyi siz kitaptan sanasınız diye dilleriyle kitabı çarpıtırlar ve Allah'tan olmadığı halde "Bu Allah katındandır!" derler, böylece bile bile Allah hakkında yalanlar uydururlar.Ali imran 78


Çocuk gerçeğin farkına varıp,kendini varoluşa zorlayan,acı,ızdırap,keder,hastalık dolu bir yere süren ve ölümü dayatan,birde size acı,hastalık ve ölüm vereceğim diyen bir tanrıya tapınan,onun yalaka ve yancılığını yapan,pişkin anne ve babasına gerçekten öfkelenebilir,anne ve baba sevgisi diye sunulan şeydeki bencilliği ve kibri görebilir.Oğlum,kızım acı çekmenizi,hastalanmanızı,ölmenizi istemiyorum.Neyse gideyim de,size acı,hastalık ve ölüm vereceğim diyen rabbime tapınayım.Pişkinliğe bak ya.Sen nasıl bir tutarsızsın böyle?Kötüyü,merhameti,şefkati,sevgiyi de senin gibi tiplerden öğrenecek değiliz.Çünkü senin yaşam yanlısı zihnin sevgisizliğe sevgi,merhametsizliğe merhamet,kötüye iyi der.Yaşam yanlısı,zihinsel uyumsuzluk yaşayan bir zihin kavramları ters yüz edip,öyle sunar.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tartışmada bilinç altım beni müslüman tarafın doğru olduğuna inanmaya itiyor. Ama aklınızdaki kader (plan) kavramının nasıl şekillendiğini anlayamadım. Kader Allah'ın planlayıp rayına oturttuğu bir şey değildir. Allah sadece bizim ne yapıp ne tercih edeceğimizi bilir. Aksi halde sizin dediğiniz gibi olaylara karışıp düzenlese bunu neresi sınav olur? Öğretmen sınavda yanlışını görür ama düzeltmez, sınavdan sonra açıklar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 hours ago, Yeni Üye said:

 

Biliyor mu derken? Onun perspektifinden bakarsan senaryoyu O yazmış zaten. Oyuncuları ve rolleri de belirlemiş ve ortaya çıkarmış, onlar da rollerini oynuyor. Her şey Onun iradesi dahilinde, öngördüğü ve emrettiği şeklide oluyor.

 

Ama bizim perspektifimizden bakarsan performansımızın sonucu bizim tercihlerimize ve gayretimize(çalışmamıza) bağlı. Çünkü biz onun yazdığı oyunda, onun yazdığı şekilde oynuyoruz ama oyunun ilerleyişini ve sonucunu bilmiyoruz. Senaryo belli ama bize kapalı(örtülü). Bu örtü bize kendi amellerimizle ve kazandıklarımızla açılıyor. Biz ve tercihlerimiz onun yazdığı kaderin bir parçası olarak var oluyoruz. O da bizim perspektifimizden bizi gayretlendirmek için uyarılar ve ödüllerle oyuna dahil oluyor. Bazı şeyleri var ettiği ve razı olduğunu, bazı şeyleri ise var etmesine rağmen razı olmadığını bildiriyor. Bu bildirimler, tehdit ve müjdeler sonucu değiştirmiyor, sadece belli olan sonucun ortaya çıkmasında etken unsur oluyor. Yani bir kısım insan tehditlerle inanacağı için tehdit ediyor. Onlar da tehditlerle inanıyor. Bir kısım insanın da inanmayacağı belli. Onlar da her şeye rağmen inanmıyor.

 

Bütün bunlar neden oluyor? Gizli bir hazine gizli bir potansiyel değişik yönleriyle alemlerde açığa çıkıyor, görünür oluyor, biliniyor. Tanrı dediğimiz zatı ve esası hakkında hiç kimsenin bir şey bilmediği ve bir şey konuşamayacağı bir hakikat. Nice olduğunu sadece ve sadece kendisinin bildiği bir hakikat. Hep, var ettiği şeyler üzerinden görünür oluyor. Herkes Onu, Onun istediği kadarıyla bilebilir. Ve bu bilgi (marifet) Ona olan yakınlığımız arttıkça artar ama hiç kimse Onu olduğu gibi bilemez. Yani işin özeti biz bir yönüyle Tanrı'dan bağımsız aktörler gibi görünsek te aslında hepimiz Onun kendini gösterdiği sahnede Onun kendini gösterdiği biçimlerden bir biçimiz. O ise dilediğini yapıyor. Beni niye daha zeki yapmadın, beni niye daha yakışıklı yapmadın, beni niye daha sağlıklı yapmadın, beni niye bu kadar asabi yaptın, başkaları çok çalışmadan yapabiliyorken benim niye çok çalışmam gerekiyor diyebiliyor muyuz? Diyebiliyoruz ama sadece kendi kendimize söylenmekten öteye geçmiyor. O yüzden ben size teslim olun demiyorum. Her şeyinizle teslim olmuşsunuz zaten. Bari farkına varın diyorum.

 

Siz dincilerin beyni bir acaip çalışıyor, mantık kuralları geçerliliğini yitiriyor, çelişkiler mantık kurallarının yerini alıyor.

 

Yahu senaryoyu o yazmışsa, her şeyi o belirlemişse, her şey onun iradesi, öngördüğü ve emrettiği şekilde oluyorsa, senin tercihlerin de, gayretin de onun iradesi, öngördüğü ve emrettiği şekilde oluyordur yani Allah kendi çalıp kendi oynuyordur, insan sadece onun iradesi dahilinde, öngördüğü ve emrettiği şekilde çalışan bir robottur buna göre. Bu kadar basit bir çıkarımı yapmak neden siz dinciler için imkansız hale geliyor, hiç mi akıl ve mantık yok sizlerde?

 

Şimdi gelelim bu teslim olma işine, yine can alıcı noktaya geliyoruz. Bir insan neden bir arap bedevisin zırvalarına, palavralarına aklını ve mantığını çöpe atarak teslim olur? Hani bir tanrı ortaya çıkar, bu böyle böyle olacak, var mı itirazın der, anlaşılır ama bir arap bedevisin bana inanmayan herkesi bir tanrı sonsuza kadar yakacak şeklindeki deli saçması bir iddiasına bir insan hangi akıl ve mantıkla inanır, anlamak mümkün değil. Beyin yıkamanın da bir yere kadar çalışması lazım, bir noktadan sonra akıl ve mantığın devreye girmesi lazım, üstelik bizler burada bunu apaçık bir şekilde göstermişken.

 

 

Bir de plan yapmış, herkese bir rol vermiş ama buna rağmen hala ödül veya tehditle kendi biçtiği rolün dışında davranmasını bekliyormuş Allah.

 

Açlıktan ölen bir bebeğin, bir sapık tarafından tecavüz edilip eziyet edilerek öldürülen bir çocuğun bu plandaki rolü ne peki? Açlıktan ölmek veya tecavüz edilerek acı içinde ölmek mi? Peki her şeye gücü yeten, hiç bir şeye muhtaç olmayan, her şeyi bilen Allah neden planında böyle bir sahne tasarlamış? Böyle bir sahne tasarlamanın amacı ne?

 

Ya bu sorulara akıl, mantık, adalet ve vicdan çerçevesinde bir cevabın var mı? Yoksa arap bedevisin palavralarına sıkı sıkı sarılıp kendini kandırmaya, kıvırmaya devam mı edeceksin? Senin elinde bu dinin gerçek olduğuna dair bir arap bedevisinin sayıklamaları dışında elinde ne var?

 

Bir de kendine ben neden müslümanım, neden hristiyan, yahudi, hindu, putperest değilim diye bir sor bakalım. Var mı bu soruya açık yüreklilikle ve dürüstçe bir cevabın?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...