Jump to content

ayetteki mantık hatasını gören, parmak kaldırsın.


Recommended Posts

Su üstüne yazmaya bayilirsiniz siz.Satranc oynadığını ifade ederek aşağılık kompleksini gün yüzüne vuruyor ben zeki adamım ? Senin makara sandığın yukarıdaki her yazı bir elestiridir.Senin gibi düşünmeyen ve iman etmeyenden dinine saygı bekliyorsun.Sen senin gibi inanmayanlarin kutsallarina (ateistleri kastetmiyorum bizim tek kutsalimiz ailelerimizdir) hakaret edip asagilarken seni geçtim Allah sözü diye inandığın kitap bile hakaretler savururken bir ateistin kendi Allah'ını elestirmesine küfür diyorsun.Peygamber olarak inandığın Muhammed ve İbrahim milletin kutsallari kırıp yıkarken Ömer döngel oğlu gibi adamların anlatımlarıyla put kırma hikayesine bile ağlayıp feryat figan ediyorsun.Bu feryat figan kutsallarina saldırılan insanlar için değil,aksine zafer göz yaşlarından başka bir şey olmuyor.Zeka seviyeniz beyninize vurulan zincirler sebebiyle gelisememisken dünyayı ve evreni bizden daha iyi tanıdığınız iddiaa ediyorsunuz.Biz deneylerle ispatlarla maddesel olup ve içerisinde dogmatik, metafiziki hiç bir şey barindirmazken,varlığını hiçbir şekilde sinayamadiginiz ve doğuştan iman ettiğiniz Allah diye adlandirilan karakterin ilettiklerine iman edip evrenle alakalı bilgileri doğru kabul ediyorsunuz.Hikmetine vakıf olduğunu söylediğin dünyayi tanımıyorsun.Olumden sonrası yaşamı sinayamiyorsun fakat varlığını kabul ediyorsun.Akilla alakaniz yok kardesim dünyadan,kainattan canlılardan bı habersin.Ama hikmet vakıf olan sensin öyle mi ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 91
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Hatem, senin bir fare kadar, solucan kadar şerefin var mı? Eğer bir solucan kadar şerefin varsa..

..Nasıl?..Böyle başlayınca güzel oldu mu??


Olmadı, Sen böyle başlayınca çok çirkin oldu, çünkü boş konuşuyorsun ve müfterî oluyorsun.
Ben kendi cümlemle başladım, yerli yerince oldu.  Çünkü ben yazımın devâmında bu cümlenin içini doldurdum.
 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Neyse, sadede gelelim:

Cevap yazdıklarını okunuyor, ve fazlasıyla idrak ediliyor merak etme.


Fazlasıyla idrâk ettiğini ve Anladığını iddiâ ediyorsun ya, Ben senin o anlayışını biraz zorlayayım.

"İnsânlar ve cinnler Allah'a ibâdet etmeleri için yaratılmıştır (âyet)
Bütün insânlar ve bütün cinnler ve bütün varlıklar, aslında O'nâ ibâdet (kulluk) ederler.
Kâfirler, münâfıklar ve Ateistler, hepsi O'na ibâdet eder O'nu tesbîh ederler.
Varlıkta her şey O'nun kuldur.
Sizin Algınızda inkâr ettiğiniz Tanrı'yı ben de kabûl etmiyorum. Niye?
Çünkü çok çirkin, çok çarpık, çok Berbat bir görüntüsü var.
Sizin Zihninizdeki Allah'ın, Gerçek Allah ile ve Sizin Algınızdaki İslâmın gerçek İslâm ile bir paralelliği yok.
Sizin İnkârınız,, İnkâr ettiklerinizden daha çok kendinizle alâkalı ve kendiniz kaynaklı ve sonuçta kendinize düşmânlık yapmış oluyorsunuz.
Güzel ve İyi bir insân olsanız Kalbinizdeki Allah ve İslâm Yansıması, Düz bir aynadaki yansıma gibi Gerçeğe daha yakın olur ve Ateist olamazsınız.
Ya'nî Problemin kaynağı sizsiniz.
Ama sizin Bozuk İslâm ve Çarpık Allah Tanrı tasavvuru hâricinde,, 
Dikkat edin,, gerçekten ibâdet hâlinde olduğunuz fakat adına bir "tanrı" demediğiniz ideâlleriniz, inançlarınız, sevgi ve umutlarınız var ya...
Adına Tanrı demeden kulluk ettiğiniz bu ideâller aslında O'nun (Hakk Teâlânın) bir vechinden (yüzünden) ibârettir.
O sebeble her varlık gibi siz de O'nâ kulluk ediyorsunuz.
Rahmân'a veyâ Allah'a kulluk etmiyorsunuz (Rahmân ismi vechinden veyâ Allah ismi vechinden kulluğa kâbiliyetiniz yok),
Çünkü edemezsiniz Kapasiteniz müsâit değil,  çirkinliğiniz el vermiyor
Ama Hakk'ın başka bir ismine, muhtelif bir ismine o isim cihetinden bir vechine Dolaylı olarak da Zât'ına her varlık gibi mükemmel bir kulluk hâli içindesiniz.
Her insân,, Kulu olduğu isim hangisiyse, o ismin çerçevesinde mükemmel kuldur.
Size mahsûs yön hangisiyse, aslında O isim yönünden O'nu yüceltiyor, ve tesbîh ediyorsunuz.
Daha da ötesini söyleyeyim,
Her varlık gibi siz de erişmek istediğiniz hayalleriniz, idealleriniz yönünden doğrudan Zamânın kutbuna, Dolaylı olarak Kutupların kutbuna (hz. Muhammed'e) herkes gibi âşıksınız.
Dış yönden İnkâr etseniz de İç Dünyânızda Hayrân ve âşıksınız.
Kutup veyâ Peygamber, kendisine karşı savaşan kimselere bu yüzden hayret eder.
Çünkü Kâfirlerin uğruna savaşıp kendilerini fedâ ettikleri sırr ile nitelenen,, Arayıp durdukları fâzîletlerin sâhibi,, Peygamber den veyâ zamânın kutbundan başkası değildir...
Güzel bir beste, müzik düşünün. O beste bir âşık için yapılmış, âşığın hâllerini ifâde ediyor.
Adam, âşığı elinin tersiyle itiyor müziği kendinden geçerek dinliyor,, bunun gibi...
 

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Haddizatında biz bu filmi çok gördük, bu mantığı da.

Mesele şu ki, senin anlattıkların mukabilinde sana hak vermemiz ve netice itibariyle kitaba inanmamız için, önce o kitaba inanmamız gerekiyor. 

Çünkü öne sürdüğün şeyler o kitaba inanmadan önce bir anlam ifade etmiyor.

Buradaki kısır döngüyü fark edebildin mi?


Ben sizden bana hak vermenizi ve Allah'a îmân etmenizi beklemiyorum. Bunu bin kere de îzâh ettim. Genel olarak Varlık düzeyiniz buna müsâit değil...
Ben sizden ne bekliyorum?
Mantık çerçevesinde haddinizi bilmenizi beklerim. Karakterli olmanızı beklerim.
Bak Dikkat et, Her Dîndârdan bunu duyamassın.
"İnsânda Karakter, Dînden önce gelir.
Karakterli kişi, Mantık çerçevesinde cevâbı verilmiş bir konuyu, cevâbı veren kişiyle tartışmaktan tırsıp, başkasıyla tartışmaz.
Ben size cevap verirken çoğunlukla inanç çerçevesinde değil, mantık çerçevesinde anlatıyorum. Çünkü Mantık ortak paydasından başka arada bir münâsebet yok.
Sen bende izlediğin filmi bence başka filimlerle karıştırıyorsun.
Ezbere bilgilerle klişelerle benle tartışarak bir sonuç alamazsın...
 

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

İnsan merkezli hoca vb. benzeri analoji ve kurgularınızın ise argüman oluşturabilmek açısından hiçbir geçerliliği yok.


Hiçbir geçerliliği yok dediğin, analoji diyerek kurgu diyerek kolaylıkla inkâr ettiğin açıklamalarım,,
Ap-açıklık konusunda İ'tirâzlarınızı enkaz hâline getirdiğim, üzerine de beton döktüğüm, muhteşem bir savunmadır.
Aynı cevabı üçüncü kez paylaşmama rağmen kalın puntoyla yazdığım açıklamalara Mantık çerçevesnde bir cümle bile cevap veremiyorsunuz, veremezsiniz.
Kur'ân Ap-açıktır ama Eşşekler domuzlar anlayamaz dedim, Betonu döktüm ve mes'eleyi kapattım.

Arâzî olmak nedir biliyor musun? İşte senin burda yaptığındır.
Çan çan lüzûmsuz laf ebeliği yapmak da cevap vermek değildir.
Bir çırpıda koca sorgulamaları inkâr etmenin adı da tartışmak değildir. Ya da  Böyle Çan çan konuşana cevap vermeyi terketmek, Tartışmadan kaçmak değildir.
Ben seninle yaptığım tartışmaların hiçbirisini ağzını burnunu kırmadan bayıltmadan bitirmedim.
 

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Unuttuğunuz, es geçtiğiniz, gözlerinizi kapatıp kafanızı çevirip öte yana baktığınız gerçeği bir kez daha beyan edelim:

Sizin tanrı kadiri mutlak. Kadiri ve alimi mutlak. Kısıtsız, sınırsız..Ok? 


Ok. Falan değil,
Sizin Kafatasınızdaki Bozuk Tanrı algısını, Çarpık Tanrı tasavvurunu ben kabul etmiyorum.
Yanlış duymadın, Senin yüklediğin sfat ve özelliklerdeki bir Tanrıyı ben zâten kabûl etmiyorum. Anlatabildim mi bilemiyorum?
Öyle bir Tanrı için Kadir-i Mutlak gibi tanımlama yapmanın da hiç bir ehemmiyeti yok.

Evet Algılarınızda mevcûd hayâlî Tanrınızın , hayâlî olmaktan başka bir gerçekliği yok.
Daha da ötesini söyleyim, Bütün Ateistlerin zihinlerindeki bütün çarpık bozuk algı aynalarında şekillenmiş tanrıları topla, Tek bir ateistin varlığı kadar değeri yoktur.
Çünkü Her insân, Allah'ın sûretinde yaratılmıştır. Sizin Tanrı Hakkındaki zannlarınız ise sizin varlıktaki kıymetiniz kadar şekillenebiliyor.
Sizin Zihninizde oluşan Çarpık Tanrı anlayışını düzeltmeye çalışmak, su üstüne yazı yazmak gibi oluyor.
Kendi kendini anında silen öğrenemeyen sâdece kendini kilitlemiş bir beyne sâhipsiniz.
 

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Şöyle bir örnek verelim:

 

Her şeyi yanlış anlama, ya da çarpıtma özelliğine sahip bir kişi ile (kişi 1)

Her şeyi apaçık anlatabilme ve hiç bir hataya/eksiğe/çarpıtmaya mahal vermeden anlaşılmasını sağlama kabiliyetine sahip bir kişi karşı karşıya gelirse ne olur? (kişi 2)

Özellikle "kişi 2"nin yegane amacının ele aldığı şeyi apaçık anlatmak olduğunu, ve "kişi 1"den yukarı bir seviyede olduğunu kabul edecek olursak?


Çok güzel...

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Cevabını bekliyoruz.

 
Eee bana mı soruyorsun bunu, ben de bir yorum yapacaksın zannettim. Ânında bayıltıcaktım.

Ne olacak mevcûd netîce hâsıl oluyor işte
Kur'ân'a karşı sizin tutumunuz neyse o oluyor. Olması gereken bu... Ya'nî herşey merkezinde. Allah'tan başka İlâhın olmadığı Hikmet dolu bir Dünyâda yaşıyoruz.

Bir düzeltme yapayım,, sizin hakkınızda "herşeyi yanlış anlama ve çarpıtma özelliği" tanımlaması şu şekilde ancak doğru olur:
Yanlış anlama ve çarpıtma özelliğiniz sizin bilinçli olarak yaptığınız bir davranış olmaktan daha çok sizde yapısal birikimsel bir sorundur.
Belki Genlerinizin (dedelerinizin) de dâhil olduğu, İslâm şerîatına muhalif hallerin, suçların bir netîcesi olarak Ulaştığınız, (veyâ ulaştığımız diyelim çünkü anlattığım konu herkes için geçerli,,) Bâtındaki varlık seviyemizi, kafatası biçimimizi, Allah'ı ve Kâinâtı anlama düzeyimizi belirler. Bu yapısal birikim kötüyse doğal olarak yanlış anlama ve dış dünyâdaki gerçekliğin çarpık yansımasına yol açar. İyiyse Kalp aynamız Düz bir ayna gibi olur. Biz de vicdân sâhibi olmuş olarak düzgün okuma yapabiliriz.

Sen heralde kısaca şunu söylüyorsun.
Allah Kâdir-i Mutlak değil mi? Bana niye Anlatamaz mışşş?
Hakkaten bu bakış açısında büyük bir ârızâ var, ârızânın kaynağı da "Gerçekleri kendine göre şekillendirme çabası gibi histerik bir durum.
Sırf Kâdir-i Mutlaklık bilgisiyle nerden çıkartıyorsun Allah'ın her şeyi sana îzâh etme zorunluluğu olması gerektiğini.
Hakkaten hayret ediyorum bu nasıl kafa?
Yukarda anlatmakda biraz zorlandığım, ve "Bende senin tasavvurundaki Tanrıyı reddediyorum" dediğim hayâlî tanrın işte tâmm burda ortaya çıkıyor...
Kâdir-i Mutlak olduğu için sınırsız bir güce sâhip olduğu için sana ve herkese bütün mesajlarını aynı seviyede ulaştırması gerektiğini düşündüğün Bir tanrı'nın hiç bir gerçekliği yoktur, hayâlinden başka... Böyle bir Tanrı, Kâinâtı yaratmak şöyle dursun, Bir kıl bile yaratamaz...
Ya'nî Ben senin zannındaki Tanrıyı reddediyorum. Hoş, Zannındaki bu Tanrıyı sen de reddediyorsun. Fakat İlginç olan, benden bu saçma Tanrı algını savunmamı bekliyorsun.
Çünkü Algındaki bu saçma Tanrının benim Tanrım olduğunu düşünüyorsun. Yanlış Düşünüyorsun.

Bak ben sana gerçek Tanrının nasıl olması gerektiğini anlatayım.
Çok kuvvetli bir ışık kaynağı düşün, Sen pencereni kapatırsan ne olur?
Işığın sana faydası olur mu? Peki bu durumda Pencereni kapatmışken ışığı suçlaman mantıklı olur mu?
O halde Güneş beni niye aydınlatmıyor diye Güneşi suölama, Güneşin, Dünyâda Onu gören her şeyi aydınlatmaya gücü var.

Hem İmtihân ortamında olacaksın,
Hem elini kolunu oynatacak irâdeye sâhip olacaksın,
Hem pencereni kapatacaksın,
Hem Pencereni kapatmana mâni olmaya çalışanlara kafa göz dalacaksın
Hem de diyeceksin ki Bu Oda niye karanlık, Kâdir-i Mutlak, Kâdir-i Mutlak değil mi,, Bu odayı niye aydınlatmıyor?
Kâdir-i Mutlak olduğu için sizin gibi mahlûk çeşidlerini sergilemek için aydınlatmıyor olabileceğini de bir düşün bence...

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Her şeyi apaçık anlatabilme ve hiç bir hataya/eksiğe/çarpıtmaya mahal vermeden anlaşılmasını sağlama kabiliyetine sahip bir kişi


Bir kişi Her şeyi ap-açık anlatabilme kabiliyetine sâhip olabilir fakat hiçbir kişi Hiçbir kişiye,, hiç bir hataya/eksiğe/çarpıtmaya mahal vermeden anlaşılmasını sağlama kabiliyetine sahip olamaz. Bak mes'eleyi sana her yönden anlatayım. Başta güneş ve Pencere örneğini aklında tut. Sen irâde sâhibi bir varlıksın. Ma'denler gibi irâde sâhibi olmasaydın veyâ ma'denler gibi irâdesi Allah'a tâmm teslîm olan mahlûkattan olsaydın her emir ve mesaj sana aynen aktarılır bu aktarımda bir hatâ, anlamanda bir hatâ olmayacağı gibi senin emri uygulaman da da bir hatâ olmazdı. Ama Sen Perdeyi istediğin zaman kapatabilen veyâ açabilen bir irâdeye sâhipsin. Allah bu durumda seni zorlarsa sen sen olmaktan çıkarsın, sen sen olmaktan çıktığında imtihan da biter. Sen Sen olduğun müddetçe ve imtihân hâlindeyken böyle bir Tanrı olması gerektiğini düşünebilmen senin zihin dünyândaki çarpıklığı bozukluğu gösterir. Normal bir Tanrı nın yokluğunu değil...
Biraz daha mes'elenin teknik boyutuna ineyim.
Doğru neyse, Ben o doğruyu bilmek ve emîn olmak istiyorum. Emîn olduğum doğruları uygulamak istiyorum,
Bu yüzden Allah'ın mesajlarını doğru almak istiyorum. Bu mümkün değil mi? Diye sorunu genişletecek olursak, güzel açılımlar ortaya çıkacak. Şöyle ki;
Sen aslında şunu demelisin:
Ben gözlerimle gördüklerim konusunda herkes ile ittifâk hâlindeyim. Hepimiz aynı şeyleri görüyoruz.
Hiç bir insânla, duyulardaki algılarım (İşitme, tadma, koklama, görme, hissetme) husûsunda çelişkiye düşmüyorum. Hep aynı mesajları alıyoruz.
Niye Birbirimizi Anlamak husûsunda ve Daha çok, Kur'ânı anlamak husûsunda ciddî farklar ortaya çıkıyor?
Kâdir-i Mutlak, niye İlâhî mesajlarını Duyularda olduğu gibi bize aktarmıyor?
Duyular ile bizim algıladığımız verileri bize aktaran "Meleklerdir" (Âdem'e secde eden melekler)
Melekler Allah'ın irâdesine mutî varlıklar olduğu için,  iletim hatâsız gerçekleşir.
Beş zâhir duyuya ilâveten beş bâtın duyu daha vardır.
Bunlardan gelen verilerin hepsini işleyen ise "Akıl" kuvvetidir. Akıl kuvveti bir melek değildir.
Çelişkiler ve ihtilâfların sebebi Akıldır (Vezir-i a'zâm)
Her insânın vücûd memleketindeki akıl farklıdır.
Kısaca Akıllı olanlar İlâhî mesajları idrâk edebilirler diyebiliriz.
Veyâ şöyle demeliyiz; Kâdir-i Mutlak, akıllı olanların mesajlarını idrâk etmesini irâde etmiştir.
Akıl, Burada Zekâ anlamında değildir.
Bi kaç ay önce Akıl konusunda çarpıcı bilgiler vermiş, Aklı îzâh etmiştim.

Son derece önemli olan bu "aklı" iktisâb etmek, Temelde iyi bir insân olmaya bağlıdır. İyi Bir insân olmanın şartları Kur'ânda belirtilmiştir.
Allah'ın neyi sevip neyi sevmediği, harâmlar helâller ve ibâdetler Kur'ânda ifâde edilmiştir.
Ben bunları bilmiyodum, anlamadım diyebilecek normal bir kişi yoktur.
İyi insân olmak yolunda Allah'ın sevdiği fiiller ifâ edilirse ardından akıl da kemâle doğru gidecektir.

 

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

İnsan hakları beyannamesi örneğine verdiğin savunu ise alakasız ve hatta talihsiz olmuş. 

Önemli olan metnin niteliği, yüzeyselliği falan değil. Önemli olan "amacı", ve o amacı yerine getirip getiremediği.

İnsan hakları beyannamesi bunu başarıyor.


Sizin gibi ateistlerden başkaları yemez bu dolmaları. En açık gerçekleri inkâr edersiniz en büyük yalanlara inanırsınız.
İnsân hakları beyânnamesinin bir amaç yerine getirdiği falan yok.
İslâma karşı çıkmayı ma'rifet zannediyorsunuz
Ama yahûdî şerîatçılar, Şeytân soylular tarafından şebeğe çevrildiğinizin daha farkında bile değilsiniz.

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Ağırlıkla ittifak edilen bir metin olsaydı o zaman bu nasıl "ilahi" metin derdin de ne demek? Nasıl bir ilgi, ve alaka var arada?


Kur'ân, Ahmedin Mehmedin Kelâmı olsaydı 1450 yılda tartışarak bitirilirdi.
Ahmedin Mehmed'in kelâmı olmadığı için tek bir konunun bile bilim dışı olduğunu isbatlıyamıyorsunuz.
Allah Kelâmı ile kul kelâmı arasında derinlik ve yüzeysellik farkı vardır. Veliy ve nebîlerin sözleri ile diğer insânların sözleri arasında da derinlik farkı vardır.
Yüzeysel konuşan, Teorik konuşmayan, nesnel konuşan insânların sözü kolay anlaşılır. Aynı şeyi anlamakta Ağırlıkla ittifâk edilir.
Çünkü Yüzeysel konuşanın Çok şey anlatmak, Çok mesaj vermek gibi bir derdi yoktur, Zâten o kadar çok bilgisi de yoktur.
 

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Kitaplar ile, üzerine ittifak edilebilme oranları ile, ilahi olup olmadıkları arasında "negatif" bir korelasyon mu var?

Aslında var. Ama tam tersi. Ne kadar çok ittifak edilir ve doğru anlaşılırsa, o kadar takdir edilir....

1400 sene boyunca on milyarlarca insanın bunu "tek" ve "doğru" anladığını görürsek eğer, işte bunun ucu her yere gider. 

Olağanüstü bir yere. Ama yok.


Evet bir kitap ne kadar ilâhî ne kadar derin ne kadar gizli sırrlardan bahsediyorsa, Anlaşılırlık yönünden hitâb ettiği zümre o derece azalır.
Çünkü Sırrları bildirmekte İlâhın hedeflediği zümre sâdece bunlardır.
Ama Harâmlar ve Helâlleri ve ibâdet şekillerini bildirme noktasında Allah'ın hedefi geniştir ve hemen hemen herkes bu mesajları aynı derecede anlar.

Bu Dünyâ vatanının kurulmasının temel amacı, O'nun (HÛ) Nihâyetsiz isimlerinin insânlar vasıtasıyla anlamlarının açığa çıkmasıdır.
Rahmân ve Allah da O'nun isimlerinden dir. Bu Dünuâdaki düzenin hedefi, Herkesin Allah'a veyâ Rahmân'a kul olması ve nihâyetinde Cennete girmesi değildir. Böyle bir şey hedeflense Herkes Melek olarak yaratılırdı.
 

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Allahla muhatap olmaya layık olmayanların kuranı anlayamaması da ne demek? Buna resmen kendi topuğuna sıkmak denir.


Şu demek.
Anlayamadığın için Allah'a muhatab olamıyorsun demek.

Sen bu kafayla inandın İslâm Dîninin içine girdin diyelim.
Emirleri kafana göre sorgulayacaksın bahane bulacaksın nefsine uyacak ibâdetleri uygulamayacaksın. Uygulasan ihlâslı olamayacaksın.
Bir lafı doğru anlama yeteneğin yoksa birinci aşamada elendiğini kabul etmelisin.
Sen işverenin işine yaramazsın.
Sen istediğin kadar ben işi kabul etmedim diyebilirsin.
İşe uygun özelliklere sâhip değildin ve İşe alınmadın.

Hem ilkönce anladıklarını uygularsan, gerçekten anlamak istiyorsan, anlatırlar.

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Sen o kitabı gayet iyi niyet ve sahih amaçlarla okuyup da yanlış anlayan insanlar olmadığını mı zannediyorsun?
Yanlış anlayanların her biri mi şeytanın oğlu yani? Böyle mi kandırıyorsunuz kendinizi.


Öyle zannetmiyorum. Anlamak (irfân) Bir seviyedir. Uygulamak da bir seviyedir. Her şeyi terk etmek ve cân vermek de bir seviyedir.
Herkes varlıktaki seviyesine uygun olarak anlayacak ve hareket edecektir.
İrâde sâhibi insânlar, varlık seviyelerini Allah'ın emriyle kendileri inşâ ederler.

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Adam o kitabı okuyup idrak edecek ki inansın. Ama size göre okuyup idrak ederek inanması için, daha en baştan inanması falan lazım.

Böylesine bir düttürü dünya işte sizlerin oksimoron mantığı...


İnanmak bir münâsebet ve benzeşme işidir. Sevgi de öyledir.
Araştırmak, kıyaslamak, ölçüp biçmek, idrâk edip edememek, Bu münâsebetin ve benzeşmenin vâr olup olmadığını ortaya çıkaran sâdece araçlarıdır.
Allah'ın rahmeti ile kişinin bir münâsebeti varsa, Ya'nî kişinin varlığı Rahmete lâyıksa, Bütün kitabı icelemese de birkaç âyetle hepsine inandım der.
Araştırmak, kıyaslamak, ölçüp biçmek, idrâk edip edememek, bir araç olduğu için, îmân etmenin temeli varlık düzeyindeki münâsebetin ve benzeşmenin varlığı olduğu için.
Mantık tatmîn olsa bile kişi îmân etmez. Konumuz İslâm ise İslâm Rahmettir,  Varlık düzeyi Rahmete lâyık olmayan, Rahmân ve Rahîm olan Allah'a îmân edemez.
Yukarıda da belirttiğim gibi kişi Rahmete lâyık olmasa bile O'nun bir vechine tapmaktan imtinâ edemez.
Meselâ şeytân, Mudill olan  Allah'ın mükemmel kuludur. Veyâ Ebû Cehil, Müzill Olan Allah'ın muhteşem bir kuludur.
Sevgi de bunun gibidir. İki varlık arasında münâsebet ve benzeşme ne kadar çoksa aradaki sevgi artar.
Münâsebet ve benzeşme ne kadar azalırsa "aynı cins" içinde sevgi azalır.
Herkes sevdiğiyle birliktedir.
Ve Çünkü herkes Kendini sever
 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Tıkanmak falan demişken. Buna mesela senin diğer mesajlar ve başlıklardan cevap üretemdiğinden mütevellit arazi olmanı örnek gösterebilir miyiz?

Yoksa mesela yine dellenerek önce "öldürürüm, böyle bir selahiyetim var" diyecek, akabinde ise " yok efendim aslında öyle değil, bu hak kişilerde yoktur vb." minvalinde neredeyse tam tersi bir açıklamayla bir önceki söylemini yanlışlayarak akabinde arai olma yoluna mı gideceksin? 


Arâzî olmak mı? Hayâl görüyorsun. Ve sayıklıyorsun.
Ben sana cevap veriyorum, betonu döküyorum konuyu kapatıyorum.
Ayarların bozuluyor Çan Çan etmeye başlıyorsun,  Fikir düzeyin yerlerde sürünmeye başladığında tamam bu kadar dayak yeter diyorum.
Yazışmaları okuyanlar yazılar içinde boğulmasın diye de darbelerimi vurduktan bayılttıktan veyâ betonu döktükten sonra (Temel atıyorum yanlış anlama) Tartışmayı bırakmak en doğrusudur.

Meselâ Kölelik Hakkında,,
Kölelik kaldırılsa harâm kılınsaydı. Ortada savaş esiri kalmazdı. Yenilen taraf sürekli Kılıçtan geçirilirdi.
Ve bunun çok fecî sonuçları olurdu. Kölelik niye kaldırlmadı diye i'tirâz etmeniz bu yüzden akıldışıdır
Bak bu tesbîtle Sizin Kölelik Hakkındaki bütün i'tirâzlarınınızı enkaz hâline getirdim üzerine de betonu döktüm ve konu kapandı.

Konunun kapandığını, i'tirâzınızın buharlaştığını anlamıyorsan ben ne yapabilirim. Çan çan, her sese karşılık mı verelim.
Hâ bu noktada ancak şunu tartışabilirsin. Evet O dönemde Kölelik müessesesi zarûrîdir. İslâm bu Kölelik kurumunu nasıl işletmiştir?
Varsa bir haksızlık buyur gel bi sefer daha bayıltayım.
Dünyâ da Köle si olmaya tâlip olunan,, İslâm milletinden başka târihte hukuka saygılı bir millet varsa söyle de herkes bilsin. Ama yok...

Diğer Tartışmalarda aynen bunun gibi, Kur'ân, zannettiğiniz gibi bir yazı değil bir kitap değildir,, bir sözdür (kelâm) diyorum. "Sağol Teşekkür ederim Şimdiye kadar farkedememişim ne kadar dangalak mışım" diyeceğine,, Çünkü doğrusu bu,,  Çan çan çan Elektronik sayfa tükettin. Cevap bekliyosun, neyin cevâbını bekliyorsun, konu kapanmış, i'tirâz buharlaşmış neyin cevâbını bekliyorsun. Cevaplanması gereken bir iddiâ kaldıysa uzaydan bulup getireyim fakat konu kapandı.
Cevap bekliyorum arâzî oldun demekle yediğin dayakları örtemessin.
 

 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Yoksa mesela yine dellenerek önce "öldürürüm, böyle bir selahiyetim var" diyecek, akabinde ise " yok efendim aslında öyle değil, bu hak kişilerde yoktur vb." minvalinde neredeyse tam tersi bir açıklamayla bir önceki söylemini yanlışlayarak akabinde arai olma yoluna mı gideceksin? 


Ya Yazdıklarımı okumuyorsun
Ya Yazdıklarımı yanlış anlıyorsun
Ya da sahtekârlık yapıyorsun

Cevaplarım orada duruyor. Beni uğraştırma.
Öldürürüm sözümün Arkasında durdum, Hukukî zeminde koç gibi savunmasını da yaptım, İlâveten Ka'b Bin Eşref'in Öldürülmesinin câiz olduğunu gerekçelendirdim.
Bu nasıl kıvırmak, Kıvrım kıvrım kıvrılan sen olmayasın?
Bence sen yazdıklarımı anlamamışsın dikkatli oku. Gazete okur gibi okuma yavaş oku.
 

On 09.07.2019 at 23:05, teflon yazdı:

Hani kuran mı vahşi yoksa sen mi mevzusu..

Kırk katır mı yoksa kırk satır mı dediğimiz, senin ise resti göremeyerek arazi olduğun mevzu.

Çaktın mı köfteyi..


Arâzî olacak kişiyi de iyi buldun Aferin sana.
O konu hakkında sen nasıl omurgalı bir i'tirâz da bulunmuşsun da ben hangi iddiânı veyâ i'tirâzını cevapsız bırakmışım? Yazar mısın Buraya.
Bana Link atma, İddiân neymiş ben neye cevap veremişim de arâzî olmuşum?
Buyur... Cevap verilmesi gerekli o tartışmada bir soru getir ki Ben de Arâzî olmuş olayım.
 

tarihinde HATEM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
19 saat önce, teflon yazdı:

Çünkü insanlık kurana değil, tam aksine kuran; çağlara ve kültürlere, yani insana edilgen bir kitap. Anlatımı da bozuk ve muğlak.

Eğer mesaj için kullanacağınız araç "dil" olursa, sonunuz da işte böyle ya davulcu, ya zurnacı olur.

 

Diğer tespitlerinize katılmaklar beraber;

Daha önce seyrettiğimiz bir filmi tekrar başa sarıp izlemek ve farklı bir şeyler olmasını beklemek mantıksız olacağına göre, alim-i mutlak bir tanrı için sınav, en az bu örnekteki kadar saçmalık olurdu.

Böyle akılsız bir kurgunun insanların aklından çıktığı apaçık ortada, yinede mantıksızlıkları göz ardı ettiğimizde bile, dil gibi sürekli değişen, kültürel evrime göre değişime uğrayıp şekillenen bir iletişim aracı kullanmak kafası biraz çalışan insanların bile eleyeceği bir seçenek olurdu.

Zira yüz sene evvelki dil bile günümüzde kullandığımız dilden ciddi farklılıklar, anlam kaymaları taşır.

Kültürel yapı keza sürekli bir evrim içerisinde, örneğin 7. Yüzyıl arap çöllerinde çocukla evlenme, köle edinme vb. sıradan şeyler olarak görülürken günümüz kültüründe ciddi utanç kaynağı ahlaksızlıklara dönüşmüştür. Zavallı müslümler bu yüzden çok mağdurlar. Yaşadığımız toplumun ahlak anlayışını 7. Yüzyıl çöl arapları'nın kültürüne uyarlayabilmek için her gün ateist forumda deyme dansözlere taş çıkartırcasına kıvırtmak zorunda kalıyorlar.

19 akımı, tarihselciler vs. hep kültürel evrimin yansımalarıdır.

 

Son söz: Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir – Herakleitos

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 05.07.2019 at 23:36, kavak yazdı:

 

Konu bütünsüzlüğü olsun, saçma sapan tekrarlar olsun, kişilere özgü bölümler olsun, bugüne kadar anlamlarını kimselerin bilmediği kelimeler olsun, diğer dinlerlen araklamalar olsun, koşkoca herşeye gücü yeten bir tanrının resmen tarafgir olması olsun, kendinden olmayanları ötekileştirmeler falan filan...

Bu epeyi bir uzar gider ancak asıl dikkate şayan nokta aslında şudur:

Bu devirde bile bunları savunanlar var!

 

Ya kavakcigim senin şu ignelemelerin varya beni yillsridr yiyor seviliyorsun ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Onlarca mısra yazı yazıyor,bir cümlelik değeri yok.Ateistlerin bir tebliğ,cihad hedefi yok ki sahtekarlık yapsın.Yaraticinin varlığından çıkar umanlar gibi yokluğunda bir cikarimiz yok ki riyakarlık edelim.Saadet zinciri gibi titancilar gibi sistemi var dininin gelmişsin burda insanlara sahtekarlık yapıyor diyorsun.Kendi kızını azgın bir güruh a ikram etmeyi teklif eden,bacili kardesli cinsel birliktelik kuran bir insanlık başlangıcını iğrenç midenle kabul edip biat eden adamlar bize ahlaklı olmayı ve şerefli olmayı öğütlüyor.Muhammede gelmiyor bile bütün peygamber dedikleriniz ya cinsel arzularını yada siyasi hedeflerini gerçekleştirmek uğruna hem tanrısı hem peygamberi oldukları dinleri beynini başkalarına emanet eden topluluklara kabul ettirdiği gerçeği o kadar açıkken bu devirde böyle insanlarla ve böyle konularla muhattap olmak kadar büyük bir kabus olamaz

Link to post
Sitelerde Paylaş

şeytanın özgür irade yoktur şeytan bir programdır sadece kötülük yapmak için programlanmış bir androttir.sadece kötülük için programlanmış bir varlıga insan muamelesi yapmak ,,ademe secde et demek mantık hatasıdır sistem hatasıdır..... .tanrı hatasıdır...çünkü şeytan iyilk ve kötülüğün dengesi değil sadece kötülüğün özüdür.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, karamsarhuman yazdı:

şeytanın özgür irade yoktur şeytan bir programdır sadece kötülük yapmak için programlanmış bir androttir.sadece kötülük için programlanmış bir varlıga insan muamelesi yapmak ,,ademe secde et demek mantık hatasıdır sistem hatasıdır..... .tanrı hatasıdır...çünkü şeytan iyilk ve kötülüğün dengesi değil sadece kötülüğün özüdür.

İslam'ın tanrisida senin gibi kafası karışık olduğundan seni eleştirmeye eğim.Kotulugun özü ise niye meleklerin bile üzerinde bir karakter meleklere eğitim veriyor şeytan dediğin.Bize benden başkasina secde etmeyin secde edilmeye layık bir tek Allah'tır diyor.Seytana adem e secde et diyor.Ben senden başkasına secde etmem zira beni yaratan sensin diyor.Mukafatlandirilacagina cezalandırıyor.Bu dünyada adalet olmadığı gibi müslümanların Allah'ı olsa öte taraftada adalet olmayacak demek ki.Allahtan Allah yok ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aziz dostlar, 

Bir Bedevinin Yaveleri isimli bir kitap buldum. kitap ta Kuran'ın tüm bilimsel yanlarını, ayetlerdeki çelişkileri, tekrarları, hataları, saçmalıkları sıralamış.

kitap 500 küsür sayfa ama kuran'ı incik cincik anlatmış. kitabın yazarı Yolgezer isimli birisi gerçek yazarı kim bilmiyoruz. kitap ücretsiz, word ve pdf formatları var.

 

boyutu 5 mb'dan fazla olduğu için buraya ekleyemedim.

 

aşağıdaki indirme linkleri var, kitap hoşunuza giderse başka kişilerle paylaşmayı ihmal etmeyin.

 

https://megaupload.nz/md5anazenb/B_R_BEDEV_N_N_YAVELER_pdf

https://megaupload.nz/ud5an4zcn0/B_R_BEDEV_N_N_YAVELER_docx

 

 

http://www.mediafire.com/file/dqfd3ym4nibuzd9/BİR+BEDEVİNİN+YAVELERİ.docx

http://www.mediafire.com/file/6it1r8bz3cu3813/BİR+BEDEVİNİN+YAVELERİ.pdf

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 8 months later...
Nahl 64

Vemâ enzelnâ ‘aleyke-lkitâbe illâ litubeyyine lehumu-lleżî-ḣtelefû fîhi(ﻻ) vehuden verahmeten likavmin yu/minûn(e)

Abdullah-Ahmet Akgül Meali

Biz Sana Kitabı indirdik ki; hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara beyan edip (açıklayasın, zira bu Kitap) inanan bir topluluk için hidayet ve rahmettir.

Abdulbaki Gölpınarlı Meali

Biz sana kitabı, ancak hakkında ayrılığa düştükleri nesneleri onlara apaçık bildirmen için indirdik ve inanan topluluğa da hidayettir ve rahmettir.

 

Açık açık söylüyor işte kitabı indirdik diye. Hani kitap kelimesi geçmiyordu kurana "vakıf" arkadaşlar :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, DMR said:

Kardeşim merhaba! İddian çok absürt.(?) Tamam Kuranın uydurma olduğunu biliyoruz ama günümüzde İngiltere'de 600' lü yıllara ait bir mushaf var. Şu an ki Kuranın aynısı. Carbon-14 testi yapılmış. Yani buraya yazı yazarken araştırın biraz. Link: https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150722_en_eski_kuran_1

 

Şu anki Kuran'ın aynısı falan değil, bölük pörçük bir takım yazılardan oluşmuş sayfalar sadece.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, DMR yazdı:

Aynısı kardeşim neyin ısrarı bu sayfaların hepsi bulundu. Sadece bulamadım haber kaynağını bunu paylaştım. Heycanlanmayın bu kadar biz de ateistiz.

 

Foruma hoşgeldin. Bu konuyu inceler iseniz Sağduyu nun dediği gibi olduğunu göreceksiniz.

https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150722_en_eski_kuran_1

Bu ta BBC linki olsun

 

tarihinde RasyonelDüşünce tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
15 hours ago, DMR said:

Aynısı kardeşim neyin ısrarı bu sayfaların hepsi bulundu. Sadece bulamadım haber kaynağını bunu paylaştım. Heycanlanmayın bu kadar biz de ateistiz.

 

Ateist olman yazdıklarının otomatikman doğru olduğu anlamına gelmiyor. Haberde bile diyor Kuran bölümleri diye. Var mı haberde günümüz kuranı ile bu bulunan Kuran'ın bire bir karşılaştırması? Yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...